'Bir aşkı başka aşk söndürebilir. Aşkta ne yükseklik, ne alçaklık, ne de akıllılık ve akılsızlık vardır. Hafızlık, şeyhlik, müritlik yoktur. Sadece kepazelik, aşağılık ve rintlik vardır. İnsanın toprağını aşk şebnemi ile yoğurdukları için alemde yüzlerce fitne ve kargaşalık peyda olur. Aşkin yüzlerce neşteri, ruhun damarlarına sokuldu ve oradan gönül adı verilen bir damla aldı... Aşk öyle engin bir denizdir ki, ne kenarı vardır, ne de ucu bucağı'
Mademki herşey bir ecel ile yaratılmış ve madem ki insandan eşyaya, devletten alemlere kadar herşeyin bir eceli var. Aşk bundan muaf olur mu? Aşk'ın eceli gelince aşk ölür geriye anılar kalır......
Bülbülün güle asik oldugu gibi asik olmak, gibi bir düygu olmasi gerek gercek ask budur bence insanlarin ask tanimi günümüz dünyasinda ask genelde cismani oldugu duygu uzun olmayan muammalarla sonuclanmaktadir (hani derlerya ask eski bir yalan diye) gercek ask bülbülün güle asik oldugu gibi olmali saf sade cismani bir ruh yok (yaradilani sev yaradandan ötürü) isde bülbülün gülü sevdigi gibi bu yaratilik tarafindan yapildigi gösterisidir o halde insan oglu bunu neden acaba yapamiyor? bakiyoruz insan ogluna kainata kainat doga güzellik sentezini okadar güzel yarata gelmis ki insanin basini dönderiyor ve bize mutluluk ve huzur veriyor nefes veriyor su veriyor.biz insanlar yakiyoruz yikiyoruz öldürüyoruz vs vs demek ki görevini yapmayan tek yaratik insan ogludur,malesef Allahin insan oglu nun icin varatdigi bu allem i getirdigimiz hale bakin cok korkun acaba bizde bülbülün baktigi gibi bakarsak,allah insan ogluna iki göz iki kulak vermis gözle görüyor kulakta duyuyor birlikte beyin kayita geciyor akil kalbe bu kayiti duygu kanallari ile isde gönüle akan duygularin ruh olasi manasidir.tabi ki o duygu kanallarina ne pompaladiginiza bagli kayit yaparken kalb istasyonuna gelen ham kayit i hani derler ya kalbinin gününü göresin,sen kalbime bak falan filan aslinda biz oraya kadar inmisiz daha fazlasina inememisiz ama tarihimizde günümüzde cevremizde yasayanlar muhakkak vardir bunu labaratuara soktugumuzda verilere bir bakalim herkes de ne kadar günülde neyi cikartdigina baksin misal ben söyle bakiyorum üc günlük dünyada gördügüm duydugum kayitlar iman ve allah sevgisi ille olsa yasam ortamim nere olursa olsun heryerde onun aski ve ahlakini yasadigimi farz edeyim sizce gönüle ne pompalarsiniz haliyle rahmani ve ahlaki sevgiden baska ne olabilir bunun yüzdesini siz hesaplayiniz gönüldeki hüzün, neş'e, hasret, hicran, merhamet ve şefkat gibi duyguların billûr taneler şeklinde dışa vurması isde bülbülün asikligi gibi yansir oldugun gibi görün göründügün gibi ol cikar yada mevlana yunus emre haci bektas ahmet yasevi saymakla bitmeyen bülbüller allah doslari cikar bence askida yasamak bu demektir saygilarimla
Aşk garip bir dert, garip bir hummadır. Çünkü bu derde tutulanlar şifa bulmak istemezler. Tutulduğu dertten garip bir haz duyarlar.
Aşkı bir tuzak olarak değerlendirenler bu noktada haklıdırlar. Çünkü aşk sevdiğini delicesine sevmek, ona delicesine tutulmak ve bu tutkunlukla duygu bağlamında sırılsıklam olmaktır.
Gönül tutulur, yürek o tarafa akar. Aşkın cilveleri karşısında gönül ne yapacağını bilemez. Bu nedenle âşıklarda zekâ, iffet, alçak gönüllülük önemlidir. Sevginin yanı sıra edeb ve hayâ da aşka lezzet katan unsurlardır.
Aşk duygusunun gelişim sürecinde en önemli unsur sadakat ve iffettir. Bu iffet sevgiliye ismet özelliği kazandırır.
Bu yüzden aşk bağlılıktır, yakınlaşmadır, sevgidir, ülfettir
AŞK ,her nefes alış verişinizde onu düşünmek,onu içinize çekmektir bence.AŞK karşılıksız olunca çok açı veriyor,karşılıklı olunca da mutlu son. insanlar kavuşamayınca aşk oluyor kavuşunca sevgiye dönüşüyor ferhat şirin kavuşamadığı için dillere destan aşk ları
kisaca ask; sizi köle yapar, kendinizi yok sayar onurunuzdan gururunuzdan wazgecer bir tek onu istersiniz bir tek onu hayallerinize yakistirirsiniz.. köpek olursunuz farkindada olursunuz ama umrunuzda olmaz yeter ki 'o' olsn yaninizda.. gurur onur inat we asiri kiskanclik yksa ask yasamaya dgr..
Aşkın ve felsefenin kesin tanımı yoktur.tamamen görecedir aşk.herkese hissettirdiği farklıdır.bu bağlamda herkes özgün tanımını oluşturur.kişisel görüşüm; aşk, insana 'yapmam ' dediği şeyleri yaptırır.aynı zamanda tutkuyla karıştırılmaması gerekir.
Acı çekmekle başalr ilk önce kalbin sıkışır nefes alamazsın. aşk sonra onun hoşuna gitmek için Şekilden şekile girerek devam eder sn herşey yolunda sanrsın ama değildir. ve en sonunda da Kahrolarak ölümün gelemsini dilersin ama gelmez.
Hiç gereği yokken hayatımıza birini alırız,kendimize dünyanın acısını yaşatırız,yokken ağlar hatta bazen mutlu olduk sanırız.Aşk insanın kendini kandırmasından ve birine alışmaktan başka birşey değildir. Hiç gitmeyecek sanırız ama bri gün gözlerimizi açtığımızda yalnız olduğumuzu anlarız. Aşk çok gereksiz bir şeymiş bu gunlerde anladım.
Aşk imiş her ne var âlemde / İlm bir kîl ü kal imiş ancak... Fuzûlî böyle demiş aşk hakkında.... Yani ne demek bu? Âlemde ne varsa aşktır, aşkın eseridir. İlim onun yanında bir dedikodudan öteye gidemez. Doğru... Şimdi suyun kaldırma kuvvetini bulmadan önce Arşimet, suyun kaldırma kuvveti yok muydu? Ya da dünya yuvarlak denmeden önce dünya, başka bir şekle mi sahipti? Bilim adına yapılan bütün keşifler,Allah'ın kudretinin eserlerini ve yarattığı kanunları fark etmekten başka ne olabilir? Ve bütün buluşlar Allah'ın verdikleriyle üretilir. Aşktır âlemde her ne varsa... İlahî mi, cismanî mi diye sormamalı. Aşk BİR'dir. Gayrısı düştür, gaflete düşmektir.
zamanın birinde bi padişah var birde cariyesi var gerçi padişahın bir çok cariyesi var ama birini çok seviyor.günlerden bir gün cariye çok rahatsızlanıyor.beti benzi sararıyor.yataklara düşüyor. padişah cariyesini o halde gördükçe çok üzülüyor.ve zamanının en iyi hekimlerine haber salıyor cariyemimi düzelten hekim ne dilerse dilesin benden diyor servet vadediyor.o günün tüm hekimleri geliyor muayene ediyorlar cariyeyi hepsi ken di zannın ca teşhiş koyuyorlar. tedavi uyguluyorlar ama ne hikmetse teşhişler ve tedeviler hiç bir sonuç vermiyor hatta aksi tesir yapıyor diyelim ateşi düşürmek için sirke veriyorlar ateş daha fazla artıyor kabızlık için hint yağı veriyorlar sıkın tı daha bi artıyor cariyenin durumu gitgide daha da kötüleşiyor.padişah iki gözü iki çeşme mabede koşup ellerini açıyor dua ediyor ve ilahi doktoru çağırıyor.ilahi doktor geldiğinde cariyeyi konuşarak muayene ediyor.ve dönüp padişaha padişahım cariyeniz çok hasta ama ümitsiz değil ve rahatsızlığıda bedeninde değil ruhunda diyor. ve cariyeniz aşık olmuş uzaklarda bi yerde bi sarrafa aşık olmuş tez elden buraya gelmesi lazım yoksa cariyeniz düzelmez diyor padişah değerli hediyelerden yollayarak sarrafı sarayına davet ediyor sarraf tez elden padişahın davetini yerine getiriyor. saraya geldiğinde hemen cariyenin odasına götürülüyor. cariye sarrafı gördüğünde neşe leniyor yüzü gülüyor sararmış benzine renk geliyor dudakları al al oluyor ve çok kısa bisürede ayağa kalkıyor iyileşiyor mutlu günlerine geri dönüyor. bu sefer ilahi doktor sarrafa acı ilaç hazırlıyor ve içiriyor. sarrafın keyfi kaçıp hastalanıyor beti benzi sararıyor neşesini yakışıklılığını kaybediyor.ve gitgide çöküyor cariyede sarraftan yavaş yavaş soğuyor uzaklaşıyor. ve bu dertten kurtuluyor. bu mesnevide gerçek aşk ile ilgili hikaye bence bu hikayenin anlatmak istediği. aslında bizim içsel dünyamız. cariye beden.padişah akıl. sarraf aşk.ilahi doktorda yad etmek tir.aklın tüm derdi bedenin isteklerini yerine getirmektir.ve onu tehlike ve sıkıntılardan korumak ve esirgemektir.aşkta isteklerimiz arzularımız hoşlandığımız çoştuğumuz gurur duyduğumuz huzur duyduğumuz sevgi hissettiğimiz anlardır.meyildir kısaca.her azamızla farklı şeylere meylederiz.ilahi doktorda yad etmektir. sıkıntılı anlarda yad ederiz. hissettiğimiz acıyı tarif eden sözcüklerde acı ilaç.bunlarda aslında sır değil esas sır ben de isim ve sıfatlardan arınmış ben de isim ve sıfatlar olmadığındaysa tarifte olmuyor.hatta ben diyen harflerde yok
'Bir aşkı başka aşk söndürebilir. Aşkta ne yükseklik, ne alçaklık, ne de akıllılık ve akılsızlık vardır. Hafızlık, şeyhlik, müritlik yoktur. Sadece kepazelik, aşağılık ve rintlik vardır. İnsanın toprağını aşk şebnemi ile yoğurdukları için alemde yüzlerce fitne ve kargaşalık peyda olur. Aşkin yüzlerce neşteri, ruhun damarlarına sokuldu ve oradan gönül adı verilen bir damla aldı... Aşk öyle engin bir denizdir ki, ne kenarı vardır, ne de ucu bucağı'
Mevlana Celaleddin Rumi
görücü usulü bir AŞK istiyorum! ! ! !
gördükçe göresim gelsin,
görmeyince de ölesim! ! ! !
Mademki herşey bir ecel ile yaratılmış ve madem ki insandan eşyaya, devletten alemlere kadar herşeyin bir eceli var. Aşk bundan muaf olur mu? Aşk'ın eceli gelince aşk ölür geriye anılar kalır......
Eceli gelince ölür aşk.
kendini kendinden çığardığında da geriye birinin kalmasıdır...
Bülbülün güle asik oldugu gibi asik olmak, gibi bir düygu olmasi gerek
gercek ask budur bence
insanlarin ask tanimi günümüz dünyasinda ask genelde cismani oldugu duygu uzun olmayan muammalarla sonuclanmaktadir (hani derlerya ask eski bir yalan diye)
gercek ask bülbülün güle asik oldugu gibi olmali saf sade cismani bir ruh yok (yaradilani sev yaradandan ötürü) isde bülbülün gülü sevdigi gibi bu yaratilik tarafindan yapildigi gösterisidir
o halde insan oglu bunu neden acaba yapamiyor? bakiyoruz insan ogluna kainata kainat doga güzellik sentezini okadar güzel yarata gelmis ki insanin basini dönderiyor ve bize mutluluk ve huzur veriyor nefes veriyor su veriyor.biz insanlar yakiyoruz yikiyoruz öldürüyoruz vs vs demek ki görevini yapmayan tek yaratik insan ogludur,malesef Allahin insan oglu nun icin varatdigi bu allem i getirdigimiz hale bakin cok korkun
acaba bizde bülbülün baktigi gibi bakarsak,allah insan ogluna iki göz iki kulak vermis gözle görüyor kulakta duyuyor birlikte beyin kayita geciyor akil kalbe bu kayiti duygu kanallari ile isde gönüle akan duygularin ruh olasi manasidir.tabi ki o duygu kanallarina ne pompaladiginiza bagli kayit yaparken kalb istasyonuna gelen ham kayit i hani derler ya kalbinin gününü göresin,sen kalbime bak falan filan aslinda biz oraya kadar inmisiz daha fazlasina inememisiz ama tarihimizde günümüzde cevremizde yasayanlar muhakkak vardir bunu labaratuara soktugumuzda verilere bir bakalim herkes de ne kadar günülde neyi cikartdigina baksin misal ben söyle bakiyorum üc günlük dünyada gördügüm duydugum kayitlar iman ve allah sevgisi ille olsa yasam ortamim nere olursa olsun heryerde onun aski ve ahlakini yasadigimi farz edeyim sizce gönüle ne pompalarsiniz haliyle rahmani ve ahlaki sevgiden baska ne olabilir bunun yüzdesini siz hesaplayiniz gönüldeki hüzün, neş'e, hasret, hicran, merhamet ve şefkat gibi duyguların billûr taneler şeklinde dışa vurması isde bülbülün asikligi gibi yansir oldugun gibi görün göründügün gibi ol cikar yada mevlana yunus emre haci bektas ahmet yasevi saymakla bitmeyen bülbüller allah doslari cikar bence askida yasamak bu demektir
saygilarimla
içerisinde en ağır duyguları hatta hiç tatmadıklarımızı bile barındıran tek duygu seli...
kendne göre birini bulduğn zaman çok güzel
bile bile uçurumdan atlamaktır. sonra neden beni kurtarmadınız diye yakınmaktır.ama iş işten geçmiştir..
Aşk garip bir dert, garip bir hummadır. Çünkü bu derde tutulanlar şifa bulmak istemezler. Tutulduğu dertten garip bir haz duyarlar.
Aşkı bir tuzak olarak değerlendirenler bu noktada haklıdırlar. Çünkü aşk sevdiğini delicesine sevmek, ona delicesine tutulmak ve bu tutkunlukla duygu bağlamında sırılsıklam olmaktır.
Gönül tutulur, yürek o tarafa akar. Aşkın cilveleri karşısında gönül ne yapacağını bilemez. Bu nedenle âşıklarda zekâ, iffet, alçak gönüllülük önemlidir. Sevginin yanı sıra edeb ve hayâ da aşka lezzet katan unsurlardır.
Aşk duygusunun gelişim sürecinde en önemli unsur sadakat ve iffettir. Bu iffet sevgiliye ismet özelliği kazandırır.
Bu yüzden aşk bağlılıktır, yakınlaşmadır, sevgidir, ülfettir
Seni uzaktan sevmek
aşkların en güzeli...
ASK KISACA HERKESIN ANLAYACAGI BIR DILDE ACI CEKMEKTIR...
AŞK ,her nefes alış verişinizde onu düşünmek,onu içinize çekmektir bence.AŞK karşılıksız olunca çok açı veriyor,karşılıklı olunca da mutlu son. insanlar kavuşamayınca aşk oluyor kavuşunca sevgiye dönüşüyor ferhat şirin kavuşamadığı için dillere destan aşk ları
aşk sonsuz sevgidir. aşk birini sevip onunla olmaktır. ölümüne sevgidir.aşka saygıdır
Ve Aşk, her konuşmak istediğinizde ona bakıp susmaktır! ! !
dipsiz bir kuyu..
rastgele..
kisaca ask; sizi köle yapar, kendinizi yok sayar onurunuzdan gururunuzdan wazgecer bir tek onu istersiniz bir tek onu hayallerinize yakistirirsiniz.. köpek olursunuz farkindada olursunuz ama umrunuzda olmaz yeter ki 'o' olsn yaninizda.. gurur onur inat we asiri kiskanclik yksa ask yasamaya dgr..
Kahramanının, aslında vasıfsız olduğunu anlayana kadarki geçen süredir.
Aşkın ve felsefenin kesin tanımı yoktur.tamamen görecedir aşk.herkese hissettirdiği farklıdır.bu bağlamda herkes özgün tanımını oluşturur.kişisel görüşüm; aşk, insana 'yapmam ' dediği şeyleri yaptırır.aynı zamanda tutkuyla karıştırılmaması gerekir.
Acı çekmekle başalr ilk önce kalbin sıkışır nefes alamazsın. aşk sonra onun hoşuna gitmek için Şekilden şekile girerek devam eder sn herşey yolunda sanrsın ama değildir. ve en sonunda da Kahrolarak ölümün gelemsini dilersin ama gelmez.
Hiç gereği yokken hayatımıza birini alırız,kendimize dünyanın acısını yaşatırız,yokken ağlar hatta bazen mutlu olduk sanırız.Aşk insanın kendini kandırmasından ve birine alışmaktan başka birşey değildir. Hiç gitmeyecek sanırız ama bri gün gözlerimizi açtığımızda yalnız olduğumuzu anlarız. Aşk çok gereksiz bir şeymiş bu gunlerde anladım.
Aşk görmeden sevmektir; elini tutmadan, yanındakinin sıcaklığını hissetmektir. Aşk ona sevdiğini söylemeden seni sevdiğini bilmelidir
Aşk imiş her ne var âlemde / İlm bir kîl ü kal imiş ancak... Fuzûlî böyle demiş aşk hakkında.... Yani ne demek bu? Âlemde ne varsa aşktır, aşkın eseridir. İlim onun yanında bir dedikodudan öteye gidemez. Doğru... Şimdi suyun kaldırma kuvvetini bulmadan önce Arşimet, suyun kaldırma kuvveti yok muydu? Ya da dünya yuvarlak denmeden önce dünya, başka bir şekle mi sahipti? Bilim adına yapılan bütün keşifler,Allah'ın kudretinin eserlerini ve yarattığı kanunları fark etmekten başka ne olabilir? Ve bütün buluşlar Allah'ın verdikleriyle üretilir. Aşktır âlemde her ne varsa... İlahî mi, cismanî mi diye sormamalı. Aşk BİR'dir. Gayrısı düştür, gaflete düşmektir.
AŞK...
yoldan çıkmaktır...
Belki de;
Pervane olmaktır aşk..
Dönerken yakmak,
Yandıkça küle dönmektir..
Bazense küllerinden doğmaktır,
Tekrar yanacağını bile bile...
Aşk iki koyunun bir koç için dövüşmesidir.
Aşk iki koyunun miyavlamaya çabalaması olabilir.
Aşk iki koyunun koyunkoyuna yatması değildir.
Beşeri aşk geçici.. Önemli olan O'na duyulan aşk. Elif Şafak'ın romanında olduğu gibi...
zamanın birinde bi padişah var birde cariyesi var gerçi padişahın bir çok cariyesi var ama birini çok seviyor.günlerden bir gün cariye çok rahatsızlanıyor.beti benzi sararıyor.yataklara düşüyor. padişah cariyesini o halde gördükçe çok üzülüyor.ve zamanının en iyi hekimlerine haber salıyor cariyemimi düzelten hekim ne dilerse dilesin benden diyor servet vadediyor.o günün tüm hekimleri geliyor muayene ediyorlar cariyeyi hepsi ken di zannın ca teşhiş koyuyorlar. tedavi uyguluyorlar ama ne hikmetse teşhişler ve tedeviler hiç bir sonuç vermiyor hatta aksi tesir yapıyor diyelim ateşi düşürmek için sirke veriyorlar ateş daha fazla artıyor kabızlık için hint yağı veriyorlar sıkın tı daha bi artıyor cariyenin durumu gitgide daha da kötüleşiyor.padişah iki gözü iki çeşme mabede koşup ellerini açıyor dua ediyor ve ilahi doktoru çağırıyor.ilahi doktor geldiğinde cariyeyi konuşarak muayene ediyor.ve dönüp padişaha padişahım cariyeniz çok hasta ama ümitsiz değil ve rahatsızlığıda bedeninde değil ruhunda diyor. ve cariyeniz aşık olmuş uzaklarda bi yerde bi sarrafa aşık olmuş tez elden buraya gelmesi lazım yoksa cariyeniz düzelmez diyor padişah değerli hediyelerden yollayarak sarrafı sarayına davet ediyor sarraf tez elden padişahın davetini yerine getiriyor. saraya geldiğinde hemen cariyenin odasına götürülüyor. cariye sarrafı gördüğünde neşe leniyor yüzü gülüyor sararmış benzine renk geliyor dudakları al al oluyor ve çok kısa bisürede ayağa kalkıyor iyileşiyor mutlu günlerine geri dönüyor. bu sefer ilahi doktor sarrafa acı ilaç hazırlıyor ve içiriyor. sarrafın keyfi kaçıp hastalanıyor beti benzi sararıyor neşesini yakışıklılığını kaybediyor.ve gitgide çöküyor cariyede sarraftan yavaş yavaş soğuyor uzaklaşıyor. ve bu dertten kurtuluyor. bu mesnevide gerçek aşk ile ilgili hikaye bence bu hikayenin anlatmak istediği. aslında bizim içsel dünyamız. cariye beden.padişah akıl. sarraf aşk.ilahi doktorda yad etmek tir.aklın tüm derdi bedenin isteklerini yerine getirmektir.ve onu tehlike ve sıkıntılardan korumak ve esirgemektir.aşkta isteklerimiz arzularımız hoşlandığımız çoştuğumuz gurur duyduğumuz huzur duyduğumuz sevgi hissettiğimiz anlardır.meyildir kısaca.her azamızla farklı şeylere meylederiz.ilahi doktorda yad etmektir. sıkıntılı anlarda yad ederiz. hissettiğimiz acıyı tarif eden sözcüklerde acı ilaç.bunlarda aslında sır değil esas sır ben de isim ve sıfatlardan arınmış ben de isim ve sıfatlar olmadığındaysa tarifte olmuyor.hatta ben diyen harflerde yok
aşk umut hayal ve hüzündür.