egosunu aşabilmiş: 'kendine rağmen anlamlı ve anlamsızı-güzel ve çirkini-iyi ve kötüyü ayırt edebilen ve ayırt edebildiklerini yaşamıyla bağdaştırabilen'
Aydin deyince aklima aydinlar geliyor yani kendilerini entellektüel ilan edip hiç bir ise yaramayanlar. Yani Türkiye karsitligin 'okumus hali'. aslinda bunlardan daha karanligi yok.
Okumus olmak ya da profesor olmak aydin olmak degildir, universite yuzu gormeyen cok aydin vardir, en onemli ozelligi elestiri ve analiz gucune sahip olmasi, aydin demek cagini asmis ve halka ornek-oncu olabilmeyi basarmis biri demek kanimca, aydin halktan kopuk degildir halktan kopuk da aydin, aydin demek hem fikir iscisi hem de fikrin patronu olmak demektir...
Aydınlık meslek değil.. Bir duruş, bir hâl, bir tarz... Büyüyüce ne olacaksın sorusunun cevabı değil yani aydın olmak.. Aydınlık sertifikası olmaz..Belki hayattayken nefret edilir kendisinden.. Bir duruş dememin sebebi bu işte...Herkes eğri olduğunda bile doğru durmak...Eğri olanların sizi eğrilikle suçlamalarını anlamamak..
Ülkemizde yazar, ressam, müzisyen, heykeltraş..vs bulunmakta..Taksici, manav, esnaf, evhanımı da var elbette.Ülkemizin sıkıntısı (bana göre) aydın olmaması, yani aydın ressam, aydın esnaf hasreti çekiyoruz...Erdem bahsinde bir arkadaşa erdemin tarifinden ziyede erdemli olmak önemlidir demiştim... Çok tartıştık ama hala aynı fikirdeyim... Okuma yazma bilmeyen nice Anadolu insanı erdemi tarif edemese de hakkıyla temsil eder... İşte size (kendi çapında) aydın..
Elbette geniş kitlelere hitap edebilen kimseler açısından durum bunun çok üstündedir ve retsi ile de karşı karşıya kalabiliriz..Yani...Elindeki kalemi satan, fırçasını pazarlayanü, ekranda yalan söyleyen kişi eğer aydın ne demekse bunun tam tersi olmaktadır...
Aslında aydın ile halk arasındaki ilişki çoban-koyun sürüsü arasındaki münasebete hiç benzemez.
Aydın halkın bağrından çıkmış olduğuna göre asıl aydın halk olmalıdır.
İrfanını kaybetmiş bir milletin içinden aydın çıkması zordur.Kahramanlar ile aydınlar farklı tiplerdir.Kahramanlar kitleleri sürükleyebilir, yüzyıllarca unutulmaz ve belki daha hayatta iken efsane olurlar ama aydın bunun tam tersidir...Hayatını çile içinde geçiren içinde yaşadığı topluma yabancı tip...Ne hazin tablo..evet evet başta söylediklerimle çelişiyor gibi görünse de yazdıklarım ne yazık ki doğru...
Biz aydınımızı alaturka bir şekle sokmuşuz.Yalnız adam, ukala adam, çileli adam, boş adam (adam derken erkek anlamında kullanmıyorum-kişi de denilebilir) olmuş hep aydın bizde...
Aydınlık bir meslek değildir, bir rütbe yada nişan da değildir...Zaman içinde belli olur insanın topluma bakış açısı ve onun için yaptıkları.. Aydın fenerini o kadar ileri tutar ki ışığı ile gelecek nesiller de aydınlanır...
Erdemli olmak tarladaki çalışandan kürsüde nutuk atana kadar herkesin hayat tarzının aksi (yansıması) olmalıdır ki herkes kendi dünyasının aydını olsun..
Yani benim sitem (sitem, siten, sitesi, sitemiz, siteniz, siteleri...) anlamında değil ey güzel insanlar...Size sitem ediyorum..... Aynadaki memleketimin solgun görüntüsüne....
Yıllarca halk ve aydın iki farklı sosyal statüyü, iki farklı kastı (bizde kast sistemi olmasa da..) temsil ettiler.Kucaklaşmak aklımıza gelmemiş galiba.Halk ümmi, aydın kekeme ve birbirine hiç ihtiyaç duymamış bu iki sınıf, iki çark...
'Aydınsız Halk ve Halksız Aydın' adlı komedi (kara mizah) uzun yıllar tarih sahnemizde piyes olarak oynanmış.
Aydın halka yabancı kalmış, doğru fakat halkımız da aydına en az o kadar mesafeli ve kadirşinaslıktan uzak kalmış.'İltifat marifete tabidir' ama bizde iltifat ve marifet bir süre tatie çıkmışlar.Az kalmıştır umarım.
Aydın olma uğraşısı aydın olma yolundaki en büyük engeldir bence... Beyfendi olmak, hanımefendi olmak, mert olmak uğraşısı gibi... Bu bir hayat tarzı ve tabi bir rol olmalıdır..
Şimdi....
Fikir ıstırap ile doğar.Aydının yegane besin kaynağı çile...
Bizde aydın her dönemde yalnız... Hatta aydın olmanın bir düsturu gibi anlaşılmamak.. Aydının değerinin anlaşılması için mutlaka ölmesi lazım...Yani canlı aydın olamaz...Ne varsa ölülerde var...
Bu mevzu yıllarca tartışıldı...tartışılır da...Bence toplumun şekillenmesi yolunda çok mühim vazifesi var aydınların...Hem menfi hem müspet anlamda entellektüel şahsiyetlerden elektrik alıyor toplum...
Cemil Meriç'in tahlilleri enfes...
Yaşadığımız şu günleri O'nun tahlil etmesini arzulardım...
egosunu aşabilmiş: 'kendine rağmen anlamlı ve anlamsızı-güzel ve çirkini-iyi ve kötüyü ayırt edebilen ve ayırt edebildiklerini yaşamıyla bağdaştırabilen'
Aydin toplumu aydinlatandir.
incir incir inciiiiiiiiirrrrr
Tırnak içinde kullanıldığında, 'kıymeti kendinden menkul' anlamına gelen kelime...
Bu ülkeye yabancı olanlar.
Aydin deyince aklima aydinlar geliyor
yani kendilerini entellektüel ilan edip hiç bir ise yaramayanlar.
Yani Türkiye karsitligin 'okumus hali'.
aslinda bunlardan daha karanligi yok.
Gölge etme başka ihsan istemem... Güneşimden kaçıl..
Türkiye'nin batısında şirin bir ilimiz...
Doğduğum şehir. AYDIN Efeler diyarı.. :)
Okumus olmak ya da profesor olmak aydin olmak degildir, universite yuzu gormeyen cok aydin vardir, en onemli ozelligi elestiri ve analiz gucune sahip olmasi, aydin demek cagini asmis ve halka ornek-oncu olabilmeyi basarmis biri demek kanimca, aydin halktan kopuk degildir halktan kopuk da aydin, aydin demek hem fikir iscisi hem de fikrin patronu olmak demektir...
İnsanlar ışığa,hayata,sonsuza düşman.Aydınlanmak için yan aydınlatmak için değil..
Cemil Meriç
Sakson köleleri boyunlarında birer halka taşırlarmış.Üzerinde sahibinin ismi yazan halkalar.İşte aydınımızın hali..
Cemil Meriç
Aydınlık meslek değil.. Bir duruş, bir hâl, bir tarz...
Büyüyüce ne olacaksın sorusunun cevabı değil yani aydın olmak..
Aydınlık sertifikası olmaz..Belki hayattayken nefret edilir kendisinden..
Bir duruş dememin sebebi bu işte...Herkes eğri olduğunda bile doğru durmak...Eğri olanların sizi eğrilikle suçlamalarını anlamamak..
Ülkemizde yazar, ressam, müzisyen, heykeltraş..vs bulunmakta..Taksici, manav, esnaf, evhanımı da var elbette.Ülkemizin sıkıntısı (bana göre) aydın olmaması, yani aydın ressam, aydın esnaf hasreti çekiyoruz...Erdem bahsinde bir arkadaşa erdemin tarifinden ziyede erdemli olmak önemlidir demiştim... Çok tartıştık ama hala aynı fikirdeyim... Okuma yazma bilmeyen nice Anadolu insanı erdemi tarif edemese de hakkıyla temsil eder... İşte size (kendi çapında) aydın..
Elbette geniş kitlelere hitap edebilen kimseler açısından durum bunun çok üstündedir ve retsi ile de karşı karşıya kalabiliriz..Yani...Elindeki kalemi satan, fırçasını pazarlayanü, ekranda yalan söyleyen kişi eğer aydın ne demekse bunun tam tersi olmaktadır...
Aslında aydın ile halk arasındaki ilişki çoban-koyun sürüsü arasındaki münasebete hiç benzemez.
Aydın halkın bağrından çıkmış olduğuna göre asıl aydın halk olmalıdır.
İrfanını kaybetmiş bir milletin içinden aydın çıkması zordur.Kahramanlar ile aydınlar farklı tiplerdir.Kahramanlar kitleleri sürükleyebilir, yüzyıllarca unutulmaz ve belki daha hayatta iken efsane olurlar ama aydın bunun tam tersidir...Hayatını çile içinde geçiren içinde yaşadığı topluma yabancı tip...Ne hazin tablo..evet evet başta söylediklerimle çelişiyor gibi görünse de yazdıklarım ne yazık ki doğru...
Biz aydınımızı alaturka bir şekle sokmuşuz.Yalnız adam, ukala adam, çileli adam, boş adam (adam derken erkek anlamında kullanmıyorum-kişi de denilebilir) olmuş hep aydın bizde...
Aydınlık bir meslek değildir, bir rütbe yada nişan da değildir...Zaman içinde belli olur insanın topluma bakış açısı ve onun için yaptıkları..
Aydın fenerini o kadar ileri tutar ki ışığı ile gelecek nesiller de aydınlanır...
Erdemli olmak tarladaki çalışandan kürsüde nutuk atana kadar herkesin hayat tarzının aksi (yansıması) olmalıdır ki herkes kendi dünyasının aydını olsun..
Peki öyle olsun... ; -)
Bize birşey çağrıştırmaz....
İlgilenmeyiz...
Daha önemli terimler var...
Bize ne aydından...
Sitem..sitem..sitem....sitem...sitem....sitem.....
Yani benim sitem (sitem, siten, sitesi, sitemiz, siteniz, siteleri...) anlamında değil ey güzel insanlar...Size sitem ediyorum..... Aynadaki memleketimin solgun görüntüsüne....
Sitem...sitem..sitem....
Karanlık bir gecede yolculuğa çıkmıştık.
Hava bulutluydu, birşey görünmüyordu.
Hepimiz kördük ve el ele tutuşmuştuk..
Rehberimiz kör değildi ama dilsizdi..
Zaten duysak bile O'na inanmayacaktık...
Yıllarca halk ve aydın iki farklı sosyal statüyü, iki farklı kastı (bizde kast sistemi olmasa da..) temsil ettiler.Kucaklaşmak aklımıza gelmemiş galiba.Halk ümmi, aydın kekeme ve birbirine hiç ihtiyaç duymamış bu iki sınıf, iki çark...
'Aydınsız Halk ve Halksız Aydın' adlı komedi (kara mizah) uzun yıllar tarih sahnemizde piyes olarak oynanmış.
Aydın halka yabancı kalmış, doğru fakat halkımız da aydına en az o kadar mesafeli ve kadirşinaslıktan uzak kalmış.'İltifat marifete tabidir' ama bizde iltifat ve marifet bir süre tatie çıkmışlar.Az kalmıştır umarım.
Gelecekler diye bekliyoruz bakalım...
Aydın olma uğraşısı aydın olma yolundaki en büyük engeldir bence...
Beyfendi olmak, hanımefendi olmak, mert olmak uğraşısı gibi...
Bu bir hayat tarzı ve tabi bir rol olmalıdır..
Şimdi....
Fikir ıstırap ile doğar.Aydının yegane besin kaynağı çile...
Bizde aydın her dönemde yalnız...
Hatta aydın olmanın bir düsturu gibi anlaşılmamak..
Aydının değerinin anlaşılması için mutlaka ölmesi lazım...Yani canlı aydın olamaz...Ne varsa ölülerde var...
Bu mevzu yıllarca tartışıldı...tartışılır da...Bence toplumun şekillenmesi yolunda çok mühim vazifesi var aydınların...Hem menfi hem müspet anlamda entellektüel şahsiyetlerden elektrik alıyor toplum...
Cemil Meriç'in tahlilleri enfes...
Yaşadığımız şu günleri O'nun tahlil etmesini arzulardım...
Aydınımızın serüveni hala devam ediyor...