gitmeye varacaksa herşey bir gün,
başına bir anlam koymalı gitmenin.
gün, hamaset edebiyatı günü değil;
gün, çözümün adresini bulma günüdür.
gün, onüçün onbeşin boşa ölümü değil;
gün, kanayan yaraları sarma günüdür.
hain pusulara boyun eğdi yine canlar.
bozkırların dinginliğinden geldim ben
at sürdüm bilinmezliğe yüzyıllar boyu
yüzyıllara saklı kalmışlığım var içimde
bu yüzden bin yıllara gebeyim
yollara inat gidiyorum şehirlerden
mecbur sürgünlere harcanan gençliğimle
öksüz sevdalar bırakarak ardımda
gittiğim yer sonsuzluğunyolu sevdiğim
sen kal
hoşçakal gülüm
gözlerin bir yaban yüreğime
biraz hüzün
biraz da kızgınlık okudum
daha çok umut vardı
uzayıp giden bakışlarında
bir yabancıya aitti
inan aklımdasın
yalanım yok
sahil yolu yokki buralarda
martılara sor desem bekleyişimi
dağbaşlarının suskun
görkemli dorukları ne çektiğimi bilir
biten bir günün ardından
suskun yüreklerin esirliği başlar
düşlerin ihanettedir
kaygılar sarmıştır dört köşeyi
inceden bir sızı yayılır sevda çeken yüreklere
tekil bedenlerin çoğul kederi olur yalnızlık
uzaktan sevdim seni
çok uzaktan
tutmadan ellerini
cismin hiç yokken daha
sözcüklerinin ağırlığı omuzlarımda
gülüşünü gördüm sözlerinde
ve zaman ağırca geçerken
sıkıntılarımın sonsuzluğuna doğru
bir yara gibi yüreğimi kemiriyordu umutsuzluk
anılar..........
tahtaya çakılan bir çiviydi sanki
yeditepeli şehrin sarı gülü
sevdamı anlatsam anlamazsın
hüznümü anlatsam çağlamazsın
bilmezsin yüreğimi
çaresizliğimde sen varsın
çarem değilsin
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!