Çünkü son 500 yılda tanımlanan şekli ile bilgi; 'rasyonel olan'dır... Rasyonalite de kurucu bir unsur olup, 'birey'i tanımlayan ve onu inşa eden yegane 'şey'dir... 'Kurucu rasyonalite'nin kurduğu dünya, emek ve toprağı kapitalleştiren vahşi bir dünyadır... Bu vahşi dünyayı realize eden 'şey' yine aynıdır; rasyonalite üzerinden ifade edilip ona nispetle değerlendirilen bilgi... 'Şey' bu haliyle, hem muharrik unsurdur ve hem de neticedir... İnsanlar bu 'şey'le bireyleştirilip, aklı tahakkümü altına alınıp neticede de bölünmüş bir aklın taşıyıcısı hale getiriliyor... Ve yine bu 'şey'le, uzlaşmaya mecbur ve mahkum edilip 'egemen olan'ın içinde adeta eriyerek varolmaya zorlanıyor ve barbarlığa teslimiyet tabii hale getiriliyor... Bu teslimiyetin ardından nihilizm gelir ki işin bu noktasında Nietzsche'nin varlığı ve moderniteye büyük bir huruç hareketi gerçekleştirenlerin temel referansının Nietzsche olması gayet manidardır...
Bölünmüş aklın taşıyıcısı olan Batı insanının/bireyin, özellikle 2. Dünya Savaşı'ndan sonra, akılla arası iyice açılır... Bu açılmayı kimi (Horkheimer) araçsal aklın pratik aklın aleyhine gelişmesi olarak ifade ederken, kimi (Adorno) bilginin bir meta haline getirilmesinden şekvacı olup, 'bugün pazardan kaçabilen teori yoktur, her teori, birbirleriyle rekabet eden görüşler arasında bir imkan olarak sunulmaktadır' şeklinde ifade eder... Kimisi de (Foucault) nispeten en sarih modernite eleştirisini dile getirip, Kant'ın Aydınlanma'ya dair olan meşhur makalesini referans alarak rasyonel bilginin taşıyıcısı olan bireyin öldüğünden dem vurarak 'bu devirde özne kimdir? ' diye sorar...
Bu savrulmanın ve başıboşluğun neticesinde de beyin ishali türünden faaliyetler hâlinde post-modern oyunbazlıklar entelektüel mahfillerin temel gündemleri hâline geliveriyor... Bu kısırlık ve başıboşluk da tedrici olarak her alana siniyor... Bu kısırlıktan en çok da, Hobbes'la birlikte teknik ihtisas alanı gibi görülmeye başlanan siyaset nasibini alıyor...
Önceki ay rte'nin 'tarıma erken ödeme yapıyoruz' diye açıkladığı 2 milyar Ytl'lik destek, erken değil, geçen yılın gecikmeli ödemesidir... Kalan bakiyenin ve 2008 bütçe desteğinin ödenip ödenmeyeceği de şüphelidir...
'Tarımda Reform Projesi' adı altında destekleme politikaları da değiştiriliyor... Doğrudan Gelir Desteği kaldırılarak, önceden ekili alan üzerinden verilen destek, bundan sonra ürün bazında verilecek... Ve böylece kuraklık yada diğer sebeplerden ürün tarlada kalırsa zararın tamamı çiftçi ve köylünün üzerinde olacak... Zarar eden üretici belini doğrultacak bir imkan bulursa tekrardan üretim için çalışacak! IMF ve DB tarım desteklerini kaldırmak için baskı yaparken, ABD bütçesinde tarım destekleri 286 milyar doları aşmaktadır... 2001 sonrası yürütülen politikalarla Türkiye'de tarım bitirilmek üzeredeir... Tarım istihdamı da her geçen sene azalmaktadır...
Herhalde anamızı bu çöplükte bırakacak değildik ya?
demokratik, ilerici-idi dimi?
Biz anlamamışız o zaman...
Anaları ağlayanları anlamayanlara...
bir başbakana hiç yakışmayan bir söz.helede köylü milletimizin efendisidir diyen atatürk'ün değer verdiği çiftçisine hiç söylenmeyen bir söz.
...
Çünkü son 500 yılda tanımlanan şekli ile bilgi; 'rasyonel olan'dır... Rasyonalite de kurucu bir unsur olup, 'birey'i tanımlayan ve onu inşa eden yegane 'şey'dir... 'Kurucu rasyonalite'nin kurduğu dünya, emek ve toprağı kapitalleştiren vahşi bir dünyadır... Bu vahşi dünyayı realize eden 'şey' yine aynıdır; rasyonalite üzerinden ifade edilip ona nispetle değerlendirilen bilgi... 'Şey' bu haliyle, hem muharrik unsurdur ve hem de neticedir... İnsanlar bu 'şey'le bireyleştirilip, aklı tahakkümü altına alınıp neticede de bölünmüş bir aklın taşıyıcısı hale getiriliyor... Ve yine bu 'şey'le, uzlaşmaya mecbur ve mahkum edilip 'egemen olan'ın içinde adeta eriyerek varolmaya zorlanıyor ve barbarlığa teslimiyet tabii hale getiriliyor... Bu teslimiyetin ardından nihilizm gelir ki işin bu noktasında Nietzsche'nin varlığı ve moderniteye büyük bir huruç hareketi gerçekleştirenlerin temel referansının Nietzsche olması gayet manidardır...
Bölünmüş aklın taşıyıcısı olan Batı insanının/bireyin, özellikle 2. Dünya Savaşı'ndan sonra, akılla arası iyice açılır... Bu açılmayı kimi (Horkheimer) araçsal aklın pratik aklın aleyhine gelişmesi olarak ifade ederken, kimi (Adorno) bilginin bir meta haline getirilmesinden şekvacı olup, 'bugün pazardan kaçabilen teori yoktur, her teori, birbirleriyle rekabet eden görüşler arasında bir imkan olarak sunulmaktadır' şeklinde ifade eder... Kimisi de (Foucault) nispeten en sarih modernite eleştirisini dile getirip, Kant'ın Aydınlanma'ya dair olan meşhur makalesini referans alarak rasyonel bilginin taşıyıcısı olan bireyin öldüğünden dem vurarak 'bu devirde özne kimdir? ' diye sorar...
Bu savrulmanın ve başıboşluğun neticesinde de beyin ishali türünden faaliyetler hâlinde post-modern oyunbazlıklar entelektüel mahfillerin temel gündemleri hâline geliveriyor... Bu kısırlık ve başıboşluk da tedrici olarak her alana siniyor... Bu kısırlıktan en çok da, Hobbes'la birlikte teknik ihtisas alanı gibi görülmeye başlanan siyaset nasibini alıyor...
...
...
Önceki ay rte'nin 'tarıma erken ödeme yapıyoruz' diye açıkladığı 2 milyar Ytl'lik destek, erken değil, geçen yılın gecikmeli ödemesidir... Kalan bakiyenin ve 2008 bütçe desteğinin ödenip ödenmeyeceği de şüphelidir...
'Tarımda Reform Projesi' adı altında destekleme politikaları da değiştiriliyor... Doğrudan Gelir Desteği kaldırılarak, önceden ekili alan üzerinden verilen destek, bundan sonra ürün bazında verilecek... Ve böylece kuraklık yada diğer sebeplerden ürün tarlada kalırsa zararın tamamı çiftçi ve köylünün üzerinde olacak... Zarar eden üretici belini doğrultacak bir imkan bulursa tekrardan üretim için çalışacak! IMF ve DB tarım desteklerini kaldırmak için baskı yaparken, ABD bütçesinde tarım destekleri 286 milyar doları aşmaktadır... 2001 sonrası yürütülen politikalarla Türkiye'de tarım bitirilmek üzeredeir... Tarım istihdamı da her geçen sene azalmaktadır...
...
anlaşılan silici tim bu başlıktan gitmemi istiyo...
başbakana hiç yakışmayacak bir kelime
ananı kelimesi; sanki yaramaz çocuk, eh kötü çocuk varda onu al ve git buralardan...birdaha da görünmeyin der gibi
take you mummy and go away man!