Bir kalbimiz olduğunu hatırlamakla başlayalım işe. O kalbin bir sahibi olduğunu fark edelim. Dertleşelim kalbimizle. “Ey kalbim bu gün ne var ne yok? ” diyelim. ‘Mutlak var’ı ve varmış gibi yapan yokları dinleyelim kalp sızımızdan. Mühim olanı bize ihtar edebileceği kadar zaman bırakalım ona. İki kişi olalım: Kalbimiz ve biz. Bir iş yaparken soralım ona: Sen ne diyorsun?
Bir kalp gündemimiz olacaksa bir gün, önce kalbimiz diye bir gündemimiz olsun. Üzerindeki çer çöpü ayıklayalım, kirleri temizleyelim. Her günahın kalbimizde bir leke bıraktığını fark edelim. Bir yandan temizlemeye çalışırken diğer yandan yeni kirlerle doldurmamak için ihtimam gösterelim, uzak duralım günahlardan. Temizlenen her leke ile birlikte alttan yukarı sızarak yüzünü gösteren nurlardan bir iştiyak yapalım kendimize. Şevkimiz arttıkça leke kalmasın, leke kalmadıkça artsın aşkımız ve aşkla, iştiyakla kalbimizi nurdan bir ayna gibi seyredelim.
O zaman bunca yormaz belki bizi dışımızdaki dünyanın anlamsız hengâmesi. Hayat daha tahammül edilebilir bir şey olur belki o zaman. Gayretimiz önce bir perde olur, sonra demir bir parmaklık ve gaflet ilkin yüzünü gösteremez, sonra da hiç süzülemez kalbimizden içeri. Kalbimiz ilk günkü gibi nur pompalar cümle âzâlarımıza. Aşkla ışıldar yüzümüz ve yüzümüze bakan kalbini fark eder belki, kim bilir? Yayılırız yeryüzüne, birbirimize dokunuruz kalplerimizin ucuyla ve efsunlu bir temasla dokunduğumuz her insan kalbine döner, kalbinin sahibine döner belki de, kim bilir?
Mühim olanı bir kez daha fark eder insanoğlu. Ne için yaratıldığını, içinde yaşadığı dünyaya, içindeki dünyayı yaşatmak için geldiğini bir kez daha fark eder. Rengi, şekli, kokusu değişir yeryüzünde ne varsa. Bize dedelerimizden kalan bir avuç toprağı çok görenlerin bile kalp topraklarını dedelerimiz gibi adaletle, muhabbetle yeşertiriz belki.
“Ben kalbimi fark edeceğim ve dünya değişecek öyle mi? ” deme bana!
Çünkü sen kalbini fark etmeden değişmeyecek hiçbir şey, sen bile!
Bu sabah kendimi pek bi severek kalktım... Hem de çok uzun zamandan beri ilk defa, aynada kendime güzel bir günaydın çekerek… Bir haftadır yüreciğim ağzımda hatta tabiri caizse elimin avucumun ortasında, garibim öyle bir kimsesiz, çaresiz oturuyordu ki dayanamadım… Dün gece kolları sıvadım... Aldım gecenin karanlığını yanıma, sessizliği de çağırdım aramıza... Hemen korkuyu suçlu sandalyesine oturttuk... Son zamanlarını, son günlerini gözden geçirdik… Zavallı yüreğim, ne kadar korkutulmuş, ne kadar yıpratılmış ve ne kadar kandırılmış… En önemlisi de ne kadar zayıf karakterli kalmış... İnsan her duyduğuna, her gördüğüne her söylenene inanır mı? ...Ah benim zavallı gönlüm…Akılsız gönlüm…Saftrik gönlüm… Önce hastalıklar, sonra yalnızlıklar… Yaktım bi sigara, bi tane de yüreciğime verdim…Aslında birer kadehte rakı gerekirdi ama, böyle önemli bir konuya o saatte hafif dumanlı olmak yakışmaz diye içmedik...Birden aylardır kendi değerlerimi, kendi ölçülerimi ve kendi yüreğimi tanıyamadığımı hatta ara ara duyamadığımı anladım…Sevdiğimin değerlerini fark etmeden benimsediğimi, hatta onları doğru kabullenip, kendimi öyle yaşamadığım ve öyle olmadığım için geri çektiğimi,yok daha fenası geri çekmenin ötesinde bu yaşam artık buraya kadarmış yapıp, ufacık olup bir kenara büzüldüğümü anladım…Önemli değil diyemeyeceğim…Bütün bunları yaşamam da önemliymiş…Neden mi? ...Bütün bunları yaşamasaydım, dün gece yüreğimin acıdığı en son noktada kendimi bu derece fark edip, kabullenip sevemezdim…Sevgili korkularımı ve yüreğimi alıp, yeni bir güne başladım…Hayatı bu derece sade yaşamayı başarabildiğimiz için yüreğime teşekkür ettim…Korkularıma, sevdiğimi anlattım ve onun korkularını…Onun ölçülerini! ...ve o ölçülere uymasa da, benim yüreğimin onu sevdiği kadar onun ölçülerinden bağımsız olabileceğini…O beni sevmezse, istemezse korkusunun yerine, ben onu istediğim kadar çok, istediğim derinlikte, istediğim coşkuda, arzu ettiğim ateşle sevebilirim özgürlüğünün aldığını…Yüreğimin bir ömrü onunla birlikte yaşamaya hazır olduğu kadar, onsuz geçecek bir ömre gözyaşları yerine, taşıdığım renklerin yansımalarını verebilecek güçte olduğunu bildim….Bu sabah hayatı bir başka sevdim… Kendimi de... Ama en değerlisi korkmadan, aklımın tümünü dışarıda bırakıp sevdiğimi gönlüme aldım... Olduğu gibi…
Geldim... bilgisayarımı açtım kahvemi elime aldım... Media player ı açtım... :)) shuffle modunu tıkladım... uzuuuun zamandır rasgele modundan denk gelmeyen bi şarkı çıkıverdi.. Hamiyet söylüyo hemi de valla... :))) Gördüm seni bir gün yeni açmış güle döndüm Coştum şakıyıp aşk okuyan bülbüle döndüm Oy oy oyy... :)) sabah sabah ne güzel geldiii... :))) Ardıdan şahane bir Cem Karaca şarkısı...; Sevda kuşun kanadındaaaaaa diye gürlüyor Cem Karaca Aman da ne güzel şarkılarım varmış beniiiiimmmm.... Arşivimi seviyiiiiiim... :))
...uykuya doyamadan kalkılan bir gün,hazırlanıp yola çıkma,minübüste terliği ayağından düşen yaşlı amcaya yardım etme,işyerinin koridorlarından geçerken odalara verilen sıcak bir günaydın :))))
gördüğüm rüyanın etkisinden olsa gerek garip bir hisle uyandım bu sabah ya bugün o günse, hayatın son günüyse içimi korku sardı bu sabah
sevdiğim şeyleri düşündüm sevdiğim insanları gördüğüm ve görmediğim yerleri son kez uyandıysam ve yapamadığım şeyler varsa içimi korku sardı bu sabah
ya çok yalnızsam ya da bomboşsam zaten bıkmışsam zamanı harcamışsam
sen, ben, o herkes aynı hikayede başı ve sonu aynı gerisi farklı bir yerden tutunduysak hayata boşa geçirmemeli, bırakmamalı
derdimiz, yaramız acılarımız farklı olabilir gözyaşlarımızın tadı aynı değişik, çok başka gibi gözüken yaşamlar varsa da pişmanlık herkes için acı olmalı
ya çok cahilsem hiç sevmemişsem cesur olmamışsam zamanı harcamışsam
sen, ben, o herkes aynı hikayede başı ve sonu aynı gerisi farklı bir yerden tutunduysak hayata boşa geçirmemeli, bırakmamalı
gün ağarsın çıkcam dışarı bu sabah en yakın nöbetçi fırın nerdeyse gidip sıcak ekmek bulcam sonra yicem sonra evime geri dönce sonra uyuycam sonra yine pc karşısına geçcem sonra yine aynı hep aynı yoksa ben delirdim mi?
erken kalkmalıyım bir dolu işim var uyaannn..uyandım nolcak şimdi? evde ekmek yok.buzluktan çıkartiim bari.peynir de yok.o da yok bu da yok..alışverişe çıktığımda dışarda yesem..olmaz.dükkanlar geç açılıyor,bekleyemem.buarada şu işleri hallediim bari. evde bi iş yokki,dışarıda hepsi.e dükkanların açılışını bekliyceksem niye sabahın köründe uyandım ben? süt olaydı bari:(
ben portakal suyu sıkıp içiyorum. duvarda kopya bir munch.. dayı çizmiş.. çığlık.. ses ve inanç.. firuze güzel isim sanki.. öyle bir parça vardı.. nükhet duru mu söylüyordu ne.. belki de sezen aksu.. dışarıda dün gece yağan yağmurun kokusu.. güllerden bir çoğunun yaprağı düşmüş ama.. üzünç.. bine yakın gül var bahçede.. ödemişten almıştık tohumlarını.. bide japon gülleri vardı.. tek mevsimlik çiçeklermiş. geçen kış öldüler.. uzun zaman atmadım saksılarını.. az önce attım:(
da diğerleri gibi, aynı yüzler, aynı sesler, aynı yer... şimdi toparlanmam lazım, uykusuzluktan şişmiş gözlerim ve karşımda duran ayna, yüzümü yıkasam iyi olur
Bu sabah kesif yagmurlar 'haydi kalk ' larini konusturdu,karsi binadaki frau winzel almisti kemanini eline belliki yarin dinletisi var bir sokak ortasinda ama nasil caliyor ama nasil...
Bir kalbimiz olduğunu hatırlamakla başlayalım işe. O kalbin bir sahibi olduğunu fark edelim. Dertleşelim kalbimizle. “Ey kalbim bu gün ne var ne yok? ” diyelim. ‘Mutlak var’ı ve varmış gibi yapan yokları dinleyelim kalp sızımızdan. Mühim olanı bize ihtar edebileceği kadar zaman bırakalım ona. İki kişi olalım: Kalbimiz ve biz. Bir iş yaparken soralım ona: Sen ne diyorsun?
Bir kalp gündemimiz olacaksa bir gün, önce kalbimiz diye bir gündemimiz olsun. Üzerindeki çer çöpü ayıklayalım, kirleri temizleyelim. Her günahın kalbimizde bir leke bıraktığını fark edelim. Bir yandan temizlemeye çalışırken diğer yandan yeni kirlerle doldurmamak için ihtimam gösterelim, uzak duralım günahlardan. Temizlenen her leke ile birlikte alttan yukarı sızarak yüzünü gösteren nurlardan bir iştiyak yapalım kendimize. Şevkimiz arttıkça leke kalmasın, leke kalmadıkça artsın aşkımız ve aşkla, iştiyakla kalbimizi nurdan bir ayna gibi seyredelim.
O zaman bunca yormaz belki bizi dışımızdaki dünyanın anlamsız hengâmesi. Hayat daha tahammül edilebilir bir şey olur belki o zaman. Gayretimiz önce bir perde olur, sonra demir bir parmaklık ve gaflet ilkin yüzünü gösteremez, sonra da hiç süzülemez kalbimizden içeri. Kalbimiz ilk günkü gibi nur pompalar cümle âzâlarımıza. Aşkla ışıldar yüzümüz ve yüzümüze bakan kalbini fark eder belki, kim bilir? Yayılırız yeryüzüne, birbirimize dokunuruz kalplerimizin ucuyla ve efsunlu bir temasla dokunduğumuz her insan kalbine döner, kalbinin sahibine döner belki de, kim bilir?
Mühim olanı bir kez daha fark eder insanoğlu. Ne için yaratıldığını, içinde yaşadığı dünyaya, içindeki dünyayı yaşatmak için geldiğini bir kez daha fark eder. Rengi, şekli, kokusu değişir yeryüzünde ne varsa. Bize dedelerimizden kalan bir avuç toprağı çok görenlerin bile kalp topraklarını dedelerimiz gibi adaletle, muhabbetle yeşertiriz belki.
“Ben kalbimi fark edeceğim ve dünya değişecek öyle mi? ” deme bana!
Çünkü sen kalbini fark etmeden değişmeyecek hiçbir şey, sen bile!
Serdar Tuncer
dilerim yepyeni bir başlangıçççççççççççççç
GÜNAYDINIM
Şavkıması, sana doğru yolların,
Sana doğru, denizlerin çağrısı,
Cırıl cırıl ötelerde bir güzel,
Günaydınım, nar çiçeğim, sevdiğim..
Çıkmaz sokaklarda bu minyatür kim?
Bu göğüs kim, ya bu gözler, bu saçlar?
Uzak bir özlemde ayak seslerin,
Günaydınım, nar çiçeğim, sevdiğim..
Kırk odanın kırkında da kırk güzel,
Kırk aynada cengi cengi bir guzel,
Çağlar ötesinde bir avuç nota,
Günaydınım, nar çiçeğim, sevdiğim..
Bu yıldızlar doğan günü çağrışır,
Bu gündüzler gözlerini çağrışır,
Ya kimlere verdin avuçlarını?
Günaydınım, nar çiçeğim, sevdiğim..
Vurdum tellerine seni, sazımın,
Sende anahtarı, alın yazımın,
Yağmur yağmur serpil yalnızlığıma,
Günaydınım, nar çiçeğim, sevdiğim..
_ F. Halıcı
Bu sabah kendimi pek bi severek kalktım... Hem de çok uzun zamandan beri ilk defa, aynada kendime güzel bir günaydın çekerek… Bir haftadır yüreciğim ağzımda hatta tabiri caizse elimin avucumun ortasında, garibim öyle bir kimsesiz, çaresiz oturuyordu ki dayanamadım… Dün gece kolları sıvadım... Aldım gecenin karanlığını yanıma, sessizliği de çağırdım aramıza... Hemen korkuyu suçlu sandalyesine oturttuk... Son zamanlarını, son günlerini gözden geçirdik… Zavallı yüreğim, ne kadar korkutulmuş, ne kadar yıpratılmış ve ne kadar kandırılmış… En önemlisi de ne kadar zayıf karakterli kalmış... İnsan her duyduğuna, her gördüğüne her söylenene inanır mı? ...Ah benim zavallı gönlüm…Akılsız gönlüm…Saftrik gönlüm… Önce hastalıklar, sonra yalnızlıklar… Yaktım bi sigara, bi tane de yüreciğime verdim…Aslında birer kadehte rakı gerekirdi ama, böyle önemli bir konuya o saatte hafif dumanlı olmak yakışmaz diye içmedik...Birden aylardır kendi değerlerimi, kendi ölçülerimi ve kendi yüreğimi tanıyamadığımı hatta ara ara duyamadığımı anladım…Sevdiğimin değerlerini fark etmeden benimsediğimi, hatta onları doğru kabullenip, kendimi öyle yaşamadığım ve öyle olmadığım için geri çektiğimi,yok daha fenası geri çekmenin ötesinde bu yaşam artık buraya kadarmış yapıp, ufacık olup bir kenara büzüldüğümü anladım…Önemli değil diyemeyeceğim…Bütün bunları yaşamam da önemliymiş…Neden mi? ...Bütün bunları yaşamasaydım, dün gece yüreğimin acıdığı en son noktada kendimi bu derece fark edip, kabullenip sevemezdim…Sevgili korkularımı ve yüreğimi alıp, yeni bir güne başladım…Hayatı bu derece sade yaşamayı başarabildiğimiz için yüreğime teşekkür ettim…Korkularıma, sevdiğimi anlattım ve onun korkularını…Onun ölçülerini! ...ve o ölçülere uymasa da, benim yüreğimin onu sevdiği kadar onun ölçülerinden bağımsız olabileceğini…O beni sevmezse, istemezse korkusunun yerine, ben onu istediğim kadar çok, istediğim derinlikte, istediğim coşkuda, arzu ettiğim ateşle sevebilirim özgürlüğünün aldığını…Yüreğimin bir ömrü onunla birlikte yaşamaya hazır olduğu kadar, onsuz geçecek bir ömre gözyaşları yerine, taşıdığım renklerin yansımalarını verebilecek güçte olduğunu bildim….Bu sabah hayatı bir başka sevdim… Kendimi de... Ama en değerlisi korkmadan, aklımın tümünü dışarıda bırakıp sevdiğimi gönlüme aldım... Olduğu gibi…
Geldim... bilgisayarımı açtım kahvemi elime aldım... Media player ı açtım... :)) shuffle modunu tıkladım... uzuuuun zamandır rasgele modundan denk gelmeyen bi şarkı çıkıverdi.. Hamiyet söylüyo hemi de valla... :)))
Gördüm seni bir gün yeni açmış güle döndüm
Coştum şakıyıp aşk okuyan bülbüle döndüm
Oy oy oyy... :)) sabah sabah ne güzel geldiii... :)))
Ardıdan şahane bir Cem Karaca şarkısı...;
Sevda kuşun kanadındaaaaaa diye gürlüyor Cem Karaca
Aman da ne güzel şarkılarım varmış beniiiiimmmm.... Arşivimi seviyiiiiiim... :))
...uykuya doyamadan kalkılan bir gün,hazırlanıp yola çıkma,minübüste terliği ayağından düşen yaşlı amcaya yardım etme,işyerinin koridorlarından geçerken odalara verilen sıcak bir günaydın :))))
Gözyaşlarımızın Tadı Aynı
gördüğüm rüyanın etkisinden olsa gerek
garip bir hisle uyandım bu sabah
ya bugün o günse, hayatın son günüyse
içimi korku sardı bu sabah
sevdiğim şeyleri düşündüm sevdiğim insanları
gördüğüm ve görmediğim yerleri
son kez uyandıysam ve yapamadığım şeyler varsa
içimi korku sardı bu sabah
ya çok yalnızsam
ya da bomboşsam
zaten bıkmışsam
zamanı harcamışsam
sen, ben, o herkes aynı hikayede
başı ve sonu aynı gerisi farklı
bir yerden tutunduysak hayata
boşa geçirmemeli, bırakmamalı
derdimiz, yaramız acılarımız farklı olabilir
gözyaşlarımızın tadı aynı
değişik, çok başka gibi gözüken yaşamlar varsa da
pişmanlık herkes için acı olmalı
ya çok cahilsem
hiç sevmemişsem
cesur olmamışsam
zamanı harcamışsam
sen, ben, o herkes aynı hikayede
başı ve sonu aynı gerisi farklı
bir yerden tutunduysak hayata
boşa geçirmemeli, bırakmamalı
Ş.Ferah
Gene her sabah olduğu gibi düşünmem gerekeni düşündüm.
İyi ki düşünmüşüm. Mutlu oldum.
Yarın ve bütün sabahlar gene düşüneceyim*
sabahlar burada
mesela
bu sabah
yarın sabah
sonraki sabahlar
ama
sen yoksun
özellikle de 13 Ocak sabahı ...
kırılan yine bir dem yatağıydı ben değildim...
gün ağarsın çıkcam dışarı bu sabah
en yakın nöbetçi fırın nerdeyse gidip sıcak ekmek bulcam
sonra yicem
sonra evime geri dönce
sonra
uyuycam
sonra
yine pc karşısına geçcem
sonra
yine aynı
hep aynı
yoksa ben delirdim mi?
yagmur var istanbulda..
iyiyim iyi.
Şükürler olsun.
bu sabahların bir anlamı olmalı
bügün pazar..
bu sabah geç kalktım...
ne umutlu güzel ve renkli
yapacak bir çok iş şimdilik beklemeli ;)
Gesmeye götürdüm teysemi
Bir hüzünle uyandım.
ehu..herkezi kendime benzettim ya helal olsun bana...
erken kalkmalıyım bir dolu işim var uyaannn..uyandım nolcak şimdi? evde ekmek yok.buzluktan çıkartiim bari.peynir de yok.o da yok bu da yok..alışverişe çıktığımda dışarda yesem..olmaz.dükkanlar geç açılıyor,bekleyemem.buarada şu işleri hallediim bari. evde bi iş yokki,dışarıda hepsi.e dükkanların açılışını bekliyceksem niye sabahın köründe uyandım ben? süt olaydı bari:(
ben portakal suyu sıkıp içiyorum. duvarda kopya bir munch.. dayı çizmiş.. çığlık.. ses ve inanç.. firuze güzel isim sanki.. öyle bir parça vardı.. nükhet duru mu söylüyordu ne.. belki de sezen aksu.. dışarıda dün gece yağan yağmurun kokusu.. güllerden bir çoğunun yaprağı düşmüş ama.. üzünç.. bine yakın gül var bahçede.. ödemişten almıştık tohumlarını.. bide japon gülleri vardı.. tek mevsimlik çiçeklermiş. geçen kış öldüler.. uzun zaman atmadım saksılarını.. az önce attım:(
mavi çiçekli küpelerimi bulmadan çıkmadım evden...
da diğerleri gibi, aynı yüzler, aynı sesler, aynı yer...
şimdi toparlanmam lazım, uykusuzluktan şişmiş gözlerim ve karşımda duran ayna, yüzümü yıkasam iyi olur
velesbit pedallamak.
Bu sabah kesif yagmurlar 'haydi kalk ' larini konusturdu,karsi binadaki frau winzel almisti kemanini eline belliki yarin dinletisi var bir sokak ortasinda ama nasil caliyor ama nasil...
Ankaradan geldim.Yol yorgunuyum.
fazlasıyla duygusalım galiba..
Bu sabah rahmet edasi ile yagan yagmurlar vardi...Kalemi nihayet aldim elime ve adimlara ikna ediverdim..yasasin bu sabah..)
akşam olur mektuplar hasretlik söyler
zagrep radyosunda lili marlen türküsü...
pembe koltuklu taksi
Bu sabah benim için uyku demekti.Yeni bir sabahtan çok yapılması bitirilmesi gereken işlerin yapılması gerektiğini çağrıştıran bir kavram oldu.