Çanakkale Savaşlar'ında savaşıp, bir kolu ile bir ayağını kaybeden Fransız Generali Bridges, yurduna döndükten sonra anlattığı bir savaş hatırasında şöyle diyor: 'Fransızlar, Türkler gibi mert bir milletle savaştıkları için daima iftihar edebilirsiniz. Hiç unutmam.Savaş sahasında döğüş bitmişti.Yaralı ve ölülerin arasında dolaşıyorduk az evvel, Türk ve Fransız askerleri süngü süngüye gelip ağır zaliyat vermişlerdi.Bu sırada gördüğüm bir hadiseyi ömrüm boyunca unutamayacağım.Yerde bir Fransız askeri yatıyor, bir Türk askeride kendi gömleğini yırtmış onun yaralarını sarıyor, kanlarını temizliyordu.Tercüman vasıtası ile şöyle bir konuşma yaptık: - Niçin öldürmek istediğin askere ediyorsun? Mecalsiz haldeki Türk askeri şu karşılığı verdi: 'Bu Fransız yaralanınca cebinden yaşlı bir kadın resmi çıkardı.Birşeyler söyledi, anlamadım ama herhalde annesi olacaktı.Benim ise kimsem yok.İstedim ki, o kurtulsun, anasının yanına dönsün'.
Bu asil ve alicenap duygu karşısında hüngür hüngür ağlamaya başladım.Bu sırada, emir subayım Türk askerinin yakasını açtı.O anda gördüğüm manzaradan yanaklarımdan sızan yaşlarımı dondurduğunu hissettim.Çünkü, Türk askerinin göğsünde bizim askerinkinden çok ağır bir süngü yarası vardı ve bu yaraya bir tutan ot tıkamıştı.Az sonra ikisi de öldüler...' Fransız Generali BRIDGES Çanakkale Savaşları komutanı.
18 Mart 1915 Çanakkale Zeferi'nin 96. yıldönümünde şehitlerimizi ve gazilerimizi saygı ve sevgiyle anıyoruz. Vatan size minnettar. Ruhlarınız şad olsun.
Çanakkale Harbi'nde İtilaf Devletleri Kumandanı Sir Jan Hamilton, 21 Eylül 1911'de gördüğü bir rüyayı şöyle anlatıyor:
'Dün gece korkunç bir rüya gördüm. İmroz'da çadırımın içindeki küçük portatif karyolamda yatmaktaydım. Birdenbire kendimi buz gibi sulara gömülmüş buldum. Birisi beni denizin dibine doğru çekiyordu. Boğuluyordum. İki kuvvetli elin boğazımı sıktığını hissediyordum. Bu iki el, beni hem boğuyor hem de denizin derinliklerine sürüklüyordu. Nefesim kesiliyordu.
Dehşetli bir mücadeleyle kendimi bu iki elden kurtarmaya çalıştım. Bu, o kadar sıkıntılı bir boğuşmaydı ki, yatağımda güçlükle gözlerimi açtığım zaman, bütün vücudum zangır zangır titremekteydi. Baştan aşağıya kan ter içinde kalmıştım. Boğazımı sıkan iki kuvvetli pençeyi görür gibi oldum. Çadırımın içinde sanki bir hayalet vardı. Fakat yüzü karanlıkta seçilmiyordu. Bu hayal yavaş yavaş gözden silinip kayboldu. Boğazım ferahladı. Rahat nefes almaya başladım.
Çadıra bir düşman mı girmişti? Ömrümde bu kadar korkunç bir rüya gördüğümü hatırlamıyorum. Uyandıktan sonra saatlerce bu korkunç rüyanın dehşeti içinde kaldım ve bir türlü kafamdaki acayip düşünceleri atamadım: Çanakkale tekin değildi. Üzerimize kaçınılmaz bir tehlike çökmüştü. Hepimizi meş'um (uğursuz) bir akibet beklemektedir.'
Ve Hamilton'un beklediği akıbet aynen vaki olmuştur.
dedelerimizin vatan millet ve namus için gözlerini hiç kırpmadan ölüme atladıkları (atlatıldıkları) maddi güçlere karşı manevi güçlerin savaşı, başarılamaz denilen şeylerin başarıldığını gösteren büyük savaş..
Alman generali Liman von sanders komutasındaki Çanakkale Savaşları,İki emperyal gücün(Almanya ve Osmanlı) Ruslara karşı Önce Kafkasları ele geçirmek,daha sonra da Hint Okyanusu'na inmek için Almanların sadece 500(beş yüz) askerle ve hepsi geri hizmetlerde) katıldığı bir savaşın son bulduğu gündür.Çok değil beş yıl sonra İngiliz donanmasına mensup gemiler İstanbul'a demir attılar.
İnanmak ve başarmak... Bir ülkenin bağımsızlığı uğruna neleri başarabileceğinin en güzel kanıtıdır, dünyaya gösterdiği... Çanakkale zaferi; Kutsaldır, destandır, bize emanettir ve 'emanet onurumuzdur...'
Kalanlar ve kalacaklar öyküden çok fazlasıdır. Bilen bilir, bilmeyene öğretilir..!
Çanakkale Savaşlarının galibi Osmanlıdır.Gerçi çok değil beş yıl sonra aynı donanma tek engelle karşılaşmadan İstanbul önlerine gidecek ve tarihten silinen Osmanlı olacaktır.Ne gam...Bize de yapılan o savaşların oyküleri kalacaktır.
baktığın her yerde toz pembe görürsün belki hayatı.. unutma o pembeliği bizlere bırakan o yüce ecdadını.. bugün yatağında rahat uyuyabiliyorsan,bil ki o rahatı.. Atalarına borçlusun; unutturma sakın 18 mart 1915 sabahını..!
Bu vatanı vatan yapan sönmüş umutlara ışık tutan ağlayanları güldüren 250.000 insanın canlarını feda ettiği bir milletin vatan sevgisinin dünyadaki en büyük karşı koymadır.Emparyalizme kafa tutuşun tarihi belgesidir vatan aşkıyla yanan yüreklerin bilek gücüyle kazandığı zaferin simgesidir
birmilletin sıfır noktasına geldiği bir anda, zirve yaparak bu millet yokluğunda bile dünyaya meydan okumuştur ve büyük bir itibar sahibi olmuştur. hak ettiği de budur.tüm ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNİ SAYGI İLE ANIYORUM RUHLARI ŞAD OLSUN.
Ey tarihin en büyük şehidi Selam durmaya sana mahşer boynunu eğdi Ve yağmurlar silerken üzerindeki kanı Sen görmekteydin Kabe-i Muazzama'yı Fatihalarla yükselirken an be an Peygamberler selamlıyordu seni inan Ey Conkbayırı'nın Mehmed'i Sen düşerken yere gökler ağlıyor idi Toprak şahadet getirdi de senle beraber Duydu tevhidini dağların o an her nefer Arz'dan arşa bombalar bir kıyamet haliyle Batı gurur duysundu canavar ahvaliyle O korkuyla deniz durdu köpürmekteyken Ki sen durmamıştın kendini toprağa atar iken İsrafil verecekti tam da sur'un sesini Durdu bekledi çünkü Son kez sen vermekteydin mübarek nefesini O an bütün şefkati Allah'u Teala'nın Miraca çıkıyormuşsun gibi yanındaydı Ve bütün nesli ashab'ı kiramın İlk kez ağlamaktaydı Ey Kirte'nin,Anafartaların Kanlısırtın Ahmed'i Bilerek görmeyeceğini üç dakika sonrayı Elinde Kur'an,dilinde vatan Seni sipere atan iman Ne muazzam bir imandı ki Doksan sene sonra duyan Tekrar tekrar titredi Ey anasının son bir kez öpemediği Pırıl pırıl yüzündeki gülümsemeyle can veren Halil Ey 57.Alay, ey kefensiz 253000 vatan yiğidi Ey bu toprakların ölümsüz şehitleri Belki bir gün gelir de İzi kalmaz tarihin Sözü geçmez beşerin Ve hatırlanmaz olur da bir dakika öncesi Yine hatırası silinmez Ahmed'in, Mehmed'in, Kemal'in Gökler alıp başını gider Yerse çoktan küsmüştür Bir umman gibi sis çökmüştür Ve rengi gridir artık heryerin Çevir kafanı ve bak Toprağı yine kırmızıdır Çanakkale'nin788 kez okundu. Site Yöneticisi tarafından eklendi.
tüm ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE,ALLAHtan rahmet,mekanlarının cennet olmasını dilerim.ÇANAKKALE destanım,ÇANAKKALE şanlı geçmişim.Rahat uyu şehidim, şanlı bayrağımız hala bıraktığın gibi,emanetin canımdır
Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi? En kesif orduların yükleniyor dördü beşi, -Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya- Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya, Ne hayâsızca tahaşşüt ki ufuklar kapalı! Nerde -gösterdiği vahşetle 'bu, bir Avrupalı' Dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi! Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvâm-ı beşer, Kaynıyor kum gibi... Mahşer mi, hakikat mahşer, Yedi iklimi cihanın duruyor karşında; Ostralya'yla beraber bakıyorsun Kanada! Çehreler başka, lisanlar, deriler, rengârenk. Sâde bir hadise var ortada: Vahşetler denk. Kimi Hindû, kimi Yamyam, kimi bilmem ne belâ.. Hani tâûna da züldür bu rezil istîlâ... Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-u asil Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyla sefil, Kustu Mehmed'ciğin aylarca durup karşısına; Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına. Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz... Medeniyet denilen kahpe, hakikat, yüzsüz. Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb, Öyle müthiş ki: eder her bir mülkü harab. Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı; Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı: Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin; Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin. Yerin altında cehennem gibi binlerce lâğam; Atılan her lâğımın yaktığı yüzlerce adam. Ölüm indirmede. gökler, ölü püskürmede yer; O ne müthiş tipidir: savrulur enkaaz-ı beşer... Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak; Boşanır sırtlara, vadîlere sağnak sağnak. Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller. Veriyor yangını, durmuş da açık sînelere, Sürü halinde gezerken sayısız tayyâre. Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler... Kahraman orduyu seyret ki bu tehdîde güler! .. Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından; Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman? Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrından râm? Çünkü te'sis-i ilâhî o metîn istihkâm. Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler, Beşerir azmini tevkîf edemez sun-u beşer; Bu gögüslerse Hüdâ'nın ebedî serhaddi; 'O benim sun-u bedîim, onu çiğnetme! ' dedi. ÂSIM'ın nesli.. diyordum ya... Nesilmiş gerçek; İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek, Şühedâ gövdesi, baksan a, dağlar, taşlar O, rükû olmasa dünyâda eğilmez başlar, Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor; BİR HİLÂL uğruna, yâ Rab, ne GÜNEŞLER batıyor! Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker! .. Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer. Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor TEVHÎDİ... BEDR'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi... Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın? 'Gömelim gel seni târîhe! ' desem, sığmazsın. Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb... Seni ancak ebediyyetler eder istiâb. 'Bu, taşındır' diyerek KÂBE'yi diksem başına; Rûhumun vahyini duysam da geçirsem taşına; Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ nâmiyle, Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmiyle, Ebr-i nîsânı açık türbene çatsam da tavan, Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan; Sen bu âvîzenin altında, bürünmüş kanına, Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına, Türbedârın gibi tâ haşre kadar bekletsem; Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem; Tüllenen mağribi, akşamları, sarsam yarana... Yine birşey yapabildim diyemem hâtırana. Sen ki, son ehl-i salîbin kırarak savletini; Şarkın en sevgili sultânı SELÂHADDÎN'i, KILIÇ ARSLAN gibi iclâline ettin hayran... Sen ki, İslâmı kuşatmış, boğuyorken husran; O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın; Sen ki rûhunla berâber gezer ecrâmı adın; Sen ki a'sâra gömülsen taşacaksın... Heyhât! Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat... Ey şehid oğlu, isteme benden makber, Sana âğûşunu açmış duruyor PEYGAMBER.
Yıl bin dokuz yüz onbeş alev yakıyor arşı Dört bir yanın haince sarıldı, Çanakkale! Toplandı Türk ecdadı hain düşmana karşı. Ölmek için karara varıldı, Çanakkale!
İzmirlisi Vanlısı,Bayburtlusu,Muşlusu, İstanbullu,Ağrılı,Havranlı,Maraşlısı, Vatan söz konusuydu koştu genci yaşlısı, Ölümüne sipere duruldu, Çanakkale!
Savaş değildi sanki erken gelen kıyamet, Bombalar yağıyordu denizden demet demet, Ecel vakti gelince gözünü kırpan Memet, Öldükten sonra yine dirildi,Çanakkale!
Toprağıma göz koymuş,düşman hain gözüyle, ‘Çanakkale bizimdir’ dedi gavur ağzıyla, Bu vatan teslim olmaz.namussuzun sözüyle, Uğruna koç yiğitler serildi, Çanakkale!
Düşman ağır darbeler alıyordu cepheden, Bomba şimşekleriyle ayrı ayrı tepeden, ‘Çanakkale geçilmez’, sağ kalsa da tek beden, Hain düşmana cevap verildi, Çanakkale!
Mermiyi fırlatacak topun kırıldı vinci, Mehmed in yüreğine düştü ince bir sancı, Nasıl alabilirdik düşmanımızdan hıncı, Bir anda tüm ümitler kırıldı, Çanakkale!
Bir Seyit Onbaşı var,o ne yürekli nefer, Bir anda ateş saçtı gözbebeğindeki fer, Bizim olmalı dedi Çanakkale’de zafer Aslan gibi kükredi gerildi,Çanakkale!
Yerden aldı mermiyi koydu omuzlarına, Kudret yolladı Rabbim,Seyit’in dizlerine, ‘Ali yardım et’, dedi yanındaki erine, Mermi topun ağzına sürüldü, Çanakkale!
Nişan aldı gemiye o yemyeşil gözüyle, Hedefe odaklandı melaike yüzüyle, Tetiğe bir dokundu ‘haydi ALLAH’ sözüyle, Ve Ocean gemisi vuruldu,Çanakkale!
Düşman neye uğradı anlamadı bir anda, Perişanlıklarını almak lazımdı banda, Geminin gövdesi bir,başı ayrı bir yanda, Koca kabus ortadan yarıldı,Çanakkale!
Yıldıramazdı bizi tüfekleri,topları, Boğaza gömüldüler tüm insan kasapları, Anadolu’da tutmaz düşmanın hesapları, Geç olsa da farkına varıldı, Çanakkale!
Çarpışan her Mehmetcik,birer Koca Seyit’ti, Şanlı kahramanlığa bütün cihan şahitti, Düşman toprağımızdan zerre almadan gitti Her şehidin hesabı soruldu, Çanakkale!
Geçilmezsin denildi bin dokuz yüz on beşte, Düşman Türk’e yenildi,bin dokuz yüz on beşte, Nice canlar sunuldu bin dokuz yüz on beşte, Namın bütün dünyaca görüldü, Çanakkale!
Törenler için hazırlıklar başladı çoktan. Parklara, bahçelere göstermelik çiçekler, yeşillikler çoktaan ekildi, dikildi. Kaldırımlar boyanmaya başlandı. Ama hep göstermelik. Sonra şehitliklerimizde de hazırlıklar muhtamelen çoktan başlanmıştır 18 Mart kutlamaları için. Gidip görmedim ama yıllardır böyle oluyor. 18 Mart törenleri yaklaştığı zaman her yer tertemiz pırıl pırıl ya sonra..... Birde gidin diğer yabancı ülkelerin anıt mezarlarının olduğu yerlere bakın. Oralar hep pırıl pırıl...Bir onların mezarlıklarına bakıyorum birde bizim şehitliklerimize içim cııızzz ediyor...Bu sorumluluk hepimize ait. Sadece Çanakkaledeki görevlilerin, Çanakkale halkının değil bu sorumluluk, buraları ziyarete gelen insanlarımızada çok görev düşüyor. Lütfen şehitliklerimize sahip çıkalım. En azından temiz tutalım... Şehitlerimiz bu kadarcık saygıyı hak etmiyorlar mı?
''...Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber.'' Mehmet Akif Ersoy
MUSTAFA KEMALİN ASKERLERİYİZ??
Sözde, üzerinde güneş batmayan imparatorluğun, güneşinin battığı gün.
Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklâl!
İNSANLIK DERSİ:
Çanakkale Savaşlar'ında savaşıp, bir kolu ile bir ayağını kaybeden Fransız Generali Bridges, yurduna döndükten sonra anlattığı bir savaş hatırasında şöyle diyor: 'Fransızlar, Türkler gibi mert bir milletle savaştıkları için daima iftihar edebilirsiniz.
Hiç unutmam.Savaş sahasında döğüş bitmişti.Yaralı ve ölülerin arasında dolaşıyorduk az evvel, Türk ve Fransız askerleri süngü süngüye gelip ağır zaliyat vermişlerdi.Bu sırada gördüğüm bir hadiseyi ömrüm boyunca unutamayacağım.Yerde bir Fransız askeri yatıyor, bir Türk askeride kendi gömleğini yırtmış onun yaralarını sarıyor, kanlarını temizliyordu.Tercüman vasıtası ile şöyle bir konuşma yaptık:
- Niçin öldürmek istediğin askere ediyorsun? Mecalsiz haldeki Türk askeri şu karşılığı verdi: 'Bu Fransız yaralanınca cebinden yaşlı bir kadın resmi çıkardı.Birşeyler söyledi, anlamadım ama herhalde annesi olacaktı.Benim ise kimsem yok.İstedim ki, o kurtulsun, anasının yanına dönsün'.
Bu asil ve alicenap duygu karşısında hüngür hüngür ağlamaya başladım.Bu sırada, emir subayım Türk askerinin yakasını açtı.O anda gördüğüm manzaradan yanaklarımdan sızan yaşlarımı dondurduğunu hissettim.Çünkü, Türk askerinin göğsünde bizim askerinkinden çok ağır bir süngü yarası vardı ve bu yaraya bir tutan ot tıkamıştı.Az sonra ikisi de öldüler...'
Fransız Generali BRIDGES Çanakkale Savaşları komutanı.
bu isimde bir üniversite var değil mi?
18 Mart 1915 Çanakkale Zeferi'nin 96. yıldönümünde şehitlerimizi ve gazilerimizi saygı ve sevgiyle anıyoruz. Vatan size minnettar. Ruhlarınız şad olsun.
Hamilton'un rüyas;
Çanakkale Harbi'nde İtilaf Devletleri Kumandanı Sir Jan Hamilton, 21 Eylül 1911'de gördüğü bir rüyayı şöyle anlatıyor:
'Dün gece korkunç bir rüya gördüm. İmroz'da çadırımın içindeki küçük portatif karyolamda yatmaktaydım. Birdenbire kendimi buz gibi sulara gömülmüş buldum. Birisi beni denizin dibine doğru çekiyordu. Boğuluyordum. İki kuvvetli elin boğazımı sıktığını hissediyordum. Bu iki el, beni hem boğuyor hem de denizin derinliklerine sürüklüyordu. Nefesim kesiliyordu.
Dehşetli bir mücadeleyle kendimi bu iki elden kurtarmaya çalıştım. Bu, o kadar sıkıntılı bir boğuşmaydı ki, yatağımda güçlükle gözlerimi açtığım zaman, bütün vücudum zangır zangır titremekteydi. Baştan aşağıya kan ter içinde kalmıştım. Boğazımı sıkan iki kuvvetli pençeyi görür gibi oldum. Çadırımın içinde sanki bir hayalet vardı. Fakat yüzü karanlıkta seçilmiyordu. Bu hayal yavaş yavaş gözden silinip kayboldu. Boğazım ferahladı. Rahat nefes almaya başladım.
Çadıra bir düşman mı girmişti? Ömrümde bu kadar korkunç bir rüya gördüğümü hatırlamıyorum. Uyandıktan sonra saatlerce bu korkunç rüyanın dehşeti içinde kaldım ve bir türlü kafamdaki acayip düşünceleri atamadım: Çanakkale tekin değildi. Üzerimize kaçınılmaz bir tehlike çökmüştü. Hepimizi meş'um (uğursuz) bir akibet beklemektedir.'
Ve Hamilton'un beklediği akıbet aynen vaki olmuştur.
abartılı bir şekilde efsaneleştirilen
savaşı yok yere üç yıl uzatan, muharebe
dedelerimizin vatan millet ve namus için gözlerini hiç kırpmadan ölüme atladıkları (atlatıldıkları) maddi güçlere karşı manevi güçlerin savaşı, başarılamaz denilen şeylerin başarıldığını gösteren büyük savaş..
Alman generali Liman von sanders komutasındaki Çanakkale Savaşları,İki emperyal gücün(Almanya ve Osmanlı) Ruslara karşı Önce Kafkasları ele geçirmek,daha sonra da Hint Okyanusu'na inmek için Almanların sadece 500(beş yüz) askerle ve hepsi geri hizmetlerde) katıldığı bir savaşın son bulduğu gündür.Çok değil beş yıl sonra İngiliz donanmasına mensup gemiler İstanbul'a demir attılar.
'Çekiyorum tetiği... Çekiyorum, çekiyorum; tüfek patlamıyor, ateş etmiyor...'
'Tüfek bozuldu herhalde, bak hele' diyorum yanımdaki arkadaşıma;
'Benim tüfek bozulmuş.'
Bir bakıyor benden yana: 'Senin parmağın kopmuş! ' diyor.
Tüm Şehitlerimizi Rahmetle Anıyoruz...
bir destandır çanakkale...
-Çanakkale Şehidi
Unutulmaz tarih dinleyin canlar,
Bastığın yerlerden fışkırır kanlar,
Çekildi silahlar boy kaldı hunlar,
Tarih yazdı çanakkale şehidi,
Derdi şehit olmakmış her şeye değer,
Bilirmiş hak yolu istermiş meğer,
Sanki gök kubeden mermiler yağar,
Tarih yazdı çanakkale şehidi,,
Sayısız melekler kanadı gerdi
Mevlam hikmetini haklıya verdi,
Bütün yurt taşları cephede birdi,
Tarih yazdı çanakkale şehidi,,
Bile bile göğüs gerdi yürüdü,
Düşman dik duruşu gördü eridi,
Türk askeri hedefine yürüdü,
Tarih yazdı çanakkale şehidi,
Tekbir seslerini arşta dinletti,
Ayak sesleriyle yeri inletti,
Kan kırmızı al bayrığı gülletti,
Tarih yazdı çanakkale şehidi,,
Kurşunlar yetmedi değmekle bize,
Dönmedik cepheden yürüdük ize,
Bütun dünya gördü gerek yok söze,
Tarih yazdı çanakkale şehidi,,
Fatma Alageyik
İnanmak ve başarmak...
Bir ülkenin bağımsızlığı uğruna neleri başarabileceğinin en güzel kanıtıdır, dünyaya gösterdiği...
Çanakkale zaferi; Kutsaldır, destandır, bize emanettir ve 'emanet onurumuzdur...'
Kalanlar ve kalacaklar öyküden çok fazlasıdır. Bilen bilir, bilmeyene öğretilir..!
Çanakkale Zaferi'nin 95. yıldönümünü kutluyor, Şehitler Günü'nde şehitlerimizi anıyoruz.
Ruhunuz şad olsun yiğit kavramanlar!
Çanakkale Savaşlarının galibi Osmanlıdır.Gerçi çok değil beş yıl sonra aynı donanma tek engelle karşılaşmadan İstanbul önlerine gidecek ve tarihten silinen Osmanlı olacaktır.Ne gam...Bize de yapılan o savaşların oyküleri kalacaktır.
baktığın her yerde toz pembe görürsün belki hayatı..
unutma o pembeliği bizlere bırakan o yüce ecdadını..
bugün yatağında rahat uyuyabiliyorsan,bil ki o rahatı..
Atalarına borçlusun; unutturma sakın 18 mart 1915 sabahını..!
ÇANAKKALE YENİ BİR DÜNYA DÜZENİ.... VE MERKEZİNDEKİ TÜRKİYE'dir...
Bu vatanı vatan yapan sönmüş umutlara ışık tutan ağlayanları güldüren 250.000 insanın canlarını feda ettiği bir milletin vatan sevgisinin dünyadaki en büyük karşı koymadır.Emparyalizme kafa tutuşun tarihi belgesidir vatan aşkıyla yanan yüreklerin bilek gücüyle kazandığı zaferin simgesidir
birmilletin sıfır noktasına geldiği bir anda, zirve yaparak bu millet yokluğunda bile dünyaya meydan okumuştur ve büyük bir itibar sahibi olmuştur. hak ettiği de budur.tüm ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNİ SAYGI İLE ANIYORUM RUHLARI ŞAD OLSUN.
Çanakkale Şehitlerine
Ey tarihin en büyük şehidi
Selam durmaya sana mahşer boynunu eğdi
Ve yağmurlar silerken üzerindeki kanı
Sen görmekteydin Kabe-i Muazzama'yı
Fatihalarla yükselirken an be an
Peygamberler selamlıyordu seni inan
Ey Conkbayırı'nın Mehmed'i
Sen düşerken yere gökler ağlıyor idi
Toprak şahadet getirdi de senle beraber
Duydu tevhidini dağların o an her nefer
Arz'dan arşa bombalar bir kıyamet haliyle
Batı gurur duysundu canavar ahvaliyle
O korkuyla deniz durdu köpürmekteyken
Ki sen durmamıştın kendini toprağa atar iken
İsrafil verecekti tam da sur'un sesini
Durdu bekledi çünkü
Son kez sen vermekteydin mübarek nefesini
O an bütün şefkati Allah'u Teala'nın
Miraca çıkıyormuşsun gibi yanındaydı
Ve bütün nesli ashab'ı kiramın
İlk kez ağlamaktaydı
Ey Kirte'nin,Anafartaların
Kanlısırtın Ahmed'i
Bilerek görmeyeceğini üç dakika sonrayı
Elinde Kur'an,dilinde vatan
Seni sipere atan iman
Ne muazzam bir imandı ki
Doksan sene sonra duyan
Tekrar tekrar titredi
Ey anasının son bir kez öpemediği
Pırıl pırıl yüzündeki gülümsemeyle can veren Halil
Ey 57.Alay, ey kefensiz 253000 vatan yiğidi
Ey bu toprakların ölümsüz şehitleri
Belki bir gün gelir de
İzi kalmaz tarihin
Sözü geçmez beşerin
Ve hatırlanmaz olur da bir dakika öncesi
Yine hatırası silinmez
Ahmed'in, Mehmed'in, Kemal'in
Gökler alıp başını gider
Yerse çoktan küsmüştür
Bir umman gibi sis çökmüştür
Ve rengi gridir artık heryerin
Çevir kafanı ve bak
Toprağı yine kırmızıdır
Çanakkale'nin788 kez okundu.
Site Yöneticisi tarafından eklendi.
Can Burak Bakırdöven
Vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer...
tüm ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE,ALLAHtan rahmet,mekanlarının cennet olmasını dilerim.ÇANAKKALE destanım,ÇANAKKALE şanlı geçmişim.Rahat uyu şehidim, şanlı bayrağımız hala bıraktığın gibi,emanetin canımdır
ÇANAKKALE
Çanakkale tarihim, Çanakkale destanım.
Şehidimin türküsü, toprağım, suyum, kanım.
Şüheda nefesiyle dirilen gülüm, canım...
Çanakkale bir tarih, Çanakkale bir şandır,
Tarihe altın mühür, muhteşem bir nişandır.
Mehmetçiğin yüreği, düşman zırhını deldi.
O, önünde durulmaz, bentleri aşan seldi.
Seyyid Çavuş misali, imanıyla yüceldi.
Çanakkale bir tarih, Çanakkale bir şandır,
Tarihe altın mühür, muhteşem bir nişandır.
Kayıt düştü tarihler: On Sekiz Mart gününü.
Mehmetçiğin mermiye, ölüme güldüğünü.
Gördü bütün bir dünya, inanmanın gücünü.
Çanakkale bir tarih, Çanakkale bir şandır,
Tarihe altın mühür, muhteşem bir nişandır.
Çanakkale, ecdadın değerli hediyesi,
Unutulmaz bir destan, şanlı bir zafer bestesi,
“Çanakkale geçilmez! ”: gerçeğin ifadesi.
Çanakkale bir tarih, Çanakkale bir şandır,
Tarihe altın mühür, muhteşem bir nişandır.
Ey bu cennet vatana kanıyla can verenler!
Şehadet bahçesine bir gül gibi girenler!
Size selâm ve dua, ölüp de ölmeyenler!
Çanakkale bir tarih, Çanakkale bir şandır,
Tarihe altın mühür, muhteşem bir nişandır.
Rıfkı KAYMAZ
ÇANAKKALE,
Yeniden varoluşun destanı
ÇANAKKALE ŞEHİTLERİ
Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya,
Ne hayâsızca tahaşşüt ki ufuklar kapalı!
Nerde -gösterdiği vahşetle 'bu, bir Avrupalı'
Dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi!
Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi... Mahşer mi, hakikat mahşer,
Yedi iklimi cihanın duruyor karşında;
Ostralya'yla beraber bakıyorsun Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler, rengârenk.
Sâde bir hadise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi Yamyam, kimi bilmem ne belâ..
Hani tâûna da züldür bu rezil istîlâ...
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-u asil
Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyla sefil,
Kustu Mehmed'ciğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyet denilen kahpe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
Öyle müthiş ki: eder her bir mülkü harab.
Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı:
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lâğam;
Atılan her lâğımın yaktığı yüzlerce adam.
Ölüm indirmede. gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müthiş tipidir: savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak;
Boşanır sırtlara, vadîlere sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sînelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdîde güler! ..
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrından râm?
Çünkü te'sis-i ilâhî o metîn istihkâm.
Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,
Beşerir azmini tevkîf edemez sun-u beşer;
Bu gögüslerse Hüdâ'nın ebedî serhaddi;
'O benim sun-u bedîim, onu çiğnetme! ' dedi.
ÂSIM'ın nesli.. diyordum ya... Nesilmiş gerçek;
İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek,
Şühedâ gövdesi, baksan a, dağlar, taşlar
O, rükû olmasa dünyâda eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor;
BİR HİLÂL uğruna, yâ Rab, ne GÜNEŞLER batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker! ..
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor TEVHÎDİ...
BEDR'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi...
Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
'Gömelim gel seni târîhe! ' desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
'Bu, taşındır' diyerek KÂBE'yi diksem başına;
Rûhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ nâmiyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmiyle,
Ebr-i nîsânı açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvîzenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ haşre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları, sarsam yarana...
Yine birşey yapabildim diyemem hâtırana.
Sen ki, son ehl-i salîbin kırarak savletini;
Şarkın en sevgili sultânı SELÂHADDÎN'i,
KILIÇ ARSLAN gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslâmı kuşatmış, boğuyorken husran;
O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki rûhunla berâber gezer ecrâmı adın;
Sen ki a'sâra gömülsen taşacaksın... Heyhât!
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat...
Ey şehid oğlu, isteme benden makber,
Sana âğûşunu açmış duruyor PEYGAMBER.
Mehmed ÂKİF ERSOY
İsimli isimsiz tüm şehitlerimiiz,
nur içinde yatın,
bu vatanı bu hale getirdiğimiz için bizleri umarız affedersiniz.
Bir Çanakkale Destanı
Yıl bin dokuz yüz onbeş alev yakıyor arşı
Dört bir yanın haince sarıldı, Çanakkale!
Toplandı Türk ecdadı hain düşmana karşı.
Ölmek için karara varıldı, Çanakkale!
İzmirlisi Vanlısı,Bayburtlusu,Muşlusu,
İstanbullu,Ağrılı,Havranlı,Maraşlısı,
Vatan söz konusuydu koştu genci yaşlısı,
Ölümüne sipere duruldu, Çanakkale!
Savaş değildi sanki erken gelen kıyamet,
Bombalar yağıyordu denizden demet demet,
Ecel vakti gelince gözünü kırpan Memet,
Öldükten sonra yine dirildi,Çanakkale!
Toprağıma göz koymuş,düşman hain gözüyle,
‘Çanakkale bizimdir’ dedi gavur ağzıyla,
Bu vatan teslim olmaz.namussuzun sözüyle,
Uğruna koç yiğitler serildi, Çanakkale!
Düşman ağır darbeler alıyordu cepheden,
Bomba şimşekleriyle ayrı ayrı tepeden,
‘Çanakkale geçilmez’, sağ kalsa da tek beden,
Hain düşmana cevap verildi, Çanakkale!
Mermiyi fırlatacak topun kırıldı vinci,
Mehmed in yüreğine düştü ince bir sancı,
Nasıl alabilirdik düşmanımızdan hıncı,
Bir anda tüm ümitler kırıldı, Çanakkale!
Bir Seyit Onbaşı var,o ne yürekli nefer,
Bir anda ateş saçtı gözbebeğindeki fer,
Bizim olmalı dedi Çanakkale’de zafer
Aslan gibi kükredi gerildi,Çanakkale!
Yerden aldı mermiyi koydu omuzlarına,
Kudret yolladı Rabbim,Seyit’in dizlerine,
‘Ali yardım et’, dedi yanındaki erine,
Mermi topun ağzına sürüldü, Çanakkale!
Nişan aldı gemiye o yemyeşil gözüyle,
Hedefe odaklandı melaike yüzüyle,
Tetiğe bir dokundu ‘haydi ALLAH’ sözüyle,
Ve Ocean gemisi vuruldu,Çanakkale!
Düşman neye uğradı anlamadı bir anda,
Perişanlıklarını almak lazımdı banda,
Geminin gövdesi bir,başı ayrı bir yanda,
Koca kabus ortadan yarıldı,Çanakkale!
Yıldıramazdı bizi tüfekleri,topları,
Boğaza gömüldüler tüm insan kasapları,
Anadolu’da tutmaz düşmanın hesapları,
Geç olsa da farkına varıldı, Çanakkale!
Çarpışan her Mehmetcik,birer Koca Seyit’ti,
Şanlı kahramanlığa bütün cihan şahitti,
Düşman toprağımızdan zerre almadan gitti
Her şehidin hesabı soruldu, Çanakkale!
Geçilmezsin denildi bin dokuz yüz on beşte,
Düşman Türk’e yenildi,bin dokuz yüz on beşte,
Nice canlar sunuldu bin dokuz yüz on beşte,
Namın bütün dünyaca görüldü, Çanakkale!
Serkan Uçar
saygılarımla. ruhları şad olsun.
Törenler için hazırlıklar başladı çoktan. Parklara, bahçelere göstermelik çiçekler, yeşillikler çoktaan ekildi, dikildi. Kaldırımlar boyanmaya başlandı. Ama hep göstermelik. Sonra şehitliklerimizde de hazırlıklar muhtamelen çoktan başlanmıştır 18 Mart kutlamaları için. Gidip görmedim ama yıllardır böyle oluyor. 18 Mart törenleri yaklaştığı zaman her yer tertemiz pırıl pırıl ya sonra..... Birde gidin diğer yabancı ülkelerin anıt mezarlarının olduğu yerlere bakın. Oralar hep pırıl pırıl...Bir onların mezarlıklarına bakıyorum birde bizim şehitliklerimize içim cııızzz ediyor...Bu sorumluluk hepimize ait. Sadece Çanakkaledeki görevlilerin, Çanakkale halkının değil bu sorumluluk, buraları ziyarete gelen insanlarımızada çok görev düşüyor. Lütfen şehitliklerimize sahip çıkalım. En azından temiz tutalım... Şehitlerimiz bu kadarcık saygıyı hak etmiyorlar mı?
şehitlerimizin günlük yemek menülerinin bir kase hoşaf,bazen de kuru ekmek parçası olduğunu bilince bir avuç göz yaşı kalıyor zaferden geriye