muhalifliğin, iktidara bağlı olarak değişken bir kavram olduğunu anlayamayan insanların okuduğu gazetedir. zamanında kendi görüşlerine uygun partiler iktidardayken muhalif olmamışlardır, şimdi ise elbette muhaliftirler veya muhalif görünümündedirler.
ama kesin olan birşey var ki, yaşları, akılları ve siyasi görüşleri sadece ama sadece 'ak parti karşıtlığı' temelinde kısır bir biçimde oturmuş ve oluşmuş olan beyinsizler tarafından 'muhalif bir gazete' olduğu zannedilir. bu nedenle de hiç ama hiçbir zaman gerçek anlamda muhalif olamaz. devletin ve hatta derin devletin bu kadar içinde ve derininde olan bir gazeteyi de zaten sadece onu muhalif sanabilecek kadar açık beyinli ve görüşlü olanlar bir dinmişçesine savunabilirler.
Birkaç gün önce meclisimizde yaşanan bir tartışmaya şahit oldum. Değerli bir milletvekili; Gelişmiş ülkelerin seviyesine yükselip layık olduğumuz saygınlığı kazanacağız diye söyleyince diğer değerli milletvekillerimizin tepkisiyle karşılaştı. Onlarda cevap olarak şöyle söylüyorlardı. “Ahlak olarak şanlı Türk milletinin gelişmiş ülkelerden ahlak dersi alması söz konusu olamaz. Bilakis şanlı milletimiz ahlak konusunda gelişmiş ülkelere ders verecek kapasiteye sahiptir. Söz konusu adaletse Irak’ ta masum insanların üzerine bomba yağdıranların nekadar adil olduklarını söyleyebilirsiniz? ” Geçenlerde değerli başbakanımız da buna benzer bir açıklama yapmıştı “Bizler gelişmiş ülkelerin fen ilimlerini kendimize örnek alacağımıza ahlaksızlıklarını örnek aldık” Ertesi günü gazetenin biri soruyordu ”Hangi Ahlaksızlık? ” Şimdi bu konular hakkında kendi görüşlerimi açıklamaya çalışacağım… Ulusalcılık taslayan kesimin gelişmiş ülkelerin bile ahlak seviyesinin çok çok altında olduğu apaçık bir gerçektir. Zira ülkelerinin gerçeklerini inkâr edip görmezden gelerek kendi vatandaşlarına zulüm uygulaya bilen, barışı tehdit edici siyasi terör estiren, hukuk cinayetlerine göz yuman, Ülkemizin çeşitli kurumlarındaki çeteleşmeleriyle, kadrolaşmalarıyla ve bu kadrolaşmayı kaybetmenin verdiği öfke ile tüm kinini ortaya koyan ve kendilerini sonsuz karanlıklara götürecek bir ahlak anlayışına sahiptir. Ama şanlı milletimizin Kuranı Kerim sebebiyle sahip olduğu ahlak tüm dünya ya çok güzel bir örnektir. Ve sonsuzluğa uzanan hayat yolunun başarılı ve mutlu bir şekilde son bulması için tüm insanlığa çok çok gereklidir. Ayrıca şanlı milletimizin adaleti ve insanlığa olan merhameti efsanevi bir hal almıştır! Gazetenin sorusuna gelince; öncelikle bu ulusalcı kadınlar gelişmiş ülkelerin kadınlarını örnek alarak soyunmaya başlamışlardır. Ve dans adı altında porno filmlerini aratmayacak şekilde gencecik kızlarımızın çıplak olarak genç erkekler ile sevişiyormuşçasına yaptığı gösterilerdir. Bir zamanlar bu konu Vakit gazetesinde resimler eşliğinde işlenmişti. Ayrıca alkollü içki kullanmayı, kumarı, kadınların bikinilerle podyumlara çıkıp defileler düzenlemesini, kadınların ekranlarda sanat adına göğüslerini teşhir etmesini, gazetelerinizde çıplak kadın fotoğrafları yayınlamayı aydınlık bellediniz. Çağdaşlık kabul ettiniz Ve yine bu ulusalcı geçinen çevrelerin adalet anlayışı; onlar sadece kendilerini ve hortum düzenlerini düşünen adaletsizliklerini, gelişmiş ülkelerden örnek almışlardır. Bu anlamda Cumhuriyetimizin ruhuna bile ihanet etmişlerdir. Laikliği dinsizlik olarak algılayıp insanlarımızın Cumhuriyete karşı tepki koymalarına sebep olmuşlardır. Oysa laiklik dinsizlik demek değildi. Din ve vicdan özgürlüğü, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması demekti. Bu; devlet işlerimizde uğraşan insanlarımız dinsiz olsun ve dindar insanların her fırsatta önünü tıkayıp onlara zulüm uygulasın demek değildi! Ben bazı dindar insanlardan bu konu hakkında şu ifadeyi duymuştum. “Onların hali; tapınmak için helvadan put yapıp acıkınca da onu yiyen putperestlerin hali gibi. Kendilerine hitap ettiğinde Cumhuriyetçi, mazlumların çıkarları söz konusu olunca diktatör oluveriyorlar.” Oysa bizler gelişmiş ülkelerin ilimlerine ve tekniklerine talip olmalıyız. Ve hakiki manada adalet, merhamet, güzel ahlak gibi evrensel değerlerin ışığında Cumhuriyetimize sahip çıkmalıyız. Eğer Cumhuriyetçiliği İslam karşıtı gibi gösterip insanlarımızı “Cumhuriyetçimi yoksa Müslümanmısın? ” Sorusuyla karşı karşıya getirirsek hiç şüphesiz bende dahil tüm şanlı milletimiz müslümanız cevabını verecektir! Bundan ise şiddetle kaçınıp Cumhuriyetin asıl gayesi olan; çeşitli inanç ve ırktaki insanların barış, adalet, merhamet ve güzel ahlak gibi evrensel değerlerin ışığında özgürce yaşamak ilkesini korumalıyız. İşte bu gibi sahip çıktığımız değerler ile gelişmiş ülkelerin ilim ve tekniğine sahip olduğumuzda muasır medeniyetler seviyesine çıkmış oluruz. Hatta çok daha yukarılara çıkıp kendimize has olan medeniyetimizi ilan etmiş oluruz. O zaman başkaları bizlerden örnek almaya başlar. Çünkü bizim medeniyetimiz sonsuzluğu görebilen ve o gerçeklere göre; sonsuz saadeti ve aydınlığı hedef alan bir medeniyettir.
en güzel yönetim biçimi...ne zorluklarla kurulduğu...ATATÜRK'ün bizlere bıraktığı büyük ve en güzel eseri...cumhuriyetimize sahip çıkalım...cumhuriyet bayramımız kutlu olsun
Cumhuriyetimiz öyle zannedildiği gibi zayıf değildir. Cumhuriyet emek harcamadan da kazanılmış değildir. Bunu elde etmek için çok kan döktük. Her tarafta kırmızı kanımızı akıttık. Gerektiğinde kurumlarımızı savunmak için gerekeni yapmaya hazırız. Cumhuriyet düşünce özgürlüğünden yanadır. İçten ve yasal olmak şartıyla her düşünceye saygı gösteririz. Her görüş bizce saygı değerdir. Yalnız muhaliflerimizin insaflı olması gerekir...
Dalgalansın her tarafta şanlı Türk'ün bayrağı Korumaktır ve yüceltmek azmimiz bu toprağı! Bu vatan hiç sensiz olmaz, ey güzel cumhuriyet Milletim öyle demiştir; ya ölüm, ya hürriyet!
sanırım bu kelimenin ne demek olduğunu,bize neyi çağrıştırdığını 14 nisan da Ankarada yapılan mitingde çok güzel gösterdik birtakım kişilere.sessiz kalmayacağımızı,bu rejimi daima dik tutarak atatürk e yakışır bir şekilde taşıyacağımızı,her zaman her koşulda sahip çıkacağımızı gösterdik.CUMHURİYET budur işte
Cumhuriyetimize sahip çıkalım mitingi yağmur altında olmasına rağmen ANTALYA ' da muhteşemdi... Olaağanüstü bir kalabalık ve birlik beraberlik vardı... 14 - 15 Nisan ANKARA' da ANITKABİR' de aynı coşkuyu ve heyecanı yaşamak ve yaşatmak boynumuzun borcu...
Cumhuriyet ilkedir, nizamdır Herkes bunlara mutlaka uyacaktır Cumhuriyet devrimdir Dünya ondan yol bulur Cumhuriyet laikliktir Din ve devleti savunur Cumhuriyet ışıktır Her karanlığı aydınlatır Cumhuriyet kelepçedir Karanlık güçleri bağlayacaktır Cumhuriyet güneştir İnsanın kalbini ısıtır Cumhuriyet bir dildir Her şahsa kendini anlatır Cumhuriyet tarihtir Yüce Türk Milleti onu yaşamaktadır Cumhuriyet hayattır O olmazsa yaşanmayacaktır.
16 Mayıs'ta saatler 100 yıl geriye alınıyor...' Cumhuriyetimize sahip çıkalım '... Uyan Türkiye...Gaflet uykundan uyan...İçte ve dışta her türlü bedhahlar seni kuşatsa da uyan... 16 Mayıs'ta 100 yıl geriye gitmemek için uyan...
malesef son zamanlarda içi boşaltılan kavramlardan biride cumhuriyet.Hepimiz biliyoruzki anayasa md 1e göre Türkiye Devleti bir cumhuriyettir.Ama üzülerek görüyorumki Türkiyedeki bir çok insan cumhuriyet nedir dendiğinde 'halkın kendi kendisini yönetmesidir'cevabından başka bir cevap veremiyecek durumda.halkın kendi kendisini yönetmesi nedir sorusuyla karşılaştıklarını dahi sanmıyorum.bende bu eksikliği gördüğüm için elimdeki anayasa kitaplarından cumhuriyetle ilgili kısa bir derleme yaptım... 1) DAR ANLAMDA CUMHURİYET:Hükümet biçmini ifade eder.En yalın biçimde monarşinin karşıtı olarak tanımlanır.En çok kabul gören tanımı:devlet başkanı ve devletin diğer organlarının seçimle ve belli süreler için göreve geldiği HÜKÜMET BİÇMİdir.Ancak bazı yazarlar dar anlamda cumhuriyerin tanımını iyice daraltmakta ve veraset dışı yollarla(seçim,darbe,devrim) iş başına gelmeyi yeterli saymaktadırlar. 2) GENİŞ ANLAMDA CUMHURİYETevlet şeklini ifade eder.Devlet şekillerinin sınıflanmasında önemli bir kriterde egemenliğin kime ait olduğudur.Bu açıdan baktığımızda geniş anlamda cumhuriyet egemenliğin bir kişi(monark) yada zümreye(aristokrasi) değil toplumun tümüne ait olduğu modeli ifade eder.Geniş anlamda cumhuriyet tanımı cumhuriyet ve demokrasiyi özdeşleştirmektedir. Oysa demokrasiz cumhuriyetrler olduğu gibi (sosyalist rejimler örnek olarak verilebilir) sınırlı monarşi(ör:İngiltere, Japonya) şeklinde demokrasilerde vardır. 3) TÜRK HUKUKUNDA DURUM A-1923 TARİHLİ ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ:Türkiye devletinin şekli hükümeti cumhuriyettir maddesiyle ile cumhuriyet türk anayasa hukukuna girmiştir.Burda cumhuriyet bir hükümet şekli olarak tanımlanmış yani dar anlamda cumhuriyet kabul edilmiştir.Böylece hükümet şeklinin ırsıyet yerine seçimi kurallaştırdığı ifade edilmiştir.bir ansiklopedide cumhuriyet tanımı şöyledir:'Halkın hakimiyeti doğrudan yada seçtiği temsilciler aracılığıyla kullandığı DEVLET ŞEKLİ: yemek esnasında, yarın cumhuriyeti ilan edicez dedim (Atatürk) ' Oysa, 1921 teşkilatı esasiye kanunu zaten hakimiyetin kayıtsız şartsız millete ait olduğunu ilan ettikten sonra, bunun kullanımıyla ilgili olarakta halkın mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına dayandığını bildirmiş TBMM yide milletin yegane ve hakiki mümessili kabul etmişti.Durum buyken Atatürk yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz derken (28 ekim 1923) halkın egemenliği doğrudan doğruya veya temsilcileri aracılığıyla kullandığı bir devletşeklini kastetmiş deildir çünkü bu durum en azından 1921 Teşkilatı esasiyeden beri vardı.Burda kastedilen dar anlamda cumhuriyet ve onun özelliği olarakta devlet başkanının cumhurbaşkanı diye nitelendirilip, belli bir süre için ve seçimle belirlenmesi usulüydü. B-1961 ANAYASASINDAKİ DURUM: md 1 Türkiye devleti bir cumhuriyettir. Madde gerekçesinde şöyle denmişti: bu madde Türkiye Cumhuriyeti adında bir devletin kuruluşunu, bu devletin HÜKÜMETİNİN hertürlü saltanat, şahıs ve zümre hakimiyeti şekillerini reddeden, DEMOKRATİK bir devlet olduğunu açıklamaktadır.Görüldüğü üzere 61 Anayasası hükümet şeklini ve niteliğini dar anlamda cumhuriyet devletin şeklini ise geniş anlamda cumhuriyet olarak ilan etmiştir. Anayasa mahkemesinin bu konudaki tutumu: Anayasa mahkemesine göre 61 anayasası md 1 DEVLET şeklinin cumhuriyet olduğunu md 9 ise bu hükmün deiştirilemez olduğunu bildiriyordu.Anayasa mahkemesi anayasada deişiklik yapan birçok yasayı denetlerken şu mantığa dayandı.Anayasayla korunan sadece cumhuriyet sözcüğü yada devlet başkanının seçimle belirlenmesi usulü deil belli nitelikleri olan bir devlet sistemidir. Bu nitelikler anayasanın başlangıç bölümüyle md 1-2 de gösterilmiştir.Bunlara ters düşen Anayasa deişiklikleri cumhuriyet ilkesine aykırı olup iptalleri gerekir. (I. Devletin Şekli Madde 1- Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir. II. Cumhuriyetin Nitelikleri Madde 2- Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına ve Başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, millî, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir. Başlangıç bakımındansa Tarihi boyunca bağımsız yaşamış, hak ve hürriyetleri için savaşmış olan; Anayasa ve Hukuk dışı tutum ve davranışlarıyla meşruluğunu kaybetmiş bir iktidara karşı direnme hakkını kullanarak 27 Mayıs 1960 Devrimini yapan Türk Milleti; Bütün fertlerini, kaderde, kıvançta ve tasada ortak, bölünmez bir bütün halinde, millî şuur ve ülküler etrafında toplıyan ve milletimizi, dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak millî birlik ruhu içinde daima yüceltmeyi amaç bilen Türk Milliyetçiliğinden hız ve ilham alarak ve; 'Yurtta Sulh, Cihanda Sulh' ilkesinin, Milli Mücadele ruhunun, millet egemenliğinin, Atatürk Devrimlerine bağlılığın tam şuuruna sahibolarak; İnsan hak ve hürriyetlerini, millî dayanışmayı, sosyal adâleti, ferdin ve toplumun huzur ve refahını gerçekleştirmeyi ve teminat altına almayı mümkün kılacak demokratik hukuk devletini bütün hukukî ve sosyal temelleriyle kurmak için; Türkiye Cumhuriyeti Kurucu Meclisi tarafından hazırlanan bu Anayasayı kabûl ve ilân ve Onu, asıl teminatın vatandaşların gönüllerinde ve iradelerinde yer aldığı inancı ile, hürriyete, adâlete ve fâzilete aşık evlâtlarının uyanık bekçiliğine emanet eder. Cümleleri kastedilmektedir) şimdi sadece cumhuriyet kelimesi bile bukadar çok şey ifade ederken bu kelimenin anlamını bukadar geniş yorumlamanın nekadar önemli olduğu açıkça ortaya çıkıyor.Bu geniş yorum sonucu verilen birkaç anayasa deişikliği iptali kararını ve somut hayata etkisinin örneğini vericem.şuanki anayasamızda var olan ancak 61 anayasasında cumhuriyetin deişmezliğine aykırı bulunup iptal edilen birkaç hüküm (yüksek hakimler kararına karşı yargı yolunun kapanması kanununun iptali veya toplantı ve gösterileri 10 gün erteleyebilme yetkisini mülki amirlere tanıyan yasanın keyfiliğe açık bulunarak iptali.şuanki kanunlara göreyse toplantı ve gösteri yürüyüşleri yasaklanabiliyor bile! Yada bunun gibi zorunlu din dersleri, nüfus cüzdenındaki dini ibaresi ve daha bugün mevcut birçok hükmün anayasaya girmesine bu yorum tarzı engel olmuştur.) C-1982 ANAYASASINDA DURUM: 82 Anayasataslağını hazırlayan danışma meclisi anayasa komisyonu gerekçesinde cumhuriyeti dar anlamda tanımlamıştır: Devlet başkanının veraset yoluyla değil milletçe veya milletin temsilcisi TBMMce seçilerek makamına geleceği... 1960 ve 1980 müdahalelerinden sonra kurulan askeri rejimler döneminde askeri liderler kendilerini cumhurbaşkanı olarak deil devlet başkanı olarak isimlendirdiler.çünkü cumhurbaşkanlığı statüsünün seçimle kazanılacağına yönelik inanç kesindi.82 anayasasının kabulü için yapılan halk oylaması sonucunun; anayasanın kabulü halinde milli güvenlik konseyi ve devlet başkanı olan kişinin (Kenan Evren) cumhurbaşkanlığı sıfatını kazanarak cumhurbaşkanına tanınan görevleri yerine getireceği ve yetkileri kullanacağışeklindeki geçici 1.md formülüde (devlet başkanının cumhurbaşkanı seçilerek deilde cumhurbaşkanı sıfatını kazanarak cumhurbaşkanına tanınan görevleri yapıp yetkileri kullanacağı) cumhurbaşkanlığı statüsüne ve bu statünün seçimle kazanılmasına duyulan saygıyı gösterir. 82 anayasası döneminde anayasa mahkemesi 1989 da vermiş olduğu türban kararında cumhuriyetin türk devriminin hukuki ifadesi olduğunu vurgulamış ve cumhuriyeti türk devrimiyle eşitleyen geniş anlamda cumhuriyeti kabul eden bir tavır alarak kanunu (anayasa deişikliği deil not: anayasa deişikliklerinin deiştirilmesi teklif dahi edilemeyen ilk 3 md açısından dahi kontrolü 82 anayasasına göre maalesef mümkün deildir) iptal etmiştir. 4) TÜM BUNLAR IŞIĞINDA TÜRKİYEYE ÖZGÜ ANLAMIYLA CUMHURİYET: Mustafa Kemal Atatürk benim en büyük eserim Türkiye Cumhuriyeti dir derken ne bir hükümet şeklini nede bir devlet şeklini kastetmişti kastettiği Türk Devrimiydi.Nitekim Anayasa Mahkemesi hem 61 anayasası döneminde hemde 82 anayasası döneminde (ör:yukardaki karar) cumhuriyeti geniş yorumlarken Türk devrimini baz almıştır.Ayrıca son olarak 61 anayasasının gerekçesinde CUMHURİYETİN TÜRK DEVRİMİNİN
nedense........boş sırdan insanları koruyanlar.......bir ülkenin yönetim şeklini.....uğruna ölenlerin sayısının dahi bilinmediği bu ülkenin yönetim şeklini korumaktan acizler........
Devlet büyüklerimizin Türk milletini birarada tutmak için kullandıkları bir propaganda aracı.Neyleyim ben içinde demokrasi olmayan cumhuriyeti? İran,Irak,Suriye vb de cumhuriyetle yönetiliyor.İsveç,İngiltere,İspanya ve Belçika ise krallılka yönetiliyor.O halde hangi yönetim biçimiyle yönetildiğimiz önemli değildir.Nasıl yönetildiğimiz önemlidir.Devlet büyüklerimize duyurulur.
insanlara özgürlük,demokrasi,açık toplum,eşitlik,hede hödö vadeden vadettiğiyle de kalmış yönetim şekli.okunduğunda sizi etkileyebilir ama içine girdiğinizde aynı etkiyi bırakmıyomuş pek.size TEMSİL le size güç verdiği iddaa edilir ama temsil edilmek insana doğrudan güç veren bişey değil zaten sistem hep bi yerde tıkandığı için sizi kültürel ikonlar yönetir.hem madem herkesin söz hakkıönemli %35 alan bi parti göreve gelirken kalan %65 in hakları nere gidio? tarihteki en eski yönetim şekli olduğunu düşünürsek modernliğide tartışılır insanları mutlu etmiyo pratikte görünen o ne yazıkki
cumhuriyet mutluluk demek,cumhuriyet özgürce yaşamak,uygarlığa,çağdaşlığa durmadan yılmadan koşmak demek...ilkokulda öğrendiğimiz bu şarkı bile kısaca özetlemekte herşeyi...
cumhuriyeti çok seviyorum.bunun içindir ki cumhurbaşkanı olacağım. ama önce yapmam gereken bazı işler var. önce gidip eli eteği öpülecek bir şeyh bulmam gerek. dizlerinin dibinde mırnav kedi gibi oturmam lazım.huzur veriyo heralde insana.sevaptır sevap... sonra laik düzeni kaldırıp yerine şeriatı getircem diye konuşmalar yapmam gerek. ondan sonra hapse girip, çıkınca da başbakan olmam gerek. ne de olsa bu ülkede bu çok kolay. başbakan olunca ilk yapmam gereken memleketin değerli kurumlarını parçalamam, en can alıcı noktalardaki kurum yada toprakları yabancılara satmam gerek.hayret birşey kardeşim. adamcağız çölde yaşıyor memleketinin her yeri çöl. ben tutsam buna boğazın kıyısında küçücük bir yer versem kıyamet kopar. mesela şey var; galataport' muymuş neymiş. sevaptır ya.adam biraz deniz görsün.sevaptır sevap.ayrıca bunu yaparken kimseye bir şey söylemem de gerekmiyo.söylesem de birkaç gün konuşulur unutulur gider ya birşey olmaz. sonra yanımda benimle çalışan bakanlara ve milletvekillerine çok para kazanabilmeleri için ortam da yaratmam gerekiyor.mesela bir kuş giribi krizi çıkartsam arkadaşın biri sadece yumurtadan dünyanın parasını kazanır.sevaptır sevap..üfff başbakan olmak ne kadar zor ya. neyse, sonra mitinglerde filan ağlayanlara,dert yananlara kızmam gerek, bunu yaparken de adamcağız kendini yalnız hissetmesin diye işe anasını da karıştırmam gerekiyor. çatışmalarda ölen askerler için çok üzülüyorum ama askerlik yan gelip yatma yeri değil ki kardeşim. ülkeyi AB' ye sokmak gerek. ama kıbrıs çok sorun yaratan bir konu. kıbrıs ı rumlara mı devretsek ne. onların başı ağrısın biraz da. bakınız ülkemi ne kadar çok seviyorum.sırf bunun için, daha güzel şeyler yapabilmek için cumhurbaşkanı olmam gerekiyor. o zaman gereken tüm kanunları çıkartırız gibime geliyor.. önce şu AB ismini değiştirsem. daha bizden olsun. ELİF-BE yapsak mesela..aynı şey. ne olcak. nerde o eski günler ahh ahhhh..zengin bir aile değildik belki ama başımız rahattı. babacığım benim şimdi sahip olduğumun yarısına bile sahip değildi. aslında ben de merak ediyom bazen hangi arada arttı bu param ya. ee tabii bu kadar sevap işleyince veriyor mevlam..
muhalifliğin, iktidara bağlı olarak değişken bir kavram olduğunu anlayamayan insanların okuduğu gazetedir. zamanında kendi görüşlerine uygun partiler iktidardayken muhalif olmamışlardır, şimdi ise elbette muhaliftirler veya muhalif görünümündedirler.
ama kesin olan birşey var ki, yaşları, akılları ve siyasi görüşleri sadece ama sadece 'ak parti karşıtlığı' temelinde kısır bir biçimde oturmuş ve oluşmuş olan beyinsizler tarafından 'muhalif bir gazete' olduğu zannedilir. bu nedenle de hiç ama hiçbir zaman gerçek anlamda muhalif olamaz. devletin ve hatta derin devletin bu kadar içinde ve derininde olan bir gazeteyi de zaten sadece onu muhalif sanabilecek kadar açık beyinli ve görüşlü olanlar bir dinmişçesine savunabilirler.
Muasır Medeniyetler Seviyesi
Birkaç gün önce meclisimizde yaşanan bir tartışmaya şahit oldum. Değerli bir milletvekili; Gelişmiş ülkelerin seviyesine yükselip layık olduğumuz saygınlığı kazanacağız diye söyleyince diğer değerli milletvekillerimizin tepkisiyle karşılaştı. Onlarda cevap olarak şöyle söylüyorlardı. “Ahlak olarak şanlı Türk milletinin gelişmiş ülkelerden ahlak dersi alması söz konusu olamaz. Bilakis şanlı milletimiz ahlak konusunda gelişmiş ülkelere ders verecek kapasiteye sahiptir. Söz konusu adaletse Irak’ ta masum insanların üzerine bomba yağdıranların nekadar adil olduklarını söyleyebilirsiniz? ” Geçenlerde değerli başbakanımız da buna benzer bir açıklama yapmıştı “Bizler gelişmiş ülkelerin fen ilimlerini kendimize örnek alacağımıza ahlaksızlıklarını örnek aldık” Ertesi günü gazetenin biri soruyordu ”Hangi Ahlaksızlık? ” Şimdi bu konular hakkında kendi görüşlerimi açıklamaya çalışacağım… Ulusalcılık taslayan kesimin gelişmiş ülkelerin bile ahlak seviyesinin çok çok altında olduğu apaçık bir gerçektir. Zira ülkelerinin gerçeklerini inkâr edip görmezden gelerek kendi vatandaşlarına zulüm uygulaya bilen, barışı tehdit edici siyasi terör estiren, hukuk cinayetlerine göz yuman, Ülkemizin çeşitli kurumlarındaki çeteleşmeleriyle, kadrolaşmalarıyla ve bu kadrolaşmayı kaybetmenin verdiği öfke ile tüm kinini ortaya koyan ve kendilerini sonsuz karanlıklara götürecek bir ahlak anlayışına sahiptir. Ama şanlı milletimizin Kuranı Kerim sebebiyle sahip olduğu ahlak tüm dünya ya çok güzel bir örnektir. Ve sonsuzluğa uzanan hayat yolunun başarılı ve mutlu bir şekilde son bulması için tüm insanlığa çok çok gereklidir.
Ayrıca şanlı milletimizin adaleti ve insanlığa olan merhameti efsanevi bir hal almıştır! Gazetenin sorusuna gelince; öncelikle bu ulusalcı kadınlar gelişmiş ülkelerin kadınlarını örnek alarak soyunmaya başlamışlardır. Ve dans adı altında porno filmlerini aratmayacak şekilde gencecik kızlarımızın çıplak olarak genç erkekler ile sevişiyormuşçasına yaptığı gösterilerdir. Bir zamanlar bu konu Vakit gazetesinde resimler eşliğinde işlenmişti. Ayrıca alkollü içki kullanmayı, kumarı, kadınların bikinilerle podyumlara çıkıp defileler düzenlemesini, kadınların ekranlarda sanat adına göğüslerini teşhir etmesini, gazetelerinizde çıplak kadın fotoğrafları yayınlamayı aydınlık bellediniz. Çağdaşlık kabul ettiniz Ve yine bu ulusalcı geçinen çevrelerin adalet anlayışı; onlar sadece kendilerini ve hortum düzenlerini düşünen adaletsizliklerini, gelişmiş ülkelerden örnek almışlardır. Bu anlamda Cumhuriyetimizin ruhuna bile ihanet etmişlerdir. Laikliği dinsizlik olarak algılayıp insanlarımızın Cumhuriyete karşı tepki koymalarına sebep olmuşlardır. Oysa laiklik dinsizlik demek değildi. Din ve vicdan özgürlüğü, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması demekti. Bu; devlet işlerimizde uğraşan insanlarımız dinsiz olsun ve dindar insanların her fırsatta önünü tıkayıp onlara zulüm uygulasın demek değildi! Ben bazı dindar insanlardan bu konu hakkında şu ifadeyi duymuştum. “Onların hali; tapınmak için helvadan put yapıp acıkınca da onu yiyen putperestlerin hali gibi. Kendilerine hitap ettiğinde Cumhuriyetçi, mazlumların çıkarları söz konusu olunca diktatör oluveriyorlar.” Oysa bizler gelişmiş ülkelerin ilimlerine ve tekniklerine talip olmalıyız. Ve hakiki manada adalet, merhamet, güzel ahlak gibi evrensel değerlerin ışığında Cumhuriyetimize sahip çıkmalıyız. Eğer Cumhuriyetçiliği İslam karşıtı gibi gösterip insanlarımızı “Cumhuriyetçimi yoksa Müslümanmısın? ” Sorusuyla karşı karşıya getirirsek hiç şüphesiz bende dahil tüm şanlı milletimiz müslümanız cevabını verecektir! Bundan ise şiddetle kaçınıp Cumhuriyetin asıl gayesi olan; çeşitli inanç ve ırktaki insanların barış, adalet, merhamet ve güzel ahlak gibi evrensel değerlerin ışığında özgürce yaşamak ilkesini korumalıyız. İşte bu gibi sahip çıktığımız değerler ile gelişmiş ülkelerin ilim ve tekniğine sahip olduğumuzda muasır medeniyetler seviyesine çıkmış oluruz. Hatta çok daha yukarılara çıkıp kendimize has olan medeniyetimizi ilan etmiş oluruz. O zaman başkaları bizlerden örnek almaya başlar. Çünkü bizim medeniyetimiz sonsuzluğu görebilen ve o gerçeklere göre; sonsuz saadeti ve aydınlığı hedef alan bir medeniyettir.
Hürriyetin en geniş şekli Cumhuriyettir. bediüzzaman
en güzel yönetim biçimi...ne zorluklarla kurulduğu...ATATÜRK'ün bizlere bıraktığı büyük ve en güzel eseri...cumhuriyetimize sahip çıkalım...cumhuriyet bayramımız kutlu olsun
Cumhuriyetimiz öyle zannedildiği gibi zayıf değildir. Cumhuriyet emek harcamadan da kazanılmış değildir. Bunu elde etmek için çok kan döktük. Her tarafta kırmızı kanımızı akıttık. Gerektiğinde kurumlarımızı savunmak için gerekeni yapmaya hazırız.
Cumhuriyet düşünce özgürlüğünden yanadır. İçten ve yasal olmak şartıyla her düşünceye saygı gösteririz. Her görüş bizce saygı değerdir. Yalnız muhaliflerimizin insaflı olması gerekir...
Mustafa Kemal ATATÜRK
Gazimin sen en büyük yadigarısın bana...
Dalgalansın her tarafta şanlı Türk'ün bayrağı
Korumaktır ve yüceltmek azmimiz bu toprağı!
Bu vatan hiç sensiz olmaz, ey güzel cumhuriyet
Milletim öyle demiştir; ya ölüm, ya hürriyet!
Zoraki seçme ve seçtirme hakkı....! ! ! .....(...Türkiye'deki tanımı...)
cumhuriyet karşıtı biri nasıl cumhurbaşkanı olacak..
ben de bunu anlamıyorum?
savunucusuyuz ve kanımızın son damlasına kadar varız.
Cumhuriyet ahlak üstünlüğüne dayanan bir ülküdür; Cumhuriyet erdemdir.
sanırım bu kelimenin ne demek olduğunu,bize neyi çağrıştırdığını 14 nisan da Ankarada yapılan mitingde çok güzel gösterdik birtakım kişilere.sessiz kalmayacağımızı,bu rejimi daima dik tutarak atatürk e yakışır bir şekilde taşıyacağımızı,her zaman her koşulda sahip çıkacağımızı gösterdik.CUMHURİYET budur işte
Cumhuriyetin değerlerine gerçek anlamda sahip çıkabilecek Cumhurbaşkanını hakediyor...
oldum olası sevmem ben cumhuriyet kelimesini
Cumhuriyetimize sahip çıkalım mitingi yağmur altında olmasına rağmen ANTALYA ' da muhteşemdi... Olaağanüstü bir kalabalık ve birlik beraberlik vardı... 14 - 15 Nisan ANKARA' da ANITKABİR' de aynı coşkuyu ve heyecanı yaşamak ve yaşatmak boynumuzun borcu...
Cumhuriyet ilkedir, nizamdır
Herkes bunlara mutlaka uyacaktır
Cumhuriyet devrimdir
Dünya ondan yol bulur
Cumhuriyet laikliktir
Din ve devleti savunur
Cumhuriyet ışıktır
Her karanlığı aydınlatır
Cumhuriyet kelepçedir
Karanlık güçleri bağlayacaktır
Cumhuriyet güneştir
İnsanın kalbini ısıtır
Cumhuriyet bir dildir
Her şahsa kendini anlatır
Cumhuriyet tarihtir
Yüce Türk Milleti onu yaşamaktadır
Cumhuriyet hayattır
O olmazsa yaşanmayacaktır.
toplumun kendi iradesiyle yönetilme biçimidir.
16 Mayıs'ta saatler 100 yıl geriye alınıyor...' Cumhuriyetimize sahip çıkalım '...
Uyan Türkiye...Gaflet uykundan uyan...İçte ve dışta her türlü bedhahlar seni kuşatsa da uyan...
16 Mayıs'ta 100 yıl geriye gitmemek için uyan...
Cumhuriyet Nedir?
----------
malesef son zamanlarda içi boşaltılan kavramlardan biride cumhuriyet.Hepimiz biliyoruzki anayasa md 1e göre Türkiye
Devleti bir cumhuriyettir.Ama üzülerek görüyorumki Türkiyedeki bir çok insan cumhuriyet nedir dendiğinde 'halkın
kendi kendisini yönetmesidir'cevabından başka bir cevap veremiyecek durumda.halkın kendi kendisini yönetmesi nedir
sorusuyla karşılaştıklarını dahi sanmıyorum.bende bu eksikliği gördüğüm için elimdeki anayasa kitaplarından
cumhuriyetle ilgili kısa bir derleme yaptım...
1) DAR ANLAMDA CUMHURİYET:Hükümet biçmini ifade eder.En yalın biçimde monarşinin karşıtı olarak tanımlanır.En çok
kabul gören tanımı:devlet başkanı ve devletin diğer organlarının seçimle ve belli süreler için göreve geldiği HÜKÜMET BİÇMİdir.Ancak bazı yazarlar dar anlamda cumhuriyerin tanımını iyice daraltmakta ve veraset dışı yollarla(seçim,darbe,devrim) iş başına gelmeyi yeterli saymaktadırlar.
2) GENİŞ ANLAMDA CUMHURİYETevlet şeklini ifade eder.Devlet şekillerinin sınıflanmasında önemli bir kriterde egemenliğin kime ait olduğudur.Bu açıdan baktığımızda geniş anlamda cumhuriyet egemenliğin bir kişi(monark) yada zümreye(aristokrasi) değil toplumun tümüne ait olduğu modeli ifade eder.Geniş anlamda cumhuriyet tanımı cumhuriyet ve demokrasiyi özdeşleştirmektedir. Oysa demokrasiz cumhuriyetrler olduğu gibi (sosyalist rejimler örnek olarak verilebilir) sınırlı monarşi(ör:İngiltere, Japonya) şeklinde demokrasilerde vardır.
3) TÜRK HUKUKUNDA DURUM
A-1923 TARİHLİ ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ:Türkiye devletinin şekli hükümeti cumhuriyettir maddesiyle ile cumhuriyet türk anayasa hukukuna girmiştir.Burda cumhuriyet bir hükümet şekli olarak tanımlanmış yani dar anlamda cumhuriyet kabul edilmiştir.Böylece hükümet şeklinin ırsıyet yerine seçimi kurallaştırdığı ifade edilmiştir.bir ansiklopedide cumhuriyet tanımı şöyledir:'Halkın hakimiyeti doğrudan yada seçtiği temsilciler aracılığıyla kullandığı DEVLET ŞEKLİ: yemek esnasında, yarın cumhuriyeti ilan edicez dedim (Atatürk) ' Oysa, 1921 teşkilatı esasiye kanunu zaten
hakimiyetin kayıtsız şartsız millete ait olduğunu ilan ettikten sonra, bunun kullanımıyla ilgili olarakta halkın mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına dayandığını bildirmiş TBMM yide milletin yegane ve hakiki mümessili kabul etmişti.Durum buyken Atatürk yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz derken (28 ekim 1923) halkın egemenliği doğrudan doğruya veya temsilcileri aracılığıyla kullandığı bir devletşeklini kastetmiş deildir çünkü bu durum en azından 1921 Teşkilatı esasiyeden beri vardı.Burda kastedilen dar anlamda cumhuriyet ve onun özelliği olarakta devlet başkanının cumhurbaşkanı diye nitelendirilip, belli bir süre için ve seçimle belirlenmesi usulüydü.
B-1961 ANAYASASINDAKİ DURUM: md 1 Türkiye devleti bir cumhuriyettir. Madde gerekçesinde şöyle denmişti: bu madde Türkiye Cumhuriyeti adında bir devletin kuruluşunu, bu devletin HÜKÜMETİNİN hertürlü saltanat, şahıs ve zümre hakimiyeti şekillerini reddeden, DEMOKRATİK bir devlet olduğunu açıklamaktadır.Görüldüğü üzere 61 Anayasası hükümet şeklini ve niteliğini dar anlamda cumhuriyet devletin şeklini ise geniş anlamda cumhuriyet olarak ilan etmiştir. Anayasa mahkemesinin bu konudaki tutumu: Anayasa mahkemesine göre 61 anayasası md 1 DEVLET şeklinin cumhuriyet olduğunu md 9 ise bu hükmün deiştirilemez olduğunu bildiriyordu.Anayasa mahkemesi anayasada deişiklik yapan birçok yasayı denetlerken şu mantığa dayandı.Anayasayla korunan sadece cumhuriyet sözcüğü yada devlet başkanının seçimle belirlenmesi usulü deil belli nitelikleri olan bir devlet sistemidir. Bu nitelikler anayasanın başlangıç bölümüyle md 1-2 de gösterilmiştir.Bunlara ters düşen Anayasa deişiklikleri cumhuriyet ilkesine aykırı olup iptalleri gerekir.
(I. Devletin Şekli
Madde 1- Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.
II. Cumhuriyetin Nitelikleri
Madde 2- Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına ve Başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, millî,
demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.
Başlangıç bakımındansa Tarihi boyunca bağımsız yaşamış, hak ve hürriyetleri için savaşmış olan;
Anayasa ve Hukuk dışı tutum ve davranışlarıyla meşruluğunu kaybetmiş bir iktidara karşı direnme hakkını kullanarak
27 Mayıs 1960 Devrimini yapan Türk Milleti;
Bütün fertlerini, kaderde, kıvançta ve tasada ortak, bölünmez bir bütün halinde, millî şuur ve ülküler etrafında toplıyan ve milletimizi, dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak millî birlik ruhu içinde daima yüceltmeyi amaç bilen Türk Milliyetçiliğinden hız ve ilham alarak ve;
'Yurtta Sulh, Cihanda Sulh' ilkesinin, Milli Mücadele ruhunun, millet egemenliğinin, Atatürk Devrimlerine bağlılığın tam şuuruna sahibolarak;
İnsan hak ve hürriyetlerini, millî dayanışmayı, sosyal adâleti, ferdin ve toplumun huzur ve refahını gerçekleştirmeyi ve teminat altına almayı mümkün kılacak demokratik hukuk devletini bütün hukukî ve sosyal temelleriyle kurmak için;
Türkiye Cumhuriyeti Kurucu Meclisi tarafından hazırlanan bu Anayasayı kabûl ve ilân ve Onu, asıl teminatın vatandaşların gönüllerinde ve iradelerinde yer aldığı inancı ile, hürriyete, adâlete ve fâzilete aşık evlâtlarının uyanık bekçiliğine emanet eder.
Cümleleri kastedilmektedir) şimdi sadece cumhuriyet kelimesi bile bukadar çok şey ifade ederken bu kelimenin anlamını bukadar geniş yorumlamanın nekadar önemli olduğu açıkça ortaya çıkıyor.Bu geniş yorum sonucu verilen birkaç anayasa deişikliği iptali kararını ve somut hayata etkisinin örneğini vericem.şuanki anayasamızda var olan ancak 61 anayasasında cumhuriyetin deişmezliğine aykırı bulunup iptal edilen birkaç hüküm (yüksek hakimler kararına karşı yargı yolunun kapanması kanununun iptali veya toplantı ve gösterileri 10 gün erteleyebilme yetkisini mülki amirlere tanıyan yasanın keyfiliğe açık bulunarak iptali.şuanki kanunlara göreyse toplantı ve gösteri yürüyüşleri yasaklanabiliyor bile! Yada bunun gibi zorunlu din dersleri, nüfus cüzdenındaki dini ibaresi ve daha bugün mevcut birçok hükmün anayasaya girmesine bu yorum tarzı engel olmuştur.)
C-1982 ANAYASASINDA DURUM: 82 Anayasataslağını hazırlayan danışma meclisi anayasa komisyonu gerekçesinde cumhuriyeti dar anlamda tanımlamıştır: Devlet başkanının veraset yoluyla değil milletçe veya milletin temsilcisi TBMMce seçilerek makamına geleceği... 1960 ve 1980 müdahalelerinden sonra kurulan askeri rejimler döneminde askeri liderler kendilerini cumhurbaşkanı olarak deil devlet başkanı olarak isimlendirdiler.çünkü cumhurbaşkanlığı statüsünün seçimle kazanılacağına yönelik inanç kesindi.82 anayasasının kabulü için yapılan halk oylaması sonucunun; anayasanın kabulü halinde milli güvenlik konseyi ve devlet başkanı olan kişinin (Kenan Evren) cumhurbaşkanlığı sıfatını kazanarak cumhurbaşkanına tanınan görevleri yerine getireceği ve yetkileri kullanacağışeklindeki geçici 1.md formülüde (devlet başkanının cumhurbaşkanı seçilerek deilde cumhurbaşkanı sıfatını kazanarak cumhurbaşkanına tanınan görevleri yapıp yetkileri kullanacağı) cumhurbaşkanlığı statüsüne ve bu statünün seçimle kazanılmasına duyulan saygıyı gösterir. 82 anayasası döneminde anayasa mahkemesi 1989 da vermiş olduğu türban kararında cumhuriyetin türk devriminin hukuki ifadesi olduğunu vurgulamış ve cumhuriyeti türk devrimiyle eşitleyen geniş anlamda cumhuriyeti kabul eden bir tavır alarak kanunu (anayasa deişikliği deil not: anayasa deişikliklerinin deiştirilmesi teklif dahi edilemeyen ilk 3 md açısından dahi kontrolü 82 anayasasına göre maalesef mümkün deildir) iptal etmiştir.
4) TÜM BUNLAR IŞIĞINDA TÜRKİYEYE ÖZGÜ ANLAMIYLA CUMHURİYET: Mustafa Kemal Atatürk benim en büyük eserim Türkiye Cumhuriyeti dir derken ne bir hükümet şeklini nede bir devlet şeklini kastetmişti kastettiği Türk Devrimiydi.Nitekim
Anayasa Mahkemesi hem 61 anayasası döneminde hemde 82 anayasası döneminde (ör:yukardaki karar) cumhuriyeti geniş
yorumlarken Türk devrimini baz almıştır.Ayrıca son olarak 61 anayasasının gerekçesinde CUMHURİYETİN TÜRK DEVRİMİNİN
nedense........boş sırdan insanları koruyanlar.......bir ülkenin yönetim şeklini.....uğruna ölenlerin sayısının dahi bilinmediği bu ülkenin yönetim şeklini korumaktan acizler........
tekelcilikten iyidir.
Devlet büyüklerimizin Türk milletini birarada tutmak için kullandıkları bir propaganda aracı.Neyleyim ben içinde demokrasi olmayan cumhuriyeti?
İran,Irak,Suriye vb de cumhuriyetle yönetiliyor.İsveç,İngiltere,İspanya ve Belçika ise krallılka yönetiliyor.O halde hangi yönetim biçimiyle yönetildiğimiz önemli değildir.Nasıl yönetildiğimiz önemlidir.Devlet büyüklerimize duyurulur.
insanlara özgürlük,demokrasi,açık toplum,eşitlik,hede hödö vadeden vadettiğiyle de kalmış yönetim şekli.okunduğunda sizi etkileyebilir ama içine girdiğinizde aynı etkiyi bırakmıyomuş pek.size TEMSİL le size güç verdiği iddaa edilir ama temsil edilmek insana doğrudan güç veren bişey değil zaten sistem hep bi yerde tıkandığı için sizi kültürel ikonlar yönetir.hem madem herkesin söz hakkıönemli %35 alan bi parti göreve gelirken kalan %65 in hakları nere gidio? tarihteki en eski yönetim şekli olduğunu düşünürsek modernliğide tartışılır insanları mutlu etmiyo pratikte görünen o ne yazıkki
cumhuriyet mutluluk demek,cumhuriyet özgürce yaşamak,uygarlığa,çağdaşlığa durmadan yılmadan koşmak demek...ilkokulda öğrendiğimiz bu şarkı bile kısaca özetlemekte herşeyi...
Türk halkının yapısına en uygun yönetim biçimi......
Mustafa Kemal Atatürk.......
özgürlük
fikirleri rahat iletebilmek
yöneticileri halkın seçmesi
cumhuriyeti çok seviyorum.bunun içindir ki cumhurbaşkanı olacağım.
ama önce yapmam gereken bazı işler var. önce gidip eli eteği öpülecek bir şeyh bulmam gerek. dizlerinin dibinde mırnav kedi gibi oturmam lazım.huzur veriyo heralde insana.sevaptır sevap... sonra laik düzeni kaldırıp yerine şeriatı getircem diye konuşmalar yapmam gerek. ondan sonra hapse girip, çıkınca da başbakan olmam gerek. ne de olsa bu ülkede bu çok kolay.
başbakan olunca ilk yapmam gereken memleketin değerli kurumlarını parçalamam, en can alıcı noktalardaki kurum yada toprakları yabancılara satmam gerek.hayret birşey kardeşim. adamcağız çölde yaşıyor memleketinin her yeri çöl. ben tutsam buna boğazın kıyısında küçücük bir yer versem kıyamet kopar. mesela şey var; galataport' muymuş neymiş. sevaptır ya.adam biraz deniz görsün.sevaptır sevap.ayrıca bunu yaparken kimseye bir şey söylemem de gerekmiyo.söylesem de birkaç gün konuşulur unutulur gider ya birşey olmaz. sonra yanımda benimle çalışan bakanlara ve milletvekillerine çok para kazanabilmeleri için ortam da yaratmam gerekiyor.mesela bir kuş giribi krizi çıkartsam arkadaşın biri sadece yumurtadan dünyanın parasını kazanır.sevaptır sevap..üfff başbakan olmak ne kadar zor ya.
neyse, sonra mitinglerde filan ağlayanlara,dert yananlara kızmam gerek, bunu yaparken de adamcağız kendini yalnız hissetmesin diye işe anasını da karıştırmam gerekiyor. çatışmalarda ölen askerler için çok üzülüyorum ama askerlik yan gelip yatma yeri değil ki kardeşim. ülkeyi AB' ye sokmak gerek. ama kıbrıs çok sorun yaratan bir konu. kıbrıs ı rumlara mı devretsek ne. onların başı ağrısın biraz da. bakınız ülkemi ne kadar çok seviyorum.sırf bunun için, daha güzel şeyler yapabilmek için cumhurbaşkanı olmam gerekiyor. o zaman gereken tüm kanunları çıkartırız gibime geliyor.. önce şu AB ismini değiştirsem. daha bizden olsun. ELİF-BE yapsak mesela..aynı şey. ne olcak.
nerde o eski günler ahh ahhhh..zengin bir aile değildik belki ama başımız rahattı. babacığım benim şimdi sahip olduğumun yarısına bile sahip değildi. aslında ben de merak ediyom bazen hangi arada arttı bu param ya. ee tabii bu kadar sevap işleyince veriyor mevlam..
Bir türlü anlamadığımız; anlamamak içinde direndiğimiz..altın tepsi içinde sunulan değer..
İnsan gibi yaşamaktır.....
birey olamk ile cumhur kelimesi biraz çelişiyo sanki ama :))
Olsun yinede en itibar edilesi yönetim şeklidir...
KUL DEĞİL BİREY OLMAKTIR CUMHURİYET