Kültür Sanat Edebiyat Şiir

Abdullah Oral sizce ne demek, Abdullah Oral size neyi çağrıştırıyor?

Abdullah Oral terimi Emel Yılmaz tarafından tarihinde eklendi

  • Eylül Tuna
    Eylül Tuna

    Gezi parkı eylemleriyle Ülkemize yayılan Haksızlıklara karşı başkaldırı yürüyüşleri, Onun kaleminden aşağıdaki mısralarla Anlatılmış. İşçi hak ve özgürlüklerinin Siyasi iktidarca yok edilişine kadar Emeklileri geçmişe dönük yasalar ile kefenlerine kadar elinden alınmasını Yazılarından okudum. bu şiiri ile onu anlaymayı uygun gördüm...

    Ne Olurki.

    Öyle yorgun dikilip durma başucumda
    Bir nefeste anlatılmaz hayata dair yaşananlar,
    Bak tepemizdeki yıldızlar da sarhoş bu akşam!
    Dilsizi söyleten, aşığı ağlatan gecelerden geçtim,
    Yüreğim dalda dalga sahile vursa ne olur ki..

    Gel soluklan hele yüreğimde
    Birkaç kelimeye sığar mı, ki hayat
    Renkler mi dargın gün batımına
    Yoksa kararıyormu gündoğumuna dünya
    Ya bu şehri kuşatan gaz bulutları da ne? .

    Özlemlerle susamış yürekleri ne serinletir ki
    Bu akşam hangi rengi konuşturayım?
    Beklide gün ağarmadan
    Ayı, yıldızları güneşin, rengine boyamalıyım
    Gökkuşağında hangi renkler saklı bilsek ne olurki…

    Ellerinden yaprak yaprak ömür dökülürken!
    Kırılıp dağılıyor gül bahçesinde güller
    Hayat dalgaları sert kayalara çarpıyorsa yüreği!
    Yaz sıcağı değildir ki sadece yürekleri kavuran!
    Cenneti cehennemi, yaratanların kahpeliği değilmidir?

    Bütün resimleri güneşin rengine boyamalıyım!
    Dağları, denizleri, çiçekleri, yeşile maviye,
    Ya mutluluğun rengi nedir!
    Acıların, hüzünlerin, hasretlerin!
    Hangi çoğrafyada gizli umudun rengi
    Kışın donduran ayazında sessizce ölsek ne olurki?

    Biber gazları sildi, mavi düşleri haritasından!
    Bizim çocuklar köşe kapmaca oynuyor
    bir sonraki geceye...
    Mehtap can çekişmede kızılay güven parkta
    Bir gece silinirken taksim gezi parkında
    Hangi renk yakışır insanlara
    Gökyüzüyle denizin arasnda bulsak ne olurki..

    Güneşin aydınlığı ve beyazın savkı,
    Gözlerimi aşk ile boyuyor durmaksızın...

    Kendine sağırlaşanların, perde inmiş gözlerine,
    Göremiyorlar kısır döngü içindeki ütopyalarını!
    İki duvar arasına sıkışıp kalmış alaca karanlıklar sanki.
    Gece gündüze haykırıp,sesini duyuramıyor.
    Yarın, halklar zulmün zincirini kırsa ne olurki..

    Gecelerin karanlık kuytularında bıraktım nefesimi,
    Bedenim kendi infazını verir,
    Kendi içimde kaybolurum!
    Yüreğimin intiharı yarına aldırmazlığa yatar,
    Dilimin intiharıyla sessizliğe gömülürken sesim!
    Hürriyet işçi tulumuyla Alanlara girse ne olurki

    Abdullah Oral

  • Eylül Tuna
    Eylül Tuna

    Hangi Rüzgâr

    Elleri kalem acemisi bir şairim
    Yüreğimin delilik provaları
    Dilime yapışıp kalan sözler!
    Çekiyorum içimdeki korkunun pimini
    Sensizliğe özlem patlıyor dudaklarımda
    Yokluğun varlığımı üşütüyor bu akşam..

    Gözlerime senli düşler sürüyorum
    Sonra yeniden uyanıyorum.
    Sen gidiyorsun ben kanıyorum…

    Çöz gözlerimi senden hadi ey umut
    Sana uzaklardan bakmaktan yoruldum
    Korkma ben akşamdan kalma değilim
    Dünden kalmayım senden
    Haydi çöz şimdi kendini kirpiklerimden….

    Gelişine sevdalı gözlerim bekler yolunu
    İçime her düşen her damla gözyaşı, hasretim!
    Biliyorum gülün dikeni kendine batamaz ya,
    Ama yüreğimdesin
    Irgalandıkça batıyorsun derinlerime….

    Herkes kendi gördüğüne bakar bir şeyler arar
    Ben senin yoluna baka kaldım bilmiyor musun
    Hadi gel en kanadığımız yerden susalım'

    Gel olmadan gelinmez derler ya
    Sen çık gel sosyalizim güneşim!
    Yüreğimdeki sevdanın kızıllığıyla gel
    Sen gel ben kıpırdamadan dururum bir yaşam boyu!
    Gel öğret bize, biz hangi hayatın rüzgârında yelkeniz…

    Abdullah Oral Emekçinin penceresindeki karanlığı Güneşin ak yüzüne şiirleriyle taşımaya çalışan İşçi Bir Şair Demek..

  • Aşık Mahzun İ
    Aşık Mahzun İ

    Özlemleri bitirirken, başlatır hasreti Doğa Ana
    Yaralı dudaklardan sevdalı nehirler dökülür, çatlamış topraklara.
    Sayılı günün içinden, son nefesin harcanışlarıdır yaşanan
    ki gün ağarmadan uyanmış denizler, güneş bekleniyor kıpırtısız.

    Bozkırların soğuk ve yalnızlığı üşütür usumdaki sevdayı
    İçimdeki özgürlük kuşları sığınak arıyor fırtınalı denizlerde,
    Karardı gökyüzü, şimşekler çakıyor
    Sesimde bıçak izi evren kızgın güneşin hışmına uğramış
    Emek yağmasında istilacının,
    Oysa gözyaşlarıyla ıslanırken gülümsüyor ayçiçekleri,
    Eylem düzenliyor yüreğim pankart açmış karanlıklara…

    Sokak şairlerinin okuduğu şiirler çarparak geçiyor kulaklarıma
    Güneşin sevgiyle büyüttüğü çiçeklerdir,
    Yosun kokulu sahil yollarında yürüyen insanlar
    Unutma ey hayat / çıplak kayalıklarında sabahlayan gönül sevdalarımı
    Bütün sevinçlerimi getirdim sana ılık gözyaşlarımla.

    Kurumuş dudaklarımı ıslatan sular gibi dökülür,
    Yaşadığım kıyılardan içime memleket hasreti,
    Bardaktan boşalırcasına nisan yağıyor gözlerimde
    Ki, yağmur toprağa kavuşurken ne güzeldir
    İzlemek dalların suyu damlatışını…

    Eğilir gül dalı yağmurlara, silinir hayata kırgınlığım
    Sen doğanın bedendeki yansıması gibisin ey gök!
    Denizler geçiyor içimden sonsuz mavilere dalga dalga
    Atlas ipek gibi her güzelliği görebiliyorum ufka uzanan…
    Yüreğimi avuçlarcasına uzatıyorsun,
    Gün bakışlı gülüşünle gözlerini gözlerime,
    Doğa gibi anaç, ana gibi sevecen.

    Ey hayat; izliyor olmak güzel bir kuytu pencerede her şeyi
    Gündüzümde güneş, gecelerimde ay gibi parlarsın ey evren
    Yıldızların başımı döndürür saman yolu güzelliğinde
    Ki yarına yaşanası gün yüzünü açmalı güneş
    Mavileşmeli deniz
    Dalgalar okşamalı sahili usulca.

    Suskundu, emeği yok sayılan insan,
    Dalgalar emekçinin yüzünün ağardığı yere vurur kendini
    Sahillerde bahar şiirleri dillenir, martıların sessizliğinde
    Belli ki ölen çocukların yasında, doğa ve deniz…

    Şimdiyse, yitirdiklerimizden arta kalan baharlarda umudumuz var hala,
    Direncini yüreğine umut köprüsü yapan emekçiler
    Çeliğin kızılında yatırırlar örse, yüreklerini de
    Başlarlar göğsüne tutsak ettikleri umudu yumruklamaya
    Ki, dolu vurmazsa, belki yarına açar çiçeklerini hayat…

    Ter kokusu karışmalı, yosun kokusuna ki;
    Açlığa mahkûm olmasın gelen günler.
    Şimdi doğanın katledildiği zamana yeniktir,
    Can suyu arayan çökük gözlü bedenler.
    Sonradan duyarım sevdanın buğusunda yanar olduğunu
    İçimde bir yosun parçası kımıldanır,
    Kor ateşlerde gezinerek, büyür özlem…

    Özlem rüzgârları alır götürür beni gece vakti ışıldayan şehirlere,
    Rüzgârın söylediği şarkılar, yapışır özlem acısı yüreklere
    Ki üzerime çiseleyen yağmur damlacıklarında saklı gizli iç sızım,
    Kıyıyı tokatlayan dalgalarınla yüreğimi kırbaçlayan sendin
    Uyandırmadan beni, uzanmıştım sonsuzluğuna renkli düşlerin,

    Bir türkü tutturup dönerken yorgun balıkçılar,
    Gün kızılı akşamlarda sığınaklarına,
    Dilimden notası yarım kalmış ezgiler dökülür mavi sularına
    Hani ormanın yeşilinde demlenirken hayat
    Denizin insanı deli eden maviliği var ya?
    Öylesine bulut olur, yağarım özgürlük düşlerime.
    Ümidin hasretine dokundurmak için dudaklarımı…

    Bir özlem şarkısıdır hayat;
    Günden yarına umut devrederek büyüttüm bu sevdayı
    Varsay ki, gümüş işlemeli güneş, yarın senin için doğacak.
    Umut yeniden filizlenecek, bebeklerin ilk ağlayışlarında…
    Emekçi ellerin eklenmeli ellerime ki, deniz dediğin, deniz gibi olmalı,
    Sürmeliyiz motorları, yeniden yaşanası maviliklere…


    Abdullah Oral

  • Emel Yılmaz
    Emel Yılmaz

    Ankara da deniz var mı?

    Yıl 1972
    Altı mayıs şafağına gebeydi gece
    Ölümün adını kazımışlardı güllere
    İşbirlikçilerin korku kaçkını bakışlarını
    Ekliyorum gelen günlere.

    Gayrı yarım kalan ezgilerin duraklanıp
    Soluklandığı yer yüreğim.
    Umut sularına olta atmışlar denizlerin
    Kıyılara vurmuş özgürlük.

    Dipsiz kuyular gölgesine sığınmış uçurumların
    Dil yüreklenmiş yusufçuk kuşunun kanatlarında
    Yüreğini tartar okyanus depremlerinin
    Albatrosların özgürlük tutkusu…

    Zaman kendi vahalarını yaratmış
    Çöl kaçkını bedevilerde Kerbela korkusu
    Adlanmışlar Hüseyin’in katline.
    Hırlısı hırsızı ve namussuzu.

    Gün ağarmadan kesildi rüzgarın suluğu
    Yaslara düştü Ankara, sokaklar yağmur kaçkını.
    Sevdayla sahilleri okşayan dalgalar yok artık
    Süt liman deniz okşamıyor çakıl taşlarını.

    Kara yel vurmuş zafer çiçekle yen dallara
    Üç karanfil koparılmış dalından/üç kızıl gül.
    Ve bir şafak vakti
    Denizin dalgaları kuşatmış Ankara’yı
    Onların sevda sularına kapıldı yüreğim.

    Sorsalar.
    Ankara’da Deniz var mı?
    Var dostum var can yoldaşım
    Hemide en güzeli Denizlerin
    Denizlerin en güzeli Ankara’da.

    Karadeniz gibi dalgalı
    Marmara gibi sevdamızın içine akan
    Akdeniz gibi sevdalı
    Bir deniz var Ankara’da
    Hemide dostum Denizlerin en güzeli.

    Kızıl derenin kanlı sularının
    Karadeniz de coştuğu gibi
    Coşuyor onun dalgaları
    Ankara sokaklarında
    Yalın ayak çırılçıplak halk için var dostum
    Hemide denizlerin en güzeli Ankara’da.

    Kondu bebeleri umutsuz kalmasın diye
    Emek sanayide katlolmasın diye
    Anaların yüreği artık yanmasın diye
    En güzeli dostum
    Denizlerin en güzeli Ankara karşı yakada...

    Karşı yaka sahilimiz
    Sular derya kadar temiz
    Utanmayın bakın beyler
    Dağları kuşatmış deniz..


    Abdullah Oral Mayıs 1986