Can Dündar, Türk Tarih Kurumu'nun sansürüne takılan Atatürk'ün görüşlerini yazdı..
30.10.2006 11:25
Milliyet Gazetesi yazarı Can Dündar'ın yazısı...
Atatürk'e ilişkin olarak 2 önemli çarpıtma yapılıyor. Biri Batılılaşma konusunda... Diğeri din konusunda... İlki, Atatürk'ün hedef olarak Avrupa'yı göstermediği iddiasına dayanıyor. İkincisi, -dünkü Vakit gazetesinde bir örneğini gördüğümüz gibi- ısrarla Atatürk'ü dua ederken, sarıklı mebuslarla ya da peçe içindeki Latife Hanım'la gösterip cumhuriyetin temelinde bir din motifi arıyor. Bu 2 konuda 2 belge hatırlatacağım. *** İlk belge, 29 Ekim günü Mustafa Kemal Paşa'nın Fransız yazarı Maurice Pernot'ya verdiği demeç... Paşa, o gün Revue Des Deux Mondes için Meclis Başkanı sıfatıyla verdiği son demecinde şöyle diyor: Osmanlı İmparatorluğu, Batı'ya karşı elde ettiğimiz başarılardan çok gururlanarak kendisini Avrupa uluslarına bağlayan bağları kestiği gün düşüşe başlamıştır. Bu bir hataydı. Bunu tekrar etmeyeceğiz. Bizim vücutlarımız Doğu'da ise de düşüncelerimiz Batı'ya dönüktür. Memleketimizi çağdaşlaştırmak istiyoruz. Bütün çalışmalarımız Türkiye'de çağdaş, bu sebeple Batılı bir hükümet oluşturmaktır. Uygarlığa girmek arzu edip de Batı'ya yönelmemiş millet hangisidir? *** Din meselesine gelince... İlk Meclis'in dualarla açıldığı ve cumhuriyete oy veren milletvekilleri arasında 100 kadar din adamı olduğu doğru... Ancak böyledir diye cumhuriyetin kökeninde ve Atatürk'ün düşünce evreninde din motifleri aramak nafile uğraş. Afet İnan cumhuriyetin ilanından 6 yıl sonra Yurt Bilgisi dersleri vermeye başlamıştı. Okutacağı kitabı Kemal Paşa'ya gösterdi. Gazi beğenmedi. Yeni bir Medeni Bilgiler kitabı yazdırdı. Kitap, 1931'de Afet İnan imzasıyla çıktı; ortaokul ve liselerde okutuldu. İşte Kemal Paşa'nın el yazısıyla kaleme aldığı o notların Millet bölümünden satırlar: *** Türkler Arapların dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi. Arapların dinini kabul ettikten sonra bu din Arapların (..) Türklerle birleşip bir millet teşkil etmelerine hiçbir tesir etmedi. Bilakis Türk milletinin milli rabıtalarını gevşetti; milli hislerini, milli heyecanını uyuşturdu. (..) Türk milleti birçok asırlar, (..) bir kelimesinin manasını bilmediği halde Kur'an'ı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndü. (..) Türk milletini Allah için, Peygamber için topraklarını, menfaatlerini, benliğini unutturacak, Allah'la mütevekkil kılacak derin bir gaflet ve yorgunluk beşiğinde uyuttular. (..) ... din hissi, dünyanın acısı duyulan tokadıyla derhal Türk milletinin vicdanındaki çadırını yıktı, davetlileri, Türk düşmanları olan Arap çöllerine gitti. (..) Artık Türk, cenneti değil, (..) son Türk ellerinin müdafaa ve muhafazasını düşünüyordu. İşte dinin, din hissinin Türk milletinde bıraktığı hatıra... *** Yeterince açık değil mi? Nasıl oluyor da din konusundaki görüşleri bu kadar net olan bir lider hâlâ yanlış yorumlanıyor? Yukarıdaki satırların çoğu, Türk Tarih Kurumu tarafından 1969 ve 1988'de basılan Medeni Bilgiler ve Mustafa Kemal Atatürk'ün El Yazıları kitabında yer almıyor da ondan... İnanması zor; ama kendi kurduğu kurum, Atatürk'ün notlarını sansür ederek yayımladı. Medeni Bilgileri geçenlerde yeniden basan Örgün Yayınevi, Türk Tarih Kurumu'ndan bir özürle yeni baskı beklediklerini yazmış. Atatürk'ün okullarda okutulsun diye kaleme aldığı kitabının bile sansür edildiği bir ülkede yaşıyoruz. Düşünce özgürlüğü mü dediniz?
Büyük olmak için,hiç kimseye iltifat etmeyeceksin,hiç kimseyi aldatmayacaksın. Memleket için gerçek ülkü ne ise onu görecek,o hedefe yürüyeceksin. Herkes sana karşı çıkacaktır,önüne sonsuz engeller yığacaklardır,fakat sen bunlara dayanıklı olacaksın. Kendini büyük değil,küçük,zayıf,kimsesiz ve araçsız kabul ederek,hiç kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak,bu engelleri aşacaksın. Bundan sonra da sana,'büyüksün' derlerse,bunu söyleyenlere GÜLECEKSİN.
'Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında, yerimize başka kuvvetler ve komutanlar kaim olabilir.' Sonuç; öldüler tam 250 bin vatan evladı, öğrencisiyle, doktoruyla, mülkiyelisiyle,köylüsüyle, tüccarıyla...
Atatürk'ün sansürlenen görüşleri
Can Dündar, Türk Tarih Kurumu'nun sansürüne takılan Atatürk'ün görüşlerini yazdı..
30.10.2006 11:25
Milliyet Gazetesi yazarı
Can Dündar'ın yazısı...
Atatürk'e ilişkin olarak 2 önemli çarpıtma yapılıyor.
Biri Batılılaşma konusunda...
Diğeri din konusunda...
İlki, Atatürk'ün hedef olarak Avrupa'yı göstermediği iddiasına dayanıyor.
İkincisi, -dünkü Vakit gazetesinde bir örneğini gördüğümüz gibi- ısrarla Atatürk'ü dua ederken, sarıklı mebuslarla ya da peçe içindeki Latife Hanım'la gösterip cumhuriyetin temelinde bir din motifi arıyor.
Bu 2 konuda 2 belge hatırlatacağım.
***
İlk belge, 29 Ekim günü Mustafa Kemal Paşa'nın Fransız yazarı Maurice Pernot'ya verdiği demeç... Paşa, o gün Revue Des Deux Mondes için Meclis Başkanı sıfatıyla verdiği son demecinde şöyle diyor:
Osmanlı İmparatorluğu, Batı'ya karşı elde ettiğimiz başarılardan çok gururlanarak kendisini Avrupa uluslarına bağlayan bağları kestiği gün düşüşe başlamıştır. Bu bir hataydı. Bunu tekrar etmeyeceğiz. Bizim vücutlarımız Doğu'da ise de düşüncelerimiz Batı'ya dönüktür. Memleketimizi çağdaşlaştırmak istiyoruz. Bütün çalışmalarımız Türkiye'de çağdaş, bu sebeple Batılı bir hükümet oluşturmaktır. Uygarlığa girmek arzu edip de Batı'ya yönelmemiş millet hangisidir?
***
Din meselesine gelince...
İlk Meclis'in dualarla açıldığı ve cumhuriyete oy veren milletvekilleri arasında 100 kadar din adamı olduğu doğru... Ancak böyledir diye cumhuriyetin kökeninde ve Atatürk'ün düşünce evreninde din motifleri aramak nafile uğraş.
Afet İnan cumhuriyetin ilanından 6 yıl sonra Yurt Bilgisi dersleri vermeye başlamıştı. Okutacağı kitabı Kemal Paşa'ya gösterdi. Gazi beğenmedi. Yeni bir Medeni Bilgiler kitabı yazdırdı.
Kitap, 1931'de Afet İnan imzasıyla çıktı; ortaokul ve liselerde okutuldu. İşte Kemal Paşa'nın el yazısıyla kaleme aldığı o notların Millet bölümünden satırlar:
***
Türkler Arapların dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi. Arapların dinini kabul ettikten sonra bu din Arapların (..) Türklerle birleşip bir millet teşkil etmelerine hiçbir tesir etmedi. Bilakis Türk milletinin milli rabıtalarını gevşetti; milli hislerini, milli heyecanını uyuşturdu. (..)
Türk milleti birçok asırlar, (..) bir kelimesinin manasını bilmediği halde Kur'an'ı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndü. (..)
Türk milletini Allah için, Peygamber için topraklarını, menfaatlerini, benliğini unutturacak, Allah'la mütevekkil kılacak derin bir gaflet ve yorgunluk beşiğinde uyuttular. (..)
... din hissi, dünyanın acısı duyulan tokadıyla derhal Türk milletinin vicdanındaki çadırını yıktı, davetlileri, Türk düşmanları olan Arap çöllerine gitti. (..) Artık Türk, cenneti değil, (..) son Türk ellerinin müdafaa ve muhafazasını düşünüyordu. İşte dinin, din hissinin Türk milletinde bıraktığı hatıra...
***
Yeterince açık değil mi?
Nasıl oluyor da din konusundaki görüşleri bu kadar net olan bir lider hâlâ yanlış yorumlanıyor?
Yukarıdaki satırların çoğu, Türk Tarih Kurumu tarafından 1969 ve 1988'de basılan Medeni Bilgiler ve Mustafa Kemal Atatürk'ün El Yazıları kitabında yer almıyor da ondan...
İnanması zor; ama kendi kurduğu kurum, Atatürk'ün notlarını sansür ederek yayımladı.
Medeni Bilgileri geçenlerde yeniden basan Örgün Yayınevi, Türk Tarih Kurumu'ndan bir özürle yeni baskı beklediklerini yazmış.
Atatürk'ün okullarda okutulsun diye kaleme aldığı kitabının bile sansür edildiği bir ülkede yaşıyoruz.
Düşünce özgürlüğü mü dediniz?
Büyük olmak için,hiç kimseye iltifat etmeyeceksin,hiç kimseyi aldatmayacaksın.
Memleket için gerçek ülkü ne ise onu görecek,o hedefe yürüyeceksin.
Herkes sana karşı çıkacaktır,önüne sonsuz engeller yığacaklardır,fakat sen bunlara dayanıklı olacaksın.
Kendini büyük değil,küçük,zayıf,kimsesiz ve araçsız kabul ederek,hiç kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak,bu engelleri aşacaksın.
Bundan sonra da sana,'büyüksün' derlerse,bunu söyleyenlere GÜLECEKSİN.
-Mustafa Kemal ATATÜRK-
güneş nasıl doğudan doğuyorsa müslüman ülkeler de güneş gibi doğacaklar istiklallerine kavuşacaklardır....
'Ben size taaruzu emretmiyorum,ölmeyi emrediyorum.'
Netice:Sömürgecilere karşı, kazanılmış bir zafer,özgürlüğünü kazanmış bir millet,dünyaya örnek olmuş bir mücadele.
'Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında, yerimize başka kuvvetler ve komutanlar kaim olabilir.'
Sonuç; öldüler tam 250 bin vatan evladı, öğrencisiyle, doktoruyla, mülkiyelisiyle,köylüsüyle, tüccarıyla...
Geçmişini bilmeyen geleceğe umutla bakamaz....
Hayattaki en hakiki mürşit ilimdir....
Türk genci ecdadını tanıdkça büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır....
Benim naçiz vücudum elbet birgün toprak olacaktır ama Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.
Ulu Önder...
Söz konusu vatansa gerisi teferruattır.......
Ben size savaşmayı değil ölmeyi emrediyorum.......
geldikleri gibi giderler.................
'Şapka giydirdim; anlasınlar ki insan, kılık kıyafet ile din değiştirmez ve dini, herhangi bir kılık kıyafete alet etmez.'
Türk halkının yapısına en uygun rejim Cumhuriyettir..........
Söz konusu vatansa gerisi teferruattır.......
Ben size savaşmayı değil ölmeyi emrediyorum.......
geldikleri gibi giderler.................
'Şapka giydirdim; anlasınlar ki insan, kılık kıyafet ile din değiştirmez ve dini, herhangi bir kılık kıyafete alet etmez.'
Türk halkının yapısına en uygun rejim Cumhuriyettir..........
Hattı müdafa yoktur sathı müdafa vardır o satıh bütün vatandır...
vatanın her toprağı vatandaşın kanıyla sulanmadıkça terkedilemez..
M.Kemal Atatürk
Malesef anlaşılması için hakiki manada tercümana lazım olan sözlerdir..
Çünkü bakıyorumda sözlerini hep yanlışa yorumlayanlar, sözlerindeki manaları anlayamayanlarla karşılaşıyorum... ne tuhaf....