Dünyanın tüm geçmiş zamanlarındaki bilinen en iy tarihi; Çünkü caferilik deyince İmam-ı Cafer Sadık(a.s.) onu,anınca 12 imam,onu söyleyince İmam Hüseyin(a.s.) ve onu deyince kerbala aklıma geliyor. Ve kerbala olayı müsebeti yaşananlar biz insanoğlunun ayrıntılarıyla bildiğimiz en iyi ve en geniş kapsamlı tarihi olarak göze çarpıyor,şöyleki; Geçmişin hiçbir evresinde ki,buna en yakın geçmişlerimizde dahil tam 'anlamıyla'bilğimizi kimse iddaa edemez ta ki, Kerbala olayı hariç tutulana kadar aslında örnekler vererek konuya açıklık getirebilirim ama aslında şöyle biraz düşündüğünüz de sizde anlayacaksınız ki Tarih dediğimiz bilim,tüm geçmiş zamanlar için aslında bir ay tutulmasıdır Yalnızca Kerbala olayı bunların içinde ayın en parlak olduğu, Dolunay zamanına benzer tüm bu gerçeğin tek bir doğrusu var 'Caferilik mezhebi ve Şia inancı' başka hiç kimse 1400 yıl önce ki bir tarihi sanki bugün yaşanıyormuşcasına aktaramadı.Burdaki faktör neydi nasıl oldu da Kerbala vakası Bir babanın kızına söylediği en özel durumu ifade ettiği konuşma bugünümüze kadar geldi.Yada savaş meydanında kaç kafir öldürdüğünün sayısına ve düşmanlarının adının kaydedilmesine kadar günümüze geldi işte zanlımca buna şialık deniyor yani bağlılık......
(Eshabım arasında fitne çıkacaktır. O fitnelere karışanları, Allahü teâlâ benimle olan sohbetlerinin hürmetine af ve mağfiret edecektir. Sonra gelenler ise, bu fitnelere karışan Eshabıma dil uzatarak Cehenneme girecektir.)
CAFERİLİK GÜNÜMÜZ COĞRAFYASINDA YANİ TÜRKİYEDE İSLAMI GERÇEK ANLAMIYLA YAŞIYAN ALEVİ TOPLUMUDUR.İSLAM DİNİ TAMAMEN SEVGİ,SAYGI,HOŞGÖRÜYE DAYANIR.SUNİ KESİMİN TAMAMI OLMAMAK ŞARTIYLA BİR KISMI İÇİN YAZIYORUM BU YAZIMI YOBAZ,GERİCİ,BARBAR,OLDUGUNU SİVASTA MARAŞTA ÇORUMDA YAPTIKLARIYLA ORTAYA ÇIKMIŞTIR BUMU HOŞ GÖRÜ ONLAR İÇİN İNSANLARI İNANÇLARI YÜZÜNDEN DİRİ DİRİ YAKMAK MÜSLÜMANLIKSA BİZ ALEVİ TOPLUMU OLARAK BÖYLE BİR VAHŞETİ HİÇ BİR ZAMAN YAPMADIK YAPANLARIDA AFETMİYORUZ.BU VAHŞET MUAVİYE VE ONUN ÇOCUKLARI YEZİT TARAFINDAN BİN ÜÇYÜZ YILDIR HZ.ALİ'NİN ÇOCUKLARINA YAPILMAKTADIR O ZAMAN YEZİDİN TARAFTARLARI DÜN ÇORUMDA,MARAŞTA EN SON SİVASTA ORTAYA ÇIKMADIMI BUMU MÜSLÜMANLIK ANLAYIŞINIZ SORARIM GERÇEK MÜSLÜMANLARA HZ.MUHAMET'İN TORUNLARINI KATLEDENLER O DÖNEMİN DİN ADAMLARI OLARAK MÜSLÜMANLIGI SAVUNAN İNSANLAR DEYİLMİDİR VE O İNSANLARI SAVUNMAK BUGÜN MÜSLÜMANLIKMI OLDU SİZLER MÜSLÜMAN OLDUNUZ BİZLER UYDURMA BİR MEZHEPMİ ÇIKARDIK MERAK EDİYORUM......
Bu devirde ASLINDAN saptırılan, İmamı Cafer hazretlerinin cemaatine mensup kişilere verilen addır. Şimdi Caferi geçinenler hakkında kendisi kıyamette davacı olacaktır. Bilhassa Azerbaycan ve Türk cumhuriyetlerindeki sünni kardeşlerimize kurulmuş bir tuzaktır. Müslüman uyanık olur, şimdikilere aldanmayınız.
Caferilik, hanefi'ye uyan ama mezhepsiz saf müslüman olduklarını iddia eden kesim tarafından bir tarikat olarak değil mezhep olarak görülür. Taşları vs'si acımayla karışık hoşgörü ile kabul edilir. Bunlarla birlikte caferiliğe (aleviliğe de olduğu gibi) yine en büyük hoşgörüyü eşitçi yaklaşımı ile laiklik verir.
CAFERİLİK Caferilik, Hz. İmam Cafer Sadık (a.s) 'ın mezhebine mensup olmak demek olup, Hz. Resulullah (s.a.a) 'dan sonra İslam camiasının önderliğinin ilki Hz. Ali olan on iki imama ait olduğuna inanan Ehl-i Beyt mektebinin ortak ismidir. Bu mektebe aynı zamanda İsnaaşeriyye, İmamiyye, Şiilik ve Alevilik de denmektedir. Ancak bu mektep, Türkiye'mizde daha çok Alevilik ve Şiilik isimleriyle tanınırken; İran, Irak, Azerbaycan, Lübnan, Bahreyn, Suriye, Afganistan, Arabistan, Pakistan Bengladeş ve Hindistan gibi, aynı inancı paylaşan Ehl-i Beyt dostlarının yoğun olduğu ülkelerde Şiilik ve Caferilik isimleriyle meşhur olmuştur. Burada şunu da vurgulamalıyız ki, bu mektebe Caferi mezhebi denilirken, onun da İslam camiası içerisinde ortaya çıkan Hanefi, Şafii, Maliki, Hambeli Zahiri, Sevri ve diğer İslami mezhepler türünden bir mezhep olduğu anlaşılmamalıdır. Çünkü mezhep, belli bir ilmi kariyer ve şartlara haiz olarak içtihat derecesine ulaşan bir alimin, İslam dini üzerinde ortaya koyduğu yorum ve fetvalar mecmuasına denir. Oysa bu mektep, kendisini müntesip kıldığı İmam-ı Cafer Sadık ve diğer imamları müçtehit olarak kabul etmiyor. Aksine; imamların Allah Teala'nın emri ve Hz. Resulullah'ın açıklaması ile tayin edilen birer ilahi hüccet olduklarına inanır. Dolayısıyla da İmam Cafer Sadık da dahil olmak üzere, on iki imamın din konusunda yaptıkları açıklamaların, onların kendi içtihatları sonucu vardıkları şahsi fetva ve yorumları değil de, bizzat Allah Teala'nın Resul-ü Ekrem'e indirdiği dini öğretinin özü olduğuna inanır. Aslında bu mektebe mezhep ismini veren de bu mektebin kendi mensupları değildir. İslam camiasında her hangi bir müçtehidin fetvalarına uyan diğer İslami fırkalar bu mektebe mezhep ismini yakıştırmışlardır. Onlar, kendi yöntemlerine mezhep ismini verdikleri gibi, bu mektebin öğretilerinin daha çok Hz. İmam Cafer Sadık (a.s) 'dan geldiğini ve diğer imamların böyle bir şansı yakalayamadıklarını görünce, Hz. İmam Cafer Sadık (a.s) 'ın da kendilerinin müntesip olduğu müçtehitlerden biri gibi sıradan bir müçtehit olduğuna inandıklarından, kendi mezheplerine kıyasla bu mektebe de Caferi mezhebi ismini koymuşlardır. Oysa bu mektep, kendisini bir mezhep olarak nitelendirmemektedir. Bu mektep, Hz. İmam Cafer Sadık da dahil olmak üzere ne Hz. Resulullah'tan sonra İslam camiasının önderleri olduğuna inandığı on iki imamın, diğer İslam ulemasının yaptığı gibi, normal ilim tahsil sürecini geçiren müçtehitler olduğuna inanır, ne de on iki imamdan gelen açıklamaların onların İslam dini üzerinde yaptıkları içtihat sonucu vardıkları şahsı yorum ve fetvaları olduğunu kabul eder. Bu mektep, imamlardan gelen açıklamaların Hz. Resulullah'ın açıklamalarının aynısı olduğuna inanır. O halde bu mektep, imamların açıklamalarının İslam dini üzerinde yapılan bir yorum değil, bizzat İslam dininin kendi öğretileri olduğu görüşündedir. Ehl-i Beyt mektebi, diğer İslami mezhepler gibi, rey ve görüşe dayalı olan bir mektep değildir. Ehl-i Beyt mektebi, Hz. Resulullah (s.a.a) ’dan alınan İslam dininin hiçbir yoruma tabi tutulmaksızın sunuluşudur.
BANA GÖRE CAFERİLİK
Dünyanın tüm geçmiş zamanlarındaki bilinen en iy tarihi; Çünkü caferilik deyince İmam-ı Cafer Sadık(a.s.) onu,anınca 12 imam,onu söyleyince İmam Hüseyin(a.s.) ve onu deyince kerbala aklıma geliyor. Ve kerbala olayı müsebeti yaşananlar biz insanoğlunun ayrıntılarıyla bildiğimiz en iyi ve en geniş kapsamlı tarihi olarak göze çarpıyor,şöyleki; Geçmişin hiçbir evresinde ki,buna en yakın geçmişlerimizde dahil tam 'anlamıyla'bilğimizi kimse iddaa edemez ta ki, Kerbala olayı hariç tutulana kadar aslında örnekler vererek konuya açıklık getirebilirim ama aslında şöyle biraz düşündüğünüz de sizde anlayacaksınız ki Tarih dediğimiz bilim,tüm geçmiş zamanlar için aslında bir ay tutulmasıdır Yalnızca Kerbala olayı bunların içinde ayın en parlak olduğu, Dolunay zamanına benzer tüm bu gerçeğin tek bir doğrusu var 'Caferilik mezhebi ve Şia inancı' başka hiç kimse 1400 yıl önce ki bir tarihi sanki bugün yaşanıyormuşcasına aktaramadı.Burdaki faktör neydi nasıl oldu da Kerbala vakası Bir babanın kızına söylediği en özel durumu ifade ettiği konuşma bugünümüze kadar geldi.Yada savaş meydanında kaç kafir öldürdüğünün sayısına ve düşmanlarının adının kaydedilmesine kadar günümüze geldi işte zanlımca buna şialık deniyor yani bağlılık......
Hadisi Şerif:
(Eshabım arasında fitne çıkacaktır. O fitnelere karışanları, Allahü teâlâ benimle olan sohbetlerinin hürmetine af ve mağfiret edecektir. Sonra gelenler ise, bu fitnelere karışan Eshabıma dil uzatarak Cehenneme girecektir.)
CAFERİLİK GÜNÜMÜZ COĞRAFYASINDA YANİ TÜRKİYEDE İSLAMI GERÇEK ANLAMIYLA YAŞIYAN ALEVİ TOPLUMUDUR.İSLAM DİNİ TAMAMEN SEVGİ,SAYGI,HOŞGÖRÜYE DAYANIR.SUNİ KESİMİN TAMAMI OLMAMAK ŞARTIYLA BİR KISMI İÇİN YAZIYORUM BU YAZIMI YOBAZ,GERİCİ,BARBAR,OLDUGUNU SİVASTA MARAŞTA ÇORUMDA YAPTIKLARIYLA ORTAYA ÇIKMIŞTIR BUMU HOŞ GÖRÜ ONLAR İÇİN İNSANLARI İNANÇLARI YÜZÜNDEN DİRİ DİRİ YAKMAK MÜSLÜMANLIKSA BİZ ALEVİ TOPLUMU OLARAK BÖYLE BİR VAHŞETİ HİÇ BİR ZAMAN YAPMADIK YAPANLARIDA AFETMİYORUZ.BU VAHŞET MUAVİYE VE ONUN ÇOCUKLARI YEZİT TARAFINDAN BİN ÜÇYÜZ YILDIR HZ.ALİ'NİN ÇOCUKLARINA YAPILMAKTADIR O ZAMAN YEZİDİN TARAFTARLARI DÜN ÇORUMDA,MARAŞTA EN SON SİVASTA ORTAYA ÇIKMADIMI BUMU MÜSLÜMANLIK ANLAYIŞINIZ SORARIM GERÇEK MÜSLÜMANLARA HZ.MUHAMET'İN TORUNLARINI KATLEDENLER O DÖNEMİN DİN ADAMLARI OLARAK MÜSLÜMANLIGI SAVUNAN İNSANLAR DEYİLMİDİR VE O İNSANLARI SAVUNMAK BUGÜN MÜSLÜMANLIKMI OLDU SİZLER MÜSLÜMAN OLDUNUZ BİZLER UYDURMA BİR MEZHEPMİ ÇIKARDIK MERAK EDİYORUM......
Bu devirde ASLINDAN saptırılan, İmamı Cafer hazretlerinin cemaatine mensup kişilere verilen addır. Şimdi Caferi geçinenler hakkında kendisi kıyamette davacı olacaktır. Bilhassa Azerbaycan ve Türk cumhuriyetlerindeki sünni kardeşlerimize kurulmuş bir tuzaktır. Müslüman uyanık olur, şimdikilere aldanmayınız.
Askerlikteyken söylediğim masum yalanım. (erat banyosuna gitmemek için)
Caferilik şiilik demektir.
Caferiler hanefiye uymaz, Imam Cafer-i Sadik(as) 'a uyarlar. Sunu belirteyim Imam Cafer-i Sadik, Imam Hanife'nin hocasiydi. Yani hanefi'lerin imaminin hocasiydi.
Caferilik, hanefi'ye uyan ama mezhepsiz saf müslüman olduklarını iddia eden kesim tarafından bir tarikat olarak değil mezhep olarak görülür. Taşları vs'si acımayla karışık hoşgörü ile kabul edilir.
Bunlarla birlikte caferiliğe (aleviliğe de olduğu gibi) yine en büyük hoşgörüyü eşitçi yaklaşımı ile laiklik verir.
CAFERİLİK
Caferilik, Hz. İmam Cafer Sadık (a.s) 'ın mezhebine mensup olmak demek olup, Hz. Resulullah (s.a.a) 'dan sonra İslam camiasının önderliğinin ilki Hz. Ali olan on iki imama ait olduğuna inanan Ehl-i Beyt mektebinin ortak ismidir. Bu mektebe aynı zamanda İsnaaşeriyye, İmamiyye, Şiilik ve Alevilik de denmektedir. Ancak bu mektep, Türkiye'mizde daha çok Alevilik ve Şiilik isimleriyle tanınırken; İran, Irak, Azerbaycan, Lübnan, Bahreyn, Suriye, Afganistan, Arabistan, Pakistan Bengladeş ve Hindistan gibi, aynı inancı paylaşan Ehl-i Beyt dostlarının yoğun olduğu ülkelerde Şiilik ve Caferilik isimleriyle meşhur olmuştur.
Burada şunu da vurgulamalıyız ki, bu mektebe Caferi mezhebi denilirken, onun da İslam camiası içerisinde ortaya çıkan Hanefi, Şafii, Maliki, Hambeli Zahiri, Sevri ve diğer İslami mezhepler türünden bir mezhep olduğu anlaşılmamalıdır. Çünkü mezhep, belli bir ilmi kariyer ve şartlara haiz olarak içtihat derecesine ulaşan bir alimin, İslam dini üzerinde ortaya koyduğu yorum ve fetvalar mecmuasına denir. Oysa bu mektep, kendisini müntesip kıldığı İmam-ı Cafer Sadık ve diğer imamları müçtehit olarak kabul etmiyor. Aksine; imamların Allah Teala'nın emri ve Hz. Resulullah'ın açıklaması ile tayin edilen birer ilahi hüccet olduklarına inanır. Dolayısıyla da İmam Cafer Sadık da dahil olmak üzere, on iki imamın din konusunda yaptıkları açıklamaların, onların kendi içtihatları sonucu vardıkları şahsi fetva ve yorumları değil de, bizzat Allah Teala'nın Resul-ü Ekrem'e indirdiği dini öğretinin özü olduğuna inanır.
Aslında bu mektebe mezhep ismini veren de bu mektebin kendi mensupları değildir. İslam camiasında her hangi bir müçtehidin fetvalarına uyan diğer İslami fırkalar bu mektebe mezhep ismini yakıştırmışlardır. Onlar, kendi yöntemlerine mezhep ismini verdikleri gibi, bu mektebin öğretilerinin daha çok Hz. İmam Cafer Sadık (a.s) 'dan geldiğini ve diğer imamların böyle bir şansı yakalayamadıklarını görünce, Hz. İmam Cafer Sadık (a.s) 'ın da kendilerinin müntesip olduğu müçtehitlerden biri gibi sıradan bir müçtehit olduğuna inandıklarından, kendi mezheplerine kıyasla bu mektebe de Caferi mezhebi ismini koymuşlardır. Oysa bu mektep, kendisini bir mezhep olarak nitelendirmemektedir.
Bu mektep, Hz. İmam Cafer Sadık da dahil olmak üzere ne Hz. Resulullah'tan sonra İslam camiasının önderleri olduğuna inandığı on iki imamın, diğer İslam ulemasının yaptığı gibi, normal ilim tahsil sürecini geçiren müçtehitler olduğuna inanır, ne de on iki imamdan gelen açıklamaların onların İslam dini üzerinde yaptıkları içtihat sonucu vardıkları şahsı yorum ve fetvaları olduğunu kabul eder. Bu mektep, imamlardan gelen açıklamaların Hz. Resulullah'ın açıklamalarının aynısı olduğuna inanır. O halde bu mektep, imamların açıklamalarının İslam dini üzerinde yapılan bir yorum değil, bizzat İslam dininin kendi öğretileri olduğu görüşündedir.
Ehl-i Beyt mektebi, diğer İslami mezhepler gibi, rey ve görüşe dayalı olan bir mektep değildir. Ehl-i Beyt mektebi, Hz. Resulullah (s.a.a) ’dan alınan İslam dininin hiçbir yoruma tabi tutulmaksızın sunuluşudur.
Bazı mensupları tarafından 5. İslam mezhebi olarak kabul edilir.