Bekarkende evliykende sabahları kendi kahvaltımı hazırlarım. Yani sabahın köründe işe gitme alışkanlığım olmasa yine de evdeki milletin kahvaltısını da hazırlarım.
Kadın milletine minnet etmem. Bu kadınları küçümsediğimden değil. Yıllardır yalnız yaşamanın bir sonucu. Kadın milletinden oldum olası bir bardak su bile istemedim istememde akşam ne yemek var diye soru sormam hatta paranın hesabını da ne tutarım ne de sorarım.
Sonuçta iyi adam mıyım? Sanmıyorum. Öyle yetiştirmişler büyükler.
*****
keyifleri gıcır
bakıyorumda arkasındaki dağa
ray ban gözlükleriyle
sanki miami sahillerinde
havalı cakalı
çalmış da karıyı
Her gidişinden sonra
Kapleri kırılmışlar kaldı bende
Odalar duvarlar anılı anısız eşyalar
En çokda biblolar
Komik kalemler
Kara Mavi Kirmızı mürekkepler
Eskidendi içtiğim tütünün güzelliği
Kaymak gibiydi buz üstünde
İsteyerek sevişmek gibiydi karşılıklı
İnsanlarla muhabbet gibiydi
Delicesine akan bir ırmağın kıyısında
ve kıtlama şeker kaçak çay gibiydi
Nerdeeee o eski kavunlar karpuzlar? Zamanında İstanbul da Sulukuleye inmeden Sultan Mahallesinde mahalleye giren Bedfordlardan boşaltırdık kavunları karpuzları. Turuncu kavunlar kan kırmızı karpuzlar sadece simit mi gevrek gevrek olur hayır kavunlar da karpuzlarda hem ķütür kütür hem de gevrek gevrek olurlar...Bu iki meyvenin i bacak kadar boyumla ekmeğini yediğim yetmezmiş gibi
ev de geçindirdim adi babam kimbilir hangi orospunun koynunda olurdu günlerce gelmezdi eve...
Yarma Şeftaliye de bayılırım. Özellikle bu aylarda sıcaktan yarılmış kafam kadar şeftaliyi parmaklarımla ikiye ayırıp suyunu akıta akıta yumulurum...
Elmayla hiç barışık olmadım. Yani o elma yasak ya insan aleminin atalarını günaha sokmuş ya öyle bir
sen olmayınca güvende olmadığım duygusu ağır basıyor bu kenttin ruhsuz caddelerinin birinde otobüsten indiğimde...
gündüz bir ara aynada ufalan gözlerimi görünce panikledim. hep böyle olur yokluğunda üzüldüğümde.
karanfile çıkan merdiveleri tırmanırken çok acele ediyorum. sırtımın dibinde biri varmış gibi. her hangi biri de olabilir.
Bütün sevişmeleri doymadan yaşıyoruz artık
Bütün doyumsuzluklar
Yağan yağmurlar
çürük elma
Elele tutuşmalarımızda çıktığımız tüm çarpışmalarda
Bir bıçak gibi karşımda duruyorsun
Çelik kapımın çerçevesinde
Bir Mona değilsin ama
acımsın hüznümsün kederimsin
aldatanımsın ölümümsün
Bir Lisa değilsin ama
297 nolu otobüsün içinde
başkent zımbalamış beni
kafamda bir ağrı
zirvesinde bir bulut parçası
bırakır mı yağmuru
Ali dayı.
seksene merdiven dayamış çekirge gibi sıçrardı ordan oraya. Almanya görmüş zamanında. Kırlaşmış saçlarını arkadan topuz yapardı. Şubenin yanındaydi marketi. İktidarı hiç sevmezdi. Hain bunlar derdi.
Ali dayı şeker hastasıydı. İnatçıydı. Ayak başparmağında çıkan nasırı kesmeye çalışmış. Biraz derinden kesince başparmağı enfeksiyon kapmış.
İnatçıydı. Esnaf arkadaşları çok söylemişler yahu bir doktora git. Kendin iyileştiremezsin ölürsün diye ama
dinlememiş.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!