Bénce Bülent Ecevit özellikle dinini emredildigi gibi yasamaya calisan insanlara yapmis oldugu zulümlerden dolayi dünyada cezasini cekiyor o Resimler insanin kanini donduruyor.
Dogrusunu Allah bilir
Bu arada kibrisin Fatihi Ecevit degil ERBAKANDIR inanmayan arastirsin! ! ! ! !
1925'te İstanbul'da doğdu. 1944 yılında İstanbul Amerikan Koleji'ni bitirdi. 1944'te çalışma yaşamına girdikten sonra, işten ayırabildiği zamanlarda Ankara Üniversitesi'nde İngiliz dil ve edebiyatı, Londra Üniversitesi'nde Sanskrit, Bengalce, sanat tarihi bölümlerine devam etti. 1957'de de ABD' de Harvard Üniversitesi'nde sekiz ay incelemelerde bulundu.
1944'te Ankara'da Basın-Yayın Genel Müdürlüğü'ne İngilizce çevirmeni olarak girdi. 1946-50 arasında Londra'da Türk Basın Ateşeliği'nde çalıştı. 1950-60 arasında 'Ulus' gazetesinde, ve 'Ulus'un kapatıldığı yıllarda 'Yeni Ulus' ve 'Halkçı' gazetelerinde, yazar ve yazı işleri müdürü olarak çalıştı. 1954 sonu ile 1955 başlarında ABD'de, Kuzey Carolina'da yayınlanan 'Winston-Salem' gazetesinde konuk gazeteci olarak görev yaptı. 1965'de 'Milliyet' gazetesinde günlük yazılar yazdı. 1950'lerde 'Forum' dergisinin yazı işleri kadrosunda yer aldı. 1972'de aylık 'Özgür İnsan', 1981'de haftalık 'Arayış', 1988'de aylık 'Güvercin' dergilerini çıkarttı.
1957-1980 arasında, önce Ankara, sonra Zonguldak'tan Cumhuriyet Halk Partisi'nin Milletvekili oldu. 1960-61'de Kurucu Meclis üyeliği yaptı. 1961-65 yılları arasında Çalışma Bakanlığı yaptı. 1966'da, CHP Genel Sekreterliğine getirildi. 1971'de Partisinin askeri yönetimce oluşturulan hükümete katkıda bulunmasına karşı çıkarak bu görevinden ayrıldı. 1972 Mayısında CHP Genel Başkanlığına seçildi. 1974 yılında kurulan CHP-MSP koalisyonunun başbakanı oldu. Bu dönemde Kıbrıs Barış Harekatı gerçekleşti.
1977'de bir azınlık hükümeti kurdu fakat güvenoyu alamadı. 1978'de, Partisinin TBMM'de çoğunluğu bulunmamakla beraber, bazı bağımsız üyelerin ve küçük partilerin katkısıyla bir hükümet kurdu. Bu Başbakanlık dönemi 21 ay sürdü. 12 Eylül 1980 askeri müdahalesinden sonra, askeri yönetime karşı çıkışları nedeniyle üç kez hapse mahkum oldu.
KESİTLER
Müderris Mustafa Efendi’nin torunu 'Edebiyatçı olmak istiyorum' Ulus’tan politikaya Ortanın solu Kavgası Başbakan Ecevit Güneş Motel olayı Demokratik Sol Parti
Bülent Ecevit, yasaklı döneminde, eşi Rahşan Ecevit başkanlığında kurulan Demokratik Sol Partinin kuruluşuna katkıda bulundu. 1987'deki halkoylamasıyla, siyasal haklarına yeniden kavuşunca, DSP Genel Başkanlığına Bülent Ecevit seçildi. Kısa bir süre sonra yapılan genel seçimlerde Partisi iyi sonuç alamayınca bu görevden ayrıldı. Fakat 1989 başlarında, yerel yönetim seçimlerinin yaklaştığı bir sırada Genel Başkanlık boşalınca toplanan Olağanüstü Kurultay'da yeniden Genel Başkan seçildi. 1991 seçimlerinde de Zonguldak'tan milletvekili seçildi. 28 Şubat sürecinden sonra oluşan siyasal kaosta azınlık hükümeti kurma görevi verildi ve 70 milletvekili ile başbakan oldu. 18 Nisan 1999 yılında yapılan genel seçimlerde partisini birinci parti yaparken, MHP ve ANAP ile ortak hükümet kurdu ve bu hükümetin başbakanı oldu.
----------
MÜDERRİS MUSTAFA EFENDİ’NİN TORUNU 28 Mayıs 1925 gününün ilk saatlerinde Beşiktaş’ın Valideçeşme semtindeki Pembe Köşk’te Fahri-Nazlı Ecevit çiftinin dünyaya gelen erkek çocuğuna Bülent ismi verildi. Babası Kastamonulu, annesi ise İstanbulluydu. Ecevit soyadı, Kastamonu yöresindeki bir bucağın isminden esinlenilerek alınmıştı. Hem anne babası hem de dedeleri Osmanlı ve Cumhuriyet’in “seçkin” üyeleriydi. Baba Prof. Fahri Ecevit Cumhuriyet’in ilk yüksek öğretim kadrosundan, sonraları milletvekili; anne Nazlı Ecevit de sanatçı ve ressamdı. Dedesi ise Osmanlı ulemasından müderris Mustafa Efendi’ydi. Diğer dedesi ise Alay Kumandanı Mehmet Emin Bey’di. Babası Fahri Ecevit, Ankara Hukuk Fakültesi adli tıp profesörüydü. Fahri Ecevit 1943’ten beri CHP Kastamonu Milletvekili olarak Meclis’te görev yapıyordu. Ancak 1950 seçimlerinde yeniden seçilemedi. (13 Ocak 1999-Fuat Akyol/Zaman)
----------
“EDEBİYATÇI OLMAK İSTİYORUM” Ecevit Robert Kolej’in edebiyat kolundan mezundu. Annesi Nazlı Hanım, mimar ya da mühendis olmasını isterken babası, edebiyat kolundan mezuniyeti sebebiyle Ankara Hukuk Fakültesi’ne yazılmasını istedi. “Edebiyatçı olmak istiyorum.” diyen genç Bülent’in bu görüşü etkili olmadı. Ancak Hukuk Fakültesi’nde yalnızca üç ay dayanabildi. Israrın fayda sağlamayacağını gören anne ve baba Ecevitler onu serbest bıraktılar. Ecevit, Basın Yayın Genel Müdürlüğü’ne tercüman olarak girdi. Bu sırada Çetin Altan da Galatasaray Lisesi mezunu olması sebebiyle Fransızca mütercim olarak aynı büroda görev yapıyordu. Ertesi yıl Dil Tarih Coğrafya Fakültesi İngiliz Filolojisi bölümüne kayıt yaptırdı ve ikinci sınıftan başladı. Ancak Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi’ndeki öğrenimini de yarıda bıraktı. Bu sıralarda Doğu mistisizmine ve Hint felsefesine büyük ilgi duyuyordu, en büyük tutkusu da şiir yazmaktı. Doğu mistisizmi ile Batı rasyonalizmi arasında bir bocalama devresi yaşıyordu. Klasik Batı müziği dinleyen ve Türk halk müziğine hayranlık duyan Ecevit, Basın Yayın Genel Müdürlüğü tarafından Türkiye’nin Londra Büyükelçiliği Basın Ataşeliği’ne kâtip olarak gönderildi. (13 Ocak 1999-Fuat Akyol/Zaman)
----------
ULUS’TAN POLİTİKAYA Bülent Ecevit, Londra Üniversitesi’ne kaydını yaptırmıştı. Sanat tarihi ve Doğu dillerinin Latincesi olarak kabul edilen Sanskritçe okuyacaktı. Fakat üniversiteyi terk etmesi ve basın ataşeliği gibi geleceği olmayan bir işte bulunması baba Ecevit’i tatmin etmiyordu. Bu sebeple Bülent’i Türkiye’ye geri çağırdı. O sırada başbakan yardımcısı olan Nihat Erim’e durumu anlattı. Bülent, Basın Yayın Müdürlüğü’ndeki işine dönmek istemediği için Erim onu CHP’nin yayın organı Ulus’a yerleştirdi. Böylece Ecevit’in gazetecilik yaşamı da başlamış oldu. Aslında gazeteciliği onun CHP liderliği ve Türkiye Cumhuriyeti başbakanlığına uzanan politika hayatının da başlangıcı oldu. Çetin Altan’la birlikte Ulus gazetesinde mütercimlik ve sekreter yardımcılığı görevini yürütüyorlardı.
Ecevit’i politikaya Ulus’ta çalışıyor olması itti. Yoksa o tarihe kadar, politikacı bir babanın oğlu olmasına rağmen politikayla hiç ilgilenmiyordu. Demokrat Parti’nin öncülüğünde Meclis, CHP’nin mallarını Hazine’ye devredince Ulus gazetesi kapanmış, Nihat Erim ve kadrosu Halkçı gazetesini çıkarmaya başlamıştı. Ecevit Halkçı gazetesinde fıkra yazarıydı. Daha sonra Ulus gazetesi ismiyle yeniden yayına başlayınca o da yeniden Ulus’un yazarı oldu. Ulus’ta Yakup Kadri Karaosmanoğlu’ndan sonra iki numaralı yazardı. Demokrat Parti’yi destekleyen Zafer’in başyazarı Bahadır Dülger’le bir ara sert polemiklere girdi. Cüneyt Arcayürek ve Altan Öymen gibi isimlerle birlikte çalışıyordu. Bir ara Rahşan Hanım’ın da çalıştığı Ankara’daki Amerikan Haberler Merkezi’nin daveti ile dört aylığına 1954 Ekim ayının başında ABD’ye gitti. Çağrı Amerikan Basın Enstitüsü ve ABD Dışişleri Bakanlığı Uluslararası Eğitim Mübadele Programı’ndan yapılmıştı. Bu davetin amacı gelişmekte olan ülkelerde liderlik yeteneği olan ve iyi derecede dil bilen isimlere Amerika’yı tanıtmaktı. İngiltere ve Amerika’dan sık sık davet alan bir gazeteciydi. Milletvekili seçildiği 1957 seçimleri öncesinde de Amerika’daydı. Batı dünyasını iyi tanımış olması ona politikanın basamaklarını tırmanmasında yardımcı oldu. 27 Mayıs 1960 darbesinin ardından 15 Ekim 1961’de yapılan genel seçimlerin sonucunda Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, hükümeti kurma görevini CHP lideri İsmet İnönü’ye verdi. İnönü kabinesinin Çalışma Bakanı Bülent Ecevit’ti. 32 yaşında milletvekili, 36 yaşında da bakan olmuştu. 1965’e kadar İnönü’nün kurduğu hükümetlerde bu görevini sürdürdü. (13 Ocak 1999-
özellikle yaşlılığı döneminde ısrar edip başbakanlığa devam etmişti. biz de ulan git evinde otur da genç birileri gelsin şu ülkeyi kalkındırsın diye veryansın ederdik.. bir daha böyle veryansın edenin varyaaaa...
Ecevit ailesinin bugünlerde basına verdiği demeçler gerçekten çok düşündürücü.Rahşan hanım din elden gidiyor diye bir açıklamada bulunmuş.Bülent bey ise Musul'a girmemiz gerek bu Atatürk'ün vasiyeti O İsmet İnönü'ye İsmet Paşa'da bana vasiyette bulundu diyor.Sn. Ecevit öylesine ağır hareket ediyor ki; durmak için biraz hızlanması gerekiyor, ama hala ülkesini düşünüyor olması sevindirici :) Bir daha ki seçimlerde bir mucizeye daha tanıklık edebiliriz.
Sn.Ecevit kaderin cilvesi dedirtecek şekilde şanslı bir insandır..Aslında çok büyük bir siyasi kabiliyeti olmamasına rağmen tarih O nu hep tükendiği dönemlerde diriltmiştir.Son örnek te katil Apo nun yakalanması...Tam pili tükenmişken ABD nin yaptığı Apo güzelliğiyle yeniden seçilmiştir...
19 Aralık 2000 tarihinde yapılan Hayata Dönüş adlı cezaevi katliamının sorumlusu.Bu katliam sonucunda yirmi siyasi tutsak hayatını kaybetti yüzlercesi ağır yaralandı.Sözde hümanist ve demokratik solcu geçinen şair başbakan faşist partilerle ortaklık yapıp siyasi hayatını da bitirdi
28 Mayıs 1925 gününün ilk saatlerinde Beşiktaş’ın Valideçeşme semtindeki Pembe Köşk’te Fahri-Nazlı Ecevit çiftinin dünyaya gelen erkek çocuğuna Bülent ismi verildi. Babası Kastamonulu, annesi ise İstanbulluydu. Ecevit soyadı, Kastamonu yöresindeki bir bucağın isminden esinlenilerek alınmıştı. Hem anne babası hem de dedeleri Osmanlı ve Cumhuriyet’in “seçkin” üyeleriydi. Baba Prof. Fahri Ecevit Cumhuriyet’in ilk yüksek öğretim kadrosundan, sonraları milletvekili; anne Nazlı Ecevit de sanatçı ve ressamdı. Dedesi ise Osmanlı ulemasından müderris Mustafa Efendi’ydi. Diğer dedesi ise Alay Kumandanı Mehmet Emin Bey’di. Babası Fahri Ecevit, Ankara Hukuk Fakültesi adli tıp profesörüydü. Fahri Ecevit 1943’ten beri CHP Kastamonu Milletvekili olarak Meclis’te görev yapıyordu. Ancak 1950 seçimlerinde yeniden seçilemedi. (13 Ocak 1999-Fuat Akyol/Zaman)
Ecevit Robert Kolej’in edebiyat kolundan mezundu. Annesi Nazlı Hanım, mimar ya da mühendis olmasını isterken babası, edebiyat kolundan mezuniyeti sebebiyle Ankara Hukuk Fakültesi’ne yazılmasını istedi. “Edebiyatçı olmak istiyorum.” diyen genç Bülent’in bu görüşü etkili olmadı. Ancak Hukuk Fakültesi’nde yalnızca üç ay dayanabildi. Israrın fayda sağlamayacağını gören anne ve baba Ecevitler onu serbest bıraktılar. Ecevit, Basın Yayın Genel Müdürlüğü’ne tercüman olarak girdi. Bu sırada Çetin Altan da Galatasaray Lisesi mezunu olması sebebiyle Fransızca mütercim olarak aynı büroda görev yapıyordu. Ertesi yıl Dil Tarih Coğrafya Fakültesi İngiliz Filolojisi bölümüne kayıt yaptırdı ve ikinci sınıftan başladı. Ancak Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi’ndeki öğrenimini de yarıda bıraktı. Bu sıralarda Doğu mistisizmine ve Hint felsefesine büyük ilgi duyuyordu, en büyük tutkusu da şiir yazmaktı. Doğu mistisizmi ile Batı rasyonalizmi arasında bir bocalama devresi yaşıyordu. Klasik Batı müziği dinleyen ve Türk halk müziğine hayranlık duyan Ecevit, Basın Yayın Genel Müdürlüğü tarafından Türkiye’nin Londra Büyükelçiliği Basın Ataşeliği’ne kâtip olarak gönderildi. (13 Ocak 1999-Fuat Akyol/Zaman)
Yolsuzlukla anılmayan tek başbakan.Kuzey kıbrıs türk cumhuriyetinin kuruluşunda en çok katkısı olan lider.şair.demokrat.atatürkçü.laik....ama oda digerleri gibi koltuk sevdalısı..
yarınlarda yarınlarda mutlu gülmek var
yarınlarda yarınlarda seni sevmek var
yarınlar bizim
yarınlar onun.......
şİmdi doğru söylüyosan doğru demek lazımgerçektende Barış Harekatının müsebbibi Ecevit değil Erbakandır... yani yiğidi öldür ama hakkını ver...
1974 Harekatında Erbakan Olmasaydı Ecowit Hiçbirşey Yapmazdı.Yaaaa İşte Böle Ecowit.Merve Kavakçı MeclisteBaşörütülüyken 'Çıkarın Bu Kadını Buradan! ! ' Demesini Biliyordun Demi.
PROMETE KENTTE
promete şimdi kentte
kayalara bağlı değil
beton duvarlarla çevrilidir
kartalların giremiyeceği bir semtte
kendi kendini kemirir
Bülent Ecevit
Bénce Bülent Ecevit özellikle dinini emredildigi gibi yasamaya calisan insanlara yapmis oldugu zulümlerden dolayi dünyada cezasini cekiyor o Resimler insanin kanini donduruyor.
Dogrusunu Allah bilir
Bu arada kibrisin Fatihi Ecevit degil ERBAKANDIR inanmayan arastirsin! ! ! ! !
Yaşayan ölü...............Gerçi yaşadığıda meçhulde...........
1974 kıbrıs barış harekatı kemal dervişi almakla hata ettn ecevit bey
fikrim öldüğü yönünde..sadece standart uygulamadır ki; saklıyorlar..alıştırmak,fikre ısındırmak için efendim..bir iki güne kadar 'öldü' diyecekler...
inna lillahi ve inna ileyhi râciun...
adımı veren adam. bunak dendi bu adama, medya ne yakıştırmalar yaptı, peki ne yaptı ecevit.
-bir tek kadına aşık oldu, o kadınla bir ömür yaşadı.
-bir tek ülkeyi sevdi, o ülke için yaşadı. o ülkeden bir şeyler almak için değil vermek için.
-kıbrıs'a çıktı amerika'ya meydan okudu, dünyaya meydan okudu. abdullah öcalan onun döneminde yakalandı.
ecevit yaşlandı ve zamana meydan okudu tek hatası da bu oldu. kurt kocayınca köpeğin maskarası oldu.(alıntı)
1925'te İstanbul'da doğdu. 1944 yılında İstanbul Amerikan Koleji'ni bitirdi. 1944'te çalışma yaşamına girdikten sonra, işten ayırabildiği zamanlarda Ankara Üniversitesi'nde İngiliz dil ve edebiyatı, Londra Üniversitesi'nde Sanskrit, Bengalce, sanat tarihi bölümlerine devam etti. 1957'de de ABD' de Harvard Üniversitesi'nde sekiz ay incelemelerde bulundu.
1944'te Ankara'da Basın-Yayın Genel Müdürlüğü'ne İngilizce çevirmeni olarak girdi. 1946-50 arasında Londra'da Türk Basın Ateşeliği'nde çalıştı. 1950-60 arasında 'Ulus' gazetesinde, ve 'Ulus'un kapatıldığı yıllarda 'Yeni Ulus' ve 'Halkçı' gazetelerinde, yazar ve yazı işleri müdürü olarak çalıştı. 1954 sonu ile 1955 başlarında ABD'de, Kuzey Carolina'da yayınlanan 'Winston-Salem' gazetesinde konuk gazeteci olarak görev yaptı. 1965'de 'Milliyet' gazetesinde günlük yazılar yazdı. 1950'lerde 'Forum' dergisinin yazı işleri kadrosunda yer aldı. 1972'de aylık 'Özgür İnsan', 1981'de haftalık 'Arayış', 1988'de aylık 'Güvercin' dergilerini çıkarttı.
1957-1980 arasında, önce Ankara, sonra Zonguldak'tan Cumhuriyet Halk Partisi'nin Milletvekili oldu. 1960-61'de Kurucu Meclis üyeliği yaptı. 1961-65 yılları arasında Çalışma Bakanlığı yaptı. 1966'da, CHP Genel Sekreterliğine getirildi. 1971'de Partisinin askeri yönetimce oluşturulan hükümete katkıda bulunmasına karşı çıkarak bu görevinden ayrıldı. 1972 Mayısında CHP Genel Başkanlığına seçildi. 1974 yılında kurulan CHP-MSP koalisyonunun başbakanı oldu. Bu dönemde Kıbrıs Barış Harekatı gerçekleşti.
1977'de bir azınlık hükümeti kurdu fakat güvenoyu alamadı. 1978'de, Partisinin TBMM'de çoğunluğu bulunmamakla beraber, bazı bağımsız üyelerin ve küçük partilerin katkısıyla bir hükümet kurdu. Bu Başbakanlık dönemi 21 ay sürdü. 12 Eylül 1980 askeri müdahalesinden sonra, askeri yönetime karşı çıkışları nedeniyle üç kez hapse mahkum oldu.
KESİTLER
Müderris Mustafa Efendi’nin torunu
'Edebiyatçı olmak istiyorum'
Ulus’tan politikaya
Ortanın solu Kavgası
Başbakan Ecevit
Güneş Motel olayı
Demokratik Sol Parti
Bülent Ecevit, yasaklı döneminde, eşi Rahşan Ecevit başkanlığında kurulan Demokratik Sol Partinin kuruluşuna katkıda bulundu. 1987'deki halkoylamasıyla, siyasal haklarına yeniden kavuşunca, DSP Genel Başkanlığına Bülent Ecevit seçildi. Kısa bir süre sonra yapılan genel seçimlerde Partisi iyi sonuç alamayınca bu görevden ayrıldı. Fakat 1989 başlarında, yerel yönetim seçimlerinin yaklaştığı bir sırada Genel Başkanlık boşalınca toplanan Olağanüstü Kurultay'da yeniden Genel Başkan seçildi. 1991 seçimlerinde de Zonguldak'tan milletvekili seçildi. 28 Şubat sürecinden sonra oluşan siyasal kaosta azınlık hükümeti kurma görevi verildi ve 70 milletvekili ile başbakan oldu. 18 Nisan 1999 yılında yapılan genel seçimlerde partisini birinci parti yaparken, MHP ve ANAP ile ortak hükümet kurdu ve bu hükümetin başbakanı oldu.
----------
MÜDERRİS MUSTAFA EFENDİ’NİN TORUNU
28 Mayıs 1925 gününün ilk saatlerinde Beşiktaş’ın Valideçeşme semtindeki Pembe Köşk’te Fahri-Nazlı Ecevit çiftinin dünyaya gelen erkek çocuğuna Bülent ismi verildi. Babası Kastamonulu, annesi ise İstanbulluydu. Ecevit soyadı, Kastamonu yöresindeki bir bucağın isminden esinlenilerek alınmıştı. Hem anne babası hem de dedeleri Osmanlı ve Cumhuriyet’in “seçkin” üyeleriydi. Baba Prof. Fahri Ecevit Cumhuriyet’in ilk yüksek öğretim kadrosundan, sonraları milletvekili; anne Nazlı Ecevit de sanatçı ve ressamdı. Dedesi ise Osmanlı ulemasından müderris Mustafa Efendi’ydi. Diğer dedesi ise Alay Kumandanı Mehmet Emin Bey’di. Babası Fahri Ecevit, Ankara Hukuk Fakültesi adli tıp profesörüydü. Fahri Ecevit 1943’ten beri CHP Kastamonu Milletvekili olarak Meclis’te görev yapıyordu. Ancak 1950 seçimlerinde yeniden seçilemedi. (13 Ocak 1999-Fuat Akyol/Zaman)
----------
“EDEBİYATÇI OLMAK İSTİYORUM”
Ecevit Robert Kolej’in edebiyat kolundan mezundu. Annesi Nazlı Hanım, mimar ya da mühendis olmasını isterken babası, edebiyat kolundan mezuniyeti sebebiyle Ankara Hukuk Fakültesi’ne yazılmasını istedi. “Edebiyatçı olmak istiyorum.” diyen genç Bülent’in bu görüşü etkili olmadı. Ancak Hukuk Fakültesi’nde yalnızca üç ay dayanabildi. Israrın fayda sağlamayacağını gören anne ve baba Ecevitler onu serbest bıraktılar. Ecevit, Basın Yayın Genel Müdürlüğü’ne tercüman olarak girdi. Bu sırada Çetin Altan da Galatasaray Lisesi mezunu olması sebebiyle Fransızca mütercim olarak aynı büroda görev yapıyordu. Ertesi yıl Dil Tarih Coğrafya Fakültesi İngiliz Filolojisi bölümüne kayıt yaptırdı ve ikinci sınıftan başladı. Ancak Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi’ndeki öğrenimini de yarıda bıraktı. Bu sıralarda Doğu mistisizmine ve Hint felsefesine büyük ilgi duyuyordu, en büyük tutkusu da şiir yazmaktı. Doğu mistisizmi ile Batı rasyonalizmi arasında bir bocalama devresi yaşıyordu. Klasik Batı müziği dinleyen ve Türk halk müziğine hayranlık duyan Ecevit, Basın Yayın Genel Müdürlüğü tarafından Türkiye’nin Londra Büyükelçiliği Basın Ataşeliği’ne kâtip olarak gönderildi. (13 Ocak 1999-Fuat Akyol/Zaman)
----------
ULUS’TAN POLİTİKAYA
Bülent Ecevit, Londra Üniversitesi’ne kaydını yaptırmıştı. Sanat tarihi ve Doğu dillerinin Latincesi olarak kabul edilen Sanskritçe okuyacaktı. Fakat üniversiteyi terk etmesi ve basın ataşeliği gibi geleceği olmayan bir işte bulunması baba Ecevit’i tatmin etmiyordu. Bu sebeple Bülent’i Türkiye’ye geri çağırdı. O sırada başbakan yardımcısı olan Nihat Erim’e durumu anlattı. Bülent, Basın Yayın Müdürlüğü’ndeki işine dönmek istemediği için Erim onu CHP’nin yayın organı Ulus’a yerleştirdi. Böylece Ecevit’in gazetecilik yaşamı da başlamış oldu. Aslında gazeteciliği onun CHP liderliği ve Türkiye Cumhuriyeti başbakanlığına uzanan politika hayatının da başlangıcı oldu. Çetin Altan’la birlikte Ulus gazetesinde mütercimlik ve sekreter yardımcılığı görevini yürütüyorlardı.
Ecevit’i politikaya Ulus’ta çalışıyor olması itti. Yoksa o tarihe kadar, politikacı bir babanın oğlu olmasına rağmen politikayla hiç ilgilenmiyordu. Demokrat Parti’nin öncülüğünde Meclis, CHP’nin mallarını Hazine’ye devredince Ulus gazetesi kapanmış, Nihat Erim ve kadrosu Halkçı gazetesini çıkarmaya başlamıştı. Ecevit Halkçı gazetesinde fıkra yazarıydı. Daha sonra Ulus gazetesi ismiyle yeniden yayına başlayınca o da yeniden Ulus’un yazarı oldu. Ulus’ta Yakup Kadri Karaosmanoğlu’ndan sonra iki numaralı yazardı. Demokrat Parti’yi destekleyen Zafer’in başyazarı Bahadır Dülger’le bir ara sert polemiklere girdi. Cüneyt Arcayürek ve Altan Öymen gibi isimlerle birlikte çalışıyordu. Bir ara Rahşan Hanım’ın da çalıştığı Ankara’daki Amerikan Haberler Merkezi’nin daveti ile dört aylığına 1954 Ekim ayının başında ABD’ye gitti. Çağrı Amerikan Basın Enstitüsü ve ABD Dışişleri Bakanlığı Uluslararası Eğitim Mübadele Programı’ndan yapılmıştı. Bu davetin amacı gelişmekte olan ülkelerde liderlik yeteneği olan ve iyi derecede dil bilen isimlere Amerika’yı tanıtmaktı. İngiltere ve Amerika’dan sık sık davet alan bir gazeteciydi. Milletvekili seçildiği 1957 seçimleri öncesinde de Amerika’daydı. Batı dünyasını iyi tanımış olması ona politikanın basamaklarını tırmanmasında yardımcı oldu. 27 Mayıs 1960 darbesinin ardından 15 Ekim 1961’de yapılan genel seçimlerin sonucunda Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, hükümeti kurma görevini CHP lideri İsmet İnönü’ye verdi. İnönü kabinesinin Çalışma Bakanı Bülent Ecevit’ti. 32 yaşında milletvekili, 36 yaşında da bakan olmuştu. 1965’e kadar İnönü’nün kurduğu hükümetlerde bu görevini sürdürdü. (13 Ocak 1999-
Dün gece beyin kanaması geçirmiş olup yogun bakım ünitesinde kalıyor.geçmiş olsun bir an önce iyileşir inşallah
özellikle yaşlılığı döneminde ısrar edip başbakanlığa devam etmişti. biz de ulan git evinde otur da genç birileri gelsin şu ülkeyi kalkındırsın diye veryansın ederdik.. bir daha böyle veryansın edenin varyaaaa...
Ecevit ailesinin bugünlerde basına verdiği demeçler gerçekten çok düşündürücü.Rahşan hanım din elden gidiyor diye bir açıklamada bulunmuş.Bülent bey ise Musul'a girmemiz gerek bu Atatürk'ün vasiyeti O İsmet İnönü'ye İsmet Paşa'da bana vasiyette bulundu diyor.Sn. Ecevit öylesine ağır hareket ediyor ki; durmak için biraz hızlanması gerekiyor, ama hala ülkesini düşünüyor olması sevindirici :) Bir daha ki seçimlerde bir mucizeye daha tanıklık edebiliriz.
Sn.Ecevit kaderin cilvesi dedirtecek şekilde şanslı bir insandır..Aslında çok büyük bir siyasi kabiliyeti olmamasına rağmen tarih O nu hep tükendiği dönemlerde diriltmiştir.Son örnek te katil Apo nun yakalanması...Tam pili tükenmişken ABD nin yaptığı Apo güzelliğiyle yeniden seçilmiştir...
19 Aralık 2000 tarihinde yapılan Hayata Dönüş adlı cezaevi katliamının sorumlusu.Bu katliam sonucunda yirmi siyasi tutsak hayatını kaybetti yüzlercesi ağır yaralandı.Sözde hümanist ve demokratik solcu geçinen şair başbakan faşist partilerle ortaklık yapıp siyasi hayatını da bitirdi
Kıbrıs Fatihi.
öksürüp kaburga kemigi kirilan sahis...
Türkiye'nin gelmiş gecmiş en büyük paravakatörü.80'li yıllardaki demeçleri ile güzelim ülkemi kana bulayan bir maşa..
robert koleji mezunu solcu (! ! !) insan.
Hala ölmüyor ilginç.
Dün itibariyle DSP genel başkanlığını ve aktif siyaseti bırakan Karaoğlan!
28 Mayıs 1925 gününün ilk saatlerinde Beşiktaş’ın Valideçeşme semtindeki Pembe Köşk’te Fahri-Nazlı Ecevit çiftinin dünyaya gelen erkek çocuğuna Bülent ismi verildi. Babası Kastamonulu, annesi ise İstanbulluydu. Ecevit soyadı, Kastamonu yöresindeki bir bucağın isminden esinlenilerek alınmıştı. Hem anne babası hem de dedeleri Osmanlı ve Cumhuriyet’in “seçkin” üyeleriydi. Baba Prof. Fahri Ecevit Cumhuriyet’in ilk yüksek öğretim kadrosundan, sonraları milletvekili; anne Nazlı Ecevit de sanatçı ve ressamdı. Dedesi ise Osmanlı ulemasından müderris Mustafa Efendi’ydi. Diğer dedesi ise Alay Kumandanı Mehmet Emin Bey’di. Babası Fahri Ecevit, Ankara Hukuk Fakültesi adli tıp profesörüydü. Fahri Ecevit 1943’ten beri CHP Kastamonu Milletvekili olarak Meclis’te görev yapıyordu. Ancak 1950 seçimlerinde yeniden seçilemedi. (13 Ocak 1999-Fuat Akyol/Zaman)
Ecevit Robert Kolej’in edebiyat kolundan mezundu. Annesi Nazlı Hanım, mimar ya da mühendis olmasını isterken babası, edebiyat kolundan mezuniyeti sebebiyle Ankara Hukuk Fakültesi’ne yazılmasını istedi. “Edebiyatçı olmak istiyorum.” diyen genç Bülent’in bu görüşü etkili olmadı. Ancak Hukuk Fakültesi’nde yalnızca üç ay dayanabildi. Israrın fayda sağlamayacağını gören anne ve baba Ecevitler onu serbest bıraktılar. Ecevit, Basın Yayın Genel Müdürlüğü’ne tercüman olarak girdi. Bu sırada Çetin Altan da Galatasaray Lisesi mezunu olması sebebiyle Fransızca mütercim olarak aynı büroda görev yapıyordu. Ertesi yıl Dil Tarih Coğrafya Fakültesi İngiliz Filolojisi bölümüne kayıt yaptırdı ve ikinci sınıftan başladı. Ancak Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi’ndeki öğrenimini de yarıda bıraktı. Bu sıralarda Doğu mistisizmine ve Hint felsefesine büyük ilgi duyuyordu, en büyük tutkusu da şiir yazmaktı. Doğu mistisizmi ile Batı rasyonalizmi arasında bir bocalama devresi yaşıyordu. Klasik Batı müziği dinleyen ve Türk halk müziğine hayranlık duyan Ecevit, Basın Yayın Genel Müdürlüğü tarafından Türkiye’nin Londra Büyükelçiliği Basın Ataşeliği’ne kâtip olarak gönderildi. (13 Ocak 1999-Fuat Akyol/Zaman)
türkiyede hala müthiş bir potansiyeli olan ama şimdilerde bunu kaybeden yılların eskitemediği siyasetçi..robert koleji mezunudur..
Kendini harcayan ve karizmayı çizen bir siyasetçi üstelik halen vazgeçmiyor.
DEDE
hayır o yırtıcı bir santrafor :)
'beeen siyasetiii pazara kadar diiiilll mezara kadaaaarrr,
mezara kadar diiiiilllll pazara kadar yapacam! ' diyen..
'Beenn 150,rahşan 130 yaşındaaa hala kendimizi genç hissedioruz'dien..
'Ben siyasetle uğraşıorum,rahşan evde yemek yapıyooo,ben yemek yapıyorum rahşan siyasetle uğraşıyoo'dien..
YANİ; deseydi ii olurdu ;)
insan olarak sevdiğim fakat siyasetçi sıfatıyla sevmediğim kişi.
Rahşan, rahşan.....
Yolsuzlukla anılmayan tek başbakan.Kuzey kıbrıs türk cumhuriyetinin kuruluşunda en çok katkısı olan lider.şair.demokrat.atatürkçü.laik....ama oda digerleri gibi koltuk sevdalısı..