Abdullah Çatlı öncelikle mitte çalışan bir ajandı.Mehmet Ali Ağca'! nın hapisten kaçırılmaısı,7 tiplinin öldürülmesi gibi diğer olaylar ise aldığı görevler arasındadır.
Aşağıda bahsi geçtiği gibi döneminin MHP mantalitesine tutunmuş; zorbalığı, mafyacılığı, fuhuşu erkekliğin erdemlerinden sayan işkenceci bir katildir.
Güneydoğuda paralı astsubaylık yapanların cinnet vari deşarjlarına yakın duyguları legalleştirmenin anlamı yoktur. Binlerce çözüm varken silahlı çatışmaya girene psikopatlık serbestisi verendedir suç.
Sonuç olarak asala'nın katliamları durdurulmuştur ama adam gibi Türk olup durmayı bilmeyen çıyanlar doğmuştur.
Devlet mafyalaşan yüzünü kapatamıyor 'Çatlı'nın ruhsatını Mehmet Ağar imzalattı.' 'Sis bastı Bucak kaçtı.' 'Mehmet Ağar itiraf etti.' 'Susurluk örtbas edilebilir.' 'Bu işin için de bakanlar milletvekilleri var.'
Bu başlıklar 'Susurluk Kaza'sından sonra yoğun olarak tartışılan 'polis, mafya, siyaset' ilişkisine ait gazete manşetlerinin birkaçıdır sadece. Devrimciler yıllardır bu ülkede devletin 'terörizme karşı mücadele' adı altında ahlaksızlığın binbir çeşidinin sergilendiğini, bunun teşvik edildiğini, bu konuda işlenen suçların hep gizlendiğini söyleyip durdular. Ama devrimcilerin bu söylediklerinin, yazıp çizdiklerinin doğrulanması çok açık ispatı olan Susurluk 'kazası' ile oldu. Bir polis müdürü, bir korucubaşı, aşiret reisi ve aynı zamanda milletvekili ve faşist mafyacı bir şef aynı arabada 'kaza' yaptı. Ondan sonradır ki, yıllardan beri mevcut olan bir gerçek somut olarak tartışılır oldu. Ortaya çıkan pisliklerin tüm çabalara rağmen üstü örtülemeyince de devletin temize çıkarılması için Ağar istifa ettirildi, göstermelik soruşturmalar açıldı, komisyon kuruldu. Ayrıca Bucak ve Kocadağ'a her şeyiyle sahip çıkıldı. Böylece devletin temize çıkarılması hedeflendi. Ama her geçen gün yeni pislikler ortaya çıkmaya devam etti. Devrimciler başından beri bu işin devlet içindeki birkaç kendini bilmezin işin, ya da devletin içinde odaklanan birkaç çetenin işi olmadığını, böyle diyenlerin kim olursa olsun sonuçta devleti, polisi temize çıkarma faaliyeti içinde olduklarını söylediler. Devletin kendisi o denli mafyalaşmıştır ki devlet, kontrgerilla, faşist mafya o kadar içiçe geçmiştir ki, 1978'den beri gıyabında idam cezası bulunan, interpol tarafından aranan Abdullah Çatlı, devletin kendisine sağladığı sahte kimlik, silah ruhsatı ve yeşil pasaport dahil üç pasaportla dolaşıyor. Meclise, devlet dairelerine, polis merkezlerine istediği gibi girip çıkıyor. Hükümetin İçişleri ve Başbakan'ıyla aynı masada yemek yiyebiliyor. Bunu kimse de inkar edemiyor. Dahası Mehmet Özbay sahte kimliğini taşıyan Çatlı'nın verdiği ev adresi de alelade bir yer değil, yine devletin resmi dairesinin lojmanı, yani polis evi olan İstanbul Mecidiye Karakolunun lojmanıdır.
susurluk kazasının tartışıldığı günlerde Tansu çiller'in ABDULLAH ÇATLI'ya vatansever demesi tartışma konusu boşuna olmuştu.devletinyasa dışı kişileri özel amaçlar için kullanılmasının doğru olup olmadığı tartışılır.bunun yanlış olduğuda söylenebilir.ki bu yine o kişilerin suçu değil devletin suçudur.fakat ÇATLI 'nın vatanını sevmediği iddia adilemez.80 öncesi gençliği sağcısıda solcusuda ülkesi için bir şeyler yapabilmek için sokaklara döküldü birbirine silah çekti.çillerin çatlı için vatansever demesi neden o kadar şaşırtıcı olmuş bilinmez.bugün solcular deniz gezmiş ve arkadaşlarını idam edilen menderes ve arkadaşlarıyla karşılaştırmıyormu? adam kaçırma ve sabotaj eylemlerine bulaşmış bu kişilerin idamını üç güzide devlet adamının asılması ile mukayese etmiyormu.acayiplik varsa her iki taraf içinde geçerli.kaldı ki çatlı'nın vatan sevgisinin istismar edilerek ona tehlikeli görevler verildiği söylenebilir.çatlının bu memlekete hizmet için bazı eylemlere karıştığıda doğru.basına hakim olan sol zihniyet her nedense sürekli ülkücüleri karalıyor,esas memleketin başına bela kasilen ve bugünde hala PKK ile işbirliği yapan o meşhur fikir kulüplerinin devamı devgenç-devsol-devyol çizgisi üzerinde nedense durmuyor.
Herşeye olduğu gibi,her insana da değerini ve yerinin önemini zamanla toplum verir.Benim veya senin karşı olman o kişiyi,ferdi anlamda kötü yapmaz.Toplum yararına yaşayan herkes değerlidir.Başkalarına çamur atmak,karalamak hiç kimseyi yüceltmez.Tam aksine herkesi yüceltmeğe çalışan biri olursak,bizim değerimiz de artar.Yüce varlık ve kavramlar uğruna yaşayan herkes iyidir.
bana göre çatlı vatanı için hayatı boyunca uğraşmış vatanının iyiliği için bütün hayatını harcamış ve sonundada vatanı için canını vermiş olan gerçek bir vatanseverdir onun gibi bir vatan evladı daha önce doğmamıştır ve bundan sonrada doğmayacaktır haluk kırcının çatlının cenazesini nevşehire bıraktıktan sonra ankaraya dönerken söylediği gibi 'hey gidi çatlı hey' bir insan vatanı için ancak bu kadar fedakarlık yapabilir vatanı uğruna şehit olan ÇATLI sen hiç ölmedin hiç de ölmeyeceksin......
vatan perver görünüp vatanı satan bir kişidir. ha vatana hizmeti olmadımı? tabiki oldu. kadın tacirliği kum arhane cilik katllik mafyalık gibi bir sürü hizmeti olmuştur vatana
Muhsin Yazicioglu 12 Eylül öncesi Ülkü Ocaklari Genel Baskanligi yapti. MHP'nin gençlik kollarinda 70'li yillarda hep en öndeydi. 12 Eylül öncesi yardimcisi Abdullah Çatli ile birlikte saldirilar, katliamlar örgütlemis bir halk düsmanidir. Bunun içinde yillar sonra da olsa Çatli'nin Nevsehir'deki cenazesine kosarak gitti.
12 Eylül sonrasi Cuntanin tarafsizlik politikasi adina kendilerine de yönelmesi ve 7 yil kadar cezaevinde kalmasi devlete 'kirginlik' duymasina yolaçti. Yollari MHP ve basbug'u Türkes'ten ayrildi. O artik Büyük Birlik Partisi Genel Baskani olarak halk düsmani fasistligine devam edecekti.
Ibrahim Çiftçi: Ülkü Ocaklari 1. ve 2. baskanlari Muhsin Yazicioglu ve Abdullah Çatli'ya bagli olarak onlarin direktifiyle çalisan Ülkü Ocaklarinineli kanli katillerindendir. Savci Dogan Öz basta olmak üzere birçok katletme ve saldirilara katildi. Dogan Öz'ün öldürülmesi ve Bahçelievler katliami eyleminden dolayi yakalandi. Abdullah Çatli yakalanmasa da Cumhuriyet Savcisi Dogan Öz ve baska eylemlerden birlikte yargilandigi Ibrahim Çiftçi'nin avukati Can Özbay her seferinde mahkemeye dilekçeler verdi. Bu dilekçelerinde israrla Abdullah Çatli'nin ve Ibrahim Çiftçi'nin Genelkurmay Baskanligindaki dosyalarinin mahkeme heyetince istenmesini ve yargilamanin ondan sonra yapilmasini istemisti.
Bu israrin nedeni Çatli ve Çiftçinin ayni zamanda devletin gayri resmi statüde kullandigi kisiler olmasindandi. Dosyanin gelmesi halinde suçlari sabit görülse de beraat edeceklerini biliyordu fasist avukat. Ankara 1 Nolu Mahkeme çiftçiye 4 kez pes pese idam verdi. Her seferinde Askeri Yargitay karari bozdu ve beraatini istedi. Mahkemenin kararinda direnmesi üzerine konuyu Askeri Yargitay Daireler kurulu ele aldi ve Çiftçi'ye beraat verdi. Tüm deliller ortada olmasina ragmen Askeri Yargitay Daireler kurulunun karari kesin baglayici oldugundan mahkeme 25 Haziran 1985'te bu 'hukuki zorunluluk üzerine beraat kararina uydu ve fasist Çiftçi beraat ederek cezaevinden çikti. Fasist Çiftçi biraz demagoji de katarak bu durumu bugün 'Türkiye'de o dönemde ilk idam cezasi alan benim, yanimda dokuz kisi asildi, ben tesadüfen yasiyorum...' diye 'izah' ediyor.
Sivil fasist devlet iliskisi her yönüyle ortaya çikmisti. Çiftçiyle birlikte avukat Can Özbay'in israrla Genelkurmaydan dosyasini istedigi Abdullah Çatli ise yillar sonra devletin kendisine sagladigi Mehmet Özbay sahte kimligiyle yine devletin kendisine verdigi Yesil Pasaport, silah ruhsati ve silah tasima ruhsatiyla devlet, mafya, polis bütünlesmesinin bir unsuru olarak faaliyetini sürdürdü. Taki polis müdürü Hüseyin Kocadag, Korcubasi Sedat Bucak'la Susurluk'ta kamyona çarptiklari ve Kocadag'la birlikte öldükleri güne kadar. -----------
Av. Can Özbay: 12 Mart mahkemelerindeki tanikligiyla ilerici-demokrat birçok kisinin ceza almasini sagladi. MHP ve Ülkü Ocaklari davasinda yüzlerce kisiyi savundu.
Devletin 12 Eylül sonrasi yargilanan sivil fasistlerle pek ilgilenmemesinin tersine o canla basla fasistleri savundu.
Devletin ajani olanlar konusunda devletin üzerine israrla giderek dosyalarini istetti, onlari beraat ettirdi. Devletin 'ülkücü' ve 'milliyetçi'lere kazik attigina inananlardan. Abdullah Çatli'nin devletin resmi kadrosundaki adamlarindan oldugunu gizlemiyor. Devletin bu durumunu 'kontrgerilla' deyiminin tam karsilamadigini 'çok daha büyük çok daha sumullü bir organizasyon sözkonusu' diyerek izah ediyor.
'Mesela Çorum olaylarinda Amerikan elçiliginin rolünü gözlerimle gördüm. Elçilik mensubu Çorum'a gidiyor, olaylari ayarliyor. Hadiselerin hemen ardindan apar topar Türkiye'den ayriliyor. Çorum olaylarinda bana bir bilgi gelmisti. Olaydan günlerce önce Içisleri Bakanligi'ndan Çorum Valiligine bir telgraf gönderildigini; cuma namazindan sonra olay çikacaginin bildirildigini' duymus Av. Özbay ve yargilamalar sirasinda bunun arastirilmasini mahkemeden istedi. Gerçekten de böyle bir telgrafin varligi ortaya çikti... ----------
Abdullah Çatli, Agar'la görüsüyor, Çiller'le yemek yiyordu' Avni Çarsancakli
'Ülkücüler devletten himaye görüyor' Yasar Okuyan
'Bizi kullandilar' Ibrahim Çiftçi
'Çatli'nin ajan olmasi mümkün. MHP'nin içinde ajanlar cirit atiyordu' Av. Can Özbay --------- Biz devletin menfaatlerini dikkate alarak mücadele ettik. Ama arkasindan ihtilal oldu kendimizi hapisane hücrelerinde bulduk.' Muhsin Yazicioglu ---------- Bu sözleri sarfedenler dün de bugün de fasistdirler. Bunlarin ortak özelligi 12 Eylül öncesinde MHP ve yan kurulusu Ülkü Ocaklari içinde yer almis olmalari ve bugün yollari ayrildigindan MHP disinda fasistliklerini sürdürmeleridir. 12 Eylül öncesi devletin kendilerini, yandaslarini kullandigi ve sonra da sahip çikmadigi görüsündedirler.
Bir baska ortak noktalari da Abdullah Çatli'nin devlet tarafindan korundugunu, devletin birçok isinde kullanildigini ve bu nedenle de bayrakla gömülmesinin normal oldugunu degisik ifadelerle de olsa söylemeleridir.
Örnegin Ibrahim Çiftçi '... bizi yeterince kullanip destekleyip ya da göz yumup sonra kendileri için sikinti olmaya basladigimizda devleti yönetenler bizi disladilar.' diyor.
12 Eylül'le birlikte dogrudan resmi militarist güçlerini devreye soktugundan geçici de olsa sivil fasistlere ihtiyaci kalmamisti. Ve onlari devre disi biraktilar. Iste onlarca halk düsmani eylemin, katliamin sorumlusu Yasar Okuyanlar, Avni Çarsancaklilar, Ibrahim Çiftçiler, Can Özbaylar ya da Muhsin Yazicioglu gibiler devletin bu durumuna oldukça bozuldular. Bunun için 'devlete kirginiz' diyebiliyorlar çogu konusma ve röportajlarinda.
Nitekim fasist Ibrahim Çiftçi 12 Eylül sonrasi dönemde henüz cezaevindeyken kendilerine 'MIT görevlisi olan bir yüzbasidan ilginç bir teklif' geldigini, 'Güneydogu'da devlet adina PKK'ye karsi savasmalarini teklif ettigini, kendilerinin garanti istemeleri üzerine MIT'çi yüzbasinin yakalanmaniz durumunda 'firarinizi veririz' demesi üzerine anlasamadiklarini belirtiyor. Çiftçinin belirttigi bu dönem 12 Eylül sonrasi yurtsever-devrimci mücadelenin yeniden yükselmeye basladigi, dönemdir. Bugün Kürdistan'da özel tim'in yüzde doksani sivil fasist örgütlenmeden gelen fasistlerdir. Devlet yurtsever ve devrimcilere karsi en iyi savasanlarin sivil fasist elemanlari olduguna inaniyor. Resmi fasistlerin güvendigi kesim elbetteki sivil fasistler olacaktir.
12 Eylül öncesi katliam ve saldirilarini, halk düsmani yüzlerini gizleyemeyecektir, onlari halk nezdinde temize çikarmayacaktir. Onlarin bugün yaptigi fasist devletten ve eski hareketlerinden yedikleri kaziktan çikar çeliskilerinden dolayi yaptiklari açiklamalardir. ----------
Yasar Okuyan ve Avni Çarsancakli 12 Eylül öncesi MHP'de Türkes'in Genel Baskanligi altinda, devlet destekli olarak sivil fasist hareketi yöneten, Maras, Çorum basta olmak üzere onlarca katliamda imzasi olan, binlerce insanin katledilmesinden sorumlu olan MHP yöneticilerindendirler. 12 Eylül sonrasi cuntanin taktigi geregi MHP yöneticisi ve bazi kadrolarinin tutuklanmasi ile devletten kazik yediklerini 'anlayip' MHP saflarini terk edenlerdendirler.
Abdullah Çatlı sırlar içinde ölmüş bir insan dır.İnsanların onun hakkında düşünceleri,onun sırlarını mezara götürmesi ile sadece birer komplo teorisine ve safsataya dönüşür.O ya gerçek bir vatan evladı ya da bir vatan haini idi.Yani o herşeyi ile uç noktada yaşamış bir insandır.Ne dersek haksız ve batıl olan yine bizler oluruz.Belki varsa günahlarını bir bir üzerimize almış oluruz..
sahipsiz vatanın batması haktır. sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır. o da böyle düşündü ki sahip çıktı. ama hatasız insan olmaz o a hata yapmış olabilir.
Abdullah Çatlı devletdi. Devletimizin ülkesi için en kötü şartlarda hizmet etmesi için yetiştirdiği Türkçü, ülkücü bir bozkurt. Halkına ve devletine ihanet etmedi. Ülkücü gibi yaşadı, Türk gibi öldü. mekanı cennet olsun.
bırı hakkında konusmak ıcın hele bu dunyadan göcmüş biri hakkkında konusmak ıcın bence bıraz bılgılı bıraz bu kopnularla alakalı kulaktan dolma fıkırlerle degıl hatta sıyası durus farkı ılede degıl bılgı ve ozverıyle yaklasmak gerekıyor.. abdullah catlı bu ulkenın evladıydı.. bugun rahmetlı.. ne yaptıgı ıse ınsanların kendı gozlerınde ıyı yada kotu ama lutfen once arastıralım sonra bıseylşer yazalım herseyı yazabılırsınız dusunebılırsınızde ama arastırdıktan sonra... tesekkurler
İlk olarak birşeyin bozuk olduğunu kim bilir.Kendiliğinden bozulmuşsa o işin üstadı,birileri bozmuşsa bozan.Terörü onlar bitirdi ise bir ihtimalde onların başlamasında rolleri vardır.
Abdullah Çatlı öncelikle mitte çalışan bir ajandı.Mehmet Ali Ağca'! nın hapisten kaçırılmaısı,7 tiplinin öldürülmesi gibi diğer olaylar ise aldığı görevler arasındadır.
bu ülkenin bi yüzü
yargılamması gerekirken ödüllendirilen
cok calışmalıyız cok demokrasi için
inandığı ülkü uğruna devleti için parayı pulu kimliğini bırakmış gerçek vatanseveri.
Aşağıda bahsi geçtiği gibi döneminin MHP mantalitesine tutunmuş; zorbalığı, mafyacılığı, fuhuşu erkekliğin erdemlerinden sayan işkenceci bir katildir.
Güneydoğuda paralı astsubaylık yapanların cinnet vari deşarjlarına yakın duyguları legalleştirmenin anlamı yoktur. Binlerce çözüm varken silahlı çatışmaya girene psikopatlık serbestisi verendedir suç.
Sonuç olarak asala'nın katliamları durdurulmuştur ama adam gibi Türk olup durmayı bilmeyen çıyanlar doğmuştur.
Devlet mafyalaşan yüzünü kapatamıyor
'Çatlı'nın ruhsatını Mehmet Ağar imzalattı.'
'Sis bastı Bucak kaçtı.'
'Mehmet Ağar itiraf etti.'
'Susurluk örtbas edilebilir.'
'Bu işin için de bakanlar milletvekilleri var.'
Bu başlıklar 'Susurluk Kaza'sından sonra yoğun olarak tartışılan 'polis, mafya, siyaset' ilişkisine ait gazete manşetlerinin birkaçıdır sadece.
Devrimciler yıllardır bu ülkede devletin 'terörizme karşı mücadele' adı altında ahlaksızlığın binbir çeşidinin sergilendiğini, bunun teşvik edildiğini, bu konuda işlenen suçların hep gizlendiğini söyleyip durdular. Ama devrimcilerin bu söylediklerinin, yazıp çizdiklerinin doğrulanması çok açık ispatı olan Susurluk 'kazası' ile oldu. Bir polis müdürü, bir korucubaşı, aşiret reisi ve aynı zamanda milletvekili ve faşist mafyacı bir şef aynı arabada 'kaza' yaptı. Ondan sonradır ki, yıllardan beri mevcut olan bir gerçek somut olarak tartışılır oldu. Ortaya çıkan pisliklerin tüm çabalara rağmen üstü örtülemeyince de devletin temize çıkarılması için Ağar istifa ettirildi, göstermelik soruşturmalar açıldı, komisyon kuruldu. Ayrıca Bucak ve Kocadağ'a her şeyiyle sahip çıkıldı. Böylece devletin temize çıkarılması hedeflendi.
Ama her geçen gün yeni pislikler ortaya çıkmaya devam etti. Devrimciler başından beri bu işin devlet içindeki birkaç kendini bilmezin işin, ya da devletin içinde odaklanan birkaç çetenin işi olmadığını, böyle diyenlerin kim olursa olsun sonuçta devleti, polisi temize çıkarma faaliyeti içinde olduklarını söylediler.
Devletin kendisi o denli mafyalaşmıştır ki devlet, kontrgerilla, faşist mafya o kadar içiçe geçmiştir ki, 1978'den beri gıyabında idam cezası bulunan, interpol tarafından aranan Abdullah Çatlı, devletin kendisine sağladığı sahte kimlik, silah ruhsatı ve yeşil pasaport dahil üç pasaportla dolaşıyor. Meclise, devlet dairelerine, polis merkezlerine istediği gibi girip çıkıyor. Hükümetin İçişleri ve Başbakan'ıyla aynı masada yemek yiyebiliyor. Bunu kimse de inkar edemiyor. Dahası Mehmet Özbay sahte kimliğini taşıyan Çatlı'nın verdiği ev adresi de alelade bir yer değil, yine devletin resmi dairesinin lojmanı, yani polis evi olan İstanbul Mecidiye Karakolunun lojmanıdır.
susurluk kazasının tartışıldığı günlerde Tansu çiller'in ABDULLAH ÇATLI'ya vatansever demesi tartışma konusu boşuna olmuştu.devletinyasa dışı kişileri özel amaçlar için kullanılmasının doğru olup olmadığı tartışılır.bunun yanlış olduğuda söylenebilir.ki bu yine o kişilerin suçu değil devletin suçudur.fakat ÇATLI 'nın vatanını sevmediği iddia adilemez.80 öncesi gençliği sağcısıda solcusuda ülkesi için bir şeyler yapabilmek için sokaklara döküldü birbirine silah çekti.çillerin çatlı için vatansever demesi neden o kadar şaşırtıcı olmuş bilinmez.bugün solcular deniz gezmiş ve arkadaşlarını idam edilen menderes ve arkadaşlarıyla karşılaştırmıyormu? adam kaçırma ve sabotaj eylemlerine bulaşmış bu kişilerin idamını üç güzide devlet adamının asılması ile mukayese etmiyormu.acayiplik varsa her iki taraf içinde geçerli.kaldı ki çatlı'nın vatan sevgisinin istismar edilerek ona tehlikeli görevler verildiği söylenebilir.çatlının bu memlekete hizmet için bazı eylemlere karıştığıda doğru.basına hakim olan sol zihniyet her nedense sürekli ülkücüleri karalıyor,esas memleketin başına bela kasilen ve bugünde hala PKK ile işbirliği yapan o meşhur fikir kulüplerinin devamı devgenç-devsol-devyol çizgisi üzerinde nedense durmuyor.
gerekli birisiydi
Herşeye olduğu gibi,her insana da değerini ve yerinin önemini zamanla toplum verir.Benim veya senin karşı olman o kişiyi,ferdi anlamda kötü yapmaz.Toplum yararına yaşayan herkes değerlidir.Başkalarına çamur atmak,karalamak hiç kimseyi yüceltmez.Tam aksine herkesi yüceltmeğe çalışan biri olursak,bizim değerimiz de artar.Yüce varlık ve kavramlar uğruna yaşayan herkes iyidir.
bana göre çatlı vatanı için hayatı boyunca uğraşmış vatanının iyiliği için bütün hayatını harcamış ve sonundada vatanı için canını vermiş olan gerçek bir vatanseverdir onun gibi bir vatan evladı daha önce doğmamıştır ve bundan sonrada doğmayacaktır haluk kırcının çatlının cenazesini nevşehire bıraktıktan sonra ankaraya dönerken söylediği gibi 'hey gidi çatlı hey' bir insan vatanı için ancak bu kadar fedakarlık yapabilir vatanı uğruna şehit olan ÇATLI sen hiç ölmedin hiç de ölmeyeceksin......
vatan perver görünüp vatanı satan bir kişidir. ha vatana hizmeti olmadımı? tabiki oldu. kadın tacirliği kum arhane cilik katllik mafyalık gibi bir sürü hizmeti olmuştur vatana
iyi biridir
Muhsin Yazicioglu
12 Eylül öncesi Ülkü Ocaklari Genel Baskanligi yapti. MHP'nin gençlik kollarinda 70'li yillarda hep en öndeydi. 12 Eylül öncesi yardimcisi Abdullah Çatli ile birlikte saldirilar, katliamlar örgütlemis bir halk düsmanidir. Bunun içinde yillar sonra da olsa Çatli'nin Nevsehir'deki cenazesine kosarak gitti.
12 Eylül sonrasi Cuntanin tarafsizlik politikasi adina kendilerine de yönelmesi ve 7 yil kadar cezaevinde kalmasi devlete 'kirginlik' duymasina yolaçti. Yollari MHP ve basbug'u Türkes'ten ayrildi. O artik Büyük Birlik Partisi Genel Baskani olarak halk düsmani fasistligine devam edecekti.
Ibrahim Çiftçi: Ülkü Ocaklari 1. ve 2. baskanlari Muhsin Yazicioglu ve Abdullah Çatli'ya bagli olarak onlarin direktifiyle çalisan Ülkü Ocaklarinineli kanli katillerindendir. Savci Dogan Öz basta olmak üzere birçok katletme ve saldirilara katildi. Dogan Öz'ün öldürülmesi ve Bahçelievler katliami eyleminden dolayi yakalandi. Abdullah Çatli yakalanmasa da Cumhuriyet Savcisi Dogan Öz ve baska eylemlerden birlikte yargilandigi Ibrahim Çiftçi'nin avukati Can Özbay her seferinde mahkemeye dilekçeler verdi. Bu dilekçelerinde israrla Abdullah Çatli'nin ve Ibrahim Çiftçi'nin Genelkurmay Baskanligindaki dosyalarinin mahkeme heyetince istenmesini ve yargilamanin ondan sonra yapilmasini istemisti.
Bu israrin nedeni Çatli ve Çiftçinin ayni zamanda devletin gayri resmi statüde kullandigi kisiler olmasindandi. Dosyanin gelmesi halinde suçlari sabit görülse de beraat edeceklerini biliyordu fasist avukat. Ankara 1 Nolu Mahkeme çiftçiye 4 kez pes pese idam verdi. Her seferinde Askeri Yargitay karari bozdu ve beraatini istedi. Mahkemenin kararinda direnmesi üzerine konuyu Askeri Yargitay Daireler kurulu ele aldi ve Çiftçi'ye beraat verdi. Tüm deliller ortada olmasina ragmen Askeri Yargitay Daireler kurulunun karari kesin baglayici oldugundan mahkeme 25 Haziran 1985'te bu 'hukuki zorunluluk üzerine beraat kararina uydu ve fasist Çiftçi beraat ederek cezaevinden çikti. Fasist Çiftçi biraz demagoji de katarak bu durumu bugün 'Türkiye'de o dönemde ilk idam cezasi alan benim, yanimda dokuz kisi asildi, ben tesadüfen yasiyorum...' diye 'izah' ediyor.
Sivil fasist devlet iliskisi her yönüyle ortaya çikmisti. Çiftçiyle birlikte avukat Can Özbay'in israrla Genelkurmaydan dosyasini istedigi Abdullah Çatli ise yillar sonra devletin kendisine sagladigi Mehmet Özbay sahte kimligiyle yine devletin kendisine verdigi Yesil Pasaport, silah ruhsati ve silah tasima ruhsatiyla devlet, mafya, polis bütünlesmesinin bir unsuru olarak faaliyetini sürdürdü. Taki polis müdürü Hüseyin Kocadag, Korcubasi Sedat Bucak'la Susurluk'ta kamyona çarptiklari ve Kocadag'la birlikte öldükleri güne kadar.
-----------
Av. Can Özbay:
12 Mart mahkemelerindeki tanikligiyla ilerici-demokrat birçok kisinin ceza almasini sagladi. MHP ve Ülkü Ocaklari davasinda yüzlerce kisiyi savundu.
Devletin 12 Eylül sonrasi yargilanan sivil fasistlerle pek ilgilenmemesinin tersine o canla basla fasistleri savundu.
Devletin ajani olanlar konusunda devletin üzerine israrla giderek dosyalarini istetti, onlari beraat ettirdi. Devletin 'ülkücü' ve 'milliyetçi'lere kazik attigina inananlardan. Abdullah Çatli'nin devletin resmi kadrosundaki adamlarindan oldugunu gizlemiyor. Devletin bu durumunu 'kontrgerilla' deyiminin tam karsilamadigini 'çok daha büyük çok daha sumullü bir organizasyon sözkonusu' diyerek izah ediyor.
'Mesela Çorum olaylarinda Amerikan elçiliginin rolünü gözlerimle gördüm. Elçilik mensubu Çorum'a gidiyor, olaylari ayarliyor. Hadiselerin hemen ardindan apar topar Türkiye'den ayriliyor. Çorum olaylarinda bana bir bilgi gelmisti. Olaydan günlerce önce Içisleri Bakanligi'ndan Çorum Valiligine bir telgraf gönderildigini; cuma namazindan sonra olay çikacaginin bildirildigini' duymus Av. Özbay ve yargilamalar sirasinda bunun arastirilmasini mahkemeden istedi. Gerçekten de böyle bir telgrafin varligi ortaya çikti...
----------
Fasist katiller günah' çikariyor ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! !
--------
Abdullah Çatli, Agar'la görüsüyor, Çiller'le yemek yiyordu'
Avni Çarsancakli
'Ülkücüler devletten himaye görüyor'
Yasar Okuyan
'Bizi kullandilar'
Ibrahim Çiftçi
'Çatli'nin ajan olmasi mümkün. MHP'nin içinde ajanlar cirit atiyordu'
Av. Can Özbay
---------
Biz devletin menfaatlerini dikkate alarak mücadele ettik. Ama arkasindan ihtilal oldu kendimizi hapisane hücrelerinde bulduk.'
Muhsin Yazicioglu
----------
Bu sözleri sarfedenler dün de bugün de fasistdirler. Bunlarin ortak özelligi 12 Eylül öncesinde MHP ve yan kurulusu Ülkü Ocaklari içinde yer almis olmalari ve bugün yollari ayrildigindan MHP disinda fasistliklerini sürdürmeleridir. 12 Eylül öncesi devletin kendilerini, yandaslarini kullandigi ve sonra da sahip çikmadigi görüsündedirler.
Bir baska ortak noktalari da Abdullah Çatli'nin devlet tarafindan korundugunu, devletin birçok isinde kullanildigini ve bu nedenle de bayrakla gömülmesinin normal oldugunu degisik ifadelerle de olsa söylemeleridir.
Örnegin Ibrahim Çiftçi '... bizi yeterince kullanip destekleyip ya da göz yumup sonra kendileri için sikinti olmaya basladigimizda devleti yönetenler bizi disladilar.' diyor.
12 Eylül'le birlikte dogrudan resmi militarist güçlerini devreye soktugundan geçici de olsa sivil fasistlere ihtiyaci kalmamisti. Ve onlari devre disi biraktilar. Iste onlarca halk düsmani eylemin, katliamin sorumlusu Yasar Okuyanlar, Avni Çarsancaklilar, Ibrahim Çiftçiler, Can Özbaylar ya da Muhsin Yazicioglu gibiler devletin bu durumuna oldukça bozuldular. Bunun için 'devlete kirginiz' diyebiliyorlar çogu konusma ve röportajlarinda.
Nitekim fasist Ibrahim Çiftçi 12 Eylül sonrasi dönemde henüz cezaevindeyken kendilerine 'MIT görevlisi olan bir yüzbasidan ilginç bir teklif' geldigini, 'Güneydogu'da devlet adina PKK'ye karsi savasmalarini teklif ettigini, kendilerinin garanti istemeleri üzerine MIT'çi yüzbasinin yakalanmaniz durumunda 'firarinizi veririz' demesi üzerine anlasamadiklarini belirtiyor. Çiftçinin belirttigi bu dönem 12 Eylül sonrasi yurtsever-devrimci mücadelenin yeniden yükselmeye basladigi, dönemdir. Bugün Kürdistan'da özel tim'in yüzde doksani sivil fasist örgütlenmeden gelen fasistlerdir. Devlet yurtsever ve devrimcilere karsi en iyi savasanlarin sivil fasist elemanlari olduguna inaniyor. Resmi fasistlerin güvendigi kesim elbetteki sivil fasistler olacaktir.
12 Eylül öncesi katliam ve saldirilarini, halk düsmani yüzlerini gizleyemeyecektir, onlari halk nezdinde temize çikarmayacaktir. Onlarin bugün yaptigi fasist devletten ve eski hareketlerinden yedikleri kaziktan çikar çeliskilerinden dolayi yaptiklari açiklamalardir.
----------
Yasar Okuyan ve Avni Çarsancakli
12 Eylül öncesi MHP'de Türkes'in Genel Baskanligi altinda, devlet destekli olarak sivil fasist hareketi yöneten, Maras, Çorum basta olmak üzere onlarca katliamda imzasi olan, binlerce insanin katledilmesinden sorumlu olan MHP yöneticilerindendirler. 12 Eylül sonrasi cuntanin taktigi geregi MHP yöneticisi ve bazi kadrolarinin tutuklanmasi ile devletten kazik yediklerini 'anlayip' MHP saflarini terk edenlerdendirler.
Abdullah Çatlı sırlar içinde ölmüş bir insan dır.İnsanların onun hakkında düşünceleri,onun sırlarını mezara götürmesi ile sadece birer komplo teorisine ve safsataya dönüşür.O ya gerçek bir vatan evladı ya da bir vatan haini idi.Yani o herşeyi ile uç noktada yaşamış bir insandır.Ne dersek haksız ve batıl olan yine bizler oluruz.Belki varsa günahlarını bir bir üzerimize almış oluruz..
eli kanlı halk düşmanı--faşist--
gerçektende bu vatan için çatlı ve tayfası hariç hiç kimse bu kadar şeyi istesede yapamazdı :-)))
uyuşturucu-mafya-kara para-katliamlar-
Bu vatan için canını dişine takıp asalaya karşı çarpışan bir Kahraman türk evladı
abdullah catlı bu vatana herseyini vermiş vatansever bir kahramandır.
devletin para bulamadığı vakitlerde devlete bazı yollardan para sağlayıp tencerelerin tıngırdamasına yardımda bulunmuş bir kardeşimizdir
abdullah çatlı vatanın yetişdiği efsanelerden biridir, onlar gibi yiğitler olmasaydı bugün vardık ama yoktuk...?
Türk milletinin yetiştirdiği, vatanı uğruna ölümü göze almış, kendi vatanı sınrlarında ölmüş, büyük türkçülerden biridir! ! Kimse laf edemez!
ABDULLAH ÇATLI anaların yetiştirdiği en yüce evlatlardan biri ülkesi uğruna canını veren ve türk gençliğine örnek olan büyük insan rahmetle anarım...
hitlerde alman ırkı yücedir üstündür dedi ! ! ! sonuda tarih sayfalarında bellidir ! ! !
abdullah çatlıda tarih sayfalarında ELİ KANLI KATİL OLARAK YER ALACAKTIR ! ! !
kurtlar vadisindeki polat karekteri olan biri. adam katilin teki ne kadar pislik varsa onda mevcut.
Büyük türk vatandaşıdır.Bu mekiiye ulaşamamış kimseler Abdullah ı kıskanmasınlar.O bu ülke sırları için öldü.Suikaste uğradı...
sahipsiz vatanın batması haktır. sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır. o da böyle düşündü ki sahip çıktı. ama hatasız insan olmaz o a hata yapmış olabilir.
Abdullah Çatlı devletdi. Devletimizin ülkesi için en kötü şartlarda hizmet etmesi için yetiştirdiği Türkçü, ülkücü bir bozkurt.
Halkına ve devletine ihanet etmedi. Ülkücü gibi yaşadı, Türk gibi öldü. mekanı cennet olsun.
bırı hakkında konusmak ıcın hele bu dunyadan göcmüş biri hakkkında konusmak ıcın bence bıraz bılgılı bıraz bu kopnularla alakalı kulaktan dolma fıkırlerle degıl hatta sıyası durus farkı ılede degıl bılgı ve ozverıyle yaklasmak gerekıyor..
abdullah catlı bu ulkenın evladıydı.. bugun rahmetlı..
ne yaptıgı ıse ınsanların kendı gozlerınde ıyı yada kotu ama lutfen once arastıralım sonra bıseylşer yazalım herseyı yazabılırsınız dusunebılırsınızde ama arastırdıktan sonra...
tesekkurler
Ha ABDullah çatlı
ha ABDullah öcalan
Nereye hizmet ettikleri belli
İlk olarak birşeyin bozuk olduğunu kim bilir.Kendiliğinden bozulmuşsa o işin üstadı,birileri bozmuşsa bozan.Terörü onlar bitirdi ise bir ihtimalde onların başlamasında rolleri vardır.