Kültür Sanat Edebiyat Şiir

ahmet haşim sizce ne demek, ahmet haşim size neyi çağrıştırıyor?

ahmet haşim terimi Selim Sağır tarafından tarihinde eklendi

  • Nurdan Aziz
    Nurdan Aziz

    Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
    Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
    Ve bir zaman bakacaksın semâya ağlayarak...

    Sular sarardı... yüzün perde perde solmakta,
    Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta...

    Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller;
    Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller,
    Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?

    Bu bir lisân-ı hafîdir ki ruha dolmakta,
    Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta...



    beğenerek okuduğum önemli bir şair..

  • Burak Mert Oldaç
    Burak Mert Oldaç

    Ayrıca bkz. 'Melali anlamayan nesle aşina değiliz.'

  • Burak Mert Oldaç
    Burak Mert Oldaç

    Çok ilginç bir şair. Şiirinde müzikalite had safhada...

    Yollar
    ki gider ebedi tehi kimsesiz
    Yollar ki hep
    Birer hatt-ı pür-sükut oldular,
    akşamın sine-i gubarında.

  • Elif Ef
    Elif Ef

    Fecr-i Ati topluluğunda doğru düzgün eser veren tak sanatçı. Karamsar, karamsar, karamsar...

  • Kenan Yeltekin
    Kenan Yeltekin

    Ahmet haşim:şiire haşmet katan şairlerimizdendir.sembolerle anlatır nesneyi çevreyi.insanı merdiven şiirinde ilk okuduğum çoçukluk yılarında Türk şiirini bana sevdiren bir aheng vardı.Türk şiirinde sebol olmuştur.........

  • Necdet Karasevda
    Necdet Karasevda

    galatasaray lisesinde esmer olmanın ezikliğini hissettiren kavruk tenli arap. aynalardan çirkin şarkılar dinleyen, bedeni babasıyal, ruhu rahmetli annesiyle dolaşan gezgin. kadın sıcaklığını hissedememiş bir kemtalih. aşırı duygusal aşırı kaliteli bir gönül adamı. oysa indirseydi seviyeyi, kimse ona yalnızlıkalrın adamı demezdi. melali anlamayana aşina olmayan mahzun adam. ve trajik ölümle hayat sahnesinin birinci perdesinden çekilen bir figüran. ama aslında en önemli oyuncusu şiir oyununun.

  • Free Ever
    Free Ever

    en cok hayat hikayesini ilginc bulmusumdur...
    yalnızlıgı... insanlardan kacısı...
    kadınlardan kacısı..
    vs vs...

  • Aşık Mahzun İ
    Aşık Mahzun İ

    yalnızlıkların vede yalnızların adamı

  • Emma Libertarian
    Emma Libertarian

    Ahmet Haşim; o yalnızlıkların adamı, gün batımını seven, şiirlerinin çoğunda 'akşam' temasını işleyen..

    Üstadın en çok ' Merdiven' isimli şiirini seviyorum..Yorumlamaksa tarifsiz bir duygu.

  • Mehmet Deniz
    Mehmet Deniz

    ahmet haşim demek yalnızlık demek...melakolik demek....anne özlemi demek...insanlardan kaçmak demek...yaratılışınıı sevmemek demek...

  • Duygu Engin
    Duygu Engin

    Şairlerin en garibi demiştin kendine...
    Ve çok oldu sen yoksun.. Bugün senden sonra şairlerin en garibi ben oldum ahmet haşim ben...

  • Batuhan Batu
    Batuhan Batu

    Merdiven / Ahmet Haşim

    Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden, Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak, Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak... Sular sarardı... yüzün perde perde solmakta, Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta...

    Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller; Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller, Sular mI yandı? Neden tunca benziyor mermer? Bu bir lisan-ı hafidir ki ruha dolmakta, Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta...

  • Mehmet Sanal
    Mehmet Sanal

    ahmet haşim demek yalnızlık demek...melakolik demek....anne özlemi demek...insanlardan kaçmak demek...yaratılışınıı sevmemek demek...

  • Yaprak Seda
    Yaprak Seda

    ahmet haşim'i edebiyat dersleriyle tanıdık..gecelerın karamsar adamı,herşeyin en kötü yanını görmekte üstüne yok..bu yönüyle kendıme benzer görüyorum kendısını,herseyın en kötüsüne hazırlamalı insan kendisini belkıde en doğrusu budur? !

  • Nagehan Nigah
    Nagehan Nigah

    o belde
    hangi bir kıt'a-yı muhayyelde?
    hangi bir nehr-i dûr ile mahdud?
    bir yalan yer midir? veya mevcud,
    fakat bulunmayacak bir melaz-ı hülya mı?
    bilmem. yalnız
    bildiğim sen ve ben ve mai deniz
    ve bu akşam ki eyliyor tahziz
    ben etvar-ı hüzn-ü ilhamı,
    uzak
    ve mai gölgeli bir beldeden cüda kalarak
    bu nefy ü hicre müebbed bu yerde mahkumuz

  • Ali Gel
    Ali Gel

    ahmet haşimin şiirlerinin soyutluk ve somutluk bakımından incelenmesi ödevim

  • Ahmet Bayrak
    Ahmet Bayrak

    Şafakta...............................
    Dönsek mi bu aşkın şafağından,
    Gitsek mi ekaalîm-i leyâle?
    Bizden daha evvel erişenler,
    Ağlar bugün, evvelki hayale...
    ........................................
    Dönmek mi? Ne mümkün geri dönmek,
    Düştüyse gönüller bu melâle?
    Bir eldir ufuklardan uzanmış,
    Zulmet bizi çekmekte visâle...
    (Ahmet Haşim)

  • Sinem Akbayrak
    Sinem Akbayrak

    Ahmet Haşim şiirlerini yazarken semboller kullanır.Bu semboler şiirlerinde çok derin anlamlar oluşturur.Herkese tavsiye ederim onun şiirlerini.Şiirlerinde insanı başka alemlere götürüyor.

  • Hafire Uzunkaya
    Hafire Uzunkaya

    melali anlamayan nesle aşina değiliz....

  • Fatih Yılmaz
    Fatih Yılmaz

    MÜSLÜMAN SAATİ


    İstanbul’u yenileştiren ve yerlisini şaşırtan istilaların en gizlisi ve en tesirlisi yabancı saatlerin hayatımıza girişi oldu...”Saat”ten kasdımız, zamanı ölçen alet değil, fakat bizzat zamandır...Eskiden kendimize göre yaşayışımız, düşünüşümüz, giyinişimiz ve kendimize göre dinden,ırktan ve an’aneden hayat alan bir zevkimiz olduğu gibi, bu üslub-ı hayata göre de 'saat'lerimiz ve 'gün'lerimiz vardı... Müslüman gününün başlangıcını şafağın parıltıları ve nihayetini akşamın ziyaları tayin ederdi... Madenden sağlam kapaklar altında mahfuz tutulan eski masum saatlerin yelkovanları yorgun böcek ayakları tarzında, güneşin sema üzerindeki seyriyle az çok münasebetdar bir hesaba tebaan, minenin rakamları üzerinde yürürler ve sahiplerini, zamandan takribi bir sıhhatle haberdar ederlerdi...Zaman namütenahi bahçe ve saatler orada açar, gah sağa, gah sola mail, güneşten rengarenk çiçeklerdi... Ecnebi saati iptilasından evvel bu iklimde, iki ucu gecelerin karanlığıyla simsiyah olan ve sırtı, mühtelif evkatın kırmızı, sarı ve lacivert ateşleriyle yol yol boyalı, azim bir canavar halinde, bir gece yarısından diğer bir geceyarısına kadar uzanan yirmidört saatlik 'gün' tanılmazdı... Ziyada başlayıp ziyada biten, on iki saatlik,kısa, hafif, yaşanması kolay bir günümüz vardı... Müslümanın mesut olduğu günler, işte bu günlerdi; şerefli günlerin vakayiini bu saatlerle ölçtüler... Gerçi, feleki hesabata göre bu 'saat' iptidai ve hatalı bir saatti, fakat bu saat, hatıralatın kudsi saatiydi... Zevali saatin adat ve muamelatımızda kabulü ve ezani saatin geri safa düşüp camilere, türbelere ve muvakkıthanelere bırakılmış metruk bir 'eski saat' haline gelişi, hayatı tarz-ı rüyetimiz üzerinde vahim bir tesiri haiz olmamış değildir... Giden saatler babalarımızın öldüğü, annelerimizin evlendiği, bizim doğduğumuz, kervanların hareket ettiği ve orduların düşman şehirlerine girdiği saatlerdi... Bunlar, hayatı etrafımızda serbest bırakan geniş lakayt dostlardı...Gelen yabancılar ise hayatımızı bozup onu meçhul bir düstura göre yeniden tanzim ettiler ve ruhlarımız için onu tanılmaz bir hale getirdiler... Yeni “ölçü” bir zelzele gibi,zaman manzaralarını etrafımızda zir ü zeber ederek eski 'gün'ün bütün sedlerini harap etti ve geceyi gündüze katarak saadeti az, meşakkati çok, uzun,bulanık renkte bir yeni “gün” vücuda getirdi... Bu müslümanın eski mesut günü değil; bedmestleri, evsizleri, hırsızları ve katilleri çok ve yeraltında mümkün olduğu kadar fazla çalıştırılacak köleleri sayısız olan büyük medeniyetlerin acı ve nihayetsiz günüdür.... Unutulan eski saatler içinde eksikliği en ziyade hasretle tahattur edilen saat akşamın onikisidir... Artık “oniki” solgun yeşil sema altında, ilk yıldıza karşı müezzinin müslümanlara hitap ettiği, sokakların lacivert bir sisle kapandığı, ışıkların yandığı, sinilerin kurulduğu ve yarasaların mahzenlerden çıkıp uçuştuğu o müessir ve titrek saat değildir... Akşam telakkisinden koparak, gah öğlenin hararetinde, gah gece yarılarının karanlığında mevhum bir zamanı bildiren bu saat, şimdi hayatımızda renksiz ve şaşkın bir noktadır... Yeni saat, müslüman akşamının mahzun ve muşaşa dakikasını dağıttığı gibi, yirmidört saatlik yabancı “gün”ün getirdiği maişet şekli de bizi fecir aleminden mehcur bıraktı...Başka memleketlerde fecri yalnız kırdan şehre sebze ve meyve getirenlerin ahmak gözleriyle muztariplerin şişkin kapaklar içinden bakan kırmızı ve perişan gözleri tanır... Bu zavallılar için fecrin parıltıları, yeniden boyuna geçirilecek olan hayat ipinin kanlı ilmeğini aydınlatan bir ziyadır... Halbuki fecir saati,müslüman için rüyasız bir uykunun nihayeti ve yıkanma, ibadet, neşe ve ümidin başlangıcıdır... Müslüman yüzü, kuş sesleri ve çiçek kokuları gibi fecrin en güzel tecellilerindendir... Kubbe ve minareleri o alaca saatte görmemiş olan gözler, taşa en ilahi manayı veren o muhayyirü'l ukul mimariyi anlamış değillerdir... Esmer camiler, fecirden itibaren semavi bir altın ve semavi bir çini ile kaplanır ve İslam ustalarının natamam eserleri o saatte tamamlanır...Bütün mabetler içinde güneşten ilk ziya alan camidir... Bakır oklu minareler, güneşi en evvel görmek için havalarda yükselir...Şimdi heyhat, eski 'saat'le beraber akşam da, fecir de bitti... Birçoklarımız için fecir, artık gecedir ve birçoklarımızı güneş, yeni ve acayip bir uykunun ateşlerinden, eller kilitli, ağız çarpılmış, bacaklar bozuk çarşaflara dolaşmış, kıvranırken buluyor...Artık geç uyanıyoruz... Çünkü hayatımıza sokulan yeni ve fena günün eşiğinde çömelmiş, kin, arzu, hırs ve haset sürülerinin bizi ateş saçan gözlerle beklediğini biliyoruz... Artık fecri yalnız kümeslerimizdeki dargın ve mağrur horozlara bıraktık... Şimdi müslüman evindeki saat, başka bir alemin vakitlerini gösterir gibi, bizim için gece olan saatleri gündüz ve gündüz olan saatleri gece renginde gösteriyor... Çölde yolunu şaşıranlar gibi biz şimdi zaman içinde kaybolmuş kimseleriz...


    16 Mayıs 1921

  • Deste
    Deste

    kendini çok çirkin hisseden ve bu yüzden gecelere tutkun olan şairdir.çünkü tek geceler ve karanlık ona tutkun olacağını düşünür şair

  • Nazan Keleş
    Nazan Keleş

    merdiven

  • Adem Akyol
    Adem Akyol

    melali anlamayan nesle aşina değiliz..

  • Sude Alcin
    Sude Alcin

    KARANFİL



    Yârin dudağından getirilmiş

    Bir katre âlevdir bu karanfil,

    Rûhum acısından bunu bildi!

    Düştükçe vurulmuş gibi, yer yer,

    Kızgın kokusundan kelebekler,

    Gönlüm ona pervâne kesildi.

    karanlıklar içinde güzellik

  • Bahar Öztürk
    Bahar Öztürk

    ahmet haşim çirkin olduğunu düşündüğü için hep gizli kalmıştır.Sembolik şiir akımının başını çeker.En ünlü şiiri olan merdiveni herkesin okumasını isterim.Bu şiiri annesi için yazmıştır.......

  • Tuba Duran
    Tuba Duran

    Nasıl istersen öyle dinle, bakın:
    Dalların zirvesindeyiz ancak,
    Yarı yoldan ziyâde yerden uzak,
    Yarı yoldan ziyâde mâha yakın.
    AHMET HAŞİM

    gündüzleri sevmeyen, geceleri yaşayan güzel insan

  • Mâi Eflatun
    Mâi Eflatun

    çirkin değildir de..çiçek bozuğu bir yüze sahiptir..ve kendisini çirkin bulmaktadır..sevdiği kadının onu bu suretiyle sevmeyeceği,beğenmeyeceği korkusuyla cesaret edip de karşısına çıkıp ilan-ı aşk edemez bir türlü..sadece geceleri uzaktan uzağa izler gönlünün Leylâsını...
    ..ve işte yüreğinin nar gibi ezilmesi sonucunda bu güzel şiirleri bize kalandır Ahmet Haşim'den..

    ..ne hazin..; (

    * bizim takdir edeceğimiz şiirlerinin yerine varabilseydi o da Leylâsına ah..ama takdir-i ilahi..vardır bir hikmeti..

  • İlkay İlhan
    İlkay İlhan

    merdiven


    ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden
    eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak
    ve bir zaman bakacaksın semâya ağlayarak...
    sular sarardı... Yüzün perde perde solmakta
    kızıl havâları seyret ki akşam olmakta...
    eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller
    durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller
    sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?
    bu bir lisân-ı hafidir ki rûha dolmakta
    kızıl havâları seyret ki akşam olmakta...

    ...

  • Muhammed Yıldız
    Muhammed Yıldız

    ahmet haşimin şair yönü bi kenara.. ben fiziksel özelliğiyle ilgili bişeyler laflamak istiyorum.. ahmet haşim aşırı çirkin bir adamdı..
    gündüzleri hiç bir yerde görülmediği söylenir.. geceleri çıkıp denize
    şiirler okurmuş.. kelimenin güzelliği bile kudurtamıyarak denizi.. bunu
    mahcup kılarmış.. falanmış filanmış diyorum...

  • Mâi Eflatun
    Mâi Eflatun

    yanan güller..sessiz bir leyl..sulara vuran ayın şavkı...