baba ölürse çocukluğun gider. baba ölürse bayramlarını yaşayamazsın. ruhuna yasin okuyup, yaşadığı zamanlarda neden daha çok sevmedim onu diye üzülürsün..
Yaşadığım en büyük acı! yaşadığım en kötü unutulmaz gün...en büyük gözyaşım....huzursuzluğum..en zayıf noktam.....hayata bir sıfır yenik başlayışım..ama beni en güçlü kılan....tek büyük derdim..onulmaz yaram:(keşke dediğim....
ya birdfe babası sağken ölmüşlere ne demeli nasılmı işte böyle...allah kimseye böyle acılar yaşatmasın....
Nerdeydin Baba? (sokak çocuklarına ithafen)
Görmediğimiz, ya da görmezlikten geldiğimiz hayatlardan bir esinti… - Sokak çocuklarına ithaf ediyorum-
Yıllardır neredeydin baba, Yıllardır hangi cehennemdeydin? Vicdanını hangi virane kollara hapsetmiştin, Annem nerde? Eminim ondan da yoktur haberin.
Ben söyleyeyim, senden sonra geliri yok, bebesi açtı. Dayanamadı fazla, namusuyla bir kocaya kaçtı. Güya adam bana da bakacaktı (!) Affedersin meğerse adam tam bir hiçti İşkence işkence sanki her gün kanımı içti. Dayanamadım daha fazla, evden kaçtım baba!
Annem beni çok aramış, Elinde resmimle yollara üşüşmüş. Duydum ki aylar sonra; Bensizliğe dayanamamış zavallı kalbi, Kalbine yenik düşmüş.
Mezarını bile bilmiyorum baba, Sormadım bile, o suratsız adama. Doya doya sarılamadım senin yüzünden anama. Keyfin yüzünden bizi sattın! Sattın sen baba!
Ya ben, neler çektim biliyor musun? Asma yüzünü öyle Vicdan azabı çekermiş gibi. Ağlama boşuna yalandan, Dinliyor musun?
Üvey baba böyle yaparsa, Başkası neler yapar dedim. Kimseye sığınamadım, gidemedim. Yedi yaşındaydım daha; Devlet yurdu, okul yolu bilemedim, göremedim.
Soğuktu sokaklar. Para yok, pul yok, Ev yok, bark yok, Ana yok, baba yok, Sıcak bir yatak yok, Yok, yok, yok, Yok baba yok…
Çok korkardım ilk zamanlar, korkudan titrerdim. Açtım, çoğu kez titrek ellerimle dilenirdim, Polisten, zabıtadan kaçar kaçar gizlenirdim, Anne baba elinden tutup, yürüyen çocuklara Bakar bakar imrenirdim.
Bir süre sonra, beni sokak çocukları buldular. Tez kaynaştık, bana arkadaş oldular. Tarlabaşı’nın tenha, köhnemiş, derme çatma evlerinde, Bana su çekmiş ıslak bir yatak, bir de bali sundular.
En azından yalızlıktan kurtulmuştum. Park köşelerinde, banklarda yatmaktan yorulmuştum. Sığınacak bir dört duvar ve arkadaşlar bulmuştum. İçin parçalandı değil mi? Dur daha bitmedi sitemim baba!
Arkadaşlarım sokakların kurdu olmuşlardı, Hayatta kalmak için, çalıp çırpıp adam yolmuşlardı. Bana da öğrettiler hünerlerini, tek tek, biçim biçim. Başka çarem yoktu baba hayatta kalmak için.
Her ne kadar artık bende bir kurt olsam da, Dağlarda her zaman sis olmuyor. Her gün koyun kuzu geçmiyor bu yollardan, Zaman zaman ayılarla da boğuştuk baba.
Bak bu suratıma. Utanma! Bali den nasıl da şişmiş değil mi? Sadece bali mi,? Kaç ayının tokat izi var bu yanaklarımda, Kaç polisin parmak izi var bu kulaklarımda, Biliyor musun baba?
Kimsecikler sahiplenmedi bizi, elimizden tutan olmadı. Düşene bir tekme misali, yedik herkesten sille tokadı. Kanunun, nizamın bizde yoktu artık adı, Kaç sabıkam olduğunu ben de bilmiyorum baba.
Görenler it dedi, köpek dedi sineye çektim. Ama küfür ettiler, soysuz dediler, Gururuma yediremedim. Benim anam da belli, babam da dedim, Çektim falçatamı, yaraladım, kaç kişinin kanına girdim. Bu ellerde kaç kişinin kan izi var baba, bilir misin?
Her zaman kaçılmıyor zabıtadan, polisten. Kaç kez içeri girdim, Kaç kez salıverdiler, yaşı tutmuyor diye kodesten. Saymadım. Kim bilir kaç sokakta kanım dökülmüştür. Bak baba kollarıma, Bunlar yediğim sopalardan kırılarak bükülmüştür.
Doğru söyle şimdi biz böyle yaşarken, Sen annemi ve beni kaç kez hatırladın? Kaç kez aramak geçti bizi içinden? Kaç kez o kadın tarafından izin verilmedi buna? Emri ile bağlandın.
Saysan birkaç defayı geçmez değil mi? Oysa ben her gece, başımı ıslak yatağa koyduğumda, Seni de, annemi de hatırlardım. Yalan yok, sana olan kinimi nefretimi kusardım. Anneme ise küçücük yüreğimle dualar yapardım.
Bazı geceler, O köhne duvarlar sanki üstüme üstüme gelirdi. Yataktan çıkar, dışarı kaçardım. Issız, tenha sokaklarda bir kuytu bulur, orada yatardım. Çoğu kez uykularımdan kâbuslarla kalkardım, Sıcak kelimesi bize yabancıydı baba. Ama ben yine de soğuktan hep korkardım!
Diğer çocuklar gibi oyuncaklarım olmadı baba, Bez bebeğim, oyuncak arabam Ya da bir bisikletim olmadı. Gündüz park ve bahçeler de bize yasaktı; Aileli çocuklar oynardı. Tek oyuncağımız misket ve kendi aramızdaki oyunlardı.
Ama o çocuklar korkaktı, geceden korkarlardı. Gece biz giderdik parklara iki farkla. Bir karanlıkta oynardık, diğer çocuklardan farklı olarak, Bir de salıncağa bindiğinde arkadaşımızı biz sallardık.
Ya bayramlar… Evet, bir de bayramlar vardı. Öyle her bayramda yeni elbiselerimiz olmazdı. Hoş, kimse bizim bayramlarımızı hatırlamaz, kutlamazdı ya… Yine de arkadaşlarımızla yanak yanağa öpüşürdük, Acıları unutur, o gün oyun oynar ve gülüşürdük.
Bir de duydum ki, Bazı bayramlarda mezarlıklara gidilirmiş. Ölülere Kur’an okunur, dualar edilirmiş. Hoş, Kur’an, kitap bilmem ya, Dua etmek için giderdim anneme, Elimde parklardan çalınmış bir demet gülle.
Hani annemin mezarını bilmiyor muydum? Evet, bilmiyorum. Nadir de olsa sokaklar da insafla başımı okşayan Her adama Baba demedim, ama Sahipsiz bulduğum her anne mezarı annemdi. Güllerimi koyardım başucuna, ben sesli dua ederdim, O’da beni sessizce dinlerdi.
Kaç gece ateşler içinde uyandık soğuk yataklardan. Kaç arkadaşım can verdi kollarımda biliyor musun? Hastalıktan! El bebek, gül bebek büyümedik sıcak yataklardan. Bu yaşa gelmek tombaladan çıktı baba bize, tombaladan!
Ne oldu baba? Bu acıya dayanamadı değil mi o taş yüreğin? Bakıyorum gittikçe daha çok ağlıyorsun. Hep bu günü beklemiştim, seninle karşılaşmayı. O yüzüne bir kez olsun tükürmekti tek dileğim. Ama gözyaşlarınla şimdi yüreğimi burkuyorsun.
Yıllar sonra karşıma gelmiş, Benden af diliyorsun. Aslında sen bunu hiç hak etmedin baba biliyorsun, Şimdi “o utançla” karşımda boyun büküyorsun.
Neyse baba, utanmakta bize öğretmediğin ardandır. Benim içinse baba deyip birine sarılmak, Zarardansa kârdandır. Şunu bil ki, sana karşı kalbimin yumuşaması, Benim yıllarca döktüğüm için, başkasında görünce Dayanamadığım o gözyaşlarındandır!
Yalnız geç buldun baba beni, Devletim gibi geç hatırladın. O sokaklarda beni unutan, Sadece yaramazlık yapınca kulağımdan tutan devletim Beni hatırladı, vatan görevine çağırıyor.
Bak! Oğlun adam olmuş, vatan sınırlarında nöbete gidecek! Eğer oralarda vatanına düşman olarak yetiştirilmiş Bir kalleş kurşunu yemezsek şayet, Söz veriyorum sana, bu hasret bitecek.
Yalnız senden bir ricam var baba. Bilmiyorum evinde var mı başka kardeşim ama Sokaklar da var, yüzlerce binlerce sahipsiz kardeşlerim. Senden onlardan hiç olmazsa biri için Evinde sıcak bir yatak, Sabahları sıcak çorba ve şefkat isterim.
Ver elini öpeyim, helalleşelim baba. Eğer vatan görevinde ipe sapa gelmez bir kör kurşun İsabet eder de şehit düşersem, arkamdan hiç ağlama. O evine aldığın kardeşimi öp, okşa, sev benim yerime Ben bilirim çünkü anne-babasızlığı, yuvasızlığı. Kurşundan kötü işlemiştir ciğerime!
Ben affettim seni Allah’ta affeder umarım. Ben hakkımı helal ettim sana baba, Sen de hakkını helal et bana. Ben artık gideyim yavaştan. Her ne kadar elimizden tutan sahibimiz olmadıysa da Her ne kadar hayatta kalmak için bu vatan da Çalarak, çırparak yaşadıysak da Devlet yine babadır, vatan yine anadır. Canım kurban olsun, bu vatana! Canım kurban olsun, bu ay yıldızlı bayrağa!
akan yaşın sıcaklığını,tatlılığını bilmezmiyim..özlemini bilmezmiyim.başını koyacağın o geniş taş gibi omzu özlemezmiyim,hani arkanda koca bir dağdır ayakların yere bastığı andan sonra bilirsin ki bir güven dağım var,hani dünya sana bir başka görünür sanki iki elinin arasında tutup istediğin yöne çevirebilecekmişsin gibi gelir,sanki hayatında kayan tek yıldız olsa tutup eline verecek biri var arkanda... ve yıldız kaydığında tutamamak,o dağa en çok ihtiyaç duyduğun anda arkanda bulamamak,hayata karşı tüm güvenini bir an da kaybetmek,sanki karanlıklara düşsen elini tutacak birinin olmadığını düşünmek bir an...özlemek, saniyelerce,dakikalarca, saatlerce,günler,aylar,yıllarca...konuşmak, sıkıtılarında kendi kendinin dahi zor duyduğu bir sesle,seni duyacakmış,anlayacakmış gibi,sığınmak bir rüyaya... yalnızlığını bir rüyaya sığıntı kılmak..ne kadar mutlu ve kalabalık olursan ol hep yalnız hissetmek,yada, yada bir tarafın hep eksikliğini hissetmek taaa içinden.. akan iki damla yaşın tadını bilmezmiyim....şu an olduğu gibi
küçükken kafamı yastı koyunca aklıma babam'ın ölümü gelirdi. düşünürdüm ki, o ölürse; hiçbir yerde olmayacak, odaya gideceğim odada yok, mutfağa gideceğim mutfakta yok, tarlaya gideceğim tarlada yok. baba hiçbir yerde yok. çocuk öksüz: ve boğazıma bir düğüm, bir ağlama duvarı yapışırdı. yüzümü gizler sessiz sessiz ağlardım.
büyüdüm gözlerimde nemden eser yok. gözlerimi yankılandıran zaman,
sizin hiç babanız öldü mü? benim bir kere öldü kör oldum yıkadılar aldılar götürdüler babamdan ummazdım bunu kör oldum siz hiç hamama gittiniz mi? ben gittim lambanın biri söndü gözümün biri söndü kör oldum
baba ölürse çocukluğun gider. baba ölürse bayramlarını yaşayamazsın. ruhuna yasin okuyup, yaşadığı zamanlarda neden daha çok sevmedim onu diye üzülürsün..
Yaşadığım en büyük acı! yaşadığım en kötü unutulmaz gün...en büyük gözyaşım....huzursuzluğum..en zayıf noktam.....hayata bir sıfır yenik başlayışım..ama beni en güçlü kılan....tek büyük derdim..onulmaz yaram:(keşke dediğim....
sırtını güvenle yasladığın dağın yıkılması demek.Allah kimseye yaşatmasın.benim babamıda başımdan eksik etmesin.
ya birdfe babası sağken ölmüşlere ne demeli nasılmı işte böyle...allah kimseye böyle acılar yaşatmasın....
Nerdeydin Baba? (sokak çocuklarına ithafen)
Görmediğimiz, ya da görmezlikten geldiğimiz hayatlardan bir esinti…
- Sokak çocuklarına ithaf ediyorum-
Yıllardır neredeydin baba,
Yıllardır hangi cehennemdeydin?
Vicdanını hangi virane kollara hapsetmiştin,
Annem nerde? Eminim ondan da yoktur haberin.
Ben söyleyeyim, senden sonra geliri yok, bebesi açtı.
Dayanamadı fazla, namusuyla bir kocaya kaçtı.
Güya adam bana da bakacaktı (!)
Affedersin meğerse adam tam bir hiçti
İşkence işkence sanki her gün kanımı içti.
Dayanamadım daha fazla, evden kaçtım baba!
Annem beni çok aramış,
Elinde resmimle yollara üşüşmüş.
Duydum ki aylar sonra;
Bensizliğe dayanamamış zavallı kalbi,
Kalbine yenik düşmüş.
Mezarını bile bilmiyorum baba,
Sormadım bile, o suratsız adama.
Doya doya sarılamadım senin yüzünden anama.
Keyfin yüzünden bizi sattın!
Sattın sen baba!
Ya ben, neler çektim biliyor musun?
Asma yüzünü öyle
Vicdan azabı çekermiş gibi.
Ağlama boşuna yalandan,
Dinliyor musun?
Üvey baba böyle yaparsa,
Başkası neler yapar dedim.
Kimseye sığınamadım, gidemedim.
Yedi yaşındaydım daha;
Devlet yurdu, okul yolu bilemedim, göremedim.
Soğuktu sokaklar.
Para yok, pul yok,
Ev yok, bark yok,
Ana yok, baba yok,
Sıcak bir yatak yok,
Yok, yok, yok,
Yok baba yok…
Çok korkardım ilk zamanlar, korkudan titrerdim.
Açtım, çoğu kez titrek ellerimle dilenirdim,
Polisten, zabıtadan kaçar kaçar gizlenirdim,
Anne baba elinden tutup, yürüyen çocuklara
Bakar bakar imrenirdim.
Bir süre sonra, beni sokak çocukları buldular.
Tez kaynaştık, bana arkadaş oldular.
Tarlabaşı’nın tenha, köhnemiş, derme çatma evlerinde,
Bana su çekmiş ıslak bir yatak, bir de bali sundular.
En azından yalızlıktan kurtulmuştum.
Park köşelerinde, banklarda yatmaktan yorulmuştum.
Sığınacak bir dört duvar ve arkadaşlar bulmuştum.
İçin parçalandı değil mi? Dur daha bitmedi sitemim baba!
Arkadaşlarım sokakların kurdu olmuşlardı,
Hayatta kalmak için, çalıp çırpıp adam yolmuşlardı.
Bana da öğrettiler hünerlerini, tek tek, biçim biçim.
Başka çarem yoktu baba hayatta kalmak için.
Her ne kadar artık bende bir kurt olsam da,
Dağlarda her zaman sis olmuyor.
Her gün koyun kuzu geçmiyor bu yollardan,
Zaman zaman ayılarla da boğuştuk baba.
Bak bu suratıma. Utanma!
Bali den nasıl da şişmiş değil mi?
Sadece bali mi,?
Kaç ayının tokat izi var bu yanaklarımda,
Kaç polisin parmak izi var bu kulaklarımda,
Biliyor musun baba?
Kimsecikler sahiplenmedi bizi, elimizden tutan olmadı.
Düşene bir tekme misali, yedik herkesten sille tokadı.
Kanunun, nizamın bizde yoktu artık adı,
Kaç sabıkam olduğunu ben de bilmiyorum baba.
Görenler it dedi, köpek dedi sineye çektim.
Ama küfür ettiler, soysuz dediler,
Gururuma yediremedim.
Benim anam da belli, babam da dedim,
Çektim falçatamı, yaraladım, kaç kişinin kanına girdim.
Bu ellerde kaç kişinin kan izi var baba, bilir misin?
Her zaman kaçılmıyor zabıtadan, polisten.
Kaç kez içeri girdim,
Kaç kez salıverdiler, yaşı tutmuyor diye kodesten.
Saymadım. Kim bilir kaç sokakta kanım dökülmüştür.
Bak baba kollarıma,
Bunlar yediğim sopalardan kırılarak bükülmüştür.
Doğru söyle şimdi biz böyle yaşarken,
Sen annemi ve beni kaç kez hatırladın?
Kaç kez aramak geçti bizi içinden?
Kaç kez o kadın tarafından izin verilmedi buna?
Emri ile bağlandın.
Saysan birkaç defayı geçmez değil mi?
Oysa ben her gece, başımı ıslak yatağa koyduğumda,
Seni de, annemi de hatırlardım.
Yalan yok, sana olan kinimi nefretimi kusardım.
Anneme ise küçücük yüreğimle dualar yapardım.
Bazı geceler,
O köhne duvarlar sanki üstüme üstüme gelirdi.
Yataktan çıkar, dışarı kaçardım.
Issız, tenha sokaklarda bir kuytu bulur, orada yatardım.
Çoğu kez uykularımdan kâbuslarla kalkardım,
Sıcak kelimesi bize yabancıydı baba.
Ama ben yine de soğuktan hep korkardım!
Diğer çocuklar gibi oyuncaklarım olmadı baba,
Bez bebeğim, oyuncak arabam
Ya da bir bisikletim olmadı.
Gündüz park ve bahçeler de bize yasaktı;
Aileli çocuklar oynardı.
Tek oyuncağımız misket ve kendi aramızdaki oyunlardı.
Ama o çocuklar korkaktı, geceden korkarlardı.
Gece biz giderdik parklara iki farkla.
Bir karanlıkta oynardık, diğer çocuklardan farklı olarak,
Bir de salıncağa bindiğinde arkadaşımızı biz sallardık.
Ya bayramlar… Evet, bir de bayramlar vardı.
Öyle her bayramda yeni elbiselerimiz olmazdı.
Hoş, kimse bizim bayramlarımızı hatırlamaz, kutlamazdı ya…
Yine de arkadaşlarımızla yanak yanağa öpüşürdük,
Acıları unutur, o gün oyun oynar ve gülüşürdük.
Bir de duydum ki,
Bazı bayramlarda mezarlıklara gidilirmiş.
Ölülere Kur’an okunur, dualar edilirmiş.
Hoş, Kur’an, kitap bilmem ya,
Dua etmek için giderdim anneme,
Elimde parklardan çalınmış bir demet gülle.
Hani annemin mezarını bilmiyor muydum?
Evet, bilmiyorum.
Nadir de olsa sokaklar da insafla başımı okşayan
Her adama Baba demedim, ama
Sahipsiz bulduğum her anne mezarı annemdi.
Güllerimi koyardım başucuna, ben sesli dua ederdim,
O’da beni sessizce dinlerdi.
Kaç gece ateşler içinde uyandık soğuk yataklardan.
Kaç arkadaşım can verdi kollarımda biliyor musun?
Hastalıktan!
El bebek, gül bebek büyümedik sıcak yataklardan.
Bu yaşa gelmek tombaladan çıktı baba bize, tombaladan!
Ne oldu baba?
Bu acıya dayanamadı değil mi o taş yüreğin?
Bakıyorum gittikçe daha çok ağlıyorsun.
Hep bu günü beklemiştim, seninle karşılaşmayı.
O yüzüne bir kez olsun tükürmekti tek dileğim.
Ama gözyaşlarınla şimdi yüreğimi burkuyorsun.
Yıllar sonra karşıma gelmiş,
Benden af diliyorsun.
Aslında sen bunu hiç hak etmedin baba biliyorsun,
Şimdi “o utançla” karşımda boyun büküyorsun.
Neyse baba, utanmakta bize öğretmediğin ardandır.
Benim içinse baba deyip birine sarılmak,
Zarardansa kârdandır.
Şunu bil ki, sana karşı kalbimin yumuşaması,
Benim yıllarca döktüğüm için, başkasında görünce
Dayanamadığım o gözyaşlarındandır!
Yalnız geç buldun baba beni,
Devletim gibi geç hatırladın.
O sokaklarda beni unutan,
Sadece yaramazlık yapınca kulağımdan tutan devletim Beni hatırladı, vatan görevine çağırıyor.
Bak!
Oğlun adam olmuş, vatan sınırlarında nöbete gidecek!
Eğer oralarda vatanına düşman olarak yetiştirilmiş
Bir kalleş kurşunu yemezsek şayet,
Söz veriyorum sana, bu hasret bitecek.
Yalnız senden bir ricam var baba.
Bilmiyorum evinde var mı başka kardeşim ama
Sokaklar da var, yüzlerce binlerce sahipsiz kardeşlerim.
Senden onlardan hiç olmazsa biri için
Evinde sıcak bir yatak,
Sabahları sıcak çorba ve şefkat isterim.
Ver elini öpeyim, helalleşelim baba.
Eğer vatan görevinde ipe sapa gelmez bir kör kurşun
İsabet eder de şehit düşersem, arkamdan hiç ağlama.
O evine aldığın kardeşimi öp, okşa, sev benim yerime
Ben bilirim çünkü anne-babasızlığı, yuvasızlığı.
Kurşundan kötü işlemiştir ciğerime!
Ben affettim seni Allah’ta affeder umarım.
Ben hakkımı helal ettim sana baba,
Sen de hakkını helal et bana.
Ben artık gideyim yavaştan.
Her ne kadar elimizden tutan sahibimiz olmadıysa da
Her ne kadar hayatta kalmak için bu vatan da
Çalarak, çırparak yaşadıysak da
Devlet yine babadır, vatan yine anadır.
Canım kurban olsun, bu vatana!
Canım kurban olsun, bu ay yıldızlı bayrağa!
Bahri GÖREN
evin direginin çökmesi demek.canından canın kopması demek.yarım yaşamaya alışmak demek....
YIKIM
Evin direğinin gitmesi demek...Babanın varlığı bile kuvvet verir insana...
BABANIN ÖLMESİ babamın öldüğünü hatırlatıyor benim için...
yapamam asla dayanamam
benim yüreğimin sınırlarını aşan bir acı gibi geliyor.. izahı mümkün değil..
Allah bana ne annemin ne de babamın öldüğünü göstermez inşallah. Onlardan önce ölmek isterim. Dayanamam gibi geliyor...
akan yaşın sıcaklığını,tatlılığını bilmezmiyim..özlemini bilmezmiyim.başını koyacağın o geniş taş gibi omzu özlemezmiyim,hani arkanda koca bir dağdır ayakların yere bastığı andan sonra bilirsin ki bir güven dağım var,hani dünya sana bir başka görünür sanki iki elinin arasında tutup istediğin yöne çevirebilecekmişsin gibi gelir,sanki hayatında kayan tek yıldız olsa tutup eline verecek biri var arkanda...
ve yıldız kaydığında tutamamak,o dağa en çok ihtiyaç duyduğun anda arkanda bulamamak,hayata karşı tüm güvenini bir an da kaybetmek,sanki karanlıklara düşsen elini tutacak birinin olmadığını düşünmek bir an...özlemek, saniyelerce,dakikalarca, saatlerce,günler,aylar,yıllarca...konuşmak, sıkıtılarında kendi kendinin dahi zor duyduğu bir sesle,seni duyacakmış,anlayacakmış gibi,sığınmak bir rüyaya...
yalnızlığını bir rüyaya sığıntı kılmak..ne kadar mutlu ve kalabalık olursan ol hep yalnız hissetmek,yada, yada bir tarafın hep eksikliğini hissetmek taaa içinden..
akan iki damla yaşın tadını bilmezmiyim....şu an olduğu gibi
küçükken kafamı yastı koyunca aklıma babam'ın ölümü gelirdi. düşünürdüm ki, o ölürse; hiçbir yerde olmayacak, odaya gideceğim odada yok, mutfağa gideceğim mutfakta yok, tarlaya gideceğim tarlada yok. baba hiçbir yerde yok. çocuk öksüz: ve boğazıma bir düğüm, bir ağlama duvarı yapışırdı. yüzümü gizler sessiz sessiz ağlardım.
büyüdüm gözlerimde nemden eser yok.
gözlerimi yankılandıran zaman,
ve sanırdım,
sevgi kurtaracak dünyayı...
hayattan eskisi kadar emin olamamak:((
tek kolunu kopması sakat aklmak:((((((
sizin hiç babanız öldü mü?
benim bir kere öldü kör oldum
yıkadılar aldılar götürdüler
babamdan ummazdım bunu kör oldum
siz hiç hamama gittiniz mi?
ben gittim lambanın biri söndü
gözümün biri söndü kör oldum
cemal süreya şiiri tabiî ki...