Mecnun’un aradığı değildi Leyla,
Leyla gibi göründü ona Mevla.
Sen zannediyor musun ki hâla,
Mecnunun maksûdu Leyla idi?
Şiir kokmalı insan, edebiyat kokmalı
Estetikten uzak olan, ondan biraz korkmalı.
Çoğunlukla uysal, bazen ayağa kalkmalı,
Başka türlü düzelmez bu mâkus istikbal...
Balkondaki rengarenk çiçekler gibi gülüşün,
Balkona ait ama yoldakiler de nasipleniyor.
Bakanın içini ferahlatan sanki bir renk cümbüşü,
Derdine deva arayan şu fakir nasipleniyor.
Bir tebessümün dahi yeter mutluluk için
Uçurtmam gökte parende atıyor,
Elimde babamın aldığı elma şekeri.
Bir amca köşede süt mısır satıyor,
Ne de güzel parlıyor arabasının tekeri.
Bahar tüm güzelliğiyle bizi çağırmış kendine,
Kapımızı çaldı yine on bir ayın sultanı
Şimdi silkelenip kendine gelme vakti.
Hatırlamak bezm-i elestte yapılan akti
Bırakmak kötülüğü, gıybeti, bühtanı...
Sahur vakti içimi bir huzûr kaplar,
Sükûnet çöker her bir zerreye.
Okunan ezan-ı şerif bu huzûru katlar,
Ruhum dalıp gider, bilmez nereye...
Sevdiceğin çay gibi akmalı ruhuna; usul usul, ılık ılık
ve inceltmeli seni tüm kabalığından.
Sana bir kurtuluş gayesi vermeli,
ve sıyırmalı seni sokağın kuru kalabalığından.
Eller semada, gözler gök kubbede
Canhıraş çırpınışlar her bir raddede.
Sinemi efkar ile doldurup koşsam sana,
Yolları sokağına çıkan her caddede...
Nâzım Hikmet Ran gibi ağaca mı çıksam?
Yoksa volta mı atsam Necip Fâzıl gibi kaldırımlarda?
Attila İlhan gibi gözlerim mi dolsa vapurda?
Yoksa Cahit Sıtkı gibi 35'e ağıt mı yaksam?
Âkif gibi kazısam mı vatanın istiklâlini duvara,
Gönül yangın yeridir, söndüreni belli;
Vuslat hayaliyle yanar tutuşur garip.
Kavuşanlara bak; ne de güzeldir hâli,
Herkesin ereğidir huzur, vuslata erip.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!