ŞERİF VE GÜL ANAMA
Bakıyordu penceresinden,
küçülmüş gözlerinde birazcık yaş
ve kalbinde tarifsiz bir kederle.
Başladı konuşmaya, mırıldanır gibi
Aylardan Aralık.
Kara bir tren gibi görünüyor, sığındığımız evler.
Buz tutmuş çamların sureti sularda.
Uzak dağların kuytusunda uluyan kurtlar.
Minik parmaklarıyla,
buğulu camlara ciziyor kalbimizi çocuklar...
Bu uykusuz geceler.
Bu kırgınlık.
Bu ince sızı.
Anladım ki
bu yürek,
başımın belası.
Aşk,
İkarus'un kanatlarını takar, aşık olana.
Kıskançlıksa, güneştir bu öyküde.
Kanat çırpmaya başlayınca aşıklar,
ilk önce güneşe uçarlar...
Nadir Kaya
Ay dede,
bir sokak lambası gibi,
aydınlatır dünyayı.
Ve pencerelerden,
odalara girer.
Ki çocuklar,
Giderken,
zamanı da birlikte götürür,
hiç dönmeyecek olan...
Nadir Kaya
***
Bir kentten ayrılıyordum.
Köşeli cam gözleri,
ve donuk bakışlarıyla
yanyana dizilmiş heykellere benziyordu evler;
cansız ve yanıtsız.
hiç silinmeyecek
ayak izleri yürüyenin
ki bu yüzden
şu gökteki ay'la kalbim
kardeştir benim...
Nadir KAYA
Sana çikolata getırecegim,
diye söz vermişti bir baba.
Kapı önünde
uğurlayan kızına.
Kirayı, gazı, yol parasını ayırınca,
sadece ekmek getirebildi.
Babalar,
hiç ölmez sanırsınız çocuklar;
oysa her kırdığınızda,
Ölür babalar.
Hiç ölmediği kadar.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!