Katran karası gecelerime,
Işık sen ol;
Her seher bülbül sesine,
Aşina söğüt yapraklarıyla
Üşümüş bir dere şırıltısıyla harmanlanmış,
Bu sabah bestesi,
Sarı saçına tarak vurdun, sazım tellendi;
Kapattın gözlerini yanakların sellendi;
Bilmem nasıl yaratmış yüce yaradan seni,
Gördükçe endamını deli gönlüm dellendi.
Omuz başını öper kumral saçları,
Kurumuş leylak kokusunda
Bayıltan hazlar gibi.
Arada yalanlar kaçar dudaklarından,
Geçmiş sevdalara dair.
Önüne düşer gözleri,
Maziye gömdüm seni, aşkı inkâr etmedim,
Ne ela gözünden ne senden firar etmedim,
Gün değil sen kopardın, takvimden her yaprağı
Hep sevmekten kaybettim, ömürden kâr etmedim.
Umutlara doğan gün, yeşeren yaprak tutsak,
Çelik kelepçede el, zincirde ayak tutsak,
Sevenlerin gönülden gülmediği yerdeyim,
Okşanası yanaklar, bakire dudak tutsak.
Kutsal bir ava çıktım; tuzak kurdum sevgiye,
Mutluluk yakaladım yârin gözbebeğinde.
Dallarıma bir Güzel melek konacak diye,
Kurumadı fidanım, ömrün son çeyreğinde
* * *
Sevgim beyaz bir bulut uçar beriden ufka,
Sönmüş ateşlerden arda kalan,
Küllenmiş korum ben.
Nefessiz ocaklarda,
Buz yangınları yaşıyorum,
Donuyorum ben.
Bir tatlı lodos esmedi ikliminizden;
Seni de incitmez mi bu imansız ayrılık,
Dünyanda yerim yoksa mahşerde buluşalım.
Sevdalara küsmüşsen gelen günlere yazık,
Neşeyi bilmiyorsan kederde buluşalım.
* * *
Bu çağa dek farkına varamadık mı aşkın,
Sessiz inerim ey yâr, düşüne kardan ince,
Yolum sana, devasa çölde katardan ince,
Bir gönül var ki bende nardaki zardan ince,
Kem bakışla çatlamış gözünün minesiyim.
Serap gibi gölgesi çöllerinde kaybolmuş,
Sevda yüküme ümit olacak kervanım yok.
İnsafsız dalgaların kaderine terk olmuş,
Dümensiz bir tekneyim; dalgasız limanım yok.
* * *
Bir küçük fidancıktım soğuk, kara toprakta,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!