bilgi edinmek güzel şey sizce ne demek, bilgi edinmek güzel şey size neyi çağrıştırıyor?
bilgi edinmek güzel şey terimi Lokman Katı tarafından tarihinde eklendi
bilgi edinmek güzel şey terimi Lokman Katı tarafından tarihinde eklendi
© Copyright Antoloji.Com 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Antoloji.Com'a aittir. Sitemizde yer alan şiirlerin telif hakları şairlerin kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Kısas-ıFuhaka,günahlarıyla sevapları eşit olan insanların cennetle cehennem arasında kaldıkları bir yer.
Cebelitarık Boğazı’nın güney yakası (FAS) ,Kuzey yakası (İSPANYA) ,her iki kıyıda da denizin dibinden inanılmaz tatlı sular fışkırmaktadır.Her iki yakanın dibinden birbirlerine doğru 45 derece açılarlar fışkıran bu dev su kanalları tarağın dişlileri gibi karşılıklı bir baraj yapmaktadır.Bu nedenle,Ne Akdeniz’in suyu Atlas Okyanusu’na ne da Atlas Okyanusu’nun suları Akdeniz’e karışmamaktadır.Denizlerin tuzlu suları ile,büyük nehirlerin tatlı sularının birbirine karışmaları çok rastlanan bir olaydır.Bunda herhangi bir keramet aramak bilimsel olarak doğru değildir.
Kanuni Sultan Süleyman(Muhteşem Süleyman) 1536 da,Fransa ile barış,dostluk,ticaret antlaşması yapmış bu meyanda yargı,ticaret,vergi,ve yerleşme konularında Fransa ile İngiltere ve Hollanda’ya da ayrıcalık tanımıştır. 1838 Ticaret Antlaşmasiyla,yabancı sermayenin hizmetinde bir yönetici sınıfı resmiyete dökülmüş,rekabet gücü olmadığından Osmanlı coğrafyası Avrupa ürünlerinin hücumuna uğramış,gümrük tarifeleri indirilmiştir.1838 Ticaret Antlaşması,1839 Tanzimat Fermanı,1856 ıslahat fermanı,1858 Arazi yasası Batılılaşma çabalarıdır(!) Türkiye Cumhuriyeti de,kapitalist kalkınma sistemini benimsemekle aynı yolu takip etmiştir.
K.S.Süleyman’a “muhteşem” sıfatını yakıştıran batılılardir.
Eğer bugün bir'arabesk-pop' kültrel ortama gelinmişse,bunun sorumlusu,kendi kültürünü aşağılayıp,mahkum eden zihniyettir.bağnaz taklitçilik ve inkarcılık yüzünden...
Nereden geldiğimizi,kim olduğumuzu bellettiren ulusal tarihler,kışkırtılan dni aidiyetler,bizi efsanalerimizin kuklası yaptı.
Savaştan korkanları, Bunalıma girip savaşamayanları papazlarla,psikiatrisler tekrar cepheye gönderebilmek için Tanrıyla bilimlerini seferber etti.Tanrı ve tıbbın gücüyle cepheye gönderemediklerini,devlet kararıyla vatan haini diye kurşuna dizildi.
Bir sorun,ortaya çıktığı zamanın düşünce düzeyi ile çözülemez.
osmanlı hükümeti Avrupa savaş yöntemleri için okullar açıp Türk subayları için eğitmenler getirtmişti.eskiden dinsiz ve barbar Batılılar'dan nefret etmek üzere eğitilen genç müslumanlar,artık onları öğretmen olsrak kabul etmiş ve onlarun dillerini öğrenip kitaplarını okumak zorunda kalmışlardı.
Müslüman yöneticıler, savaş alanlarında ordularının kafir düşmanlar karşısında peş peşe yenik düşmesiyle birlikte,istemeyerekte olsa düşmanlarının silahlarının yanısıra, kurumlarını,batı tarzında üniformalarını ve teçhizatlarını da benimsediler.
Siyasal ve toplumsal açıdan İslami düzeni tehtit eden ayaklanmalar,daha çok amaçlarına dini açıklamalar getiren ama genellikle ekonomik ve toplumsal doyumsuzluklar nedeniyle yapulmış halk başkaldırıları olmuştur.
Asıl araştırılması gerken,neden aç insanın çaldğı ya da sömürülen adamın grev yaptığı değil,neden aç insanların çoğunun çalmadığı ve sömürülenlerin çoğunun greve gitmediğidir.
W.Reich
'...öteki'ne ne kadar yakın bakarsan onda o kadar kendini görürsün. Öteki'inde kendini görebilirsan ırkçı olamazsın.' Belki de trajedimiz çok fazla birbirimize benzememizdir'
Okularda, ezberle yetiştirildik.İktidarların kalebentleri gibi koşullandırıldık.Bilimi kullanacağımıza,bilime taptık.Evet, artık izci vatandaşların değil,bireyin toplumunu istiyoruz.
Demokrasi, ancak kendi kısmiliğini içselleştirmiş grupların barışçı bir arada yaşama iradesiyle mümkündür.
İstanbul,gökdelen yoğunluğu en yüksek altıncı şehir oldu. Doğanın ve tarihin armağanı bu harika şehri yukarı doğru salıp ona ihanet ettik.
Fransızca'nın 'turban' kelimesi,Farsça aslı ' dülbned' olan Türkçe 'tülbent'ten gelmektedir.ve erkek başlığıdır.1940-45'de Fransa'da kadın modasında erkeksi bir tarz olarak yer almıştır.
Başaklar doldukça eğilirler... İnsanlar da bilgilendikçe olgunlaşıp, erdem sahibi olurlar... Boş çuval ayakta dik durmaz derler...
Elbetteki bilgi edinmek güzel şeydir...Fakat; bilmediğimiz bir konuda, bizden daha fazla olmasada, en azından bir kademe,bir satır,bir gömlek vs.vs.vs. üstün olan insanlara da bizden üstün oldukları için değil, hayat tecrübesi fazla oldukları için haset duyguları içerisinde kahrolmadan ve belki onların bizden bir nefes daha fazla aldıkları için bir bildikleri vardır diye saygı duyarak,gerekirse önlerinde eğilerek bilmediğimizi almak önemlidir...Atalarımızın dediği gibi ' Eğilen baş kesilmez..' diye...sonunda ölüm yoktur...ölüm herkesin sonunda tanışacağı bir acı gerçektir...! ama; bizi insan yapan insani duygularımıza da bazen Gem vurarak, bilmediğimiz şeyler için ukalalık etmektense, bilerek ukalalık etmek yeğdir...Ama Ukalalık iyi değildir...bilmemek daha kötüdür...ukalalık sadece bir terimdir..o da Nedir'de sayfa açılmış ve yoruma açıktır...hepimizin bir şeyler yazmamızı bekliyordur...Bildiklerimizi,bildiğimiz kadar yazarsak,bilmediğimiz konularada yer açarız...Bilgi edinmek güzel şeydir arkadaşlar,bakınız bende yazarken bir şeyler öğrendim...kendimce....
Başımıza istenmeyen bir hadise geldiğinde kendimize doğru soruları, doğru şekilde sormayı bilmeliyiz…. Beyin, düşünme faaliyetini gerçekleştirirken iki işlem yapar; soru sorar, cevabını arar ve bulur… Sorulan soru düşünce akışının yönünü ve düşüncenin kalitesini belirler… Tersliklerle karşılaşan bir insan, beynine 'Allahım neden ben? .. Bu cezayı hak etmek için ne kötülük yaptım? ' diye sitemli, negatif bir soru sorarsa beyninin bulacağı cevap, üzüntüsünü daha da artıracaktır …Oysa aynı kişi kendine: 'Tekrar sıfırdan başlayarak daha önce başardıklarımdan daha fazlasını başarmak ne kadar zamanımı alır? ', 'Tüm bunlardan ne öğrenebilirim? ', 'Bir daha böyle bir durumla karşılaşmamak için nelere dikkat etmeliyim? ' diye pozitif, geliştirici sorular sorarsa, aldığı cevaplar da kendisini geliştirici, motive edici olacaktır….Güzel düşünceler taşımak anlamına gelen mutluluk, beyinde biyokimyevi değişiklikler yapmaktadır… Bu değişiklikler vücut üzerinde çok önemli etkilere neden olur… Aynı şekilde üzüntü ve stres de bedenimizde değişikliklere neden olur... Ancak bu değişiklikler fizyoloji üzerinde çok zararlı olmakta, vücudun doğal savunma sistemini 'immun system' çökertmektedir… Doğal savunma sistemi çökmüş bir organizmada da, kanser hücreleri süratle büyüme şansı elde ederler…NEREDEN BİLİYORSUNUZ DEMEYİN…. BİLİYORUM… TECRÜBEYLE SABİTTİR… BAZEN ACI DENEYİMLER İNSANA EN İYİ TECRÜBE OLUR…
Düşüncelerimizle beynimizi kontrol edebiliriz… Düşünmek, beyin kimyasını çalıştırmak demektir… Kızgın ve düşmanca düşünceler kalp atışlarını hızlandırır ve kan basıncını artırır… Aynı şekilde kaygılı düşünceler de kalbi hızlandırarak kan basıncını yükseltir… Ellerin titremesine, mide düğümlenmesine ve dil tutulmasına neden olur... Demek ki düşünce kendini fiziksel olarak ortaya koymaktadır…
'Heyecan ve Duygularımızı kontrol altında tutmalıyız... Örneğin, kızdığımız zaman tansiyonunuz altı derece artar. Bunun kalbimiz üzerindeki zararlı baskısını bir düşünelim... Kalbimiz, duygularını kontrol edebilen, neşeli ve huzurlu insanlardan hoşlanır.' Eğer pozitif enerji almak istiyorsak, arada sıra da çıplak ayakla toprakta yürüyelim… Olumsuz elektriğimiz toprağa geçecektir… Hayvanlar pozitif enerjiyi çeker. Evimize bir kedi götürelim ve hayvanı takibe alalım... Onun devamlı durduğu yer pozitif enerjinin en yoğun olduğu yerdir... Yatağımızı oraya yerleştirelim... Rahat bir uyku bizi zinde tutar… Benim denememe gerek yok… Ben zaten bir KEDİYİM…))) Hem de 9 canlı bir kedi...))) ...Bilgisayarla çalışıyorsak, yarım saatte bir soğuk su ile gözlerimizi yıkayalım ve çalıştığımız ortamda, bilgisayarımızı üçgen oluşturacak şekilde yerleştirmeyelim… Bunu da biyoenerji uzmanı olan bir uzman arkadaşımdan öğrendim…))) …Stresli insanlar sakin insanlara nazaran iki kat daha fazla gribe yakalanmakta ve saldırgan insanların hayatlarında astım, ülser ve kalp rahatsızlıklarına yakalanma riski üç kat daha fazladır… Ayrıca depresyon kansere zemin hazırlamaktadır… Göğüs kanserine yakalanan kadınların savunma sistemlerinde doktorlar çok az miktarda antikor bulmuşlardır... Ayrıca hisleriyle dürüst yaşamayı bilenler de iyileşme oranını artırmaktadır… Hastalıklarını kabul edip problemleri hakkında konuşan kanser hastaları da, hastalığını itiraf etmeyen ve sorunları hakkında konuşmayanlara nazaran daha çabuk iyileşmektedirler…))) Unutmamalıyız! En mükemmel yiyeceklerin başında meyve gelir… Çünkü meyve, vücuda en çok yararı olan ve sindirim için en az enerji gerektiren bir yiyecek türüdür… Beyin sadece glikoz ile çalışır… Meyvelerde bulunan meyve şekeri glikoza dönüşür ve birçoğu da yüzde 90–95 su ihtiva eder… Bu da meyvelerin aynı zamanda hem beslenme, hem de temizleme görevi yaptığını gösterir… Meyve daima aç karınla yenmelidir... Çünkü meyvelerin çok büyük bir kısmı ince bağırsakta sindirilir… Meyve yendikten birkaç dakika sonra ince bağırsaklara geçer ve şekerini orada bırakır... Fakat midede et, patates, nişasta gibi şeyler var ise, yani meyve yemekten sonra yenir ise, meyveler midede kalır ve mayalanmaya başlayarak rahatsızlık verir… Küçük zannedilen şeyler yan yana geldiği zaman büyük rakamlar ortaya çıkar… Ve hayatımızı büyük oranda etkiler…))) …Hem de öyle bir etkiler ki…