Varolma çabasıydı her bir satır,
Keyiften dökülmez mürekkep kağıda.
İçilen bir fincan kahvedeki hatır,
Sükûnet vermiyor gönüldeki ağıda.
Yaşam kabul etmiyor, hiç açmadan solanı
Nokta gibi her insan, ne boyu var ne eni.
Bazen sıkılıyorum, düşünmüyorum falanı
Yatıştırmaya çabalarken zayıf, bitkin bedeni
Dağlara işlesem derdimi ilmek ilmek,
Çoban olsam, kaval çalsam geceye.
Mümkün olsaydı acımı tarif edebilmek,
Kalem kağıda sarılır, dökerdim heceye.
Varoluşsal kaygılar, sardı yine içimi
Hoş bir tebessüm, makbul bir anlam eksik.
Koşuştursam azıcık, sıksam biraz dişimi
Derdimi anlayacak, makul bir adam eksik.
Sigaradan sararmış bıyıklarını burarak,
'ben buradayım" diye topuklarını vurarak;
aradığı adresi eşrafa sorarak
geliyor yol yorgunu garibim Mehmet emmi.
Yüzünden yılların birikmişliği okunuyor,
Bir kuyu gibidir gönlüm.
Kâh Yusuf düşer bu kuyuya, kâh en yakını tarafından öldürülen merhum.
Bir kuş gibidir gönlüm.
Kâh uçar dururum gökyüzünde pervâsızca, kâh bir kafese tıkılır ruhum.
Kabullenmiyor beynim, hazmetmiyor yalanı
Düşünmüyor çoğu kez, merak etmiyor nedeni.
Hasret kalıyor insan, bir arayıp soranı
Bekliyor çoğu kez iki hasbihâl edeni.
Gönül gözünden baktığım en nadide parçam,
Sana değecek olan bakışları sinemde yok etsem,
Paylaşmasam seni kendinle dahi,
Sen ile yeksan olup kendimi “hiç” etsem...
Kahreden tonda bir mûsiki bu çalan,
Sigara dumanları ise birbirine karışır.
İnsan bu, elbet yalnızlığa da alışır
Bir damla dert olur yüreğimizde kalan.
Buğulu gözlerle izliyorum akşamı,
yaptıklarım tazmin etmiyor zararı.
Ömür denen iplikte işliyorum nakşımı,
bekliyorum göklerden gelecek kararı.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!