Din, Yaratan (Allah’ın), yarattığı kullarına verdiği cüzi iradeyle, Yaratıcısının Tek , (Allah) olduğunu kabul edip, , iyiyi emredip, kötülüğü yasaklamaları için ruhu geliştirmeleri yönünde geçici dünya ortamında imtihan etmek üzere, ahlak ve vicdan oluşturan öğütleridir.
??????????????????Hepimiz dünya ve yaşam denilen bu karmaşık ormanın yitik ruhlarıyız. Kaybolmuşluğumuzu azaltacak duygusal merhamete ve desteğe ihtiyacımız var. Birbirimizi kâfir, öteki, düşman, dinli-dinsiz, hain vb. ithamlarla suçlayarak acılarımızı artırmanın ne kendi ruhumuza ne de diğer insan kardeşlerimize bir faydası var. Kaybettiğimizi şimdilik belki bulamayız ama kayıp duygumuzu paylaşarak merhamet ve sevgi ile birbirimizi teselli edebiliriz”
CEMAAT, TARİKAT VESAİRE????¦?¦? Kimse günümüz tarikat ve cemaat yapılanmalarını Yunus'u, Mevlana'yı, Hacı Bektaş, Hacı Bayram Veli'yi örnek göstererek savunmasın. Mevcut yapıların geçmişte yaşanan, Allah ve insan sevgisine dayanan saf ve rafine tasavvuf anlayışı ile benzerliği yoktur. Siz hiç Yunusun kadınları aşağılayıp, lanetlediğini duydunuz mu? Hacı Bektaş Veli'nin lüks ve saltanat içinde yaşadığını, Mevlana'nın peygamber terliği ve yanmaz kefen sattığını okudunuz mu? Ya da Ahmet Yesevi'nin Fetö Cemaati gibi ihtilal teşebbüsünde bulunduğunu... Kimse bize masal anlatmasın. Mevcut tarikat ve cemaatlerin çoğunluğu kendisini siyasi güce eklemlemiş ve vakıf adı altında milletin parasını sömürmeye çalışan, her biri holdingleşmiş, devasa çıkar örgütleri konumundadır. Bu yapıların önderlerinden bazıları ülkede ihtilal gerçekleştirmek ya da pedofili sapkınlığı ile suçlanmış ve hukukun önünde ceza almışlardır. Bu yapılanmalar güçten ve güçlüden yanadır.. Her iktidara yaslanarak mevcut konumunu sürdürmeye çalışmaktadır. Siyasi kuruluşlar gerçekleştirmeyi planladıkları işlerin başına bu kuruluşlarla etkin mücadeleyi koymalıdır. Bu yapılar mutlaka şeffaf hale getirilmelidir. Yoğun devlet denetimine tabi tutulmalıdır..Rey elde etme adına bu yapılara destek vermek ülkenin geleceğini cemaat ve tarikatlara ipotek etmek anlamına gelir. Ahmet Yavaş
CEMAAT, TARİKAT VESAİRE????¦?¦? Kimse günümüz tarikat ve cemaat yapılanmalarını Yunus'u, Mevlana'yı, Hacı Bektaş, Hacı Bayram Veli'yi örnek göstererek savunmasın. Mevcut yapıların geçmişte yaşanan, Allah ve insan sevgisine dayanan saf ve rafine tasavvuf anlayışı ile benzerliği yoktur. Siz hiç Yunusun kadınları aşağılayıp, lanetlediğini duydunuz mu? Hacı Bektaş Veli'nin lüks ve saltanat içinde yaşadığını, Mevlana'nın peygamber terliği ve yanmaz kefen sattığını okudunuz mu? Ya da Ahmet Yesevi'nin Fetö Cemaati gibi ihtilal teşebbüsünde bulunduğunu... Kimse bize masal anlatmasın. Mevcut tarikat ve cemaatlerin çoğunluğu kendisini siyasi güce eklemlemiş ve vakıf adı altında milletin parasını sömürmeye çalışan, her biri holdingleşmiş, devasa çıkar örgütleri konumundadır. Bu yapıların önderlerinden bazıları ülkede ihtilal gerçekleştirmek ya da pedofili sapkınlığı ile suçlanmış ve hukukun önünde ceza almışlardır. Bu yapılanmalar güçten ve güçlüden yanadır.. Her iktidara yaslanarak mevcut konumunu sürdürmeye çalışmaktadır. Siyasi kuruluşlar gerçekleştirmeyi planladıkları işlerin başına bu kuruluşlarla etkin mücadeleyi koymalıdır. Bu yapılar mutlaka şeffaf hale getirilmelidir. Yoğun devlet denetimine tabi tutulmalıdır..Rey elde etme adına bu yapılara destek vermek ülkenin geleceğini cemaat ve tarikatlara ipotek etmek anlamına gelir. Ahmet Yavaş
Sofokles ki büyü tragedya şairidir, tariteki 6 7 kişiden biri, - En iyisi hiç gelmemek, gelihce de hemeh gitmek, - o kafada değilim hiçbir zaman, madem ki geldin artık, ve tek fırsat, o zaman bayrağı göndere dikmeden gitmeyeceksin, ondan en zor zamanlar da bile vazgeçmek, on saniye aklıma gelmemiştir, kastedenin fitil fitil burnundan getirmeden boş gitmem, çünkü Kuran nefsi müdafa hakkı verir, ve sevaptır da puanın artar, sen bir yapmış değilsin çünkü, bu yanağını çevir dini değil, o zaten yürümediği için, yeni bir düzeltme, ve ilk ve son kez kendi konuşuyor, üstelik, yani mistik değil, vahiy şiir, ve kısas gelir pasiflik kalkar aktifleşire, ama, asla bu masuma yapacaksın değildir, mikroplar için Kuran da atış serbest,
Kendimizi, herkese çekidüzen vermekle görevli din jandarması veya zaptiyesi olarak olarak görmemiz kibirli dindarlık hastalığını doğurur. Bu tür dindarlık, çatışmacı ve kavgacı dindarlıktır. Bir başkası bizim gibi inanmıyor veya düşünmüyorsa kendi tercihidir. O tercihe saygı duyabilmek insanca bir tutumdur. Bırakalım herkes inancını eksik veya tam bildiği gibi yaşasın. Biz inandığımız dini başkalarına değil kendimize çeki düzen vermek, kendimizi inşa ve tamamlamak için kullanalım. Lütfen..
DİN ANLAYIŞIM Din anlayışım dinden anladığım şeydir. Vahyin aklım ile yorumlanmasından ibarettir. Bu anlayış dinin kendisi değil onun yorumundan ibarettir. Gönderdiği mesajlarda Allah'ın muradının ne olabileceği konusunda akıl yürütmektir. Bilgiye ulaşma yolları farklı olabildiği gibi hakikate, doğruya ulaşma yolları da farklı olabilir. Dini hakikatlere ulaşma da böyledir. Doğruya ve hakikate ulaşma insanın bilgisi ve aklı ile doğru orantılıdır. Doğru dini anlayışa vahiy ve akıl ile ulaşılır. Bu yolları kullandığımızda ulaştığımız dini anlayışın tek dini doğru olduğunu söylemek başka görüşleri din dışı saymak dini fanatizmdir. Dini fanatizmin sonu tekfirciliktir. Yani başka görüşleri küfür, o görüş sahiplerini kafir sayıp, dinin dışına itmektir. Doğru dini anlayışın sadece kendisininkinin olduğunu savunmak dinin sahibi olduğunu savunmaktır, hakikat tekelciliğidir. Unutulmamalıdır ki her çağda, her insan dinde doğruya ulaşma çabası gösterebilir ve bu konuda hata ya da doğru yapabilir. Yanılgısızlık Allah'a aittir. Mesela 7. Asırda yaşayan bir din düşünürü vahyin yorumlanmasında hata yapabildiği gibi, 2024 yılında yaşayan bir düşünür doğruya ulaşabilir. 7. ve 8. asırda yaşamış din bilginlerini yanılmaz kabul edip , görüşlerini, onlara izafe edilen mezheplerden birini dini konularda tek referans olarak görmek mezhep fanatizmidir. Onlar insansa ve düşünüyorsa 21. asırda yaşayan bizler de insanız ve düşünüyoruz. Onlar yanılmışsa biz de yanılabilir, ya da onlar gibi doğrulara , belki onlardan daha doğru düşüncelere ulaşabiliriz. Bu bir dini düşünce dinamizmidir. Yeter ki fanatizme kaymayalım Kahrolasıca Fanatizm her türlü şiddet ve geriliğin sebebidir. Allah'ın gönderdiği mesajlar, yazlı metinler çağın gelişmiş aklı ile her gün, her an yeniden yorumlanmalıdır. Hakikat tekelciliğine girilmeden, farklı görüşlere saygı çerçevesinde doğruya ve hakikate ulaşma çabası sürdürülmelidir. Ulaşılan doğru ve hakikatler, çağın ruhuna uygun, insanı ve insanlığı tatmin ve mutlu eden, ona huzur getiren doğrular ve hakikatler olmalıdır.. Ahmet Yavaş
Kuşkusuz masal, bunları mı dinleyeceğiz, biraz da uzaydan sinyal dinlemeliyiz, o da yüzyıllar sonra geliyormuş, gene masal mı dinlesek, gelene kadar masal olacağız.
Dünya bir nesne ise onun hakkında parçalarını meşrulaştıracak çeşitli nedensel sorular sormak doğaldır, eğer o var olmaya başlamışsa, onu var kılan şey nedir. Ne olursa olsun bazı parçaları yok olurken, onu yok olmaktan alıkoyan, süreçlerinin devamını ne sağlar. Kimileri alemin doğası gereği var olmaya devam ettiğini ileri sürebilir, fakat o var olmaya devam etmedikçe halihazırdaki doğasına sahip olamaz. Oyleyse onun var oluşunu sahip olduğu doğaya göre açıklamak zordur, alemin özünün devamlılığı, onun var olmaya devam ettiği gerçeği, izaha gerek kalmayacak kadar açık bir şey değildir. Bu yüzden doğa varlığı bir ön koşul olarak gerektirmektedir.
Din kaynaklık eden en önemli etken insan psişesinde, aşılması en güç temeli oluşturani, her şart altında bilmek istemektir, ölüm de bir bilinmez olarak bunu besler, veya yaşam sevinci, neden olduğunu bilmeden, yaşama bağlılılk gösteririz, en zor koşullarda bile kastım genel eğilim, istisnai marazları katmaya gerek yok, ondan Sofoklesin Kral Ödip Tragedyası tarihin en sağlam teşhis koyabilmiş, aşılması güç bir temele işaret eder, ne olursa olsun, her koşulda her bedelle bilmeliyim, işte tam da bu dinin insandaki dünyadan yansımasıdır, önce bilebileceklerin, bilimin sınırlarını aşar, ve din bunun cevabını verebilecek, ama muğlak kalacak tek şansındır, ister sonsuzun dışına taşan bu oluşumun parçası olarak, ya da dışından, neliğin içine çektiği bir gayya kuyusu olarak, kaybolduğunu sanıp bulduğunu, bulduğunu sanıp kaybettiğin bir uçsuz bucaksız derinliğin alanı yeryüzü hayatının başka hiçbir alanında görülmez, sadece bakakalınan bir duvar olarak sürekli önümüzde durur, dahası, duvarlar devamlı yükselmeye de devam eder. Zaten insanı trajik bir uçurumun kenarında derinlik sarhoşu yapan da budur, bilinemez.
Bir kişinin dinle ilgili konularda yazarken, kendisini okuyacak kişilerin dindarlığına çok da fazla bel bağlamaması, sağduyuya aykırı düşecek şeyler söylememesi gerekir. Kaldı ki din büyük ölçüde kendi kendini savunacak güçte olduğundan, kötü savunulduğu zaman hiç savunulmadığı zamana kıyasla daha çok kaybeder.
Montesquıeu, Fransız Politik Düşünür, Kanunların Ruhundan, 1755
Çev. Berna GÜNEN,
Kuvvetler ayrılığı konusunu ilk kez vurgulayarak litaratüre katkı yapmıştır, ama, daha örnek aldığı İngilterede yirmi yıl önce kuvvetler meğerse birmiş, herkes birlikte karar verip hiç karış görüş olmadan, Amerikayla, Irakı işgal edebildiler, yani bu kadar oluyor, zorlamamak lazım. Din konusunda haklı üfürmekten, yığınlada kafa basmayana yol açılıyor, merak edip bakan da yok, her tarafı hurafe kaplıyor, en çok da biz bilirizcilerdeki hurafeler parmak ıssırtır.
Çok güçlü bir dindarlık diye bir şey hiçbir coğrafyada yok zaten, çağlar boyunca idraki yüksek insanlarda daha güçlü seyretmiş, genelde yok sayılmış, daha çok da yerel geleneklerle karışarak amacından uzaklaşmış uygulamalara raslanır, tek tek insanlarda yerleşik olduğu ve güçlü seyrettiği de olur, toplumsal ekseriyette varlık gösteren istisnai örnek Osmanlı Türkleri, Antik Yunan da ateistler faal, bazen şehir değiştirmek zorunda kalanlar da olabiliyor ama seyrek, geleneğin en yoğun olduğu yerler mezopotamya coğrafyası daha çok, afrakanın bazı bölgeleri, orda da kesin bir ölçü görülemiyor, yani bu ihtiyari ve kişisel bir durum daha çok, densizler de bugün gibi, her çağda var, kötü varlığını saklayarak yaşayamaz, taşar, çeşitli şekillerde olur, kimi, modernim der, kimi dindarım, yaptığında fazla bir fark göremezsin, iş niyette biter, onun halisi, işin var demektir.
Butün insanlara adaletin ilkelerini,kiseye zarar vememeyi,namusuyla yaşamayı öğreten ve herkese hakkını veren vicdandan başka hiç bir tanrı din ya da hukuk yoktur" Pierre Bayle.Tarih: 1648
Din nasihattir,güzel ahlaktır . yani ahlakın en güzeli dindedir ve dinin kurallarındadır. en dindar olanlar dinin kurallarına en çok uyanlardır.ve ahlakı en güzel olanlar dinin kurallarına en çok uyanlardır.
İslamın ahlakı ise hayadır.
Ya Rabbi biz ahir zaman mü'minlerine utanma duygusu ver ahir zamanın fitnelerin den bizleri koru.Amin.
Din, Yaratan (Allah’ın), yarattığı kullarına verdiği cüzi iradeyle, Yaratıcısının Tek , (Allah) olduğunu kabul edip, , iyiyi emredip, kötülüğü yasaklamaları için ruhu geliştirmeleri yönünde geçici dünya ortamında imtihan etmek üzere, ahlak ve vicdan oluşturan öğütleridir.
Allah katında din İslamdır
??????????????????Hepimiz dünya ve yaşam denilen bu karmaşık ormanın yitik ruhlarıyız. Kaybolmuşluğumuzu azaltacak duygusal merhamete ve desteğe ihtiyacımız var.
Birbirimizi kâfir, öteki, düşman, dinli-dinsiz, hain vb. ithamlarla suçlayarak acılarımızı artırmanın ne kendi ruhumuza ne de diğer insan kardeşlerimize bir faydası var.
Kaybettiğimizi şimdilik belki bulamayız ama kayıp duygumuzu paylaşarak merhamet ve sevgi ile birbirimizi teselli edebiliriz”
CEMAAT, TARİKAT VESAİRE????¦?¦?
Kimse günümüz tarikat ve cemaat yapılanmalarını Yunus'u, Mevlana'yı, Hacı Bektaş, Hacı Bayram Veli'yi örnek göstererek savunmasın. Mevcut yapıların geçmişte yaşanan, Allah ve insan sevgisine dayanan saf ve rafine tasavvuf anlayışı ile benzerliği yoktur.
Siz hiç Yunusun kadınları aşağılayıp, lanetlediğini duydunuz mu? Hacı Bektaş Veli'nin lüks ve saltanat içinde yaşadığını, Mevlana'nın peygamber terliği ve yanmaz kefen sattığını okudunuz mu? Ya da Ahmet Yesevi'nin Fetö Cemaati gibi ihtilal teşebbüsünde bulunduğunu...
Kimse bize masal anlatmasın.
Mevcut tarikat ve cemaatlerin çoğunluğu kendisini siyasi güce eklemlemiş ve vakıf adı altında milletin parasını sömürmeye çalışan, her biri holdingleşmiş, devasa çıkar örgütleri konumundadır.
Bu yapıların önderlerinden bazıları ülkede ihtilal gerçekleştirmek ya da pedofili sapkınlığı ile suçlanmış ve hukukun önünde ceza almışlardır.
Bu yapılanmalar güçten ve güçlüden yanadır.. Her iktidara yaslanarak mevcut konumunu sürdürmeye çalışmaktadır.
Siyasi kuruluşlar gerçekleştirmeyi planladıkları işlerin başına bu kuruluşlarla etkin mücadeleyi koymalıdır.
Bu yapılar mutlaka şeffaf hale getirilmelidir. Yoğun devlet denetimine tabi tutulmalıdır..Rey elde etme adına bu yapılara destek vermek ülkenin geleceğini cemaat ve tarikatlara ipotek etmek anlamına gelir.
Ahmet Yavaş
CEMAAT, TARİKAT VESAİRE????¦?¦?
Kimse günümüz tarikat ve cemaat yapılanmalarını Yunus'u, Mevlana'yı, Hacı Bektaş, Hacı Bayram Veli'yi örnek göstererek savunmasın. Mevcut yapıların geçmişte yaşanan, Allah ve insan sevgisine dayanan saf ve rafine tasavvuf anlayışı ile benzerliği yoktur.
Siz hiç Yunusun kadınları aşağılayıp, lanetlediğini duydunuz mu? Hacı Bektaş Veli'nin lüks ve saltanat içinde yaşadığını, Mevlana'nın peygamber terliği ve yanmaz kefen sattığını okudunuz mu? Ya da Ahmet Yesevi'nin Fetö Cemaati gibi ihtilal teşebbüsünde bulunduğunu...
Kimse bize masal anlatmasın.
Mevcut tarikat ve cemaatlerin çoğunluğu kendisini siyasi güce eklemlemiş ve vakıf adı altında milletin parasını sömürmeye çalışan, her biri holdingleşmiş, devasa çıkar örgütleri konumundadır.
Bu yapıların önderlerinden bazıları ülkede ihtilal gerçekleştirmek ya da pedofili sapkınlığı ile suçlanmış ve hukukun önünde ceza almışlardır.
Bu yapılanmalar güçten ve güçlüden yanadır.. Her iktidara yaslanarak mevcut konumunu sürdürmeye çalışmaktadır.
Siyasi kuruluşlar gerçekleştirmeyi planladıkları işlerin başına bu kuruluşlarla etkin mücadeleyi koymalıdır.
Bu yapılar mutlaka şeffaf hale getirilmelidir. Yoğun devlet denetimine tabi tutulmalıdır..Rey elde etme adına bu yapılara destek vermek ülkenin geleceğini cemaat ve tarikatlara ipotek etmek anlamına gelir.
Ahmet Yavaş
Sofokles ki büyü tragedya şairidir, tariteki 6 7 kişiden biri, - En iyisi hiç gelmemek, gelihce de hemeh gitmek, -
o kafada değilim hiçbir zaman, madem ki geldin artık, ve tek fırsat, o zaman bayrağı göndere dikmeden gitmeyeceksin, ondan en zor zamanlar da bile vazgeçmek, on saniye aklıma gelmemiştir, kastedenin fitil fitil
burnundan getirmeden boş gitmem, çünkü Kuran nefsi müdafa hakkı verir, ve sevaptır da puanın artar, sen bir
yapmış değilsin çünkü, bu yanağını çevir dini değil, o zaten yürümediği için, yeni bir düzeltme, ve ilk ve son kez
kendi konuşuyor, üstelik, yani mistik değil, vahiy şiir, ve kısas gelir pasiflik kalkar aktifleşire, ama, asla bu masuma
yapacaksın değildir, mikroplar için Kuran da atış serbest,
Kendimizi, herkese çekidüzen vermekle görevli din jandarması veya zaptiyesi olarak olarak görmemiz kibirli dindarlık hastalığını doğurur. Bu tür dindarlık, çatışmacı ve kavgacı dindarlıktır. Bir başkası bizim gibi inanmıyor veya düşünmüyorsa kendi tercihidir. O tercihe saygı duyabilmek insanca bir tutumdur. Bırakalım herkes inancını eksik veya tam bildiği gibi yaşasın. Biz inandığımız dini başkalarına değil kendimize çeki düzen vermek, kendimizi inşa ve tamamlamak için kullanalım. Lütfen..
Ahmet Yavaş..
DİN ANLAYIŞIM
Din anlayışım dinden anladığım şeydir. Vahyin aklım ile yorumlanmasından ibarettir.
Bu anlayış dinin kendisi değil onun yorumundan ibarettir. Gönderdiği mesajlarda Allah'ın muradının ne olabileceği konusunda akıl yürütmektir.
Bilgiye ulaşma yolları farklı olabildiği gibi hakikate, doğruya ulaşma yolları da farklı olabilir. Dini hakikatlere ulaşma da böyledir. Doğruya ve hakikate ulaşma insanın bilgisi ve aklı ile doğru orantılıdır. Doğru dini anlayışa vahiy ve akıl ile ulaşılır. Bu yolları kullandığımızda ulaştığımız dini anlayışın tek dini doğru olduğunu söylemek başka görüşleri din dışı saymak dini fanatizmdir. Dini fanatizmin sonu tekfirciliktir. Yani başka görüşleri küfür, o görüş sahiplerini kafir sayıp, dinin dışına itmektir.
Doğru dini anlayışın sadece kendisininkinin olduğunu savunmak dinin sahibi olduğunu savunmaktır, hakikat tekelciliğidir. Unutulmamalıdır ki her çağda, her insan dinde doğruya ulaşma çabası gösterebilir ve bu konuda hata ya da doğru yapabilir. Yanılgısızlık Allah'a aittir.
Mesela 7. Asırda yaşayan bir din düşünürü vahyin yorumlanmasında hata yapabildiği gibi, 2024 yılında yaşayan bir düşünür doğruya ulaşabilir.
7. ve 8. asırda yaşamış din bilginlerini yanılmaz kabul edip , görüşlerini, onlara izafe edilen mezheplerden birini dini konularda tek referans olarak görmek mezhep fanatizmidir. Onlar insansa ve düşünüyorsa 21. asırda yaşayan bizler de insanız ve düşünüyoruz. Onlar yanılmışsa biz de yanılabilir, ya da onlar gibi doğrulara , belki onlardan daha doğru düşüncelere ulaşabiliriz. Bu bir dini düşünce dinamizmidir. Yeter ki fanatizme kaymayalım
Kahrolasıca Fanatizm her türlü şiddet ve geriliğin sebebidir.
Allah'ın gönderdiği mesajlar, yazlı metinler çağın gelişmiş aklı ile her gün, her an yeniden yorumlanmalıdır. Hakikat tekelciliğine girilmeden, farklı görüşlere saygı çerçevesinde doğruya ve hakikate ulaşma çabası sürdürülmelidir. Ulaşılan doğru ve hakikatler, çağın ruhuna uygun, insanı ve insanlığı tatmin ve mutlu eden, ona huzur getiren doğrular ve hakikatler olmalıdır..
Ahmet Yavaş
Başkaya içkin bir resimsizliktir, ihtiyaçsızlığı her yerde görülür, görebilen de, benzerleridir, diğerleri sadece resim
görür.
Şekille şeklini bozar, özüyle, hayat katar.
Kuşkusuz masal, bunları mı dinleyeceğiz, biraz da uzaydan sinyal dinlemeliyiz, o da yüzyıllar sonra geliyormuş,
gene masal mı dinlesek, gelene kadar masal olacağız.
Dünya bir nesne ise onun hakkında parçalarını meşrulaştıracak çeşitli nedensel sorular sormak doğaldır, eğer o var olmaya başlamışsa, onu var kılan şey nedir. Ne olursa olsun bazı parçaları yok olurken, onu yok olmaktan alıkoyan, süreçlerinin devamını ne sağlar. Kimileri alemin doğası gereği var olmaya devam ettiğini ileri sürebilir, fakat o var olmaya devam etmedikçe halihazırdaki doğasına sahip olamaz. Oyleyse onun var oluşunu sahip olduğu doğaya göre açıklamak zordur, alemin özünün devamlılığı, onun var olmaya devam ettiği gerçeği, izaha gerek kalmayacak kadar açık bir şey değildir. Bu yüzden doğa varlığı bir ön koşul olarak gerektirmektedir.
Brian DAVİES, İngiliz Filozof, 1951
Din kaynaklık eden en önemli etken insan psişesinde, aşılması en güç temeli oluşturani, her şart altında bilmek istemektir, ölüm de bir bilinmez olarak bunu besler, veya yaşam sevinci, neden olduğunu bilmeden, yaşama bağlılılk gösteririz, en zor koşullarda bile kastım genel eğilim, istisnai marazları katmaya gerek yok, ondan Sofoklesin Kral Ödip Tragedyası tarihin en sağlam teşhis koyabilmiş, aşılması güç bir temele işaret eder, ne olursa olsun, her koşulda her bedelle bilmeliyim, işte tam da bu dinin insandaki dünyadan yansımasıdır, önce bilebileceklerin, bilimin sınırlarını aşar, ve din bunun cevabını verebilecek, ama muğlak kalacak tek şansındır, ister sonsuzun dışına taşan bu oluşumun parçası olarak, ya da dışından, neliğin içine çektiği bir gayya kuyusu olarak, kaybolduğunu sanıp bulduğunu, bulduğunu sanıp kaybettiğin bir uçsuz bucaksız derinliğin alanı yeryüzü hayatının başka hiçbir alanında görülmez, sadece bakakalınan bir duvar olarak sürekli önümüzde durur, dahası,
duvarlar devamlı yükselmeye de devam eder. Zaten insanı trajik bir uçurumun kenarında derinlik sarhoşu yapan
da budur, bilinemez.
Bir kişinin dinle ilgili konularda yazarken, kendisini okuyacak kişilerin dindarlığına çok da fazla bel bağlamaması, sağduyuya aykırı düşecek şeyler söylememesi gerekir. Kaldı ki din büyük ölçüde kendi kendini savunacak güçte olduğundan, kötü savunulduğu zaman hiç savunulmadığı zamana kıyasla daha çok kaybeder.
Montesquıeu, Fransız Politik Düşünür, Kanunların Ruhundan, 1755
Çev. Berna GÜNEN,
Kuvvetler ayrılığı konusunu ilk kez vurgulayarak litaratüre katkı yapmıştır, ama, daha örnek aldığı İngilterede yirmi yıl önce kuvvetler meğerse birmiş, herkes birlikte karar verip hiç karış görüş olmadan, Amerikayla, Irakı
işgal edebildiler, yani bu kadar oluyor, zorlamamak lazım. Din konusunda haklı üfürmekten, yığınlada kafa basmayana yol açılıyor, merak edip bakan da yok, her tarafı hurafe kaplıyor, en çok da biz bilirizcilerdeki hurafeler parmak ıssırtır.
Çok güçlü bir dindarlık diye bir şey hiçbir coğrafyada yok zaten, çağlar boyunca idraki yüksek insanlarda daha güçlü seyretmiş, genelde yok sayılmış, daha çok da yerel geleneklerle karışarak amacından uzaklaşmış uygulamalara raslanır, tek tek insanlarda yerleşik olduğu ve güçlü seyrettiği de olur, toplumsal ekseriyette varlık gösteren istisnai örnek Osmanlı Türkleri, Antik Yunan da ateistler faal, bazen şehir değiştirmek zorunda kalanlar da olabiliyor ama seyrek, geleneğin en yoğun olduğu yerler mezopotamya coğrafyası daha çok, afrakanın bazı bölgeleri, orda da kesin bir ölçü görülemiyor, yani bu ihtiyari ve kişisel bir durum daha çok, densizler de bugün gibi, her çağda var, kötü varlığını saklayarak yaşayamaz, taşar, çeşitli şekillerde olur, kimi, modernim der, kimi dindarım, yaptığında fazla bir fark göremezsin, iş niyette biter, onun halisi, işin var demektir.
İnsanın Nerden geldim niçin geldim ve nereye gidiyorum gibi 3 bilinmeyenli ve en önemli sorusunun cevabıdır din
Din manaya ulaştıran kapıdır, din olmasa hayatın da manası olmayacak insanın hayvandan farkı kalmayacaktı
Butün insanlara adaletin ilkelerini,kiseye zarar vememeyi,namusuyla yaşamayı öğreten ve herkese hakkını veren
vicdandan başka hiç bir tanrı din ya da hukuk yoktur" Pierre Bayle.Tarih: 1648
Din nasihattir,güzel ahlaktır .
yani ahlakın en güzeli dindedir ve dinin kurallarındadır.
en dindar olanlar dinin kurallarına en çok uyanlardır.ve ahlakı en güzel olanlar dinin kurallarına en çok uyanlardır.
İslamın ahlakı ise hayadır.
Ya Rabbi biz ahir zaman mü'minlerine utanma duygusu ver ahir zamanın fitnelerin den bizleri koru.Amin.
İslamın ahlakı hayadır...Hz.Muhammed(sav.)