ilim ve bilim aynı anlamda olan iki kelimedir Allahın insana bahşettiği kül den bir cüz ile insan oğlu gene allahın insana öğrettiği eşyanın adıyla aslında var olanı tekrar bulmasıdır. hiç bir şey insan için yoktan var edilemez insanda bu yeti yoktur ancak insan Allah'ın kendisine izin verdiği şeyleri yapabilir bulabilir.
gen teknolojisinde ilerlemeler sonucu bazı çevreler tarafından bu doğma saydıkları din ve Allah olgusunun sonu olarak kabul edildi ama maalesef gözleri kapalı olduğu gibi akılllarıda kapalı olan bu çevre şunu asla anlayamadı her sanatcının mutlaka bir ustası vardır ve hiçbir sanatcı asıl usta kadar hakim değildir eserine
bir ressam resim yaparken resimini güzel buluyoruz ama hiç o resmi aslından daha güzel bulanımız varmıdır.
herşeyi yaratan yaradıcı ilim sahibi olup onun ilminden sadece bize izin verilen kadarını kullanıyoruz sınır neresi diye sorarsanız sınırı da belirleyen onu verendir ancak o bilebilir.
ilim insanı bir yaratıcının varlığını dikte eder çünkü ilim ile ilim adamı yaratılan şaheserdeki inceliği ve mükemmel imzayı görür yeter ki insanın bazı yerleri kapanmamış olsun
Evrenin veya olayların bir kısmını konu olarak ele alıp deneysel yöntemlerle inceleyerek yasalara ulaşmaya çalışan etkinlik alanı bilim olarak adlandırılır.Bu yolla elde edilen ürüne bilimsel bilgi denir.Bilimde, bir yerde elde edilmiş olan düzenli bilgiler bütünü söz konusudur.Bu yönü ile bilim durağandır.Öte yandan bilim,bilimsel çalışmaların yapılması sürecidir.
Thomas Kuhn'a göre bilim: 'yeterli sayıda bilim adamlarının bi paradigmayı kabul etmesiyle bilim başlar, zamanla bu topluluk uygunsuzluk ya da aykırılıklarla karşılaşır ve başlangıçtaki paradigma artık yetersiz kalmaya başlamıştır.bilimsel bunalım başlar ve yeni bi paradigma kabul edilelerek bu bunalım aşılır, ve tekrar yeni normal bilim dönemi başlar, taa ki yeni bi bilimsel bunalıma girilene dek...
Paul Davies'e göre bilim: kısaca tanrıya ulaşmada kullanılabilecek bir yoldur, çünkü, şu anın bilimi felsefi açıdan da buna uygundur. eskiden din sorusu olan, evrenin baişangıcı-sonu var mı, kıyamet gerçek mi, gibi sorulara artık yeni bilim cevap verebilecek seviyededir, der...
not: bu iki bilim adamı hala hayatta olup, yeni fizik kavramlarına katkıda bulunmuşlardır....
herhangi bir konuda araştırma gözlem gibi bilimsel esaslara dayanarak elde edilmiş olan düzenli ve sistemli bilgiler topluluğudur. o halde bu tanıma göre astroloji denilen şey bilim değildir. çünkü astrolojinin iddia ettiği şeyler gözlem ve araştırmaya dayalı istatistiki analize tabi tutulmuş sistemli bilgiler değildir. bkz. şarlatanlık
Bilim, yöntemle elde edilen ve pratikle doğrulanan bilgidir. Bilim terimi günümüzde olayların yasalarını bulmayı amaçlayan araştırmaları dile getirir. Evreni, gerçeklikleri insan eylemleri ile doğrulanmış kavramlar, ulamlar ve yasalarla yansıtır. Bilimin itici gücü toplumun üretim gereksinimleridir. Bilim, insanlara nesnel yasaların bilgisini verir ki, insanlar pratik eylemlerini gerçekleştirebilmek için bu bilgiye muhtaçdırlar. Bir başka deyişle bilim, temelde insanın kendisini ve çevresini daha iyi tanıyıp, gerektiğinde etkileyebilme, egemen olma, kontrolü altına alma biçimindeki doğal istek ve güdüsünden kaynaklanmaktadır. Bilim, bilimsel yöntem ve kuramlarla gelişir. Bilimsel kuram 'bir takım olgular veya olgusal ilişkileri açıklayan kavramsal bir sistemdir'. Böyle bir sistemin kurulması, bilimde en üst düzeyde bir zihinsel çalışmayı gerektirir. Araştırmaların genellikle bir deneysel bir de kavramsal yönü vardır. Araştırmacı deneysel olguları çeşitli duyu organlarıyla algılarden (gözlem) , kavramı entellektüel yetisiyle geliştirir. Bu kabul, bilim insanını kavram geliştirmeye zorlar.
Bilimsellikte hiçbir kuram son şeklini almış sayılmaz. Önü açık bırakılır ve yeni veriler elde edildikçe kuramların da geliştirilmesi söz konusu olur. Aynı nedenle, belli bir alanda kuram geliştirme çabasına geçmeden önce bir dizi deneysel araştırmanın yapılmış olması gerekir. Kuramlar, tez ve antitezler arasındaki çelişmeyle gelişirler. Bu yönüyle bilimsel gelişme, yeni gözlemler karşısında yetersiz kalan kuramlarn ayıklanması, yerlerine daha geçerli görünenlerin konulmasından oluşan bitmeyen bir süreçtir.
Bilimsel yöntemle bilgi elde etmede üç aşama öngörülmüştür.
- Tanılama: Problemin çözümündeki başarı önce yapılan tanımın gerçeğe uygunluğu ile sınırlıdır.
- Doğrulama: 'Tümden-Gelim / Tüme-Varım' sentezinin odaklaştığı bir aşamadır. Bilimsel yöntemin diğer problem çözme yaklaşımlarına olan en belirgin üstünlüğü bu doğrulama aşamasının varlığıdır.
- Raporlaştırma: Tanılama ve Doğrulama süreç ve sonuçlarının baştan sona ve belli kurallar içinde belgelendirilmelerini içerir.
Bilimsel yöntem; açık seçiktir, denetlenebilir, yansızdır, eleştirici ve düzelticidir, deneyci ve seçicidir. Bilimsel araştırma temelde; arama, öğrenme, bilinmeyeni bilinir yapma, karanlığa ışık tutma, kısaca bir aydınlanma sürecidir. Tüm araştırmalar duyulan gereksinim ile başlar, aynı temel süreçlerden sonra rapor yazımı ile sona erer. Son zamanlara kadar bilimsel yöntem ile elde edilen bilginin 'mutlak doğru' ve 'değişmez' olduğu görüşü yaygındı. Çağdaş bilimsel yöntem anlayışında kararlar 'optimal' niteliktedir. Günümüzde daha da geliştirilmiş olan bilim ve bilimsel yöntem kavramları diyalektik düşünce ile bütünleşerek önemli değişikliklere uğramıştır.
Diyalektik terimi çoğu zaman belli bir ideolojik anlayışla ilişkilendirilerek ele alındığı için, bu yöntemin tartışılması çağdaş bilim ve bilimsel yöntem anlayışı ile karşılaştırmalı olarak incelenmesi yeterli ölçüde yaygınlaşmamıştır. Diyalektik kavramı, tarihsel gelişimi içinde çeşitli değişikliklere uğramıştır. Günümüzde bilimsel diyalektik anlayışı içinde yorumlanmaktadır. Eski diyalektik anlayış dört temel ilkeye dayalı olarak geliştirilmiştir.
- Her şey birbiriyle ilgilidir: Gerçek bir bütündür. Gerçeğin paraçaları arasında karşılıklı etki ve evrensel bir bağımlılık vardır. Doğa, bileşik ve anlaşılır biri bütündür. Hiçbir olgu ilişkilerinde bağımsız anlaşılamaz. Nesne, olgu ve olaylar, onları oluşturan koşulların belirlenmesiyle anlaşılır olurlar.
- Her şey oluş halindedir: Gerçek olan şey devinimdir, değişmedir. Bu durum hem doğada, hem de toplumda böyledir.
- Nicel değişimler, nitel değişimlere neden olur: Maddelerin devinimleri ve oluşumu, yeniliklere neden olur. Bilim ise belirli bir nitel değişiminin oluşabilmesi için gerekli nicel değişimlerin neleri içerdiğini araştırır.
Çağdaş yaklaşımın temel özellikleri ise şöyle özetlenebilir:
- Bilimsel düşünce 'apriori' ile 'aposteriori' arasında bir karşılıklı ilişkidir. Deneye dayanmayan zihinsel kategoriler yoktur. Fakat zihinle doğrulanmamış deneysel sezgi de yoktur. Bilgi ne tam deneysel, ne de tam kavramsaldır.
- Diyalektik bilimsel düşünce tümleyicidir. Eski diyalektik yaklaşımdaki tez ve antitez, terslikler olarak algılanamaz; birbirlerini tamamlayan bir sentezin öğeleridirler.
- Bilim, organik bir yapıdır. İnsan bilgisinin tüm dalları bu ortak yapının tamamlayıcısıdır. Bilgi dayanış alı bir bütün oluşturur, bütün içinde anlama kazanır. Yeni bilgiler bütüne katılırken öncekilerle yan yana durmaz, bütünleşir ve bütünün anlamında değişiklik yaratır.
- Bilgi tarihsel yapıdadır. Yaşayan her kavram kullanıldıkça değişir ve gelişir. 'Yeni bilgi' bir bakıma yeniden düzenlemedir. Düzenlemenin alacağı biçim, içinde bulunulan ortamın koşullarına göre değişir. Yeni bilgi, özgün düşünceyi gerektirir.
- Bilgi oluşum halindedir. Bilim, çözülen sorunlar kadar yenilerini de üretir.
Bilginin gelişme sürecinde olması, yeni bir zihinsel tutumu, yeni bir bilimsel anlayışı gerektirmektedir. Bu yeni tutum 'açık felsefe' yani kaynaklarından sonuçlarına kadar bilginin her uzanımını eleştirel bir gözle görebilen bir felsefeyi vurgular. Böylece yeni ya da bilimsel diyalektik, eskisi gibi bir tezin üstün gelmesini sağlamaya yönelmiş savunucu bir girişim değildir. Bu yeni anlayışta, kişinin kendi görüşlerinde eksikler ve yanlışlar bulmaya çalışması esastır. Bu arayış onu, karşıt kuramların doğru öğeleriyle zenginleştirmek ve zihni başlangıçtaki bilgilerin yüklediği sınırlılıktan kurtarmak içindir. Antitez yerine, deneme ve yeniden gözden geçirme anlayışı ve uygulaması vardır. Bu yönleriyle diyalektik çağdaş bilimsel yöntem, metafizikten ayrı bir 'anlayış', 'arama' ve 'problem çözme' yaklaşımını benimsemiştir. Bilindiği gibi metafizik, temelde gerçeklerin değişmezliğini savunur, varlıkları değişmez şeyler gibi inceler ve Mutlak Bilginin aranmasıyla uğraşır.
Bilimsel yöntem ile kendini olgunlaştırmış insanın topluma önermeleri açık seçik, deney ile denetlenebilir bilgilerdir. Bu tür önermeler inanç oluşturmayacağından sağlıklı bir yayılım gösterirler. Tüm insanlığın birleşebileceği ortak ve reel doğruların bilimsel yöntemle elde edilebileceği açıktır. Fakat insanları bu anlayışa getirebilmenin zorluğu da ayrı bir gerçektir. Bu bir eğitim ve öğretim sorunudur.
Bilimsel nitelikte olmak, üretilmiş bilgilerin ezberlenmesi değil, aklı bilimsel yöntemler doğrultusunda kullanmak demektir. İnsanların aklına bilimsel formasyon kazandırmak ise eğitim ve öğretim yaygınlığı ile gerçekleşebilir. Bilimsel bilgi ile aydınlanıp, sevgi ile dolan bir insan, yüksek insanlık ülküsüne hizmet etmekte yetkin bir kişiliğe sahip olacaktır.
Araştırma bulgularına dayanarak, neden -sonuç niteliğinde ilişkiler bulmaya çalışan, olay ve olguları yöntemlere dayalı olarak çözümleyip genellemelere ulaşmaya çalışan sistematik bilgiler bütünüdür.
Bilimselliğin Ölçütleri Neler Olabilir?
*Her bilim dalının kendine özgü bir konusu olmalıdır.
*Bilimsel çalışmalar, bilimsel yöntemle yapılmalıdır.
*Bilimsel sonuçlar güvenilir olmalıdır.
*Bilimsel sonuçlar bir kişi ya da grubun tekelinde olmamalıdır.
*Bilim nesnel (objektif) olmalıdır.
*Bilim eleştiriye açık olmalıdır.
*Bilim genelleyici olmalıdır.
*Bilim akla ve mantığa dayanmalıdır.
*Bilimin amacı, bilimsel yasa ve kurallara ulaşmak olmalıdır.
Bilimleri Nasıl Sınıflandırabiliriz?
*Konu ve kullandıkları yöntemlerine göre;
Formel Bilimler: Duyularımızla kavrayamadığımız, zihinsel olarak düşüncede var olduğunu kabul ettiğimiz ilke ve sembolleri konu edinen; genelleme ve tümdengelim yöntemlerini kullanan; Matematik, Mantık…
Doğa Bilimleri: Doğayı, doğada yer alan varlıkları ve olayları inceleyen ve tümevarım yöntemini kullanan ve doğa yasalarını bulmaya çalışan; Fizik, Kimya, Biyoloji, Astronomi, Jeoloji …
İnsan Bilimleri: İnsanı; insanın tarihsel, kültürel, toplumsal dünyasını konu edinen hem tümevarımı hem tümdengelimi kullanan; Tarih, Antropoloji, Psikoloji, Sosyoloji, Siyaset Bilim, Dil Bilim …
*Konu, yöntem ve ulaştiklari sonuçlarina göre;
Rasyonel Bilimler: Akla mantiga dayali ideal varligi konu alan bilimler: Matematik, Mantik …
Normatif Bilimler: Sonuçlarında yönlendirici kurallara ulaşan bilimler: Hukuk, Mantık, Siyaset Bilim…
Pozitif Bilimler: Konularını deney yöntemi ile araştıran bilimler: Fizik, Kimya, Biyoloji, Psikoloji, Sosyoloji
Evrenin ya da olayların bir bölümünü konu olarak seçen, deneysel yöntemlere ve gerçekliğe dayanarak yasalar çıkarmaya çalışan düzenli bilgi.”
“Genel geçerlik ve kesinlik nitelikleri gösteren yöntemli ve dizgesel bilgi.” “Belli bir konuyu bilme isteğinden yola çıkan, belli bir ereğe yönelen bir bilgi edinme ve yöntemli araştırma süreci.”
Bilim ile uğraşan bir kişinin bu tanımları yeterli bulmayacağını söylemeye gerek yoktur. Bu nedenle, bilimin eksiksiz bir tanımını yapmaya kalkışmak yerine, onu açıklamaya çalışmak daha doğru olacaktır.
'Tabiat hiç şüphesiz Allah'ın hiç vazgeçemeyeceğimiz, okunması gereken diğer bir kitabıdır.' Galileo Galilei
“'Bilim insanı Allah'a götürür.”' 'Doğayı ne kadar çok incelersem, Yaratıcı'nın eserleri karşısında inancım o kadar çok artıyor' Louis Pasteur
“'Derin bir imana sahip olmayan gerçek bir bilim adamı düşünemiyorum.'” Albert Einstein
“'Bizler Allah'a muhtaç, aciz kullar olarak, kendi aklımıza göre Allah'ın aklının büyüklüğünü ve yüceliğini görmeli ve O'na teslim olmalıyız.”' Isaac Newton
'Uzun zamandır rahatsızdım. Ama şimdi, astronomi konusundaki araştırmalarım yoluyla Allah'ın varlığının farkına vardım.' Johannes Kepler
'Doğa, her şeyde Allah'ın varolduğunu bizlere öğretmektedir.' Adam Sedgwick
'Allah'ın isteklerini öğrendikten ve itaat ettikten sonra yapacağımız diğer şey, yaptığı işlerin kanıtından yola çıkarak O'nun aklı, gücü ve iyiliği hakkında birşeyler bilmektir. Tabiat kanunlarını bilmek, Allah'ı bilmektir.' James Prescott Joule
...eşine yazdığı bir mektupta şu şekilde Allah'a dua etmiştir: 'Yeryüzündeki herşeyi kullanımımız altına alabilmek için bizlere Senin eserlerinin üzerinde çalışmayı öğret ve Sana hizmet etmek için aklımızı güçlendir.' James Clerk Maxwell
'Hangi sahada olursa olsun, bilimle ciddi şekilde ilgilenen herkes, bilim mabedinin kapısındaki şu yazıyı okuyacaktır: İman et. İman, bilim adamlarının vazgeçemeyeceği bir vasıftır.' Max Planck
''Dinsiz bilim kör; bilimsiz din topaldır.'' (I cannot conceive of a genuine scientist without that profound faith. The situation maybe expressed by an image; science without religion is lame) Albert Einstein
----------
DİN VE BİLİM ÇATIŞMASI (Yunus Hüdayi)
Günümüzde teknoloji ve din arasındaki ilişkiyi değerlendiren ve kıymet hükümleri takdir eden dünya görüşlerinin tarihi arka planına eğilirsek, şöyle bir manzara ile karşılaşırız:
“Başlangıcında Avrupa'daki bilim, İslam bilim anlayışıyla uygunluk gösteriyordu. Batı biliminin kurucuları Bacon, Copernicus, Galileo, Kepler, Newton, Descartes ya rahiptiler veya inancında sadık birer dindardılar. Newton'un (1642-1727) yerçekimi ve hareket yasalarını ilan ettiği 'Principia' kitabının üçte biri bütünüyle evrenin ve yasalarının teolojik (ilahi) açıklamalarına ayrılmıştı. Bunların ardından gelip de tanrıtanımazlığı prensip edinen yeni bir bilimsel anlayış çağı açan felsefeciler yine onların görüşlerinden esinlenerek materyalizme kapı açmışlardı. Newton, başlangıç şartlarının ve hareket yasalarının belirleyicisi olarak Tanrı’yı kabul etmiş ve imanını kuvvetlendirmişti. Ama aynı evren görüşü ve aynı bilgiler, inanmak istemeyenlere fırsat tanımıştı. Tanrı’sız bir evren düşüncesi, Thales'le başlayan Iyonya'lı bilginlerin oluşturmak istedikleri dünya görüşlerinin temel özelliğiydi. Bu eski Yunan düşüncesi Batı bilim anlayışı olarak yeniden ortaya çıktı.
Hume ve Kant'ın kritiklerinden sonra Batı bilimi, metafiziği bütünüyle reddetti. Bu, Batı bilim anlayışını daha da daralttı. Böylece deneyle ve gözlemle ispatlanamayan olaylar ve olgular bilimin konusunun dışına itildi. Bu da ispatlanamayan, doğrulanamayan şeylerle uğraşmanın anlamsız olduğunu ifade eden pozitivizm anlayışını doğurdu.” (Zeki Eker, Anadolu, 1996)
“Bizim bocalamalarımız sürerken, öte yandan bilim dünyasındaki gelişmeler, Batının ne denli yanlış felsefelerle hayatları öldürdüğünü ortaya çıkarıyordu. Din, bilim ve teknolojiye bakış açısını kökten değişterecek bu gelişmeler bir çok batılı aydın ve bilim adamının kalp gözlerini açmaya başlamıştı.
1800'lü yılların sonunda Batı dünya görüşü değişik türde bilimsel gelişmelere sahne oldu. Boltzmann, termodinamiğin ikinci yasasını keşfetti. Böylece evrenin ezelden beri işleyen bir makine olmasının imkansız olduğu ortaya çıktı. Öte yanda kuantum mekaniği ve Einstein’ın genel rölativite teorisi de evrenin bir başlangıcı ve bir sonu olabileceğini doğruladı. Evrenin bir başlangıcı ve bir sonu olabileceği fikri bir çok bilim adamını yüz yılı aşkın zamandır rahatsız etmektedir. Çünkü bu gibi fikirler bir yaratıcının olduğunu hatıra getirir.
Bediuzzaman'ın, “Aklın nuru medeniyetin fenleridir, vicdanın ışığı din ilimleridir, ikisinin uyuşmasıyla hakikat ortaya çıkar, ayrıldıkları vakit birinden taassup, diğerinden hile ve şüphe doğar” (Münazarat, s. 127) sözünde açıkça ifade edildiği gibi din adına bilimi reddetmek hiç de uygun değildir. Çünkü İslam dünya görüşünün temeli imandır. Bilgisiz iman, Kur’an’da istenen iman değildir. Tutarlı bir dünya görüşüne, sağlam bir imana ulaşmak mevcut bilgilerin mantıklı ve tutarlı yorumuyla mümkündür. Ancak bundan sonra bir kimse, on asırdan bu yana detayları ihmal edilmiş İslam dünya görüşünün günümüzün bilgileriyle daha canlı, daha anlamlı, daha tutarlı olduğunu, gerçek anlamda anlamsızlığın, tutarsızlığın tanrıtanımaz Batılı bilim anlayışında ve dünya görüşünde olduğunu görebilir.” (Zeki Eker, Anadolu, 1996)
XX. yüzyıl, pozitivistlerin tasavvur ettiği gibi hiç olmadı. Din, insanlık tarihinden silinmediği gibi, fert ve toplum için zamanla önemli hale gelmeye de başladı. Aksine bilimsel metodu doğruya ulaşmanın tek yolu ve madde ve enerjiyi kainattaki en temel ve yegane gerçeklik kabul eden bilimsel materyalizm ve tasavvur ettiği bilim anlayışı büyük bir itibar kaybetti. Poper ve Khun gibi bilim felsefecilerinin bilimsel metotları tahlili, bilimin objektif hakikate ulaşmanın aracı olduğu iddiasını ciddi şekilde sarstı. Bu düşünürler, deney, gözlem ve bilimsel akıl yürütmeyle elde edilen verilerin teoriden bağımsız olmadığını söylediler. Feyarebend ise daha da ileri giderek bilimin şiir yazma ve yıldızlarla fala bakmadan farklı bir şey olmadığını iddia ediyordu. Bütün bu gelişmeler çatışmanın din ile bilim arasında değil, bilimi bir ideoloji haline getiren bilimsel materyalizm ile din arasında olduğunu ortaya koydu.
İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerden biri iman, diğeri ise ahlaktır. Ahlak medeniyetin tekniğidir ve ahlaksız bir medeniyet mümkün olmamaktadır. Ahlakî ve dinî prensipleri hiçe sayan bir anlayış elinde bilim büyük felaket ve kötülüklere sebep olabilir. Bugün nükleer savaşlar, global ısınma, ozon tabakasının delinmesi ve bütün bu çevre kirliliği, yani XX. asrın felaketleri, metafizik ve ahlakî prensipleri düstur edinmeyen bilimin neticesidir. Bilim kendi kendini sınırlandıramamaktadır. Sınırlarını din çizmeli ve din ona kılavuzluk etmelidir. Aksi halde insanlığı büyük felaketler beklemektedir.” (Dr. Adnan Aslan, Bilim Yorum Sanal Dergi, www.yeniarayislar.com)
Demek ki, bizi efsunlayan batının aslında kendisi de efsunlanmış durumdadır. Bugün bilim ve teknik, topyekün yaratıcının sonsuz kudretini haykırmakta, her yeni gelişme, yaratıcının tekvini sıfatlarına işaret etmektedir. Gerçekten iman edecekler için bu sahadaki gelişmeler en dikkat çekici afaki delilleri oluşturmakta, iman etmemek için ortada zahiri bir sebep bırakmamaktadır. Ancak ne diyelimki görecek göz, duyacak kulak gerek!
Gözlem, deney ve sonuça bağlı olup dünyanın içinde veya dışında olanın bir kısmını veya ortaya çıkan durumun - ilgiyi çeken veya çekebilecek nitelikte olan her türlü işin - bir bölümü konu alarak ya da sözlüğün dediği gibi seçen, deneye dayanan yöntemler ve gerçeklikten yararlanarak yasalar çıkarmaya çalışan düzenli bilgi.
Belli bir konuyu bilme isteğiyle yola çıkan ya da öğrenme arzusuyla başlayan, belli bir amaca yönelik bir bilgi edinme ve yöntemli araştırma süreci...
Herkesin yararlanabileceği değeri sürdürme durumu ile bir kanaatin şüpheye düşmeden onaylanması durumunun bir şekilde nasıl olduğunu belirten ve onu başka şeylerden ayıran özellikleri, vasıfları gösteren metotlu ve sistematik malûmat. Kısaca sözlüğün dediği gibi Genel geçerlik ve kesinlik nitelikleri gösteren yöntemli ve dizgesel bilgi.
Bilim Kutsal Bir İnektir
(Anthony Standen in Bir kitabı)
ilim ilim bilmektir
ilim kendin bilmektir
sen kendini bilmez isen
bu nice okumaktır....
kimin bulduğunu geçin kimin kullandığına bakın
- daha iyi yasamak ya da daha iyi oldurmek -
secim insanin...
ilim ve bilim aynı anlamda olan iki kelimedir
Allahın insana bahşettiği kül den bir cüz ile insan oğlu gene allahın insana öğrettiği eşyanın adıyla aslında var olanı tekrar bulmasıdır.
hiç bir şey insan için yoktan var edilemez insanda bu yeti yoktur ancak insan Allah'ın kendisine izin verdiği şeyleri yapabilir bulabilir.
gen teknolojisinde ilerlemeler sonucu bazı çevreler tarafından bu doğma saydıkları din ve Allah olgusunun sonu olarak kabul edildi ama maalesef gözleri kapalı olduğu gibi akılllarıda kapalı olan bu çevre şunu asla anlayamadı her sanatcının mutlaka bir ustası vardır ve hiçbir sanatcı asıl usta kadar hakim değildir eserine
bir ressam resim yaparken resimini güzel buluyoruz ama hiç o resmi aslından daha güzel bulanımız varmıdır.
herşeyi yaratan yaradıcı ilim sahibi olup onun ilminden sadece bize izin verilen kadarını kullanıyoruz
sınır neresi diye sorarsanız sınırı da belirleyen onu verendir ancak o bilebilir.
ilim insanı bir yaratıcının varlığını dikte eder çünkü ilim ile ilim adamı yaratılan şaheserdeki inceliği ve mükemmel imzayı görür
yeter ki insanın bazı yerleri kapanmamış olsun
''Tarih bilimlerinin gelismesine damgasini vuran bilginler arasinda ozellikle Cin'de Sima Qian (M.O. ykls. 145 - ykls. 86) ile Du Yu'nun (732-812) , Islam dunyasinda da Taberi (ykls. 839-923) , Cuveyni (1226-1406) adlarini anmak gerekir.''
Eric Vial
Thema Larousse (Tematik Ansiklopedi)
Bilim servetten üstündür, cünkü serveti sen korursun, oysa Bilim seni korur.(Hz.Ali) .
Bilim miyoptur,bir karis öteyi görür.Hirsiz feneri gibidir,bir parca aydinlatir,isigin vurdugu tarafi aydinlatir.
(Cemil meric)
Evrenin veya olayların bir kısmını konu olarak ele alıp deneysel yöntemlerle inceleyerek yasalara ulaşmaya çalışan etkinlik alanı bilim olarak adlandırılır.Bu yolla elde edilen ürüne bilimsel bilgi denir.Bilimde, bir yerde elde edilmiş olan düzenli bilgiler bütünü söz konusudur.Bu yönü ile bilim durağandır.Öte yandan bilim,bilimsel çalışmaların yapılması sürecidir.
Thomas Kuhn'a göre bilim:
'yeterli sayıda bilim adamlarının bi paradigmayı kabul etmesiyle bilim başlar, zamanla bu topluluk uygunsuzluk ya da aykırılıklarla karşılaşır ve başlangıçtaki paradigma artık yetersiz kalmaya başlamıştır.bilimsel bunalım başlar ve yeni bi paradigma kabul edilelerek bu bunalım aşılır, ve tekrar yeni normal bilim dönemi başlar, taa ki yeni bi bilimsel bunalıma girilene dek...
Paul Davies'e göre bilim: kısaca tanrıya ulaşmada kullanılabilecek bir yoldur, çünkü, şu anın bilimi felsefi açıdan da buna uygundur. eskiden din sorusu olan, evrenin baişangıcı-sonu var mı, kıyamet gerçek mi, gibi sorulara artık yeni bilim cevap verebilecek seviyededir, der...
not: bu iki bilim adamı hala hayatta olup, yeni fizik kavramlarına katkıda bulunmuşlardır....
18 yy. kaba materyalistlerine duyrulur...hehe..
herhangi bir konuda araştırma gözlem gibi bilimsel esaslara dayanarak elde edilmiş olan düzenli ve sistemli bilgiler topluluğudur.
o halde bu tanıma göre astroloji denilen şey bilim değildir. çünkü astrolojinin iddia ettiği şeyler gözlem ve araştırmaya dayalı istatistiki analize tabi tutulmuş sistemli bilgiler değildir.
bkz. şarlatanlık
Milletimizin kurtuluşunda gerekli olan ışık olacaktır..
bilim,yaşamın sırlarını çözmeye çalışan herhangi bir disiplindir.
Bilim, yöntemle elde edilen ve pratikle doğrulanan bilgidir. Bilim terimi günümüzde olayların yasalarını bulmayı amaçlayan araştırmaları dile getirir. Evreni, gerçeklikleri insan eylemleri ile doğrulanmış kavramlar, ulamlar ve yasalarla yansıtır. Bilimin itici gücü toplumun üretim gereksinimleridir. Bilim, insanlara nesnel yasaların bilgisini verir ki, insanlar pratik eylemlerini gerçekleştirebilmek için bu bilgiye muhtaçdırlar. Bir başka deyişle bilim, temelde insanın kendisini ve çevresini daha iyi tanıyıp, gerektiğinde etkileyebilme, egemen olma, kontrolü altına alma biçimindeki doğal istek ve güdüsünden kaynaklanmaktadır. Bilim, bilimsel yöntem ve kuramlarla gelişir. Bilimsel kuram 'bir takım olgular veya olgusal ilişkileri açıklayan kavramsal bir sistemdir'. Böyle bir sistemin kurulması, bilimde en üst düzeyde bir zihinsel çalışmayı gerektirir. Araştırmaların genellikle bir deneysel bir de kavramsal yönü vardır. Araştırmacı deneysel olguları çeşitli duyu organlarıyla algılarden (gözlem) , kavramı entellektüel yetisiyle geliştirir. Bu kabul, bilim insanını kavram geliştirmeye zorlar.
Bilimsellikte hiçbir kuram son şeklini almış sayılmaz. Önü açık bırakılır ve yeni veriler elde edildikçe kuramların da geliştirilmesi söz konusu olur. Aynı nedenle, belli bir alanda kuram geliştirme çabasına geçmeden önce bir dizi deneysel araştırmanın yapılmış olması gerekir. Kuramlar, tez ve antitezler arasındaki çelişmeyle gelişirler. Bu yönüyle bilimsel gelişme, yeni gözlemler karşısında yetersiz kalan kuramlarn ayıklanması, yerlerine daha geçerli görünenlerin konulmasından oluşan bitmeyen bir süreçtir.
Bilimsel yöntemle bilgi elde etmede üç aşama öngörülmüştür.
- Tanılama: Problemin çözümündeki başarı önce yapılan tanımın gerçeğe uygunluğu ile sınırlıdır.
- Doğrulama: 'Tümden-Gelim / Tüme-Varım' sentezinin odaklaştığı bir aşamadır. Bilimsel yöntemin diğer problem çözme yaklaşımlarına olan en belirgin üstünlüğü bu doğrulama aşamasının varlığıdır.
- Raporlaştırma: Tanılama ve Doğrulama süreç ve sonuçlarının baştan sona ve belli kurallar içinde belgelendirilmelerini içerir.
Bilimsel yöntem; açık seçiktir, denetlenebilir, yansızdır, eleştirici ve düzelticidir, deneyci ve seçicidir. Bilimsel araştırma temelde; arama, öğrenme, bilinmeyeni bilinir yapma, karanlığa ışık tutma, kısaca bir aydınlanma sürecidir. Tüm araştırmalar duyulan gereksinim ile başlar, aynı temel süreçlerden sonra rapor yazımı ile sona erer. Son zamanlara kadar bilimsel yöntem ile elde edilen bilginin 'mutlak doğru' ve 'değişmez' olduğu görüşü yaygındı. Çağdaş bilimsel yöntem anlayışında kararlar 'optimal' niteliktedir. Günümüzde daha da geliştirilmiş olan bilim ve bilimsel yöntem kavramları diyalektik düşünce ile bütünleşerek önemli değişikliklere uğramıştır.
Diyalektik terimi çoğu zaman belli bir ideolojik anlayışla ilişkilendirilerek ele alındığı için, bu yöntemin tartışılması çağdaş bilim ve bilimsel yöntem anlayışı ile karşılaştırmalı olarak incelenmesi yeterli ölçüde yaygınlaşmamıştır. Diyalektik kavramı, tarihsel gelişimi içinde çeşitli değişikliklere uğramıştır. Günümüzde bilimsel diyalektik anlayışı içinde yorumlanmaktadır. Eski diyalektik anlayış dört temel ilkeye dayalı olarak geliştirilmiştir.
- Her şey birbiriyle ilgilidir:
Gerçek bir bütündür. Gerçeğin paraçaları arasında karşılıklı etki ve evrensel bir bağımlılık vardır. Doğa, bileşik ve anlaşılır biri bütündür. Hiçbir olgu ilişkilerinde bağımsız anlaşılamaz. Nesne, olgu ve olaylar, onları oluşturan koşulların belirlenmesiyle anlaşılır olurlar.
- Her şey oluş halindedir:
Gerçek olan şey devinimdir, değişmedir. Bu durum hem doğada, hem de toplumda böyledir.
- Nicel değişimler, nitel değişimlere neden olur:
Maddelerin devinimleri ve oluşumu, yeniliklere neden olur. Bilim ise belirli bir nitel değişiminin oluşabilmesi için gerekli nicel değişimlerin neleri içerdiğini araştırır.
- Gerçek, içsel çelişkileri içerir:
Değişimin itici gücü, karşıtlarn çelişmesidir. Çelişme evrenseldir. Gerçeklere çelişmelerin irdelenmesiyle varılır.
Çağdaş yaklaşımın temel özellikleri ise şöyle özetlenebilir:
- Bilimsel düşünce 'apriori' ile 'aposteriori' arasında bir karşılıklı ilişkidir.
Deneye dayanmayan zihinsel kategoriler yoktur. Fakat zihinle doğrulanmamış deneysel sezgi de yoktur. Bilgi ne tam deneysel, ne de tam kavramsaldır.
- Diyalektik bilimsel düşünce tümleyicidir.
Eski diyalektik yaklaşımdaki tez ve antitez, terslikler olarak algılanamaz; birbirlerini tamamlayan bir sentezin öğeleridirler.
- Bilim, organik bir yapıdır.
İnsan bilgisinin tüm dalları bu ortak yapının tamamlayıcısıdır. Bilgi dayanış alı bir bütün oluşturur, bütün içinde anlama kazanır. Yeni bilgiler bütüne katılırken öncekilerle yan yana durmaz, bütünleşir ve bütünün anlamında değişiklik yaratır.
- Bilgi tarihsel yapıdadır.
Yaşayan her kavram kullanıldıkça değişir ve gelişir. 'Yeni bilgi' bir bakıma yeniden düzenlemedir. Düzenlemenin alacağı biçim, içinde bulunulan ortamın koşullarına göre değişir. Yeni bilgi, özgün düşünceyi gerektirir.
- Bilgi oluşum halindedir.
Bilim, çözülen sorunlar kadar yenilerini de üretir.
Bilginin gelişme sürecinde olması, yeni bir zihinsel tutumu, yeni bir bilimsel anlayışı gerektirmektedir. Bu yeni tutum 'açık felsefe' yani kaynaklarından sonuçlarına kadar bilginin her uzanımını eleştirel bir gözle görebilen bir felsefeyi vurgular. Böylece yeni ya da bilimsel diyalektik, eskisi gibi bir tezin üstün gelmesini sağlamaya yönelmiş savunucu bir girişim değildir. Bu yeni anlayışta, kişinin kendi görüşlerinde eksikler ve yanlışlar bulmaya çalışması esastır. Bu arayış onu, karşıt kuramların doğru öğeleriyle zenginleştirmek ve zihni başlangıçtaki bilgilerin yüklediği sınırlılıktan kurtarmak içindir. Antitez yerine, deneme ve yeniden gözden geçirme anlayışı ve uygulaması vardır. Bu yönleriyle diyalektik çağdaş bilimsel yöntem, metafizikten ayrı bir 'anlayış', 'arama' ve 'problem çözme' yaklaşımını benimsemiştir. Bilindiği gibi metafizik, temelde gerçeklerin değişmezliğini savunur, varlıkları değişmez şeyler gibi inceler ve Mutlak Bilginin aranmasıyla uğraşır.
Bilimsel yöntem ile kendini olgunlaştırmış insanın topluma önermeleri açık seçik, deney ile denetlenebilir bilgilerdir. Bu tür önermeler inanç oluşturmayacağından sağlıklı bir yayılım gösterirler. Tüm insanlığın birleşebileceği ortak ve reel doğruların bilimsel yöntemle elde edilebileceği açıktır. Fakat insanları bu anlayışa getirebilmenin zorluğu da ayrı bir gerçektir. Bu bir eğitim ve öğretim sorunudur.
Bilimsel nitelikte olmak, üretilmiş bilgilerin ezberlenmesi değil, aklı bilimsel yöntemler doğrultusunda kullanmak demektir. İnsanların aklına bilimsel formasyon kazandırmak ise eğitim ve öğretim yaygınlığı ile gerçekleşebilir. Bilimsel bilgi ile aydınlanıp, sevgi ile dolan bir insan, yüksek insanlık ülküsüne hizmet etmekte yetkin bir kişiliğe sahip olacaktır.
Araştırma bulgularına dayanarak, neden -sonuç niteliğinde ilişkiler bulmaya çalışan, olay ve olguları yöntemlere dayalı olarak çözümleyip genellemelere ulaşmaya çalışan sistematik bilgiler bütünüdür.
Bilimselliğin Ölçütleri Neler Olabilir?
*Her bilim dalının kendine özgü bir konusu olmalıdır.
*Bilimsel çalışmalar, bilimsel yöntemle yapılmalıdır.
*Bilimsel sonuçlar güvenilir olmalıdır.
*Bilimsel sonuçlar bir kişi ya da grubun tekelinde olmamalıdır.
*Bilim nesnel (objektif) olmalıdır.
*Bilim eleştiriye açık olmalıdır.
*Bilim genelleyici olmalıdır.
*Bilim akla ve mantığa dayanmalıdır.
*Bilimin amacı, bilimsel yasa ve kurallara ulaşmak olmalıdır.
Bilimleri Nasıl Sınıflandırabiliriz?
*Konu ve kullandıkları yöntemlerine göre;
Formel Bilimler: Duyularımızla kavrayamadığımız, zihinsel olarak düşüncede var olduğunu kabul ettiğimiz ilke ve sembolleri konu edinen; genelleme ve tümdengelim yöntemlerini kullanan; Matematik, Mantık…
Doğa Bilimleri: Doğayı, doğada yer alan varlıkları ve olayları inceleyen ve tümevarım yöntemini kullanan ve doğa yasalarını bulmaya çalışan; Fizik, Kimya, Biyoloji, Astronomi, Jeoloji …
İnsan Bilimleri: İnsanı; insanın tarihsel, kültürel, toplumsal dünyasını konu edinen hem tümevarımı hem tümdengelimi kullanan; Tarih, Antropoloji, Psikoloji, Sosyoloji, Siyaset Bilim, Dil Bilim …
*Konu, yöntem ve ulaştiklari sonuçlarina göre;
Rasyonel Bilimler: Akla mantiga dayali ideal varligi konu alan bilimler: Matematik, Mantik …
Normatif Bilimler: Sonuçlarında yönlendirici kurallara ulaşan bilimler: Hukuk, Mantık, Siyaset Bilim…
Pozitif Bilimler: Konularını deney yöntemi ile araştıran bilimler: Fizik, Kimya, Biyoloji, Psikoloji, Sosyoloji
doğayı çözmek.
ölümsüz olabilmenin tek yolu onunla uğraşmak.
Evrenin ya da olayların bir bölümünü konu olarak seçen, deneysel yöntemlere ve gerçekliğe dayanarak yasalar çıkarmaya çalışan düzenli bilgi.”
“Genel geçerlik ve kesinlik nitelikleri gösteren yöntemli ve dizgesel bilgi.”
“Belli bir konuyu bilme isteğinden yola çıkan, belli bir ereğe yönelen bir bilgi edinme ve yöntemli araştırma süreci.”
Bilim ile uğraşan bir kişinin bu tanımları yeterli bulmayacağını söylemeye gerek yoktur. Bu nedenle, bilimin eksiksiz bir tanımını yapmaya kalkışmak yerine, onu açıklamaya çalışmak daha doğru olacaktır.
'Tabiat hiç şüphesiz Allah'ın hiç vazgeçemeyeceğimiz, okunması gereken diğer bir kitabıdır.'
Galileo Galilei
“'Bilim insanı Allah'a götürür.”'
'Doğayı ne kadar çok incelersem, Yaratıcı'nın eserleri karşısında inancım o kadar çok artıyor'
Louis Pasteur
“'Derin bir imana sahip olmayan gerçek bir bilim adamı düşünemiyorum.'”
Albert Einstein
“'Bizler Allah'a muhtaç, aciz kullar olarak, kendi aklımıza göre Allah'ın aklının büyüklüğünü ve yüceliğini görmeli ve O'na teslim olmalıyız.”'
Isaac Newton
'Uzun zamandır rahatsızdım. Ama şimdi, astronomi konusundaki araştırmalarım yoluyla Allah'ın varlığının farkına vardım.'
Johannes Kepler
'Doğa, her şeyde Allah'ın varolduğunu bizlere öğretmektedir.'
Adam Sedgwick
'Allah'ın isteklerini öğrendikten ve itaat ettikten sonra yapacağımız diğer şey, yaptığı işlerin kanıtından yola çıkarak O'nun aklı, gücü ve iyiliği hakkında birşeyler bilmektir. Tabiat kanunlarını bilmek, Allah'ı bilmektir.'
James Prescott Joule
...eşine yazdığı bir mektupta şu şekilde Allah'a dua etmiştir: 'Yeryüzündeki herşeyi kullanımımız altına alabilmek için bizlere Senin eserlerinin üzerinde çalışmayı öğret ve Sana hizmet etmek için aklımızı güçlendir.'
James Clerk Maxwell
'Hangi sahada olursa olsun, bilimle ciddi şekilde ilgilenen herkes, bilim mabedinin kapısındaki şu yazıyı okuyacaktır: İman et. İman, bilim adamlarının vazgeçemeyeceği bir vasıftır.'
Max Planck
Tanrı bizi at gözlüklülerden ve Newtonun uykusundan korusun.
''Dinsiz bilim kör; bilimsiz din topaldır.''
(I cannot conceive of a genuine scientist without that profound faith. The situation maybe expressed by an image; science without religion is lame) Albert Einstein
----------
DİN VE BİLİM ÇATIŞMASI (Yunus Hüdayi)
Günümüzde teknoloji ve din arasındaki ilişkiyi değerlendiren ve kıymet hükümleri takdir eden dünya görüşlerinin tarihi arka planına eğilirsek, şöyle bir manzara ile karşılaşırız:
“Başlangıcında Avrupa'daki bilim, İslam bilim anlayışıyla uygunluk gösteriyordu. Batı biliminin kurucuları Bacon, Copernicus, Galileo, Kepler, Newton, Descartes ya rahiptiler veya inancında sadık birer dindardılar. Newton'un (1642-1727) yerçekimi ve hareket yasalarını ilan ettiği 'Principia' kitabının üçte biri bütünüyle evrenin ve yasalarının teolojik (ilahi) açıklamalarına ayrılmıştı. Bunların ardından gelip de tanrıtanımazlığı prensip edinen yeni bir bilimsel anlayış çağı açan felsefeciler yine onların görüşlerinden esinlenerek materyalizme kapı açmışlardı. Newton, başlangıç şartlarının ve hareket yasalarının belirleyicisi olarak Tanrı’yı kabul etmiş ve imanını kuvvetlendirmişti. Ama aynı evren görüşü ve aynı bilgiler, inanmak istemeyenlere fırsat tanımıştı. Tanrı’sız bir evren düşüncesi, Thales'le başlayan Iyonya'lı bilginlerin oluşturmak istedikleri dünya görüşlerinin temel özelliğiydi. Bu eski Yunan düşüncesi Batı bilim anlayışı olarak yeniden ortaya çıktı.
Hume ve Kant'ın kritiklerinden sonra Batı bilimi, metafiziği bütünüyle reddetti. Bu, Batı bilim anlayışını daha da daralttı. Böylece deneyle ve gözlemle ispatlanamayan olaylar ve olgular bilimin konusunun dışına itildi. Bu da ispatlanamayan, doğrulanamayan şeylerle uğraşmanın anlamsız olduğunu ifade eden pozitivizm anlayışını doğurdu.” (Zeki Eker, Anadolu, 1996)
“Bizim bocalamalarımız sürerken, öte yandan bilim dünyasındaki gelişmeler, Batının ne denli yanlış felsefelerle hayatları öldürdüğünü ortaya çıkarıyordu. Din, bilim ve teknolojiye bakış açısını kökten değişterecek bu gelişmeler bir çok batılı aydın ve bilim adamının kalp gözlerini açmaya başlamıştı.
1800'lü yılların sonunda Batı dünya görüşü değişik türde bilimsel gelişmelere sahne oldu. Boltzmann, termodinamiğin ikinci yasasını keşfetti. Böylece evrenin ezelden beri işleyen bir makine olmasının imkansız olduğu ortaya çıktı. Öte yanda kuantum mekaniği ve Einstein’ın genel rölativite teorisi de evrenin bir başlangıcı ve bir sonu olabileceğini doğruladı. Evrenin bir başlangıcı ve bir sonu olabileceği fikri bir çok bilim adamını yüz yılı aşkın zamandır rahatsız etmektedir. Çünkü bu gibi fikirler bir yaratıcının olduğunu hatıra getirir.
Bediuzzaman'ın, “Aklın nuru medeniyetin fenleridir, vicdanın ışığı din ilimleridir, ikisinin uyuşmasıyla hakikat ortaya çıkar, ayrıldıkları vakit birinden taassup, diğerinden hile ve şüphe doğar” (Münazarat, s. 127) sözünde açıkça ifade edildiği gibi din adına bilimi reddetmek hiç de uygun değildir. Çünkü İslam dünya görüşünün temeli imandır. Bilgisiz iman, Kur’an’da istenen iman değildir. Tutarlı bir dünya görüşüne, sağlam bir imana ulaşmak mevcut bilgilerin mantıklı ve tutarlı yorumuyla mümkündür. Ancak bundan sonra bir kimse, on asırdan bu yana detayları ihmal edilmiş İslam dünya görüşünün günümüzün bilgileriyle daha canlı, daha anlamlı, daha tutarlı olduğunu, gerçek anlamda anlamsızlığın, tutarsızlığın tanrıtanımaz Batılı bilim anlayışında ve dünya görüşünde olduğunu görebilir.” (Zeki Eker, Anadolu, 1996)
XX. yüzyıl, pozitivistlerin tasavvur ettiği gibi hiç olmadı. Din, insanlık tarihinden silinmediği gibi, fert ve toplum için zamanla önemli hale gelmeye de başladı. Aksine bilimsel metodu doğruya ulaşmanın tek yolu ve madde ve enerjiyi kainattaki en temel ve yegane gerçeklik kabul eden bilimsel materyalizm ve tasavvur ettiği bilim anlayışı büyük bir itibar kaybetti. Poper ve Khun gibi bilim felsefecilerinin bilimsel metotları tahlili, bilimin objektif hakikate ulaşmanın aracı olduğu iddiasını ciddi şekilde sarstı. Bu düşünürler, deney, gözlem ve bilimsel akıl yürütmeyle elde edilen verilerin teoriden bağımsız olmadığını söylediler. Feyarebend ise daha da ileri giderek bilimin şiir yazma ve yıldızlarla fala bakmadan farklı bir şey olmadığını iddia ediyordu. Bütün bu gelişmeler çatışmanın din ile bilim arasında değil, bilimi bir ideoloji haline getiren bilimsel materyalizm ile din arasında olduğunu ortaya koydu.
İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerden biri iman, diğeri ise ahlaktır. Ahlak medeniyetin tekniğidir ve ahlaksız bir medeniyet mümkün olmamaktadır. Ahlakî ve dinî prensipleri hiçe sayan bir anlayış elinde bilim büyük felaket ve kötülüklere sebep olabilir. Bugün nükleer savaşlar, global ısınma, ozon tabakasının delinmesi ve bütün bu çevre kirliliği, yani XX. asrın felaketleri, metafizik ve ahlakî prensipleri düstur edinmeyen bilimin neticesidir. Bilim kendi kendini sınırlandıramamaktadır. Sınırlarını din çizmeli ve din ona kılavuzluk etmelidir. Aksi halde insanlığı büyük felaketler beklemektedir.” (Dr. Adnan Aslan, Bilim Yorum Sanal Dergi, www.yeniarayislar.com)
Demek ki, bizi efsunlayan batının aslında kendisi de efsunlanmış durumdadır. Bugün bilim ve teknik, topyekün yaratıcının sonsuz kudretini haykırmakta, her yeni gelişme, yaratıcının tekvini sıfatlarına işaret etmektedir. Gerçekten iman edecekler için bu sahadaki gelişmeler en dikkat çekici afaki delilleri oluşturmakta, iman etmemek için ortada zahiri bir sebep bırakmamaktadır. Ancak ne diyelimki görecek göz, duyacak kulak gerek!
hakikate tutulan ışık
Hayatın ABC'si...
bkz. İlim
Gözlem, deney ve sonuça bağlı olup dünyanın içinde veya dışında olanın bir kısmını veya ortaya çıkan durumun - ilgiyi çeken veya çekebilecek nitelikte olan her türlü işin - bir bölümü konu alarak ya da sözlüğün dediği gibi seçen, deneye dayanan yöntemler ve gerçeklikten yararlanarak yasalar çıkarmaya çalışan düzenli bilgi.
Belli bir konuyu bilme isteğiyle yola çıkan ya da öğrenme arzusuyla başlayan, belli bir amaca yönelik bir bilgi edinme ve yöntemli araştırma süreci...
Herkesin yararlanabileceği değeri sürdürme durumu ile bir kanaatin şüpheye düşmeden onaylanması durumunun bir şekilde nasıl olduğunu belirten ve onu başka şeylerden ayıran özellikleri, vasıfları gösteren metotlu ve sistematik malûmat. Kısaca sözlüğün dediği gibi Genel geçerlik ve kesinlik nitelikleri gösteren yöntemli ve dizgesel bilgi.