''Kendinden sonra yazmaya başlayan genç Müslüman şairlere, hangi özellikleriyle yol göstermiş olursa olsun, O'ndan sonrakiler, O'nda ders alınacak bir taraf bulacaklardır. Hem şiirin kendine mahsus kaliteleri bakımından, hem Müslüman bir şairin dünya hayatındaki temayülleri bakımından.''
Pazartesi sabahı kahvaltıyı hazırlarken ve kahvaltı ederken "Yürekdede ile Padişah" isimli bu radyo tiyatrosunu dinledim. Misafirperverlik, cömertlik, iyilik, hayırseverlik, şükretmek, alçak gönüllülük ve tok gözlülük üzerine bir eserdi. Doğa tasvirleri de çok güzeldi. Keyifle dinledim. Cahit Zarifoğlu yazmış. Kendisinin şiir dışında farklı türlerde de eserleri varmış. Bu radyo tiyatrosu vesilesi ile kendisi ve eserleri hakkında daha fazla bilgi edinmiş oldum. Kendisinin "Yürekdede ile Padişah" ismini taşıyan kitabında bu hikaye dışında “Hazreti Süleyman’la Kirpi” ve “Köyümüze Yağdı Karlar” isimli hikayeleri de yer alıyormuş. Cahit Zarifoğlu bu eseriyle, 1984 yılında, Türkiye Yazarlar Birliği tarafından verilen, çocuk edebiyatı dalında yılın yazarı ödülünü almış.
dedim ya oturuyorum öylece.. İyi ki etrafımda kalbimi tanıyanlar yok... Dedim ya işte bocalıyorum.. Yeniden yaşamaya başlamak kolay mı? Abdurahman Cahit Zarifoğlu
İsmini çok sık duyuyor, şiirleriyle karşılaşıyor olmama rağmen fazla bir malumatım yoktu bu zarif insan hakkında. Programlarla, etkinliklerle anılıyor bugün. Eserlerini incelerken gözüme bir kitap ilişti ki çocukluğuma götürdü beni.
Yedi Güzel Adam
Bu kitabı okumuş olmama rağmen, Cahit Zarifoğluna ait olduğunu bilmiyordum. Hangimiz Cin Ali'nin müellifini hatırlar ki? Oku deniliyordu, okuyorduk. Güç bela kitaptan bir şey hatrımda kalmış, hiç unutmamışım. Cümle dizilimini anımsayamasamda,
(bu yedi güzel adamdan birinin) Canı sıkılıyordu. Vakit öğlendi ve güneş tepedeydi. Üstelik günlerden de cuma(*) ydı.
Cuma günü öğlen vakti canı sıkılan birini tasvir ediyordu. Sonra o çocuksu can sıkıntısını bir şekilde Cuma Namazına bağlıyordu.
Gerçekten zarif bir pedagoji metodu. Allah rahmet eylesin.
' Ah şu yalnızlık kemik gibi.. Ne yana dönsen batar..'
Karşılaşabildikse Ağzını kullan ve lütfen sor: - Nasılsın Cevap veriyorum - Bulanık
Yıllar Gerçekler Birini söyle
Kimden sorsak sevginin saklambaçlarını Bir böcek bakışı yassı Göğsümüzün gergefinde
Yıllar yirmi yıl açmış arayı
Mantığı öldüreceksin Bir sabah Bir ferman kaleme alarak: tarihi yıkmalıydık ırkları ve suçları yakmalıydık Kalbi alışverişten almalıydık kırk yaşlarındaki bir adamın konusuna bakmalıydık ... ....
ıssız bir istasyon vadide ipince yağmur istim fener ve çıngırak herşey hazır bekliyor bedeviler seni galileli çobanlar kurtlar rengeyikleri boynunda iki hayatın süsleri ganimetleri
sen yüreklere inmede mâhir sen seslerin sözlerin prensi.'
Doğuyor çocuklar Türkiyede Cezairde Kenyada Eskimolar ülkesinde
Dünya ne uzun Ne kısa
Milyarlarca milyarlarca çocuk Geldi yeryüzüne Her birinde bir çift göz Baktılar yer-gök aleme
Şimdi gözler Eğleşir eşyada İki kere milyarlarca gözle Baktılar nehirlere Yanyana akıp Karışmayan Tuzlu suyu tatlı suya Kuşlara Dağlarda dolanan kartala
Şurada bir savaş var kan akıyor Şurada. İki kere müslüman kan
Ve milyarlarca çocuk Tarih boyunca Büyüyüp Avuçladı dünyayı
Giderken Bıraktılar hep
Doğuyor çocuklar Çinde Afganistanda Türkiyede Şimşek sabahta yıldız gecede Doğumlara artık ebeler Anneler de karışmıyor
Ya bu sonbahar Dünyanın mevcudu ne Nereye gitti Doğup doğup boy atan nağra atanlar
Ne sesleri kaldı Ne cisimleri
Ah çocuklar çocuklar İçiniz kararmasın sakın Açıp Okuyunca bu şiiri
Şimdi biraz Baksın dikkatle bana gözleriniz
Ögrenelim şu duayı Yol boyunca Beşikten başlayıp Mezarlara kadar
Önce besmele En güzel kelime
Allahım Yol boyunca Bırakma elimi Düşerim sonra
Allahım Niçin halkettinse beni Kalbime söyle iyice Engellerden arınsın yolum
Allahım O güzeller güzeli Hangi iyilik diledi senden Dilerim ben de öylelerini
Allahım Peygamber efendimiz Hangi şerlerden sığındıysa sana Upuzak tut benden de onları
Allahım Yol boyunca Tarih boyunca Başıboş bırakma bizi
Böyle olmuş böyle söylemiş... güzel zarif amca. Allah rahmet eylesin.
Gözleri yumuşak yüzü yorgun bileği sert toprak Sanma ki harp derdinden geçtim Düşünme ki dökeceğin kanlar hunhar Derimin altında ne belalar baygın Bir devlet taşıyorum başımda Bu ev bana dayanmaz Çöker kızıllar kuduran inleri dünyanın Arkadaş Şimdi yalnız savaş
Şâirler yüreklerimizin tercümanıdır.Onlarla görürüz,onlarla düşünür,onlarla hayal ederiz.Bu yürek dostları olmasa nasıl ifade ederdik hislerimizi? ....Dünya onlarla güzel…Kanın ve barut kokusunun gök kubbemizi sardığı bu çağda şâirler az da olsa hayatımıza renk katıyorlar.Bize insanî hislerin ölmediğini haykırıyorlar.Katılaşan yüreklerimizi yumuşatıyorlar. Hislerimizin soylu tercümanlarından olan Cahit Zarifoğlu’nu bundan 18 yıl evvel kaybettik.1 Temmuz 1940 tarihinde Ankara’da başlayan hayat serüveni 47 yıllık bir ömürden sonra 7 Haziran l987’de İstanbul'da tamamlandı.Bu kısa ömre çok şey sığdırdı O…Dördü şiir, biri hikâye, biri roman, biri deneme, biri günlük, biri tiyatro ve altısı çocuk hikâyesi olmak üzere on beş eser bıraktı bizlere... Bir elinde birden çok karpuz tutan ender şahsiyetlerden biri olan Cahit Zarifoğlu,edebiyat dünyasında şâir olarak tanıttı kendini.Her ne kadar hikâye,roman,deneme,günlük ve tiyatro türlerinde eserler yazsa da şiirde yoğunlaştı. “İşaret Çocukları” adını taşıyan şiir kitabı onun şiirinin çıkış ve zirve noktasıdır. O da pek çok şâir gibi Maraşlı’dır.Maraş’ın bu kadar çok ve büyük şâirler çıkarması da ayrı bir merak ve araştırma konusudur. Onun dört tane şiir kitabı var,demiştik.Bunlar: “İşaret Çocukları (1967) ”, “Yedi Güzel Adam (1973) ”, “Menziller (1977) ”, “Şiirler (1989) ” adlarını taşıyor. Zor şiirlerdir Cahit Zarifoğlu’nun yazdıkları….Vasat bir okuyucu onu anlamakta hayli zorlanır.Onun için de geniş kitlelere hitap edememiştir.Fakat bu durum onun şiirinin edebî açıdan kıymetini asla düşürmez; aksine artırır. O,şiirlerinde sürekli bilinçaltını kurcalar durur.Bununla beraber felsefî uzantıları var şiirlerinin…Yazdığı pek çok şiirde gözle görülür bir derinlik mevcuttur.Bazen kelimeleri şifreler…Anahtar rolü oynayan mazmunu bulduktan sonra mânâ,çorap söküğü gibi gelir.Onu ve şiirlerini anlamak için okuyan kişinin belli bir fikri altyapısı olması gerekir.Bu yönüyle onu Behçet Necatigil’e benzetenler de olmuştur. Aslında Zarifoğlu,şiirlerinde sade bir dil kullanmıştır.Bu yönüyle anlaşılır gözükse de şiirsel derinliği çözme bakımından zordur eserleri…İlk bakışta sıradan gözükür yazdıkları….Fakat her kelimede bir derinlik ve mesaj yükü vardır.Bunu anlamak için köklü bir şiir bilgisi ve felsefi birikim gerekir.Bu demek değildir ki bütün şiirleri böyledir.Vasat okuyucunun vakıf olabileceği şiirleri de vardır. Onun şiirlerinde ölçü ve kafiye bulamazsınız.Bu boşluğu mânâ derinliğiyle doldurmuştur.Yani kafiyenin ahenginden istifade etmemiştir.Lâkin şiirlerinde zaman zaman bir iç kafiye sezilir.Kelimeleri kullanışı ölçülüdür.Görünürde basit gözükse de yazmaya kalktığınızda zor olduğunu fark ettiğimiz şiirlerdir bunlar….Bu şiirlerin çok uzun zaman dilimlerinde yazıldığı da bir gerçektir.Bazı insanların sandığı gibi bir çırpıda yazılmamıştır bu şiirler….Bir çilenin ve fikir sancısının ürünüdürler.Dostlarıyla ve şiirle ilgili enteresan kanaatleri vardır Zarifoğlu’nun...Bunları kendisinden dinleyelim isterseniz: “Biri benimle şiirim yüzünden ilgilenirse ve hele beğenirse, çok sıkılırım.Tepeleme bir şâir gibi yaşarım. Ama şiir hayatımda hiç yer almaz. Şiir yazdığımdan habersiz çok samimi arkadaşlarım vardır. Bilmelerini de hiç istemem, zira hemen tavır alırlar. Onlar bu yönde belli bir tavır alınca da benim şâir yaşamımı etkiler. Zira, dostlarım 'halktan' tabir edilen kişilerdir. Esnaf, küçük memur, şoför, balıkçı, küçük muhasebeci, işçi vs. gibi kişiler…. Ben yaşarım. Hareketli, canlı, kıvıl kıvıl yaşarım. Ve hayattan sızlandığım hemen hiç görülmez. Günlük dış hayatımda şiir hiç yoktur. Ama içimde her an kilolarla şiir ağırlanır. Hep şiir tezgâhlayan bir mekanizma vardır içimde. Aman ne de bencildir. Şiir bir tüm olarak hep kendisinde kalsın ister. Ne zaman ki doymuş bir eriyik gibi, şiire doyar ve benim içeriye habire dolduklarımı artık kabul edemez olup, gelenlerin ısrarı karşısında bir yara gibi zonklamaya başlar, o zaman izin verir, bir-iki şiir yazarım. Onun vekili gibi yaşarım...” Bazı insanların zannettiği gibi Cahit Zarifoğlu,halktan kopuk ve içine kapanık bir insan değildir.Yüreği sevgi dolu,sıcak bir yürek dostudur.Şiirini anladığımızda şüphesiz ki onu daha çok sevecek ve kendimize yakın bulacağız.Bu,kadri bilinmemiş,büyüklüğü göz ardı edilmiş aydını ve şâiri ölümünün 18. yılında rahmetle anıyoruz.Bıraktığı boşluğu her geçen gün daha çok hissediyoruz.
Gökyüzü vardı,yeryüzü vardı Ve ikisi arasında sen,dokuyup gidiyordun yalnızlığı Birden farkettin çocukları Kuşları farkettin,dağları farkettin Bir çocuk bir masala takılmış gidiyordu,farkettin Heryerde acı vardı ve bir çiçek sana açıyordu farkettin Eğri bir dünyada doğru bir şarkı farkettin Akşam eve dönerken kucağında açmamış çiçekler olurdu Ve sen sabaha kadar beklerdin onları Çiçek patlarken yüzünde bir gülümseme Cennetteki ırmak,üstümüzdeki rahmet,ellerimizdeki hayret.... Farkettin Biz şimdi bıraktığın dünyadayız birşey değişmedi Bombalar değişmedi Geliyor ve gidiyoruz birşey değişmedi Acz dedin,güzel şeyler söyledin canım Zarifoğlu Seni biraz daha özledik her haziranda '' Bağışlanmamı dilerim ''diyen unutulmaz sesin Dolaşıyor hala her yanımızda Bir değirmenmiş dünya farkettik.
''Kendinden sonra yazmaya başlayan genç Müslüman şairlere, hangi özellikleriyle yol göstermiş olursa olsun, O'ndan sonrakiler, O'nda ders alınacak bir taraf bulacaklardır. Hem şiirin kendine mahsus kaliteleri bakımından, hem Müslüman bir şairin dünya hayatındaki temayülleri bakımından.''
İsmet Özel
''Kuşlar uçarlar uçarlar
İnsanlar vardı sanır
Toprak dünyası döner oysa döner de
Gagalarının önüne getirir yuvalarını onların
Kuyular sularını yükseltir
Çöllerden sızıp gelen geyik ağızlarına
Her nasip için ayrı ayrı
Rahmet şekillenir''
Cahit Zarifoğlu
Pazartesi sabahı kahvaltıyı hazırlarken ve kahvaltı ederken
"Yürekdede ile Padişah" isimli bu radyo tiyatrosunu dinledim.
Misafirperverlik, cömertlik, iyilik, hayırseverlik, şükretmek,
alçak gönüllülük ve tok gözlülük üzerine bir eserdi.
Doğa tasvirleri de çok güzeldi. Keyifle dinledim.
Cahit Zarifoğlu yazmış. Kendisinin şiir dışında farklı türlerde de
eserleri varmış. Bu radyo tiyatrosu vesilesi ile kendisi ve
eserleri hakkında daha fazla bilgi edinmiş oldum. Kendisinin
"Yürekdede ile Padişah" ismini taşıyan kitabında bu hikaye dışında
“Hazreti Süleyman’la Kirpi” ve “Köyümüze Yağdı Karlar” isimli
hikayeleri de yer alıyormuş. Cahit Zarifoğlu bu eseriyle,
1984 yılında, Türkiye Yazarlar Birliği tarafından verilen,
çocuk edebiyatı dalında yılın yazarı ödülünü almış.
Selamlar ben daha ölmedim 125 yaşındayım ağla
– Ateşe hakiki bir çay koyalım,
Kenti unutanlardan olalım.
...dedi/m.
"Bize sözlerimizden çok,yüreğimizden anlayan gerek"
Her şiiri bir başka güzel...Bu aralar 'çölde gizli bezginler'e takılıp kaldım..
•••
“Ve giderek bütün gençleri saran,
Bir gırgır furyası,
Bir gevezelik,
Malayanilik,
Bir seviyesizlik..” | Cahit Zarifoğlu
dedim ya oturuyorum öylece.. İyi ki etrafımda kalbimi tanıyanlar yok... Dedim ya işte bocalıyorum.. Yeniden yaşamaya başlamak kolay mı?
Abdurahman Cahit Zarifoğlu
aaaah zarif adam..
en çok filistine ve çocuklarına yanardın
ben de senin yokluğuna
İsmini çok sık duyuyor, şiirleriyle karşılaşıyor olmama rağmen fazla bir malumatım yoktu bu zarif insan hakkında. Programlarla, etkinliklerle anılıyor bugün. Eserlerini incelerken gözüme bir kitap ilişti ki çocukluğuma götürdü beni.
Yedi Güzel Adam
Bu kitabı okumuş olmama rağmen, Cahit Zarifoğluna ait olduğunu bilmiyordum. Hangimiz Cin Ali'nin müellifini hatırlar ki? Oku deniliyordu, okuyorduk. Güç bela kitaptan bir şey hatrımda kalmış, hiç unutmamışım. Cümle dizilimini anımsayamasamda,
(bu yedi güzel adamdan birinin) Canı sıkılıyordu. Vakit öğlendi ve güneş tepedeydi. Üstelik günlerden de cuma(*) ydı.
Cuma günü öğlen vakti canı sıkılan birini tasvir ediyordu. Sonra o çocuksu can sıkıntısını bir şekilde Cuma Namazına bağlıyordu.
Gerçekten zarif bir pedagoji metodu. Allah rahmet eylesin.
' Ah şu yalnızlık
kemik gibi..
Ne yana dönsen batar..'
KIRK YAŞLARINDAKİ BİR ADAMIN KONUSU
Karşılaşabildikse
Ağzını kullan ve lütfen sor:
- Nasılsın
Cevap veriyorum
- Bulanık
Yıllar
Gerçekler
Birini söyle
Kimden sorsak sevginin saklambaçlarını
Bir böcek bakışı yassı
Göğsümüzün gergefinde
Yıllar yirmi yıl açmış arayı
Mantığı öldüreceksin
Bir sabah
Bir ferman kaleme alarak:
tarihi yıkmalıydık
ırkları ve suçları yakmalıydık
Kalbi alışverişten almalıydık
kırk yaşlarındaki bir adamın konusuna bakmalıydık
...
....
Sultan
Seçkin bir kimse değilim
ismimin baş harfleri acz tutuyor
Bağışlamanı dilerim
Sana zorsa bırak yanayım
Kolaysa esirgeme
Hayat bir boş rüyaymış
Geçen ibadetler özürlü
Eski günahlar dipdiri
Seçkin bir kimse değilim
İsmimin baş harflerinde kimliğim
Bağışlanmamı dilerim
Sana zorsa bırak yanayım
Kolaysa esirgeme
Hayat boş geçti
Geri kalan korkulu
Her adımım dolu olsa
İşe yaramaz katında
Biliyorum
Bağışlanmamı diliyorum
Cahit Zarifoğlu
ıssız bir istasyon vadide
ipince yağmur
istim fener ve çıngırak
herşey hazır
bekliyor bedeviler seni
galileli çobanlar
kurtlar rengeyikleri
boynunda iki hayatın süsleri
ganimetleri
sen yüreklere inmede mâhir
sen seslerin sözlerin prensi.'
Sahip olun!
taşa
demire
aleve
küle bile...
zarif insan, zarif şair..
kardeşim dedim
acılarıma da kardeş olur musun
Zariflik, yoğun bir duygusallık, şuur, teslimiyet, kanaat, gariblik, gönül insanı olmak, adam gibi adam, inanç....... Allah Rahmet eylesin.....
bir sıra gümüş bilezik
küçük küçük halkalar
genç bir kız durdu şavkında
hülya dolu bakışlar
c.z
BÖYLE OL BÖYLE SÖYLE
Doğuyor çocuklar
Türkiyede
Cezairde
Kenyada
Eskimolar ülkesinde
Dünya ne uzun
Ne kısa
Milyarlarca milyarlarca çocuk
Geldi yeryüzüne
Her birinde bir çift göz
Baktılar yer-gök aleme
Şimdi gözler
Eğleşir eşyada
İki kere milyarlarca gözle
Baktılar nehirlere
Yanyana akıp
Karışmayan
Tuzlu suyu tatlı suya
Kuşlara
Dağlarda dolanan kartala
Şurada bir savaş var kan akıyor
Şurada. İki kere müslüman kan
Ve milyarlarca çocuk
Tarih boyunca
Büyüyüp
Avuçladı dünyayı
Giderken
Bıraktılar hep
Doğuyor çocuklar
Çinde
Afganistanda
Türkiyede
Şimşek sabahta yıldız gecede
Doğumlara artık ebeler
Anneler de karışmıyor
Ya bu sonbahar
Dünyanın mevcudu ne
Nereye gitti
Doğup doğup boy atan nağra atanlar
Ne sesleri kaldı
Ne cisimleri
Ah çocuklar çocuklar
İçiniz kararmasın sakın
Açıp
Okuyunca bu şiiri
Şimdi biraz
Baksın dikkatle bana gözleriniz
Ögrenelim şu duayı
Yol boyunca
Beşikten başlayıp
Mezarlara kadar
Önce besmele
En güzel kelime
Allahım
Yol boyunca
Bırakma elimi
Düşerim sonra
Allahım
Niçin halkettinse beni
Kalbime söyle iyice
Engellerden arınsın yolum
Allahım
O güzeller güzeli
Hangi iyilik diledi senden
Dilerim ben de öylelerini
Allahım
Peygamber efendimiz
Hangi şerlerden sığındıysa sana
Upuzak tut benden de onları
Allahım
Yol boyunca
Tarih boyunca
Başıboş bırakma bizi
Böyle olmuş böyle söylemiş... güzel zarif amca. Allah rahmet eylesin.
en sevdiğim şairdi.. erken gitti öte dünyaya.. ne yapalım ki takdir böyleymiş.. Allah rahmet eylesin gani ganil...amin..
seçkin bir kimse değilim
ismimin baş harfleri acz tutuyor...
Gözleri yumuşak yüzü yorgun bileği sert toprak
Sanma ki harp derdinden geçtim
Düşünme ki dökeceğin kanlar hunhar
Derimin altında ne belalar baygın
Bir devlet taşıyorum başımda
Bu ev bana dayanmaz
Çöker kızıllar kuduran inleri dünyanın
Arkadaş
Şimdi yalnız savaş
sesini duyuyorum kendimin\kelimeler kendinden emin degil
yanlis anlasilmisda olabilir
aklim basimda mi degil
Uzak
'İlle gerek mi özlediğimi söylemek
ya da sevdiğimi seni
Hem gelecek günlere bıraktım seni
seninle ölmeyi bir güzel
seninle.'
A.C.Z.
Batıpark'ta otururdu ACZ.
ZARİF BİR YÜREK: CAHİT ZARİFOĞLU
M.NİHAT MALKOÇ
Şâirler yüreklerimizin tercümanıdır.Onlarla görürüz,onlarla düşünür,onlarla hayal ederiz.Bu yürek dostları olmasa nasıl ifade ederdik hislerimizi? ....Dünya onlarla güzel…Kanın ve barut kokusunun gök kubbemizi sardığı bu çağda şâirler az da olsa hayatımıza renk katıyorlar.Bize insanî hislerin ölmediğini haykırıyorlar.Katılaşan yüreklerimizi yumuşatıyorlar.
Hislerimizin soylu tercümanlarından olan Cahit Zarifoğlu’nu bundan 18 yıl evvel kaybettik.1 Temmuz 1940 tarihinde Ankara’da başlayan hayat serüveni 47 yıllık bir ömürden sonra 7 Haziran l987’de İstanbul'da tamamlandı.Bu kısa ömre çok şey sığdırdı O…Dördü şiir, biri hikâye, biri roman, biri deneme, biri günlük, biri tiyatro ve altısı çocuk hikâyesi olmak üzere on beş eser bıraktı bizlere...
Bir elinde birden çok karpuz tutan ender şahsiyetlerden biri olan Cahit Zarifoğlu,edebiyat dünyasında şâir olarak tanıttı kendini.Her ne kadar hikâye,roman,deneme,günlük ve tiyatro türlerinde eserler yazsa da şiirde yoğunlaştı. “İşaret Çocukları” adını taşıyan şiir kitabı onun şiirinin çıkış ve zirve noktasıdır.
O da pek çok şâir gibi Maraşlı’dır.Maraş’ın bu kadar çok ve büyük şâirler çıkarması da ayrı bir merak ve araştırma konusudur.
Onun dört tane şiir kitabı var,demiştik.Bunlar: “İşaret Çocukları (1967) ”, “Yedi Güzel Adam (1973) ”, “Menziller (1977) ”, “Şiirler (1989) ” adlarını taşıyor.
Zor şiirlerdir Cahit Zarifoğlu’nun yazdıkları….Vasat bir okuyucu onu anlamakta hayli zorlanır.Onun için de geniş kitlelere hitap edememiştir.Fakat bu durum onun şiirinin edebî açıdan kıymetini asla düşürmez; aksine artırır.
O,şiirlerinde sürekli bilinçaltını kurcalar durur.Bununla beraber felsefî uzantıları var şiirlerinin…Yazdığı pek çok şiirde gözle görülür bir derinlik mevcuttur.Bazen kelimeleri şifreler…Anahtar rolü oynayan mazmunu bulduktan sonra mânâ,çorap söküğü gibi gelir.Onu ve şiirlerini anlamak için okuyan kişinin belli bir fikri altyapısı olması gerekir.Bu yönüyle onu Behçet Necatigil’e benzetenler de olmuştur.
Aslında Zarifoğlu,şiirlerinde sade bir dil kullanmıştır.Bu yönüyle anlaşılır gözükse de şiirsel derinliği çözme bakımından zordur eserleri…İlk bakışta sıradan gözükür yazdıkları….Fakat her kelimede bir derinlik ve mesaj yükü vardır.Bunu anlamak için köklü bir şiir bilgisi ve felsefi birikim gerekir.Bu demek değildir ki bütün şiirleri böyledir.Vasat okuyucunun vakıf olabileceği şiirleri de vardır.
Onun şiirlerinde ölçü ve kafiye bulamazsınız.Bu boşluğu mânâ derinliğiyle doldurmuştur.Yani kafiyenin ahenginden istifade etmemiştir.Lâkin şiirlerinde zaman zaman bir iç kafiye sezilir.Kelimeleri kullanışı ölçülüdür.Görünürde basit gözükse de yazmaya kalktığınızda zor olduğunu fark ettiğimiz şiirlerdir bunlar….Bu şiirlerin çok uzun zaman dilimlerinde yazıldığı da bir gerçektir.Bazı insanların sandığı gibi bir çırpıda yazılmamıştır bu şiirler….Bir çilenin ve fikir sancısının ürünüdürler.Dostlarıyla ve şiirle ilgili enteresan kanaatleri vardır Zarifoğlu’nun...Bunları kendisinden dinleyelim isterseniz:
“Biri benimle şiirim yüzünden ilgilenirse ve hele beğenirse, çok sıkılırım.Tepeleme bir şâir gibi yaşarım. Ama şiir hayatımda hiç yer almaz. Şiir yazdığımdan habersiz çok samimi arkadaşlarım vardır. Bilmelerini de hiç istemem, zira hemen tavır alırlar. Onlar bu yönde belli bir tavır alınca da benim şâir yaşamımı etkiler. Zira, dostlarım 'halktan' tabir edilen kişilerdir. Esnaf, küçük memur, şoför, balıkçı, küçük muhasebeci, işçi vs. gibi kişiler….
Ben yaşarım. Hareketli, canlı, kıvıl kıvıl yaşarım. Ve hayattan sızlandığım hemen hiç görülmez. Günlük dış hayatımda şiir hiç yoktur. Ama içimde her an kilolarla şiir ağırlanır. Hep şiir tezgâhlayan bir mekanizma vardır içimde. Aman ne de bencildir. Şiir bir tüm olarak hep kendisinde kalsın ister. Ne zaman ki doymuş bir eriyik gibi, şiire doyar ve benim içeriye habire dolduklarımı artık kabul edemez olup, gelenlerin ısrarı karşısında bir yara gibi zonklamaya başlar, o zaman izin verir, bir-iki şiir yazarım. Onun vekili gibi yaşarım...”
Bazı insanların zannettiği gibi Cahit Zarifoğlu,halktan kopuk ve içine kapanık bir insan değildir.Yüreği sevgi dolu,sıcak bir yürek dostudur.Şiirini anladığımızda şüphesiz ki onu daha çok sevecek ve kendimize yakın bulacağız.Bu,kadri bilinmemiş,büyüklüğü göz ardı edilmiş aydını ve şâiri ölümünün 18. yılında rahmetle anıyoruz.Bıraktığı boşluğu her geçen gün daha çok hissediyoruz.
Bir Çiçek Açıyordu Sana
Gökyüzü vardı,yeryüzü vardı
Ve ikisi arasında sen,dokuyup gidiyordun yalnızlığı
Birden farkettin çocukları
Kuşları farkettin,dağları farkettin
Bir çocuk bir masala takılmış gidiyordu,farkettin
Heryerde acı vardı ve bir çiçek sana açıyordu farkettin
Eğri bir dünyada doğru bir şarkı farkettin
Akşam eve dönerken kucağında açmamış çiçekler olurdu
Ve sen sabaha kadar beklerdin onları
Çiçek patlarken yüzünde bir gülümseme
Cennetteki ırmak,üstümüzdeki rahmet,ellerimizdeki hayret....
Farkettin
Biz şimdi bıraktığın dünyadayız birşey değişmedi
Bombalar değişmedi
Geliyor ve gidiyoruz birşey değişmedi
Acz dedin,güzel şeyler söyledin canım Zarifoğlu
Seni biraz daha özledik her haziranda
'' Bağışlanmamı dilerim ''diyen unutulmaz sesin
Dolaşıyor hala her yanımızda
Bir değirmenmiş dünya farkettik.
Mevlana İdris
kimi vakit geldim sana..
ama hüznüm geri döndü...
baktım ki işgal gözlerin...
bilirim aydınlık için karanlık gerekli...
***
Tam şimdi ipe koşan
beni elleriyle alkışlayan
ağrıyan bir gün geliyor..
Eski şairliklerim gitti gözümden
Gayridir başka bir hal kuşanıyorum...