(12 eylül 1980) sağ-sol çatışmasıyla ortay çıkan kanlı kardeş kavgası.. ne kadar da acı, olay emperyaliste de faşiste de yol açtı.. lüzumsuz idamlar, ölümler, tutuklanmalar, müebbetler ve yarım kalan hayatlar.. gerekli görülen o askeri darbe olmasaydı kim bilir kaç kardeş daha birbirini katlederdi ancak hiçbir zaman askeri kuvveti haklı bulmayacağım, onlar da katletti, yargılamadan, dinlemeden infaza sürükledi..
(12 eylül 1980) sağ-sol çatışmasıyla ortay çıkan kanlı kardeş kavgası.. ne kadar da acı, olay emperyaliste de faşiste de yol açtı.. lüzumsuz idamlar, ölümler, tutuklanmalar, müebbetler ve yarım kalan hayatlar.. gerekli görülen o askeri darbe olmasaydı kim bilir kaç kardeş daha birbirini katlederdi ancak hiçbir zaman askeri kuvveti haklı bulmayacağım, onlar da katletti, yargılamadan, dinlemeden infaza sürükledi..
cehennem kanatlı düşlerin kıyısında azılı cellatların iri kıyım elleri kıvrımları fersiz tenimizde sınar gün görmemiş işkencelerini, vardiyalarda. çekilmiş namluların metal sesine uyanır ve sonra bir nazlı seher ki, kınında suskun ecelin sıtmalı korkusu gezinir avlumuzda, çakırkeyif boşalır kanlı meydanlar, birdenbire ses kesilir söz yankılanır şimşek çakımında yırtılır şafak…
dilinde, intikam saklıdır engereğin! kollar avını, çatallı dişleriyle gömülür kuşluk vaktinde, salâsız filinta yürekli gülendam bir yiğit gencecik yiğitler ki; çatılmış kaşlarında, dilsiz bir isyan dudağında iffetli bir gülüş, alaysı ve esmer teninde yuvalanmış şarapnel parçaları emperyal menşeili...
pervasız kanattığımız şu marazlı topraklar yürütülmüş dağlar gibi yitip gidecek ayak altlarımızdan, yakındır yazgımızın son mührü, fermansız ölüm bir fedai narasıyla çekip te restini savuracak siyanür soluğunu, ağır savuracak, sabah poyrazlarının ipek uğultusunda dağlara-taşlara kurtlara-kuşlara fısıldayarak adını ve dipsiz ve keskin, bıçak sırtı uçurumlara rehin bırakarak simsiyah gölgesini…
aldanma suskumuza ey dılo! bağırsam, sığmaz bendine avazım av/ucunda yastığımız kanar her gece ve mülteci yıldızlar düşer, nam-ı süreyya şehla nazarların dokunur büyüsü uzaklarda taaa uzaklarda sonsuz karanlığın kır/aç koynunda g/öçlerden viran olmuş satılık bir köy’e…
kaç mevsim geçti, unuttuk ayaküstü aşk’larımız vardı, üzerine titrenmiş gül tadında saklı bir mücevherdi sanki, ürkek güvercin gülemiyorsak; kopartılan dişlerimizin utancındandır. kim çaldı dudaklarımızdan, söyle? hangi hırsız eniği? o ihtilal mağduru şen tebessümlerimizi...
12 eylül'le birlikte öyle bir rejim kurulmuştur ki,bu rejimde insanlar, yapıldığı sırada suç olmayan fiillerden dolayı yargılanmış; hatta çoğu kez de yargılanmalarına bile gerek görülmeksizin,işlerinden,yakınlarından yerlerinden veya canlarından olmuşlardır.
12 Eylül sonrasında,1981 yılında ABD başkanı Reagan,1915 trajedisini'soykırım ' olarak tanımlamiştı da cuntanın gıkı çıkmamıştı. O sıralarda Anadolu coğrafyasında yoğun bir 'sol-kırım' yaşanıyordu.Anadolu'nun son sürgün ve yitik çocukları solcular olmuştu.
Asıl suçluların kaçtığı gizlendiği, ortada dolaşan kandırılmış ve maşa olarak kullanılmış gençlerin tutuklanıp, hapse atıldığı hatta onlarcasının asıldığı, korkutulduğu yılların başı olan bir gün.
12 eylül darbesi (1980 ihtilali) .Türk silahlı kuvvetlerinin gerçekleştirdiği askeri müdahele.Siyasi partiler kapatıldı,parti başkanları,aydınlar,siyasal örgüt yöneticileri tutuklandı.Sağ ve sol kesimden nice gençler tutuklandı,göz altına alındı,idam edildi.17 yaşındakiler bile.... Ankara adı kara Bu yara başka yara Onyedi yaşındaydı kıyılırmı Erdal'a
N. Ataç Cumhuriyet Tarihimizin en ünlü generali için: 'O da tüm harbiyeliler gibi hafifçe kültürlüydü' der.
Dönemin Millî(!) Güvenlik(!) Konseyi başkanı A. K. Evren ve üyeleri için 'hafifiçe kültürlü' tabirindeki hafifçe kelimesi fazla mı ne demiyor çok fazla diyorum.
Ya da dönemin CIA Ankara masası şefi olan Paul Henze’nin 12 Eylül’ü 'bizim çocuklar yaptı' deyişi, bu konsey üyelerini 'hafifçe satılmış' durumuna düşürmez mi?
Şartların oluşması için 11 Eyülül 1980 e kadar ses çıkarmayan ve adete iktaidarı ele geçirmek için zemin hazırlayanlar, gözdağı vermek için sağ ve soldan gençleri darağacında sallandırmaktan çekinmediler. 17 yaşındakileri bile....
Iki şeyi bilmek istiyorum. (Belki aynı şeyi iki kere bilmek istiyordum.) Duvarların rengi neydi? Derimin rengi neydi? Dokunuyorum duvarlara; parmak uçlarımla, avuçlarımla, dilimle dokunuyorum. Duvarların bir rengi olmalı. Ama hiçbir duvarcının, hiçbir ressamın bu rengi bildiğini sanmam. Adı yoktu bu rengin, kimyası yoktu. Belki renksizliğin rengiydi bu. Çürüyen bir bedenin kokusuydu duvarların rengi...
(12 eylül 1980)
sağ-sol çatışmasıyla ortay çıkan kanlı kardeş kavgası.. ne kadar da acı, olay emperyaliste de faşiste de yol açtı.. lüzumsuz idamlar, ölümler, tutuklanmalar, müebbetler ve yarım kalan hayatlar.. gerekli görülen o askeri darbe olmasaydı kim bilir kaç kardeş daha birbirini katlederdi ancak hiçbir zaman askeri kuvveti haklı bulmayacağım, onlar da katletti, yargılamadan, dinlemeden infaza sürükledi..
(12 eylül 1980)
sağ-sol çatışmasıyla ortay çıkan kanlı kardeş kavgası.. ne kadar da acı, olay emperyaliste de faşiste de yol açtı.. lüzumsuz idamlar, ölümler, tutuklanmalar, müebbetler ve yarım kalan hayatlar.. gerekli görülen o askeri darbe olmasaydı kim bilir kaç kardeş daha birbirini katlederdi ancak hiçbir zaman askeri kuvveti haklı bulmayacağım, onlar da katletti, yargılamadan, dinlemeden infaza sürükledi..
"Your boys have done it!"
Göstere göstere gelen hain darbe. Etkileri hâlâ süren korkunç bir tezgah.
İhtilal Mağduru Tebessüm
cehennem kanatlı düşlerin kıyısında
azılı cellatların iri kıyım elleri
kıvrımları fersiz tenimizde sınar
gün görmemiş işkencelerini, vardiyalarda.
çekilmiş namluların metal sesine uyanır ve sonra
bir nazlı seher ki, kınında suskun
ecelin sıtmalı korkusu
gezinir avlumuzda, çakırkeyif
boşalır kanlı meydanlar, birdenbire
ses kesilir
söz yankılanır
şimşek çakımında yırtılır şafak…
dilinde, intikam saklıdır engereğin!
kollar avını, çatallı dişleriyle
gömülür kuşluk vaktinde, salâsız
filinta yürekli gülendam bir yiğit
gencecik yiğitler ki;
çatılmış kaşlarında, dilsiz bir isyan
dudağında iffetli bir gülüş, alaysı
ve esmer teninde yuvalanmış
şarapnel parçaları
emperyal menşeili...
pervasız kanattığımız şu marazlı topraklar
yürütülmüş dağlar gibi
yitip gidecek ayak altlarımızdan, yakındır
yazgımızın son mührü, fermansız ölüm
bir fedai narasıyla çekip te restini
savuracak siyanür soluğunu, ağır
savuracak,
sabah poyrazlarının ipek uğultusunda
dağlara-taşlara
kurtlara-kuşlara fısıldayarak adını
ve dipsiz
ve keskin, bıçak sırtı uçurumlara
rehin bırakarak simsiyah gölgesini…
aldanma suskumuza ey dılo!
bağırsam, sığmaz bendine avazım
av/ucunda yastığımız kanar her gece
ve mülteci yıldızlar düşer, nam-ı süreyya
şehla nazarların dokunur büyüsü
uzaklarda
taaa uzaklarda
sonsuz karanlığın kır/aç koynunda
g/öçlerden viran olmuş
satılık bir köy’e…
kaç mevsim geçti, unuttuk ayaküstü
aşk’larımız vardı,
üzerine titrenmiş gül tadında
saklı bir mücevherdi sanki, ürkek güvercin
gülemiyorsak;
kopartılan
dişlerimizin
utancındandır.
kim çaldı dudaklarımızdan, söyle?
hangi hırsız eniği?
o ihtilal mağduru şen tebessümlerimizi...
2011/
12 eylül'le birlikte öyle bir rejim kurulmuştur ki,bu rejimde insanlar, yapıldığı sırada suç olmayan fiillerden dolayı yargılanmış; hatta çoğu kez de yargılanmalarına bile gerek görülmeksizin,işlerinden,yakınlarından yerlerinden veya canlarından olmuşlardır.
Raptiye rap rap zaptiye zap zap rep rep.
N'aber nitekim gene geldi şapka rep rep. :))
12 Eylül sonrasında,1981 yılında ABD başkanı Reagan,1915 trajedisini'soykırım ' olarak tanımlamiştı da cuntanın gıkı çıkmamıştı. O sıralarda Anadolu coğrafyasında yoğun bir 'sol-kırım' yaşanıyordu.Anadolu'nun son sürgün ve yitik çocukları solcular olmuştu.
dayımın
doğum günü
wah wah
Ülkücüyede,
Devrimciyede
gözdağı vermek için aba altından sopaların gösterildiği günlerin başlangıcı.
Bizim cuntanın,
1980 yılının Eylül 12 sinde,
babaları Amerika'dan izin alarak yaptıkları darbe.
darbe
doğum günüm demek ve tabiki de ihtiyarladığımı çağrıştırıyor
kenan evren
Asıl suçluların kaçtığı gizlendiği, ortada dolaşan kandırılmış ve maşa olarak kullanılmış gençlerin tutuklanıp, hapse atıldığı hatta onlarcasının asıldığı,
korkutulduğu yılların başı olan bir gün.
Aşlara zehir doğranan gün...
insanlığın tükendiği yok olduğu bataklıklardan biri.....
12 eylül darbesi (1980 ihtilali) .Türk silahlı kuvvetlerinin gerçekleştirdiği askeri müdahele.Siyasi partiler kapatıldı,parti başkanları,aydınlar,siyasal örgüt yöneticileri tutuklandı.Sağ ve sol kesimden nice gençler tutuklandı,göz altına alındı,idam edildi.17 yaşındakiler bile....
Ankara adı kara
Bu yara başka yara
Onyedi yaşındaydı
kıyılırmı Erdal'a
ANKARA MAMAK DA IRKDAS´LARIMIZA YAPILAN´LAR,12 EYLÜL DENDiMi AKILI iNSANIN AKLINA BASKA HiC BiRSEY GELMEZ.
12 EYLÜL,O KARA EYLÜL BASBUGUMUZ NEZDiNDE NiCE CiVANLAR´IN AKIL ALMAZ iSGENCELERE MARUZ KALDIGI,BOZKURT LAR,TÜRK,TURAN,VATAN,DiYEN ATSIZCI ALPERENLERiMiZ GELiR AKLIMA.SUCLARI VATAN´I SEVGiLiYE DUYULAN ASK´DAN BÜYÜKDÜ.O 12 EYLÜLÜ UNUTURMADILAR,UNUTURMAYACAGIZ.12 EYLÜLÜ DAR AGACI´NDA ASMALI.
METRİS VE MAMAK GELİR AKLIMA ŞU METRİSİN ÖNÜ BİR UZUN ALAN BİR TEK SENİ SEVDİM GERİSİ YALAN
kardeşimin doğumgünü
Amerika'dan izin alınarak yaptığımız milyonlarca İŞten sadece biri.
Netekim biz yaptık.
Baş Emperyalist baş belası ABD'nin 'Bizim çocuklar yaptı'
dediği halt yeme biçimi.
N. Ataç Cumhuriyet Tarihimizin en ünlü generali için: 'O da tüm harbiyeliler gibi hafifçe kültürlüydü' der.
Dönemin Millî(!) Güvenlik(!) Konseyi başkanı A. K. Evren ve üyeleri için 'hafifiçe kültürlü' tabirindeki hafifçe kelimesi fazla mı ne demiyor çok fazla diyorum.
Ya da dönemin CIA Ankara masası şefi olan Paul Henze’nin 12 Eylül’ü 'bizim çocuklar yaptı' deyişi, bu konsey üyelerini 'hafifçe satılmış' durumuna düşürmez mi?
Şartların oluşması için 11 Eyülül 1980 e kadar ses çıkarmayan ve adete iktaidarı ele geçirmek için zemin hazırlayanlar,
gözdağı vermek için sağ ve soldan gençleri darağacında sallandırmaktan çekinmediler.
17 yaşındakileri bile....
12 Eylül bu ülkenin yüzkarasıdır
Görmedim duydum ve okudum hiçte iyi şeyler olmamış yazık..Türk'ü Türk'e kıydıranlar utansın... Esefle kınıyorum
ancak çekenlerin dizeleri anlatır bunu
ahmet telli (su çürüdü)
Iki şeyi bilmek istiyorum. (Belki aynı şeyi iki kere bilmek
istiyordum.) Duvarların rengi neydi? Derimin rengi neydi?
Dokunuyorum duvarlara; parmak uçlarımla, avuçlarımla,
dilimle dokunuyorum. Duvarların bir rengi olmalı. Ama hiçbir
duvarcının, hiçbir ressamın bu rengi bildiğini sanmam. Adı
yoktu bu rengin, kimyası yoktu. Belki renksizliğin rengiydi bu.
Çürüyen bir bedenin kokusuydu duvarların rengi...
Adımdan gayrısını bilmiyorum