'' Harama bakma, haram yeme, haram içme. Doğru, sabırlı, dayanıklı ol. Yalan söyleme. Büyüklerinden önce söz başlama. Kimseyi kandırma. Kanaatkâr ol. Dünya malına tamah etme. Yanlış ölçme. Eksik tartma. Kuvvetli ve üstün durumda iken, afetmesini, hiddetli iken yumuşak davranmasını bil ve kendin muhtaç iken bile başkalarına verecek kadar cömert ol.''
'' Ahilik her yönü ile örnek alınabilecek bir felsefi sistem, bir medeniyet unsuru; Ahiler ise her yönü ile örnek alınabilecek ideal bir insan portresidir.'' Umut Güner
Osmanlı'dan sonra Ahilik kaldırılınca bu ülkenin medeniyetide beraberinde gitmiştir.Ahilik, bir nevi ticaret ahlakıdır.Esnaf ve sanatkarlar arasında kaynaşma ve dayanışma müessesesidir.
Ahilik Osmanlı idaresinde çok önemli bir referans kurumudur. Ticari ahlakın temelini oluşturur. Herhangi bir mesleğe yeni başlayacak kişilere, o işi yapma ehliyetini ahilik müessesesi verir. Çok sorunları kafadan çözmüş olur.
Ahilik gençlere cesâret, onur, yücelik, yardımseverlik gibi erdemlr içeren bir farklılık kazandırmıştır vakti zamanında. İktidarın Ahilerin sahip olduğu bu nitelikleri ortadan kaldırması onlara çok pahalıya mal oldu. Ahiler soygunculuğa zulme karşı olanlardı. Yazıktır, kurumun zayıflaması onca hayıflanmadan anlaşılacağı üzere Osmanlıların yükselme devrine denk düşer. Her yükseliş bir alçalışın habercisi. Seyrederken dikkatli olmak lâzım.Senkron önemli:P
bence özün gibi yaşamaktır. hiç bir yaptırım olmadan anane ve töreni yaşamaktır. yobazlaşmadan, yabancılaşmadan, incitmeden,incinmeden toplu yaşamayı bilmektir.
'Ahîlik, ferde yönelik öğüt ve yaptırımları da bulunmakla birlikte esas itibariyle “ferdî” değil, “içtimaî”dir. Çekememezlik ve dedikodudan kaçınmak, cömert, şefkatli ve merhametli olmak herkese iyilik yapmak ve iyiliklerini istemek vs. gibi onlarca prensip, esasta ferdî olmaktan ziyade içtimaî, yani toplum hayatını düzene sokucu mahiyette düsturlardır. Fakat bu içtimaî oluşta ne kişi topluma, ne de toplum kişiye ezdirilmiştir. Ahiliğin sosyal dayanışma ruhu sayesinde, “... devletin hiç bir tesiri olmadan; şehir esnafı ve halkı, kendi kendisini idare ediyor, en küçük bir suistimal, yolsuzluk ve ananeye aykırı harekete fırsat verilmiyordu.” İşte esas olan da budur. Osman Turan hocanın “halkın kendi kendini idare etmesi” şeklinde tarif ettiği her türlü hırsızlık, yolsuzluk, düzensizlik ve anarşiden soyutlanmış, ezen ve ezilenin olmadığı dört başı mamur bu yapılanma Yeni Dünya Düzeni’nin de kayda değer bir alternatifi konumundadır.
Ahi âlemde Ahi Evran idi Kim kamu Ahilere sultân idi Padişâhun hâsekisi ol idi Kim Kamu begler katında kul idi Günbed-i pîrûzdur astânesi Zâyirâ Ahiyi eyle sanası Âlemün içinde ol idi alem '
Türkmenlerin Anadoluda yerleşik düzeye geçmeleri, Asya ve Avrupa arasındaki ticari ilişkileride idare etmeyi zorlamıştır. Anadoluyu tanıyarak ve kendi getirdiği kültürüyle doğal olarak yeni bir (demokratik) sentez oluşmuştur. Ahilik kurumu, henüz islamiyetten etkilenmemiş Bektaşi felsefesiyle, değişik toplulukların beraberce yaşamalarını ve düzenli ticari işbirliğini sağlayan yeni bir zemin arayışından doğmuştur.
İslamiyetin kuruluşundan hemen sonra parçalanması ve sıfırdan yaratılan sorunlara çözüm bulunamaması dolayısıyla gerginligin büyümesi, bölgedeki yaşayan iranlilara, Kürtlere, Türklere ve diğer etnik guruplara sıçraması, orta doğunun belli belirsiz dengesini kontroldan çıkarmıs, sözde 'barışı' getirecek islamiyet, milletleri dinde ayirmiştir. İslamiyet, çikiş noktasında barişci olsada uygulamada Hiristiyanlikta oldugu gibi toplumu karanliğa, şiddete ve savaşa sürmüştür. 'Sıvas Katliyamı' diye tarihe geçen korkunç olay yenilerde oldu? ?
Dini anlayişa dayalı idare sistemden kurtulmak için demokratik güçleri dünya çapında harekete geçirmek zorunlu görünüyor. Hilafetin kaldırılması ve Cumhuriyetin kurulması bu yolda atılan en önemli adımlardan biridir. Diyanet de kaldırılmalı, bugün diyanet demokratik yapıya sahip olan Türkiye Cumhuriyetinde yalnıy İslam-Sünniliğini dikte ediyor. Bütcenin büyük bir bölümü diyanete akıyor, fakat vergiler bütün T. C. - Halkından toplanıyor.
Galaksimizi, Dünyayi, doğayi anlamamız, idealist, cesaretli, gerektiğinde canını veren düşünürlerin, yazarların, bilim adamlarının vs. karanliklara işik tutmaları sayesinde oldu. Bektaşiliği etkileyen veya takılan İslami etkenkenleri çıkarınca birazda 'Back to the roots' deyince Türkiye din labirintinden kurtulmuş olup Ahilik, bir 'Anadolu medeniyeti' olarak tekrar derin uykudan uyanmiş olur. Günümüzde bireylerin ve devletlerin dinden daha acil ticari sorunlarına çare bulunmalı.
hani meşhur hikaye vardır ya,esnaf siftah yapmayan yan komşusuna yollar ona gelen müşteriyi.o günlerdi işte ahiliğin yaşadığı günler... sadece yazılı belgeler ve kulaktan duyma şeylerle hayran olmuştum bu sisteme.bi de o günlerde yaşasaydım nasıl olurdum acaba...?
'Yolculuğumun bu bölümünde “Ahiler” denilen toplulukla tanıştım. Bilâd-i Rûm’a yerleşmiş Türkmenlerin yaşadıkları her vilayette, her şehirde ve her köyde bulunan Ahiler, bekâr ve sanat sahibi gençlerin oluşturduğu bir tür cemiyetti. Bunlar birbirleriyle çok sıkı bir dayanışma içindedirler. Her birinin halk içinde muteber birer mesleği vardır. Memleketlerine gelen yabancılara yakın bir ilgi gösterir; onların yiyecek ve içeceklerini temin eder; konuklarının insanî ihtiyaçlarını karşılamakta ellerinden gelen bütün itinayı gösterirler.
Öte yandan, yaşadıkları yerlerdeki zorbaları da yola getirir, herhangi bir sebeple bunlara iltihak eden kötüleri tek tek ortadan kaldırırlar. İşte, bu gibi hususlarda Ahilik cemiyetinin dünyada eşi ve benzeri yoktur.
Ahilerin biraraya gelerek oluşturduğu bu cemiyete “Fütüvve” (Gençlik) adı verilir. Reis seçilen kimse bir zaviye yaptırarak içini halı, kilim, kandil ve diğer lüzumlu eşyalarla donatır. Arkadaşları gündüz çalışarak kazandıklarını ikindiden sonra reise getirirler. Bu para ile yiyecek-içecek ve zaviyede sarfolunan diğer ihtiyaç maddelerini satın alırlar. O gün yörelerine bir misafir gelirse onu zaviyelerinde ağırlar ve ortak sermayeleriyle aldıkları bu yiyeceklerle kendisine güzel bir ziyafet çekerler. O kimse yöreden gidinceye kadar da onların misafiri olur. Konuklarını uğurlarken arkasından raks eder ve nağmeler söylerler.
Ahiler, yörelerine yabancı bir misafir gelmediği zamanlarda da birbirlerinden kopmazlar, yine zaviyelerinde toplanıp yemek yerler. Sabahleyin düzenli olarak işlerine gider, gün içinde kazandıklarını ikindiden sonra getirip reislerine verirler. Bunların reislerine verdikleri paraya “fityan” denilir. “Ahi”, cemiyetin olduğu gibi aynı zamanda reisin de ismidir.
Ben İbn-i Battuta, dünyada bunlardan daha güzel ve daha hayırlı işler yapan kimseler görmedim. Şiraz ve Isfahan halkının hareketleri bunlarınkine biraz benzemekte ise de. Ahiler, memleketlerine gelen ve giden yolculara yakın ilgi göstermek, şefkat ve iltifatta bulunmak bakımından onları bir hayli aşmış durumdadırlar.'
ibn-i batuta: terimi ekledim fakat açılmamış. ibn-i batuta 14. yüzyılda yaşamış faslı müslüman bir seyyah.
Bireyi, fetâlıktan şeyhliğe ve yamaklıktan ustalığa giden yolda olgunlaştırmaya çalışan Ahi kurumunun meslekî ahlâk ve görgü kurallarının temel ilkeleri şunlardır
- İyi huylu ve güzel ahlâklı olmak, - İşinde ve hayatında, kin, çekememezlik ve dedikodudan kaçınmak, - Ahdinde, sözünde ve sevgisinde vefalı olmak, - Gözü, gönlü ve kalbi tok olmak, - Şevkatli, merhametli, adaletli, faziletli, iffetli ve dürüst olmak, - Cömertlik, ikram ve kerem sahibi olmak, - Küçüklere sevgi, büyüklere karşı edepli ve saygılı olmak, - Alçakgönüllü olmak, büyüklük ve gururdan kaçınmak, - Ayıp ve kusurlarını örtmek, gizlemek ve affetmek, - Hataları yüze vurmamak, - Dost ve arkadaşlara tatlı sözlü, samimi, güleryüzle ve güvenilir olmak, - Gelmeyene gitmek, dost ve akrabayı ziyaret etmek, - Herkese iyilik yapmak, iyiliklerini istemek, - Yapılan iyilik ve yardımı başa kakmamak, - Hakka, hukuka, hak ölçüsüne riayet etmek, - İnsanların işlerini içten, gönülden ve güleryüzle yapmak, - Daima iyi komşulukta bulunmak, komşunun eza ve cahilliğine sabretmek, - Yaradandan dolayı yaratıkları hoş görmek, - Hata ve kusurları daima kendi nefsinde aramak, - İyilerle dost olup, kötülerden uzak durmak, - Fakirlerle dostluktan, oturup kalkmaktan şeref duymak, - Zenginlere, zenginliğinden dolayı itibardan kaçınmak, - Allah için sevmek, Allah için nefret etmek, - Hak için hakkı söylemek ve hakkı söylemekten korkmamak, - Emri altındakileri ve hizmetindekileri korumak ve gözetmek, - Açıkta ve gizlide Allah'ın emir ve yasaklarına uymak, - Kötü söz ve hareketlerden sakınmak, - İçi, dışı, özü, sözü bir olmak, - Hakkı korumak, hakka riayetle haksızlığı önlemek, - Kötülük ve kendini bilmezliğe iyilikle karşılık vermek, - Belâ ve kötülüklere sabır ve tahammüllü olmak, - Müslümanlara lütufkâr ve hoş sözlü olmak, - Düşmana düşmanın silahıyla karşılık vermek, - İnanç ve ibadetlerinde samimi olmak, - Fani dünyaya ait şeylerle öğünmemek, böbürlenmemek, - Yapılan iyilik ve hayırda hakkın hoşnutluğundan başka bir şey gözetmemek, - Âlimlerle dost olup dostlara danışmak, - Her zaman heryerde yalnız Allah'a güvenmek - Örf, adet ve törelere uymak, - Sır tutmak, sırları açığa vurmamak, - Aza kanaat, çoğa şükür ederek dağıtmak, - Feragat ve fedekarlığı daima kendi nefsinden yapmak
'' Harama bakma, haram yeme, haram içme.
Doğru, sabırlı, dayanıklı ol.
Yalan söyleme.
Büyüklerinden önce söz başlama.
Kimseyi kandırma.
Kanaatkâr ol.
Dünya malına tamah etme.
Yanlış ölçme. Eksik tartma.
Kuvvetli ve üstün durumda iken, afetmesini,
hiddetli iken yumuşak davranmasını bil
ve kendin muhtaç iken bile başkalarına verecek kadar cömert ol.''
Ahî Evran
'' Ahilik her yönü ile örnek alınabilecek bir felsefi sistem, bir medeniyet unsuru; Ahiler ise her yönü ile örnek alınabilecek ideal bir insan portresidir.'' Umut Güner
Osmanlı'dan sonra Ahilik kaldırılınca bu ülkenin medeniyetide beraberinde gitmiştir.Ahilik, bir nevi ticaret ahlakıdır.Esnaf ve sanatkarlar arasında kaynaşma ve dayanışma müessesesidir.
Ahilik Osmanlı idaresinde çok önemli bir referans kurumudur. Ticari ahlakın temelini oluşturur. Herhangi bir mesleğe yeni başlayacak kişilere, o işi yapma ehliyetini ahilik müessesesi verir. Çok sorunları kafadan çözmüş olur.
Ahilik gençlere cesâret, onur, yücelik, yardımseverlik gibi erdemlr içeren bir farklılık kazandırmıştır vakti zamanında. İktidarın Ahilerin sahip olduğu bu nitelikleri ortadan kaldırması onlara çok pahalıya mal oldu. Ahiler soygunculuğa zulme karşı olanlardı. Yazıktır, kurumun zayıflaması onca hayıflanmadan anlaşılacağı üzere Osmanlıların yükselme devrine denk düşer. Her yükseliş bir alçalışın habercisi. Seyrederken dikkatli olmak lâzım.Senkron önemli:P
bence özün gibi yaşamaktır. hiç bir yaptırım olmadan anane ve töreni yaşamaktır. yobazlaşmadan, yabancılaşmadan, incitmeden,incinmeden toplu yaşamayı bilmektir.
'Ahîlik, ferde yönelik öğüt ve yaptırımları da bulunmakla birlikte esas itibariyle “ferdî” değil, “içtimaî”dir. Çekememezlik ve dedikodudan kaçınmak, cömert, şefkatli ve merhametli olmak herkese iyilik yapmak ve iyiliklerini istemek vs. gibi onlarca prensip, esasta ferdî olmaktan ziyade içtimaî, yani toplum hayatını düzene sokucu mahiyette düsturlardır. Fakat bu içtimaî oluşta ne kişi topluma, ne de toplum kişiye ezdirilmiştir. Ahiliğin sosyal dayanışma ruhu sayesinde, “... devletin hiç bir tesiri olmadan; şehir esnafı ve halkı, kendi kendisini idare ediyor, en küçük bir suistimal, yolsuzluk ve ananeye aykırı harekete fırsat verilmiyordu.” İşte esas olan da budur. Osman Turan hocanın “halkın kendi kendini idare etmesi” şeklinde tarif ettiği her türlü hırsızlık, yolsuzluk, düzensizlik ve anarşiden soyutlanmış, ezen ve ezilenin olmadığı dört başı mamur bu yapılanma Yeni Dünya Düzeni’nin de kayda değer bir alternatifi konumundadır.
Ahi âlemde Ahi Evran idi
Kim kamu Ahilere sultân idi
Padişâhun hâsekisi ol idi
Kim Kamu begler katında kul idi
Günbed-i pîrûzdur astânesi
Zâyirâ Ahiyi eyle sanası
Âlemün içinde ol idi alem '
bendeonu sormak istiyorum
Büyük ve Kokulu Bir Domuz Ahırı
I
Kendi halkını
Başkalarından
Üstün sanan ahmak
Kendi aşağılık duygularını
Gözünde büyüte büyüte
Sadece gövdence
Devleştin
Ancak ölçüsünde kalabilseydin
Yaratabilirdin belki
Sevgi kategorisi
Ahlak ölçüsünde kalabilseydin
İnsanlık çerçevesinde
Tahammül ve saygı göstergesi…
II
Bahçende yükselttiğin çitler
Yüreğine koyduğun engellerdir
Bilmezsin koyduğun dikenli teller
Yaralar kanatır vicdanları
Sınırları berkittikçe
Küçülmenin yollarını
Açıyorsun kendine
Be ahmak
İnsanlık sarayının
Minik bir odası
Olmaya yeğ olur mu?
Kendine ait diye
Büyük ve kokulu
Bir domuz ahırı…
Türkmenlerin Anadoluda yerleşik düzeye geçmeleri, Asya ve Avrupa arasındaki ticari ilişkileride idare etmeyi zorlamıştır. Anadoluyu tanıyarak ve kendi getirdiği kültürüyle doğal olarak yeni bir (demokratik) sentez oluşmuştur. Ahilik kurumu, henüz islamiyetten etkilenmemiş Bektaşi felsefesiyle, değişik toplulukların beraberce yaşamalarını ve düzenli ticari işbirliğini sağlayan yeni bir zemin arayışından doğmuştur.
İslamiyetin kuruluşundan hemen sonra parçalanması ve sıfırdan yaratılan sorunlara çözüm bulunamaması dolayısıyla gerginligin büyümesi, bölgedeki yaşayan iranlilara, Kürtlere, Türklere ve diğer etnik guruplara sıçraması, orta doğunun belli belirsiz dengesini kontroldan çıkarmıs, sözde 'barışı' getirecek islamiyet, milletleri dinde ayirmiştir. İslamiyet, çikiş noktasında barişci olsada uygulamada Hiristiyanlikta oldugu gibi toplumu karanliğa, şiddete ve savaşa sürmüştür. 'Sıvas Katliyamı' diye tarihe geçen korkunç olay yenilerde oldu? ?
Dini anlayişa dayalı idare sistemden kurtulmak için demokratik güçleri dünya çapında harekete geçirmek zorunlu görünüyor. Hilafetin kaldırılması ve Cumhuriyetin kurulması bu yolda atılan en önemli adımlardan biridir. Diyanet de kaldırılmalı, bugün diyanet demokratik yapıya sahip olan Türkiye Cumhuriyetinde yalnıy İslam-Sünniliğini dikte ediyor. Bütcenin büyük bir bölümü diyanete akıyor, fakat vergiler bütün T. C. - Halkından toplanıyor.
Galaksimizi, Dünyayi, doğayi anlamamız, idealist, cesaretli, gerektiğinde canını veren düşünürlerin, yazarların, bilim adamlarının vs. karanliklara işik tutmaları sayesinde oldu. Bektaşiliği etkileyen veya takılan İslami etkenkenleri çıkarınca birazda 'Back to the roots' deyince Türkiye din labirintinden kurtulmuş olup Ahilik, bir 'Anadolu medeniyeti' olarak tekrar derin uykudan uyanmiş olur. Günümüzde bireylerin ve devletlerin dinden daha acil ticari sorunlarına çare bulunmalı.
hani meşhur hikaye vardır ya,esnaf siftah yapmayan yan komşusuna yollar ona gelen müşteriyi.o günlerdi işte ahiliğin yaşadığı günler...
sadece yazılı belgeler ve kulaktan duyma şeylerle hayran olmuştum bu sisteme.bi de o günlerde yaşasaydım nasıl olurdum acaba...?
'Yolculuğumun bu bölümünde “Ahiler” denilen toplulukla tanıştım. Bilâd-i Rûm’a yerleşmiş Türkmenlerin yaşadıkları her vilayette, her şehirde ve her köyde bulunan Ahiler, bekâr ve sanat sahibi gençlerin oluşturduğu bir tür cemiyetti. Bunlar birbirleriyle çok sıkı bir dayanışma içindedirler. Her birinin halk içinde muteber birer mesleği vardır. Memleketlerine gelen yabancılara yakın bir ilgi gösterir; onların yiyecek ve içeceklerini temin eder; konuklarının insanî ihtiyaçlarını karşılamakta ellerinden gelen bütün itinayı gösterirler.
Öte yandan, yaşadıkları yerlerdeki zorbaları da yola getirir, herhangi bir sebeple bunlara iltihak eden kötüleri tek tek ortadan kaldırırlar. İşte, bu gibi hususlarda Ahilik cemiyetinin dünyada eşi ve benzeri yoktur.
Ahilerin biraraya gelerek oluşturduğu bu cemiyete “Fütüvve” (Gençlik) adı verilir. Reis seçilen kimse bir zaviye yaptırarak içini halı, kilim, kandil ve diğer lüzumlu eşyalarla donatır. Arkadaşları gündüz çalışarak kazandıklarını ikindiden sonra reise getirirler. Bu para ile yiyecek-içecek ve zaviyede sarfolunan diğer ihtiyaç maddelerini satın alırlar. O gün yörelerine bir misafir gelirse onu zaviyelerinde ağırlar ve ortak sermayeleriyle aldıkları bu yiyeceklerle kendisine güzel bir ziyafet çekerler. O kimse yöreden gidinceye kadar da onların misafiri olur. Konuklarını uğurlarken arkasından raks eder ve nağmeler söylerler.
Ahiler, yörelerine yabancı bir misafir gelmediği zamanlarda da birbirlerinden kopmazlar, yine zaviyelerinde toplanıp yemek yerler. Sabahleyin düzenli olarak işlerine gider, gün içinde kazandıklarını ikindiden sonra getirip reislerine verirler. Bunların reislerine verdikleri paraya “fityan” denilir. “Ahi”, cemiyetin olduğu gibi aynı zamanda reisin de ismidir.
Ben İbn-i Battuta, dünyada bunlardan daha güzel ve daha hayırlı işler yapan kimseler görmedim. Şiraz ve Isfahan halkının hareketleri bunlarınkine biraz benzemekte ise de. Ahiler, memleketlerine gelen ve giden yolculara yakın ilgi göstermek, şefkat ve iltifatta bulunmak bakımından onları bir hayli aşmış durumdadırlar.'
ibn-i batuta: terimi ekledim fakat açılmamış. ibn-i batuta 14. yüzyılda yaşamış faslı müslüman bir seyyah.
salaklık
dayanışma
sevgi
kardeşlik
üretimde kalite
esnaflıkta dürüstlük
olmazsa olmazdır tarihimiz ve geleceğimiz için
www.ahilik.gen.tr
TEMEL İLKELER
Bireyi, fetâlıktan şeyhliğe ve yamaklıktan ustalığa giden yolda olgunlaştırmaya çalışan Ahi kurumunun meslekî ahlâk ve görgü kurallarının temel ilkeleri şunlardır
- İyi huylu ve güzel ahlâklı olmak,
- İşinde ve hayatında, kin, çekememezlik ve dedikodudan kaçınmak,
- Ahdinde, sözünde ve sevgisinde vefalı olmak,
- Gözü, gönlü ve kalbi tok olmak,
- Şevkatli, merhametli, adaletli, faziletli, iffetli ve dürüst olmak,
- Cömertlik, ikram ve kerem sahibi olmak,
- Küçüklere sevgi, büyüklere karşı edepli ve saygılı olmak,
- Alçakgönüllü olmak, büyüklük ve gururdan kaçınmak,
- Ayıp ve kusurlarını örtmek, gizlemek ve affetmek,
- Hataları yüze vurmamak,
- Dost ve arkadaşlara tatlı sözlü, samimi, güleryüzle ve güvenilir olmak,
- Gelmeyene gitmek, dost ve akrabayı ziyaret etmek,
- Herkese iyilik yapmak, iyiliklerini istemek,
- Yapılan iyilik ve yardımı başa kakmamak,
- Hakka, hukuka, hak ölçüsüne riayet etmek,
- İnsanların işlerini içten, gönülden ve güleryüzle yapmak,
- Daima iyi komşulukta bulunmak, komşunun eza ve cahilliğine sabretmek,
- Yaradandan dolayı yaratıkları hoş görmek,
- Hata ve kusurları daima kendi nefsinde aramak,
- İyilerle dost olup, kötülerden uzak durmak,
- Fakirlerle dostluktan, oturup kalkmaktan şeref duymak,
- Zenginlere, zenginliğinden dolayı itibardan kaçınmak,
- Allah için sevmek, Allah için nefret etmek,
- Hak için hakkı söylemek ve hakkı söylemekten korkmamak,
- Emri altındakileri ve hizmetindekileri korumak ve gözetmek,
- Açıkta ve gizlide Allah'ın emir ve yasaklarına uymak,
- Kötü söz ve hareketlerden sakınmak,
- İçi, dışı, özü, sözü bir olmak,
- Hakkı korumak, hakka riayetle haksızlığı önlemek,
- Kötülük ve kendini bilmezliğe iyilikle karşılık vermek,
- Belâ ve kötülüklere sabır ve tahammüllü olmak,
- Müslümanlara lütufkâr ve hoş sözlü olmak,
- Düşmana düşmanın silahıyla karşılık vermek,
- İnanç ve ibadetlerinde samimi olmak,
- Fani dünyaya ait şeylerle öğünmemek, böbürlenmemek,
- Yapılan iyilik ve hayırda hakkın hoşnutluğundan başka bir şey gözetmemek,
- Âlimlerle dost olup dostlara danışmak,
- Her zaman heryerde yalnız Allah'a güvenmek
- Örf, adet ve törelere uymak,
- Sır tutmak, sırları açığa vurmamak,
- Aza kanaat, çoğa şükür ederek dağıtmak,
- Feragat ve fedekarlığı daima kendi nefsinden yapmak