Tabi ki Nobel ödüllü yazarımız Orhan PAMUK'un okunması gereken kitaplarından biri.Daha bi sürü romanı var tabi aynı güzellikte olan. Gurur duyuyorum kitaplarıyla.
Bilindiği gibi Orhan Pamuk'un 'En renkli ve en iyimser romanım', dediği 'Benim Adım Kırmızı', 1591 yılında, yani III. Murat döneminde, İstanbul'da karlı dokuz kış gününde geçiyor. 'Benim Adım Kırmızı', ilk bakışta, herkesin kendi sesiyle konuştuğu, ölülerin, eşyaların dillendiği, ölüm, sanat, aşk, evlilik üzerine bir kitap gibi gözüküyor. Oysa Yalçın Küçük'e göre durum son derece farklıdır. Küçük, Orhan Pamuk'un kitabını analiz edebilmek için, İbranice öğrenmeye başlamıştır, zira, 'Benim Adım Kırmızı'tamamıyla bir tür Yahudi mistisizmi olan Kabalistik Sabetaycılık'ın etkisiyle yazılmıştır ve Pamuk'un bu kadar popüler ve ünlü olmasının ardında, Sabetaycı kimliği yatmaktadır: 'Yahudi mistisizmi, Kabala ve bunu ayrı bir din olarak geliştiren Sabetayizm'de, ölümden sonra yaşam, eskatoloji, çok güçlü bir külttür '(Şebeke, sf. 37)
Ben zaten ne zaman ORHAN PAMUK ismini duysam bi adım geri atarım kendimi.Dilini ve duygu aktarımını hiç beğenmiyorum.Çok satılmasını da iyi reklama bağlıyorum...
Orhan Pamuk'un, 'en renkli ve en iyimser romanım', dediği Benim Adım Kırmızı, 1591 yılında İstanbul'da birbirleriyle sürekli çatışan güzel Şeküre, dört yıldır savaştan dönmeyen kocasının yerine kendine yeni bir koca, sevgili aramaya başlayınca, o sırada babasının tek tek eve çağırdığı saray nakkaşlarını sakladığı yerden seyreder. Eve gelen usta nakkaşlar, babasının denetimi altında Osmanlı Padişahı'nın gizlice yaptırdığı bir kitap için Frenk etkisi taşıyan tehlikeli resimler yapmaktadırlar. Aralarından biri öldürülünce, Şeküre'ye aşık, teyzesinin oğlu Kara devreye girer. İstanbul'da bir vaizin etrafında toplanmış, tekkelere karşı bir çevrenin baskıları, pahalılık ve korku hüküm sürerken, geceleri bir kahvede toplanan nakkaşlar ve hattatlar sivri dilli bir meddahın anlattığı hikayelerle eğlenirler. Herkesin kendi sesiyle konuştuğu, ölülerin, eşyaların dillendiği, ölüm, sanat, aşk, evlilik ve mutluluk üzerine bu kitap, aynı zamanda eski resim sanatının unutulmuş güzelliklerine bir ağıt.
Orhan Pamuk' un okunması gerek kitabı...
Edebiyat öğretmenim okumamı istemişti, bende entel takılıp onu kırmadım...=)
Tabi ki Nobel ödüllü yazarımız Orhan PAMUK'un okunması gereken kitaplarından biri.Daha bi sürü romanı var tabi aynı güzellikte olan.
Gurur duyuyorum kitaplarıyla.
Vatan haininin kitabı...
Farklı bir tarz kullanılmış olmasından dolayı severek okudugum bir eser ayrıca konusunu tarihten almış olması bu sevgiyi artırdı bende..
bu topraklarda kırmızı güller yetişir etrafına yayılır senin gibi devamınıda sen gitir nasıl diyecek olusan................?
Orhan Pamuk. Güzel kitap.
benim adım da yeşil..........memnun oldum...
Orhan Pamuk'un en zor okunan kitabı. ama çok beğendim.
orhan pamuk un rezil yazdığını bilmeyen pek az kişi vardı da bu kitapta rezil ötesi yazdığını oturup hepimiz okuduk.
Bilindiği gibi Orhan Pamuk'un 'En renkli ve en iyimser romanım', dediği 'Benim Adım Kırmızı', 1591 yılında, yani III. Murat döneminde, İstanbul'da karlı dokuz kış gününde geçiyor. 'Benim Adım Kırmızı', ilk bakışta, herkesin kendi sesiyle konuştuğu, ölülerin, eşyaların dillendiği, ölüm, sanat, aşk, evlilik üzerine bir kitap gibi gözüküyor. Oysa Yalçın Küçük'e göre durum son derece farklıdır. Küçük, Orhan Pamuk'un kitabını analiz edebilmek için, İbranice öğrenmeye başlamıştır, zira, 'Benim Adım Kırmızı'tamamıyla bir tür Yahudi mistisizmi olan Kabalistik Sabetaycılık'ın etkisiyle yazılmıştır ve Pamuk'un bu kadar popüler ve ünlü olmasının ardında, Sabetaycı kimliği yatmaktadır: 'Yahudi mistisizmi, Kabala ve bunu ayrı bir din olarak geliştiren Sabetayizm'de, ölümden sonra yaşam, eskatoloji, çok güçlü bir külttür '(Şebeke, sf. 37)
bu kitaba bir de almanya da ödül verdiler..peeeehhhh! ! ! !
Kötü.
Ben zaten ne zaman ORHAN PAMUK ismini duysam bi adım geri atarım kendimi.Dilini ve duygu aktarımını hiç beğenmiyorum.Çok satılmasını da iyi reklama bağlıyorum...
O'nun adı Kırmızı...
en az 5 kez okumaya başlayıp yarıda bıraktığım tek kitap...
ne tesadüf..benim nick'im de...
tüm karakterlerin olayları kendi ağzından anlatması bu yazarı ve bu kitabı vazgeçilmez kılıyor. harika, başka ne denebilir?
Orhan Pamuk'un, 'en renkli ve en iyimser romanım', dediği Benim Adım Kırmızı, 1591 yılında İstanbul'da birbirleriyle sürekli çatışan güzel Şeküre, dört yıldır savaştan dönmeyen kocasının yerine kendine yeni bir koca, sevgili aramaya başlayınca, o sırada babasının tek tek eve çağırdığı saray nakkaşlarını sakladığı yerden seyreder. Eve gelen usta nakkaşlar, babasının denetimi altında Osmanlı Padişahı'nın gizlice yaptırdığı bir kitap için Frenk etkisi taşıyan tehlikeli resimler yapmaktadırlar. Aralarından biri öldürülünce, Şeküre'ye aşık, teyzesinin oğlu Kara devreye girer. İstanbul'da bir vaizin etrafında toplanmış, tekkelere karşı bir çevrenin baskıları, pahalılık ve korku hüküm sürerken, geceleri bir kahvede toplanan nakkaşlar ve hattatlar sivri dilli bir meddahın anlattığı hikayelerle eğlenirler. Herkesin kendi sesiyle konuştuğu, ölülerin, eşyaların dillendiği, ölüm, sanat, aşk, evlilik ve mutluluk üzerine bu kitap, aynı zamanda eski resim sanatının unutulmuş güzelliklerine bir ağıt.
“Benim Adım Kırmızı” TRT’de Radyo 1’de radyo tiyatrosu olarak bize ulaşacak...
Zuhal Olcay, Tamer Karadağlı, Müşfik Kenter, Haluk Bilginer, Okan Bayülgen, Toron Karacaoğlu, Haluk Kurtoğlu, Ayla Algan, Engin Cezzar, Zihni Göktay, Erol Günaydın, Halit Akçatepe, Köksal Engür, Necati Bilgiç, Yeşim Gül Akşar, Meral Çetinkaya, Canan Sanan, Orhan Pamuk, Betül Arım, Levent Tülek, Pelinsu Pir, Volkan Severcan, Özgü Namal, Veysel Diker, Şafak Karaali, Canberk Uçucu, İskender Bağcılar, Nuri Karadeniz, Burcu Salihoğlu, Haldun Boysan prodüksiyonda yer alacak isimler. Benim Adım Kırmızı, Temmuz ayında RADYO 1de yayına girecek...