Belli; ocakta gül yanıyor!
Kaynayan sudan buhar,
Ateşten duman ayrılmıyor…
Nesi tezat?
Düştü; çerçevedeki resim.
Taştı; düştüğü yerde çoğalan bekleyişim…
Güz döneminde hüzün ve sabır.
Ey aşka açılan kapı,
Hazırlan; zemheride örtünmeye ne kaldı?
Özge bir oyundu, oynanan.
Çapraz sorgularda, kardelen;
Ateşin nedendir(?) senin,
Açmazında toprak ve güneş!
“ bu oyunda diriliş,
Yine bir sara nöbetinde,
Melânkoli…
Kuşanmış bütün silahlarını, aşk;
Çalınmaz kapımda!
Sudan örme duvarlar gibi; parlak,
İnceden sızan bir ışık,
Beynin sadeleşir kesirlerinden,
İnce bir ipte netleşir sonun.
Hesabın görünmez aynalarda,
Görünse de her kare, muammalarda…
Sanki ben mi yarattım?
bir adımda geçilir de dünya,
bir adın kalır ayak izinde…
güneşe doğru yürürken
hayatı; gölge gibi sürütürüz de ardımızda
zamanın; an’da boğuluşuna tanıklık ederiz…
Mil çektim gözlerime!
Aşkından,
Âlemi görmesin diye...
Kurşun döktüm yüreğime!
İsminden,
Duydum;
Paspası cansızmış!
Gücendim…
Bendekini yoluna serdim.
Bir çocuk edasıyla,
Boylanıp karşısında:
Hisler, tabutuna dönünce,
Mahrem duvarları yıkılır;
Yüzün görünür…
Sözler, dile gelince,
Kalbin sırrı çözülür;
Şiirleriyle yeni muhatab olduğum sn Durmaz'da, potansiyel bir yetenek gördüğümden takibine ve okumaya karar verdiğimi ifade etmek istedim. Başarılarının müdavemetini dilerim.