gercekten devletinin namusunu serefini onurunu asaletini kaderini..hatasız devam ettirebilmek icin canını disine takmıss ve icinde bulundugu durumu en iyi hale ggetirmeye calısan.bizim icinde bulundugumuz devletimizi ve milletimizi koruyan asıl devlettir.
Yıl 1998 falandı. Bir türlü mezun olamadığım üniversite bir kenara itilimişti. 3-4 yıl gecikmeyle özgürlük üniversitesinden bir diploma geldi. Üzerinde Paranoid Şizofren yazıyordu. Sınırsız SORUMSUZ özgürdüm. Herhalde diploma burdan geldi. O yüzden severim.
türkiyede derin devlet yoktur.amerikada derin devlet vardır ve bu derin devlet türkiyeye de el atmış olup amaçları türkiyede istikrarı bozmaktır.bunun içinde amerika derin devleti türkiyede sanal bir derin devlet oluşturmuştur.vede amrikadaki derin devletleri de dünya devi şirketlerin başındaki yöneticiler yönetmektedir.son sözüm bu ülkdeki tüm darbeleri 80 darbesi de dahil olmak üzere amerika yaptırmıştır. malesef amerika birçok ülkeyi kukla olarak kullanmaktadır.bunlardan biriside türkiyedir
Bana göre derin devlet; devletin duraklama dönemine girdiği zaman ortaya çıkan, bu dönemdeki sorunlarla gizliden gizliye ilgilenen bu ilgilenmede istihbarat birimleriylede irtibat sağlayan bir örgüttür. Fakat; kendi menfaati içinde devlete zarar vermekten kaçınmayan çoğunlukla askeri ve siyasetin baronlarının oluşturduğu bir yapılanma olabilir. YANİ GEREKTİĞİNDE FAYDALI GEREKTİĞİNDE ZARARLI OLABİLİR.
Ana temayı koruyanlar. Öyle korkulacak şeyler değildir. Biziz derin devlet. Yaşayan halk. Dengeleri her seferinde ortaya çekenler. O bilinen çizgidir derin devlet..
BÜLENT ARINÇ: DÜĞMEYE MEHMET AZİZ TARMAN BASTI! / 05.04.2005
Habertürk Televizyonu'nda Basın Klübü'ne konuk olan TBMM Başkanı Bülent Arınç, Erkan Mumcu'nun istifasıyla başlayan 'Düğmeye kim bastı' tartışmasına açıklık getirdi. Arınç, Düğmeye Basan'ın Mehmet Aziz Tarman olduğunu açıkladı...
Bir televizyon programını izlerken belkide ilk defe böylesine heyecanlandım. TBMM Başkanı son derece ciddi bir şekilde sordu: 'Düğmeye basanı gerçekten öğrenmek istiyor musuzunuz? Programa katılan gazeteci arkadaşlar, sunucu Melih Meriç gibi bir an şoka girdiler. Bülent Arınç devam etti: 'Ben size düğmeye basanı söylerim, ama bu konuda başka soru sormayacaksınız.' Gerek ekrandakiler, gerekse programa katılanlar müthiş bir bekleyiş içine girdiler. Programı sunan Melih Meriç, 'Bu cevap karşısında bu riski göze alıyorum, buyrun söyleyin' dedi. Bunun üzerine Bülent Arınç 'Düğmeye basan kişi Mehmet Aziz Tarman'dır. Kendisi kanlı canlı yaşıyor. Ulusal Güvenlik ve Strateji Komitesi Başkanı'dır.'
'Şubat Soğuğu' STV'de yayınlanan bir dizi film. Her ne kadar dizinin başında 'Bu dizideki karakterlerin gerçek hayatla bağlantısı yoktur' diye yazsa da bu dizideki her karakterin gerçek hayatta birebir karşılığı olduğuna izleyici inanıyor. Televizyon izleyicisi tıpkı 'Kurtlar Vadisi'ndeki karakterler gibi bu dizideki karakterleri de birebir gerçek hayattakilerle eşleştiriyor. Çünkü dizi son derece güncel şekilde cereyan ediyor ve güncel karakterlerin hemen hepsi bu dizide yer alıyor. Bu dizinin son bölümlerinde yeni bir karakter ortaya çıktı. Bu karakterin adı Şah Veli. Bu karakterin özelliği, dindar gibi görünüp dindarların aleyhine çalışan bir tarikat şeyhi olması. Şah Veli'nin kim olduğuna dair fikir yürütenler için birkaç ip ucu daha vereyim: Şah Veli çok kadınla evli ve derin devletle de bağlantısı var!
Şu 'derin devlet' meselesi Türkiye için belkide en önemli mesele. Eski Cumhurbaşkanı, 12 Eylül Lideri Kenan Evren 'Elbette bir derin devlet var' diyor. Süleyman Demirel'de 'Elbette var' diyor: 'Derin devletin içinde kimler var? .. Olaya şöyle bakacaksınız... Derin devletin içindekiler yani normal zamanlarda belirli yetkileri kullanma durumunda olanlar, bir de bakarsınız, kurtarıcı haline gelmek isterler... Öyle hissederler kendilerini... Oysa kimse onlara görev vermemiştir.'
Bir tür 'Durumdan vazife çıkarma' mantığı ile işleyen bir mekanizma. Ama bu eksik bir tanım. Sadece asker ile bu derin devlet konusu açıklanamaz. Çünkü Derin Devlet denilen mekanizma işlerken askere hiç toz kondurulmaz!
Bir derin devlet tanımı nasıl yapılabilir? Elbette bazı tanımlar var, ama benim karşılaştığım en kapsamlı tanımlardan birisi şu: 'Jöntürklerin Rumeli'de oluşturduğu çetelerin, ardından iktidara gelen İttihat ve Terakki Partisi'nin ve onun beyni olan Teşkilat-ı Mahsusa'nın, ardından Teşkilat-ı Mahsusa'nın M.Kemal'e biat etmeyen üyelerinin temizlenerek sağlamlaştırılan tek parti iktidarının, ardından, gelişen NATO ve Kontrgerilla ile iç içe giren düzenin ve nihayet bugün derin devlet dediğimiz oluşumun hiç kesintisiz olarak bugüne kadar sürmüş haline' derin devlet diyoruz.
Derin devlet ne yapar: Halktan tahsil edilen vergiler ihale adı altında silahlı grupların kontrolünde derin devlet mensuplarına dağıtır. Yapılan komplolarda rejimle ters düşen iş adamları yazarlar öldürülür. Medya organik ilişki içinde bulunduğu taşeron iş adamlarına emanet edilir. Anayasa ve yasalar dışında askeri istihbarat birimleri oluşturur. Yasa dışı ticaret organize edilir.
Derin devlet NATO, ABD ve İsrail ile iç içiçe bir devlet yapısı ister. Eğer politikacıların sahibi değilse tehditlerle şantajlarla onlara istediklerini yaptırır. Bütün bunlar yapılırken askeri kanada hiçbir çamur sıçratılmaması için azami gayret gösterilir. Ülkenin varlıklıları, önemli zenginleri bu yapıya entegredir.
Derin devlet yüz yıldır kesintisiz biçimde devam etmekte. Derin devlet propaganda araçlarını, vergilerle ya da kirli ilişkilerle elde edilen parayı, siyasetçileri, siyasi partileri, güvenlik güçlerini ve devletin kilit noktalarını büyük oranda kontrol altında tutar. Kontrolden çıkmışlık hissedildiğinde düğmeye basılır ve mekanizma her taraftan harekete geçer! Başbakan Tayyip Erdoğan'ın dediği gibi 'Herkes özündeki düğmeye basar.'
'derin devlet' kavramı millet ruhundan beslenen milli öbeklerin devleti oligarşinin tasallutundan koruma çabaları olarak tanımlayabiliriz. Bu noktada bürokratik ayrıcalıklarına dayanarak güç ve servet edinme adına oluşan 'çeteleşmelerle', 'derin devlet refleks'i birbirinden ayrı yere konmalıdır. 'Derin Devlet', milletin tarihte kalma ve geleceğe uzanma azminin açığa çıktığı, dinamiğini kişi veya grup egosu ve çıkarından değil, millet ruhundan alan ve milletin, devletine sahip çıkma davasının tezahürü biçiminde ortaya konan tutum, davranış ve düşüncelerin toplamı olarak da ele alınabilir. 'Derin Devlet', oligarşinin devleti istila gayretleri karşısında milletin devletine sahip çıkma çabası olarak 'yeniden anlamlandırılabilir.' yani cok derin bır konu. a.ocalanın bıle devletın adamı oldugu soylendıgı gunumuzde bılmedıgımız daha neler cıkacak kımbılebılır.. ama bu konuya meraklı olan arkadaslar bay pıpo ve m.i.t kıtaplarını okumasını tavsıye edebılırm...
Türkiye'nin son 10 yılındaki pek çok olayın bir numaralı aktörü Alaattin Çakıcı'nın yurtdışına kaçmadan önce yaptığı çarpıcı açıklamalar Aksiyon dergisinde yayınlandı.
Türkbank skandalında oynadığı rolle Mesut Yılmaz Hükümeti'nin düşürülmesine yol açan Çakıcı, Necmettin Erbakan liderliğindeki Refahyol Hükümeti’ni de kendisinin yıktığını öne sürdü. 28 Şubat sürecinde Doğru Yol Partisi'nde yaşanan bakan ve milletvekili istifalarında etkisi olduğunu açıklayan Çakıcı, böylece Yılmaz'ın başbakan olmasına da katkıda bulunduğunu savundu.
DÜNYADAKİ her ülkede, bizdeki tanımlamayla ‘‘derin’’ olarak tanımlanan bir gizli devlet yapısı vardır.
Siyasetin kısa vadeli iniş çıkışlarına karşı toplumu uzun dönemde belirli sınırlar içinde, istikrarda tutabilmek için kurulmuş bir gizli düzendir bu.
Kitaplarda yazıldığı şekliyle ‘‘demokrasi’’ tanımına aykırıdır bu durum belki ama sonuçta uzun dönemli istikrarın demokrasinin ön şartı olduğu gibi bir argüman ileri sürülerek ‘‘derinliği’’ savunanların da haklı olduğu yanlar vardır şüphesiz.
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra tüm dünyada dengeler yeniden kurulurken, her ülkede ‘‘derin devletin’’ sorumluluğunu almış olan insanların birbirleriyle konuşmasını, koordineli hareket etmesini sağlayacak, tanım gereği şeffaf olmaması gereken mekanizmalar da kuruldu.
Bir tür ‘‘gizli Birleşmiş Milletler’’ teşkilatıydı bu ve eğer meseleye gerçekçi bakarsanız belki de dünya ölçeğinde istikrarın belirli sınırlar içinde korunabilmesinin de teminatıydı bu gizli düzenin varlığı.
Bu düzen nedeniyledir ki her ülkede belirli isimler hiç durmadan gündeme gelir, onlar toplumların hayatında hep bir şekilde vardırlar.
***
20'nci yüzyılın ikinci yarısında başarıyla sürdürülen bu düzeni 21'inci yüzyılın başında iki ülkenin tehlikeye attığını görüyoruz.
Bunlardan ilki Amerika Birleşik Devletleri.
Amerika, yeni yönetimiyle dünya düzenini yeniden kurmaya giriştiğinden, eski düzende kurulmuş olan gizli bağlantılar, gizli süreçler de bir anda çökme tehlikesiyle karşı karşıya kaldı.
Bugün Amerika'da başta eski düzenin baş teorisyeni Henry Kissinger olmak üzere belli başlı isimlerin Amerikan yönetimine karşı tavır almak zorunda kalmalarının temelinde yaşanmakta olan bu gizli mücadele yatmaktadır.
Uluslararası düzene aykırı davranan ikinci ülke ise Türkiye'dir.
***
Bu tuhaf duruma nasıl ulaşıldı anlatmaya çalışayım.
Türkiye'de derin devlet Cumhuriyet tarihinin her döneminde son derece aktif olmuştur.
Türkiye'nin koşulları, coğrafi konumu, etnik yapısı ve radikal İslam'a karşı tavır alma zorunluluğu nedeniyle derin devletin bu ülkede diğer ülkelerden çok daha aktif olması teorik düzeyde normal karşılanmalıdır.
Ancak 1990'lı yıllarda ‘‘derin devleti’’ yürüten insanlar kendi korumaları altında olması gereken sisteme olabilecek en büyük darbeyi vuran bir dizi yanlışı üst üste yaptılar.
28 Şubat süreci, haklı endişelere dayanmakla birlikte büyük bir hataydı, çünkü tehlikeler abartılarak tepki verildi.
Süreci, onu uygulayanlar açısından çok daha yıpratıcı yapan bir başka neden ise ‘‘derin devletin’’ amaçlarına yardım ediyorum diye ortaya çıkan insanların bir süre sonra kişisel çıkar, soygun ve ilkesizlik üzerine kurulu bir mekanizmayı oluşturmalarıdır.
Ve sonuçta bu insanların davranışları nedeniyle adı üstünde derin yani gizli olması gereken bazı mekanizmalar Türkiye'de bir anda şeffaflaştı.
Yine tanım gereği bu tür işleyişlerden habersiz kılınması gereken halk, bir anda adına derin devlet denilen veya onun adına hareket ettiği iddiasında olan insanların nasıl da çürümeye başladığını yaşamın her alanında görmeye, izlemeye başladı.
Eğer bugün gelinen noktada bazı insanlar seçimden korkuyorsa, oylar bazı partilere önlenemeyen bir şekilde akıyorsa, bu sadece insanların kendi gözleri önünde, gayet şeffaf bir şekilde çürüyen mekanizmadan artık kurtulmak istemelerinin bir sonucudur.
***
Sistemi daha fazla zarar almadan koruyacaksak, tepkilerin ortaya çıkmasını, normal kanallar içinde kalmasını, birikmiş tepkilerin, kinin gazının alınarak toplumun sakinleşmesini sağlayacak adımları atmak gerekiyor.
Ancak gördüğüm kadarıyla bizim ‘‘derin devletçiler’’ panik içindeler, makul laf dinleyecek halleri yok.
Hálá daha belki bir dönem başarılı olmuş ayak oyunlarını yine denemeye çalışarak ayakta kalmaya ve sistemi sürdürmeye çalışıyorlar.
Devlet adamlığı belirli dönemlerde geri adım atmayı, alışıldık tavırlardan kurtulmayı ve o alışıldık tavırların aslında uzun dönemde toplum düzenini olumsuz etkilediğini kavrayarak yeni döneme özgü yeni tavırlar alma basiretini gösterebilmeyi gerektirir.
Öyle görülüyor ki Türkiye'de ‘‘devlet adamı’’ sayısı gerçekten azalmış durumda, çünkü sayı azalmasaydı bugünkü acıklı görüntülerin ortaya çıkması mümkün değildi.
Eğer seçim ertelenirse bu Türkiye Cumhuriyet tarihinde yapılmış olan en büyük hatalardan bir tanesi olacaktır.
Seçim ertelemek için manevra yapanlar, ittifaklar kuranlar artık bitmiş, tükenmiş, meşruiyeti kalmamış bir ‘‘toplum düzenini korumacı’’ anlayışın temsilcileridir.
Üstelik tükenmeyi, çürümeyi, bitişi yaratanlar da kendileridir.
Bu seçim ne zaman yapılırsa yapılsın olacaklar bellidir, bir döneme ait çürümüşlükler tasfiye olacaktır, seçmen sabırla o anı beklemektedir.
Ve unutmayın ki Türkiye'nin ana hedeflerine doğru yürüyüşünü hangi parti iktidara gelirse gelsin tersine döndüremeyecektir.
Çünkü yeni dönem kendisine özgü yeni devlet adamlarını da ortaya mutlaka çıkaracak ve onlar ülkenin uzun dönemli çıkarlarını kollama görevini mutlaka üstleneceklerdir, bundan kimse endişe etmesin.
Dolayısıyla bir anlamda diyebiliriz ki olacak ilk seçim Türkiye'de derin devletin tarihinde de önemli bir dönüm noktasını oluşturacaktır. Serdar Turgut(ekim-2002)
Herkes bilir kim olduğunuda bu çağrışımı kullanmak daha hoşlarına gider, istanbul üniversitesi rektörü senyör alemdaroğlu canakkale belgeseli panelinde cooookk güzel tarif etmişti derin devlet politikalarını.
Eşkıyanın Kökü Dışardadır... 'Bir ülkede birbiri ardından cinayetler işlenir ve katiller yakalanmazsa, o zaman 'devlet içinde devlet' olduğu yolundaki şüpheler su yüzüne çıkar. Demek oluyor ki, polisin de yakalayamadığı, gücünün yetmediği bazı güç dengeleri bulunmaktadır. Kimdir bunlar? ...' Uğur MUMCU - (Cumhuriyet, 31 Mayıs 1976)
Derin Devletin varlığına inanıyorum, savunuları da şu ' bize bu dünyada 40 milyon insan yeter' yani gerisi hikaye, gerisi ne yaparsa yapsın, öldürürüz, vururuz, keseriz kimse de bize gıkını çıkartamaz...
Farkında değil misiniz polis istediğini eliyle koymuş gibi buluyor ama bazı isimler yer yarıldı da içine girdi gibi bir türlü bulamıyor nedense..
Ülkemizde kaç tane skandal çıktı ortaya, kimler öldürüldü, kimler kim vurduya gitti, piyonlar hapiste, katiller aramızda...
İktidara hangi parti gelirse geldin değişmeyen iktidar.Kimi zaman kanun kaçaklarıyla işbirliği yapar...taki bir trafik kazası gerçeği eleverir. Bazen balans ayarı yaptırır...bazen resepsiyon krizi çıkartır...irtica diye bir vehimle beslenir ve milletin ensesinde boza pişirir. Ülkede yönetim erkine hakim olmak için her yolu mübah gören, değişmeyen mutlu azınlık.
Derin devlet diye birşey vardır elbette, nasıldır? nerededir? iyi midir? tehlikeli midir? yuh mudur? yaşasın mıdır? bilemem...
Ama bu arada unutulmaması gereken şudur aslında bir de Derin Millet vardır ne kadar gözardı edilse de...
Bu derin millet (milletin sağduyusu da denilebilir) aslında tarih içerisinde devamlı aktif gibi görünmese de ortaya çıktığı zaman gidişatı fazlaca değiştirebilir...
Sanırım devletin yeterince derine indiği ortada..millet olarak bizler derinleşmeliyiz belki...
derin devlet MAFYADIR.....!
SoRmAyA cEsArEtİn VaRsA dUyMaYaDa CeSaReTiN oLmALı
bizim göremediklerimiz...
gercekten devletinin namusunu serefini onurunu asaletini kaderini..hatasız devam ettirebilmek icin canını disine takmıss ve icinde bulundugu durumu en iyi hale ggetirmeye calısan.bizim icinde bulundugumuz devletimizi ve milletimizi koruyan asıl devlettir.
Yıl 1998 falandı. Bir türlü mezun olamadığım üniversite bir kenara itilimişti. 3-4 yıl gecikmeyle özgürlük üniversitesinden bir diploma geldi. Üzerinde Paranoid Şizofren yazıyordu. Sınırsız SORUMSUZ özgürdüm.
Herhalde diploma burdan geldi. O yüzden severim.
insanları var edip olmamış gibi yok etmek
chp
Devlet'in savunma reflekslerin adi
türkiyede derin devlet yoktur.amerikada derin devlet vardır ve bu derin devlet türkiyeye de el atmış olup amaçları türkiyede istikrarı bozmaktır.bunun içinde amerika derin devleti türkiyede sanal bir derin devlet oluşturmuştur.vede amrikadaki derin devletleri de dünya devi şirketlerin başındaki yöneticiler yönetmektedir.son sözüm bu ülkdeki tüm darbeleri 80 darbesi de dahil olmak üzere amerika yaptırmıştır. malesef amerika birçok ülkeyi kukla olarak kullanmaktadır.bunlardan biriside türkiyedir
Bana göre derin devlet; devletin duraklama dönemine girdiği zaman ortaya çıkan, bu dönemdeki sorunlarla gizliden gizliye ilgilenen
bu ilgilenmede istihbarat birimleriylede irtibat sağlayan bir örgüttür.
Fakat; kendi menfaati içinde devlete zarar vermekten kaçınmayan
çoğunlukla askeri ve siyasetin baronlarının oluşturduğu bir yapılanma olabilir.
YANİ GEREKTİĞİNDE FAYDALI GEREKTİĞİNDE ZARARLI OLABİLİR.
temelleri sağlam olan devlet...
'bir şeyin derinliği belli ise; derin değildir'
bütçeler ata sözü..
aslinda bizde ``derin millet`` ten de sözedilenilir...
afedersiniz, ama siz bu devleti (tansu,mesut,tayyip) gibi eblehlerin mi yönettigini zannediyorsunuz? ...(eger yönetiyorlarsa, vay hälimize..)
Ana temayı koruyanlar. Öyle korkulacak şeyler değildir. Biziz derin devlet. Yaşayan halk. Dengeleri her seferinde ortaya çekenler. O bilinen çizgidir derin devlet..
BÜLENT ARINÇ: DÜĞMEYE MEHMET AZİZ TARMAN BASTI! / 05.04.2005
Habertürk Televizyonu'nda Basın Klübü'ne konuk olan TBMM Başkanı Bülent Arınç, Erkan Mumcu'nun istifasıyla başlayan 'Düğmeye kim bastı' tartışmasına açıklık getirdi. Arınç, Düğmeye Basan'ın Mehmet Aziz Tarman olduğunu açıkladı...
Bir televizyon programını izlerken belkide ilk defe böylesine heyecanlandım. TBMM Başkanı son derece ciddi bir şekilde sordu: 'Düğmeye basanı gerçekten öğrenmek istiyor musuzunuz? Programa katılan gazeteci arkadaşlar, sunucu Melih Meriç gibi bir an şoka girdiler. Bülent Arınç devam etti: 'Ben size düğmeye basanı söylerim, ama bu konuda başka soru sormayacaksınız.' Gerek ekrandakiler, gerekse programa katılanlar müthiş bir bekleyiş içine girdiler. Programı sunan Melih Meriç, 'Bu cevap karşısında bu riski göze alıyorum, buyrun söyleyin' dedi. Bunun üzerine Bülent Arınç 'Düğmeye basan kişi Mehmet Aziz Tarman'dır. Kendisi kanlı canlı yaşıyor. Ulusal Güvenlik ve Strateji Komitesi Başkanı'dır.'
'Şubat Soğuğu' STV'de yayınlanan bir dizi film. Her ne kadar dizinin başında 'Bu dizideki karakterlerin gerçek hayatla bağlantısı yoktur' diye yazsa da bu dizideki her karakterin gerçek hayatta birebir karşılığı olduğuna izleyici inanıyor. Televizyon izleyicisi tıpkı 'Kurtlar Vadisi'ndeki karakterler gibi bu dizideki karakterleri de birebir gerçek hayattakilerle eşleştiriyor. Çünkü dizi son derece güncel şekilde cereyan ediyor ve güncel karakterlerin hemen hepsi bu dizide yer alıyor. Bu dizinin son bölümlerinde yeni bir karakter ortaya çıktı. Bu karakterin adı Şah Veli. Bu karakterin özelliği, dindar gibi görünüp dindarların aleyhine çalışan bir tarikat şeyhi olması. Şah Veli'nin kim olduğuna dair fikir yürütenler için birkaç ip ucu daha vereyim: Şah Veli çok kadınla evli ve derin devletle de bağlantısı var!
Şu 'derin devlet' meselesi Türkiye için belkide en önemli mesele. Eski Cumhurbaşkanı, 12 Eylül Lideri Kenan Evren 'Elbette bir derin devlet var' diyor. Süleyman Demirel'de 'Elbette var' diyor: 'Derin devletin içinde kimler var? .. Olaya şöyle bakacaksınız... Derin devletin içindekiler yani normal zamanlarda belirli yetkileri kullanma durumunda olanlar, bir de bakarsınız, kurtarıcı haline gelmek isterler... Öyle hissederler kendilerini... Oysa kimse onlara görev vermemiştir.'
Bir tür 'Durumdan vazife çıkarma' mantığı ile işleyen bir mekanizma. Ama bu eksik bir tanım. Sadece asker ile bu derin devlet konusu açıklanamaz. Çünkü Derin Devlet denilen mekanizma işlerken askere hiç toz kondurulmaz!
Bir derin devlet tanımı nasıl yapılabilir? Elbette bazı tanımlar var, ama benim karşılaştığım en kapsamlı tanımlardan birisi şu: 'Jöntürklerin Rumeli'de oluşturduğu çetelerin, ardından iktidara gelen İttihat ve Terakki Partisi'nin ve onun beyni olan Teşkilat-ı Mahsusa'nın, ardından Teşkilat-ı Mahsusa'nın M.Kemal'e biat etmeyen üyelerinin temizlenerek sağlamlaştırılan tek parti iktidarının, ardından, gelişen NATO ve Kontrgerilla ile iç içe giren düzenin ve nihayet bugün derin devlet dediğimiz oluşumun hiç kesintisiz olarak bugüne kadar sürmüş haline' derin devlet diyoruz.
Derin devlet ne yapar: Halktan tahsil edilen vergiler ihale adı altında silahlı grupların kontrolünde derin devlet mensuplarına dağıtır. Yapılan komplolarda rejimle ters düşen iş adamları yazarlar öldürülür. Medya organik ilişki içinde bulunduğu taşeron iş adamlarına emanet edilir. Anayasa ve yasalar dışında askeri istihbarat birimleri oluşturur. Yasa dışı ticaret organize edilir.
Derin devlet NATO, ABD ve İsrail ile iç içiçe bir devlet yapısı ister. Eğer politikacıların sahibi değilse tehditlerle şantajlarla onlara istediklerini yaptırır. Bütün bunlar yapılırken askeri kanada hiçbir çamur sıçratılmaması için azami gayret gösterilir. Ülkenin varlıklıları, önemli zenginleri bu yapıya entegredir.
Derin devlet yüz yıldır kesintisiz biçimde devam etmekte. Derin devlet propaganda araçlarını, vergilerle ya da kirli ilişkilerle elde edilen parayı, siyasetçileri, siyasi partileri, güvenlik güçlerini ve devletin kilit noktalarını büyük oranda kontrol altında tutar. Kontrolden çıkmışlık hissedildiğinde düğmeye basılır ve mekanizma her taraftan harekete geçer! Başbakan Tayyip Erdoğan'ın dediği gibi 'Herkes özündeki düğmeye basar.'
'derin devlet' kavramı millet ruhundan beslenen milli öbeklerin devleti oligarşinin tasallutundan koruma çabaları olarak tanımlayabiliriz.
Bu noktada bürokratik ayrıcalıklarına dayanarak güç ve servet edinme adına oluşan 'çeteleşmelerle', 'derin devlet refleks'i birbirinden ayrı yere konmalıdır. 'Derin Devlet', milletin tarihte kalma ve geleceğe uzanma azminin açığa çıktığı, dinamiğini kişi veya grup egosu ve çıkarından değil, millet ruhundan alan ve milletin, devletine sahip çıkma davasının tezahürü biçiminde ortaya konan tutum, davranış ve düşüncelerin toplamı olarak da ele alınabilir.
'Derin Devlet', oligarşinin devleti istila gayretleri karşısında milletin devletine sahip çıkma çabası olarak 'yeniden anlamlandırılabilir.'
yani cok derin bır konu. a.ocalanın bıle devletın adamı oldugu soylendıgı gunumuzde bılmedıgımız daha neler cıkacak kımbılebılır.. ama bu konuya meraklı olan arkadaslar bay pıpo ve m.i.t kıtaplarını okumasını tavsıye edebılırm...
Tüm dünyada şu an yönetimde olan (görünen) kuklaların iplerini ellerinde tutan organizasyon.
Uğur Mumcu nun kitabı:'Papa - Mafya - Ağca'
Tüm belgeleriyle derin devlet...
Türkiye'nin son 10 yılındaki pek çok olayın bir numaralı aktörü Alaattin Çakıcı'nın yurtdışına kaçmadan önce yaptığı çarpıcı açıklamalar Aksiyon dergisinde yayınlandı.
Türkbank skandalında oynadığı rolle Mesut Yılmaz Hükümeti'nin düşürülmesine yol açan Çakıcı, Necmettin Erbakan liderliğindeki Refahyol Hükümeti’ni de kendisinin yıktığını öne sürdü. 28 Şubat sürecinde Doğru Yol Partisi'nde yaşanan bakan ve milletvekili istifalarında etkisi olduğunu açıklayan Çakıcı, böylece Yılmaz'ın başbakan olmasına da katkıda bulunduğunu savundu.
atin.org
yesil.org
gercekergenekon.4t.com
Seçmenin asıl hedefi derin devlettir
DÜNYADAKİ her ülkede, bizdeki tanımlamayla ‘‘derin’’ olarak tanımlanan bir gizli devlet yapısı vardır.
Siyasetin kısa vadeli iniş çıkışlarına karşı toplumu uzun dönemde belirli sınırlar içinde, istikrarda tutabilmek için kurulmuş bir gizli düzendir bu.
Kitaplarda yazıldığı şekliyle ‘‘demokrasi’’ tanımına aykırıdır bu durum belki ama sonuçta uzun dönemli istikrarın demokrasinin ön şartı olduğu gibi bir argüman ileri sürülerek ‘‘derinliği’’ savunanların da haklı olduğu yanlar vardır şüphesiz.
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra tüm dünyada dengeler yeniden kurulurken, her ülkede ‘‘derin devletin’’ sorumluluğunu almış olan insanların birbirleriyle konuşmasını, koordineli hareket etmesini sağlayacak, tanım gereği şeffaf olmaması gereken mekanizmalar da kuruldu.
Bir tür ‘‘gizli Birleşmiş Milletler’’ teşkilatıydı bu ve eğer meseleye gerçekçi bakarsanız belki de dünya ölçeğinde istikrarın belirli sınırlar içinde korunabilmesinin de teminatıydı bu gizli düzenin varlığı.
Bu düzen nedeniyledir ki her ülkede belirli isimler hiç durmadan gündeme gelir, onlar toplumların hayatında hep bir şekilde vardırlar.
***
20'nci yüzyılın ikinci yarısında başarıyla sürdürülen bu düzeni 21'inci yüzyılın başında iki ülkenin tehlikeye attığını görüyoruz.
Bunlardan ilki Amerika Birleşik Devletleri.
Amerika, yeni yönetimiyle dünya düzenini yeniden kurmaya giriştiğinden, eski düzende kurulmuş olan gizli bağlantılar, gizli süreçler de bir anda çökme tehlikesiyle karşı karşıya kaldı.
Bugün Amerika'da başta eski düzenin baş teorisyeni Henry Kissinger olmak üzere belli başlı isimlerin Amerikan yönetimine karşı tavır almak zorunda kalmalarının temelinde yaşanmakta olan bu gizli mücadele yatmaktadır.
Uluslararası düzene aykırı davranan ikinci ülke ise Türkiye'dir.
***
Bu tuhaf duruma nasıl ulaşıldı anlatmaya çalışayım.
Türkiye'de derin devlet Cumhuriyet tarihinin her döneminde son derece aktif olmuştur.
Türkiye'nin koşulları, coğrafi konumu, etnik yapısı ve radikal İslam'a karşı tavır alma zorunluluğu nedeniyle derin devletin bu ülkede diğer ülkelerden çok daha aktif olması teorik düzeyde normal karşılanmalıdır.
Ancak 1990'lı yıllarda ‘‘derin devleti’’ yürüten insanlar kendi korumaları altında olması gereken sisteme olabilecek en büyük darbeyi vuran bir dizi yanlışı üst üste yaptılar.
28 Şubat süreci, haklı endişelere dayanmakla birlikte büyük bir hataydı, çünkü tehlikeler abartılarak tepki verildi.
Süreci, onu uygulayanlar açısından çok daha yıpratıcı yapan bir başka neden ise ‘‘derin devletin’’ amaçlarına yardım ediyorum diye ortaya çıkan insanların bir süre sonra kişisel çıkar, soygun ve ilkesizlik üzerine kurulu bir mekanizmayı oluşturmalarıdır.
Ve sonuçta bu insanların davranışları nedeniyle adı üstünde derin yani gizli olması gereken bazı mekanizmalar Türkiye'de bir anda şeffaflaştı.
Yine tanım gereği bu tür işleyişlerden habersiz kılınması gereken halk, bir anda adına derin devlet denilen veya onun adına hareket ettiği iddiasında olan insanların nasıl da çürümeye başladığını yaşamın her alanında görmeye, izlemeye başladı.
Eğer bugün gelinen noktada bazı insanlar seçimden korkuyorsa, oylar bazı partilere önlenemeyen bir şekilde akıyorsa, bu sadece insanların kendi gözleri önünde, gayet şeffaf bir şekilde çürüyen mekanizmadan artık kurtulmak istemelerinin bir sonucudur.
***
Sistemi daha fazla zarar almadan koruyacaksak, tepkilerin ortaya çıkmasını, normal kanallar içinde kalmasını, birikmiş tepkilerin, kinin gazının alınarak toplumun sakinleşmesini sağlayacak adımları atmak gerekiyor.
Ancak gördüğüm kadarıyla bizim ‘‘derin devletçiler’’ panik içindeler, makul laf dinleyecek halleri yok.
Hálá daha belki bir dönem başarılı olmuş ayak oyunlarını yine denemeye çalışarak ayakta kalmaya ve sistemi sürdürmeye çalışıyorlar.
Devlet adamlığı belirli dönemlerde geri adım atmayı, alışıldık tavırlardan kurtulmayı ve o alışıldık tavırların aslında uzun dönemde toplum düzenini olumsuz etkilediğini kavrayarak yeni döneme özgü yeni tavırlar alma basiretini gösterebilmeyi gerektirir.
Öyle görülüyor ki Türkiye'de ‘‘devlet adamı’’ sayısı gerçekten azalmış durumda, çünkü sayı azalmasaydı bugünkü acıklı görüntülerin ortaya çıkması mümkün değildi.
Eğer seçim ertelenirse bu Türkiye Cumhuriyet tarihinde yapılmış olan en büyük hatalardan bir tanesi olacaktır.
Seçim ertelemek için manevra yapanlar, ittifaklar kuranlar artık bitmiş, tükenmiş, meşruiyeti kalmamış bir ‘‘toplum düzenini korumacı’’ anlayışın temsilcileridir.
Üstelik tükenmeyi, çürümeyi, bitişi yaratanlar da kendileridir.
Bu seçim ne zaman yapılırsa yapılsın olacaklar bellidir, bir döneme ait çürümüşlükler tasfiye olacaktır, seçmen sabırla o anı beklemektedir.
Ve unutmayın ki Türkiye'nin ana hedeflerine doğru yürüyüşünü hangi parti iktidara gelirse gelsin tersine döndüremeyecektir.
Çünkü yeni dönem kendisine özgü yeni devlet adamlarını da ortaya mutlaka çıkaracak ve onlar ülkenin uzun dönemli çıkarlarını kollama görevini mutlaka üstleneceklerdir, bundan kimse endişe etmesin.
Dolayısıyla bir anlamda diyebiliriz ki olacak ilk seçim Türkiye'de derin devletin tarihinde de önemli bir dönüm noktasını oluşturacaktır.
Serdar Turgut(ekim-2002)
Herkes bilir kim olduğunuda bu çağrışımı kullanmak daha hoşlarına gider, istanbul üniversitesi rektörü senyör alemdaroğlu canakkale belgeseli panelinde cooookk güzel tarif etmişti derin devlet politikalarını.
Eşkıyanın Kökü Dışardadır...
'Bir ülkede birbiri ardından cinayetler işlenir ve katiller yakalanmazsa, o zaman 'devlet içinde devlet' olduğu yolundaki şüpheler su yüzüne çıkar. Demek oluyor ki, polisin de yakalayamadığı, gücünün yetmediği bazı güç dengeleri bulunmaktadır. Kimdir bunlar? ...'
Uğur MUMCU - (Cumhuriyet, 31 Mayıs 1976)
Derin Devletin varlığına inanıyorum, savunuları da şu ' bize bu dünyada 40 milyon insan yeter' yani gerisi hikaye, gerisi ne yaparsa yapsın, öldürürüz, vururuz, keseriz kimse de bize gıkını çıkartamaz...
Farkında değil misiniz polis istediğini eliyle koymuş gibi buluyor ama bazı isimler yer yarıldı da içine girdi gibi bir türlü bulamıyor nedense..
Ülkemizde kaç tane skandal çıktı ortaya, kimler öldürüldü, kimler kim vurduya gitti, piyonlar hapiste, katiller aramızda...
gördüğünüz her şeye inanmayın
İktidara hangi parti gelirse geldin değişmeyen iktidar.Kimi zaman kanun kaçaklarıyla işbirliği yapar...taki bir trafik kazası gerçeği eleverir. Bazen balans ayarı yaptırır...bazen resepsiyon krizi çıkartır...irtica diye bir vehimle beslenir ve milletin ensesinde boza pişirir. Ülkede yönetim erkine hakim olmak için her yolu mübah gören, değişmeyen mutlu azınlık.
sadece bilmesi gerekenlerin bildiği
önemli ve tehlikeli işlerin döndüğü bir kurum
Derin devlet diye birşey vardır elbette, nasıldır? nerededir? iyi midir? tehlikeli midir? yuh mudur? yaşasın mıdır? bilemem...
Ama bu arada unutulmaması gereken şudur aslında bir de Derin Millet vardır ne kadar gözardı edilse de...
Bu derin millet (milletin sağduyusu da denilebilir) aslında tarih içerisinde devamlı aktif gibi görünmese de ortaya çıktığı zaman gidişatı fazlaca değiştirebilir...
Sanırım devletin yeterince derine indiği ortada..millet olarak bizler derinleşmeliyiz belki...