Bizde hiçbir zaman burjuva sınıfı oluşmadı. Onun yerini aydınlar sınıfı aldı. Devlet bu ülkede bir toprak ağası, bir fabrikatör gibi davrandı. Milli varlıklar devletin elinde toplanmıştı. Devletin memurlarıda devletten aldıkları gücü kullanarak, işçi sınıfının karşında burjuva gibi bir sınıf oluşturdu. Erdoğan hükümeti devletin elinde bulunmaması gereken varlıkları özelleştirince, aydınlar sınıfı gücünü kaybetmeye başlayınca, Anadolu'da yeni bir burjuva sınıfı oluşmaya başlıyor. Bu demokrasinin bizim ülkemizde yeşermeye dal budak salmaya başlaması için iyi bir ortam...
Burjuva, köylü, işçi ya da soylu sınıfına dahil olmayıp, sosyal statüsünü ve gücünü, eğitiminden, işveren konumundan ve zenginliğinden alan kentli kişi. Bu kimselerin oluşturduğu sosyal sınıfa burjuvazi denir. Bu kavram Karl Marx ve Friedrich Engels tarafından yazılan Komünist Manifesto'da 'kapitalist orta sınıf' anlamında kullanılmıştır. Zaman zaman eleştirel olarak materyalist ve sığ, tipik orta sınıf kimse anlamında kullanılır.
Kökenbilim
Burjuva sözcüğü Türkçe'ye Fransızca'dan geçmiştir. Orta Çağ'da Avrupa'da kentler surlarla çevrilirdi. Köylüler çoğunlukla surların dışındaki çiftliklerde yaşarlardı. Burjuva kelimesinin kökeni Latince burgus (kale burcu) sözcüğünden kaynaklanır.
Marksizm'de burjuvazi
Marksist terminolojide, kapitalist sistemde üretim araçlarına sahip olup, emekçilerin artı-değerine el koyan sınıf olarak kullanılır.
İngiltere'de başlayan Sanayi Devrimi'nin ardından, burjuvalarla, işçi ve köylü sınıfı çatışmaya başlamıştır. Bunda makinaların ve fabrikaların artması, önemli rol oynamıştır. Burjuva ile işçi ve köylü sınıfı arasındaki mücadelenin nedenleri, hak ve inisiyatifler ile yönetimde söz sahibi olma iddialarıdır.
burjuva kent soylularına denir. şehirlerde yaşayan zenginlerdir kendi gücünü sermayeden alan kendi sınıfından olmayanları bilgisiz,kültürsüz,cahil gören toplum gerçeklerinden uzak duran toplumun çıkarlarını kendi çıkarları doğrultusunda kullanan kişi ve kişilerdir. burjuva kelimesi kürtçe de bajari kent şehir anlamında kullanılan bir kelimedir.
Bir Tatar-Türk'ü olan Yusuf Akçura Rusya'da zengin ve seçkin bir ailenin çocuğu olarak hayata başlamış, daha sonra ise hayatına Osmanlı ile Rusya arasında ve bu iki ülkenin muhakemesini sürekli olarak zihnindeyapan bir insan olarak devam ettirmiştir. O, Çarlık Rusyasında var olan Burjuva anlayışının Osmanlıda olmayışının, Osmanlı için çok büyük bir kayıp olduğunu görmüştür. Bu durumu çok veciz olarak '...Bir toplum köylü ve askerden oluşamaz, muhakkak ki bir burjuva sınıfının olması gerekir.' şeklinde ifade etmiştir. O, Türk toplumundaki milli şuurun gelişmesini milli burjuvazinin (girişimcilerin) varlığında görmekteydi. Akçura, Çarlık Rusyasındaki iktisadi ve sosyal gelişmişliğin temelinde yatan esas öğenin Rus Burjuvazisi olduğunu ifade etmiştir. Osmanlı'nın fikri ve iktisadi sıkıntısının tek çözümü olarak da bir yerli burjuva sınıfının oluşturulması gereğinde görüyordu.
Bu ülkenin onlarca televizyon kanalında yayınlanan dizilerin,toplumun gerçekliğine denk düşen bie ambiyansı va mı? Burjuvazi kendi yaşam tarzını-yozluğunu,çağdaş bir tarzmış gibi topluka empoze ettikçe,surekli sakat döğan bireylerle şekilleniyor bu ülke.Bu ülkenin halkı, televizyonda gördüğü,imrenilmesi sağlanmış'ambalaj kültüre' ulaşmaya çalıştıkça,tarihten gelen bütün değerlerini bir çırpıda gözden çıkarıyor.Kendisi yerine,başkalaşım geçiren tuhaf bir canlıya dönüşüyor.Merhamet,vicdan,erdem yerine acımasız bır varlığa dönüşüyor.İçine girmeye çalıştığı anaforun onu yok edeceğini bilmiyor.Işıklı ekranlarda sunulan hayatı,koca bir 'hiç'likle onu yutacağını düşünemiyor.
Fransız(1789) devrimi bir burjuva devrimidir.(Şehirli) . 1917 Rus devrimiyse işçi(Proletaya) devrimidir. Mao'nun çin'de yaptığı devrim ise köylü devrimidir.Cumhuriyet devrimi de burjuva devrimidir.
Zaten bu ülkede burjuvanın el atmadığı bir şey yokki hem feodal kalmışlar hemde özenticiler ve geriler cahiller bu nedenle burjuvayı hizayagetirecek ve onun bu haksız kazncını önleyecek oln anlayışı sosoyalizm'dir
Sermayenin egemen olduğu düzende, üretim araçlarını ellerinde bulunduranlarla çıkarları bunlarla özdeş olanların oluşturduğu toplumsal sınıf; kentsoylu (Türk Dil Kurumu Sözlüğü) . Burjuvazi, kapitalist toplumun egemen sınıfıdır. Bu toplum düzeninde, baskı altında tutulup sömürülen diğer temel sınıf, işçi sınıfıdır. İşçinin işgücünden başka satacak hiçbir şeyi olmamasına karşın burjuvazi, üretim araçlarının, üretim aletlerinin, fabrikaların, toprak zenginliklerinin sahibidir. Burjuvazinin gelişimini, ücretli emekten kaynaklı sömürü sağlar. Bu nedenle toplumsal bir sınıf olan işçi sınıfının çıkarları ile diğer toplumsal sınıf burjuvazinin sınıfsal çıkarları birbiriyle çelişen uzlaşmazlığı içerir. Marksist-Leninist ideolojiye göre bu çelişkiler, burjuvazinin sınıfsal işlevine proletarya tarafından son verilerek proletaryanın kendi iktidarını kurmasına değin sürdürülecek olan sınıf mücadelesinin niteliğini belirler. Marksizm, toplumsal uzlaşmazlıkları, karşıt sınıfların sınıfsal ilişkilerdeki sınıfsal çıkarlarının belirlediğini ortaya koyarken uzlaşmazlıkların aynı zamanda karşıt sınıfların bir diğerine karşıt çıkarlarıyla sıkı sıkıya bağlantısını belirler. Karşılıklı etki, çelişkinin içinde gelişme sağlar ve çelişkinin çözümünü zorunlu kılacak çatışmaların doğmasına yol açar. Feodal üretim biçimi içerisinde feodal beylerle burjuvazi arasındaki çelişkinin yol açtığı çatışmadan yükselen sınıf olan burjuvazi galip olarak çıkmış ve egemenliğini kurmuştur. Burjuvazi ile proletarya arasındaki, bir başka söylemle emek-sermaye çelişkisinin sonunda gelişen çatışmalardan da galip çıkacak sınıf, yükselen sınıf olarak mutlaka proletarya olacaktır. Böylece üretim araçları üzerindeki özel mülkiyeti sona erdirecek ve sosyalist üretim biçimine geçilecek ve sömürüye son verilecektir.. Burjuva, Fransızca bourg, kasaba sözcüğünden türetilmiş. Burjuva, Avrupa’da feodalizmin ileri aşamasında ortaya çıkıyor. Bu aşamada, kentlerde tüccarlarla birlikte, yerleşik ve zanaatla geçimini sağlayan grupların oluşumu hızlanıyor. Bu dönem, hemen tüm kentlerde, feodal beylerin ve kilisenin ekonomik ve hukuksal egemenliğinden kurtulmanın başlangıcı sayılıyor. Bu dönemde burjuvazi, feodal bey ve köylülüğün dışında bir orta sınıftır; ticaret, başlıca sermaye birikimi aracıdır.
”Feodal beylerin ve kilisenin ekonomik ve hukuksal egemenliğinden kurtulmak için verilen mücadele, zaman zaman kanlı ayaklanmalara da dönüştü. Sonuçta, başta kent arazilerinin tamamı feodal toprak sahiplerinin egemenlik alanı dışına çıkarken aynı zamanda kentler yeni sınıfın belirlediği kurallarla yönetilmeye başladı. “Kentli olmak, özgür olmaktır.” deyişi bu döneme aittir. Artık, feodal toplum düzeni çözülmeye başlamıştır. Feodal toplum içinde gözlenen, bir yeni toplumsal düzenin yeşerdiğidir. Yeni toplumsal düzen, kapitalizm adıyla anılacaktır. 17. yüzyıldan itibaren burjuvazi ile soylular arasındaki fark hukuki, statü farkı olmaktan çıkmaya başlamıştır. Temel ayrılığın içinde ekonomik, ideolojik ve kültürel öğelerden oluşan bütünlük söz konusudur. Tasarruf, kar güdüsü ve bireysel kazancın yükseltilmesinin hedeflenmesi, burjuva dünyasında temel erdemler olarak belirlendi. Feodal toplumun bir döneminde “varlıklı kentli” olarak tanımlanan burjuvazi, giderek toplumsal sınıf kavramları içinde yer almaya başladı. Feodalizmin çözülmesi, var olan bütün birikimlerin ticari, sınai ve mali sermayeye dönüşmesini sağladı. Bununla birlikte sermaye sahiplerinin toprak kiralaması, köylülüğün iç farklılaşması gibi etkenler feodal beylerde de dönüşümleri gerçekleştirdi.Böylece tarım burjuvazisi gelişerek oluştu. Emek-sermaye ilişkisinin tam olarak işlemeye başlaması, sanayi devrimi sonrasına denk düşüyor. Bu dönemden itibaren burjuvazi, kapitalist üretim biçiminin egemen sınıfı olarak toplumdaki yerini aldı. Egemen sınıf, süreçte burjuva demokrat devrimleri yoluyla, düzen işleyişinin üst yapılarını da çıkarlarına uygun olarak oluşturdu. Feodal beyler karşısında, eşitliği kendi sınıfı için isterken özgürlük talebi, köylülüğü topraktan kopararak mülksüzleştirmek ve bu yolla emek gücünün serbestleşmesini sağlamak içindi. İktidara giden yolda hem köylülüğü hem de işçileri yanına almayı başardı. Burjuva demokratik devrimler aracılığıyla iktidarın ele geçirilip pekiştirilmesinin ardından ilericiliğinin simgeleri olan eşitlik ve özgürlük kavramları rafa kaldırıldı. Çünkü egemen sınıfın eşiti olmayacağı gibi, üretim araçlarından yoksun bulunanların özgürlüğe de ihtiyacı yoktu. Böylece yükselen sınıf olmaktan çıkan burjuvazi, ilerici olma niteliğini de yitirmiş oldu. Artık yükselen sınıf proletaryadır ve ilericilik onun niteliğidir. Kapitalizmin belirli aşamasında burjuva sınıfı içinde tarım, ticaret, sanayi ve mali alanlar ayrışımları dışında başka oluşumlar da gerçekleşmiştir. Bunların en önemlisi, üretim işlevinin tamamen dışında kalan kesimdir. Bunlar, finans kapitalistleridir ve üretim süreci dışında üretimin ve sömürünün yönetimini sağlamaktadır. Bu işleyişin içerisinde uzman yöneticiler, müdürler, büyük burjuvazi adına işleri yürütürler. İşleyiş içinde finans oligarşisi ile devletle bütünleşmiş tekelci kapitalizmin işbirliği sürdürülür.
Dahası kapitalist toplumun hiyerarşik yapısında yer alan bu ana sınıf ve tabakaları şöyle şekillendirebiliriz:
Üst tabaka: Burjuvazi, burjuvalaşmış mülk sahipleri ve büyük toprak sahipleri.
Orta tabaka: Şehir ve kır küçük burjuvazisi, aydınlar ve memurların büyük bir kesimi statü olarak orta tabakaya mensup olsalar da yaşam koşulları itibarıyla bugün artik alt tabakadan sayılmalıdırlar.
Alt tabaka: şehir ve kır proletaryası, yoksul köylülük yada yarı-proleteraler
Bu katmanlari genişlemesine ve derinlemesine tasnifleme vasıtasıyla da gösterebiliriz. Buna gelmeden önce burjuvazinin temel özellikleri hakkinda kısa bilgi verelim.
Burjuvazinin kendi içinde farklılaşmasında ve onun belli sosyal tabakalarının oluşmasında bağlayıcı olan iki özellik vardir:
a- Sermayenin hacmi,
b- Kullanılan yabanci işgücünün sayısı ve hacmi.
Bu iki özellige dayanarak burjuvazinin çeşitli katmanlarını tespit etmek mümkündür. Ne var ki; bu iki özellik ülkeden ülkeye farkli boyutları içerebilir. Örneğin Türkiye gibi bir ülkede büyük burjuvazi olarak nitelendirilenler, Fransa'da ya da Almanya'da orta burjuvazi olarak görulebilirler. Bunun için, hangi işletmelerin ve dolayisiyla sahiplerinin, örneğin orta veya buyük burjuvaziden sayılacağı sorunu, somut durumun somut tahliline ve böylellikle sözkonusu ülkede kapitalizmim gelişme seviyesine ve bu gelişme seviyesinde işletmelin yerine –örneğin üretimdeki paylarına- bakılarak açığa kavuşrulabilir.Marks, Engels ve Lenin burjuvazinin yukarda belirtilen sosyal tabakalrına ayrışımının; belli başlı iki kıstasından hareket ederek üç ana gruba ayrımışlardır;
a- Büyük burjuvazi
b- Orta burjuvazi,
c- Küçük burjuvazi
Burjuvazi de, ekononomideki faaliyetinin cinsine bağlı olarak sehir ve kır burjuvazisi olarak ayrışır. Burjuvaziyi, bu genişlemesine tasnifinin yanısıra derinlemesine tasnif edebiliriz. Bu tasnife göre burjuvazi; Mali,sanayi inşaat, ulaşım, transport, tiicaret; hizmetler(otel,lokanta vb. alanlarda) burjuvazi olarak ayrıştırılır.
Aynı şekilde kır burjuvaziside kendi arasında sosyal katmanlarına ayrışır.
Kırsal alanda/tarimda kapitalist işletmeciliğin iki formu vardır. Bunlardan birisi köy tipi işletmecilik, ikincisi de çiftlik tipi kapitalist işletmeciliktir.
Köy tipi işletmecilik: Bu fodalizmden kapitalizme geçen bütün ülkelerde gelişme göstermiştir. Kirsal halk:: birimleri temelinde kümeleşme]: köy tipi tarım işletmeciliği. Kendi içinde farklılıklar gösterir. Bu farklılık kır sosyal katmanlarını ifade eder.
a- Zengin köylülük/kır burjuvazisi
b-Büyük tarım işletmeleri-büyük toprak sahipleri toprak
Zengin köylülüğün özelliği şöyledir:
Zengin köylüler normal olarak birden birden fazal işçi çalıştıran ve 'köylü' ile sadece
düşük kültür seviyesi, yaşam tarzi ve işletmesinde bizzat fiziki çalışmasıyla bağı olan tarımdaki
kapitalist işletmecileridir. Ve politik olarak gerici ve tutucu bir konumda yer alırlar.
Büyük tarım işletmeleri ve bu işletmelerin sahibi kapitalistler; zengin köylüler gibi
çalışmazlar. Sahibi oldukları toprak ve diğer araçlarıyla ücretli işçi çalıştırırlar.
Çiftlik tipi işletmecilik: Bu tip işletmecilik kapitalist temelde işletmeciliktir.
Çiftlik sahibi her zaman ve sadece kendi mülkiyetindeki toprakda üretim yapmaz. Bu tipten burjuvazi. Toprak kiralayarak tarım yaptigi gibi, gelirini sanayide olduğu gibi tarımda da gene belirleyici özelliklerin dışında küçük, orta ve büyük tarım işletmesi ayrımı somut durumun somut tahliline bağlıdır. Örneğin, gelişmiş kapitalist bir ülkede küçük tarım kapitalisti, kapitalizmin nispeten geri gelişmiş olduğu bir ülkede pekala orta kapitalist olarak değerlendirilebilir. Her halükarda, ister köy tipinden. isterse de çiftlik tipinden olsun tarımsal/kırsal burjuvazi/kapitalist küçük-orta ve büyük olarak tasnife ayrılır.
Somut durumun belirlediği bu kıstas farklılığını bir yana bırakırsak,burjuva sınıfın kendi içinde katmanları şöyle özetlenebilir:
Burjuva/kapitalist sınıf;
Üst tabaka: Tekelci burjuvazi,mali burjuvazi, devlet tekelleri. Büyük ticari şirketler, bankalar.
Büyük mülk sahipleri, büyük tarım kapitalistleir,büyük toptancılar,
Orta tabaka: Orta burjuvazi,orta işleletmeler, zengin köylülük.
Alt tabaka: orta köylülük, bir kaç işçi çalıştıran işletmeler, zengin köylülüğün alt kesimi
Burjuvazinin sayısal olarak nüfus içindeki payı her cüzi bir miktara tekabül eder.
Bu cuzilik faal nüfusla oranlansa da aynidir. Örneğin burjuvazinin faal nüfus icindeki Payı ABD'de %2.3; Alman-İngiltere'de %2; Fransa'da 4.8; İtalyada 2 ve Japonya'da da 1.9'du.Türkiye soomutunda tam bir ayrım yapmak zor olsada veriler Türkiye'de toplam işveren sayııs ve bunun toplam faal nufun içindeki yeri 1.3.-
Elbette bazı verilere bakarak Türkiye'de kapitalizmin Fransa ve Almanya'daki gibi gelişmiş olduğu sonucuna varamayız. Ülkemizde kapitalizmin bir özelliğide kendi çapında da olsa işbirlikçi tekellleşmenin büyük boyutlarda olması ve bunun yanısıra yaygın bir özel mülkiyet ilişkisinin varlığıdır.
Şüphesiz bazı veriler yukaridaki veriler Türkiye'de işveren konumunda o olanların sayısal olarak ne nedenli önemsiz olduğunu göstermektedir. Bu verilere bir takım yüksek kademe yöneticileri,şefleir, üst bürokratlarıda katarsak, büyük burjuvazinin çalışan nufus içindeki yaklaşık ağırlığının 2.4 olduğu görüyoruz.Yani yüzde 2.4 kesim yüzde 97’nin ürettikleri ve yarattıklarını sömürmekte ve devletin gücüne dayarak egemenliğini sürdürmektedir.
Burjuva: Devletin ekonomisinin iyi olması ve iyiye gitmesi için Devlet vatandaşlarına özel imtiyazlar tanır. Bu imtiyazlardan yararlanarak üretim araçlarına sahip olan ve bu üretim araçları sayesinde kişilere iş veren çalıştıran bu imtiyazlardan yaralanma sonucunda kendisinin yaşamı işçi sınıfına baka daha iyi olan, hatta bazan aşırı derecede zengin olan Toplum içindeki üstünlüğünü ve gücünü devletin sağladığı ayrıcalıktan dolayı iş veren olmasından ve zenginliğinden alan. Üretim araçlarına sahip olan ve bu üretim araçlarını elinde bulunduran kişilere Burjuva denir.
feodallerin topraklarını sattıktan sonraki durumları.. 'her insan burjuvadır her burjuva insandır' gibi bir mottoyla hümanizmasını bayraklaştıran dünyayı değiştirme gücünü tekelinde bulundurma zannına kapılmış ekalliyet..
aklıma ilk mustafa yıldızdoğanın mektup adlı şiiri geldi. ben zengin babaları sayesinde lüks arabalarla gündelik sevgili değiştirenlere kızıyorum, kızdığım gibide acıyorum. banane diyemiyorum işte takıyorum kafama bölüyorum uykularımı. Çünkü bu gençlik bizim biiziiim. bilmiyorum alakası varmı ama...
getto, avam, varoş, burjuva, md.yadan çok bilinçliden duyduğumuz laflar ben bilmiyorum.
korku stefan zweig,in kitabında geçen burjuva kelimesi ,burjuva dünyası olğan üstü yer demektir
Paranın gücüyle insan ezmek
Bizde hiçbir zaman burjuva sınıfı oluşmadı. Onun yerini aydınlar sınıfı aldı. Devlet bu ülkede bir toprak ağası, bir fabrikatör gibi davrandı. Milli varlıklar devletin elinde toplanmıştı. Devletin memurlarıda devletten aldıkları gücü kullanarak, işçi sınıfının karşında burjuva gibi bir sınıf oluşturdu. Erdoğan hükümeti devletin elinde bulunmaması gereken varlıkları özelleştirince, aydınlar sınıfı gücünü kaybetmeye başlayınca, Anadolu'da yeni bir burjuva sınıfı oluşmaya başlıyor. Bu demokrasinin bizim ülkemizde yeşermeye dal budak salmaya başlaması için iyi bir ortam...
....kentleşmiş köylülere verilen addır...
...özentisi boldur bizde...taklitlerinden sakınınız...can sıkıcıdırlar...
Ali AĞAOĞLU :)
Burjuva Nedir / Burjuva Hakkında / Burjuva
Burjuva, köylü, işçi ya da soylu sınıfına dahil olmayıp, sosyal statüsünü ve gücünü, eğitiminden, işveren konumundan ve zenginliğinden alan kentli kişi. Bu kimselerin oluşturduğu sosyal sınıfa burjuvazi denir. Bu kavram Karl Marx ve Friedrich Engels tarafından yazılan Komünist Manifesto'da 'kapitalist orta sınıf' anlamında kullanılmıştır. Zaman zaman eleştirel olarak materyalist ve sığ, tipik orta sınıf kimse anlamında kullanılır.
Kökenbilim
Burjuva sözcüğü Türkçe'ye Fransızca'dan geçmiştir. Orta Çağ'da Avrupa'da kentler surlarla çevrilirdi. Köylüler çoğunlukla surların dışındaki çiftliklerde yaşarlardı. Burjuva kelimesinin kökeni Latince burgus (kale burcu) sözcüğünden kaynaklanır.
Marksizm'de burjuvazi
Marksist terminolojide, kapitalist sistemde üretim araçlarına sahip olup, emekçilerin artı-değerine el koyan sınıf olarak kullanılır.
İngiltere'de başlayan Sanayi Devrimi'nin ardından, burjuvalarla, işçi ve köylü sınıfı çatışmaya başlamıştır. Bunda makinaların ve fabrikaların artması, önemli rol oynamıştır. Burjuva ile işçi ve köylü sınıfı arasındaki mücadelenin nedenleri, hak ve inisiyatifler ile yönetimde söz sahibi olma iddialarıdır.
Burjuvalar bugün kafir diye yakıp,
suçlu diye cezalandırdıkları insanlar için
ertesi gün anıtlar dikerler.'
burjuva kent soylularına denir. şehirlerde yaşayan zenginlerdir kendi gücünü sermayeden alan kendi sınıfından olmayanları bilgisiz,kültürsüz,cahil gören toplum gerçeklerinden uzak duran toplumun çıkarlarını kendi çıkarları doğrultusunda kullanan kişi ve kişilerdir. burjuva kelimesi kürtçe de bajari kent şehir anlamında kullanılan bir kelimedir.
sehirli.
Bir Tatar-Türk'ü olan Yusuf Akçura Rusya'da zengin ve seçkin bir ailenin çocuğu olarak hayata başlamış, daha sonra ise hayatına Osmanlı ile Rusya arasında ve bu iki ülkenin muhakemesini sürekli olarak zihnindeyapan bir insan olarak devam ettirmiştir. O, Çarlık Rusyasında var olan Burjuva anlayışının Osmanlıda olmayışının, Osmanlı için çok büyük bir kayıp olduğunu görmüştür. Bu durumu çok veciz olarak '...Bir toplum köylü ve askerden oluşamaz, muhakkak ki bir burjuva sınıfının olması gerekir.' şeklinde ifade etmiştir. O, Türk toplumundaki milli şuurun gelişmesini milli burjuvazinin (girişimcilerin) varlığında görmekteydi. Akçura, Çarlık Rusyasındaki iktisadi ve sosyal gelişmişliğin temelinde yatan esas öğenin Rus Burjuvazisi olduğunu ifade etmiştir. Osmanlı'nın fikri ve iktisadi sıkıntısının tek çözümü olarak da bir yerli burjuva sınıfının oluşturulması gereğinde görüyordu.
Bu ülkenin onlarca televizyon kanalında yayınlanan dizilerin,toplumun gerçekliğine denk düşen bie ambiyansı va mı? Burjuvazi kendi yaşam tarzını-yozluğunu,çağdaş bir tarzmış gibi topluka empoze ettikçe,surekli sakat döğan bireylerle şekilleniyor bu ülke.Bu ülkenin halkı, televizyonda gördüğü,imrenilmesi sağlanmış'ambalaj kültüre' ulaşmaya çalıştıkça,tarihten gelen bütün değerlerini bir çırpıda gözden çıkarıyor.Kendisi yerine,başkalaşım geçiren tuhaf bir canlıya dönüşüyor.Merhamet,vicdan,erdem yerine acımasız bır varlığa dönüşüyor.İçine girmeye çalıştığı anaforun onu yok edeceğini bilmiyor.Işıklı ekranlarda sunulan hayatı,koca bir 'hiç'likle onu yutacağını düşünemiyor.
Dünyayı bir ‘tasarım’ olarak görüp onu kendi idealleri için yeniden var eden, daima projeler üreten, dinamik ve maceraperest bir sınıf…
Sermayesi tek gücü olan, halktan kopuk yaşayan kişi.
Orta sınıftan olan, şehir soylu kimse..
Komprador Burjuvazi:Dışa bağımlı,yabancı ortaklı montaj üretim yapan iş adamları..
Fransız(1789) devrimi bir burjuva devrimidir.(Şehirli) . 1917 Rus devrimiyse işçi(Proletaya) devrimidir. Mao'nun çin'de yaptığı devrim ise köylü devrimidir.Cumhuriyet devrimi de burjuva devrimidir.
Halk diline burcuvaa olarak geçen kentli eğitimli, zengin iş güç sahibi kimseler...
Potansiyel Cehape oyverenleri olarakda bilinirler...
ZENGİNLER
Zaten bu ülkede burjuvanın el atmadığı bir şey yokki hem feodal kalmışlar hemde özenticiler ve geriler cahiller bu nedenle burjuvayı hizayagetirecek ve onun bu haksız kazncını önleyecek oln anlayışı sosoyalizm'dir
fransız menşeli bir kelimedir. eğitim zenginlik ve iş veren imgeleriyle diğer sınıflardan ayrılan kişilerdir.
Sermayenin egemen olduğu düzende, üretim araçlarını ellerinde bulunduranlarla çıkarları bunlarla özdeş olanların oluşturduğu toplumsal sınıf; kentsoylu (Türk Dil Kurumu Sözlüğü) .
Burjuvazi, kapitalist toplumun egemen sınıfıdır. Bu toplum düzeninde, baskı altında tutulup sömürülen diğer temel sınıf, işçi sınıfıdır. İşçinin işgücünden başka satacak hiçbir şeyi olmamasına karşın burjuvazi, üretim araçlarının, üretim aletlerinin, fabrikaların, toprak zenginliklerinin sahibidir. Burjuvazinin gelişimini, ücretli emekten kaynaklı sömürü sağlar. Bu nedenle toplumsal bir sınıf olan işçi sınıfının çıkarları ile diğer toplumsal sınıf burjuvazinin sınıfsal çıkarları birbiriyle çelişen uzlaşmazlığı içerir. Marksist-Leninist ideolojiye göre bu çelişkiler, burjuvazinin sınıfsal işlevine proletarya tarafından son verilerek proletaryanın kendi iktidarını kurmasına değin sürdürülecek olan sınıf mücadelesinin niteliğini belirler.
Marksizm, toplumsal uzlaşmazlıkları, karşıt sınıfların sınıfsal ilişkilerdeki sınıfsal çıkarlarının belirlediğini ortaya koyarken uzlaşmazlıkların aynı zamanda karşıt sınıfların bir diğerine karşıt çıkarlarıyla sıkı sıkıya bağlantısını belirler. Karşılıklı etki, çelişkinin içinde gelişme sağlar ve çelişkinin çözümünü zorunlu kılacak çatışmaların doğmasına yol açar. Feodal üretim biçimi içerisinde feodal beylerle burjuvazi arasındaki çelişkinin yol açtığı çatışmadan yükselen sınıf olan burjuvazi galip olarak çıkmış ve egemenliğini kurmuştur. Burjuvazi ile proletarya arasındaki, bir başka söylemle emek-sermaye çelişkisinin sonunda gelişen çatışmalardan da galip çıkacak sınıf, yükselen sınıf olarak mutlaka proletarya olacaktır. Böylece üretim araçları üzerindeki özel mülkiyeti sona erdirecek ve sosyalist üretim biçimine geçilecek ve sömürüye son verilecektir..
Burjuva, Fransızca bourg, kasaba sözcüğünden türetilmiş. Burjuva, Avrupa’da feodalizmin ileri aşamasında ortaya çıkıyor. Bu aşamada, kentlerde tüccarlarla birlikte, yerleşik ve zanaatla geçimini sağlayan grupların oluşumu hızlanıyor. Bu dönem, hemen tüm kentlerde, feodal beylerin ve kilisenin ekonomik ve hukuksal egemenliğinden kurtulmanın başlangıcı sayılıyor. Bu dönemde burjuvazi, feodal bey ve köylülüğün dışında bir orta sınıftır; ticaret, başlıca sermaye birikimi aracıdır.
”Feodal beylerin ve kilisenin ekonomik ve hukuksal egemenliğinden kurtulmak için verilen mücadele, zaman zaman kanlı ayaklanmalara da dönüştü. Sonuçta, başta kent arazilerinin tamamı feodal toprak sahiplerinin egemenlik alanı dışına çıkarken aynı zamanda kentler yeni sınıfın belirlediği kurallarla yönetilmeye başladı. “Kentli olmak, özgür olmaktır.” deyişi bu döneme aittir.
Artık, feodal toplum düzeni çözülmeye başlamıştır. Feodal toplum içinde gözlenen, bir yeni toplumsal düzenin yeşerdiğidir. Yeni toplumsal düzen, kapitalizm adıyla anılacaktır. 17. yüzyıldan itibaren burjuvazi ile soylular arasındaki fark hukuki, statü farkı olmaktan çıkmaya başlamıştır. Temel ayrılığın içinde ekonomik, ideolojik ve kültürel öğelerden oluşan bütünlük söz konusudur. Tasarruf, kar güdüsü ve bireysel kazancın yükseltilmesinin hedeflenmesi, burjuva dünyasında temel erdemler olarak belirlendi.
Feodal toplumun bir döneminde “varlıklı kentli” olarak tanımlanan burjuvazi, giderek toplumsal sınıf kavramları içinde yer almaya başladı. Feodalizmin çözülmesi, var olan bütün birikimlerin ticari, sınai ve mali sermayeye dönüşmesini sağladı. Bununla birlikte sermaye sahiplerinin toprak kiralaması, köylülüğün iç farklılaşması gibi etkenler feodal beylerde de dönüşümleri gerçekleştirdi.Böylece tarım burjuvazisi gelişerek oluştu.
Emek-sermaye ilişkisinin tam olarak işlemeye başlaması, sanayi devrimi sonrasına denk düşüyor. Bu dönemden itibaren burjuvazi, kapitalist üretim biçiminin egemen sınıfı olarak toplumdaki yerini aldı.
Egemen sınıf, süreçte burjuva demokrat devrimleri yoluyla, düzen işleyişinin üst yapılarını da çıkarlarına uygun olarak oluşturdu. Feodal beyler karşısında, eşitliği kendi sınıfı için isterken özgürlük talebi, köylülüğü topraktan kopararak mülksüzleştirmek ve bu yolla emek gücünün serbestleşmesini sağlamak içindi. İktidara giden yolda hem köylülüğü hem de işçileri yanına almayı başardı. Burjuva demokratik devrimler aracılığıyla iktidarın ele geçirilip pekiştirilmesinin ardından ilericiliğinin simgeleri olan eşitlik ve özgürlük kavramları rafa kaldırıldı. Çünkü egemen sınıfın eşiti olmayacağı gibi, üretim araçlarından yoksun bulunanların özgürlüğe de ihtiyacı yoktu. Böylece yükselen sınıf olmaktan çıkan burjuvazi, ilerici olma niteliğini de yitirmiş oldu. Artık yükselen sınıf proletaryadır ve ilericilik onun niteliğidir.
Kapitalizmin belirli aşamasında burjuva sınıfı içinde tarım, ticaret, sanayi ve mali alanlar ayrışımları dışında başka oluşumlar da gerçekleşmiştir. Bunların en önemlisi, üretim işlevinin tamamen dışında kalan kesimdir. Bunlar, finans kapitalistleridir ve üretim süreci dışında üretimin ve sömürünün yönetimini sağlamaktadır. Bu işleyişin içerisinde uzman yöneticiler, müdürler, büyük burjuvazi adına işleri yürütürler. İşleyiş içinde finans oligarşisi ile devletle bütünleşmiş tekelci kapitalizmin işbirliği sürdürülür.
Dahası kapitalist toplumun hiyerarşik yapısında yer alan bu ana sınıf ve tabakaları şöyle şekillendirebiliriz:
Üst tabaka: Burjuvazi, burjuvalaşmış mülk sahipleri ve büyük toprak sahipleri.
Orta tabaka: Şehir ve kır küçük burjuvazisi, aydınlar ve memurların büyük bir kesimi statü olarak orta tabakaya mensup olsalar da yaşam koşulları itibarıyla bugün artik alt tabakadan sayılmalıdırlar.
Alt tabaka: şehir ve kır proletaryası, yoksul köylülük yada yarı-proleteraler
Bu katmanlari genişlemesine ve derinlemesine tasnifleme vasıtasıyla da gösterebiliriz. Buna gelmeden önce burjuvazinin temel özellikleri hakkinda kısa bilgi verelim.
Burjuvazinin kendi içinde farklılaşmasında ve onun belli sosyal tabakalarının oluşmasında bağlayıcı olan iki özellik vardir:
a- Sermayenin hacmi,
b- Kullanılan yabanci işgücünün sayısı ve hacmi.
Bu iki özellige dayanarak burjuvazinin çeşitli katmanlarını tespit etmek mümkündür. Ne var ki; bu iki özellik ülkeden ülkeye farkli boyutları içerebilir. Örneğin Türkiye gibi bir ülkede büyük burjuvazi olarak nitelendirilenler, Fransa'da ya da Almanya'da orta burjuvazi olarak görulebilirler. Bunun için, hangi işletmelerin ve dolayisiyla sahiplerinin, örneğin orta veya buyük burjuvaziden sayılacağı sorunu, somut durumun somut tahliline ve böylellikle sözkonusu ülkede kapitalizmim gelişme seviyesine ve bu gelişme seviyesinde işletmelin yerine –örneğin üretimdeki paylarına- bakılarak açığa kavuşrulabilir.Marks, Engels ve Lenin burjuvazinin yukarda belirtilen sosyal tabakalrına ayrışımının; belli başlı iki kıstasından hareket ederek üç ana gruba ayrımışlardır;
a- Büyük burjuvazi
b- Orta burjuvazi,
c- Küçük burjuvazi
Burjuvazi de, ekononomideki faaliyetinin cinsine bağlı olarak sehir ve kır burjuvazisi olarak ayrışır. Burjuvaziyi, bu genişlemesine tasnifinin yanısıra derinlemesine tasnif edebiliriz. Bu tasnife göre burjuvazi; Mali,sanayi inşaat, ulaşım, transport, tiicaret; hizmetler(otel,lokanta vb. alanlarda) burjuvazi olarak ayrıştırılır.
Aynı şekilde kır burjuvaziside kendi arasında sosyal katmanlarına ayrışır.
Kırsal alanda/tarimda kapitalist işletmeciliğin iki formu vardır. Bunlardan birisi köy tipi işletmecilik, ikincisi de çiftlik tipi kapitalist işletmeciliktir.
Köy tipi işletmecilik: Bu fodalizmden kapitalizme geçen bütün ülkelerde gelişme göstermiştir. Kirsal halk:: birimleri temelinde kümeleşme]: köy tipi tarım işletmeciliği. Kendi içinde farklılıklar gösterir. Bu farklılık kır sosyal katmanlarını ifade eder.
a- Zengin köylülük/kır burjuvazisi
b-Büyük tarım işletmeleri-büyük toprak sahipleri toprak
Zengin köylülüğün özelliği şöyledir:
Zengin köylüler normal olarak birden birden fazal işçi çalıştıran ve 'köylü' ile sadece
düşük kültür seviyesi, yaşam tarzi ve işletmesinde bizzat fiziki çalışmasıyla bağı olan tarımdaki
kapitalist işletmecileridir. Ve politik olarak gerici ve tutucu bir konumda yer alırlar.
Büyük tarım işletmeleri ve bu işletmelerin sahibi kapitalistler; zengin köylüler gibi
çalışmazlar. Sahibi oldukları toprak ve diğer araçlarıyla ücretli işçi çalıştırırlar.
Çiftlik tipi işletmecilik: Bu tip işletmecilik kapitalist temelde işletmeciliktir.
Çiftlik sahibi her zaman ve sadece kendi mülkiyetindeki toprakda üretim yapmaz. Bu tipten burjuvazi. Toprak kiralayarak tarım yaptigi gibi, gelirini sanayide olduğu gibi tarımda da gene belirleyici özelliklerin dışında küçük, orta ve büyük tarım işletmesi ayrımı somut durumun somut tahliline bağlıdır. Örneğin, gelişmiş kapitalist bir ülkede küçük tarım kapitalisti, kapitalizmin nispeten geri gelişmiş olduğu bir ülkede pekala orta kapitalist olarak değerlendirilebilir. Her halükarda, ister köy tipinden. isterse de çiftlik tipinden olsun tarımsal/kırsal burjuvazi/kapitalist küçük-orta ve büyük olarak tasnife ayrılır.
Somut durumun belirlediği bu kıstas farklılığını bir yana bırakırsak,burjuva sınıfın kendi içinde katmanları şöyle özetlenebilir:
Burjuva/kapitalist sınıf;
Üst tabaka: Tekelci burjuvazi,mali burjuvazi, devlet tekelleri. Büyük ticari şirketler, bankalar.
Büyük mülk sahipleri, büyük tarım kapitalistleir,büyük toptancılar,
Orta tabaka: Orta burjuvazi,orta işleletmeler, zengin köylülük.
Alt tabaka: orta köylülük, bir kaç işçi çalıştıran işletmeler, zengin köylülüğün alt kesimi
Burjuvazinin sayısal olarak nüfus içindeki payı her cüzi bir miktara tekabül eder.
Bu cuzilik faal nüfusla oranlansa da aynidir. Örneğin burjuvazinin faal nüfus icindeki Payı ABD'de %2.3; Alman-İngiltere'de %2; Fransa'da 4.8; İtalyada 2 ve Japonya'da da 1.9'du.Türkiye soomutunda tam bir ayrım yapmak zor olsada veriler Türkiye'de toplam işveren sayııs ve bunun toplam faal nufun içindeki yeri 1.3.-
Elbette bazı verilere bakarak Türkiye'de kapitalizmin Fransa ve Almanya'daki gibi gelişmiş olduğu sonucuna varamayız. Ülkemizde kapitalizmin bir özelliğide kendi çapında da olsa işbirlikçi tekellleşmenin büyük boyutlarda olması ve bunun yanısıra yaygın bir özel mülkiyet ilişkisinin varlığıdır.
Şüphesiz bazı veriler yukaridaki veriler Türkiye'de işveren konumunda o olanların sayısal olarak ne nedenli önemsiz olduğunu göstermektedir. Bu verilere bir takım yüksek kademe yöneticileri,şefleir, üst bürokratlarıda katarsak, büyük burjuvazinin çalışan nufus içindeki yaklaşık ağırlığının 2.4 olduğu görüyoruz.Yani yüzde 2.4 kesim yüzde 97’nin ürettikleri ve yarattıklarını sömürmekte ve devletin gücüne dayarak egemenliğini sürdürmektedir.
devrimcilerin özenle ve ısrarla kaydolmak istedikleri sınıf..
Burjuva:
Devletin ekonomisinin iyi olması ve iyiye gitmesi için Devlet vatandaşlarına özel imtiyazlar tanır. Bu imtiyazlardan yararlanarak üretim araçlarına sahip olan ve bu üretim araçları sayesinde kişilere iş veren çalıştıran bu imtiyazlardan yaralanma sonucunda kendisinin yaşamı işçi sınıfına baka daha iyi olan, hatta bazan aşırı derecede zengin olan Toplum içindeki üstünlüğünü ve gücünü devletin sağladığı ayrıcalıktan dolayı iş veren olmasından ve zenginliğinden alan. Üretim araçlarına sahip olan ve bu üretim araçlarını elinde bulunduran kişilere Burjuva denir.
feodallerin topraklarını sattıktan sonraki durumları..
'her insan burjuvadır her burjuva insandır' gibi bir mottoyla hümanizmasını bayraklaştıran dünyayı değiştirme gücünü tekelinde bulundurma zannına kapılmış ekalliyet..
eğitimli,seçkin olan
Gülünmesi gereken...hemde acınması gereken bir topluluğun yaşam biçimi.....
aklıma ilk mustafa yıldızdoğanın mektup adlı şiiri geldi.
ben zengin babaları sayesinde lüks arabalarla gündelik sevgili değiştirenlere kızıyorum, kızdığım gibide acıyorum. banane diyemiyorum işte takıyorum kafama bölüyorum uykularımı. Çünkü bu gençlik bizim biiziiim.
bilmiyorum alakası varmı ama...
Şehirlerde yaşayan ve özel imtiyazlara sahip asalak sürüsü.Türkiyede bunlardan pekçok var kim demiş yok diye
böğğğğğğğğğğğğ çok irenç