Kültür Sanat Edebiyat Şiir

31 mart vakası sizce ne demek, 31 mart vakası size neyi çağrıştırıyor?

31 mart vakası terimi Hasan Ateş tarafından tarihinde eklendi

  • Foz
    Foz

    31 mart vakası araştırılacaksa önce ittehat ve tekekkiyi araştırmak gerekir
    ittehat ve terakki Emenuel Carrasu (Emin Karasu) adında bir YAHUDİ tarafından kurulmuş bir mason derneğidir
    lise ders kitaplarında hiçbir zaman kurucusunun adı geçmiyor
    Abdulhamid han (ULU HAKAN) tahtan indirilirken kendisine gönderilen heyetin içinde emin karasu da vardı. Ulu hakan emin karasuyu göstererk 'Beni tahtan indirmek için bu yahudiyi mi gönderdiniz' demiştir


    üç buçuk zındığın lafına kandık
    eyvah ki arafatta uyandık

  • Alı
    Alı

    Darbeciler, darbe icin once ortami hazirlar sonra gerekce gostererek darbe yaparlar. Her ne kadar 31 Mart vakasi ingilizlerin bir oyunu olsa da, Ittihat Terakki'nin de isin icinde olma ihtimali unutulmamali.

  • Fatma Sena Gündüz
    Fatma Sena Gündüz

    bir VAKAsı olduguna emin olamadığım ucuz tarihlerden biri

  • Halil Erdem
    Halil Erdem

    'isyan günlerinde aşk -a.altan' okunsun tabular çatırdasın

  • Rıza X
    Rıza X

    Çok karmaşık bir konu. İngiliz ve Almanların bu isyanda parmağı var. Öyle ki din elden gidiyor diye çıkan isyan 'yaşasın ingiltere' diye başladı.Bu konuyla ilgili ayrıntılı bilgileri şu yayınlarda bulabilirsiniz:

    Ecvet Güresin, 31 Mart Olayı, Cumhuriyet Kitapları.
    Doğan Avcıoğlu, 31 Mart Olayı'nda Yabancı Parmağı, Cumhuriyet Kitapları.

  • F
    F

    31 mart öncesi genel durum

    abdülhamit ve meşrutiyet

    abdülhamit’in meşrutiyeti ilan edeceğine söz vererek tahta çıkmasının ardından kanun-i esasi ile birlikte ilan edilen meşrutiyet ’93 harbi ile sekteye uğramıştı. abdülhamid meclisteki yabancı uyruklu milletvekillerinin yanlış kararlar verebileceğini bahane ederek melisi feshetmişti. bu karardan sonra 1908’e kadar sürecek bir istibdat dönemi başlamıştır.tam bir devlet terörünün estiği bu devirde sansür, yasaklar, hafiyelik, adam satın alma, gibi taktiklerle muhalafet sesler ve basın susturulmaya çalışılmıştır. aydınlar sürgüne gönderilmiştir. bu devirde uygulanan baskının sebebini abdülhamit “halkın, ilerici kurumlar açmakla değil, ancak kuvvetle yola geleceğine inaması” şeklinde açıklamıştır.

    fikir akımları

    tanzimat ile birinci meşrutiyet arasındaki fikir akımlari üç kısımda toplanmıştır: islamcılık, osmanlıcılık ve türkçülük.
    islamcılık akımı osmanlı devleti’ni din birliğinin kurtaracağını öne sürmüş ve bu görüşün temsilcileri, devlet sınırları içindeki tüm müslümanları halifeye tam bir sadakat ve bağlılık göstermeye teşvik etmişlerdir. bu görüş çıkarlarına uygun olduğu için abdülhamid tarafından da desteklenen bir görüştür. ayrıca bu ideoloji yabancı devletlerdeki müslümanları da osmanlı’ya yönelecek saldırılar konusunda duyarlı kılmaya çalışıyordu. bu ideoloji daha çok ulema sınıfı tarafından benimsenmiş, ayrıca jön türklerden bir grup da bu görüşe sıcak bakmışlardır. osmanlı toplumunun çok dinli bir toplum olduğu göz önüne alınırsa bu akımın osmanlı devleti’nin sorunlarını çözmekte yetkin olmadığı görülür.
    diğer bir akım olan osmanlıcılık akımı dil, din, ırk farkı gözetmeksizin osmanlı topraklarındaki herkesin eşit sayılması sayesinde osmanlı devleti’nin devam edebileceiğini öngörür. bu bağlamda liberal bir çizgide olduğu izlenimini versede, ekonomik açıdan böyle bir iddia söz konusu değildir. bu görüş akımı meşruti yönetime geçilmesinde büyük etkisi olmuştur.
    üçüncü akım ise türkçülük akımıdır. bu akımın amacı türk milletini osmanlı devletinin temeli yapmak ve sadece osmanlı sınırlarındaki türklerle yetinmeyip tüm türk düyasını tek bir çatı altında toplamaktır. bu fikirlerin yeterli olmamasının nedeni halktan kopuk olmalarıı, sadece aydın dediğimiz zümrenin etrafında cereyan etmeleridir.

    ii. meşrutiyet’e geçiş

    abdülhamid’in bu istibdadına karşı tepkiler gecikmedi. jön türklerin yanısıra, 3. ordudaki subaylarda amacı rejimi yıkmak olan ve ittihat ve terakki ile işbirliği içinde olan bir cemiyet kurdular. işte bu cemiyet reval görüşmelerinden sonra ülke topraklarının büsbütün tehlikede olduğunu gördü ve ihtilal hareketini halkın desteği ile hıslandırdı. bütün bu gelişmeleri önlemek maksadıyla adülhamid güvendiği kişileri bu çalışmaların olduğu yere yani makedonya’ya göndermişti. bu çabaların da neticesiz kalması üzerine, artan baskıların sonucunda abdülhamid 23 temmuz1908’de ikinci meşrutiyeti ilan etti. cemiyet ihtilali gerçekleştirse de hükümette görev almadı. bunun nedeni ise hem siyasette tecrübesiz olmaları hem de dış baskılardan korkmalarıydı.



    31 mart’a giden yol

    hürriyet kavramı

    meşrutiyetle beraber, osmanlı tarihinde görülmemiş bir hürriyet fırtınası da gelmiştir. cemiyetler kurulmuş, basın organlarının sayısı artmış, sansür azalmış, bütün fikir akımları fikirlerini yayma fırsatı bulmuşlardır. fakat bu dönem 9 ay sürmüş 31 mart’la beraber devrilen abdülhamid’le birlikte hükumete giren ittilatçılar abdülhamid’e rahmet okutacak kadar sert uygulamalara gitmişlerdir.
    bu hürriyet ortamında yeni siyasi fikirlerde çıkmıştır. bunların arasında prens sabahattin öncülüğündeki adem-i merkeziyetçiler ile ahmet rıza bey liderliğindeki özgülükçüler de vardır. adem-i merkeziyetçiler amerikan yönetimine benzeyen federal bir yapıda olan, devlet için insan değil insan için devlet görüşünüğ benimsemiş, ekonomik anlamda liberal bir devlet istiyordular. ahmet rıza öncülüğündeki kanat ise özgürlükçülüğün belli bir burjuva kesimi için kullanıldığı bir rejim peşindeydiler.

    ordunun rolü

    ordu 31 mart’tan sonra politikadan vazgeçse de halen bazı subaylar ittihat ve terakki’yi desteklemeye devam ediyordu. ordu da bir de alaylı-mektepli sorunu vardı. yeni harp teknolojisinin bilgi istediği bir çağda alaylı subaylar ordudan tesfiye edilmişti. bunun neticesinde bu subaylar da rejim aleyhinde çalışmaya başladılar

    basında gelişmeler

    gelen özgürlüklerle birlikte her kesim gazete çıkartamaya başladı. bu gazetelerden tanin ve şurayı ümmet yönetimin ve ittihatçıların, serbesti ve yeni gazete muhalefetin destekçisiydi. ayrıca murat beyin yayımladığı mizan, ahrar partisi’nin destekçisi ikdam, ahmet ihsan bey’in yayımladığı servet-i fünun ve derviş vahdeti'nin yayımladığı volkan da muhalafeti destekliyordu. bu gazetelerden özellikle volkan yaptığı şeriat yanlısı yayınlarla ülkeyi 31 mart’a kadar taşımıştır.
    31 mart’a kadar ipler muhalif basının elindeydi. basın her olumsuz şeyi bahane edip şeriat yasalarının uygulanmayışına bağlıyordu.ittihatçılar he ne kadar bu yangınların hafiyelerin tarafından kundaklandığını söylese de halk bu yangınları kıyamet habercisi olarak görmeye başlamıştı. muhalif gazetelerin bunun yanısıra orduda verilen bir emir neticesinde “kafirler ordudan namazı kaldıracaklar” şeklindeki haberi tepkileri iyice artırdı. eline geçen her kozu kullanan basın şapka konsunu da kullanmış ordu da kullanılan şapkalar husunda “yarın kafir iradesi bu şapkayı bize de giydirir” diyerek halkı tahrik ediyordu. bu tahrikleri en şiddetli yapan şüphesiz kıbrıslı derviş vahdeti’nin gazetesiydi. vahdeti aynı zamanda bir de ittihadı muhammediye cemiyeti'ni kurarak bu yolla meşrutiyet aleyhine gelişen tutumu şeriat lehine kullanmak istiyordu. yalnızca gazeteler değil bazı camilerde imamlar da halkı tahrik ediyor, “ey ümmeti muhammed din elden gidiyor” deniliyordu.

    ittihadı muhamedi’nin faaliyetleri

    vahdeti cemiyetin açılışını gelecek günlere bir yatırım olarak görüyordu. bu yüzden ittihat ve terakki cemiyetinin sönük geçen mevlidinin ardından korkunç bir kalabalık eşliğinde yine mevlidli bir açılış yaparak ve açılış bildirisinde halkı islam adına çalışmaya teşvik ederek büyük sükse yapmıştı.
    bu sırada serbesti gazetesi sahibi hasan fehmi’nin öldürülmesiyle vahdeti tüm muhalafet gazetelerini birlikte hareket etmeye çağırmıştı. halk çok yönlü bir tahrik ortasındaydı. neticede isyan 30 mart’ı 31 mart’a (12 nisan’ı 13 nisan’a) bağlayan gecede isyan başladı.



    isyanin başlamasi, yayilmasi ve son bulmasi

    isyan patlak veriyor

    ilk hareketler taşkışla’daki avcı taburlarının önünde görüldü. yeşil bayraklı bir takım sarıklı hocalar “ey kahramanlar ne duruyorsunuz? ” diyerek askerleri haretekete geçirdi. askerler gece yarısı “şeriat isteriz” nidalarıyla ayasofya’ya yürümeye başladı. sabahın erken saatlerinde asker miktarı 5 ila 6 bin civarındaydı. daha sonra medrese öğrencileri de bu isyana katıldı. hocalar konuşmalar yapıyor, frenk zihniyetli subaylarının ordumuzun dinini yokettiğinden bahsediyorlardı.
    ilk başta plansız gibi görülse de isyan aslında günler önceden planlanmıştı. nitekim hangi grubun kim tarafından kumanda edileceği, kimin kime yardım edeceği çok önceden belirlenmişti. isyancılar meclis binasını çevirip isteklerini bildirdiler. isyancıların isterkleri şunlardı.
    1- sadrazam hilmi paşa ve harbiye nazırı ali rıza paşa çekilecekler.
    2- milletvekillerinden meclis başkanı ahmet rıza bey’le, ikinci başkan talat paşa, hüseyin cahit, rahmi ve dr. bahaeddin şakir beyler sınır dışı edilecekler.
    3- şeriat hükümleri olduğu gibi uygulanacak.
    4- mektepli subaylar ordudan uzaklaştırılaak, hiç değilse yerleri değiştirilecek. alaylılardan açığa alınanlar yeniden porduya dönecek.
    5- bunlar yapıldıktan sonra isyan duracak ve ayaklanma dolayısıyla kimse hakkında takibata girişilmeyecek.

    şeyhülislam ziyaeddin efendi sadaret makamına geldiğinde ortada hükumet falan kalmamıştı. hüseyin hilmi ile ali rıza paşa istifa etmişlerdi, bâb-ı âli de bir tek harbiye nazırı ali rıza paşa, bahriye nazırı rıza paşa ve adliye nazırı nazım paşa vardı. onlarda meclise gideken saldırıya uğraycaklar ve ali rıza paşa canını zor kurtaracak, nazım paşa öldürülecek, rıza paşa da yaralanacaktır.
    isyancılar 40 kadar mebusun meclise gelmesinden sonra bir ilmiye heyetini meclise soktular. ilmiye sınıfından rasim hoca’nın yaptığı konuşma ardından, hükumet hakkında oylamaya gidilir ve güvensizlik oyu alan ve zaten istifa etmiş hüseyin hilmi paşa hükumeti düşer.

    hükumetin tutumu

    aslında isyan başladıktan hemen sonra harekete geçilse isyan çok kolaylıkla bastırılabilirdi. fakat hükumetin isyancılarının isteklerini öğrenmek istemesi ve hüseyin hilmi paşa’nın istifa etmenin isyancılara yeteceği düşüncesi ile müdahale edilmemiştir. müdahale edilmemesinin başka bir sebebi ise hükumetin ittihatçıların baskısından zaten bıktmasıdır.

    isyanın genişlemesi

    merkezi istanbul olsa da kıtaların olduğu bütün bölgelerde ufak çapta da olsa isyanlar çıkmıştır. özellikle doğu’daki isyan son derece tehikeli omuştur fakat 4. ordu isyanı zamanında bastırmıştır. isyan bastırıldıktan sonra 4. ordu kumandanı ibrahim paşa istanbul’a yürümek istemiştir. fakat 2. ve 3. orduların harekete geçmesi üzerine bundan vazgeçilmiştir. istanbul’a yürüyen bu birliklerin istanbul’a kadar başında olan mustafa kemal birliklere hareket ordusu ismini vermiştir. istanbul’a gelindiğinde mustafa kemal paşa yerini enver paşa’ya bıraktı. daha önceden meclisten kaçan milletvekilleriyle yapılan gizli toplantıda özgürlüklerin ve meşrutiyetin korunması kararlaştıtılmıştı.

    isyanın bastırılması

    ordu pek fazla mukavemetle karşılaşmadıysa da bazı yerlerde önemli kayıplar verdi. bazı yerlerde çok kanlı çarpışmalar hatta top ateşleri oldu. olayların başından beri tarafsız kalan abdülhamid de mukavemete yeltenmeyince olaylar kısa sürede tamamen kontrol altına alındı. isyan ikinci gün tamamen bitince sıkıyönetim ilan edildi. toplanan meclis olaylardan sorumlu tuttuğu abdülhamid’i tahttan indirdi. provakatörlerden bazıları yurt dışına kaçtı, bir çoğu yakalandıktan sonra sürgün edildi yada ağır cezalara çarptırıldı.

    sonuç
    neticede abdülhamid yargılanmadı. yerine v. mehmet getirildi. 31 mart’a kadar ittitaçılara demediklerini bırakmayan gazeteler bir anda ittihat ve terakki cemiyeti yanlısı yayımlar yapmaya başladılar. türk basını bu şekilde 31 mart’ta sınıfta kaldı. günümüzdeki iğrenç medya oyunları, bir gün olumlu yazı yazıp ertesi gün dediğini bırakmayan zihniyet ta o günlerden kalmadır.