Şubat ayının ortalarında Trabzon’da ve ilçelerinde kurtuluş heyecanları yaşanmaya başlar. Trabzon’un en batısındaki ilçelerde başlayan kurtuluş günleri bir silsile halinde doğuya doğru devam eder. 14 Şubat’ta Vakfıkebir’le Beşikdüzü’nün, 15 Şubat’ta Tonya’nın, 17 Şubat’ta Akçaabat’ın, 24 Şubat’ta Trabzon Merkezle beraber Yomra ve Arsin’in, 25 Şubat’ta Maçka, Araklı ve Sürmene’nin, 27 Şubat’ta Çaykara’nın, 28 Şubat’ta ise Of’un kurtuluş bayramları kutlanır. Rus işgal güçleri tarafından ele geçirilen bu mübarek topraklar, zor günlerin sonunda tekrar gerçek sahiplerinin eline geçtiği için yöre halkı düğün bayram eder.
Trabzon’un en büyük ilçesi olan Akçaabat, 17 Şubat 1918 senesinde Rus işgalinden kurtulmuştur. Bazıları nedense fetihle kurtuluşu birbirine karıştırır. ‘Fetih’ bizim olmayan toprak parçasını savaşarak ele geçirmek demektir. Zaten ‘fetih’ açmak anlamına gelir. Oysa ‘kurtuluş’ önceleri bizim olan bir toprak parçasını kaybettikten sonra tekrar ele geçirmektir. Akçaabat’ın kurtuluşunu bu mana farklarını dikkate alarak anlamak gerekir.
Bu şehir 1461’de Trabzon’la beraber Fatih Sultan Mehmet tarafından ülke topraklarına katılmıştır. Osmanlı dönemiyle yetinmeyip şehrin daha da evvelki geçmişine gitmek mümkündür. Eski dönemlerle ilgili çeşitli rivayetler söylenir. Buradaki ilk yerlilerin Ege kıyılarından geldiklerini söyleyenler vardır. Bunun yanında buraların ilk yerli halkının Asya kökenli ya da Türk olduğunu ileri sürenler de mevcuttur.
Şehrin adıyla alâkalı olarak pek çok söylenti dolaşmaktadır. Çınar ağaçlarının çokluğundan ötürü ‘Pulathane’ adıyla anılan şehrin; sonraları ticaretin gelişmesi ve paranın bolluğundan dolayı Akçaabat adını aldığını belirten araştırmacıların yanı sıra beyaz evlerinden dolayı şehrin Akçaabat adını aldığını iddia eden araştırmacılar da bulunmaktadır.
Fatih Sultan Mehmet tarafından 1461 yılında fethedilen, Akçaabat’ta Roma, Bizans, Kommenos ve Osmanlı dönemine ait tarihi yapıt ve izlere rastlamak mümkündür. Akçaabat’ın; Osmanlı dönemine ait kaynaklarda şehir merkezi “Pulathane”, ilçe geneli ise “Akçeabâd” olarak geçmektedir. Şehrin tarihinde 1810 yılı Ramazan ayı ayrı bir yer tutar. Bu tarihte Rus donanması Sargana mevkiine çıkarma yapmak istemiş. Akçaabat halkı 48’i kadın olmak üzere 969 şehit vererek yurdu savunmuştur. Birinci Dünya Savaşı sırasında 20 Nisan 1916 yılında Çarlık Rusya’sı Akçaabat’ı işgal etmiş ancak bu işgal de uzun sürmemiş ve 17 Şubat 1918 ‘de Akçaabat düşman işgalinden kurtulmuştur.
Akçaabat’ın kurtuluşu her yıl halkın coşkulu katılımıyla adeta bir düğün havasında idrak edilir. Uzun yıllardan beri Akçaabat Belediyesi şehrin tarihi, turistik özelliklerini ve güzelliklerini edebiyata ve sanata aksettirmek için değişik şiir ve kompozisyon yarışmaları düzenlemektedir. “Bir Sevdadır Akçaabat” sloganıyla düzenlenen yarışmalara pek çok sanatsever katılmaktadır. İlköğretim, Lise ve Serbest kategorilerde yapılan şiir ve kompozisyon yarışmaları bu yıl da geniş katılımlarla gerçekleştirildi. Her yıl katıldığım ve pek çok ödül kazandığım bu yarışmalar artık bir geleneğe dönüşmüştür.
“Bir Sevdadır Akçaabat” temalı ve “2018 Yılında Nasıl Bir Akçaabat Hayal Ediyorsunuz? ” konulu yarışmaya bu yıl da ülke genelinden büyük katılımlar oldu. Söz konusu yarışmanın serbest katılıma açık şiir kategorisinde ben de ikinci olarak 175 Ytl kazandım. Her ödül gibi bu ödül de yazma şevkimi ikiye katladı. Marifetin iltifata tabi olduğu bir kez daha ayan beyan görüldü. Sanatçının gıdası taltif edilmektir. Bu asla unutulmamalıdır.
Büyükler şiir kategorisinde birinciliği Saadettin Koç, ikinciliği M. Nihat MALKOÇ, üçüncülüğü Şule Taşçı kazandı. Yahya Kurtkaya ile Mehmet Kartal şiirde mansiyon ödülü kazanan kişiler oldu. Kompozisyon dalında ise Yahya Kurtkaya birinci, Zülfiye Yazıcı ikinci, Yaşar Birinci ise üçüncü oldu. Bu dalda Mehmet Kartal’la Gönül Erdem mansiyon ödülüne layık görüldüler. Ödüller tören günü sahiplerine verilecek.
Akçaabat Belediye Başkanı Sayın Şefik Türkmen’i Akçaabat konulu şiir ve kompozisyon yazma yarışması geleneğini ısrarla sürdürdükleri için tebrik ediyorum. Çünkü onun gibi kültür, sanat ve edebiyatseverler sayesinde edebiyatımız yeni simalar ve eserler kazanıyor. Buna paralel olarak sanatçılar da teşvik ediliyor. Daha düne kadar Akçaabat konulu şiir sayısı bir elin parmaklarından azken bugün Akçaabat temalı onlarca şiir mevcuttur. Bu ürünler, en ezik olduğumuz sanat sahasında kazanç değil de nedir? Akçaabat’ın 89. kurtuluş yıldönümünü büyük bir coşku ve heyecanla kutluyorum. 100. Kurtuluş yılına ne kaldı ki! ... İnşallah 100. kurtuluş yılında Akçaabat çok daha farkı ve yüksek yerlerde olacaktır. Akçaabat, Akçaabatlıların omuzlarında yükselecek ve yücelecektir.
Şehirler koca bir maziyi bağırlarında saklarlar. Yani şehirlerin de kendilerince bir hafızası vardır. Her köşe başı, her cadde ve sokak geçmişten izler taşır. Temaşa eden gözler dünü bugüne, bugünü yarına bağlayan kültür halkalarını görünce bu kültür mozaiğinin saltanatını gönüllerince yaşarlar. Şehirleri kuşatan kültürel unsurlar adeta bir yelpaze oluştururlar. Bu unsurlar dostça, kardeşçe ve barış içerisinde yaşamanın teminatıdır.
Günümüzde görünen o ki şehirlerin ruhu, modern zamanlara sığmıyor. Şehirle insanın bir zincirin eş halkaları olduğunu unutmamak lazım. Modern zamanlar maziye tahammül edemiyor. Yenilik adına geçmişin ruhu çalınıyor. Neticede ruhsuz kentler çıkıyor ortaya… Bu ruhsuz kentlerin içinde maziye sırt çeviren, hafızasını yitirmiş ufuksuz nesiller yetişiyor. Böyle bir nesille yarınların kozasını sağlıkla örmek müşkül görünüyor.
Türkiye’nin ve Trabzon’un sayılı şehirlerinden birisidir Akçaabat… Emsalsiz köftesiyle adından söz ettirmiştir hep… Bu şehir çalışkan ve girişimci insanıyla, bölgesinde her dönemde gelişmeye açık bir şehir olma özelliğini korumuştur.
Akçaabat’ın geleceği öncelikle ve özellikle turizme bağlıdır. Çünkü bu şehir mevcut potansiyeliyle bir turizm kenti olma vasfını fazlasıyla hak etmektedir. Bilindiği üzere Yıldızlı beldesi sınırları içerisinde Sera isimli bir gölümüz vardır. Trabzon’un yanı başındaki bu atıl gölü vakit geçirmeden turizmin hizmetine sunmalıyız. Şehrin gürültüsünden uzak olan bu tabiat cennetine sığınmalıyız. Burada öncelikle iyi bir fizibilite çalışması yapılmalıdır. Evvela bu göl çamurdan ve her türlü atıktan temizlenmelidir. Köylerden gelen kanalizasyon atıkları buraya akıtılmamalıdır. Tabiat bozulmadan, doğal dokuya uygun tesisler inşa edilmelidir. Mümkünse beton hiç kullanılmamalıdır. Buralardaki tesislerde sütlaç, köfte, balık çeşitleri, lahana gibi yöresel yemekler misafirlerin hizmetine sunulmalıdır. Aynı zamanda küçük atölyelerde üretilen yöresel el sanatlarına ait ürünler sergilenerek satışa sunulmalıdır.
Akçaabat köftesinin şöhretini ve özgünlüğünü sanırım bilmeyen yoktur. Hemen her yerde Akçaabat köftesi yapılsa da bu köftenin en güzeli ve orijinali bu şehirde marifetli ustaların ellerinde özel etten yapılır. Akçaabat köftesinin patenti bile tescil ettirilmiştir. Sırf köfte yemek için hemen her gün yüzlerce insan bu şehre uğramaktadır. ‘Uğramak’ ifadesini özellikle kullanıyorum. Çünkü Akçaabat’ta yerli ve yabancı turistleri ağırlayacak yeterli donanımda otel sayısı çok azdır. Onun için kısa zamanda konaklama tesislerinin niteliğini ve niceliğini artırmak lazımdır. Gelen insanlara konforlu bir konaklama imkânı sunmak gerekir. Karnı doyan insanın huzur içerisinde barınmaya da ihtiyacı vardır. Gelecekte Akçaabat’ımızda Avrupa standartlarında otellerin ve konaklama tesislerinin inşa edilmesini bekliyoruz. Turistleri sadece yemeğe değil, yatıya da bekleriz.
Akçaabat’ın ruhunu yansıtan en güzel mekânların başında Orta Mahalle gelmektedir. Buradaki tarihi evler ahşap mimarinin en güzel örnekleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Safranbolu, Beypazarı, Odunpazarı evleri nasıl koruma altına alındıysa tarihi Orta Mahalle evleri de devlet tarafından kültür mirası addedilip özenle muhafaza edilmelidir. Buradaki evler restore edilip pansiyona dönüştürülerek turizmin hizmetine açılmalıdır. Bu pansiyonlarda yerel motiflere ve yöresel yemeklere yer verilmelidir. Şehirlerin metal saltanatından kaçanlar, yorulan ruhlarını buralarda dinlendirmelidir. İçlerinde hasrete dönüşen nostaljiyi doyasıya yaşamalıdır. Orta Mahalle’deki tarihi mirasın mutlaka korunması ve geleceğe taşınması gerekir. Bunu gerçekleştirmek için devletin yardım elinin uzanması şarttır. Zira mahalle halkının evlerini restore edecek ve koruyacak imkânları yoktur.
Geleceğin Akçaabat’ında metalin soğukluğunu istemiyoruz. Unutulmamalıdır ki insanlar toprağa yaklaştıkça mutlu olurlar. Topraktan uzaklaşan insanların, mutluluğu görkemli binalarda araması beyhudedir. Doğal hayatın doğada olduğu hiçbir zaman unutulmamalıdır. Onun içindir ki şehrin geleceğine dönük bütün çalışmalarımızda öncelikle tabii dengeyi korumayı amaç edinmeliyiz. Ne kadar muhteşem görünse de doğaya zarar veren hiçbir şey gözümüzde muteber değildir. Çünkü bizler dünyayı çocuklarımızdan emanet aldık. Bu emanete ihanet edersek onlara karşı saygınlığımızı kaybederiz.
Doğal bir liman olan Akçaabat bir deniz kentidir aynı zamanda... Fakat denizin verimli bir biçimde kullanıldığı söylenemez. Bu büyük kaynak istenildiği gibi kullanılamamakta, denizden sadece mevsimlik balık ve hamsi avlanmaktadır. Oysa denizi bir turizm unsuru olarak kullanabiliriz. Kara ulaşımının iyice sıkıştığı ve sinirleri bozduğu bu zamanda deniz taşımacılığından yaralanabiliriz. Şehir insanını denizle barıştırabiliriz.
Tarım, ticaret, turizm ve eğitim 2018’li yılların Akçaabat’ının çıkış noktasıdır. Bu sektörler şehrin ufkunu açacak yatırım alanlarıdır. Gelecekte bu alanlarda yapılabilecek pek çok yatırım kalemleri ve imkânları mevcuttur. Bunlara yönelik olarak altyapı hazırlıklarının bir an evvel bitirilmesi zaruridir. Yerel yönetimler kendilerine düşen vazifeleri öncelikte yapmalıdır. Ondan sonra merkezi yönetimden proje uygulama yardımı istemelidir.
Trabzon, art bölgesi kısıtlı bir şehrimizdir. Bir hayli eğimli bir alanda kurulan bu kent, artık kapasitesini doldurmuştur. Bundan sonra Trabzon, Akçaabat yönünde genişleyecektir. Belki yakın bir zamanda Trabzon’la Akçaabat bütünleşecektir. Yıldızlı ile Mersin arası gelişmeye müsait bir durum arz etmektedir. Bu alan gelecekte Trabzon’un ve genel anlamda bölgenin cazibe merkezi olacaktır. Bunu tahmin etmek için yakın geçmişe bakmak yeterlidir. Zira bu şerit kısa bir zaman dilimde çok büyük bir değişim ve gelişim grafiği çizmiştir.
Fatih Eğitim Fakültesi’nin Akçaabat sınırları içerisinde bulunması büyük bir avantajdır. Gerçi okulun şehre katkısı istenildiği düzeyde değildir. Bu yüksek öğretim kurumunun şehre katkısının beklenildiği düzeyde olmaması organizasyon eksikliğinin ve işbilmezliğin bir neticesidir. Söz konusu fakültenin gelecekte müstakil bir üniversiteye dönüşme ihtimali yüksektir. Bu gerçekleşirse Akçaabat’ın lehinde çok şey değişecektir.
Eskiden Tekel binası olarak kullanılan yapıların üniversiteye devredilmesi, burada Güzel Sanatlar Fakültesi’nin kurulacak olması şehre ayrı bir hava katacaktır. Fakat bir eğitim kurumunun şehrin ana caddesinin üzerinde kurulu bulunması eğitim açısından çok doğru bir şey değildir. Belli ki burada bir fakülte açılırsa daha sonra bunu şehir dışına taşımanın hesapları yapılacaktır. Bence sonradan yapılacak şeyin baştan yapılması gerekir. Yani Tekel binaları ticari işletmelere ayrılmalıdır. Eğitim kampüsü ise şehir dışında olmalıdır.
Akçaabat’ta düzensiz şehirleşmenin sancıları her geçen gün daha çok hissedilmektedir. Bugünkü derme çatma görünüm bu şehre yakışmamaktadır. Gelecekte sağlıklı bir yapıya ve hoş bir görünüme kavuşabilmesi için Akçaabat’ın yeni bir şehir planlamasına ihtiyacı vardır. Acil olarak yapılması gereken şey toplu konut yatırımlarına ağırlık verilmesidir. Aksi halde çarpık kentleşme, şehrin imajını ve görünümünü her geçen gün daha da bozacaktır. Bu şehrin bugün bile ciddi manada konut eksiği vardır. Toplu Konut İdaresi’nin buraya da el atması ve vatandaşa fiziki anlamda gösterişli, geleneksel yapıya uygun, sağlıklı konutlar üretmesi gerekir. Bu çeşit kontrollü yapılaşma şehrin görünümünü de ciddi manada güzelleştirecektir.
Akçaabat’ın en güzel yerlerinden biri de yaylalarıdır. Birbirinden güzel yaylalar yöre halkının hayvanlarının otladığı ve kendilerinin de yazın sıcağında serinlendiği yerlerdir. Fakat bu sağlıklı ve güzel yerlerin artık turizme de açılması gerekir. Bunun için geç bile kalınmıştır. Yaylalarda doğal yapıyı bozmayan ahşap ağırlıklı, tek katlı bungalov tipi evlerin yapılması ve bunların turizmin hizmetine sunulması gerekir. Yaylaların temiz havası ve tertemiz soğuk suyu sağlık fışkırıyor. Bunlardan herkesin yararlanması lazımdır. Ama yaylaların doğal görünümünün bozulmaması ön şart olmalıdır. Önüne gelen yapı ruhsatı alamamalıdır. Şehirlerdeki çarpık yapılaşmayı yaylalara taşımamalıyız; taşımak isteyenlere izin vermemeliyiz. Yaylalar bizim oksijen depomuzdur. Rahat nefes alabilmemiz için oralardan başka gidecek yerimiz kalmamıştır. Oraları da bozarsak bindiğimiz dalı kesmiş oluruz.
Akçaabat, sahil şeridinde yer alan bir yerleşim yeridir. Karadeniz sahil yolu buradan geçmektedir. Burası ana yol üzerindedir. Fakat ne yazık ki bugüne kadar Akçaabat’ımıza modern bir otogar yapılamamıştır. Bu, şehir yönetiminin bir eksiği, hatta ayıbıdır. Bu ayıbı bundan sonra taşımak istemiyoruz. Tez zamanda bu şehre modern bir terminal yapılmalıdır. Araçlar rastgele yolcu indirip bindirmemelidir. Sahilde bunun için uygun alanlar mevcuttur.
Trabzon gelecekte bir kongreler şehri olmaya adaydır. Bunun hazırlıkları ve yatırımları yapılmaktadır. Bu çerçevede Akçaabat’ın da kongre turizminden payına düşeni alması gerekir. Hıdırnebi ve Kayabaşı Yayla kentleri bunun için müsait mekânlardır. Buralara gelen ilim heyetleri hem farklı bir mimaride istirahat edecek, hem de yaylanın doyumsuz atmosferinde soluklanacaklar. Buralara tekrar tekrar gelmek isteyeceklerdir. Fakat bunun için tesislerin kapasitelerinin artırılması ve ilave tesislerin inşa edilmesi şarttır. Bunun yanında buralara giden yolların yaz, kış açık vaziyette bulundurulması, asfaltlanması gerekir.
Türkiye’nin en güzel el işleme hasır bilezikleri Trabzon’da yapılmaktadır. Bunları yapan sanatkârların önemli bir kısmı Akçaabatlıdır. Fakat Akçaabat merkezinde hasır bilezik ve el sanatları tezgâhları yoktur. Bazı küçük yerlerde ve özellikle evlerde bir kısım el sanatları yapılmaktadır. Geleceğin Akçaabat’ında hüner işi el sanatlarının belli bir yerde teşkilatlandırılması ve organize bir birliğe kavuşturulması sanatın geleceği açısından mühim bir girişim olacaktır. Sanat ancak devlet katkısıyla bir yerlere gelecektir.
Marifet iltifata tabidir. El sanatlarının para etmesi ve bu alanda çalışanların az da olsa geçimlerini bu yolla sağlaması bu alana olan ilgiyi artıracaktır. Onun için el sanatları ürünlerinin sergileneceği ve satışının yapılacağı bir kültür merkezinin şehre kazandırılması her açıdan faydalı bir girişim ve yatırım olacaktır. Bunun bir hayırsever tarafından veya devlet eliyle yapılması mümkündür. Bunlar gerçekleşirse sanat Akçaabat’ta şaha kalkacaktır.
Akçaabat’ımız yakın geçmişte çok büyük bir sel felaketi geçirmiştir. Bu felakette bir kısım insanlarımız hayatını kaybederken, pek çok hemşehrimiz de büyük maddi kayıplara uğramıştır. Şehir baştanbaşa çamur baskınına uğramış, eski doğal görünümün sağlanması için aylarca uğraşılmıştır. Bu bir felaketti şüphesiz. Fakat bu felaket geliyorum demişti. Zira o zamanlar dere ıslah çalışmaları yapılmamış, bunun yanında şehrin altyapısı yetersiz kalmıştır.
Allah bize o kara günleri bir daha göstermesin. Fakat duayla ve kuru tevekkülle işi bağlayamayız. Öncelikle elimizden gelen önlemlerin alınması zaruridir. Bununla irtibatlı olarak şehrin altyapısının kusursuz yapılması, eksikliklerin bir kez daha elden geçirilerek takviye edilmesi, özellikle dere ıslah çalışmalarına önem verilmesi gerekir. Bunlar zor ve külfetli çalışmalardır. Üstelik görsel dönüşümleri de yoktur. Yani yaptığınız iş dışardan görülmez. Onun için bunlar kör yatırımlar olarak görünebilirler. Fakat hayati değer taşırlar.
Son yıllarda planlanan ve yapılan yatırımlar gösteriyor ki Trabzon bir sağlık merkezine dönüşmektedir. Gelecekte yapılması düşünülen sağlık yatırımlarından Trabzonluların yanında bölge illerdeki vatandaşlarımız da yaralanacaktır. Akçaabat, Trabzon’a yakınlığı sebebiyle bu yatırımlardan payına düşeni almalıdır. Öncelikle Akçaabat’a daha kapsamlı bir hastane kurulmalıdır. Mevcut hastanenin ihtiyacı karşılamadığı ayan beyan ortadadır. Hastane yatırımları için Söğütlü civarında uygun alanlar mevcuttur.
Yakın bir gelecekte Trabzon’a ve çevre ilçelere doğalgaz gelecektir. Doğalgaz’ın ilimize ulaşması Akçaabat’ın da çehresini değiştirecektir. Çünkü son yıllarda Akçaabat’ta da kirli hava sorun olmaya başlamıştır. Özellikle kışın ortalarında soba ve kaloriferlerin yoğun olarak yakılması havayı zehirlemektedir. Akçaabat merkezinde bir an evvel doğalgaz altyapısının hazırlanmaya başlanması gerekir. Bunun için hiç zaman kaybedilmemelidir.
Akçaabat’ın yakın gelecekte yapması gereken yatırımlardan birisi de katı atık tesisleridir. Uzun yıllardan beri çöpler sahildeki dolgu alanına ve zaman zaman da denize atılmaktaydı. Bu aslında sadece Akçaabat’ın değil, Trabzon’un da meselesidir. Hatta katı atık hususunda Türkiye’nin büyük sıkıntıları vardır. Akçaabat’ımız bu hususta il yönetimiyle ortak hareket ederek katı atık sorununu tez vakitte halletmelidir. Bu devirde atıkların denize atılması son derece ilkel bir anlayıştır. Üstelik sağlık açısından da çok sakıncalıdır.
Bir kıyı şehri olan Akçaabat’ta denize yeterli önem verilmemektedir. Balıkçılık ana babadan görme ilkel sayılabilecek yöntemlerle yapılmaktadır. Şehirde rızkını denizden sağlayanlar çok zor şartlarda çalışmaktadır. Akçaabat’taki balıkçı barınağı bu şehre hiç yakışmamaktadır. Üstelik bu yer bugünkü ihtiyaçları karşılamaktan çok uzaktır. Tez zamanda bu barınak yıkılmalı, yerine modern bir balıkçı barınağı yapılmalıdır. Bunun yanında mevcut mendirek uzatılmalıdır. Olmuşken şehre bir de yat limanı kazandırılmalıdır.
Şu şehirde folklor önemli bir yere sahiptir. Akçaabat horonu dünyaca tanınmıştır. Bu şehirdeki folklor ekipleri ülkemizi dünya çapında başarıyla temsil etmişlerdir. Burada folklorun okullaşması ve geliştirilmesi elzemdir. Brezilyada samba neyse, Akçaabat’ta da horon odur. Kültür Bakanlığı’nın Akçaabat folkloruna destek olması şarttır. Böyle giderse yakın bir gelecekte horonumuz da, kemençemiz de bir nostalji olarak kalacaktır. Bununla ilgili olarak bu şehirde bir Horon Enstitüsü kurulabilir. Bunun da ötesinde Akçaabat’a bir konservatuar açılabilir. Burada sahne ve ritim sanatları eğitimi verilebilir. Bunların daha sağlıklı ortamlarda gerçekleşmesi için öncelikle kapsamlı bir kültür merkezinin şehre kazandırılması gerekir. Çok amaçlı bu merkez şehrin kültürel yapısını renklendirecektir.
Şehirlerin kalkınması daha çok sanayi ve ticaretle gerçekleşir. Akçaabat’ta ciddi bir sanayi ve ticaret işletmesi söz konusu değildir. Bir kısım küçük atölyeler dışında sanayi tesisi yoktur. Bu işletmelerin bir kısmı şehrin yakınında veya içinde yer almaktadır. Bunların bir merkezde toplanması şarttır. Trabzon’un gelecekteki Organize Sanayi Bölgelerinden birinin Akçaabat sınırları içerisinde uygun bir yerde kurulması şehre ticari anlamda çok şey kazandıracaktır. Akçaabat gerek nüfusu ve gerekse il merkeziyle bütünleşmesi yönüyle bu yatırımı fazlasıyla hak etmektedir. Yetkililerin bu konuyu ısrarla takip etmesi şarttır.
Akçaabat bizim gözbebeğimizdir. Burada yaşayan insanlar her türlü hizmetin en iyisine layıktırlar. Fakat her şey maddi güçle, yani parayla olmaktadır. Şehirlerin devletten aldığı kaynaklar nüfuslarına göredir. Bu da büyük bir yekûn tutmamaktadır. Belediyelerin bir noktadan sonra eli kolu bağlanmaktadır. Bizler gelecekte, 2018 yılında, yani bu şehrin kurtuluşunun yüzüncü yılında Akçaabat’ı daha mamur ve müreffeh görmek istiyoruz. Bu saydıklarımızın gerçekleşmesini ümit ediyoruz.
Arzular hayal olarak doğar, güçlü insanların muhayyilesinde hakikate dönüşürler. Bizler bu şehrin evlatlarında geleceğe dair bu gayreti, isteği ve dayanışma ruhunu fazlasıyla görüyoruz. Yarınlar güzel Akçaabat’ımız için bugünden daha umutlu, iyimser, hayat dolu ve mamur olacaktır. Çok zamanımız kalmamıştır. Yarın artık bugündür. 2018 yılında, yani Akçaabat’ın kurtuluşunun yüzüncü yılında gülümseyen bir Akçaabat görmek dileğiyle! ...
Akçaabat bence hayatın anlamı... Karadenızde mavinin yeşille buluştuğu ve o nefis köfte kokusuyla (horonunuda unutmamak lazım) şirin bir yerleşim yeridir... MEMLEKETİMDİR...
akçaabat; parasal yönden abat olmuş (zengin) anlamına gelir ki zenginliğin devam etmesi için hep çalışmak geretiğinden çalışkan insanların bulunduğu yer anlamı da yüklenebilir bu isme
akça:akçeden para,zenginlik anlamında, abat:bolluk,bereket anlamında çok eski bi liman şehridir,trabzonda,vakfıkebirde yağmur yağarken; akçaabat güllük güneşliktir.
bir yolculuk esnasında televizyonda köftesinin tanıtıldığına şahit olmuştum.. gittiğimiz yer kuşadası ve ben üç gün boyunca akçaabat köftesi aramıştım :)) tadına bakamadık..
Akçaabat ın diğer adı olan Pulathane ile ilgili bir bilgimi paylaşmak istedim. Türkiye hakkında hazırlanan The Blue Guide ın Trabzon la ilgili kısmında bugünkü Akçaabat ın 3000 yıl kadar önce Yunanlı kolonicilerce yerleşim yeri olarak belirlendiği ve ilk koloniciler buraya gelişlerinde hala buralarda sıklıkla görülen Çınar ağaçlarının denize kadar olan bölgede yaygın olarak görülmesi nedeniyle buraya Yunan cada Çınar ağacı anlamına gelen Platane adını verdikleri kaydedilmiş. Benim yorumum zaman içersinde Turkçe kulanımla Pulathane olarak telaffuz edildiği. Az da olsa farklı bir görüşü paylaşmış oldum diye düşünüyorum. Herkese iyi bayramlar. 1945 Trabzon doğumluyum ve hem baba tarafım Akçaabatlı hemde anne tarafım hemen yol üstündeki Darıca köyünden ama 40 yıldır bende özlem çekenlerdenim bunuda yıllık ziyaretlerle gidermeye gayret ediyorum.
akçaabat demek pulathane demek, köfte demek, şike demek, çarşida ve zayara demek ve karadenizi tüm dünyaya duyuran kültür elçimiz, varlığımızın nedeni, herşeyimiz, canımız, ciğerimiz ünlü şair, köşe yazarı, aristokrat, bilim adamı, sosyolog, siyaset adamı, antropolog, omdustman ALİ KEMAL KÜÇÜKOSMANOĞLU namı diğer PALA demek :)
Akçaabat; akçe ve abat terimlerinin birleşimi ile oluşmuştur. malumunuz akçe:para; abat: bol anlamındadır. ben Ankara' da yaşıyorum ama izmirli goahead rumuzlu arkadaşı en kısa zamanda köfte yemeye davet ediyorum.
Sadece Köftesi Meşhur Olup, Bunun Servisini Dahi Yapamayacak Kadar Medeniyetten Oldukca Yoksun Köftesi Meşhur Olan Yer! ! ! 1 Daha Söylemek İstiyorum Köfte!
Deniziyle yeşiliyle bir bütün olup dünyanın en güzel doğasını ve havasını sağlayan benim güzel Akçaabat'ımtır.Bende belirli bir yaşa kadar burda yaşayıp güzelliğine ve doğasına doyamayan birkişi olalak saygılar sevgiler. HASREDE DOYMADIM
köfteyi lokantada kiloyla veriyolar.ne kadar güzel olursa olsun yarım kg.köfte yenmiyo beeee..nerden bilsin ist.çocuğu kiloyla köfteyi bizim önümüze koyuyolar 3 köfte doyduk sanıyoz..kaç kilo diye sorusuna biz 2 kişi yarım kg diyince garson ne düşündü acep.benim derdim o :))
güzel memleketim
KURTULUŞUNUN 89. YILINDA AKÇAABAT
M.NİHAT MALKOÇ
Şubat ayının ortalarında Trabzon’da ve ilçelerinde kurtuluş heyecanları yaşanmaya başlar. Trabzon’un en batısındaki ilçelerde başlayan kurtuluş günleri bir silsile halinde doğuya doğru devam eder. 14 Şubat’ta Vakfıkebir’le Beşikdüzü’nün, 15 Şubat’ta Tonya’nın, 17 Şubat’ta Akçaabat’ın, 24 Şubat’ta Trabzon Merkezle beraber Yomra ve Arsin’in, 25 Şubat’ta Maçka, Araklı ve Sürmene’nin, 27 Şubat’ta Çaykara’nın, 28 Şubat’ta ise Of’un kurtuluş bayramları kutlanır. Rus işgal güçleri tarafından ele geçirilen bu mübarek topraklar, zor günlerin sonunda tekrar gerçek sahiplerinin eline geçtiği için yöre halkı düğün bayram eder.
Trabzon’un en büyük ilçesi olan Akçaabat, 17 Şubat 1918 senesinde Rus işgalinden kurtulmuştur. Bazıları nedense fetihle kurtuluşu birbirine karıştırır. ‘Fetih’ bizim olmayan toprak parçasını savaşarak ele geçirmek demektir. Zaten ‘fetih’ açmak anlamına gelir. Oysa ‘kurtuluş’ önceleri bizim olan bir toprak parçasını kaybettikten sonra tekrar ele geçirmektir. Akçaabat’ın kurtuluşunu bu mana farklarını dikkate alarak anlamak gerekir.
Bu şehir 1461’de Trabzon’la beraber Fatih Sultan Mehmet tarafından ülke topraklarına katılmıştır. Osmanlı dönemiyle yetinmeyip şehrin daha da evvelki geçmişine gitmek mümkündür. Eski dönemlerle ilgili çeşitli rivayetler söylenir. Buradaki ilk yerlilerin Ege kıyılarından geldiklerini söyleyenler vardır. Bunun yanında buraların ilk yerli halkının Asya kökenli ya da Türk olduğunu ileri sürenler de mevcuttur.
Şehrin adıyla alâkalı olarak pek çok söylenti dolaşmaktadır. Çınar ağaçlarının çokluğundan ötürü ‘Pulathane’ adıyla anılan şehrin; sonraları ticaretin gelişmesi ve paranın bolluğundan dolayı Akçaabat adını aldığını belirten araştırmacıların yanı sıra beyaz evlerinden dolayı şehrin Akçaabat adını aldığını iddia eden araştırmacılar da bulunmaktadır.
Fatih Sultan Mehmet tarafından 1461 yılında fethedilen, Akçaabat’ta Roma, Bizans, Kommenos ve Osmanlı dönemine ait tarihi yapıt ve izlere rastlamak mümkündür. Akçaabat’ın; Osmanlı dönemine ait kaynaklarda şehir merkezi “Pulathane”, ilçe geneli ise “Akçeabâd” olarak geçmektedir. Şehrin tarihinde 1810 yılı Ramazan ayı ayrı bir yer tutar. Bu tarihte Rus donanması Sargana mevkiine çıkarma yapmak istemiş. Akçaabat halkı 48’i kadın olmak üzere 969 şehit vererek yurdu savunmuştur. Birinci Dünya Savaşı sırasında 20 Nisan 1916 yılında Çarlık Rusya’sı Akçaabat’ı işgal etmiş ancak bu işgal de uzun sürmemiş ve 17 Şubat 1918 ‘de Akçaabat düşman işgalinden kurtulmuştur.
Akçaabat’ın kurtuluşu her yıl halkın coşkulu katılımıyla adeta bir düğün havasında idrak edilir. Uzun yıllardan beri Akçaabat Belediyesi şehrin tarihi, turistik özelliklerini ve güzelliklerini edebiyata ve sanata aksettirmek için değişik şiir ve kompozisyon yarışmaları düzenlemektedir. “Bir Sevdadır Akçaabat” sloganıyla düzenlenen yarışmalara pek çok sanatsever katılmaktadır. İlköğretim, Lise ve Serbest kategorilerde yapılan şiir ve kompozisyon yarışmaları bu yıl da geniş katılımlarla gerçekleştirildi. Her yıl katıldığım ve pek çok ödül kazandığım bu yarışmalar artık bir geleneğe dönüşmüştür.
“Bir Sevdadır Akçaabat” temalı ve “2018 Yılında Nasıl Bir Akçaabat Hayal Ediyorsunuz? ” konulu yarışmaya bu yıl da ülke genelinden büyük katılımlar oldu. Söz konusu yarışmanın serbest katılıma açık şiir kategorisinde ben de ikinci olarak 175 Ytl kazandım. Her ödül gibi bu ödül de yazma şevkimi ikiye katladı. Marifetin iltifata tabi olduğu bir kez daha ayan beyan görüldü. Sanatçının gıdası taltif edilmektir. Bu asla unutulmamalıdır.
Büyükler şiir kategorisinde birinciliği Saadettin Koç, ikinciliği M. Nihat MALKOÇ, üçüncülüğü Şule Taşçı kazandı. Yahya Kurtkaya ile Mehmet Kartal şiirde mansiyon ödülü kazanan kişiler oldu. Kompozisyon dalında ise Yahya Kurtkaya birinci, Zülfiye Yazıcı ikinci, Yaşar Birinci ise üçüncü oldu. Bu dalda Mehmet Kartal’la Gönül Erdem mansiyon ödülüne layık görüldüler. Ödüller tören günü sahiplerine verilecek.
Akçaabat Belediye Başkanı Sayın Şefik Türkmen’i Akçaabat konulu şiir ve kompozisyon yazma yarışması geleneğini ısrarla sürdürdükleri için tebrik ediyorum. Çünkü onun gibi kültür, sanat ve edebiyatseverler sayesinde edebiyatımız yeni simalar ve eserler kazanıyor. Buna paralel olarak sanatçılar da teşvik ediliyor. Daha düne kadar Akçaabat konulu şiir sayısı bir elin parmaklarından azken bugün Akçaabat temalı onlarca şiir mevcuttur. Bu ürünler, en ezik olduğumuz sanat sahasında kazanç değil de nedir? Akçaabat’ın 89. kurtuluş yıldönümünü büyük bir coşku ve heyecanla kutluyorum. 100. Kurtuluş yılına ne kaldı ki! ... İnşallah 100. kurtuluş yılında Akçaabat çok daha farkı ve yüksek yerlerde olacaktır. Akçaabat, Akçaabatlıların omuzlarında yükselecek ve yücelecektir.
ŞEHİRLERİN RUHU YAHUT AKÇAABAT’IN YARINI
M.NİHAT MALKOÇ
Şehirler koca bir maziyi bağırlarında saklarlar. Yani şehirlerin de kendilerince bir hafızası vardır. Her köşe başı, her cadde ve sokak geçmişten izler taşır. Temaşa eden gözler dünü bugüne, bugünü yarına bağlayan kültür halkalarını görünce bu kültür mozaiğinin saltanatını gönüllerince yaşarlar. Şehirleri kuşatan kültürel unsurlar adeta bir yelpaze oluştururlar. Bu unsurlar dostça, kardeşçe ve barış içerisinde yaşamanın teminatıdır.
Günümüzde görünen o ki şehirlerin ruhu, modern zamanlara sığmıyor. Şehirle insanın bir zincirin eş halkaları olduğunu unutmamak lazım. Modern zamanlar maziye tahammül edemiyor. Yenilik adına geçmişin ruhu çalınıyor. Neticede ruhsuz kentler çıkıyor ortaya… Bu ruhsuz kentlerin içinde maziye sırt çeviren, hafızasını yitirmiş ufuksuz nesiller yetişiyor. Böyle bir nesille yarınların kozasını sağlıkla örmek müşkül görünüyor.
Türkiye’nin ve Trabzon’un sayılı şehirlerinden birisidir Akçaabat… Emsalsiz köftesiyle adından söz ettirmiştir hep… Bu şehir çalışkan ve girişimci insanıyla, bölgesinde her dönemde gelişmeye açık bir şehir olma özelliğini korumuştur.
Akçaabat’ın geleceği öncelikle ve özellikle turizme bağlıdır. Çünkü bu şehir mevcut potansiyeliyle bir turizm kenti olma vasfını fazlasıyla hak etmektedir. Bilindiği üzere Yıldızlı beldesi sınırları içerisinde Sera isimli bir gölümüz vardır. Trabzon’un yanı başındaki bu atıl gölü vakit geçirmeden turizmin hizmetine sunmalıyız. Şehrin gürültüsünden uzak olan bu tabiat cennetine sığınmalıyız. Burada öncelikle iyi bir fizibilite çalışması yapılmalıdır. Evvela bu göl çamurdan ve her türlü atıktan temizlenmelidir. Köylerden gelen kanalizasyon atıkları buraya akıtılmamalıdır. Tabiat bozulmadan, doğal dokuya uygun tesisler inşa edilmelidir. Mümkünse beton hiç kullanılmamalıdır. Buralardaki tesislerde sütlaç, köfte, balık çeşitleri, lahana gibi yöresel yemekler misafirlerin hizmetine sunulmalıdır. Aynı zamanda küçük atölyelerde üretilen yöresel el sanatlarına ait ürünler sergilenerek satışa sunulmalıdır.
Akçaabat köftesinin şöhretini ve özgünlüğünü sanırım bilmeyen yoktur. Hemen her yerde Akçaabat köftesi yapılsa da bu köftenin en güzeli ve orijinali bu şehirde marifetli ustaların ellerinde özel etten yapılır. Akçaabat köftesinin patenti bile tescil ettirilmiştir. Sırf köfte yemek için hemen her gün yüzlerce insan bu şehre uğramaktadır. ‘Uğramak’ ifadesini özellikle kullanıyorum. Çünkü Akçaabat’ta yerli ve yabancı turistleri ağırlayacak yeterli donanımda otel sayısı çok azdır. Onun için kısa zamanda konaklama tesislerinin niteliğini ve niceliğini artırmak lazımdır. Gelen insanlara konforlu bir konaklama imkânı sunmak gerekir. Karnı doyan insanın huzur içerisinde barınmaya da ihtiyacı vardır. Gelecekte Akçaabat’ımızda Avrupa standartlarında otellerin ve konaklama tesislerinin inşa edilmesini bekliyoruz. Turistleri sadece yemeğe değil, yatıya da bekleriz.
Akçaabat’ın ruhunu yansıtan en güzel mekânların başında Orta Mahalle gelmektedir. Buradaki tarihi evler ahşap mimarinin en güzel örnekleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Safranbolu, Beypazarı, Odunpazarı evleri nasıl koruma altına alındıysa tarihi Orta Mahalle evleri de devlet tarafından kültür mirası addedilip özenle muhafaza edilmelidir. Buradaki evler restore edilip pansiyona dönüştürülerek turizmin hizmetine açılmalıdır. Bu pansiyonlarda yerel motiflere ve yöresel yemeklere yer verilmelidir. Şehirlerin metal saltanatından kaçanlar, yorulan ruhlarını buralarda dinlendirmelidir. İçlerinde hasrete dönüşen nostaljiyi doyasıya yaşamalıdır. Orta Mahalle’deki tarihi mirasın mutlaka korunması ve geleceğe taşınması gerekir. Bunu gerçekleştirmek için devletin yardım elinin uzanması şarttır. Zira mahalle halkının evlerini restore edecek ve koruyacak imkânları yoktur.
Geleceğin Akçaabat’ında metalin soğukluğunu istemiyoruz. Unutulmamalıdır ki insanlar toprağa yaklaştıkça mutlu olurlar. Topraktan uzaklaşan insanların, mutluluğu görkemli binalarda araması beyhudedir. Doğal hayatın doğada olduğu hiçbir zaman unutulmamalıdır. Onun içindir ki şehrin geleceğine dönük bütün çalışmalarımızda öncelikle tabii dengeyi korumayı amaç edinmeliyiz. Ne kadar muhteşem görünse de doğaya zarar veren hiçbir şey gözümüzde muteber değildir. Çünkü bizler dünyayı çocuklarımızdan emanet aldık. Bu emanete ihanet edersek onlara karşı saygınlığımızı kaybederiz.
Doğal bir liman olan Akçaabat bir deniz kentidir aynı zamanda... Fakat denizin verimli bir biçimde kullanıldığı söylenemez. Bu büyük kaynak istenildiği gibi kullanılamamakta, denizden sadece mevsimlik balık ve hamsi avlanmaktadır. Oysa denizi bir turizm unsuru olarak kullanabiliriz. Kara ulaşımının iyice sıkıştığı ve sinirleri bozduğu bu zamanda deniz taşımacılığından yaralanabiliriz. Şehir insanını denizle barıştırabiliriz.
Tarım, ticaret, turizm ve eğitim 2018’li yılların Akçaabat’ının çıkış noktasıdır. Bu sektörler şehrin ufkunu açacak yatırım alanlarıdır. Gelecekte bu alanlarda yapılabilecek pek çok yatırım kalemleri ve imkânları mevcuttur. Bunlara yönelik olarak altyapı hazırlıklarının bir an evvel bitirilmesi zaruridir. Yerel yönetimler kendilerine düşen vazifeleri öncelikte yapmalıdır. Ondan sonra merkezi yönetimden proje uygulama yardımı istemelidir.
Trabzon, art bölgesi kısıtlı bir şehrimizdir. Bir hayli eğimli bir alanda kurulan bu kent, artık kapasitesini doldurmuştur. Bundan sonra Trabzon, Akçaabat yönünde genişleyecektir. Belki yakın bir zamanda Trabzon’la Akçaabat bütünleşecektir. Yıldızlı ile Mersin arası gelişmeye müsait bir durum arz etmektedir. Bu alan gelecekte Trabzon’un ve genel anlamda bölgenin cazibe merkezi olacaktır. Bunu tahmin etmek için yakın geçmişe bakmak yeterlidir. Zira bu şerit kısa bir zaman dilimde çok büyük bir değişim ve gelişim grafiği çizmiştir.
Fatih Eğitim Fakültesi’nin Akçaabat sınırları içerisinde bulunması büyük bir avantajdır. Gerçi okulun şehre katkısı istenildiği düzeyde değildir. Bu yüksek öğretim kurumunun şehre katkısının beklenildiği düzeyde olmaması organizasyon eksikliğinin ve işbilmezliğin bir neticesidir. Söz konusu fakültenin gelecekte müstakil bir üniversiteye dönüşme ihtimali yüksektir. Bu gerçekleşirse Akçaabat’ın lehinde çok şey değişecektir.
Eskiden Tekel binası olarak kullanılan yapıların üniversiteye devredilmesi, burada Güzel Sanatlar Fakültesi’nin kurulacak olması şehre ayrı bir hava katacaktır. Fakat bir eğitim kurumunun şehrin ana caddesinin üzerinde kurulu bulunması eğitim açısından çok doğru bir şey değildir. Belli ki burada bir fakülte açılırsa daha sonra bunu şehir dışına taşımanın hesapları yapılacaktır. Bence sonradan yapılacak şeyin baştan yapılması gerekir. Yani Tekel binaları ticari işletmelere ayrılmalıdır. Eğitim kampüsü ise şehir dışında olmalıdır.
Akçaabat’ta düzensiz şehirleşmenin sancıları her geçen gün daha çok hissedilmektedir. Bugünkü derme çatma görünüm bu şehre yakışmamaktadır. Gelecekte sağlıklı bir yapıya ve hoş bir görünüme kavuşabilmesi için Akçaabat’ın yeni bir şehir planlamasına ihtiyacı vardır. Acil olarak yapılması gereken şey toplu konut yatırımlarına ağırlık verilmesidir. Aksi halde çarpık kentleşme, şehrin imajını ve görünümünü her geçen gün daha da bozacaktır. Bu şehrin bugün bile ciddi manada konut eksiği vardır. Toplu Konut İdaresi’nin buraya da el atması ve vatandaşa fiziki anlamda gösterişli, geleneksel yapıya uygun, sağlıklı konutlar üretmesi gerekir. Bu çeşit kontrollü yapılaşma şehrin görünümünü de ciddi manada güzelleştirecektir.
Akçaabat’ın en güzel yerlerinden biri de yaylalarıdır. Birbirinden güzel yaylalar yöre halkının hayvanlarının otladığı ve kendilerinin de yazın sıcağında serinlendiği yerlerdir. Fakat bu sağlıklı ve güzel yerlerin artık turizme de açılması gerekir. Bunun için geç bile kalınmıştır. Yaylalarda doğal yapıyı bozmayan ahşap ağırlıklı, tek katlı bungalov tipi evlerin yapılması ve bunların turizmin hizmetine sunulması gerekir. Yaylaların temiz havası ve tertemiz soğuk suyu sağlık fışkırıyor. Bunlardan herkesin yararlanması lazımdır. Ama yaylaların doğal görünümünün bozulmaması ön şart olmalıdır. Önüne gelen yapı ruhsatı alamamalıdır. Şehirlerdeki çarpık yapılaşmayı yaylalara taşımamalıyız; taşımak isteyenlere izin vermemeliyiz. Yaylalar bizim oksijen depomuzdur. Rahat nefes alabilmemiz için oralardan başka gidecek yerimiz kalmamıştır. Oraları da bozarsak bindiğimiz dalı kesmiş oluruz.
Akçaabat, sahil şeridinde yer alan bir yerleşim yeridir. Karadeniz sahil yolu buradan geçmektedir. Burası ana yol üzerindedir. Fakat ne yazık ki bugüne kadar Akçaabat’ımıza modern bir otogar yapılamamıştır. Bu, şehir yönetiminin bir eksiği, hatta ayıbıdır. Bu ayıbı bundan sonra taşımak istemiyoruz. Tez zamanda bu şehre modern bir terminal yapılmalıdır. Araçlar rastgele yolcu indirip bindirmemelidir. Sahilde bunun için uygun alanlar mevcuttur.
Trabzon gelecekte bir kongreler şehri olmaya adaydır. Bunun hazırlıkları ve yatırımları yapılmaktadır. Bu çerçevede Akçaabat’ın da kongre turizminden payına düşeni alması gerekir. Hıdırnebi ve Kayabaşı Yayla kentleri bunun için müsait mekânlardır. Buralara gelen ilim heyetleri hem farklı bir mimaride istirahat edecek, hem de yaylanın doyumsuz atmosferinde soluklanacaklar. Buralara tekrar tekrar gelmek isteyeceklerdir. Fakat bunun için tesislerin kapasitelerinin artırılması ve ilave tesislerin inşa edilmesi şarttır. Bunun yanında buralara giden yolların yaz, kış açık vaziyette bulundurulması, asfaltlanması gerekir.
Türkiye’nin en güzel el işleme hasır bilezikleri Trabzon’da yapılmaktadır. Bunları yapan sanatkârların önemli bir kısmı Akçaabatlıdır. Fakat Akçaabat merkezinde hasır bilezik ve el sanatları tezgâhları yoktur. Bazı küçük yerlerde ve özellikle evlerde bir kısım el sanatları yapılmaktadır. Geleceğin Akçaabat’ında hüner işi el sanatlarının belli bir yerde teşkilatlandırılması ve organize bir birliğe kavuşturulması sanatın geleceği açısından mühim bir girişim olacaktır. Sanat ancak devlet katkısıyla bir yerlere gelecektir.
Marifet iltifata tabidir. El sanatlarının para etmesi ve bu alanda çalışanların az da olsa geçimlerini bu yolla sağlaması bu alana olan ilgiyi artıracaktır. Onun için el sanatları ürünlerinin sergileneceği ve satışının yapılacağı bir kültür merkezinin şehre kazandırılması her açıdan faydalı bir girişim ve yatırım olacaktır. Bunun bir hayırsever tarafından veya devlet eliyle yapılması mümkündür. Bunlar gerçekleşirse sanat Akçaabat’ta şaha kalkacaktır.
Akçaabat’ımız yakın geçmişte çok büyük bir sel felaketi geçirmiştir. Bu felakette bir kısım insanlarımız hayatını kaybederken, pek çok hemşehrimiz de büyük maddi kayıplara uğramıştır. Şehir baştanbaşa çamur baskınına uğramış, eski doğal görünümün sağlanması için aylarca uğraşılmıştır. Bu bir felaketti şüphesiz. Fakat bu felaket geliyorum demişti. Zira o zamanlar dere ıslah çalışmaları yapılmamış, bunun yanında şehrin altyapısı yetersiz kalmıştır.
Allah bize o kara günleri bir daha göstermesin. Fakat duayla ve kuru tevekkülle işi bağlayamayız. Öncelikle elimizden gelen önlemlerin alınması zaruridir. Bununla irtibatlı olarak şehrin altyapısının kusursuz yapılması, eksikliklerin bir kez daha elden geçirilerek takviye edilmesi, özellikle dere ıslah çalışmalarına önem verilmesi gerekir. Bunlar zor ve külfetli çalışmalardır. Üstelik görsel dönüşümleri de yoktur. Yani yaptığınız iş dışardan görülmez. Onun için bunlar kör yatırımlar olarak görünebilirler. Fakat hayati değer taşırlar.
Son yıllarda planlanan ve yapılan yatırımlar gösteriyor ki Trabzon bir sağlık merkezine dönüşmektedir. Gelecekte yapılması düşünülen sağlık yatırımlarından Trabzonluların yanında bölge illerdeki vatandaşlarımız da yaralanacaktır. Akçaabat, Trabzon’a yakınlığı sebebiyle bu yatırımlardan payına düşeni almalıdır. Öncelikle Akçaabat’a daha kapsamlı bir hastane kurulmalıdır. Mevcut hastanenin ihtiyacı karşılamadığı ayan beyan ortadadır. Hastane yatırımları için Söğütlü civarında uygun alanlar mevcuttur.
Yakın bir gelecekte Trabzon’a ve çevre ilçelere doğalgaz gelecektir. Doğalgaz’ın ilimize ulaşması Akçaabat’ın da çehresini değiştirecektir. Çünkü son yıllarda Akçaabat’ta da kirli hava sorun olmaya başlamıştır. Özellikle kışın ortalarında soba ve kaloriferlerin yoğun olarak yakılması havayı zehirlemektedir. Akçaabat merkezinde bir an evvel doğalgaz altyapısının hazırlanmaya başlanması gerekir. Bunun için hiç zaman kaybedilmemelidir.
Akçaabat’ın yakın gelecekte yapması gereken yatırımlardan birisi de katı atık tesisleridir. Uzun yıllardan beri çöpler sahildeki dolgu alanına ve zaman zaman da denize atılmaktaydı. Bu aslında sadece Akçaabat’ın değil, Trabzon’un da meselesidir. Hatta katı atık hususunda Türkiye’nin büyük sıkıntıları vardır. Akçaabat’ımız bu hususta il yönetimiyle ortak hareket ederek katı atık sorununu tez vakitte halletmelidir. Bu devirde atıkların denize atılması son derece ilkel bir anlayıştır. Üstelik sağlık açısından da çok sakıncalıdır.
Bir kıyı şehri olan Akçaabat’ta denize yeterli önem verilmemektedir. Balıkçılık ana babadan görme ilkel sayılabilecek yöntemlerle yapılmaktadır. Şehirde rızkını denizden sağlayanlar çok zor şartlarda çalışmaktadır. Akçaabat’taki balıkçı barınağı bu şehre hiç yakışmamaktadır. Üstelik bu yer bugünkü ihtiyaçları karşılamaktan çok uzaktır. Tez zamanda bu barınak yıkılmalı, yerine modern bir balıkçı barınağı yapılmalıdır. Bunun yanında mevcut mendirek uzatılmalıdır. Olmuşken şehre bir de yat limanı kazandırılmalıdır.
Şu şehirde folklor önemli bir yere sahiptir. Akçaabat horonu dünyaca tanınmıştır. Bu şehirdeki folklor ekipleri ülkemizi dünya çapında başarıyla temsil etmişlerdir. Burada folklorun okullaşması ve geliştirilmesi elzemdir. Brezilyada samba neyse, Akçaabat’ta da horon odur. Kültür Bakanlığı’nın Akçaabat folkloruna destek olması şarttır. Böyle giderse yakın bir gelecekte horonumuz da, kemençemiz de bir nostalji olarak kalacaktır. Bununla ilgili olarak bu şehirde bir Horon Enstitüsü kurulabilir. Bunun da ötesinde Akçaabat’a bir konservatuar açılabilir. Burada sahne ve ritim sanatları eğitimi verilebilir. Bunların daha sağlıklı ortamlarda gerçekleşmesi için öncelikle kapsamlı bir kültür merkezinin şehre kazandırılması gerekir. Çok amaçlı bu merkez şehrin kültürel yapısını renklendirecektir.
Şehirlerin kalkınması daha çok sanayi ve ticaretle gerçekleşir. Akçaabat’ta ciddi bir sanayi ve ticaret işletmesi söz konusu değildir. Bir kısım küçük atölyeler dışında sanayi tesisi yoktur. Bu işletmelerin bir kısmı şehrin yakınında veya içinde yer almaktadır. Bunların bir merkezde toplanması şarttır. Trabzon’un gelecekteki Organize Sanayi Bölgelerinden birinin Akçaabat sınırları içerisinde uygun bir yerde kurulması şehre ticari anlamda çok şey kazandıracaktır. Akçaabat gerek nüfusu ve gerekse il merkeziyle bütünleşmesi yönüyle bu yatırımı fazlasıyla hak etmektedir. Yetkililerin bu konuyu ısrarla takip etmesi şarttır.
Akçaabat bizim gözbebeğimizdir. Burada yaşayan insanlar her türlü hizmetin en iyisine layıktırlar. Fakat her şey maddi güçle, yani parayla olmaktadır. Şehirlerin devletten aldığı kaynaklar nüfuslarına göredir. Bu da büyük bir yekûn tutmamaktadır. Belediyelerin bir noktadan sonra eli kolu bağlanmaktadır. Bizler gelecekte, 2018 yılında, yani bu şehrin kurtuluşunun yüzüncü yılında Akçaabat’ı daha mamur ve müreffeh görmek istiyoruz. Bu saydıklarımızın gerçekleşmesini ümit ediyoruz.
Arzular hayal olarak doğar, güçlü insanların muhayyilesinde hakikate dönüşürler. Bizler bu şehrin evlatlarında geleceğe dair bu gayreti, isteği ve dayanışma ruhunu fazlasıyla görüyoruz. Yarınlar güzel Akçaabat’ımız için bugünden daha umutlu, iyimser, hayat dolu ve mamur olacaktır. Çok zamanımız kalmamıştır. Yarın artık bugündür. 2018 yılında, yani Akçaabat’ın kurtuluşunun yüzüncü yılında gülümseyen bir Akçaabat görmek dileğiyle! ...
Akçaabat bence hayatın anlamı...
Karadenızde mavinin yeşille buluştuğu ve o nefis köfte kokusuyla (horonunuda unutmamak lazım) şirin bir yerleşim yeridir...
MEMLEKETİMDİR...
Limanda bir kahve vardı...Denize doğru uzanan...Hala gözlerinin izi duruyor mu dalgalarda?
akçaabat; parasal yönden abat olmuş (zengin) anlamına gelir ki zenginliğin devam etmesi için hep çalışmak geretiğinden çalışkan insanların bulunduğu yer anlamı da yüklenebilir bu isme
Köftenin bu kadar lezzetli yapıldığı başka yer görmedim şimdiye kadar..
akcaabat bence guzellık ve baglılıktır ve akcaabatlı olmak ayrıcalıktır tum akcaabatlılara devgılerımı yolluyorum selamlar...
ktü ve meşhur köftesi...
akça:akçeden para,zenginlik anlamında, abat:bolluk,bereket anlamında çok eski bi liman şehridir,trabzonda,vakfıkebirde yağmur yağarken; akçaabat güllük güneşliktir.
köfteyi
BİLMİYORUM ANLAMINI ÖĞRENMEK İÇİN BURDAYIM
körfezde köfte yediniz mi siz hiç? Salı günleri pazarı var..bi çıkın dolaşın fıkra gibi insanlar göreceksiniz :)
yalancı cennet rize gibi olmasada güzel bi yer gitmeye değer
benim doğup büyüdüğüm yer canım memleketim bana göre dünyadaki en güzel yer
Akçaabat bana Sitemi hatırlatıyor detaylı bilgi için
www.akcaabat.gen.tr
Eşsiz güzellikler yurdu canım memleketim benim. denizi, sahili,denizin içine kıvrılan caybahcesi(menderegi) ortamahallesi,köftesi, temizhavası, yeşilin binbir rengi...yaz festivalleri yaylaları. bu güzellik anlatılmaz görülür.buyurun :)
bir yolculuk esnasında televizyonda köftesinin tanıtıldığına şahit olmuştum.. gittiğimiz yer kuşadası ve ben üç gün boyunca akçaabat köftesi aramıştım :)) tadına bakamadık..
Akçaabat ın diğer adı olan Pulathane ile ilgili bir bilgimi paylaşmak istedim. Türkiye hakkında hazırlanan The Blue Guide ın Trabzon la ilgili kısmında bugünkü Akçaabat ın 3000 yıl kadar önce Yunanlı kolonicilerce yerleşim yeri olarak belirlendiği ve ilk koloniciler buraya gelişlerinde hala buralarda sıklıkla görülen Çınar ağaçlarının denize kadar olan bölgede yaygın olarak görülmesi nedeniyle buraya Yunan cada Çınar ağacı anlamına gelen Platane adını verdikleri kaydedilmiş. Benim yorumum zaman içersinde Turkçe kulanımla Pulathane olarak telaffuz edildiği. Az da olsa farklı bir görüşü paylaşmış oldum diye düşünüyorum. Herkese iyi bayramlar.
1945 Trabzon doğumluyum ve hem baba tarafım Akçaabatlı hemde anne tarafım hemen yol üstündeki Darıca köyünden ama 40 yıldır bende özlem çekenlerdenim bunuda yıllık ziyaretlerle gidermeye gayret ediyorum.
Hasan 60 Adana
Hasan 60 Adana
pardon unutmadan demeliyimki akçaabatın en çok köfte yiyen milleti yağlioğullari :)
akçaabat demek pulathane demek, köfte demek, şike demek, çarşida ve zayara demek ve karadenizi tüm dünyaya duyuran kültür elçimiz, varlığımızın nedeni, herşeyimiz, canımız, ciğerimiz ünlü şair, köşe yazarı, aristokrat, bilim adamı, sosyolog, siyaset adamı, antropolog, omdustman ALİ KEMAL KÜÇÜKOSMANOĞLU namı diğer PALA demek :)
Akçaabat; akçe ve abat terimlerinin birleşimi ile oluşmuştur.
malumunuz akçe:para; abat: bol anlamındadır. ben Ankara' da yaşıyorum ama izmirli goahead rumuzlu arkadaşı en kısa zamanda köfte yemeye davet ediyorum.
Trabzon'un oralarda biryer, hatta ilçesi galiba..
Sadece Köftesi Meşhur Olup, Bunun Servisini Dahi Yapamayacak Kadar Medeniyetten Oldukca Yoksun Köftesi Meşhur Olan Yer! ! ! 1 Daha Söylemek İstiyorum Köfte!
Deniziyle yeşiliyle bir bütün olup dünyanın en güzel doğasını ve havasını sağlayan benim güzel Akçaabat'ımtır.Bende belirli bir yaşa kadar burda yaşayıp güzelliğine ve doğasına doyamayan birkişi olalak saygılar sevgiler. HASREDE DOYMADIM
Köfte,köfte,köfte :)
akçaabat temiz hava maviyle yeşilin buluştuğu nadide ilçelerden biri
akçaabat, hergün bindiğim belediye otobüsününden ibarettir benim için.
bileti 55 kuruştur. ve saat dört gibi çok kalabalıktır.
köfteyi lokantada kiloyla veriyolar.ne kadar güzel olursa olsun yarım kg.köfte yenmiyo beeee..nerden bilsin ist.çocuğu kiloyla köfteyi bizim önümüze koyuyolar 3 köfte doyduk sanıyoz..kaç kilo diye sorusuna biz 2 kişi yarım kg diyince garson ne düşündü acep.benim derdim o :))