Uğruna dünyaları vereceğim, babamdan bana kalan en değerli varlık..Seni çok seviyorum anne hiç birşey umrumda değilde bu dünyada birtek seni de kaybederim diye çok korkuyorum. Annem sen benim yanıma kalansın ve ben senin dizlerine yatmaktan hala zevk alıyorum. Beni sende bırakma ne olur! ! !
Anne bırak artık güçlü kadın rolü oynamayı.Sen bu kadar güçlü değilsin.. Geceleri yorganın altında ağladığını biliyorum.Ben uyumuyordum çünkü o gece..Elinde babamın fotoğrafı olduğunu da birtek ben gördüm..Kardeşlerime söylemem ama biz bu bayram ne yapacağız be anne..Saklamayalım olur mu gözyaşlarımızı olmayalım güçlü çünkü zaten değiliz ki! ! !
ANNEME.. kuruyunca boğazlarım geceleri uykum arasında.. serinleten anneme asılınca yüzüm güldüren anneme boğulduğumda havam,suyum anneme.. üşüdüğümde yorganım doğmaz sandığım gecenin sabahında güneşim anneme.. titreyen sesimin en güzel şarkısı parlayan gözlerimin daha da parlak aynası..anneme.. benden iki satırlık bir hediye.. belkı sevabı yok o verdiğin bir yudum su kadar defterimde.. ama en temiz yankısıdır yüreğimin dünyadaki en temiz yüreğe.. anne yüreğine..anneme..
Gerçektende Anneyi anlatmanın en güzel yolu Onu şiirle anlatmaktır. Helede hasret olan için:(
...Anam...
Hasretindeyim, özleminleyim anam. Hiç uzun sürmemişti ayrılıklarımız, nerdesin anam. Çıkmazlarımın kağısında beklerdin güler yüzle. Ağlarken ağlardın, gülerken gülerdin gözlerime. Yıkılmazdın, yıkılmama göz yummazdın. Doğduğum andan beri, çektin derdimi Hayatım doğduğumdan beri sana dert çektirmek anam. Beni özlemek bile sana dert anam. Ben hep saat seni hatırlarken. Sen hiç unutmazdınki anam. Ödenmez hakkın, bilinmez kıymetin. Her ana gibi, baş tacıdır yerin. Ben senden razıyım, helaldir hakkım. Sende razı ol, helal et hakkın anam. Senden önce ölmek nasipse bu dünyada. Sabret ana, sabrın zirvesisin anam. Bir fatiha, bir kaç dua yeter bana. HAKKINI HELAL ET ANA...
Anneleriniz yanınızda ise değerini bilin, bakın ben her gün annemi özlüyorum Çok şükür sağ salim, konuşsak, sohbette etsek, yinede özlüyorum
candan erçetinin bir şarkısı vardı annem diye evden uzaktayken her dinlediğimde gözlerimiz dolardı arkadaşlarla garip varlıklar anneler koca kızı köpeklerden kortuğu için otobüs durağına götüren sanki ne yapabilecekse ne yapabilecek önüne atacak kendini dimi dediğim gibi garipler kutsallar güzeller
tam fıstık gibi bi tartışmanın ortasında anne incilerinden birini daha döker ortaya 'zaten kargaya b.kun ilaçtır demişler,gitmiş denizin ortasına etmiş' ve tartışmanın o büyülü havası puahahhahhahaa sesleriyle uçaarr gideerrrrr :)))))))
onbeş yıl önce kullandığı perdeleri,teflonu kalmamış tavaları ve bunun gibi zımbırtıları ' ya lazım olursa 'düşüncesiyle dolabının en güzel yerinde saklamaya devam eden ve bunları çöpe atan kızına küsen sevilesi yaratık :) pişman mıyım? hayır :) ne beeeeee,ne kınıyosunuz? on yıldır ikna etmeye çalışıyorum kadını çıks çıks çıks...
evlendikten sonra o eski asabi tavrınızı takınmayı bıraktığınız vay be neymiş dediğiniz değeri 10 kat artan, Çocuk doğurduktan sonra ise asla laf sölemediğiniz ve söyletmediğiniz kimseyle paylaşamadığınız değeri 1000 katartan mükemmel insan
Akşam annemle babam televizyon seyrediyorlardı. Annem, 'Geç oldu,'
dedi, 'zaten yorgunum, ben yatıyorum.'
Annem kalktı, mutfağa gitti. Çerez-meyve tabaklarını çalkaladı kaldırdı. Sabaha hazır olsun diye çaydanlığı doldurdu, demliğe çay koydu. Şekerliğe baktı, dibinde az kalmış, üstüne ekledi. Kahvaltı için buzluktan
ekmek çıkardı, akşam yemeği için çözülsün diye de eti aşağıya koydu.
Kahvaltı masasını hazırlamak için masanın üstündekileri topladı. Telefonu şarja koydu, telefon defterini kapatıp yerine koydu. Sonra çamaşır
makinesinden ıslak çamaşırları çıkarıp astı ve makineyi tekrar doldurdu. Banyodaki çöp sepetini boşalttı. Islak bir havluyu kurusun diye dut
perdesinin borusuna astı. Bir gömlek ütüledi, kopuk düğmesini dikti. Çiçekleri suladı. Esneyerek gerindi ve yatak odasının yolunu tuttu.
Çalışma masasının yanından geçerken durdu, öğretmene tezkere yazdı,
okul gezisi için para sayıp ayırdı, eğildi, sandalyenin altına
girmiş ders kitabını aldı, masanın üstüne koydu. Kek tarifleri
defterini çıkardı, arkadaşına söz verdiği tarifi bir kağıda yazdı, çantasına koydu. Bakkaldan alınacakları not etti, notu da çantasına koydu.
Sonra gitti, 3'ü 1 arada temizleme losyonuyla yüzünü yıkadı,
dişlerini fırçaladı. Gece kremini ve kırışık önleyici nemlendiricisini sürdü. Tırnaklarına baktı, törpüledi. İçeriden 'sen yatmaya gitmemit mıydın' diye seslenen babama 'timdi gidiyorum' deyip köpedin su kabını doldurdu. Kapıları pencereleri kontrol etti, holdeki lambayı yaktı. Kardeşimin
odasına gitti, oğlan uyumuş, lambasını söndürdü, bilgisayarını
evdeki her türlü sesi uyuyo olsa bile duyabilen ulu şahsiyet...
(gece 04:32, evdeki herkes yatmış evin en uç köşesinde kitap okunmakta ve kola şişesi yanda hazır olarak bulunmaktadır... susanır ve kola açılır.... birbuçuk dakika sonra anne odaya girer uykulu gözlerle) -canım acıktın mı bişey yer misin? -hayır anne ya, yeter sabahtan beri yediriyon... -tamam tamam da bi tost falan da istemez misin? -hayıırrrrr.... -peki peki... (10 dakika sonra anne elinde tostla gelir) -içim elvermedi bi tost yaptım, hem okula gidince de yiyemezsin bak -.........
harika bir duygu paradigması..herhalde şu alemde ki en kozmik varlık olan insanoğlunun en şiddetli şefkat duygusu anne nin çocuğuna olan duygusudur..yüreğine sağlık......
Gece ne kadar geç yatacağım ya da sabah ne kadar geç kalkacağımı düşünmezdim.Dişlerimi fırçalar, saçlarımı uzun uzun tarayabilirdim... İçki içmenin ne kadar keyifli olduğunu,bir şey düşünmeden sızabilmenin,hatta kesintisiz,düşüncesiz uyuyabilmenin kıymetini bilmezdim. Evimi her gün temizlerdim.Hatta süsler, püsler, küçük dekorasyon oyunları yapardım. Evimi dağıtacak şeylerin küçük oyuncaklar, yırtık kağıtlar olacağı aklıma bile gelmezdi... Saksılarımın zehirli olup olmadığını düşünmemiştimbile. Ya da banyoda duran el sabunun bir içecek gözü ile görülebileceğini.... Anne olmadan önce.... Üzerime bu kadar işeneceğini, kusulacağını ve daha da ilginci bundan rahatsız olamayacağımı bilemezdim. Gaz çıkartmanın eğlenceli tarafını göremezdim. Anne olmadan önce... Ağlayan bir bebeği aşısı yapılsın ya da test için kan alınacak diye böğüre böğüre kucağımda sıkabileceğimi bilmezdim.Ağlamaklı gözlerle bakıp ağlayabileceğimi, minik bir tebessümden büyük mutluluklar yaşayabileceğimi düşünemezdim. Saatlerce uyuyan bir bebeği seyretmek için uyanık kalabileceğimi.... Anne olmadan önce... Kalbimin vücudumun dışında bir yerlerde olabileceğini... Aç bir bebeği doyurmanın insan ruhunu nasıl doyurabildiğini... Bir anne ile çocuğunun arasındaki bağın göbek bağından çok daha sağlam olduğunu... Bu kadar küçük bir bedenin bu kadar büyük bir huzur verebileceğini... Düşünemezdim. Anne olmadan önce... Bütün bir gece boyunca, hatta geceler boyunca her şeyin yolunda gidip gitmediğini kontrol etmek için 10 dakikada bir uyanacağıma.... Kapılardan nefes sesi dinleyeceğime... Başkasının öksürüklerinin ciğerimi parçalayabileceğine... Bir insan öpücüğünün kesilen parmağın acısını dindirebileceğine... İnanmazdım... Hatta, böyle bir yazıyı okuyabileceğime, yazabileceğime, hatta diğer anne ve büyükannelerle paylaşabileceğime de inanmazdım....
bir zamanlar dünyaya gelmeye hazırlanan bir bebek varmış. bir gün tanrı'ya sormuş:
-tanrım, beni yarın dünyaya göndereceğini söylediler, fakat ben o kadar küçük ve güçsüzüm ki, orada nasıl yaşayacağım?
-tüm meleklerin arasından senin için bir tanesini seçtim. o seni bekliyor olacak ve seni koruyacak. meleğin sana hergün şarkı söyleyecek ve gülümseyecek. böylece sen onun sevgisini hissedecek ve mutlu olacaksın.
-pekiiiii... insanlar bana birşeyler söylediklerinde, dillerini bilmeden söylenenleri nasıl anlayacağım?
-meleğin sana dünyada duyabileceğin en güzel ve tatlı sözcükleri söyleyecek, sana konuşmayı dikkatle ve sevgiyle öğretecek.
-peki tanrım, ben seninle konuşmak istersem ne yapacağım?
-meleğin sana ellerini açarak bana dua etmeyi de öğretecek.
-dünyada kötü adamlar olduğunu duydum, beni kim koruyacak?
-meleğin seni kendi hayatı pahasına dahi olsa daima koruyacak.
-fakat ben, seni bir daha göremeyeceğim için çok üzgünüm.
-meleğin sana sürekli benden söz edecek ve bana gelmenin yollarını sana öğretecek.
o sırada cennette bir sessizlik olur ve düyanın sesleri cennete kadar ulaşır. bebek gitmek üzere olduğunu anlar ve son bir soru sorar:
-tanrım eğer şimdi gitmek üzereysem lütfen çabuk söyle, benim meleğimin adı ne?
-meleğinin adının önemi yok yavrum, sen onu anne diye çağıracaksın... *
anne ben çıkıyorum
nereye
arkadaşlarımla buluşcam
niye
anne
tamam ama saat 1 ri geçme
anne saat 1
ozaman 2 yi geçme :)
-anne saat kaç?
-neden, randevun mu var? ? ?
-haydaaaaaa...
SARMAŞIK ÇİÇEĞİ
Sarmaşık çiçeği soluyor anne
Her halde son akşam oluyor anne
Saçında beyazlar tâcındır senin
İçime bir hüzün doluyor anne
Senden ayrılığın hayali bile
İçime bin keder salıyor anne
Ne zaman bir hicran şarkısı duysam
Gözlerim meçhule dalıyor anne
Her gün bir yolcu yürür sonsuza
Bu hicran şu kalbe sığmıyor anne
Bu sonbahar rüzgarı savrulduğu an
Sararmış bir beniz kalıyor anne...
Hakkını helal et canım benim,
ehe:D greyfurt ve portakal suyu sıkıp masanıza getiren kişi, kişi değil melek :)
Kendileri dün babacigimla evlendiler... :))
kısının telefonunu yürütüp mesajlarını okuyan hain bi varlık olmaması temenni edilen cici kişi...meyve tabağıyla kandırdın beni:'(
Uğruna dünyaları vereceğim, babamdan bana kalan en değerli varlık..Seni çok seviyorum anne hiç birşey umrumda değilde bu dünyada birtek seni de kaybederim diye çok korkuyorum. Annem sen benim yanıma kalansın ve ben senin dizlerine yatmaktan hala zevk alıyorum. Beni sende bırakma ne olur! ! !
Anne bırak artık güçlü kadın rolü oynamayı.Sen bu kadar güçlü değilsin.. Geceleri yorganın altında ağladığını biliyorum.Ben uyumuyordum çünkü o gece..Elinde babamın fotoğrafı olduğunu da birtek ben gördüm..Kardeşlerime söylemem ama biz bu bayram ne yapacağız be anne..Saklamayalım olur mu gözyaşlarımızı olmayalım güçlü çünkü zaten değiliz ki! ! !
Anneee, Söz vermiştim ama yedim! Kuş gribi olursam hakkını helal et.
ANNEME..
kuruyunca boğazlarım
geceleri uykum arasında..
serinleten anneme
asılınca yüzüm
güldüren anneme
boğulduğumda
havam,suyum
anneme..
üşüdüğümde yorganım
doğmaz sandığım gecenin sabahında
güneşim
anneme..
titreyen sesimin en güzel şarkısı
parlayan gözlerimin
daha da parlak aynası..anneme..
benden iki satırlık bir hediye..
belkı sevabı yok
o verdiğin bir yudum
su kadar defterimde..
ama en temiz yankısıdır
yüreğimin
dünyadaki en temiz yüreğe..
anne yüreğine..anneme..
Gerçektende Anneyi anlatmanın en güzel yolu
Onu şiirle anlatmaktır.
Helede hasret olan için:(
...Anam...
Hasretindeyim, özleminleyim anam.
Hiç uzun sürmemişti ayrılıklarımız, nerdesin anam.
Çıkmazlarımın kağısında beklerdin güler yüzle.
Ağlarken ağlardın, gülerken gülerdin gözlerime.
Yıkılmazdın, yıkılmama göz yummazdın.
Doğduğum andan beri, çektin derdimi
Hayatım doğduğumdan beri sana dert çektirmek anam.
Beni özlemek bile sana dert anam.
Ben hep saat seni hatırlarken.
Sen hiç unutmazdınki anam.
Ödenmez hakkın, bilinmez kıymetin.
Her ana gibi, baş tacıdır yerin.
Ben senden razıyım, helaldir hakkım.
Sende razı ol, helal et hakkın anam.
Senden önce ölmek nasipse bu dünyada.
Sabret ana, sabrın zirvesisin anam.
Bir fatiha, bir kaç dua yeter bana.
HAKKINI HELAL ET ANA...
Anneleriniz yanınızda ise değerini bilin, bakın ben her gün annemi özlüyorum
Çok şükür sağ salim, konuşsak, sohbette etsek, yinede özlüyorum
yaz günüde gölgemdin sen
soğuklarda hırkamdın sen
dayandığım arkamdın sen anne
büyümüşsem ne olmuşki
bunu benmi istedimki
AĞLARSAM KIZMA ANNE..
-anne seni çok seviyorum ama artık ölsene! ! !
'sen hiç ateş böceği gördün mü? ' den
candan erçetinin bir şarkısı vardı annem diye evden uzaktayken her dinlediğimde gözlerimiz dolardı arkadaşlarla garip varlıklar anneler koca kızı köpeklerden kortuğu için otobüs durağına götüren sanki ne yapabilecekse ne yapabilecek önüne atacak kendini dimi dediğim gibi garipler kutsallar güzeller
tam fıstık gibi bi tartışmanın ortasında anne incilerinden birini daha döker ortaya 'zaten kargaya b.kun ilaçtır demişler,gitmiş denizin ortasına etmiş' ve tartışmanın o büyülü havası puahahhahhahaa sesleriyle uçaarr gideerrrrr :)))))))
onbeş yıl önce kullandığı perdeleri,teflonu kalmamış tavaları ve bunun gibi zımbırtıları ' ya lazım olursa 'düşüncesiyle dolabının en güzel yerinde saklamaya devam eden ve bunları çöpe atan kızına küsen sevilesi yaratık :) pişman mıyım? hayır :) ne beeeeee,ne kınıyosunuz? on yıldır ikna etmeye çalışıyorum kadını çıks çıks çıks...
evlendikten sonra o eski asabi tavrınızı takınmayı bıraktığınız vay be neymiş dediğiniz değeri 10 kat artan, Çocuk doğurduktan sonra ise asla laf sölemediğiniz ve söyletmediğiniz kimseyle paylaşamadığınız değeri 1000 katartan mükemmel insan
büyüyemeyn çocukmuyum ben
henüz emekleyen
ve
annesine sarılıp
baba diyemeyen
tutsana anne beni
tutsana
Düşüyorum...
NEDEN Mİ ANNEMİ SEVİYORUM?
Akşam annemle babam televizyon seyrediyorlardı.
Annem, 'Geç oldu,'
dedi, 'zaten yorgunum, ben yatıyorum.'
Annem kalktı, mutfağa gitti. Çerez-meyve tabaklarını
çalkaladı
kaldırdı.
Sabaha hazır olsun diye çaydanlığı doldurdu, demliğe
çay koydu.
Şekerliğe
baktı, dibinde az kalmış, üstüne ekledi. Kahvaltı
için buzluktan
ekmek çıkardı, akşam yemeği için çözülsün diye de
eti aşağıya koydu.
Kahvaltı masasını hazırlamak için masanın
üstündekileri topladı.
Telefonu
şarja koydu, telefon defterini kapatıp yerine koydu.
Sonra çamaşır
makinesinden ıslak çamaşırları çıkarıp astı ve
makineyi tekrar
doldurdu.
Banyodaki çöp sepetini boşalttı. Islak bir havluyu
kurusun diye dut
perdesinin borusuna astı. Bir gömlek ütüledi, kopuk
düğmesini dikti.
Çiçekleri suladı. Esneyerek gerindi ve yatak
odasının yolunu tuttu.
Çalışma masasının yanından geçerken durdu, öğretmene
tezkere yazdı,
okul gezisi için para sayıp ayırdı, eğildi,
sandalyenin altına
girmiş ders kitabını aldı, masanın üstüne koydu. Kek
tarifleri
defterini çıkardı, arkadaşına söz verdiği tarifi bir
kağıda yazdı,
çantasına koydu.
Bakkaldan
alınacakları not etti, notu da çantasına koydu.
Sonra gitti, 3'ü 1 arada temizleme losyonuyla yüzünü
yıkadı,
dişlerini fırçaladı. Gece kremini ve kırışık
önleyici
nemlendiricisini
sürdü.
Tırnaklarına baktı, törpüledi. İçeriden 'sen yatmaya
gitmemit
mıydın'
diye
seslenen babama 'timdi gidiyorum' deyip köpedin su
kabını doldurdu.
Kapıları pencereleri kontrol etti, holdeki lambayı
yaktı. Kardeşimin
odasına gitti, oğlan uyumuş, lambasını söndürdü,
bilgisayarını
kapattı, gömleğini astı, yerdeki kirli çorapları
toplayıp sepete
attı. Bana
geldi,
'haydi yat artık, biraz da yarın çalışırsın,' dedi.
Kendi odasına gitti, saati kurdu, ertesi gün
giyeceklerini
hazırladı. 6 maddelik acil işler listesine 3 madde
daha ekledi.
Kendi kendine iyi geceler diledi, hayallerinin
gerçekleştiğini
gözünün
önüne getirdi.
İşte o sırada babam televizyonu kapattı, ortaya
öylece bir 'ben
yatıyorum'
dedi ve gitti yattı.
Sizce bu işte bir gariplik yok mu? Kadınların neden
daha uzun
yaşadığını merak etmiyor musunuz?
ÇÜNKÜ BİZİM YAPIMIZ UZUN ÇEKİŞLİ (ve işimizi
bitirmeden öyle çabuk
çabuk ölemeyiz) !
Tatilden dönünce çok sevindim.
beni mutsuz görünce çareyi mısırda arayan cici insan (hastasıyım bu bitkinin) ...
ölçüsü şudur:
1-kısıım mısır patlatıyım mı sana? (biriyle mi bozuştun)
2-kısıım mısır haşlıyım mı sana? (orta şiddette deprem yaşamışa benziyon)
3-kısıım mısır ekmeği alayım mı sana? (depresyona girmeni istemiyorum)
evdeki her türlü sesi uyuyo olsa bile duyabilen ulu şahsiyet...
(gece 04:32, evdeki herkes yatmış evin en uç köşesinde kitap okunmakta ve kola şişesi yanda hazır olarak bulunmaktadır... susanır ve kola açılır.... birbuçuk dakika sonra anne odaya girer uykulu gözlerle)
-canım acıktın mı bişey yer misin?
-hayır anne ya, yeter sabahtan beri yediriyon...
-tamam tamam da bi tost falan da istemez misin?
-hayıırrrrr....
-peki peki...
(10 dakika sonra anne elinde tostla gelir)
-içim elvermedi bi tost yaptım, hem okula gidince de yiyemezsin bak
-.........
son rakı kadehimdeki buzdan sörf yapıp,
Atlıların peşine takılıyorum.
Akşam oluyor,
Annem beni çağırmıyor,
Ben de eve gitmiyorum...
merhamet ve şevkat...
harika bir duygu paradigması..herhalde şu alemde ki en kozmik varlık olan insanoğlunun en şiddetli şefkat duygusu anne nin çocuğuna olan duygusudur..yüreğine sağlık......
Anne olmadan önce.....
Gece ne kadar geç yatacağım ya da sabah ne kadar geç kalkacağımı düşünmezdim.Dişlerimi fırçalar, saçlarımı uzun uzun tarayabilirdim...
İçki içmenin ne kadar keyifli olduğunu,bir şey düşünmeden sızabilmenin,hatta kesintisiz,düşüncesiz uyuyabilmenin kıymetini bilmezdim.
Evimi her gün temizlerdim.Hatta süsler, püsler, küçük dekorasyon oyunları yapardım. Evimi dağıtacak şeylerin küçük oyuncaklar, yırtık kağıtlar olacağı aklıma bile gelmezdi...
Saksılarımın zehirli olup olmadığını düşünmemiştimbile. Ya da banyoda duran el sabunun bir içecek gözü ile görülebileceğini....
Anne olmadan önce....
Üzerime bu kadar işeneceğini, kusulacağını ve daha da ilginci bundan rahatsız olamayacağımı bilemezdim. Gaz çıkartmanın eğlenceli tarafını göremezdim.
Anne olmadan önce...
Ağlayan bir bebeği aşısı yapılsın ya da test için kan alınacak diye böğüre böğüre kucağımda sıkabileceğimi bilmezdim.Ağlamaklı gözlerle bakıp ağlayabileceğimi, minik bir tebessümden büyük mutluluklar yaşayabileceğimi düşünemezdim.
Saatlerce uyuyan bir bebeği seyretmek için uyanık kalabileceğimi....
Anne olmadan önce...
Kalbimin vücudumun dışında bir yerlerde olabileceğini...
Aç bir bebeği doyurmanın insan ruhunu nasıl doyurabildiğini...
Bir anne ile çocuğunun arasındaki bağın göbek bağından çok daha sağlam olduğunu...
Bu kadar küçük bir bedenin bu kadar büyük bir huzur verebileceğini...
Düşünemezdim.
Anne olmadan önce...
Bütün bir gece boyunca, hatta geceler boyunca her şeyin yolunda gidip gitmediğini kontrol etmek için 10 dakikada bir uyanacağıma....
Kapılardan nefes sesi dinleyeceğime...
Başkasının öksürüklerinin ciğerimi parçalayabileceğine...
Bir insan öpücüğünün kesilen parmağın acısını dindirebileceğine...
İnanmazdım...
Hatta, böyle bir yazıyı okuyabileceğime, yazabileceğime, hatta diğer anne ve büyükannelerle paylaşabileceğime de inanmazdım....
(Alıntıdır.)
Varlığını,nefesini hep yanımda hissetmek çok güzel anne....
Seni seviyorum :) Herşeyimsin.....
bi de mesaj atmıyor mu 'Kudus seni çok ösledim.' diye, seven adam belli eder! sevdiğinin yanında olur! !
;)
bir zamanlar dünyaya gelmeye hazırlanan
bir bebek varmış. bir gün tanrı'ya sormuş:
-tanrım, beni yarın dünyaya göndereceğini
söylediler, fakat ben o kadar küçük ve
güçsüzüm ki, orada nasıl yaşayacağım?
-tüm meleklerin arasından senin için bir
tanesini seçtim. o seni bekliyor olacak
ve seni koruyacak. meleğin sana hergün
şarkı söyleyecek ve gülümseyecek.
böylece sen onun sevgisini
hissedecek ve mutlu olacaksın.
-pekiiiii... insanlar bana birşeyler
söylediklerinde, dillerini bilmeden
söylenenleri nasıl anlayacağım?
-meleğin sana dünyada duyabileceğin en
güzel ve tatlı sözcükleri söyleyecek, sana
konuşmayı dikkatle ve sevgiyle öğretecek.
-peki tanrım, ben seninle konuşmak
istersem ne yapacağım?
-meleğin sana ellerini açarak
bana dua etmeyi de öğretecek.
-dünyada kötü adamlar olduğunu duydum,
beni kim koruyacak?
-meleğin seni kendi hayatı pahasına
dahi olsa daima koruyacak.
-fakat ben, seni bir daha
göremeyeceğim için çok üzgünüm.
-meleğin sana sürekli benden söz edecek
ve bana gelmenin yollarını sana öğretecek.
o sırada cennette bir sessizlik olur
ve düyanın sesleri cennete kadar ulaşır.
bebek gitmek üzere olduğunu anlar
ve son bir soru sorar:
-tanrım eğer şimdi gitmek üzereysem lütfen
çabuk söyle, benim meleğimin adı ne?
-meleğinin adının önemi yok yavrum,
sen onu anne diye çağıracaksın... *