'Düşünenin görevi: insanından kopan, tarihini unutan ve yolunu şaşıran aydınları irşada çalışmak, kızmadan, usanmadan irşat. Gerçek sanat ayırmaz, birleştirir.' CM
Yoksa ben mi yanlış anlıyorum Meric'i de bu sayfadaki tartışmalar tavuk-yumurta tartışmasına dönüşmüş. Bildiğmizi öne sürsek bile Meriç'in sözleri bizelere avaz avaz bağırmıyor mu, bizlerse ideolojilerimizle anlayışa sınırlar koymaya çalışıyoruz.
'Pamuk ipliğinden biraz daha sağlam tek bağ: düşünce birliği. O da rüzgarın her an tehdit ettiği bir kandil. Düşünce birliği, düşünen insanlar arasında olur.' CM
Olay cevizleri sadece kabuğu ile görenlerin, her şeyi kabuğu ile görmesinden oluşuyor.
Bence Meriç 'dil' adamıdır, bunları sözlerinden çok iyi anlayabiliriz 'Gerçek aydın yabancı dil bilmese de olur, çok kitap okumasına da ihtiyaç yok. Yeter ki ana dilini gerçekten bilsin.' bu konuda çok büyük savaşımlar vermiş ve dilde edebe çok önem vermiştir.
Dil insanın tarihidir, dil insanın kimliği, kültürü, günlük hayatta bile en lazım olan ihtiyacıdır. ve esas bir millet dili yok olursa yok olur. Yanlışım varsa lütfen düzeltin, bence Meriç dinimizin ahlakını ve bütünlüğünü benimseyerek, tarihimizdeki türk büyüklerimiz gibi Türk dilini namusu gibi korumaya ve geliştirmeye çalışmış ve hayatını buna adamıştır. İster solcu olsun ister sağcı olsun karşı olduğuna seviyeli(edepli) bir şekilde davranması lazım, bilgilerimizi eğer disiplinli ve deninmiş bir şekilde belirtemiyorsak dediği gibi 'Felaketimizin kaynağı kültür yokluğu.' olacaktır.
'Gerici, ilerici... Düşünce hürriyeti bu mülevves kelimelerin esaretinden kurtulmakla başlar, düşünce hürriyeti ve düşünce namusu.' CM
yine de boşluğu doldurmak için Cemil Meriç'i Mahmut Ali Meriç'ten okuyalım:
'.... Cemil Meriç'in hayatının anlamı kitaplar... kitaplar, yani kitaplarda yaşayan insanlar: Düşünceleriyle, duygularıyla büyük insanlar onun her zaman kılavuzu, arkadaşı, dert ortağı. Bazen onlarla beraber düşünür, bazen onlardan ayrı düşünür, her sese kulak verir, her düşünceye saygı duyar. Onlarla diyalog içindedir, sabırla dinler, titizce araştırır ve sonra kendisi çıkar sahneye: Onun gür, onun kendinden emin, onun yalın, onun kah bilimsel kah şiirsel üslubu sürükler götürür sizi bir yerlere. Sataşan bir üslup, rahatsız eden, tedirgin eden; ama düşünmeye davet. eden, hakikati aramaya çağıran, önerilerini getiren ya da sizi öneri getirme sorumluluğuyla başbaşa bırakıveren sarsıcı biryazı tarzı, bir fıkirleri sunuş yöntemi...... (1985) '
Cemil Meriç'in kim olduğunu analatmak için bilgilerim çok yeterli olmadığından potresini çıkartan şu sayfadan yararlanabilirsiniz:
evet bir taraftar olduğu yer vardır, savunduğu bir politika bile vardır, yokluk bile var iken dinsizlik bile bir din iken tarafsızlık da bir taraftarlık diyebilir miyiz? Düşüncede sınır tanınmamasının taraftarı olduğunu söyleyebilir miyiz?
Tabi bu konuda Cemil Meriç üzerine ihtisas yapan Banet Suat'ın veya da bu konuları yakından inceleyen Kelime ve diğer rumuzlu arkadaşlarımızın daha aydınlatıcı olacaklarını sanıyorum, inşallah bu başlığı susuz ve gübresiz bırakmazlar..
Düşünce de sınır tanımayan insan, buna katılıyorum, ve şu sözü ile hem kendisinin davasını çok güzel tanımlamış hem de (bence) Nedir Bölüm'ünün ihtiyaçı olan noktayı çok güzel belirtmiş.
“...Ben herhangi bir ta-rikatın sözcüsü değilim. Yani ilan edilecek hazır bir formülüm yok. Derslerimde ve konuşmalarımda da tekrarladığım ve darağacına kadar tekrarlayaca-ğım tek hakikat: HER DÜŞÜNCEYE SAYGI.” Cemil Meriç (Jurnal 28.4.1964)
Düşünceye, bilgiye ve hakikate aç olan bir insanın söyleyeceği en güzel söz, yapıbileceği en güzel propaganda, savunulacak hatta uğrunda can verilecek bir dava... Her düşünceye ama her düşünceye saygı... zor ama imkansız değil
orto yolu tutturmak zor olabilir ama imkansız değildir. Cemil Meriç'in ortada mı olup olmadığı tabi ki tartışılır ama benim Cemil Meriç'i incelediğim kadarıyla ortayolu savunan bir insan. Bunları yazılarından çok iyi görebilirsiniz.
'Ben hayatımın delikanlılık çağından bu yana düşüncelerimde hiçbir değişiklik yapmadım. Yani soldan hareket ettiğim de, sağda karar kıldı-ğım da yanlış bir değerlendirmedir. Hiçbir zaman sol da olmadım, sağ da. Böyle bir sınıflama, sokak-taki adam için geçerli olabilir. Ömrünü düşünceye adayan, Eflatun’dan Marx'a kadar her düşünce adamını sevgi ve saygıyla selamlayan, bütün dinle-re, bütün mezheplere saygılı bir kimsenin herhangi bir kilise de barınabileceği nasıl düşünülebilir! ..” (Cemil Meriç - somut)
bu da....düşüncenin bütün huysuzluklarına, bütün hoyaratlıklarına, bütün çılgınlıklarına selam...(ne o yoksa siz üstadı okumuyormusunuz....bütün huysuzluklara, hoyratsızlıklara selam diyor üstad....onu bu yüzden seviyorum....
Artık fikirler üzerinde konuşma vakti geldi herhalde...
Cemil Meriç tersine tercüme hamlesinden bahseder.
Çok mühim bir mevzu.Bunun üstünde çok konuşmalı çok çalışmalıyız.
Dünya bizi tanımıyor, bizim de kendimizi tanıtma adına pek çabamız yok..
Yazarlarımızın eserleri acilen yabancı dillere çevrilmelidir.Bu şekilde yazarlarımız tanışan dünya insanı tarihimizle, kültürümüzle yani bizimle tanışmış olacak.
Tersine tercüme hamlesi çok geç kalınmış bir adım olsa da batı dünyasının ve diğer ülkelerin ilgi duyacağı bir kültür transferinin başlangıcı olacağına inanıyorum...
Bu tercümeler belli bir döneme ait olmamalı bilakis çok geniş bir zaman dilimini içine almalıdır.Bu noktada hazin olan bizim şu anda bir asır önce yazılmış eserleri bile okuyamıyor olmamamızdır... neyse bu sorun rahat aşılır ve böyle bir hamle ile hayal edemeyeceğimiz kapılar açılabilir önümüzde..
Kimbilir belki de bunca eser veren yazarlarımız pek okuma alışkanlığı olmayan kendi halkları için değil de günün birinde tercüme edileceğini düşünerek eserlerini dünya milletleri için kaleme almışlardır....
1-merhumu, bizdeki tenkid meslegine bayrak yapmali diye dusunuyorum...o cok onceden elestiri sirrini, hala bilemeyenlere ifsa etmisti...hep dusunmusumdur...bizde acik olan en buyuk gedik elestiridir diye...merhum bu gedige yamadigimiz en buyuk tasti herhalde...bana, bize artik sanki necip fazil degil de cemil meric lazimmis gibi geliyor... 2-cemil meric, bence menzil degil yoldur...sonuclara varmaz neredeyse, her sonucu muglak, perdelidir...ama giderken hep gosterisli gider... 3-ustad, yola cikarken, cins bir edebiyatcinin en mumeyyiz vasfi olan uslubuyla yola cikar...uslubu cemil meric elle tutulur muhtevada birsey yazmamis olsa idi bile bir nesir sahikasi olarak istikbalin pembe koridorlarinda bulunacakti...
taraf tutmayan insan şahsiyeti felce uğramış insandır...(sosyoloji notları) ..
sizce üstada yakışır mı...
hakkını yemiyelim...yazan doğru yazmış....dikkatli bir okuyucu..anlar....anlayışı kıt değilse tabi..
yazılanları okuyunca..yazılanı hatırlamamak mümkün değil..
'uçak icat oldu ama...düşünen olarak insan hiç ilerlemedi...' (sosyoloji notlarından galiba...en son onu okumuştumda) ilerleyin biraz....
'Düşünenin görevi: insanından kopan, tarihini unutan ve yolunu şaşıran aydınları irşada çalışmak, kızmadan, usanmadan irşat. Gerçek sanat ayırmaz, birleştirir.' CM
Yoksa ben mi yanlış anlıyorum Meric'i de bu sayfadaki tartışmalar tavuk-yumurta tartışmasına dönüşmüş. Bildiğmizi öne sürsek bile Meriç'in sözleri bizelere avaz avaz bağırmıyor mu, bizlerse ideolojilerimizle anlayışa sınırlar koymaya çalışıyoruz.
'Pamuk ipliğinden biraz daha sağlam tek bağ: düşünce birliği. O da rüzgarın her an tehdit ettiği bir kandil. Düşünce birliği, düşünen insanlar arasında olur.' CM
Olay cevizleri sadece kabuğu ile görenlerin, her şeyi kabuğu ile görmesinden oluşuyor.
Bence Meriç 'dil' adamıdır, bunları sözlerinden çok iyi anlayabiliriz 'Gerçek aydın yabancı dil bilmese de olur, çok kitap okumasına da ihtiyaç yok. Yeter ki ana dilini gerçekten bilsin.' bu konuda çok büyük savaşımlar vermiş ve dilde edebe çok önem vermiştir.
Dil insanın tarihidir, dil insanın kimliği, kültürü, günlük hayatta bile en lazım olan ihtiyacıdır. ve esas bir millet dili yok olursa yok olur. Yanlışım varsa lütfen düzeltin, bence Meriç dinimizin ahlakını ve bütünlüğünü benimseyerek, tarihimizdeki türk büyüklerimiz gibi Türk dilini namusu gibi korumaya ve geliştirmeye çalışmış ve hayatını buna adamıştır. İster solcu olsun ister sağcı olsun karşı olduğuna seviyeli(edepli) bir şekilde davranması lazım, bilgilerimizi eğer disiplinli ve deninmiş bir şekilde belirtemiyorsak dediği gibi 'Felaketimizin kaynağı kültür yokluğu.' olacaktır.
'Gerici, ilerici... Düşünce hürriyeti bu mülevves kelimelerin esaretinden kurtulmakla başlar, düşünce hürriyeti ve düşünce namusu.' CM
İyi bir yazar, iyi bir düşünür, tam bir entellektüel, iyi bir sevgili fakat kötü bir eş.
yine de boşluğu doldurmak için Cemil Meriç'i Mahmut Ali Meriç'ten okuyalım:
'.... Cemil Meriç'in hayatının anlamı kitaplar... kitaplar, yani kitaplarda yaşayan insanlar: Düşünceleriyle, duygularıyla büyük insanlar onun her zaman kılavuzu, arkadaşı, dert ortağı. Bazen onlarla beraber düşünür, bazen onlardan ayrı düşünür, her sese kulak verir, her düşünceye saygı duyar. Onlarla diyalog içindedir, sabırla dinler, titizce araştırır ve sonra kendisi çıkar sahneye: Onun gür, onun kendinden emin, onun yalın, onun kah bilimsel kah şiirsel üslubu sürükler götürür sizi bir yerlere. Sataşan bir üslup, rahatsız eden, tedirgin eden; ama düşünmeye davet. eden, hakikati aramaya çağıran, önerilerini getiren ya da sizi öneri getirme sorumluluğuyla başbaşa bırakıveren sarsıcı biryazı tarzı, bir fıkirleri sunuş yöntemi...... (1985) '
Cemil Meriç'in kim olduğunu analatmak için bilgilerim çok yeterli olmadığından potresini çıkartan şu sayfadan yararlanabilirsiniz:
kulturdunyasi.tripod.com/portre.htm
evet bir taraftar olduğu yer vardır, savunduğu bir politika bile vardır, yokluk bile var iken dinsizlik bile bir din iken tarafsızlık da bir taraftarlık diyebilir miyiz? Düşüncede sınır tanınmamasının taraftarı olduğunu söyleyebilir miyiz?
Tabi bu konuda Cemil Meriç üzerine ihtisas yapan Banet Suat'ın veya da bu konuları yakından inceleyen Kelime ve diğer rumuzlu arkadaşlarımızın daha aydınlatıcı olacaklarını sanıyorum, inşallah bu başlığı susuz ve gübresiz bırakmazlar..
Düşünce de sınır tanımayan insan, buna katılıyorum, ve şu sözü ile hem kendisinin davasını çok güzel tanımlamış hem de (bence) Nedir Bölüm'ünün ihtiyaçı olan noktayı çok güzel belirtmiş.
“...Ben herhangi bir ta-rikatın sözcüsü değilim. Yani ilan edilecek hazır bir formülüm yok. Derslerimde ve konuşmalarımda da tekrarladığım ve darağacına kadar tekrarlayaca-ğım tek hakikat: HER DÜŞÜNCEYE SAYGI.” Cemil Meriç (Jurnal 28.4.1964)
Düşünceye, bilgiye ve hakikate aç olan bir insanın söyleyeceği en güzel söz, yapıbileceği en güzel propaganda, savunulacak hatta uğrunda can verilecek bir dava... Her düşünceye ama her düşünceye saygı... zor ama imkansız değil
orto yolu tutturmak zor olabilir ama imkansız değildir. Cemil Meriç'in ortada mı olup olmadığı tabi ki tartışılır ama benim Cemil Meriç'i incelediğim kadarıyla ortayolu savunan bir insan. Bunları yazılarından çok iyi görebilirsiniz.
'Ben hayatımın delikanlılık çağından bu yana düşüncelerimde hiçbir değişiklik yapmadım. Yani soldan hareket ettiğim de, sağda karar kıldı-ğım da yanlış bir değerlendirmedir. Hiçbir zaman sol da olmadım, sağ da. Böyle bir sınıflama, sokak-taki adam için geçerli olabilir. Ömrünü düşünceye adayan, Eflatun’dan Marx'a kadar her düşünce adamını sevgi ve saygıyla selamlayan, bütün dinle-re, bütün mezheplere saygılı bir kimsenin herhangi bir kilise de barınabileceği nasıl düşünülebilir! ..” (Cemil Meriç - somut)
Bu zavallı satırların hiçbir okuyucusu olmasa bile.
Denize atılan bir şişe onlar.
Belki dalgalar asırlarca sonra aşina bir ele tevdi edecek onları...(JURNAL)
Zavallı Türk aydını... Batılı dostları alınmasın diye hazinelerini gizlemeğe çalışır. Sonra unutur hazineleri olduğunu. Düşmanın putlarını takdis eder, hayranlıklarını benimser. Dev, papağanlaşır.(Umrandan Uygarlığa, s.9)
soğuk bir kış günü..
demir bir kapıyı yumruklayan eller..
sırtındaki palto onunmuydu bilmiyordu...
Kavgayı bir ağacın yapraklarına yazmak isterim, Sonbahar gelsin ve kurusun diye.
Nefreti karların üzerine yazmak isterim, Güneş açınca karlar erisin diye.
Dostluk ve sevgiyi tüm bebeklerin yüreğine yazmak isterim, Onlarla birlikte büyüsün ve Tüm dünyayı sarsın diye...
Cemil Meriç'in değil..yazmak geldi içimden...biri mesaj atmışta......
son demiştim dimi tamam bu son olsun...ışıkları çekilmiş soluk bir dünya içinde yaşamak ne korkunç....ışıkları yakın...kendinize iyi bakın...
ey deli heyecanlarım, gecenin bu saatinde şuurumun üstünde gezmeniz yasak..bu üstaddan değil....bu üstad başka üstad...
ve bu gecelik sonuncuyu yazıyorum...bir plajdaki kumları şekilden şekile sokan rüzgar gibidir insan....
kendinize iyi bakın..öfkenizi yutun...
ve geliyor..yine üstaddan...kuvvetlinin ahlaka ihtiyacı yoktur....
sevgim günahım değil..gururum..bu da üstaddan...
bu da....düşüncenin bütün huysuzluklarına, bütün hoyaratlıklarına, bütün çılgınlıklarına selam...(ne o yoksa siz üstadı okumuyormusunuz....bütün huysuzluklara, hoyratsızlıklara selam diyor üstad....onu bu yüzden seviyorum....
yine üstaddan....kendini bırakma ümitsizliğe....
aynen şöyle diyor..sanırım jurnalde olacak....çürümüş bir toplumda dev yetişmez.....
Ölen ölür... fikirleriyle yaşar..
Artık fikirler üzerinde konuşma vakti geldi herhalde...
Cemil Meriç tersine tercüme hamlesinden bahseder.
Çok mühim bir mevzu.Bunun üstünde çok konuşmalı çok çalışmalıyız.
Dünya bizi tanımıyor, bizim de kendimizi tanıtma adına pek çabamız yok..
Yazarlarımızın eserleri acilen yabancı dillere çevrilmelidir.Bu şekilde yazarlarımız tanışan dünya insanı tarihimizle, kültürümüzle yani bizimle tanışmış olacak.
Tersine tercüme hamlesi çok geç kalınmış bir adım olsa da batı dünyasının ve diğer ülkelerin ilgi duyacağı bir kültür transferinin başlangıcı olacağına inanıyorum...
Bu tercümeler belli bir döneme ait olmamalı bilakis çok geniş bir zaman dilimini içine almalıdır.Bu noktada hazin olan bizim şu anda bir asır önce yazılmış eserleri bile okuyamıyor olmamamızdır... neyse bu sorun rahat aşılır ve böyle bir hamle ile hayal edemeyeceğimiz kapılar açılabilir önümüzde..
Kimbilir belki de bunca eser veren yazarlarımız pek okuma alışkanlığı olmayan kendi halkları için değil de günün birinde tercüme edileceğini düşünerek eserlerini dünya milletleri için kaleme almışlardır....
Muhabbetle
1-merhumu, bizdeki tenkid meslegine bayrak yapmali diye dusunuyorum...o cok onceden elestiri sirrini, hala bilemeyenlere ifsa etmisti...hep dusunmusumdur...bizde acik olan en buyuk gedik elestiridir diye...merhum bu gedige yamadigimiz en buyuk tasti herhalde...bana, bize artik sanki necip fazil degil de cemil meric lazimmis gibi geliyor...
2-cemil meric, bence menzil degil yoldur...sonuclara varmaz neredeyse, her sonucu muglak, perdelidir...ama giderken hep gosterisli gider...
3-ustad, yola cikarken, cins bir edebiyatcinin en mumeyyiz vasfi olan uslubuyla yola cikar...uslubu cemil meric elle tutulur muhtevada birsey yazmamis olsa idi bile bir nesir sahikasi olarak istikbalin pembe koridorlarinda bulunacakti...
kuşkusuz...muhatabını buluyor....
meçhule..yani adresi olmayana...
cemil meriç...meçhule mektup gönderen mütefekkir....
ben cemil meriç'i tanımam; okumadım ama çok saydığım bir insanın bir yorumunu buraya yorumsuz aktarıyorum:
Cemil Meriç demiş ki: 'Orhan Veli Arif Nihat Asya'nın pabuç bağı bile olamaz'
Ben de diyorum ki: 'Orhan Veli; Bayrak Şairi Arif Nihat Asya ve Cemil Meriç'e pabuçlarını ters giydirmiştir..'
M. Şeref Özsoy
'Öldürülmesi gereken ölüler var....'
Cemil Meriç
Ne güzel bir tespit.... hele şu günlerde......
ıstıraplar hülasa edilemiyor....bu söze bitiyorum....
'Acıları dev aynasında büyüten rezil bir hassasiyetim var...'
Cemil Meriç
Not: Ne garip değil mi? Hakkında yorum yapacağımız insanları yine onların şiirleriyle, yazılarıyla ifade etmeye çalışıyoruz.....