bundan birkaç ay öncesine kadar hiçbirşey çağrıştırmıyordu. Şimdilerde risaleleri okumaya ve anlamaya çalışmaya gayret ediyorum. Gördüğüm şuki hakikatende geçenlerde harbiyede yapılan Risale-i Nur kongresinde bi abimizinde söylediği gibi: BEDİÜZZAMAN YÜRÜYEN BİR KUR'ANDIR! ASRIN BEDİSİDİR.
Bediüzzaman zaten adından da belli zamanın güzelliği demektir. Said Cennetlik demektir. Nursi ise doğduğu köye izafeten nursi denilmiştir. Yani adı ünvanı herşeyi güzel yazdığı eserler bir harika zaten insanı insan eden değerlerden bahsediyor.Allah Ondan Ebeden Razı olsun AMİN
“Bana ızdırap veren, yalnız İslâm’ın mâruz kaldığı tehlikelerdir. Eskiden tehlikeler hariçten gelirdi. Onun için mukavemet kolaydı. Şimdi tehlike içeriden geliyor. Kurt gövdenin içine girdi, şimdi mukavemet güçleşti. Korkarım ki cemiyetin bünyesi buna dayanamaz. Çünkü düşmanı sezemez. Can damarını koparan, kanını içen en büyük hasmını dost zanneder. Cemiyetin basiret gözü böyle körleşirse iman kalesi tehlikededir. İşte benim ızdırabım, yegâne ızdırabım budur. Yoksa şahsımın maruz kaldığı zahmet ve meşakkatleri düşünmeye vaktim bile yoktur. Keşke bunun bin misli meşakkate maruz kalsam da iman kalesinin istikbâli selâmet olsa.” (Bediüzzaman Said Nursi: Eşref Edip; sh. 16)
“Ecnebilerin tâğutlarıyla ve fünun-u tabiiyeleriyle (tabiat fenleriyle) dalâlete gidenlere ve onları körü körüne taklit edip ittibâ edenlere binler nefrin (lânet) ve teessüfler!
Ey bu vatan gençleri! Frenkleri (Avrupalıları) taklide çalışmayınız! Ãyâ (acaba) Avrupa’nın size ettikleri hadsiz zulüm ve adâvetten (düşmanlıktan) sonra, hangi akılla onların sefahet (akılsızlık) ve bâtıl efkârlarına (fikirlerine) ittibâ edip emniyet ediyorsunuz? Yok yok! Sefihâne (akılsızca) taklit edenler, ittiba değil, belki şuursuz olarak onların safına iltihak edip (dahil olup) kendi kendinizi ve kardeşlerinizi idam ediyorsunuz (yok ediyorsunuz) .
Âgâh (uyanık) olunuz ki, siz ahlâksızcasına ittiba ettikçe (uydukça) , hamiyet (iman ve İslâm’ı savunma) dâvâsında yalancılık ediyorsunuz. Çünkü şu surette ittibânız, milliyetinize karşı bir istihfattır (küçük görmedir) ve millete bir istihzâdır (alay etmedir) .
(.......)
İşte muzır (zararlı) kâfirler ve kâfirlerin yolunda giden sefihler (akılsızlar) , Cenâb-ı Hakk’ın hayvanâtından bir nevi habistirler (pistirler) .” (Lem’alar)
Yüzyılımızın yetiştirmiş olduğu önde gelen İslam mütefekkirlerinden biridir. İslam Kahramanı, Hayatını Kur'an ve İman hakikatleri için feda etmiş bir İslam alimidir. Eserleri 40 a yakın dile çevrilmiş ve dünyanın dört bir yanından eserlerini iştiyakla okumuş olduğu bir İslam mücahididir.
Yazmış olduğu Risale-i Nur Külliyatı, Kur'an - ı Kerim'in asrımıza bakan ayetlerinin tefsiridir. Eserlerinde İman hakikatlerini açıklayan bir İslam alimi... Milyonları aşan talebeleri ile Dünya'ya Kur'ân'ın sönmez ve söndürülemez bir nur olduğunu ispat eden bir İslam dahisi...
Yaşamış olduğu her anında Peygamber efendimizin(s.a.v) 'in sünnetinden ayrılmayan bir İman abidesi...
Bediüzzaman gibi bir şahsiyet için ne yazılmazki...
Allah bizlere onu tam olarak anlayabilmeyi nasip etsin...
Araştırmak isteyenlere birkaç internet sitesi adresi:
üstad YÜCE MEVLANIN hikmetine nail olmuş son asır için gönderilmiş alimlerin en büyüğüdür.onun eseri risale.-i nurda kelamların en güzeline 'KUR'AN'ışık tutmuş onun söylediklerini söylemiştir.EFENDİMİZ(sav) yolunda ilerlemiş iman KUR'AN hizmetine ömrünü adamış mümtaz bir kişiliktir.
Kürt Sait'in namı diğer Said-i Nursi’nin 1909 yılında, İstanbul'da Vezir Han’daki İkbal-i Millet matbaasında basılmış bir eseri vardır. Bunun adı “İki Mekteb-i Musîbetin Şahâdetnâmesi Yahut Divan-i Harb-i Örfî ve Saîd-i Kürd-î” dir. Kendisinin Saîd-i Kürd-î (Kürt Sait) olduğunu onayladığı ettiği bu eserde, eserin yazarı olarak da kendisini “Bedîüzzaman” (Zamanın harikası) diye sunmaktadır. Eserin yayıncısı da “Kürdîzade Ahmed Ramiz”dir. Bu 48 sayfalık eserin “hâtime” (önsöz) kısmı (44-48. sayfalar) Kürt Sait’in içyüzünü göstermesi bakımından çok ilgi çekicidir.
İşte Kürt ayrılıkçısı, Kuvayı Milliye düşmanı, Kürdistan talepçisi Said-i Nursi yani Kürt Sait’in gerçek yüzü:
“Soydaşlarıma burada birkaç söz söylemezsem bence bahis eksik kalır. Ey Asurlular ve Ahemenidlerin cihangirlik zamanında, onların öncüleri ve kahraman askerleri olan arslan Kürtler! Beş yüz yıldır yattınız. Yeter artık. Uyanınız. Sabahtır. Yoksa vahşet ve gaflet sizi vahşet sahrasında yağma edecektir. İlâhi hikmet denilen âlem makinesinin nizamı ve telgraf hattı gibi bütün âleme dal budak salan Allah’ın nurlu kanununun kurucusu olan ilâhî hikmet, ezel ufkundan kader parmağını kaldırmış size emrediyor ki:
Ayrılık gayrılıkla damla damla dağınık sular gibi boşa giden hamiyet ve kuvvetinizi milliyet fikriyle birleştirip kaynaştırarak zerrelerdeki küçük cazibelerden bir umumî ve millî cazibe teşkiliyle Kürtler gibi büyük bir kütleyi dünya gibi döndürerek İslâm ve Osmanlı şevket güneşinin mevkibinde parlak bir yıldız gibi cazibesine uymakla muvazeneyi ve umumî ahengi muhafaza ediniz. Süphan ve Ağrı dağları gibi geleceğin yüksek dağlarının doruğunda ayağa kalkmış, nefse esir olmayı yasak etmiş ve başkasına tecavüzü caiz görmeyerek şeriata dayanmış olan hürriyet sultanı yüksek sesle sizin gibi mâzinin en derin derelerinde gafil ve dağınık bir kavme, cehalet ve yoksulluğa hücum için fen, sanat ve silâh başına, ileri arş emrini veriyor. Hakikat denilen tabakalar altında örtülü ve mahpus kalmış ve istibdadın yok edilmesiyle omuzu üstünde olan cehalet ve gafletin hafiflemesi sayesinde harekete gelip kalkmaya teşebbüs etmiş bulunan hakikatler habercisi, size her cihetle haber veriyor ki mahiyetinizde kaderin ektiği istidatları ve mukadderatınızı fiile çıkaran ve kavmi mahiyetinizde saklanmış olan seciyenizi maarifin hayat suyu ile sulamanın vaktidir. Yoksa kuruyup çürüyecektir. İhtiyaç denilen, medeniyetin babası ve ilerlemelerin kurucusu olan üstat, sillesini kaldırmış, size hükmediyor: Ya hayat ve hürriyetinizi bu vahşet sahasında yağma ettireceksiniz yahut medeniyet alanında fen ve sanat balon ve trenine binerek istikbali karşılayacak ve olgunluğun kâbesine koşacaksınız.
Milliyet denilen mâzi derelerinde, hâl sahralarında ve istikbâl dağlarında çadır kurmuş olan Rüstem-i Zâl ve Selâhaddin-i Eyyubî gibi, herkesi başkasını haysiyet ve şerefiyle şereflendiren ve yüksek duyguların timsali olan milliyet fikriniz size kesin emirle emrediyor ki her biriniz umum bir milletin hayatının mâkesi, saadetinin koruyucusu ve bütün milletin müşahhas misali oldunuz. Şimdiki gibi bir şahıs değil, bir millet kadar büyüyeceksiniz. Zira maksadın büyümesiyle himmet de büyür ve millî hamiyetin galeyanıyla ahlâk da yükselir. Kavimlerin saadetinin sebebi olan ve millî hakimiyeti temin ile hayat makinesinin buharı olan hürriyetteki cüz'i iradeyi istibdadın söndürmesinden kurtaran ve şer'î meşveretin mayasıyla mayalandıran meşru meşrutiyet, sizi imtihan meclisine davet ediyor. Erginlik çağına vardığınızı ve vâsîye ihtiyacınız olmadığını görmek istiyor. İmtihana hazırlanınız. Varlığınızı birleşerek gösteriniz. Millî hamiyet ve şahsî fikir ve vicdanınızı milletin müşterek kalbi ve aklı gibi gösteriniz. Yoksa sıfır alacaksınız ve hürriyet şahadetnamesi elinize verilmeyecektir.
Mâzide dağınıklığınıza sebebiyet veren birinizdeki bencillik fikri şimdi istikbalin medeniyet saadet hanesinde icat fikrine, şahsî teşebbüse ve hürriyet fikrine inkılâp edecektir. Hattâ diyebilirim ki başkalarının sükûtî medreselerine nispetle sizin gürültülü olan medreseleriniz bir ilmî mebuslar meclisini gösteriyor. İmam arkasında fatihalar okuduğunuz zamandaki semâvî ve rûhânî vızıltılarınızda, mezhebî ve kavmî mahiyetinizdeki istidat, meşrutiyet sırrına kaderin bir îmâ ve nişanı vardır.
‘İnsan için çalışmaktan başka yol yoktur.’ sözünün öteki ifadesi, şahsî teşebbüstür. Her kemâlin kurucu ve koruyucusu olan cesaret ve millî namus emrediyor ki, şimdiye kadar nasıl maddi şecaatte terakki ettinizse, şimdi de akıl ve medeniyet meydanında millî namusu çiğnetmeyiniz. Millî duyguların mâkesi olan, kıymetinizin ölçüsü olduğu halde ihmalinizle gayet çapraşık bulunan diliniz, tûbâ ağacı gibi bir ağacın tecellisine müstatken, böyle kurumuş, perişan ve edebiyatsız kalmış olduğundan, diliniz sizden millî hamiyete şikâyette bulunuyor. İnsanda kaderin sikkesi lisandır. Anadil tabiî olduğundan, kelimeler zihne kendiliğinden gelir. Zihin çatallaşmaz, O zihne giren bilgiler taş üzerinde oyulmuş gibi bâki kalır. Millî dille görünen her şey hoş gelir. Millî hamiyetin bir misalini size takdim ediyorum. O da Mutkili Halil Hayâlî Efendi'dir. Millî hamiyetin her şubesinde olduğu gibi, dil alanında da dilimizin esası olan elifbe, (alfabe) sarf (gramer) ve nahvini (sözdizimini) vücuda getirmiştir. Hakikaten Kürdistan madeninde böyle bir hamiyet cevherine rast geldiğinden, istikbalimizi onun gibi birçok cevherler ışıklandıracaktır.
İşte bu zat bir hamiyet örneği göstermiş ve tekemmüle muhtaç dilimize bir temel atmıştır. Onun izinden gitmeyi ve temeli üzerine bina kurmayı hamiyet sahiplerine tavsiye ediyorum.”
Millet ve memleket için canını vermekten zerre kadar çekinmeyen bir fedai. Fitnenin, bozgunculuğun en müdhiş düşmanı. Milletin menfaati için, her türlü zulme, işkenceye tahammül ediyor. Ona zulmedenlere beddua bile etmez. Onu zindanlara atanlara, ancak salâh ve iman temenni eder. Gaye uğrunda ölüm, onun için basit bir şeydir. ALLAH ONDAN EBEDEN DAİMEN RAZI OLSUN!
Bediüzzaman Hazretleri cok alim, asrin en bilgin beseriydi (insaniydi) . Onun hakkinndan kötü konusmak ya kafirlikten yada bilgisizlikten kaynaklaniyor.
'Milletimin imanını selamette görürsem cehennemin alevlerinde yanmaya razıyım. çünkü vücudum yanarken gönlüm gül gülistan olur.' diyecek kadar milletini düşünen herkesten vatansever herkesten daha çok TÜRK... ALLAH(c.c.) O'NDAN ve O'NUN BAŞLATTIĞI BU İMAN HİZMETİNİ DEVAM ETTİREN HİZMET ERLERİNDEN RAZI OLSUN.
Asıl adı Said Kürdi olan ülkenin yönetim biçiminin şeriat olmasını isteyen ve 21. yy.'da da Fetullah Gülen gibi emperyalist devletlerin adamı olan, uzantıları oan bir kişi.
Asrın büyük çilekeşi.. müceddid...Nam-ı celili Muhammedin tüm dünyaya ulaşmasını sağlayacak olan risale-i nur külliyatının müellifi...gözümde ne cennet sevdası ne de cehennem korkusu diyebilen büyük mütefekkir...
son yüz yılda dünyaya gelmiş insanların içinde din adına çok büyük hizmetler yapmış ve hala anadoluda öğrencileri bulunan çooooook önemli bir zat. din hakkında öğrenmek istediğiniz birçok şeyi risaile nur külliyatından öğrenebilirsiniz.
çağının en büyük müceddidi olarak bilinir. Bütün kitaplarını sözler, lemalar, şualar..okdum...okudum..gençliğimin büyük bir bölümünü kapsadı bu okumalarım. Fakat sonra başkalarını da okudum. (nur talebelri başkarının okunmasını kabul etmezler.) Muvaiye gibi bir hain ve zalime Hz' demesinden eski alimlere ki ibn-i sina gibi mükemmel bir filozof ve alimi'nin değreni dürşürmesinden, mezhep saçmalıklarını şiddetle savunmasından..dolayı kendisini şiddetle kınıyorum. Mezarındada olsa kınıyorum...bizim Alevi/Bektaşi gibi güzel bir yolumuz varken bu sabir fikirli mollara ihtiyacımız yoktur. Fakat yiğidi öldür hakkını yeme demişler..bende buna binaen..Allah inancını ispat etme noktsında yazdıklarından dolayı (ki bunlar zaten eski islam alemlerince deyazılmıştır) takdir ediyorum..hepsi bu.
nümune-i imtisal
bundan birkaç ay öncesine kadar hiçbirşey çağrıştırmıyordu. Şimdilerde risaleleri okumaya ve anlamaya çalışmaya gayret ediyorum. Gördüğüm şuki hakikatende geçenlerde harbiyede yapılan Risale-i Nur kongresinde bi abimizinde söylediği gibi:
BEDİÜZZAMAN YÜRÜYEN BİR KUR'ANDIR!
ASRIN BEDİSİDİR.
Bediüzzaman zaten adından da belli zamanın güzelliği demektir. Said Cennetlik demektir. Nursi ise doğduğu köye izafeten nursi denilmiştir. Yani adı ünvanı herşeyi güzel yazdığı eserler bir harika zaten insanı insan eden değerlerden bahsediyor.Allah Ondan Ebeden Razı olsun AMİN
“Bana ızdırap veren, yalnız İslâm’ın mâruz kaldığı tehlikelerdir. Eskiden tehlikeler hariçten gelirdi. Onun için mukavemet kolaydı. Şimdi tehlike içeriden geliyor. Kurt gövdenin içine girdi, şimdi mukavemet güçleşti. Korkarım ki cemiyetin bünyesi buna dayanamaz. Çünkü düşmanı sezemez. Can damarını koparan, kanını içen en büyük hasmını dost zanneder. Cemiyetin basiret gözü böyle körleşirse iman kalesi tehlikededir. İşte benim ızdırabım, yegâne ızdırabım budur. Yoksa şahsımın maruz kaldığı zahmet ve meşakkatleri düşünmeye vaktim bile yoktur. Keşke bunun bin misli meşakkate maruz kalsam da iman kalesinin istikbâli selâmet olsa.” (Bediüzzaman Said Nursi: Eşref Edip; sh. 16)
“Ecnebilerin tâğutlarıyla ve fünun-u tabiiyeleriyle (tabiat fenleriyle) dalâlete gidenlere ve onları körü körüne taklit edip ittibâ edenlere binler nefrin (lânet) ve teessüfler!
Ey bu vatan gençleri! Frenkleri (Avrupalıları) taklide çalışmayınız! Ãyâ (acaba) Avrupa’nın size ettikleri hadsiz zulüm ve adâvetten (düşmanlıktan) sonra, hangi akılla onların sefahet (akılsızlık) ve bâtıl efkârlarına (fikirlerine) ittibâ edip emniyet ediyorsunuz? Yok yok! Sefihâne (akılsızca) taklit edenler, ittiba değil, belki şuursuz olarak onların safına iltihak edip (dahil olup) kendi kendinizi ve kardeşlerinizi idam ediyorsunuz (yok ediyorsunuz) .
Âgâh (uyanık) olunuz ki, siz ahlâksızcasına ittiba ettikçe (uydukça) , hamiyet (iman ve İslâm’ı savunma) dâvâsında yalancılık ediyorsunuz. Çünkü şu surette ittibânız, milliyetinize karşı bir istihfattır (küçük görmedir) ve millete bir istihzâdır (alay etmedir) .
(.......)
İşte muzır (zararlı) kâfirler ve kâfirlerin yolunda giden sefihler (akılsızlar) , Cenâb-ı Hakk’ın hayvanâtından bir nevi habistirler (pistirler) .” (Lem’alar)
Faniyim fani olan istemem
Acizim aciz olan istemem
Ruhumu Rahmana teslim eyledim gayrısını istemem.
İsterim yar-i baki isterim
Zerreyim şems-i sermed isterim
Hiç ender hiçim bu alemde bu alemi umumen isterim.
bismillah her hayrin basidir der mubarek
Bedüzzaman Said Nursi
Yüzyılımızın yetiştirmiş olduğu önde gelen İslam mütefekkirlerinden biridir. İslam Kahramanı, Hayatını Kur'an ve İman hakikatleri için feda etmiş bir İslam alimidir. Eserleri 40 a yakın dile çevrilmiş ve dünyanın dört bir yanından eserlerini iştiyakla okumuş olduğu bir İslam mücahididir.
Yazmış olduğu Risale-i Nur Külliyatı,
Kur'an - ı Kerim'in asrımıza bakan ayetlerinin tefsiridir.
Eserlerinde İman hakikatlerini açıklayan bir İslam alimi...
Milyonları aşan talebeleri ile Dünya'ya Kur'ân'ın sönmez ve söndürülemez bir nur olduğunu ispat eden bir İslam dahisi...
Yaşamış olduğu her anında Peygamber efendimizin(s.a.v) 'in sünnetinden ayrılmayan bir İman abidesi...
Bediüzzaman gibi bir şahsiyet için ne yazılmazki...
Allah bizlere onu tam olarak anlayabilmeyi nasip etsin...
Araştırmak isteyenlere birkaç internet sitesi adresi:
www.bediuzzaman.net
www.nurpenceresi.com
www.sozler.com
www.risale-inur.com
www.nur.org
Güzel diyor kimliğini belli ediyor....
'Şeriat'ın bir hakikatine bin ruhum olsa feda etmeye hazırım zira Şeriat sebep-i saadet, adalet-i mahz ve fazilettir.'
çok güzel demiş... Kürt Said (k.s.)
üstad YÜCE MEVLANIN hikmetine nail olmuş son asır için gönderilmiş alimlerin en büyüğüdür.onun eseri risale.-i nurda kelamların en güzeline 'KUR'AN'ışık tutmuş onun söylediklerini söylemiştir.EFENDİMİZ(sav) yolunda ilerlemiş iman KUR'AN hizmetine ömrünü adamış mümtaz bir kişiliktir.
'güzel gören güzel düşünür güzel düşünen hayatından zevk alır'
Kürt Sait'in namı diğer Said-i Nursi’nin 1909 yılında, İstanbul'da Vezir Han’daki İkbal-i Millet matbaasında basılmış bir eseri vardır. Bunun adı “İki Mekteb-i Musîbetin Şahâdetnâmesi Yahut Divan-i Harb-i Örfî ve Saîd-i Kürd-î” dir. Kendisinin Saîd-i Kürd-î (Kürt Sait) olduğunu onayladığı ettiği bu eserde, eserin yazarı olarak da kendisini “Bedîüzzaman” (Zamanın harikası) diye sunmaktadır. Eserin yayıncısı da “Kürdîzade Ahmed Ramiz”dir. Bu 48 sayfalık eserin “hâtime” (önsöz) kısmı (44-48. sayfalar) Kürt Sait’in içyüzünü göstermesi bakımından çok ilgi çekicidir.
İşte Kürt ayrılıkçısı, Kuvayı Milliye düşmanı, Kürdistan talepçisi Said-i Nursi yani Kürt Sait’in gerçek yüzü:
“Soydaşlarıma burada birkaç söz söylemezsem bence bahis eksik kalır. Ey Asurlular ve Ahemenidlerin cihangirlik zamanında, onların öncüleri ve kahraman askerleri olan arslan Kürtler! Beş yüz yıldır yattınız. Yeter artık. Uyanınız. Sabahtır. Yoksa vahşet ve gaflet sizi vahşet sahrasında yağma edecektir. İlâhi hikmet denilen âlem makinesinin nizamı ve telgraf hattı gibi bütün âleme dal budak salan Allah’ın nurlu kanununun kurucusu olan ilâhî hikmet, ezel ufkundan kader parmağını kaldırmış size emrediyor ki:
Ayrılık gayrılıkla damla damla dağınık sular gibi boşa giden hamiyet ve kuvvetinizi milliyet fikriyle birleştirip kaynaştırarak zerrelerdeki küçük cazibelerden bir umumî ve millî cazibe teşkiliyle Kürtler gibi büyük bir kütleyi dünya gibi döndürerek İslâm ve Osmanlı şevket güneşinin mevkibinde parlak bir yıldız gibi cazibesine uymakla muvazeneyi ve umumî ahengi muhafaza ediniz. Süphan ve Ağrı dağları gibi geleceğin yüksek dağlarının doruğunda ayağa kalkmış, nefse esir olmayı yasak etmiş ve başkasına tecavüzü caiz görmeyerek şeriata dayanmış olan hürriyet sultanı yüksek sesle sizin gibi mâzinin en derin derelerinde gafil ve dağınık bir kavme, cehalet ve yoksulluğa hücum için fen, sanat ve silâh başına, ileri arş emrini veriyor. Hakikat denilen tabakalar altında örtülü ve mahpus kalmış ve istibdadın yok edilmesiyle omuzu üstünde olan cehalet ve gafletin hafiflemesi sayesinde harekete gelip kalkmaya teşebbüs etmiş bulunan hakikatler habercisi, size her cihetle haber veriyor ki mahiyetinizde kaderin ektiği istidatları ve mukadderatınızı fiile çıkaran ve kavmi mahiyetinizde saklanmış olan seciyenizi maarifin hayat suyu ile sulamanın vaktidir. Yoksa kuruyup çürüyecektir. İhtiyaç denilen, medeniyetin babası ve ilerlemelerin kurucusu olan üstat, sillesini kaldırmış, size hükmediyor: Ya hayat ve hürriyetinizi bu vahşet sahasında yağma ettireceksiniz yahut medeniyet alanında fen ve sanat balon ve trenine binerek istikbali karşılayacak ve olgunluğun kâbesine koşacaksınız.
Milliyet denilen mâzi derelerinde, hâl sahralarında ve istikbâl dağlarında çadır kurmuş olan Rüstem-i Zâl ve Selâhaddin-i Eyyubî gibi, herkesi başkasını haysiyet ve şerefiyle şereflendiren ve yüksek duyguların timsali olan milliyet fikriniz size kesin emirle emrediyor ki her biriniz umum bir milletin hayatının mâkesi, saadetinin koruyucusu ve bütün milletin müşahhas misali oldunuz. Şimdiki gibi bir şahıs değil, bir millet kadar büyüyeceksiniz. Zira maksadın büyümesiyle himmet de büyür ve millî hamiyetin galeyanıyla ahlâk da yükselir. Kavimlerin saadetinin sebebi olan ve millî hakimiyeti temin ile hayat makinesinin buharı olan hürriyetteki cüz'i iradeyi istibdadın söndürmesinden kurtaran ve şer'î meşveretin mayasıyla mayalandıran meşru meşrutiyet, sizi imtihan meclisine davet ediyor. Erginlik çağına vardığınızı ve vâsîye ihtiyacınız olmadığını görmek istiyor. İmtihana hazırlanınız. Varlığınızı birleşerek gösteriniz. Millî hamiyet ve şahsî fikir ve vicdanınızı milletin müşterek kalbi ve aklı gibi gösteriniz. Yoksa sıfır alacaksınız ve hürriyet şahadetnamesi elinize verilmeyecektir.
Mâzide dağınıklığınıza sebebiyet veren birinizdeki bencillik fikri şimdi istikbalin medeniyet saadet hanesinde icat fikrine, şahsî teşebbüse ve hürriyet fikrine inkılâp edecektir. Hattâ diyebilirim ki başkalarının sükûtî medreselerine nispetle sizin gürültülü olan medreseleriniz bir ilmî mebuslar meclisini gösteriyor. İmam arkasında fatihalar okuduğunuz zamandaki semâvî ve rûhânî vızıltılarınızda, mezhebî ve kavmî mahiyetinizdeki istidat, meşrutiyet sırrına kaderin bir îmâ ve nişanı vardır.
‘İnsan için çalışmaktan başka yol yoktur.’ sözünün öteki ifadesi, şahsî teşebbüstür. Her kemâlin kurucu ve koruyucusu olan cesaret ve millî namus emrediyor ki, şimdiye kadar nasıl maddi şecaatte terakki ettinizse, şimdi de akıl ve medeniyet meydanında millî namusu çiğnetmeyiniz. Millî duyguların mâkesi olan, kıymetinizin ölçüsü olduğu halde ihmalinizle gayet çapraşık bulunan diliniz, tûbâ ağacı gibi bir ağacın tecellisine müstatken, böyle kurumuş, perişan ve edebiyatsız kalmış olduğundan, diliniz sizden millî hamiyete şikâyette bulunuyor. İnsanda kaderin sikkesi lisandır. Anadil tabiî olduğundan, kelimeler zihne kendiliğinden gelir. Zihin çatallaşmaz, O zihne giren bilgiler taş üzerinde oyulmuş gibi bâki kalır. Millî dille görünen her şey hoş gelir. Millî hamiyetin bir misalini size takdim ediyorum. O da Mutkili Halil Hayâlî Efendi'dir. Millî hamiyetin her şubesinde olduğu gibi, dil alanında da dilimizin esası olan elifbe, (alfabe) sarf (gramer) ve nahvini (sözdizimini) vücuda getirmiştir. Hakikaten Kürdistan madeninde böyle bir hamiyet cevherine rast geldiğinden, istikbalimizi onun gibi birçok cevherler ışıklandıracaktır.
İşte bu zat bir hamiyet örneği göstermiş ve tekemmüle muhtaç dilimize bir temel atmıştır. Onun izinden gitmeyi ve temeli üzerine bina kurmayı hamiyet sahiplerine tavsiye ediyorum.”
Bedîüzzaman Saîd-i Kürdî
13 ciltlik 'risale-i nur küllliyatı'nın kürt yazarı
said-i kürdi diye de bilinir
bitlisin hizan kasabasının nurs köyünde doğmuştur
üstadım benim için hayatın anlamıdır.geleceğimin güneşidir.varlığımın sebebidir.eserleri bir dünyadır.tek kelimeyle üstad =
kainat
Müceddid
Millet ve memleket için canını vermekten zerre kadar çekinmeyen bir fedai. Fitnenin, bozgunculuğun en müdhiş düşmanı. Milletin menfaati için, her türlü zulme, işkenceye tahammül ediyor. Ona zulmedenlere beddua bile etmez. Onu zindanlara atanlara, ancak salâh ve iman temenni eder. Gaye uğrunda ölüm, onun için basit bir şeydir.
ALLAH ONDAN EBEDEN DAİMEN RAZI OLSUN!
Bediüzzaman Hazretleri cok alim, asrin en bilgin beseriydi (insaniydi) .
Onun hakkinndan kötü konusmak ya kafirlikten yada bilgisizlikten kaynaklaniyor.
Asrın Manevi Hekimi,
Ateisme karşı İman Hakikatleri Reçetesini sunan Hak Dostu
'Milletimin imanını selamette görürsem cehennemin alevlerinde yanmaya razıyım. çünkü vücudum yanarken gönlüm gül gülistan olur.' diyecek kadar milletini düşünen herkesten vatansever herkesten daha çok TÜRK... ALLAH(c.c.) O'NDAN ve O'NUN BAŞLATTIĞI BU İMAN HİZMETİNİ DEVAM ETTİREN HİZMET ERLERİNDEN RAZI OLSUN.
kıyametin habercisi deccali anımsatıyor
Olmasaydın Üstadım!
Helak Olmuştum!
Bediüzzaman Demek
Zaman'ın Evliyası Demek!
bizi diriltenlerden...!
Asıl adı Said Kürdi olan ülkenin yönetim biçiminin şeriat olmasını isteyen ve 21. yy.'da da Fetullah Gülen gibi emperyalist devletlerin adamı olan, uzantıları oan bir kişi.
Asrın büyük çilekeşi.. müceddid...Nam-ı celili Muhammedin tüm dünyaya ulaşmasını sağlayacak olan risale-i nur külliyatının müellifi...gözümde ne cennet sevdası ne de cehennem korkusu diyebilen büyük mütefekkir...
aslın dehası müceddid yılmaz mürşid dini yıkmaya çalışanların en büyük düşmanı allah üstaddan razı olsun
eziyet ve cefa çeken kişi anlamındadır
son yüz yılda dünyaya gelmiş insanların içinde din adına çok büyük hizmetler yapmış ve hala anadoluda öğrencileri bulunan çooooook önemli bir zat.
din hakkında öğrenmek istediğiniz birçok şeyi risaile nur külliyatından öğrenebilirsiniz.
zamanın harikası.
geçmişte ve halen değeri anlaşılmamış bir ÜSTAD!
Devrinde anlamayanlar olduğu gibi yine onu anlamayanları bulunan,eserleri 50 küsür dile çevrilmiş bir alim.
çağının en büyük müceddidi olarak bilinir. Bütün kitaplarını sözler, lemalar, şualar..okdum...okudum..gençliğimin büyük bir bölümünü kapsadı bu okumalarım. Fakat sonra başkalarını da okudum. (nur talebelri başkarının okunmasını kabul etmezler.) Muvaiye gibi bir hain ve zalime Hz' demesinden eski alimlere ki ibn-i sina gibi mükemmel bir filozof ve alimi'nin değreni dürşürmesinden, mezhep saçmalıklarını şiddetle savunmasından..dolayı kendisini şiddetle kınıyorum. Mezarındada olsa kınıyorum...bizim Alevi/Bektaşi gibi güzel bir yolumuz varken bu sabir fikirli mollara ihtiyacımız yoktur. Fakat yiğidi öldür hakkını yeme demişler..bende buna binaen..Allah inancını ispat etme noktsında yazdıklarından dolayı (ki bunlar zaten eski islam alemlerince deyazılmıştır) takdir ediyorum..hepsi bu.