Ah Lili!
Ne huyun huyuma benzer, ne boyun boyuma denk
Sanki kıtlıkta mı sevdalar
Ne huyun huyuma benzer, ne boyun boyuma denk
Ama cesaretin
Cesaretin
Demek gidiyorsun, içimde kallavi bir hüzün
Bir yaprak kadar zayıfım
Seninle bir başka dünyada yapalım yaramazlığı
İki çılgın kafadar olarak
Ne sen kendinden vazgeç ne de ben
Bugün yaşım otuz sekiz
Kulağımda müjdeli bir haberin beklentisi
Tam otuz sekiz yıldır hasretim
Çocukluğumca boğulduğum bir hasretlik
Gençliğimce uzaklaştığım
Büyüdün oğlum, büyüdün
Uzadı boyun, saçların, kirpiklerin
Ellerin daha tutar oldu
Dilin daha konuşur
Gözlerin gerçeği görür
Hep öğlen saatlerinde başlar
Güneşin henüz tepede olduğu saatlerde
Yaptığı gölgelerle yumuşatırken köşelerini mahallemin
Ben henüz kim nasıl yaşar, nasıldır eşyaları, mutfakları nicedir merak etmezken henüz
Leğende çamaşır, yazları deniz, külahta leblebi tozu iken her şey
Bir gece daha
Rüzgarın penceremizi dövdüğü
Senin korktuğun, benim yüreklendiğim sen korktun diye
İncecik parmakların nasırlı ellerimde
Bir gece daha ve bitecek
Ne güzel bileklerin var, incecik
Tıpkı bir ağacın dalları gibi titrek
Dallar
Tutup çekiştirdiğimiz, kırıp tutuşturduğumuz, uzatıp barıştığımız dallar
Ne güzel bileklerin var, incecik
Batı Karadeniz’de bir yol vakasıydı
Sen henüz gençtin
Bir yol ki iki yanı köy, iki yanı mısır boylu boyunca
Her manzara kadar güzel o bayır köy
Lakin sadece gecenin karanlığında
Bir garip gömleğin düğmesi idim
Bozkırın rüzgârı zorladı beni
Komşu ovanın pamuğuydum düzlükler boyu
Körpe kızlar elinde dokundum, birbirinden güzel
İplik oldum, iplik oldum
Düğmelere dolandım narin ellerde
Elinde tespih sırtında ceket
Dilinde salya sümük hamaset
Kibir sarmış zannediyor merhamet
Bir güruhtur, ne yemeği yenir ne de içilir suyu
Bir yürür ki rüzgar onunla yürür



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!