ben aşık oldum evet bn sürekli başkalarına başkalarını ayarlıyan ömrü çöpçatanlıklarla geçen kişi aşık oldu onu çok seviyor onn yanına yklaştığından elleri titriyor gözleri büyüyor kalbi duruyor sanırım bunun adı aşk seni çok sevyiorum gözzler yalan söylemez geçen günler geri gelmez açıl bana artık..seni seviyorum........t
aşkın nedemek olduğunu açıklamaya kelimeler yetmez.ama kısaca aşk sarhoşluktur diyebilirim.aşk sadece karşı cinse karşı yaşanan bi kavramda diyemeyiz.buda çok yanlış bi tabir olur bence.fakat şu varki ilk aşklar hiç bir zaman unutulmaz.buna eminim ki herkes için böyledir.aşk karşılıklı yaşanmazsa acı verir.tek taraflı yaşıyosanız unutun gitsin. bu kısa hayat acılarla yaşamaya değmez.
Tabiki başta Murat Çobanoğlu,Kars yöresi.Türk kültürünün en iyi sözlü taşıyıcısı aşık geleneğdir.üç yıldan beridir Kars ta aşıklar bayramı düzenlenyor.evet arkadaşlar aşıklarımızı tanıyalım,dnleyelim.-Kars tan selam olsun anadoluya-
Mende Mecnundan füzun aşıklık istedadı var Aşık-ı sadık menem Mecnunun ancak adı var Ehl-i temkinem beni benzetme ey gül bülbüle Derde sabrı yok anın her lahza bin feryadı var.. Fuzuli
ne bastığı yeri bilir ne gördüğü şeyi tanır.. genelde iyimserdir... ağzı kulaklarındadır, gözleri dalar gider... fakat bir de aşkınna mukabele edilmeyen aşık vardır... o bir ölüdür. bir köşede cesedini yer durur...
Aşık; gördüğü bir ışığın etkisiyle gözü kör, kulağı sağır, eli tutmaz, ayağı gitmez, koku alamıyan, adeta kendini o ışığın içinde kaybeden insan demektir aşık.
Bir gün bir adamın önüne durduk yerde bir cin çıktı. Sahici cin! “Dile benden ne dilersen” dedi… Çabuk düşündü ve karar verdi adam! Yıllardan beri hayalini kurduğu şeyler az sonra gerçek olacaktı. Bir ev, bir araba, bir de iş istedi adam cinden… “Hepsi bu mu? ” dedi cin. “Evet” dedi adam, “daha ne olsun ki”. Cin, “Bunca bin yıllık cinim daha şöyle beni zora sokabilen biri çıkmadı karşıma. Ev, araba, iş, güzellik, para… Aklım almıyor yav! Hiç kimsenin projesi yok mu bu alemde… Şimdi tarzımı değiştiriyorum. Dile benden ev, araba, iş, para ve güzellik dışında ne dilersen” dedi. Adamın aklına gelmedi.
Öte yandan Bilge Adam, herkesin zengin olmak istediği bir ülkede önüne gelen bir gence sordu:
- 100 Milyon Doların olsa ne yapardın?
- Bir ev, bir araba alırdım dedi genç.
- En iyisinden bir ev ve bir araba alsan 1 Milyon Dolar tutar. Evet delikanlı, 99 Milyon Doların daha var. Ne yapacaksın?
- Dünya turuna çıkarım.
- 1 Milyon Dolar da ona diyelim. Kaldı 98 Milyon Dolar. Şimdi ne yapacaksın?
- Güzel giyinmeyi severim, elbise alırım.
- Başka?
- Birkaç estetik ameliyat yaptırırım.
- 1 Milyon Dolar da ona de! Kaldı 97 Milyon Dolar.
- İş kurarım.
- Nasıl bir iş?
- Şehrin göbeğinde çok büyük bir market açardım.
- Senin bu kafana göre düşünürsek, sana market için 2 Milyon Dolar yeter. Kaldı 95 Milyon Dolar. Şimdi ne yapacaksın?
- Valla ne bileyim. Sayardım herhalde.
Bilge adam o gün çok kişiye sordu. Herkes, eninde sonunda sayarım dedi…
17 Aralık da Türkiye’nin kader günü. Cin, Türkiye’yi AB’ye sokabilir. Peki hiç düşündün mü? Avrupa Birliği’ne girince ne yapacak Türkiye? AB’den ne alacak. AB’ye ne verecek. Kaç yıl oldu saymadım, sayanlar söyledi, 45 yıldır AB’ye girmeye çalışıyormuşuz. Yani 45 yıldır hedef AB’ye girmekmiş. Girince ne olacak? Dünyanın en genç nüfusuna sahip bir Türkiye AB’nin neresinde kalacak? AB’ye neler katacak? Ya da AB’den neler alacak? En büyük projemiz ne acaba?
İlkokul önlerinde simit satan koca koca adamlar çocuklarımıza uyuşturucu satıyorken, maç izlemeye giden masum genç statta öldürülüyorken, kafası kızan adam kafasını kızdıranı camdan atıyorken, trafikte seyreden 10 araçtan 8’inde levye ya da beyzbol sopası tarzında aletler varken, İstanbuldaki 2000 tane tinercisini rehabilite edemiyorken…
Avrupa Birliği’ne girince ne isteyecek Türkiye. Önümüzdeki 100 yıl için net bir hedefi olmayan Türkiye AB’ye ne verecek?
AB’ye giremezsek ne olacak peki?
Ey Türkiye! Kendin için hiç olmazsa 100 yıllık bir plan yap! Hedefler koy önüne! AB’li ya da AB’siz uygulayabileceğin planlar yap! Örnek bir ülke ol! Kendi sorunlarını kendin çöz! Dünyanın en genç nüfusu, en büyük beyinleri Türkiye’de. AB’nin hatta Dünya’nın vazgeçilmezi ol! Akıllı ol!
Babalarımız 1960’lı yıllarda Almanya’ya çalışmaya gidip onlara istihdam malzemesi olmuşlardı. Şimdi de aynısı mı olacak? Bu kafayla AB’ye girersek bir düzine Avrupa ülkesine istihdam yaratmaktan başka ne işe yararız…
kaynak http://www.kashna.com/anasayfa.htm basın odası
şifa ise maşukun elinden olan herşeydir...acı da olsa tatlı da olsa yarin dudağından getirilmiş olan her ne var ise şeker şerbet tadında karşılık bulur aşıkta...
Dücane Cündioğlu hiç şüphesiz dünyevi aşktan bahsetmiş; görememek ne büyük gaflet! Seven sevilenden üstün değildir! Seven kendinde olmayan 'kemâl' e meftundur. Zira aşık asla maşuktan üstün olduğunu iddia etmez. Böyle bir yarışa girmez bile.. Siz hiç aşık olmamışsınız hocam; zaten kadından aşık olmaz..
Keza, kadınlardan âşık (fail) olmaz, maşuk (meful) olur. Kadın âşık olsaydı, bıyığı çıkardı. Çünkü aşk'tan pay alan aktif tarafa 'âşık', pasif tarafa 'mâşuk' denir. Kadına 'âşık' sıfatının verilmesi, kadına yapılmış ve yapılacak en büyük hakarettir. Ne garip değil mi, cahiller sevilen'in seven'den daha yüce olduğunu unutuyorlar.”
ben aşık oldum evet bn sürekli başkalarına başkalarını ayarlıyan ömrü çöpçatanlıklarla geçen kişi aşık oldu onu çok seviyor onn yanına yklaştığından elleri titriyor gözleri büyüyor kalbi duruyor sanırım bunun adı aşk seni çok sevyiorum gözzler yalan söylemez geçen günler geri gelmez açıl bana artık..seni seviyorum........t
ben ol da bil....
aşkın nedemek olduğunu açıklamaya kelimeler yetmez.ama kısaca aşk sarhoşluktur diyebilirim.aşk sadece karşı cinse karşı yaşanan bi kavramda diyemeyiz.buda çok yanlış bi tabir olur bence.fakat şu varki ilk aşklar hiç bir zaman unutulmaz.buna eminim ki herkes için böyledir.aşk karşılıklı yaşanmazsa acı verir.tek taraflı yaşıyosanız unutun gitsin. bu kısa hayat acılarla yaşamaya değmez.
Biz aşık- ı azadeyiz amma esir-i badeyiz
Alufteyiz, dildadeyiz, bizden diriğ etme kerem...
shakespeare in Love^_^
ben demek acı çeken hep ağlayan aşkını sevdiğine söyleyemeyen
Tabiki başta Murat Çobanoğlu,Kars yöresi.Türk kültürünün en iyi sözlü taşıyıcısı aşık geleneğdir.üç yıldan beridir Kars ta aşıklar bayramı düzenlenyor.evet arkadaşlar aşıklarımızı tanıyalım,dnleyelim.-Kars tan selam olsun anadoluya-
mevlana usta söylemiş söylenesi en güzel sözü: 'Ben ol da gör'
Mende Mecnundan füzun aşıklık istedadı var
Aşık-ı sadık menem Mecnunun ancak adı var
Ehl-i temkinem beni benzetme ey gül bülbüle
Derde sabrı yok anın her lahza bin feryadı var..
Fuzuli
ne bastığı yeri bilir ne gördüğü şeyi tanır..
genelde iyimserdir... ağzı kulaklarındadır, gözleri dalar gider...
fakat bir de aşkınna mukabele edilmeyen aşık vardır...
o bir ölüdür. bir köşede cesedini yer durur...
Aşık; gördüğü bir ışığın etkisiyle gözü kör, kulağı sağır, eli tutmaz, ayağı gitmez, koku alamıyan, adeta kendini o ışığın içinde kaybeden insan demektir aşık.
aşık demek!
ben demek......
ben demek.........
aşık demek..........
sevdiğime................
Aşık olmak demek kör olmak demektir. Yani aşkın gözü kördür.
demir parmaklıklar ardına düştüğü halde kendini mutlu aklını özgür sanan..
sevgilisini müşahade ederken yarasının verdiği acıyı unutmayan kişi davasında sadık değildir......rabiatül adeviyye
ben
ben
ben
ben
gibii
aşık olduğum için deliyim
söylediğim için değilim...
Der ki;
''Çöl gibiyim işte,çöl....
gündüz ayrı,gece ayrı yanan bir çöl...''
CİN VE AVRUPA BİRLİĞİ
Bir gün bir adamın önüne durduk yerde bir cin çıktı. Sahici cin! “Dile benden ne dilersen” dedi… Çabuk düşündü ve karar verdi adam! Yıllardan beri hayalini kurduğu şeyler az sonra gerçek olacaktı. Bir ev, bir araba, bir de iş istedi adam cinden… “Hepsi bu mu? ” dedi cin. “Evet” dedi adam, “daha ne olsun ki”. Cin, “Bunca bin yıllık cinim daha şöyle beni zora sokabilen biri çıkmadı karşıma. Ev, araba, iş, güzellik, para… Aklım almıyor yav! Hiç kimsenin projesi yok mu bu alemde… Şimdi tarzımı değiştiriyorum. Dile benden ev, araba, iş, para ve güzellik dışında ne dilersen” dedi. Adamın aklına gelmedi.
Öte yandan Bilge Adam, herkesin zengin olmak istediği bir ülkede önüne gelen bir gence sordu:
- 100 Milyon Doların olsa ne yapardın?
- Bir ev, bir araba alırdım dedi genç.
- En iyisinden bir ev ve bir araba alsan 1 Milyon Dolar tutar. Evet delikanlı, 99 Milyon Doların daha var. Ne yapacaksın?
- Dünya turuna çıkarım.
- 1 Milyon Dolar da ona diyelim. Kaldı 98 Milyon Dolar. Şimdi ne yapacaksın?
- Güzel giyinmeyi severim, elbise alırım.
- Başka?
- Birkaç estetik ameliyat yaptırırım.
- 1 Milyon Dolar da ona de! Kaldı 97 Milyon Dolar.
- İş kurarım.
- Nasıl bir iş?
- Şehrin göbeğinde çok büyük bir market açardım.
- Senin bu kafana göre düşünürsek, sana market için 2 Milyon Dolar yeter. Kaldı 95 Milyon Dolar. Şimdi ne yapacaksın?
- Valla ne bileyim. Sayardım herhalde.
Bilge adam o gün çok kişiye sordu. Herkes, eninde sonunda sayarım dedi…
17 Aralık da Türkiye’nin kader günü. Cin, Türkiye’yi AB’ye sokabilir. Peki hiç düşündün mü? Avrupa Birliği’ne girince ne yapacak Türkiye? AB’den ne alacak. AB’ye ne verecek. Kaç yıl oldu saymadım, sayanlar söyledi, 45 yıldır AB’ye girmeye çalışıyormuşuz. Yani 45 yıldır hedef AB’ye girmekmiş. Girince ne olacak? Dünyanın en genç nüfusuna sahip bir Türkiye AB’nin neresinde kalacak? AB’ye neler katacak? Ya da AB’den neler alacak? En büyük projemiz ne acaba?
İlkokul önlerinde simit satan koca koca adamlar çocuklarımıza uyuşturucu satıyorken, maç izlemeye giden masum genç statta öldürülüyorken, kafası kızan adam kafasını kızdıranı camdan atıyorken, trafikte seyreden 10 araçtan 8’inde levye ya da beyzbol sopası tarzında aletler varken, İstanbuldaki 2000 tane tinercisini rehabilite edemiyorken…
Avrupa Birliği’ne girince ne isteyecek Türkiye. Önümüzdeki 100 yıl için net bir hedefi olmayan Türkiye AB’ye ne verecek?
AB’ye giremezsek ne olacak peki?
Ey Türkiye! Kendin için hiç olmazsa 100 yıllık bir plan yap! Hedefler koy önüne! AB’li ya da AB’siz uygulayabileceğin planlar yap! Örnek bir ülke ol! Kendi sorunlarını kendin çöz! Dünyanın en genç nüfusu, en büyük beyinleri Türkiye’de. AB’nin hatta Dünya’nın vazgeçilmezi ol! Akıllı ol!
Babalarımız 1960’lı yıllarda Almanya’ya çalışmaya gidip onlara istihdam malzemesi olmuşlardı. Şimdi de aynısı mı olacak? Bu kafayla AB’ye girersek bir düzine Avrupa ülkesine istihdam yaratmaktan başka ne işe yararız…
kaynak http://www.kashna.com/anasayfa.htm basın odası
ateşle hasbıhallik eden..
Ben...
Nesîmi'ye kulak verelim ve biz susalım efendim..
''Hacc-ı ekber kılmak istersen gel ey zâhid beri
Âşıkın kalbi içinde sen bu beytullahı gör..''
..
Gerçek aşık odur ki; sevdiği için kalbi durur...
karmAŞIK
aşık,,dert içip derman dagıtandır...
Ne yüce bir gönüldür ki o, eğer aşık olabilmişse...
maşukun yaptığı hiçbirşeyden usanmaz aslında....
eziyet etse de sitem etmez...
o aşıktır çünkü...
aşk hastalığına müptelâdır...
şifa ise maşukun elinden olan herşeydir...acı da olsa tatlı da olsa yarin dudağından getirilmiş olan her ne var ise şeker şerbet tadında karşılık bulur aşıkta...
naz makamının insanıdır maşuk,aşıkın nezdinde efendim...
bu da size kapak olsun ;)
Dücane Cündioğlu hiç şüphesiz dünyevi aşktan bahsetmiş; görememek ne büyük gaflet!
Seven sevilenden üstün değildir!
Seven kendinde olmayan 'kemâl' e meftundur.
Zira aşık
asla maşuktan üstün olduğunu iddia etmez.
Böyle bir yarışa girmez bile..
Siz hiç aşık olmamışsınız hocam; zaten kadından aşık olmaz..
Kadınlar(dan) aşık olur mu?
Keza, kadınlardan âşık (fail) olmaz, maşuk (meful) olur.
Kadın âşık olsaydı, bıyığı çıkardı.
Çünkü aşk'tan pay alan aktif tarafa 'âşık',
pasif tarafa 'mâşuk' denir. Kadına 'âşık' sıfatının verilmesi,
kadına yapılmış ve yapılacak en büyük hakarettir.
Ne garip değil mi, cahiller sevilen'in seven'den daha yüce olduğunu unutuyorlar.”
Dücâne Cündioğlu
Bağdat ne tarafta?
sorusunun sorulmaması gereken kişi.