bu adam toplumu anlatan bir adam..'gazeteci' gibi gazeteci..sözcükleri iyi işleyen bir yürek.. www.candundar.com.tr gibi bir web sitesi yaptı ki müthiş bir arşiv..okuyup hala 'anlayamayan'lara bir bakmalarını öneririm..ayrıca alttaki şiir de can dündar'a ait değildir..(bir arakdaş yazmış düzeltmek lazım)
Cember cevrilir, Su musluktan icilir, Agaclara tirmanilirdi. Bebekler bezden Silahlar tahtadan Resimler komur karasindan yapilirdi Kizlara ninelerinin, erkeklere dedelerinin Isimleri konulur Saatli maarif okunurdu Komsuda pisen Bize de piser Bizde pisen komsuya duserdi Geceler ayaz Sokaklar karanlik Yildizlar parlak olurdu Tursu, salca, manti Evde yapilir Karpuz kuyuda sogutulurdu Erik agacinin cicegi Pencere camimiza yaslanir Guz yapraklari bahcemize duserdi Kardan adam yapilir Evlerde soba yakilir Kis gecelerinde masal anlatilirdi Merdiven cikilir Aidat odenmez Yonetici secilmezdi Evler badanali Sokaklar lambasiz Mahalleler bekcili olurdu Ajans radyodan dinlenir Cizgili roman okunur Defterlere kenar susu yapilirdi Hayat Arkasi yarin gibiydi Kesintisizdi Her gun yasanacak bir sey vardi Herkes kendi dusunu kurar Kendi hayatini oynardi Simdi Hayat tek perdelik bir oyun Stand-up bir yalnizlik gibi Simdi Herkes Yogun Yorgun Ve Tek basina
Can Dündar şiirin ta kendisi demek.Onun şiirlerine bayılıyorum.Hele o EĞER şiiri yok mu.Beni hüngür hüngür ağlatan şiir::'((Sizlerle paylaşmak istedim... Eğer;
O'nu hatırladıkta başı göğe ermişçesine ya da asansör boşluğuna düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz... ömrü saatlere sıkışmış bir kelebek telaşıyla O hüzünden bu neşeye konup kalkıyorsanız gün boyu nedensiz... ve her konduğunuzda diğerini iple çekiyorsanız bu hislerin... O'nunlayken pervaneleşen yelkovanlar, O'nsuz mıhlanıp kalıyorsa yerine, bir akrep kadar hain...
sınıfta, büroda, yolda, yatakta içiniz içinize sığmıyor, O'ndan söz edilince yüzünüz, sizden habersiz, mis kokulu bir ekmek dilimi gibi kızarıyor, mahcup somurtuyor veya muzip sırıtıyorsa,
ve O, her durduğunuz yerde duruyor,
her baktığınız yerden size bakıyor, siz keyiflendikçe gülüp,
hüzünlendikçe ağlıyorsa...
dünyanın en güzel yeri O'nun yaşadığı yer, en güzel kokusu
bedenindeki ter, en dayanılmaz duygusu gözlerindeki kederse...
hayat O'nunla güzel ve onsuz müptezelse... elmalar pembe, kiremitler pembe, gökyüzü, yeryüzü,
iştahınız, hasret acısında bile karşı konulmaz bir tat buluyorsa...
eliniz telefonda yaşıyor, işaret parmağınızla ha bire O'nu tuşluyor, dara düştüğünüzde kapıyı çalanın
O olduğunu adınız gibi biliyorsanız... mütemadi bir sarhoşluk halinde, her çalan telefona O diye atlıyor, vitrindeki her giysiyi O'na yakıştırıyor, konuşan birini dinlerken 'keşke O anlatsa' diye iç geçiriyorsanız...
kokusu burnunuzdan, sureti gözünüzden, sesi kulağınızdan, teni aklınızdan silinmiyorsa bir türlü...
özlemi, sol memenizin altında tek nüsha bir yasak yayın gibi taşıyorsanız gün boyu...
hem kimseler duymasın, hem cümle alem bilsin istiyorsanız...
dışarıda yer yerinden oynuyor ve 'içeri'de bu sizi zerrece ilgilendirmiyorsa, nedensiz küsüyor, sebepsiz affediyorsanız ve bütün bu hallerinize siz bile akıl erdiremiyorsanız kaybetme korkusu, kavuşma sevincinden ağır basıyorsa ve aşk, gurura baskın çıkıyorsa bu yüzden her daim... gece yarısı kadim bir dost gibi kucaklayan tanıdık bir şarkı,
bütün acı sözleri unutturmaya yetiyorsa...
Her gidişte ayaklarınız 'Geri dön' diye yalpalıyorsa ve siz kendinize rağmen dönüyorsanız,
Düşündüklerini kusursuz olarak aktarabilme yeteneği ve içindeki saf kalplilikle iyiliğin; bir vücutta hayat bulmuş hali olarak nitelendirdiğim biricik/tek/unique yazar. 'Kırmızı Bisiklet' i şiddetle öneririm sayın okuyucu/sanatseverler..
bana çok itici gelirdi....hiç ısınamamıştım...ama 40 yaş erkeği yazısını okuduktan sonra, bir anda kafamda bir ''dııng'' sesi, arkasından gelen hayranlık ve kıskançlık :))
Bahar, yalvarırım çek git işine.! Salma üstüme çiçeklerini, ... aklımı çelme! ... Her sabah çimenlerin çiyden ürpererek uyanıyor bahçemde; sonra güneşle oynaşıp tütsülenmiş gibi buğulanıyor. Ne zaman sokağa çıksam badem ağaçları salkım saçak çiçek... Kavaklar kıpır kıpır, ıslık ıslığa meltem... Kırda dayanılmaz bir kekik kokusu, toprakta türlü çeşit börtü böcek... Yapma bunu bana bahar, Böyle üstüme gelme! ... ............... Can DÜNDAR
'Öyle bir çağdayız ki, insanoğlu geçen asır düşünü gördüğe 'denizler altında 20 bin fersah' yolu kat edip, 'arzın merkezine' yaklaştıkça, uzaklaştı insanlığından... Kalabalıklaştıkça arttı kayıtsızlığın ıssızlığı... Her bineni ise bulayan sefil bir trenle onun borsadan başka tapınak, paradan başka tanrı tanımayan son yolcuları, kainatın raylarındaki şiiri, ilhamı, aşkı ezip geçti. 'Ah o gönü1 şarkıları' sustu önce... Sonra, sevdaların ömrü kısaldı; tadı kaçtı hasretin, şehvetin harı söndü. Sanal posta kutusu, mektubu öldürdü; bak, bir tek satır yok kalemimden sana kalacak. Silinip gidiyor telefondaki aşk mesajları; 'seni seviyorum', -ki amentüsüdür itiraf gecelerinin- parfüm sıkılmış plastik bir gül dalının teybinde tutsak... Korkuyorum gülüm; 'Seni seviyorum' desem sana, plastik kokacak..'
benim gözümde bir bilgi abidesi.konusmasi,durusu tam bir özgüven bilgili insan örnegi.her insanin hayatinda bir kere okumasi,dinlemesi gerelen bir kisi
Benim hayatımda olmazsa olmazlarımdan...sarı zeybekle başlayan yükselen bir denizle devam eden tüm kitaplarını okumak için uğraştığım tek yazar...üretken,araştırmacı,dili akıcı...bir-iki ginde kitap bitirip bir siparişle 3 -4 kitabını alıp bitirip 1 gün bile beklemek çokken 10/15 gün bekledim kitaplarını bazen...
Ne kadar kız tanıdıysam hepsinin ortak beğenisini kazanmış, okunması tavsiye edilen bir köşe yazarı.. Daha sonra okuduğumdaysa kızlara yazan bir adam olduğunu farkettim, o yüzden okunma tavsiyeleri kızlar için mantıklı. Erkekler pek okumaz sanırım.
Kış, can çekişiyor. Birbiri ardınca düşen cemrelere inat, tipiliyor baharın dölyatağına... Havada kirli bir kararsızlık... * * * Birbirinden sevimsiz gündem maddeleri masamın üstünde arsız pireler gibi zıplıyor 'Beni yaz...beni yaz' diye... Yerdeki bir kadını acımasızca coplayan polis hoyratlığının kökenine inmek lazım. Emrin, yasanın engelleyemediği bu şiddet kültürüyle nasıl baş edebileceğimizi tartışmak lazım. Geçen hafta adliyeden yakınan polislere 'İşinize bakın, mazeret üretmeyin' diyen Adalet Bakanı'nın şimdi polis copuna 'Avrupa'da da var' diye mazeret üretmesini kınamak lazım. Basının bu vahşeti görmezden gelmesini ve ancak Avrupalılar masaya getirince tepki göstermesini sorgulamak lazım. 'Dayağın zamanlaması kötü oldu' diye yazanları 'Asıl dayak kötü oldu' diye uyarmak, ayıplamak lazım. * * * Nicedir, hayata olumlu tarafından bakmaya çalıştıkça gözlük camlarımı tırmalıyordu arsız, sabırsız, sevimsiz pireler; 'Bak ne tatsızlıklar oluyor' diye... Cumhuriyet'in Fethullah Gülen yazı dizisinin durdurulmasının, basın özgürlüğüne darbe vurmasının yanı sıra tek yönlü bir kamuoyu oluşumuna hizmet ettiğini yazmak lazım. Hükümetin, Musa Kart'ın kedili karikatürünü dava etmesinin neyin alameti olduğunu, tarihte mizaha tahammülsüz başbakanlardan örnekler vererek anlatmak lazım. Orhan Pamuk'un bir cümlesiyle infiale kapılan kesimlere farklı görüşe tahammül telkin etmek lazım. * * * Baharı müjdeleyen cemrelere inat yağan karlar gibi, umut yazılarının keyfini bastırıyor tatsız olaylar... Irak'ta Sünnilere yönelik saldırılara tepki gösterip hedef Şiiler olunca sustuğumuzu söyleyenlere, bu ayrımlara ne denli uzak olduğumuzu bildirmek ve kör şiddetin her türlüsünü lanetlemek lazım. Modern çağın geride bıraktığı mezhep, din, ırk ayrımlarının, modernizm vaadiyle başlatılan işgalden sonra derinleştiğine dikkat çekmek lazım. Son derbide golü görüntüleyemedi diye hiç tanımadığı Musa Çözen'i yerden yere vuran ağabeyimiz Hıncal Uluç'a, hepimizde emeği olan, 32. Gün'ün ve Türkiye'nin en unutulmaz naklen yayınlarının yönetmeni Musa Çözen'i ve onun canlı yayın heyecanını anlatmak, 'Bir gol pozisyonu kaçırdı diye böyle hakaretlerle kovulmasını istemek reva mı? ' diye sormak lazım. RTÜK'ün toplumu bir beladan (o berbat programlardan) kurtarayım derken bir başka belanın (yayıncılığa iktidar müdahalesinin) kapısını araladığını yazmak lazım. Çok bilmiş kaynanamızın, yakaladığı ani şöhret sayesinde Güzin ablalığa soyunmasını ve bu işlerin böyle ucuzlamasını nasıl karşıladığını Güzin Abla'ya sormak lazım. * * * Lapa lapa can çekişiyor kış... Sevdiklerimizi de götürüyor giderayak... İletişim Fakültesi'nin eski dekanı Erol Mutlu hocamızı yitirdik dün... Parlak bir akademisyendi. 55 yaşındaydı. Akciğer kanseriydi. Daha 2 hafta önce eşi vefat etmişti aynı illetten... İki Mutlu, uğursuz bir randevuda buluştu ve peş peşe, yan yana gömüldü dün... * * * Havada kirli bir kararsızlık var. Dayanın; şuracıkta, şu ayazın hemen ardında bahar...
Can Dündar'ın ortaya çıkardığı işleri sevmeme rağmen kendisini hiç takdir etmiyorum. Çünkü kesinlikle ve kesinlikle oportünist bir yazar. Hele hele en son yorum dershanesinin dergisiyle söyleşi yapması, onu benim gözümde sıfır yaptı. Çünkü dershaneler Türkiye de fakirlerin okuma imkanını sıfıra indiren(üniversite mezunu olma imkanını) kurumlardır. Ve böyle bir yazarın bu kurumlara destek verir gibi, söyleşi yapması bana ters geldi.
bu adam toplumu anlatan bir adam..'gazeteci' gibi gazeteci..sözcükleri iyi işleyen bir yürek..
www.candundar.com.tr gibi bir web sitesi yaptı ki müthiş bir arşiv..okuyup hala 'anlayamayan'lara bir bakmalarını öneririm..ayrıca alttaki şiir de can dündar'a ait değildir..(bir arakdaş yazmış düzeltmek lazım)
Cember cevrilir,
Su musluktan icilir,
Agaclara tirmanilirdi.
Bebekler bezden
Silahlar tahtadan
Resimler komur karasindan yapilirdi
Kizlara ninelerinin,
erkeklere dedelerinin
Isimleri konulur
Saatli maarif okunurdu
Komsuda pisen
Bize de piser
Bizde pisen komsuya duserdi
Geceler ayaz
Sokaklar karanlik
Yildizlar parlak olurdu
Tursu, salca, manti
Evde yapilir
Karpuz kuyuda sogutulurdu
Erik agacinin cicegi
Pencere camimiza yaslanir
Guz yapraklari bahcemize duserdi
Kardan adam yapilir
Evlerde soba yakilir
Kis gecelerinde masal anlatilirdi
Merdiven cikilir
Aidat odenmez
Yonetici secilmezdi
Evler badanali
Sokaklar lambasiz
Mahalleler bekcili olurdu
Ajans radyodan dinlenir
Cizgili roman okunur
Defterlere kenar susu yapilirdi
Hayat
Arkasi yarin gibiydi
Kesintisizdi
Her gun yasanacak bir sey vardi
Herkes kendi dusunu kurar
Kendi hayatini oynardi
Simdi
Hayat tek perdelik bir oyun
Stand-up bir yalnizlik gibi
Simdi
Herkes
Yogun
Yorgun
Ve
Tek basina
CAN DUNDAR
Can Dündar şiirin ta kendisi demek.Onun şiirlerine bayılıyorum.Hele o EĞER şiiri yok mu.Beni hüngür hüngür ağlatan şiir::'((Sizlerle paylaşmak istedim...
Eğer;
O'nu hatırladıkta başı göğe ermişçesine ya da asansör boşluğuna düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz... ömrü saatlere sıkışmış bir kelebek telaşıyla O hüzünden bu neşeye konup kalkıyorsanız gün boyu nedensiz... ve her konduğunuzda diğerini iple çekiyorsanız bu hislerin... O'nunlayken pervaneleşen yelkovanlar, O'nsuz mıhlanıp kalıyorsa yerine, bir akrep kadar hain...
sınıfta, büroda, yolda, yatakta içiniz içinize sığmıyor, O'ndan söz edilince yüzünüz, sizden habersiz, mis kokulu bir ekmek dilimi gibi kızarıyor, mahcup somurtuyor veya muzip sırıtıyorsa,
ve O, her durduğunuz yerde duruyor,
her baktığınız yerden size bakıyor, siz keyiflendikçe gülüp,
hüzünlendikçe ağlıyorsa...
dünyanın en güzel yeri O'nun yaşadığı yer, en güzel kokusu
bedenindeki ter, en dayanılmaz duygusu gözlerindeki kederse...
hayat O'nunla güzel ve onsuz müptezelse... elmalar pembe, kiremitler pembe, gökyüzü, yeryüzü,
O'nun yüzü pembeyse, kışlar ilkbaharsa, yazlar ilkbahar, güzler ilkbahar...
her şiirde anlatılan O'ysa... her filmin kahramanı O...
her roman O'ndan söz ediyor, her çiçek O'nu açıyorsa...
bir anlık ayrılık, bir ömür gibi geliyor ve gider gitmez
özlem saç diplerinizden çekiştirip beyninizi acıtıyorsa,
iştahınız kapanıyor, iştahınız açılıyor, iştahınız şaşırıyorsa...
iştahınız, hasret acısında bile karşı konulmaz bir tat buluyorsa...
eliniz telefonda yaşıyor, işaret parmağınızla ha bire O'nu tuşluyor, dara düştüğünüzde kapıyı çalanın
O olduğunu adınız gibi biliyorsanız... mütemadi bir sarhoşluk halinde, her çalan telefona O diye atlıyor, vitrindeki her giysiyi O'na yakıştırıyor, konuşan birini dinlerken 'keşke O anlatsa' diye iç geçiriyorsanız...
kokusu burnunuzdan, sureti gözünüzden, sesi kulağınızdan, teni aklınızdan silinmiyorsa bir türlü...
özlemi, sol memenizin altında tek nüsha bir yasak yayın gibi taşıyorsanız gün boyu...
hem kimseler duymasın, hem cümle alem bilsin istiyorsanız...
O'nsuz geceler ıssız, sokaklar öksüzse... ayrılık ölüme,
vuslat sehere denkse...
gamze gamze tebessüm de onun içinse, alev alev öfke de;
bunca tavır, onca sabır ve nihayetsiz kahır hep O'nun yüzü suyu hürmetine...
uğruna ödenmeyecek bedel, gidilmeyecek yol, vazgeçilmeyecek konfor yoksa...
dışarıda yer yerinden oynuyor ve 'içeri'de bu sizi zerrece ilgilendirmiyorsa, nedensiz küsüyor, sebepsiz affediyorsanız ve bütün bu hallerinize siz bile akıl erdiremiyorsanız kaybetme korkusu, kavuşma sevincinden ağır basıyorsa ve aşk, gurura baskın çıkıyorsa bu yüzden her daim... gece yarısı kadim bir dost gibi kucaklayan tanıdık bir şarkı,
bütün acı sözleri unutturmaya yetiyorsa...
Her gidişte ayaklarınız 'Geri dön' diye yalpalıyorsa ve siz kendinize rağmen dönüyorsanız,
sınırsız, sabırsız, doyumsuz bir tutkuyla...
...o halde bugün sizin gününüz! ..
'Çok yaşa'yın ve de 'siz de görün'üz.
Can Dündar
Düşündüklerini kusursuz olarak aktarabilme yeteneği ve içindeki saf kalplilikle iyiliğin; bir vücutta hayat bulmuş hali olarak nitelendirdiğim biricik/tek/unique yazar. 'Kırmızı Bisiklet' i şiddetle öneririm sayın okuyucu/sanatseverler..
bir numara insan ya
savaşta ne yaptın baba sını okumanızı tavsiye ederim.bence iyi bir yazar.
bana çok itici gelirdi....hiç ısınamamıştım...ama 40 yaş erkeği yazısını okuduktan sonra, bir anda kafamda bir ''dııng'' sesi, arkasından gelen hayranlık ve kıskançlık :))
yazdığı yazıları büyük bir keyifle okuyorum.kimi zaman güldüren kimi zaman ağlatan çoğu zamanda düşündüren gazeteci yazar belgeselci vs.
www.candundar.com.tr
Sevmeyi bilmiyenlere tercuman olmuş yazarımız.
sesine,SARI ZEYBEK ve NAZIM HİKMET belgesellerini çok beğendiğim gazeteci.
Bahar, yalvarırım çek git işine.!
Salma üstüme çiçeklerini,
... aklımı çelme! ...
Her sabah çimenlerin çiyden ürpererek uyanıyor bahçemde; sonra güneşle oynaşıp tütsülenmiş gibi buğulanıyor.
Ne zaman sokağa çıksam badem ağaçları salkım saçak çiçek...
Kavaklar kıpır kıpır, ıslık ıslığa meltem...
Kırda dayanılmaz bir kekik kokusu, toprakta türlü çeşit börtü böcek...
Yapma bunu bana bahar,
Böyle üstüme gelme! ...
...............
Can DÜNDAR
hayata umutlu bakarken gerçekleride,bunların sebeplerinide çook yakından görebilen, bunları bize çok iyi aktarabilen en sevdiğim yazarr.
can dündar bana seviyeyi kaliteyi gerektiğinde zekayı silah yapmayı ve güleryüzü çağrıştırıyor...
Can Dündarın yaşamı kişiliği hayatı hakkında bilgi almak istiyorum
AŞK DEMEKTİR, EMEK DEMEKTİR, RUHUN DİLE GELMESİ DEMEKTİR.
'Öyle bir çağdayız ki, insanoğlu geçen asır düşünü gördüğe 'denizler altında 20 bin fersah' yolu kat edip, 'arzın merkezine' yaklaştıkça, uzaklaştı insanlığından...
Kalabalıklaştıkça arttı kayıtsızlığın ıssızlığı...
Her bineni ise bulayan sefil bir trenle onun borsadan başka tapınak, paradan başka tanrı tanımayan son yolcuları, kainatın raylarındaki şiiri, ilhamı, aşkı ezip geçti.
'Ah o gönü1 şarkıları' sustu önce...
Sonra, sevdaların ömrü kısaldı; tadı kaçtı hasretin, şehvetin harı söndü.
Sanal posta kutusu, mektubu öldürdü; bak, bir tek satır yok kalemimden sana kalacak.
Silinip gidiyor telefondaki aşk mesajları; 'seni seviyorum', -ki amentüsüdür itiraf gecelerinin- parfüm sıkılmış plastik bir gül dalının teybinde tutsak...
Korkuyorum gülüm; 'Seni seviyorum' desem sana, plastik kokacak..'
Bana umudun varolduğunu,yaşamın güzel ve mücadele etmeye değer olduğunu gösteren insan...
bence can dündar denilince aklıma ilk şey yazar kitap yazarı hatta en önemli bi yazar olan can dündar gelio
benim gözümde bir bilgi abidesi.konusmasi,durusu tam bir özgüven bilgili insan örnegi.her insanin hayatinda bir kere okumasi,dinlemesi gerelen bir kisi
Canım ağabeyim...
“ Yine bir tek o kalacak, yaşanacak yıllardan da geriye....” Bir tek sevgi olacak bunca telaştan artakalan.... Ötesi yalan!
Her zaman severek okuduğum bir yazar,gazeteci ve araştırmacı.
Benim hayatımda olmazsa olmazlarımdan...sarı zeybekle başlayan yükselen bir denizle devam eden tüm kitaplarını okumak için uğraştığım tek yazar...üretken,araştırmacı,dili akıcı...bir-iki ginde kitap bitirip bir siparişle 3 -4 kitabını alıp bitirip 1 gün bile beklemek çokken 10/15 gün bekledim kitaplarını bazen...
Yazılarını çerez niyetine okuyabileceğiniz yazar amcam. Ama farkı ikizler burcu yani burçdaşım...
Ne kadar kız tanıdıysam hepsinin ortak beğenisini kazanmış, okunması tavsiye edilen bir köşe yazarı.. Daha sonra okuduğumdaysa kızlara yazan bir adam olduğunu farkettim, o yüzden okunma tavsiyeleri kızlar için mantıklı. Erkekler pek okumaz sanırım.
güzel adam,can adam ,adam gibi adam..yazası bitmeyesice adam..
Kış, can çekişiyor.
Birbiri ardınca düşen cemrelere inat, tipiliyor baharın dölyatağına...
Havada kirli bir kararsızlık...
* * *
Birbirinden sevimsiz gündem maddeleri masamın üstünde arsız pireler gibi zıplıyor 'Beni yaz...beni yaz' diye...
Yerdeki bir kadını acımasızca coplayan polis hoyratlığının kökenine inmek lazım. Emrin, yasanın engelleyemediği bu şiddet kültürüyle nasıl baş edebileceğimizi tartışmak lazım.
Geçen hafta adliyeden yakınan polislere 'İşinize bakın, mazeret üretmeyin' diyen Adalet Bakanı'nın şimdi polis copuna 'Avrupa'da da var' diye mazeret üretmesini kınamak lazım.
Basının bu vahşeti görmezden gelmesini ve ancak Avrupalılar masaya getirince tepki göstermesini sorgulamak lazım.
'Dayağın zamanlaması kötü oldu' diye yazanları 'Asıl dayak kötü oldu' diye uyarmak, ayıplamak lazım.
* * *
Nicedir, hayata olumlu tarafından bakmaya çalıştıkça gözlük camlarımı tırmalıyordu arsız, sabırsız, sevimsiz pireler; 'Bak ne tatsızlıklar oluyor' diye...
Cumhuriyet'in Fethullah Gülen yazı dizisinin durdurulmasının, basın özgürlüğüne darbe vurmasının yanı sıra tek yönlü bir kamuoyu oluşumuna hizmet ettiğini yazmak lazım.
Hükümetin, Musa Kart'ın kedili karikatürünü dava etmesinin neyin alameti olduğunu, tarihte mizaha tahammülsüz başbakanlardan örnekler vererek anlatmak lazım.
Orhan Pamuk'un bir cümlesiyle infiale kapılan kesimlere farklı görüşe tahammül telkin etmek lazım.
* * *
Baharı müjdeleyen cemrelere inat yağan karlar gibi, umut yazılarının keyfini bastırıyor tatsız olaylar...
Irak'ta Sünnilere yönelik saldırılara tepki gösterip hedef Şiiler olunca sustuğumuzu söyleyenlere, bu ayrımlara ne denli uzak olduğumuzu bildirmek ve kör şiddetin her türlüsünü lanetlemek lazım. Modern çağın geride bıraktığı mezhep, din, ırk ayrımlarının, modernizm vaadiyle başlatılan işgalden sonra derinleştiğine dikkat çekmek lazım.
Son derbide golü görüntüleyemedi diye hiç tanımadığı Musa Çözen'i yerden yere vuran ağabeyimiz Hıncal Uluç'a, hepimizde emeği olan, 32. Gün'ün ve Türkiye'nin en unutulmaz naklen yayınlarının yönetmeni Musa Çözen'i ve onun canlı yayın heyecanını anlatmak, 'Bir gol pozisyonu kaçırdı diye böyle hakaretlerle kovulmasını istemek reva mı? ' diye sormak lazım.
RTÜK'ün toplumu bir beladan (o berbat programlardan) kurtarayım derken bir başka belanın (yayıncılığa iktidar müdahalesinin) kapısını araladığını yazmak lazım. Çok bilmiş kaynanamızın, yakaladığı ani şöhret sayesinde Güzin ablalığa soyunmasını ve bu işlerin böyle ucuzlamasını nasıl karşıladığını Güzin Abla'ya sormak lazım.
* * *
Lapa lapa can çekişiyor kış...
Sevdiklerimizi de götürüyor giderayak...
İletişim Fakültesi'nin eski dekanı Erol Mutlu hocamızı yitirdik dün...
Parlak bir akademisyendi. 55 yaşındaydı. Akciğer kanseriydi.
Daha 2 hafta önce eşi vefat etmişti aynı illetten...
İki Mutlu, uğursuz bir randevuda buluştu ve peş peşe, yan yana gömüldü dün...
* * *
Havada kirli bir kararsızlık var.
Dayanın; şuracıkta, şu ayazın hemen ardında bahar...
İyi bir belgesel yapımcısı. İyi bir yazar.Ama kötü bir isyankar.(17 ağustos depremi için yazdığı yazıdan ötürü)
Herşeyiyle Birand taklidi...
Can Dündar'ın ortaya çıkardığı işleri sevmeme rağmen kendisini hiç takdir etmiyorum. Çünkü kesinlikle ve kesinlikle oportünist bir yazar. Hele hele en son yorum dershanesinin dergisiyle söyleşi yapması, onu benim gözümde sıfır yaptı. Çünkü dershaneler Türkiye de fakirlerin okuma imkanını sıfıra indiren(üniversite mezunu olma imkanını) kurumlardır. Ve böyle bir yazarın bu kurumlara destek verir gibi, söyleşi yapması bana ters geldi.
yazilarini begenerek okudugum ve bazilarinda kendimden de bir seyler bulmayi basardigim ender yazarlardan birisi.