Peki, ben hiç akıl eder miydim bir gün böyle olacağını
Kocaman gövdemle övülürdüm hep
Kocaman ayaklarımla
Hiç sanar mıydım belim bükük kalacağımı
Bu titreyen bedenimin bana bunu yapacağını
Sen, ayak basılmadık yerini bırakmayanısın İstanbul'un
Her semtinde kahkahan var
Ne zaman uğrasam yankısı gelir
Ben, göz değmedik köşesini bırakmayanıyım bir küçük odanın
Ve dinlediğim o şarkı
Söylemek istediğim şeyler var sevgili
Hayat dediğin ne ki
Arzu, sevinç, hatıra
Arzuluyorum da
Bir kenarından girsem battaniyene
Vicdan, iyi ve kötüyü ayırt etme işidir
Vicdanlı, bu ikisini bilip iyiyi seçen kişidir
İyiyi seçen de hata yapar ve fark eder utanır
Utanır çünkü bu onun için tesellidir
Utanmak farkında olmaktır nitekim
Utanarak düzeliriz diye umar, sevinir
Demek gidiyorsun, içimde kallavi bir hüzün
Bir yaprak kadar zayıfım
Seninle bir başka dünyada yapalım yaramazlığı
İki çılgın kafadar olarak
Ne sen kendinden vazgeç ne de ben
Bugün yaşım otuz sekiz
Kulağımda müjdeli bir haberin beklentisi
Tam otuz sekiz yıldır hasretim
Çocukluğumca boğulduğum bir hasretlik
Gençliğimce uzaklaştığım
Büyüdün oğlum, büyüdün
Uzadı boyun, saçların, kirpiklerin
Ellerin daha tutar oldu
Dilin daha konuşur
Gözlerin gerçeği görür
Bir garip gömleğin düğmesi idim
Bozkırın rüzgârı zorladı beni
Komşu ovanın pamuğuydum düzlükler boyu
Körpe kızlar elinde dokundum, birbirinden güzel
İplik oldum, iplik oldum
Düğmelere dolandım narin ellerde
Elinde tespih sırtında ceket
Dilinde salya sümük hamaset
Kibir sarmış zannediyor merhamet
Bir güruhtur, ne yemeği yenir ne de içilir suyu
Bir yürür ki rüzgar onunla yürür
Bir pençe var görünmez
Bir pençe izsiz
Her karanlıkta yakamdan çekiştirir
Ne gömleğimde yırtık ne göğsümde yara
Bir pençe ki bilinmez
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!