Çok sevdalar bütün,
Bahçede gül bir ceset;
Doğrulup, musalladan yürüyen
Kana dokunan kandaki hasret!
Yayıldı ruhumun derinlerine,
Sokaklardan geceyi kapsayan kasvet...
İnziva; minicik ellerin,
Tanrısal duyguları okşaması mı?
Yoksa toprağa düşen tohumlar gibi,
Yeniden bitmek için,
Rüzgâra esir yapraklar ve güvensiz bulutlardan,
Sana kaçtım mı demek (?) şimdi…
- I -
İliğimden canımı çeken,
Ne arıyorum bu yerde?
İhaneti bölen duvarlarda konuşmuyor,
Aynı evde…
Usandım;
Bir çekirdek kabuğunda,
Dünyayı saklamaktan.
Usandım;
İmkânsız bu sevdaya,
Benim; ölümünü seyrediyor!
Ölü de benim, seyreden de...
Ruhum; çıksana bu garabet rüyadan,
İkisini taşıyanda bedenim...
Kalbimden gözlerime yürüyen,
Azat ettim, sinsice canımın çektiğini.
Azat ettim içimdeki dünyamı, beni
Bana sormadan parçalayanımı…
Eksiler ve artılar alanından koşarız, orta noktada
Bitmek için yeniden, toprak emer
Sefaletim bile sefil…
Kanattığın yaradan akan yalnızlığımdır.
Taht kurduğun evde,
Yokluğuna gelinlik giydirdiğinde;
- nem kokulu duvarların
Aydınlığa doğdum,
Geceden;
Karanlığı soymak için...
Sözüm, sırsız aynalara
Bensiz beni sırladı...
I.
nar tanen mi içinde
nâr-ı körükleyen mi sorguda
gölgen büyüyor
nefsin üstünde zirveye taşındıkça…
“Daral geldiğinde; ilkin imanımı muhkem tutar, sonra umut ile çarelere başvurup, sabır dilerim kendime…
Şu yalnızlığın kalabalığına açılan kapı, aklımın zayi ve esrik bir gönül boşluğuna atar beni ki; beni dahi tanımakta aczim çıkar ortaya…”
Susarım, zamanın sonrasızlığına…
Sesin çınlattığı avluda,
Boylu boyuna yatan genç irisi;
Şiirleriyle yeni muhatab olduğum sn Durmaz'da, potansiyel bir yetenek gördüğümden takibine ve okumaya karar verdiğimi ifade etmek istedim. Başarılarının müdavemetini dilerim.