din; tanrı ya ulaşma yoludur.ve dönemlere göre çeşitli doğrular kabul edilmiştir. sonuncusu da islamiyet olarak kabul görülür.benim inancım da ise bireysel olarak,kul ile allah arasında ki yol tektir,ve oda kalben allaha inanmak,en büyük ibadet vicdanen rahat olmaktır.
dinler teknolojik devrimlerle yıkılmış ve çag dışı kalmıştır.insanlık kendi fedakarlıgıyla bu günlere gelmiştir.insana yardım eden hiçbir varlık olmamıştır ve olmayacaktır.insanlık bu meçhul yolda kendi çabasıyla ayakta durmalıdır çalışmalıdır.yaratılıştan bu yana düşünen insan kendi kendine ilah aramıştır.oysaki bu yolda tek başına çalışarak ilerleyecektir.insan madde alemindede mana alemindede tek başına yalnızdır.varlıgı olan, ruh veya madde özgürlüge ve hümanizm'e çalışmalıdır.yolumuz uzun ve meçhuldur.
ALLAH KATINDA DİNLER YOKTUR. TÜM PEYGAMBERLERE AYNI ŞERİAT VERİLMİŞTİR. SERENOMİLER FARKLIDIR SADECE...
Meal: Imam Iskender Ali M I H R
42/ŞÛRÂ-13: Şerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû fîh(fîhi) , kebure alel muşrikîne mâ ted’ûhum ileyh(ileyhi) , allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu) .
(Allah) dînde, onunla Hz. Nuh’a vasiyet ettiği (farz kıldığı) şeyi (şeriati) : “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm’e, Hz. Musa’ya ve Hz. İsa’ya vasiyet ettiğimiz şeyi sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah’a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır)
Yaratılmış olan tüm alemlerdeki varlıkların birbirlerini engellemeden yaşamlarını sürdürmeleri için ilahi olarak tanzim edilmiş sistemin, düzenin adıdır din. Örnek vermek gerekirse bize göre madde aleminde macro boyutta galaksiler yıldızlar gezegenler uydular, micro boyutta bitkiler hayvanlar insanlar, bedenlerdeki organlar hücreler kendilerine özgü bir programın dışında genel anlamda riayet ettikleri bir düzen içindedirler işte bu düzene Din denir.
Orta Asyanın Kızıl kentinde bir KamŞamanizm ya da Kamcılık (şamanlar tarafından 'deneyim' olarak ifade edilir) , varlığı tüm insanların tarihinde erken taş devrine ve daha da geriye kadar kanıtlanabilen, inisiyasyon içeren bir vecd ve trans tekniği.
Şamanizmi en uzun süre ayakta tutmuş olan toplulukların arasında hiç şüphesiz Türkler de vardır. Eski Türk inancı Tengricilik'te de hep varolmuş olan şamanizm geleneği, Kuzey ve Orta Asya'nın bazı Türk topluluklarında günümüze kadar hâlâ sürdürülmektedir.
Günümüzde bazı Batılıların ilgi duyup tekrar uygulamaya başladıkları şekline ise Neo-Şamanizm denir.
Şamanizm'in başlangıçta Batılılar'ca çoktanrılı bir din zannedilmesindeki ana etken, Şamanizm hakkında yeterince bilgisi olmayan ilk Batılı gezginlerin Şamanizm hakkında Batı'ya aktardıkları yüzeysel bilgilerden kaynaklanmıştır. Her şeyden önce, Asya Şamanizm'inde tapınma yoktur, ki bu da bir din olmadığını açıkça ortaya koymaktadır.
Şamanizmin tanımında bilim adamları aynı fikirde değildir, bu hem şamanizmin içinde barındırdığı farklı yön ve öğelerden hem de şamanizmin çok farklı coğrafyalarda, aynı temelde ama çok farklı şekillerde var olmasından kaynaklanmaktadır.
Büyük çoğunluğu eski Sovyet bilim adamları olan bir kesim (Mikaylovskiy, Haruzin, Potapov, Alekseev gibi) Şamanlığı Türklerin orijinal dini kabul ederken, aralarında Mircea Elide, Jean Paul Roux, V. Jochelson, V. Bogoras, Hikmet Tanyu, Osman Turan, İbrahim Kafesoğlu'nun da bulunduğu bilim adamı ve yazarlar ise şamanlığı bir din değil Kuzey Asya topluluklarının dini duygularını içeren ve öteki alem varlıklarına hükmeden bir tür kült olarak görmektedirler.
“Şaman, Anglosakson terminolojisinde anlatılmak istendiği gibi hekim-büyücü olmadığı gibi, şüphesiz tek şifa verici kişi de değildir. Kelimenin günlük anlamında bir büyücü değildir ve bu kelimeyle tanımlanması Şamanizme hiçbir zaman sahip olmadığı bir nitelik vermek pahasına onu bulunmaması gereken bir yere oturtmuştur…” (sy.63) [kaynak belirtilmeli]
“Zaten Şaman, tamamen hayata dönük ve olumlu eylemler gerçekleştirmek isteyen kişiliğiyle hiçbir zaman kara büyüye alet olmaz ve hiçbir zaman kötülük yapmaz; sahip olduğu yetkilerini kendi kişisel hizmetinde ve kendi savunması amacıyla bile kullanmaz. Kabile reisi veya hükümdarlarla anlaşmazlığa düştüğünde kendi etkisinden yararlanabilir, ancak hiçbir şekilde görünmez gücüne başvurmaz; ona karşı koyacak herhangi bir gücü yokmuşcasına ve hayatını kaybetmek pahasına maddi gücün kendisini yenmesine seyirci kalır.” (sy.63) [kaynak belirtilmeli]
“Şaman, gücünün kökeni ister kalıtım ister görünmeyenin armağanı olan bir yetenek veya uzun bir acemilik dönemi ya da ‘yetki sağlama isteği’ olsun, amacına, genellikle inzivada veya diğer büyük ustaların yanında gerçekleştirilen sabırlı bir yetişme dönemi geçirmeden ulaşmayı umamaz. Ne olursa olsun, güçten düşürücü şekilde gerçekleşen ve sonuçta kendisini bitkin halde yere düşürecek olan bir deneyim için bütün olanaklarını toplamaya çalışmalıdır. Evrenin yollarını katetmeye çağrılan şaman, yolunu kaybetmemek için bu yolları mümkün olan en iyi şekilde tanımalıdır; kendisini izleyen varlıklarla devamlı olarak karşı karşıya gelme olasılığı nedeniyle onların geleneklerini, dillerini ve âdetlerini öğrenmiş olması gerekir; belirli hedeflere yönelmesi nedeniyle bu hedeflere nasıl varacağını bilmelidir. Gerek geçtiği yollarda, gerek karşılaştığı varlıklarla elde etmek istediği sonuçlara erişebilmesi için şamanın kendisine yararlı olacak araçları tanımaya ihtiyacı vardır. Bunlar, yeryüzünün herhangi bir seyyahı için söz konusu olduğu gibi, gerçekleştirilecek işe, öngörülen zorluklara ve her kişinin kendine özgü olanaklarına bağlı olarak son derece çeşitli olabilirler
selamlar işlerinizde başarılar dilerim. ben kuranda din kaç farklı anlamda kullanılmıştır ve hangi ayette ne anlam ifade ediyor öğrenmek istemiştim tşkler.
Dinde zorlama yoktur... İnanmak ya da inanmamak... Tamamen kullara kalmış... Ama dine ve inançlara saldırı affedilemez... Tıpkı inanmayanlara yapılan saldırılar gibi... Herkesin inancı kendine... Çok inançlı ve ibadetli insan bile doğurduğu çocuğunu kurtaramıyor yaptığı kötülüklerden... Yani her koyun kendi bacağından asılıyor... O yüzdende din ve inanç meselesi tamamen bireyseldir ve özgürlük dahilindedir... Kimse kimseyi yargılamasın ve kınamasın... Büyük lokma yemeli ama büyük konuşmamalı....
Din, birilerine duyulan sempati veya antipati ile karıştırılmamalı. Kişilerin yaptıkları veya yapmadıkları şeyler insanları dinden soğutabiliyorsa, demek ki o insan dinin asıl özünü kavrayamamış olan kimselerdir. Oysa ki Yüce Allah insanlara kötü olmayı emretmemiştir. Tam tersine ^^iyiliği ve yardımlaşmayı^^ emretmiş, ^^kötülükten^^ men etmiştir. Durum böyle iken;
Bence birilerine antipati duyup ^^dinden soğuyorum^^ diyen insanın durumu, ^^şifasını yanlış yerde arayan hastaların durumu^^ gibidir.
Sağlam kaynaklardan ve güvenilir kişilerden öğrenilmesi en büyük gereklilik..
Herkes farklı farklı beyanlarda ve yalan açıklamalarda bulunarak malesef tahrip etmeye azami gayret göstermektedir..
Herşeyden daha kıymetli olan imana sahip çıkmamız biz inananlar olarak birince vazifemizdir...
Tatlı sözlerle, bizleri zehiri şifa niyetine yutturmak isteyenler, ahiret yaşantımızın tabanına mayın döşemek telaşesindedirler..
Şeytanın ve nefsinin esiri olmuş bu hilkat garibeleri, tarihte her zaman olmuş ve en zorlu mücadeleyi peygamberler vererek, bizlere en büyük örnek teşkil etmiştir...
Din ile ilgili sorularınız varsa ve kafanıza takılan herhangi bir ayrıntı, Lütfen sağlam kaynaklardan araştırınız veya güvendiğiniz din adamlarına danışınız, çünkü konu ' din ' olduğu vakit ağzı olan konuşuyor...
Hz.Muhammedin “Din nedir? ” sorusuna verdiği “Ahlak,ahlak,ahlak” cevabına her dönemde çok ihtiyaç duyduğumuzu düşünerek Hz. Muhammed'in, Hz.Ali’nin, Hz.Mevlana'nın ve Atatürk' ün şu sözlerine dikkat çekmek gerekiyor... “İlim Çin’de olsa gidip öğreniniz.” Hz.Muhammed “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.” Mustafa Kemal Atatürk “Dünyada sevgiye dair ne varsa ben orada varım, savaşa dair ne varsa ben orada yokum.” Hz.Mevlana “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh.' Mustafa Kemal Atatürk “Evlatlarınızı zamana göre yetiştiriniz.” Hz.Ali “Milletimi muasır medeniyet seviyesinde görmek isterim.” Mustafa Kemal Atatürk
“- Mevlana, Müslümanlığı Türk ruhuna intibak ettiren büyük bir reformatör... Müslümanlık aslında geniş manasıyla hoşgörülü ve modern bir dindir. Araplar onu kendi bünyelerine göre anlamış ve tatbik etmişlerdir. Sıcak bir iklimde oturan, suyu nadiren kullanan, genel bir hareketsizlik içinde ömür süren Badiye Arapları için günde beş vakit abdest ve namaz, çok ileri seviyede bir yaşama hareketidir. Hz.Muhammed insanları uyuşukluktan harekete sevk etmiştir. Sarp dağlar, yüksek yaylalarda at koşturan, erimiş kar suları ile yıkanan Türkler için abdest ve namaz çok tabii olmuştur. Mevleviliğe gelince, o tamamen dönerek ayakta ve hareket ederek Allah’a yaklaşma fikri, Türk dehasının en tabii ifadesidir.' İşte Yüce Atatürk'ün İslamiyet'e şekilcilik katarak onu asıl ruhundan uzaklaştıranlara verdiği en mükemmel mesajlardan birisi. O birçok kez dinin insanlık tarafından gerçek boyutlarıyla anlaşılmadığını belirtmiştir...................
din hz ademden hz muhamede kadar hep aynıdır birdir. fakat insanlar onu herzaman kendi arzularına göre yorumlatıp değiştirdiler. hz ademin öğretileri ne ise musanın isanın ve hz muhamedin öğretileride oydu. hepsi allaha iman etmeyi. yalan söylememyi zina etmemeyi harama el uzatmamayı emr etiler.hepsi gerçek ve bir olan yaratan allaha kulluk etmeye çağırdı insanları. ama yahudiler tevratı hiristiyanlar incili tahrif edip değiştirdiler. ve orataya bugünkü görüntüler çıktıu malesef
Din olmayan toplumlarda insanlar her türlü ahlaksızlığa açık duruma gelirler. Örneğin dindar bir insan ahirette hesabını vereceğini bildiği için kesinlikle rüşvet almaz, kumar oynamaz, kıskançlık yapmaz, yalan söylemez. Ama dinsiz bir insan bunların hepsini yapmaya açıktır. Bir insanın “ben dinsizim ama rüşvet almıyorum” veya “ben dinsizim ama kumar da oynamıyorum” demesi yeterli olmaz. Çünkü Allah korkusu olmayan ve ahirette hesap vereceğine inanmayan bir insan, ortam veya şartlar değiştiğinde bunlardan herhangi birini kolaylıkla yapabilir. “Dinsizim ama fuhuşyapmıyorum” diyen bir insan fuhuşun normal karşılandığı bir yerde fuhuşyapabilir. Veya rüşvet almadığını söyleyen bir insan eğer Allah’tan korkmuyorsa “oğlum hasta ölmek üzere, onu için rüşvet almak zorundayım” diyebilir. Dinsizlikte hırsızlık bile bazı ortamlarda meşru görülebilir. Örneğin böyle kişiler kendilerince otellerden, eğlence yerlerinden havlu veya dekoratif eşyalar almayı hırsızlıktan saymayabilirler.
Oysa dindar bir insan böyle bir ahlakı göstermez. Çünkü Allah’tan korkar ve Allah’ın, niyetini de, düşüncelerini de bildiğini unutmaz, samimi davranır ve günahtan kaçınır.
Dinden uzak bir insan “dinsizim ama affediciyim, intikam veya kin hissi duymam” diyebilir. Ama bir gün öyle bir olay olur ki çileden çıkar ve en umulmayacak tavrı gösterir. Bir insanı öldürmeye, yaralamaya kalkar. Çünkü üzerinde taşıdığı ahlak, ortamlara, koşullara, yaşanılan yere göre değişen bir ahlaktır.
Oysa Allah’a ve ahirete inanan bir kişi koşullar ve ortam ne olursa olsun güzel ahlak göstermekten kesinlikle taviz vermez. Ahlakı “değişken” değil “oturmuş” olur. Allah dindar insanların üstün ahlakını ayetleriyle haber vermiştir:
Onlar Allah’ın ahdini yerine getirirler ve verdikleri kesin sözü (misakı) bozmazlar. Ve onlar Allah’ın ulaştırılmasını emrettiği şeyi ulaştırırlar. Rablerinden içleri saygı ile titrer, kötü hesaptan korkarlar. Ve onlar-Rablerinin yüzünü (hoşnutluğunu) isteyerek sabrederler, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak ederler ve kötülüğü iyilikle savarlar. İşte onlar, bu yurdun (dünyanın güzel) sonucu (ahiret mutluluğu) onlar içindir. (Rad Suresi, 20-22)
Dinde zorlama yokturun manası neye benzer! Evet bunun manası tıpkı iki çiftin evliliğine benzer.Daha doğrusu din evlilik kurumuna benzer.Nasıl ki,gelin ve güvey evlilik öncesi flört eder,nişanlılık dönemi geçirir ve sonucunda karar verir ve evlenir! Müslümanlığa ilk adım atan kimsede önce bir araştırır nasıl bir dindir diye,aklını kullanır bu dinin kuralları nedir ne değildir! ve bakar bu din tam kendisine göre o zaman evlilikte söz alınması gibi dinde de ikrar verilir.Yani geleneksel olan kelime-i şahadet getirilir ve dine evlilikte olduğu gibi hiçbir baskı ve zorlama olmaksızın girilir.işte dinde zorlama yokturun manası ve özeti budur.Ve nasıl ki,evlilik sonrası bu kutsal kurumun emir ve yasaklarına harfiyen uyulması gibi,Yüce dinimizinde emir ve yasaklarına uyulması tereddütsüz gerekir.Baki gerçekler demine Hu dost Allah eyvallah.Gerçeğe Hu Mü'mine Ya Ali Ya Mehdi Sahib-uz Zaman...
din; tanrı ya ulaşma yoludur.ve dönemlere göre çeşitli doğrular kabul edilmiştir.
sonuncusu da islamiyet olarak kabul görülür.benim inancım da ise bireysel olarak,kul ile allah arasında ki yol tektir,ve oda kalben allaha inanmak,en büyük ibadet vicdanen rahat olmaktır.
dinler teknolojik devrimlerle yıkılmış ve çag dışı kalmıştır.insanlık kendi fedakarlıgıyla bu günlere gelmiştir.insana yardım eden hiçbir varlık olmamıştır ve olmayacaktır.insanlık bu meçhul yolda kendi çabasıyla ayakta durmalıdır çalışmalıdır.yaratılıştan bu yana düşünen insan kendi kendine ilah aramıştır.oysaki bu yolda tek başına çalışarak ilerleyecektir.insan madde alemindede mana alemindede tek başına yalnızdır.varlıgı olan, ruh veya madde özgürlüge ve hümanizm'e çalışmalıdır.yolumuz uzun ve meçhuldur.
Allah katında din arapça adı ile islamdır. Ezelden ebediyete kadar bir tek din olmuştur.
İslam demek = teslim demektir.
Ruhun - Fizik vücudun - nefsin - İradenin teslimidir.
ALLAH KATINDA DİNLER YOKTUR. TÜM PEYGAMBERLERE AYNI ŞERİAT VERİLMİŞTİR. SERENOMİLER FARKLIDIR SADECE...
Meal: Imam Iskender Ali M I H R
42/ŞÛRÂ-13: Şerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû fîh(fîhi) , kebure alel muşrikîne mâ ted’ûhum ileyh(ileyhi) , allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu) .
(Allah) dînde, onunla Hz. Nuh’a vasiyet ettiği (farz kıldığı) şeyi (şeriati) : “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm’e, Hz. Musa’ya ve Hz. İsa’ya vasiyet ettiğimiz şeyi sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah’a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır)
Yaratılmış olan tüm alemlerdeki varlıkların birbirlerini engellemeden yaşamlarını sürdürmeleri için ilahi olarak tanzim edilmiş sistemin, düzenin adıdır din. Örnek vermek gerekirse bize göre madde aleminde macro boyutta galaksiler yıldızlar gezegenler uydular, micro boyutta bitkiler hayvanlar insanlar, bedenlerdeki organlar hücreler kendilerine özgü bir programın dışında genel anlamda riayet ettikleri bir düzen içindedirler işte bu düzene Din denir.
İnsanlığa lazımdır ama kabus kıvamında ve çıkar amaçlı olmamalıdır.
Bilincin bilinçdışı alanları entegre edecek şekilde genişlemesidir..
nefret tiksinti iğrenti.... özelliklede arapın dini.......((((
din insanın hezeyanıdır...
Şamanizm
Orta Asyanın Kızıl kentinde bir KamŞamanizm ya da Kamcılık (şamanlar tarafından 'deneyim' olarak ifade edilir) , varlığı tüm insanların tarihinde erken taş devrine ve daha da geriye kadar kanıtlanabilen, inisiyasyon içeren bir vecd ve trans tekniği.
Şamanizmi en uzun süre ayakta tutmuş olan toplulukların arasında hiç şüphesiz Türkler de vardır. Eski Türk inancı Tengricilik'te de hep varolmuş olan şamanizm geleneği, Kuzey ve Orta Asya'nın bazı Türk topluluklarında günümüze kadar hâlâ sürdürülmektedir.
Günümüzde bazı Batılıların ilgi duyup tekrar uygulamaya başladıkları şekline ise Neo-Şamanizm denir.
Şamanizm'in başlangıçta Batılılar'ca çoktanrılı bir din zannedilmesindeki ana etken, Şamanizm hakkında yeterince bilgisi olmayan ilk Batılı gezginlerin Şamanizm hakkında Batı'ya aktardıkları yüzeysel bilgilerden kaynaklanmıştır. Her şeyden önce, Asya Şamanizm'inde tapınma yoktur, ki bu da bir din olmadığını açıkça ortaya koymaktadır.
Şamanizmin tanımında bilim adamları aynı fikirde değildir, bu hem şamanizmin içinde barındırdığı farklı yön ve öğelerden hem de şamanizmin çok farklı coğrafyalarda, aynı temelde ama çok farklı şekillerde var olmasından kaynaklanmaktadır.
Büyük çoğunluğu eski Sovyet bilim adamları olan bir kesim (Mikaylovskiy, Haruzin, Potapov, Alekseev gibi) Şamanlığı Türklerin orijinal dini kabul ederken, aralarında Mircea Elide, Jean Paul Roux, V. Jochelson, V. Bogoras, Hikmet Tanyu, Osman Turan, İbrahim Kafesoğlu'nun da bulunduğu bilim adamı ve yazarlar ise şamanlığı bir din değil Kuzey Asya topluluklarının dini duygularını içeren ve öteki alem varlıklarına hükmeden bir tür kült olarak görmektedirler.
“Şaman, Anglosakson terminolojisinde anlatılmak istendiği gibi hekim-büyücü olmadığı gibi, şüphesiz tek şifa verici kişi de değildir. Kelimenin günlük anlamında bir büyücü değildir ve bu kelimeyle tanımlanması Şamanizme hiçbir zaman sahip olmadığı bir nitelik vermek pahasına onu bulunmaması gereken bir yere oturtmuştur…” (sy.63) [kaynak belirtilmeli]
“Zaten Şaman, tamamen hayata dönük ve olumlu eylemler gerçekleştirmek isteyen kişiliğiyle hiçbir zaman kara büyüye alet olmaz ve hiçbir zaman kötülük yapmaz; sahip olduğu yetkilerini kendi kişisel hizmetinde ve kendi savunması amacıyla bile kullanmaz. Kabile reisi veya hükümdarlarla anlaşmazlığa düştüğünde kendi etkisinden yararlanabilir, ancak hiçbir şekilde görünmez gücüne başvurmaz; ona karşı koyacak herhangi bir gücü yokmuşcasına ve hayatını kaybetmek pahasına maddi gücün kendisini yenmesine seyirci kalır.” (sy.63) [kaynak belirtilmeli]
“Şaman, gücünün kökeni ister kalıtım ister görünmeyenin armağanı olan bir yetenek veya uzun bir acemilik dönemi ya da ‘yetki sağlama isteği’ olsun, amacına, genellikle inzivada veya diğer büyük ustaların yanında gerçekleştirilen sabırlı bir yetişme dönemi geçirmeden ulaşmayı umamaz. Ne olursa olsun, güçten düşürücü şekilde gerçekleşen ve sonuçta kendisini bitkin halde yere düşürecek olan bir deneyim için bütün olanaklarını toplamaya çalışmalıdır. Evrenin yollarını katetmeye çağrılan şaman, yolunu kaybetmemek için bu yolları mümkün olan en iyi şekilde tanımalıdır; kendisini izleyen varlıklarla devamlı olarak karşı karşıya gelme olasılığı nedeniyle onların geleneklerini, dillerini ve âdetlerini öğrenmiş olması gerekir; belirli hedeflere yönelmesi nedeniyle bu hedeflere nasıl varacağını bilmelidir. Gerek geçtiği yollarda, gerek karşılaştığı varlıklarla elde etmek istediği sonuçlara erişebilmesi için şamanın kendisine yararlı olacak araçları tanımaya ihtiyacı vardır. Bunlar, yeryüzünün herhangi bir seyyahı için söz konusu olduğu gibi, gerçekleştirilecek işe, öngörülen zorluklara ve her kişinin kendine özgü olanaklarına bağlı olarak son derece çeşitli olabilirler
Türklerin asıl dini islam değil şamanizm'dir
İnsanlara en zor gelen şey 'düşünmek'tir...Bu yüzden dinlere inanırlar...
[yahudi profesör]
DİN: *Zikr-i Hakikatten İbarettir...*
*Din afyondur derler...Hayır bilakis dinsizlik afyondur,eroindir,kokaindir,esrardır...*
selamlar işlerinizde başarılar dilerim. ben kuranda din kaç farklı anlamda kullanılmıştır ve hangi ayette ne anlam ifade ediyor öğrenmek istemiştim tşkler.
alaha şükür bende olan bir terim
din demek insan demek yani bir insanın insanlığı demek
Din, Kutsal'ın ifade edilmesidir.
dın akıl sahobı ınsanların kendı ısteklerı ile dünyada ve ahırete iilige mutluluga ulastıran ılahıbırkanundur
Din nasihattir, nasihat ise samimiyettir.
ölürüm tereddütsüz
Dinde zorlama yoktur... İnanmak ya da inanmamak... Tamamen kullara kalmış... Ama dine ve inançlara saldırı affedilemez... Tıpkı inanmayanlara yapılan saldırılar gibi... Herkesin inancı kendine... Çok inançlı ve ibadetli insan bile doğurduğu çocuğunu kurtaramıyor yaptığı kötülüklerden... Yani her koyun kendi bacağından asılıyor... O yüzdende din ve inanç meselesi tamamen bireyseldir ve özgürlük dahilindedir... Kimse kimseyi yargılamasın ve kınamasın... Büyük lokma yemeli ama büyük konuşmamalı....
iyi ki var, yokluğunu düşünemiyorum, Allah varsa keder yoktur.....
Din, birilerine duyulan sempati veya antipati ile karıştırılmamalı. Kişilerin yaptıkları veya yapmadıkları şeyler insanları dinden soğutabiliyorsa, demek ki o insan dinin asıl özünü kavrayamamış olan kimselerdir. Oysa ki Yüce Allah insanlara kötü olmayı emretmemiştir. Tam tersine ^^iyiliği ve yardımlaşmayı^^ emretmiş, ^^kötülükten^^ men etmiştir. Durum böyle iken;
Bence birilerine antipati duyup ^^dinden soğuyorum^^ diyen insanın durumu, ^^şifasını yanlış yerde arayan hastaların durumu^^ gibidir.
Din: bir yaşam biçimidir
kendinizden bir şey ekleyemez yada çıkartamassınız.
bence diye bir şey yoktur.bağlı olduğunuz dince vardır
Din....
Sağlam kaynaklardan ve güvenilir kişilerden öğrenilmesi en büyük gereklilik..
Herkes farklı farklı beyanlarda ve yalan açıklamalarda bulunarak malesef tahrip etmeye azami gayret göstermektedir..
Herşeyden daha kıymetli olan imana sahip çıkmamız biz inananlar olarak birince vazifemizdir...
Tatlı sözlerle, bizleri zehiri şifa niyetine yutturmak isteyenler, ahiret yaşantımızın tabanına mayın döşemek telaşesindedirler..
Şeytanın ve nefsinin esiri olmuş bu hilkat garibeleri, tarihte her zaman olmuş ve en zorlu mücadeleyi peygamberler vererek, bizlere en büyük örnek teşkil etmiştir...
Din ile ilgili sorularınız varsa ve kafanıza takılan herhangi bir ayrıntı, Lütfen sağlam kaynaklardan araştırınız veya güvendiğiniz din adamlarına danışınız, çünkü konu ' din ' olduğu vakit ağzı olan konuşuyor...
Hz.Muhammedin “Din nedir? ” sorusuna verdiği “Ahlak,ahlak,ahlak” cevabına her dönemde çok ihtiyaç duyduğumuzu düşünerek Hz. Muhammed'in, Hz.Ali’nin, Hz.Mevlana'nın ve Atatürk' ün şu sözlerine dikkat çekmek gerekiyor...
“İlim Çin’de olsa gidip öğreniniz.”
Hz.Muhammed
“Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.”
Mustafa Kemal Atatürk
“Dünyada sevgiye dair ne varsa ben orada varım,
savaşa dair ne varsa ben orada yokum.”
Hz.Mevlana
“Yurtta Sulh, Cihanda Sulh.'
Mustafa Kemal Atatürk
“Evlatlarınızı zamana göre yetiştiriniz.”
Hz.Ali
“Milletimi muasır medeniyet seviyesinde görmek isterim.”
Mustafa Kemal Atatürk
“- Mevlana, Müslümanlığı Türk ruhuna intibak ettiren büyük bir reformatör... Müslümanlık aslında geniş manasıyla hoşgörülü ve modern bir dindir. Araplar onu kendi bünyelerine göre anlamış ve tatbik
etmişlerdir. Sıcak bir iklimde oturan, suyu nadiren kullanan, genel bir hareketsizlik içinde ömür süren Badiye Arapları için günde beş vakit abdest ve namaz, çok ileri seviyede bir yaşama hareketidir. Hz.Muhammed insanları uyuşukluktan harekete sevk etmiştir. Sarp dağlar, yüksek yaylalarda at koşturan, erimiş kar suları ile yıkanan Türkler için abdest ve namaz çok tabii olmuştur. Mevleviliğe gelince, o tamamen dönerek ayakta ve hareket ederek Allah’a yaklaşma fikri, Türk dehasının en tabii ifadesidir.'
İşte Yüce Atatürk'ün İslamiyet'e şekilcilik katarak onu asıl ruhundan uzaklaştıranlara verdiği en mükemmel mesajlardan birisi.
O birçok kez dinin insanlık tarafından gerçek boyutlarıyla anlaşılmadığını belirtmiştir...................
din hz ademden hz muhamede kadar hep aynıdır birdir. fakat insanlar onu herzaman kendi arzularına göre yorumlatıp değiştirdiler. hz ademin öğretileri ne ise musanın isanın ve hz muhamedin öğretileride oydu. hepsi allaha iman etmeyi. yalan söylememyi zina etmemeyi harama el uzatmamayı emr etiler.hepsi gerçek ve bir olan yaratan allaha kulluk etmeye çağırdı insanları. ama yahudiler tevratı hiristiyanlar incili tahrif edip değiştirdiler. ve orataya bugünkü görüntüler çıktıu malesef
Din olmayan toplumlarda insanlar her türlü ahlaksızlığa açık duruma gelirler. Örneğin dindar bir insan ahirette hesabını vereceğini bildiği için kesinlikle rüşvet almaz, kumar oynamaz, kıskançlık yapmaz, yalan söylemez. Ama dinsiz bir insan bunların hepsini yapmaya açıktır. Bir insanın “ben dinsizim ama rüşvet almıyorum” veya “ben dinsizim ama kumar da oynamıyorum” demesi yeterli olmaz. Çünkü Allah korkusu olmayan ve ahirette hesap vereceğine inanmayan bir insan, ortam veya şartlar değiştiğinde bunlardan herhangi birini kolaylıkla yapabilir. “Dinsizim ama fuhuşyapmıyorum” diyen bir insan fuhuşun normal karşılandığı bir yerde fuhuşyapabilir. Veya rüşvet almadığını söyleyen bir insan eğer Allah’tan korkmuyorsa “oğlum hasta ölmek üzere, onu için rüşvet almak zorundayım” diyebilir. Dinsizlikte hırsızlık bile bazı ortamlarda meşru görülebilir. Örneğin böyle kişiler kendilerince otellerden, eğlence yerlerinden havlu veya dekoratif eşyalar almayı hırsızlıktan saymayabilirler.
Oysa dindar bir insan böyle bir ahlakı göstermez. Çünkü Allah’tan korkar ve Allah’ın, niyetini de, düşüncelerini de bildiğini unutmaz, samimi davranır ve günahtan kaçınır.
Dinden uzak bir insan “dinsizim ama affediciyim, intikam veya kin hissi duymam” diyebilir. Ama bir gün öyle bir olay olur ki çileden çıkar ve en umulmayacak tavrı gösterir. Bir insanı öldürmeye, yaralamaya kalkar. Çünkü üzerinde taşıdığı ahlak, ortamlara, koşullara, yaşanılan yere göre değişen bir ahlaktır.
Oysa Allah’a ve ahirete inanan bir kişi koşullar ve ortam ne olursa olsun güzel ahlak göstermekten kesinlikle taviz vermez. Ahlakı “değişken” değil “oturmuş” olur. Allah dindar insanların üstün ahlakını ayetleriyle haber vermiştir:
Onlar Allah’ın ahdini yerine getirirler ve verdikleri kesin sözü (misakı) bozmazlar. Ve onlar Allah’ın ulaştırılmasını emrettiği şeyi ulaştırırlar. Rablerinden içleri saygı ile titrer, kötü hesaptan korkarlar. Ve onlar-Rablerinin yüzünü (hoşnutluğunu) isteyerek sabrederler, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak ederler ve kötülüğü iyilikle savarlar. İşte onlar, bu yurdun (dünyanın güzel) sonucu (ahiret mutluluğu) onlar içindir. (Rad Suresi, 20-22)
islam
Dinde zorlama yoktur!
Dinde zorlama yokturun manası neye benzer! Evet bunun manası tıpkı iki çiftin evliliğine benzer.Daha doğrusu din evlilik kurumuna benzer.Nasıl ki,gelin ve güvey evlilik öncesi flört eder,nişanlılık dönemi geçirir ve sonucunda karar verir ve evlenir! Müslümanlığa ilk adım atan kimsede önce bir araştırır nasıl bir dindir diye,aklını kullanır bu dinin kuralları nedir ne değildir! ve bakar bu din tam kendisine göre o zaman evlilikte söz alınması gibi dinde de ikrar verilir.Yani geleneksel olan kelime-i şahadet getirilir ve dine evlilikte olduğu gibi hiçbir baskı ve zorlama olmaksızın girilir.işte dinde zorlama yokturun manası ve özeti budur.Ve nasıl ki,evlilik sonrası bu kutsal kurumun emir ve yasaklarına harfiyen uyulması gibi,Yüce dinimizinde emir ve yasaklarına uyulması tereddütsüz gerekir.Baki gerçekler demine Hu dost Allah eyvallah.Gerçeğe Hu Mü'mine Ya Ali Ya Mehdi Sahib-uz Zaman...
Faruk el Furkan...