Kültür Sanat Edebiyat Şiir

bediüzzaman said nursi sizce ne demek, bediüzzaman said nursi size neyi çağrıştırıyor?

bediüzzaman said nursi terimi K E tarafından tarihinde eklendi

  • Vural Vurgucu
    Vural Vurgucu

    Hristiyanlığın kullandığı bir Truva atıdır.Keşke gerçek yüzünü bütün müminler görse de onu hakikaten tanıyabilse.Onunla beraber cehenneme sürüklenmese...İmanın temel kaideleriyle alay ettiği için ona mümin demekte mütereddidim.

  • Faruk El Furkan
    Faruk El Furkan

    Mehdi diyor ki:

    'Ne zaman Bediüzzaman Said Nursi'den ve onun sözde Kur'an tefsiri kabul edilen Risale-i Nurlardan bahsedilse benim hemen aklıma Bakara suresi:79.ayet-i kerimesi gelir...Ve hiç kimse bu adamın İmam-ı Gazali'nin,Muhyiddin İbnu'l Arabi'nin,Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin,ve son olarakta yüksek marifet sahibi İmam-ı Rabbani'nin kötü birer taklitçisi olduğunu anlıyamaz...Doğrusu ben bu yüksek marifetle bunları çok rahatlıkla anlamaktayım...'

    Ve Hazret-i Mehdi'nin bahsettiği malum ayet-i kerimeyi sizlerle paylaşıyoruz...Allah hepimize hidayet nasip etsin...

    Bakara suresi:

    Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

    79. Yazıklar olsun o kişilere ki, Kitap'ı kendi elleriyle yazarlar da sonra onunla basit bir karşılık satın alsınlar diye, 'İşte bu, Allah katındandır! ' derler. Vay haline onların, ellerinin yazdıkları yüzünden! Vay haline onların, kazanıp durdukları yüzünden!

    Sadakallahül Azim...


    Faruk el Furkan...
    _________________
    ALİSİZ ŞERİAT,ZÜLFİKARSIZ CİHAT OLMAZ...

  • Mehmet
    Mehmet

    Bediüzzaman Said Nursî

    Bediüzzaman Said Nursî bir eserinde kendi hayat tarzını şöyle özetlemiştir: 'Kur'ân-ı Hakîm mürşidimizdir, üstadımızdır, imamımızdır, her bir âdabda rehberimizdir.' Buna göre insan, Allah'ı tanımak ve Ona iman ve ibadet etmek için yaratılmıştır. İlim, meşruiyet, hürriyet, dürüstlük, ümit, çalışmak, sebat gibi faziletler ise, insanın hayatına anlam veren değerlerdir. Bunlar hem dünya, hem de âhiret saadeti açısından insanın olmazsa olmaz gerçekleridir. Bu sebeple 6000 sayfayı aşan eserlerini iman ve fazilet üzerinde yoğunlaştırmıştır.

    Hayatının ilk dönemlerinde Bitlis ve Van yörelerinde yaşamış olmasına rağmen, Osmanlı yönetimini ve dünyayı yakından takip etmiştir. Hatta en temel mesele olan eğitim konusundaki aksaklıkları Sultan Abdülhamid'e arz etmek üzere İstanbul'a gelmiş, fakat o günlerde onunla görüşmesi mümkün olmayınca, aynı teklifi daha sonra Sultan Reşad'a götürmüş, Doğu Anadolu'da Medresetü'z-Zehra adında bir üniversite kurmak için hazineden ödenek ayrılmasını sağlamıştır. Ancak zamanın şartları gereği üniversite kurulmadan ülke savaş ortamına girmiştir.

    'İstibdâdın her nevine karşıyım. Onu nerede görürsem tokadımı vururum. Bence istibdâdın en kötüsü ilme yapılan istibdattır. Ben ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam. İman ne kadar gelişirse hürriyet de o kadar parlar. İşte asr-ı saadet! ' sözleriyle hürriyete olan büyük sevdasını ifade etmiştir.
    Birinci Dünya Savaşında milis kuvvetleri gönüllü komutanı olarak savaşa katılmış ve esir düşerek iki buçuk yıl Rusya'da esaret hayatı yaşamıştır.
    Daha sonra İstanbul'un işgalinde işgalci güçlere karşı mücadele ederek ilim adamlarını ve halkı uyarmıştır. İstanbul âlimlerinin Kuva-yı Milliye ve Kurtuluş Savaşı aleyhinde verdiği fetvayı, 'İşgal altındaki bir yerde bulunan sorumluların verdiği fetva irade özgürlüğü bulunmadığı için mualleldir (sakat ve tutarsızdır) ' gerekçesiyle karşı çıkmış ve çürütmüştür.

    1922 yılının sonunda Ankara'ya davet edilmiş, TBMM'de merasimle karşılanmış ve daha sonra mebuslara hitaben bir beyanname yayınlayarak yeni Türkiye'nin şekillenmesinde mânevî dinamiklerin ihmal edilmemesi gerektiğini ifade etmiştir.

  • Faruk Erturan
    Faruk Erturan

    Bediüzzaman kimsenin taklitçisi değildir.risale-i nurları okuyanlar onun şuana kadar yazılmış bütün Kuran tefsirlerinden farklı olduğnu görürler.

  • Nasih Selim Arzuman
    Nasih Selim Arzuman

    büyük alim, büyük insan

  • Onur Abdullah Gördük
    Onur Abdullah Gördük

    Bediüzzaman hakkında düşüncelerimi yazmaya kalksam sayfalar dolusu yazı çıkar. Onu anlatmak yerine Bediüzzaman kelimesini anlatayım: Bediüzzaman zamanın en iyisi demektir. Bu lakap herkese verilen bir lakap değildir. Dünayada sadece iki kişi bu lakabı almaya layık görülmüştür. Bu lakap tüm islamla yönetilen ülkelerin hocalarının şeyhlerinin vs. ortak olarak aldıkları bir karardır. Yani birinin itiraz etmesi bu lakabı geri almaya yeter.Geri aldıran olmamış.. Tarihte sadece iki kişi var. Biri Bediüzzaman-ı Hamedani, diğeri Bediüzzaman Said Nursi. Avrupa'nın tüm filozoflarını yere sermiştir, kimse yazdıklarına itiraz edememiştir, çünkü yazdğı herşeyi delillerle anlatmaktadır.. Şu anda hızla artan ve katılımcısı artan sempozyumlarla hala ne kadar emsalsiz bir şahıs olduğu anlaşılmaya çalışılmaktadır. Amerika, İngiltere, Rusya, Filipinler ve daha bir çok ülkenin seçkin üniversitelerinin profesörleri sempozyumlara gelebilmek için fikir beyan edebilmek için sıraya giriyorlar. Yazdığı kitaplar; Allah, Peygamberler, Dünya ölüm sonrası vs yani kısaca iman hakkında herşeye delillere dayandırarak cevap vermektedir. Ki bunu 35'in üstünde dile çevrilmesiyle de anlamak sanırım kolay. Burdan herkese sesleniyorum: Kimin aklında ne soru varsa Bediüzzaman'ın Risale-i Nur'una danışsın.. Cevapsız soru yok. Ben tüm sorularıma cevap bulamanın keyfi ve mutluluğu içinde yaşıyorum... Bu sebeple Bediüzzaman deyince aklıma yaşama zevki geliyor. Soru işaretsiz bir hayat!

  • Macid Aydın
    Macid Aydın

    yalnız bana değil bütün insanlığa bir gün mehdiliği çağrıştıracak.

  • Emel Akyiğit
    Emel Akyiğit

    SAHİBÜZZAMAN! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! !

    şuanda bazı şeyleri herşeye rağmen hala hissedebiliyorsam
    bu onun uykusuz ve gözyaşıyla geçirdiği gecelerin sayesindedir
    başlarımızı kaldırıyoruz ve SADAKTE (doğru söylemişsin) ÜSTADIM....

  • Fatih Kurt
    Fatih Kurt

    Bediüzzaman Said Nursî, yüzyılımızın yetiştirdiği önde gelen İslâm mütefekkirlerinden biridir. 1876'da Bitlis'in Hizan kazâsına bağlı İsparit nâhiyesinin Nurs köyünde dünyaya gelmiş, 23 Mart 1960'da Şanlıurfa'da Hakkın rahmetine kavuşmuştur.
    Keskin zekâsı, hârikulâde hâfızası ve üstün kâbiliyetleriyle çok küçük yaşlardan itibâren dikkatleri üzerinde toplayan Said Nursî, normal şartlar altında yıllar süren klasik medrese eğitimini üç ay gibi kısa bir zamanda tamamlamıştır.Gençlik yıllarını alabildiğine haraketli bir tahsil hayatı ile değerlendirmiş; ilimdeki üstünlüğünü, devrinin ulemâsıyla çeşitli zeminlerde yaptığı münâzaralarda fiilen ispatlamıştır. Bu meziyetleriyle ilim çevresine kendisini kabul ettirerek, 'Bediüzzaman', yani 'çağın eşsiz güzelliği' lâkabı ile anılmaya başlamıştır.

    Said Nursî medrese eğitimiyle dini ilimlerde kazandığı ihtisası, çeşitli fenlerde yaptığı tetkiklerle tamamlamış; bu arada devrinin gazetelerini takip ederek ülkedeki ve dünyadaki gelişmelerle ilgilenmiştir. Diğer taraftan, doğup büyüdüğü şark topraklarının sıkıntı ve problemlerini bizzat yaşayarak gören Said Nursî, en zarurî ihtiyacın eğitim olduğu kanaatine varmış; bunun için de şarkta din ve fen ilimlerinin birlikte okutulacağı bir üniversite kurulmasını temin için yardım istemek maksadıyla 1907'de İstanbul'a gelmiştir. İstanbul'da da ilim dünyasına kendisini kısa sürede kabul ettiren Bediüzzaman, çeşitli gazetelerde yazdığı makalelerle, o günlerde Osmanlıyı ve İstanbul'u çalkalayan hürriyet ve meşrûtiyet tartışmalarına katılmış; meşrûtiyete İslam nâmına sahip çıkmıştır. 1909'da patlak veren 31 Mart Olayında yatıştırıcı bir rol oynamış; buna rağmen, haksız ithamlarla Sıkıyönetim Mahkemesine çıkarılmış, ancak beraat etmiştir. Bu hadiseden sonra İstanbul'dan ayrılarak şarka geri dönmüştür.

    Birinci Dünya Savaşının patlak verdiği günlerde Van'da bulunan Bediüzzaman, talebeleriyle birlikte gönüllü milis alayları teşkil ederek cepheye koşmuştur. Vatan müdâfaasında çok büyük hizmeti geçmiş; savaşta bir çok talebesi şehit olmuş; kendisi de Bitlis müdâfaası sırasında yaralanarak esir düşmüştür. Yaklaşık üç yıl Rusya'da esâret hayatı yaşadıktan sonra Varşova, Viyana ve Sofya yoluyla İstanbul'a dönmüştür.

    İstanbul'da devlet ricalinin ve ilim çevrelerinin büyük teveccühüyle karşılanmış; Dârü'l-Hikmeti'l İslamiye âzâlığına tayin edilmiştir. Bu devrede, resmî vazifesinden aldığı maaşla kendi kitaplarını bastıran ve bunları parasız dağıtan Bediüzzaman, İstanbul'un işgâli sırasında neşrettiği Hutuvât-ı Sitte adlı broşürle büyük hizmet etmiş ve işgal kuvvetlerinin plânlarını bozmuştur. Kezâ, işgalcilerin baskısı altında verilen ve Anadolu'daki kuvâ-yı milliye hareketini 'isyan' olarak vasıflandıran şeyhülislâm fetvasına karşı, mukabil bir fetva vererek millî kurtuluş hareketinin meşrûiyetini îlân etmiştir. Bu hizmetleri Anadolu'da kurulan Millet Meclisi'nin takdirini kazanmış ve Bediüzzaman bizzat Mustafa Kemal tarafından ısrarla Ankara'ya dâvet edilmiştir.

    Bu mükerrer dâvetler neticesinde 1922 sonlarında Ankara'ya gelmiş ve Meclis'te resmî bir 'hoşâmedî' merâsimiyle karşılanmıştır. Ankara'da kaldığı günlerde, yeni kurulan devlete hâkim olan kadronun dîne bakış tarzının menfî olduğunu görünce, on maddelik bir beyannâme hazırlayarak Meclis âzâlarına dağıtmıştır. Bu beyannâmede yeni inkılâbın mîmarlarını İslam şeâirine sahip çıkmaya çağırmış; akabinde Mustafa Kemal'le bir kaç görüşmesi olmuştur. Kendisine şark umumî vâizliği, milletvekilliği ve Diyanet âzâlığı teklif edilmiş; ancak Bediüzzaman bu teklifleri kabul etmeyerek Van'a dönmüştür.

    O sıralarda çıkan Şeyh Said hâdisesiyle hiç bir ilgisi olmadığı, hattâ hâdise öncesinde kendisinden destek isteyen Şeyh Said'i bu niyetinden vazgeçirmeye çalıştığı halde, Bediüzzaman hâdise sonrasında, Van'da ikâmet ettiği uzlethanesinden alınarak Burdur'a, oradan da Isparta'nın Barla nâhiyesine götürülmüştür. Burada 'mânevî cihad' hizmetini başlatmış, birbiri peşi sıra telif ettiği eserlerde îman esaslarını terennüm etmiştir. Bu eserler, îmanını tehlikede hisseden halkın büyük teveccüh ve rağbetine mazhar olmuş; elden ele dolaşarak hızla yayılmıştır. O devrede elle yazılarak çoğaltılan eserlerin toplam tirajı 600.000'i bulmuştur. Başlattığı hizmetin halka mal olması, devrin idârecilerini rahatsız ettiğinden 1935'te Eskişehir, 1943'de Afyon, 1952'de de İstanbul mahkemelerine çıkarılmıştır. Bunlardan netice alınamamış, ancak Bediüzzaman yine rahat bırakılmamış; Kastamonu'da, Emirdağ'da, Isparta'da sıkı tarassud ve takip altında yaşamaya mecbur bırakılmıştır.

    Ömrünün son günlerine kadar keyfî muâmele ve eziyetlerden kurtulamayan Bediüzzaman, buna rağmen, îman hizmetini büyük bir kararlılıkla devam ettirmiş; o zor şartlar altında telif ettiği 6000 küsur sayfalık Risâle-i Nur Külliyatı'nı tamamlamaya ve yaymaya muvaffak olmuştur. Kur'ân'ı bu asrın idrâkine uygun ve ikna edici bir üslupla izah ve ispat eden ve vehbî olarak kaleme alınan bu eserler, onun çileli hayatını en güzel meyvesidir

  • Yusuf Davut
    Yusuf Davut

    Destan gibi bir hayat yaşamış, hayatı boyunca baskılara zulümlere direnmiş, Allah'ın adını hiçbir dünyevî çıkara satmamış 'gerçekten' örnek insan. Allah yolundan ayırmasın..

  • Güneş Seninle Doğacak
    Güneş Seninle Doğacak

    Yıldırmadı, sürgün, işkence, zindan,
    Volkandi ondaki, zeka ve iman,
    İman mektebiyle Bediüzzaman
    Bu toprağa ışık verdi nur verdi...

  • Zagor Tenay
    Zagor Tenay

    Geçtiğimiz asırda ateizmin ve materyalizmin İslâm'ın yerine getirilmeye çalışıldığı şiddetli bir dönemde sayısız insanın imanını korumasına vesile olmuş mübarek bir zat, büyük bir âlim. Allah yolundan ayırmasın bizleri..

  • Mehmet Kaya
    Mehmet Kaya

    bana gore yuzyillin en buyuk alimi

  • Mahmut Cengiz
    Mahmut Cengiz

    büyük müceddid iman deryası nur sahrası..mvf

  • Salih Celık
    Salih Celık

    Kendisi hapiste iken çoğu talebeleri tarafından yazılan RİSALEİ NUR denilen kitapların müfessiri diye tanıtılan kişidir. Bediüzzaman lakabını da kendi talebeleri takmıştır. (BELGELERİ İLE SABİTTİR)

  • Turgut Besim Bali
    Turgut Besim Bali

    Bediüzzaman Said Nursi hazretleri üstadımdır.Son asırda izinde yürünecek tek insandır.Keşke sağ iken bir defa görseydim.Uğrunda herşeyimi feda edebilseydim.Şefkat kahramanı aziz üstad ne olur beni talebeliğine kabul et.Ne olur.Onun eserlerini okuyup anlamayı nasip et
    Allahım.İmanımızı artır.Ne mutlu onun yolundan yürüyenlere.Anadolunun
    sessiz kahramanlarına.Küfür karanlığını yırtıp nura koşanlara.Manevi himmetini üstümüzden eksik etme Allahım.Nursuz bırakma Ne olur.

  • Sonra Sonra
    Sonra Sonra

    İnsan Kur'anla tebliğde bulunur... Kur'an anlaşılmayacak bir dilde değildir ancak anlamak için yeterli kapasiteye sahip olmak gerekir. Nasıl ki Ekonomi den anlamak için Mehmet Zaim(açıklayıcı-yardımcı-ders kitabı) kitabı okunuyorsa Kur'an ı anlamak için de belli bir akademik olgunluğa erişmek lazım. İşte bu akademik olgunluğa erişmede önemli kaynaklarda biri de Bediüzzaman Said-i Kürdi hazretlerinin (k.s.) kağıda aktarmış olduğu Nur risaleleridir. Sokaktaki herkesin doları düşürme planı vardır, ülkeyi yönetme, dışardaki trafiği sorunsuz hale getirme, planları mevcuttur ve hatta politadan herkes anlar ancak iş hakikate bindiği zaman kimse dirhem ölçüsü kadar bir halttan anlamaz.

    Eleştirmek yerine insaf edip okumak lazım. Bir bismillah kelimesi bilmem kaç sayfada anlatılıyorsa bilginle ölçüp vah ben ziyandayım diye tövbe edeceksin. Tebliğcilik haset kıskançlık çekememezlik değil Kur'an-ı Hadisi Ehl-i Sünnet çizgisini bilmekle mümkündür. Bu çizgi dışına çıkacaksan kusura bakma sen de türkücüsündür...

    El hasıl Bediüzzaman'ı okumak lazım. Okuyup da anlamıyorsan seviyenin düşüklüğüne acıyacaksın... Nefse vurmayı öğrenmeli... Yoksa herkes veli-Allah dostu olurdu değil mi yani?

    :-D

  • Sonra Sonra
    Sonra Sonra

    Fethullah Gülen Hocaefendi ve Bediüzzaman aynı kaynaktan beslendikleri için brbirlerine benzerdirler... İkisinin de amacı şahsi çıkarlarına hizmet değil bilakis insanlara Allah'ı anlatmaktır. Bu yüzden her ikisi de sürgünlerde de olsa şikayet etmek yerine Cemalullah aşkı ile yanmışlardır...

    SELAM OLSUN! ! ! ! ! ! !

  • Sermin Gedik
    Sermin Gedik

    o büyük bir ALİM.son devrin en büyük ALİMİ.onu bulan ışığı gören yani,peygamberine ulaşmış olur.ki peygembere ulaşmak ALLAH a ulşmış demek.ALLAH I bulan da herşeyi bulmuş olur.o güzel bir klavuz.

  • Bahadır Enes Dişbudak
    Bahadır Enes Dişbudak

    13. ASRIN BÜYÜK MÜCEDDİDİ;
    Ölümünün 46. yildönümünde rahmetle aniyoruz!
    Geçtiğimiz yüzyılın müceddidi olan Bediüzzaman Said Nursi, hayatını Allah'ın varlığını ve Yüceliğini anlatmaya, İslam'ın değerlerini yükseltmeye adamış, bu yolda birçok zorluklarla karşılaşmış, derin bir imana sahip, büyük bir mütefekkirdir. Hayatı boyunca büyük bir fikri mücadele örneği sergilemiş, hikmetli karar ve davranışlarıyla Müslümanlara örnek ve öncü olmuş mübarek bir şahıstır. Eserlerinde ortaya koyduğu ilim, ihlas, belagat ve daha birçok özellikten, kendisinin belki de İslam tarihinin en büyük velilerinden biri olduğu anlaşılmaktadır.

    Bediüzzaman Said Nursi, derin bilgiler içeren altı bin sayfalık Risale-i Nur Külliyatı ile milyonlarca insanın hidayetine vesile olmuş büyük bir mütefekkirdir. Hicri 13. asrın müceddidi olan Bediüzzaman, eserleriyle Müslümanlara ışık tutmuş, Kuran ahlakını en güzel şekilde yaşamış ve mücadelesiyle örnek bir Kİşilik olmuştur. Yaşadığı dönem, meydana gelen dünya savaşları nedeniyle, belki de tarihin en zor, en sıkıntılı yılları olmuştur. Osmanlı imparatorluğu'nun dağılma yıllarından, vefatı olan 1960 yılına kadar, yaşanan maddi, manevi çok büyük zorluklar zamanında, sarsılmaz bir fikri mücadele veren Bediüzzaman, değerli fikirleriyle, milletimize zararı olacak ideolojilere bir set olmaya çalışmış ve iman hakikatlerinin tebliği ile Müslümanların manevi yönden güçlenmelerine vesile olmuştur. (Allah ondan razı olsun.)

    Bediüzzaman Hazretleri, büyük bir müceddid olarak, her zaman inandığı gibi yaşamış ve düşündüğü gibi konuşmuştur. Seksen yedi yıllık uzun ömrünü ihlas ve samimiyet ile inandığı Kuran ahlakını anlatarak geçirmiştir. Bu hizmeti esnasında her zaman doğruları ifade etmiş, hatta bu nedenle yirmi sekiz yılını hapishanelerde ve sürgünde zor şartlarda geçirmiştir. Buna rağmen hiçbir zaman söylenmesi gereken gerçekleri ifade etmekten kaçınmamış, hangi şart ve ortamda olursa olsun hiçbir konuda, özellikle imani konularda Kuran ve Peygamberimiz (sav) 'in sünneti doğrultusunun dışına çıkmadan gerçekleri çok açık ve net izah etmiştir. Başkaları tarafından yadırganacak, yanlış anlaşılacak diye, doğruları gizlemenin ve anlamı değişecek şekilde sözü eksik veya farklı söylemenin Kuran ahlakına aykırı olduğunu da yine Bediüzzaman ifade etmiştir. Bediüzzaman, söylenilen her sözün doğru olması gerektiğini belirterek doğruluğun önemini de şöyle vurgulamıştır:

    'Yol ikidir: Ya sükût etmektir (susmaktır) . Çünkü söylenilen her sözün doğru olması lazımdır. Veya sıdktır (doğruluk) . Çünkü İslamiyetin esası, sıdktır (doğruluktur) . imanın hassası, sıdktır (doğruluktur) . Bütün kemalata îsal edici (iyiliklere ulaştıran) , sıdktır. Ahlak-ı aliyenin (yüksek ahlakın) hayatı, sıdktır (doğruluktur) . Terakkiyatın mihveri (ilerlemenin merkezi) sıdktır (doğruluktur) . Alem-i İslam'ın nizamı (İslam aleminin düzeni) sıdktır (doğruluktur) . Nev'-i beşeri kabe-i kemalata îsal eden, (insanlığı ahlak ve terbiyeye ulaştıran) sıdktır (doğruluktur) . Ashab-ı Kiram'ı (sahabeleri) bütün insanlara tefevvuk ettiren (üstün kılan) sıdktır (doğruluktur) . Muhammed-i Haşimî Aleyhissalatü Vesselam'ı meratib-i beşeriyenin (insanlık derecesinin) en yükseğine çıkaran, sıdktır (doğruluktur) .' (işarat-ül icaz, s. 82)

    Dolayısıyla Bediüzzaman, kendisine yöneltilen her soruya doğru cevap vermiş ve eserlerine doğru olarak geçirmiştir. Ahir zaman ile ilgili kendisine yöneltilen sorulara karşı da hiçbir zaman suskun kalmamış, her konuyu en ince ayrıntısına kadar izah etmiştir. Bu nedenle, bu konularda anlattığı her sözü, her anlattığı konu gibi birebir gerçekleri yansıtmaktadır.

  • Sonra Sonra
    Sonra Sonra

    BEN diyen Said Nursi olamaz...

  • Sonra Sonra
    Sonra Sonra

    Kendisi için söylenen bütün çirkin şeyleri kendisi affetmiş, hakkını helal etmiştir. Ebu Bekr-i Sıddık anlayışıyla Müslümanların cehennemde yanmaması için Allah'a aynı yakarışta bulunmuştur. O insanı görüp de ondan nefret eden vicdan sahibi bir insan görmedim. Düşünsenize Rabbim Allah dediği için bir 'serseri' gibi oradan oraya sürülmüş bir insan, bir 'katil' gibi defalarca kez zehirlenmeye çalışılmış bir insan... Ne için ümmetin imanını muhafaza etmesine zerre kadar yardımcı olabilmek için. Ötesinde Allah dostluğunun yanı sıra dava adamı bir uçurum kenarında ayağı kayar aşağı doğru yuvarlanırken aklında sadece bir tek şey vardır o da diline sirayet eder 'DAVAM! ! ! '. Onu bilenler vicdan sahibiyse onu severler... Allah dostu, evlad-ı resul, asrının en büyüklerinden, şahs-ı muhteşem! Son söz (dua) uğrunda, etrafını aydınlatmak için yandığı şeyi yani Cemallullahı görmesi...


    Ne cennet tasası ne de cehennem, sadece Allah'ın rızası...

  • Birgül
    Birgül

    Büyük Üstad.

  • Vatan Habip Er
    Vatan Habip Er

    Yahudilerden feyz alan, hattâ adını bile Endülüs'lü bir kardinalden alıp onun gibi olmaya çalışan; İslam'ı Yahudileştirme misyonunu üstlenmiş, ama bunu becerememiş fırıldak bir sözde din alimi. Bugün onun görevini Fettullah üstlenmiş durumda. Müslüman ülkeler dururken Amerikalara kaçmasından veYahudilerin kacağından inmemesinden belli olmuyor mu?

  • Esma Kanbay
    Esma Kanbay

    yeterince anlaşılamamış parlak bir deha ama bir o kadar da mütevazi nefis cümleden edna vazife cümleden ala deyişinden anlıyoruz zaten insan kendini küçük gördükçe başkalarının gözünde büyüyor onun hakikat incileri sayesinde ruhi anlamda ayakta durabildiğim zannındayım Allah ondan ve onun gibi bu milletin selameti için çalışan diğergamlardan ebeden razı olsun ati onu çok iyi anlayacak bundan eminim

  • Nicholas Cage
    Nicholas Cage

    keşke O nun ne anlattığını anlayabilseniz. Karıncayı bile incitmezsiniz sizi ısırdığında.

  • Mustafa
    Mustafa

    muhteşem insan

  • Sonra Sonra
    Sonra Sonra

    İnşaAllah anlaşılır!
    'Bediüzzaman hz.leri mesleğini kimden öğrenmiştir? Ehl-i tariklerden öğrenmişse yani ilim ışığını sofilerden ve şeyhlerden almışsa ve kendisinin güneş olduğunu ve diğerlerinin mum ışığı olduğunu iddia ediyorsanız şaşarım sizin aklınıza...'

    Böyle tahrik edici cümleler kurmaktansa: senin yol güzel, benim yol güzel, Cemallullah'a ulaşmak en güzel, desen diline kramp mı girerdi! .. Tasavvufsuz cennete girilir amenna... İmansız cennete girilmez buna da amenna peki hiç düşündün mü ikisi bir olunca ne olur? Mesela kıldan ince kılıçtan keskin denilen o köprüden nasıl geçilir düşündün mü? Işık hızı vs...


    Ayrıca Üztad hazretlerinin yazdığı kitapların birinde (ömrünün son demlerindeyken) tarikat erbabına karşı bakışının hata olduğunu kabul etmesi neyle anlatılır? Bu risale ehl-i tarike karşı hatiatımı affettirir, şeklinde başlıyor diye hatırlıyorum. Bakılıp o cümlenin tamamı bize söylense de, bizler de faydalanırız. Mübareğin yine Doğudaki şeyhlerden bahsederken, Seyda lakaplı bir şeyh hz.lerinden bahseder, onun manevi feyzinden çok faydalandığından bahseder, kim olduğunu bilir misin? İmanını aklıyla bulan kişinin yine aklı neticesinde bunu yitirebileceğini ama öte taraftan sofinin en cahili de olsa mürşidine olan muhabbetinden ötürü imanını yitirmeyeceğini söyleyen Üstad hazretleri değil midir? Nur talebelerinin önde gelenlerinden bir zat-ı muhterem Nakşibendi sofisidir ve çok hizmeti geçmiştir. El hasıl siz-biz yok yek var. Ene yok! Hiçlik var. Makam yok, yok olmak var... Bırak böyle garezi, kıskançlığı, hotgam nefsini öne çıkarmayı, müfettiş olmayı inanmaya devam et. Her fırkanın yine Üstad hazretlerinin cümleleriyle İlim tahsil etmek üzere yola çıktıklarını unutma...


    Selam ve dua ile...


    Üstad sevgisiyle dolu, Sultan aşkıyla yanan, pürkusur Müslüman kardeşiniz...

  • Ahmet Yordam
    Ahmet Yordam

    Sen böyle bakıp, durmuyorsun dili bağlı

    İslâmı uyandırmak için haykırıyorsun

    Gür hisli, gür imanlı beyninle

    Coşuyorsun artık ümidinle

    Ey Akif diyorsun:

    'Haykır kime, lakin? hani sahiplerin yurdun'

    Sağa da baksan, sola da baksan...

    Çıktı Nur yolcusu sahibidir yurdun,

    elleri çıkaracak şüheda, toprağından

  • Ahmet Yordam
    Ahmet Yordam

    Bediüzzaman Said Nursi, bu asırdaki Dellal-ı Kur'an'dır. Her şeyiyle farklı bir müfessirdir,Onun eserlerini hakıyla okuyan biri, onun nasıl bir müceddid olduğunu bilir. Bediüzzamanı, yaşadığı islamiyet, gösterdiği mücadele, yaydığı ilim ve irfanla analım lütfen, yukarda bazı arkadaşların kalu-kıli gibi yapmayalım lutfen. Falankes böyle demiş de, filankes böyle yapmış. Geçin kardeşim, tarikatın hası Bediüzzamanda, O tarikat üstü bir meslek getirmiştir. Yani hepsini özünü barındıran, daha mükemmelini sunmuştur bu asrın insanına. 'Tarikat meyvedir, Hakikat-ı imaniye gıdadır. Tasavvufsuz cennete gidilir amma, imansız cennete giden hiç yoktur.' (Mektubat-6.mektup) diyen yine odur. Ha bunları söylerken ehl-i Tarik arkadaşlarımın mesleğini küçümsemiyorum. Onların ki de bir yol ama, böyle parlak bir güneş varken ve Cenab-ı Allah böyle bir caddeyi sunmuşken mum ışığına kanaat etmek yanlış olur,