Anlamadılar ! gördükleri bir rüyaydı. Dük'ü Kont'u, Papası ! bir hülyaydı. Sürdüler, yüz binleri karadan, gemilerle denizden. Geçmişler mi ki top tüfek yedi düvel, ÇANAKKALE'den
Ölüm hak, Hak baki! gördük dedelerimizden Tarih tekerrür eder de, istenirse yine bizden Ölüm hak, Hak baki! der, geçeriz yine ser'den Kadın, Kız, Kızan ne gelirse elden..
Çanakkale saldırısı durduk yerde olmamış, İngiliz donanması öncülüğündeki İtilaf Güçleri Osmanlıya olmadık yere savaş açmamıştır. Çanakkale Savaşı başladığında ise Genelkurmay Başkanı Bronzert V. Sehellendörf, 5. Ordu komutanı Liman Von Sanders, Çanakkale 3. Kolordu komutanı Weber Paşa, donanma komutanı Amiral Souchen, Çanakkale Boğaz Komutanı Amiral Von Usedon, 5. Ordu kurmay başkan yardımcısı Von Wrankenburg idi. Osmanlı ordusunun kurmay heyetinin en kritik noktalarında ise Almanlar çoğunluktaydı. Sarıkamış felaketinin yaşandığı sırada da 3. Ordunun kurmay başkanının da Felix Guze olduğunu belirtelim. Dolayısıyla, “ulusal kurtuluş savaşının” başladığı tarih olarak anlatılan bu emperyalist paylaşım savaşına Osmanlının neden dâhil olduğu sorusu kocaman bir boşluktur. Bu boşluğu doldurmak için anlatılan “emperyalistler vatanımıza saldırdılar” lafı hakikati anlatmamaktadır. İttihatçılar öncülüğündeki Osmanlı İmparatorluğu, iki emperyalist gücün paylaşım savaşında Avrupa’da hızla parlayan ve sömürgelerden payını isteyen Almanya’nın yanında saf tutmuştur o kadar! Milyonlarca insanın maceranın içine atılarak yaşamlarını yitirmesinin tek sorumlusu İttihatçılar ve onun devamıdır..
Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi? En kesif orduların yükleniyor dördü beşi, -Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya- Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya, Ne hayâsızca tahaşşüt ki ufuklar kapalı! Nerde -gösterdiği vahşetle 'bu, bir Avrupalı' Dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi! Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvâm-ı beşer, Kaynıyor kum gibi... Mahşer mi, hakikat mahşer, Yedi iklimi cihanın duruyor karşında; Ostralya'yla beraber bakıyorsun Kanada! Çehreler başka, lisanlar, deriler, rengârenk. Sâde bir hadise var ortada: Vahşetler denk. Kimi Hindû, kimi Yamyam, kimi bilmem ne belâ.. Hani tâûna da züldür bu rezil istîlâ... Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-u asil Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyla sefil, Kustu Mehmed'ciğin aylarca durup karşısına; Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına. Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz... Medeniyet denilen kahpe, hakikat, yüzsüz. Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb, Öyle müthiş ki: eder her bir mülkü harab. Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı; Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı: Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin; Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin. Yerin altında cehennem gibi binlerce lâğam; Atılan her lâğımın yaktığı yüzlerce adam. Ölüm indirmede. gökler, ölü püskürmede yer; O ne müthiş tipidir: savrulur enkaaz-ı beşer... Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak; Boşanır sırtlara, vadîlere sağnak sağnak. Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller. Veriyor yangını, durmuş da açık sînelere, Sürü halinde gezerken sayısız tayyâre. Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler... Kahraman orduyu seyret ki bu tehdîde güler! .. Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından; Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman? Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrından râm? Çünkü te'sis-i ilâhî o metîn istihkâm. Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler, Beşerir azmini tevkîf edemez sun-u beşer; Bu gögüslerse Hüdâ'nın ebedî serhaddi; 'O benim sun-u bedîim, onu çiğnetme! ' dedi. ÂSIM'ın nesli.. diyordum ya... Nesilmiş gerçek; İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek, Şühedâ gövdesi, baksan a, dağlar, taşlar O, rükû olmasa dünyâda eğilmez başlar, Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor; BİR HİLÂL uğruna, yâ Rab, ne GÜNEŞLER batıyor! Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker! .. Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer. Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor TEVHÎDİ... BEDR'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi... Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın? 'Gömelim gel seni târîhe! ' desem, sığmazsın. Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb... Seni ancak ebediyyetler eder istiâb. 'Bu, taşındır' diyerek KÂBE'yi diksem başına; Rûhumun vahyini duysam da geçirsem taşına; Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ nâmiyle, Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmiyle, Ebr-i nîsânı açık türbene çatsam da tavan, Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan; Sen bu âvîzenin altında, bürünmüş kanına, Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına, Türbedârın gibi tâ haşre kadar bekletsem; Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem; Tüllenen mağribi, akşamları, sarsam yarana... Yine birşey yapabildim diyemem hâtırana. Sen ki, son ehl-i salîbin kırarak savletini; Şarkın en sevgili sultânı SELÂHADDÎN'i, KILIÇ ARSLAN gibi iclâline ettin hayran... Sen ki, İslâmı kuşatmış, boğuyorken husran; O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın; Sen ki rûhunla berâber gezer ecrâmı adın; Sen ki a'sâra gömülsen taşacaksın... Heyhât! Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat... Ey şehid oğlu, isteme benden makber, Sana âğûşunu açmış duruyor PEYGAMBER.
azmin,imanın,milli iradenin,yoksulluğun,yokluğun, TÜRK lüğün zaferi! ! ! VURULUP TERTEMİZ ALNINDAN,UZANMIŞ YATIYOR BİR HİLAL UĞRUNA YA RAB NE GÜNEŞLER BATIYOR........
Bir Milletin birleşmiş ruhu cesareti iradesi ve Kahramanlığı ile En büyük düşmanlara ve güçlere geçilmez kıldığı yer.İnancın Demir ve çeliği yendiği yerdir Çanakkale.Çanakkale geçilmezdir
çanakkale geçilmez geçilemedi de bizi yıkan kendimiz olduk bizim için bir sürü kanını canını veren şehitlerimizin o savaş ugruna sırf bizim için dinlerini yaşasın diye herşeylerini feda etmeleri bizim ahlak düşkünlügü içindeki toplumumuz büyük bir ibret tablosu. bazıları çanakkale şehitlerine aglıyorlar hiç inanmıyorum sen onların mazisini ne kadar yaşatabildinki barlarda şurada burda zaman geçirenler bizm şehitlerimizin sizin yalancı gözyaşlarınıza ihtiyacı yok.
1.Dünya Savaşında tam galibiyetimizle sonuçlanan iki savaştan birisi. yazık Şimdi de Çanakkale den giremiyenler kalemizi içten fethetmeye çalışıyorlar. [email protected]
Unutulamaz bir destan... Alman komutanlara rağmen Türk askerinin kazandığı bir zafer... Yenilmez denilen ingiliz donanmasının sefil olduğu yer... Mustafa Kemal'in askeri yeteneğini kanıtladığı ve parlamaya başladığı yer Ve yine beceriksiz alman general von sanders 'in mantıksız mevzi seçmesine rağmen kazandığımız cephe... VE KAYBETTİĞİMİZ 250000 TÜRK ASKERİ... ! ÇANAKKALE GEÇİLMEZ!
Anlamadılar ! gördükleri bir rüyaydı.
Dük'ü Kont'u, Papası ! bir hülyaydı.
Sürdüler, yüz binleri karadan, gemilerle denizden.
Geçmişler mi ki top tüfek yedi düvel, ÇANAKKALE'den
Ölüm hak, Hak baki! gördük dedelerimizden
Tarih tekerrür eder de, istenirse yine bizden
Ölüm hak, Hak baki! der, geçeriz yine ser'den
Kadın, Kız, Kızan ne gelirse elden..
Çanakkale Geçilmez. Şehitler Ölmez Vatan Bölünmez. Saygılarımla...
Çanakkale saldırısı durduk yerde olmamış, İngiliz donanması öncülüğündeki İtilaf Güçleri Osmanlıya olmadık yere savaş açmamıştır. Çanakkale Savaşı başladığında ise Genelkurmay Başkanı Bronzert V. Sehellendörf, 5. Ordu komutanı Liman Von Sanders, Çanakkale 3. Kolordu komutanı Weber Paşa, donanma komutanı Amiral Souchen, Çanakkale Boğaz Komutanı Amiral Von Usedon, 5. Ordu kurmay başkan yardımcısı Von Wrankenburg idi. Osmanlı ordusunun kurmay heyetinin en kritik noktalarında ise Almanlar çoğunluktaydı. Sarıkamış felaketinin yaşandığı sırada da 3. Ordunun kurmay başkanının da Felix Guze olduğunu belirtelim.
Dolayısıyla, “ulusal kurtuluş savaşının” başladığı tarih olarak anlatılan bu emperyalist paylaşım savaşına Osmanlının neden dâhil olduğu sorusu kocaman bir boşluktur. Bu boşluğu doldurmak için anlatılan “emperyalistler vatanımıza saldırdılar” lafı hakikati anlatmamaktadır. İttihatçılar öncülüğündeki Osmanlı İmparatorluğu, iki emperyalist gücün paylaşım savaşında Avrupa’da hızla parlayan ve sömürgelerden payını isteyen Almanya’nın yanında saf tutmuştur o kadar! Milyonlarca insanın maceranın içine atılarak yaşamlarını yitirmesinin tek sorumlusu İttihatçılar ve onun devamıdır..
ÇANAKKALE,
Yeniden varoluşun destanı
ÇANAKKALE ŞEHİTLERİ
Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya,
Ne hayâsızca tahaşşüt ki ufuklar kapalı!
Nerde -gösterdiği vahşetle 'bu, bir Avrupalı'
Dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi!
Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi... Mahşer mi, hakikat mahşer,
Yedi iklimi cihanın duruyor karşında;
Ostralya'yla beraber bakıyorsun Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler, rengârenk.
Sâde bir hadise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi Yamyam, kimi bilmem ne belâ..
Hani tâûna da züldür bu rezil istîlâ...
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-u asil
Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyla sefil,
Kustu Mehmed'ciğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyet denilen kahpe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
Öyle müthiş ki: eder her bir mülkü harab.
Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı:
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lâğam;
Atılan her lâğımın yaktığı yüzlerce adam.
Ölüm indirmede. gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müthiş tipidir: savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak;
Boşanır sırtlara, vadîlere sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sînelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdîde güler! ..
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrından râm?
Çünkü te'sis-i ilâhî o metîn istihkâm.
Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,
Beşerir azmini tevkîf edemez sun-u beşer;
Bu gögüslerse Hüdâ'nın ebedî serhaddi;
'O benim sun-u bedîim, onu çiğnetme! ' dedi.
ÂSIM'ın nesli.. diyordum ya... Nesilmiş gerçek;
İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek,
Şühedâ gövdesi, baksan a, dağlar, taşlar
O, rükû olmasa dünyâda eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor;
BİR HİLÂL uğruna, yâ Rab, ne GÜNEŞLER batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker! ..
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor TEVHÎDİ...
BEDR'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi...
Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
'Gömelim gel seni târîhe! ' desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
'Bu, taşındır' diyerek KÂBE'yi diksem başına;
Rûhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ nâmiyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmiyle,
Ebr-i nîsânı açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvîzenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ haşre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları, sarsam yarana...
Yine birşey yapabildim diyemem hâtırana.
Sen ki, son ehl-i salîbin kırarak savletini;
Şarkın en sevgili sultânı SELÂHADDÎN'i,
KILIÇ ARSLAN gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslâmı kuşatmış, boğuyorken husran;
O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki rûhunla berâber gezer ecrâmı adın;
Sen ki a'sâra gömülsen taşacaksın... Heyhât!
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat...
Ey şehid oğlu, isteme benden makber,
Sana âğûşunu açmış duruyor PEYGAMBER.
Mehmed ÂKİF ERSOY
Çanakkale geçilmez di, biz zaten biliyordukta,
bilmeyenlerde öğrenmiş oldu.
ÇANAKKALE'M ALINYAZIM
YÜREĞİMDE İNCE SIZIM
UNUTURSAM SEVDANI OY
ÖNÜME AKSIN İKİ GÖZÜM
Adım Çanakkale, soyadım Geçilmez…
Top atsan yıkılmaz surlarım, demir kapılarım açılmaz…
Kınalı kuzular adandı cehdime, kanla ödendi bedelim, kıymetim paha biçilmez…
Nasıl desem oy…
Özüm halka mal oldu diye…
Ana yurdum Türk toprağı ya bedenim; ne bir gece rahat uyudum, ne de soluk aldı sevenim…
Saplanmış kurşun mu ararsın döşümde, hançer yarası mı oylum oylum…
Doğrusu kimseye kalmadı güvenim…
Nasıl desem oy…
Dostum bile el oldu diye…
Rumeli eteğimden tut, Boğazıma kadar düşman…
Dilleri zehir, kalpleri taş, gözleri kan…
Tanımam bilmem hiç birini, hepsi katlime amade, hepsi birbirinden yaban…
Nasıl desem oy…
Git gel evim yol oldu diye…
Nedir bu kin, bu hışım kime?
Sardılar çevremi topyekûn, vurdular göğsüme pare pare…
Görür mü gerçeği kör olası dünya?
İşine gelmeyeni işitir mi sağır sultan?
Bir Allah’ın kulu da sormadı “Niye? ”
Nasıl desem oy…
Gözüm yaşı sel oldu diye…
Sağımda Seddülbahir ve Ertuğrul tabyaları, sol kolum Kumkale ve Orhaniye…
Kitabımda korkuya mahal yok, teslimiyet yok işgalci beye…
Kurşun kurşun üstüne direncim, zafere inancım ölesiye…
Nasıl desem oy…
Nara'm dağa yel oldu diye…
Tutuştu Hamidiye sırtım kor ateş, kor mayın…
Mecidiye gövdemde ne bir dal, ne bir yaprak kaldı Namazgâh dalımda sormayın…
Medet sende Seyit’im, beline kuvvet davran hele…
Nusret’im yetiş kur mayın…
Nasıl desem oy…
Köküm yandı kül oldu diye…
Zonkladı Conkbayırı bağrım acıdan, oluk oluk kan boşaldı Arıburnu’m…
Anafartalar alnımda çakan şimşek,
Suvla kulağımda çınlayan salâvat-ı şerife, eliyle içti şahadet şerbetini Gelibolu’m…
Nasıl desem oy…
Bağım bahçem gül oldu diye…
Kul bunalmayınca Hızır yetişmez, ümit kesilmezmiş çıkmayan candan…
Nefesini tutmuş beklerken Anadolu’m, deliduman gürledi gök gözlü kumandan:
“Size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum! ”
O nasıl aşk Allah Allah…
O nice hücum öyle…
Süngü dipçik göğüs göğüse…
Nasıl desem oy…
Ağzım açık lal oldu diye…
Şahlandı yiğitlerim kelle koltuk, devrin destanını yazdılar bilekleriyle…
Ahalim ihtiyar genç ve çocuk, kadını erkeğiyle tek bir yumruk…
Namerdin oyununu bozdular yürekleriyle…
Nasıl desem oy…
Yörem Türk’e il oldu diye…
Gelin endamıyla süzüldü göklere
Başımın üstünde nazlı hilâl
Her şehir Çanakkale
Her Türk Mustafa Kemal
Ölmedi ruhum, ölmeyecek de
Nasıl desem oy…
Ömrüm baki yıl oldu diye…
Ali YAŞAR
Doğruluğu tartışma götürmez bir söz.
Şehitlerimizin uğruna canlarını verdikleri boğaz geliyor
kanla yazılmış büyük destan imanın inancın zaferiiii
İnancın nelere kadir olduğunun en güzel göstergesi
azmin,imanın,milli iradenin,yoksulluğun,yokluğun, TÜRK lüğün zaferi! ! !
VURULUP TERTEMİZ ALNINDAN,UZANMIŞ YATIYOR
BİR HİLAL UĞRUNA YA RAB NE GÜNEŞLER BATIYOR........
Bir Milletin birleşmiş ruhu cesareti iradesi ve Kahramanlığı ile En büyük düşmanlara ve güçlere geçilmez kıldığı yer.İnancın Demir ve çeliği yendiği yerdir Çanakkale.Çanakkale geçilmezdir
çanakkale geçilmez, 'çekiyorum tetiği... çekiyorum çekiyorum'.
tüfek patlamıyor, ateş etmiyor...
tüfek bozuldu herhalde dedim, bak hele dedim yanımdaki arkadaşıma, benim tüfek bozulmuş.
bir baktı benden yana.
senin parmak gitmiş 'dedi'
(Ezineli Halil)
çanakkale geçilmez geçilemedi de bizi yıkan kendimiz olduk bizim için bir sürü kanını canını veren şehitlerimizin o savaş ugruna sırf bizim için dinlerini yaşasın diye herşeylerini feda etmeleri bizim ahlak düşkünlügü içindeki toplumumuz büyük bir ibret tablosu. bazıları çanakkale şehitlerine aglıyorlar hiç inanmıyorum sen onların mazisini ne kadar yaşatabildinki barlarda şurada burda zaman geçirenler bizm şehitlerimizin sizin yalancı gözyaşlarınıza ihtiyacı yok.
1.Dünya Savaşında tam galibiyetimizle sonuçlanan iki savaştan birisi.
yazık Şimdi de Çanakkale den giremiyenler kalemizi içten fethetmeye çalışıyorlar.
[email protected]
Bunu en iyi 1915 te geçmeye çalışıpta geçemeyen bir avuç it sürüsü bilir.İsterseniz bu konu hakkında yorumu onlara bırakalım.
Tekrarında da geçilmemesi için bir Mustafa Kemâl gerekir...Zira geçilemeyen O idi...
MUSTAFA KEMAL
önderliğinde
kazanılmış
unutulmaz zafer
GAZİ MUSTAFA KEMAL bu yola baş koymasa allah aşkı olanların ingiliz sömürgesini kabullendiğini de unutmamak lazım
atamızın bize kazandırdıgı bir zafer
BEN SİZE SAVAŞMAYI DEGİL ÖLMEYİ EMREDİYORUM
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK......... Çanakkale geçilmez diyen lider...
bu milletin yazdığı en büyük destanlardan birisidir.çanakkale deyince tüylerim diken diken olur.helal olsun ne diim...
T
Futbol'da bir sistem...daha ziyade BİZ oynardık...neyse ki terkettik..
ne sandın!
dünyada eşi benzeri olmayan bir destan
ki şu sözlerle: BEN SİZE SAVASMAYI DEĞİL ÖLMEYİ EMREDİYORUM
delikanlı olan varsa geçsin.....
sen neden yazdın anlamadım.... kendileri zaten biliyor...
eeeeee ne olmuş çanakkale geçilmiyorsa Drama köprüsü de geçilmiyor zaten.........
Unutulamaz bir destan...
Alman komutanlara rağmen Türk askerinin kazandığı bir zafer...
Yenilmez denilen ingiliz donanmasının sefil olduğu yer...
Mustafa Kemal'in askeri yeteneğini kanıtladığı ve parlamaya başladığı yer
Ve yine beceriksiz alman general von sanders 'in mantıksız mevzi seçmesine rağmen kazandığımız cephe...
VE KAYBETTİĞİMİZ 250000 TÜRK ASKERİ...
! ÇANAKKALE GEÇİLMEZ!