yalnızlık zor memleket
kötü bir rüzgâr bestesinde
usul usul yürürken bulutlar
karanlık bir tebessüm
sâkin suların kıyısında
ağlıyordum
çok erkendi belki
henüz çok
çok erken
tren seselerine taş atan bir çocuktum daha ben
beni şaşırtmakta mahâretin var
dağlarıma yağan bahar mısın sen
ne baldır,ne üzüm,bir şerbetin var
bilmeden içtiğim zehir misin sen
bir su sesi misin kulaklarımda
BENİ ALÇAK BİR SEVDA YIKTI
göklerin içtiği sulardan içtim
ilk kez ağlıyordum otuz yaşımda
salâm okunuyordu,sevgilim yoktu
öyle büyük sevmelisin ki beni
öyle âsi
öyle küheylan
bir upuzun vâdi gibi
serilmeli içime bakışların
esin
memnû rüzgârlarım benim
kahhâr poyrazlarım,esin
hayır yok meltemlerden
imbatlardan,esin
tâ ki,taşkın şehirler gibi kaynasın nefesim
ağzım yandı bir kere,yoğurdu bile yemem
sevdâ dedikleri şey,kezzaptan da betermiş
her dert mahfuzdur bende,kimseye söyleyemem
kalbimde yanan ocak,bir buz gibi tütermiş
aklımı al Allah'ım,ya gözüme perde çek
yine bana ışık ver,ışıktan öte birşey
büsbütün kâinâtın yüzü gülsün bu sefer
nihâyet dönüşüyor birgün aslına herşey
sen de sûretlerinle ban gel,buna değer
kapalı kapıları açarak birer birer
mart bakar,ben bakarım
ufukta incecik bir iplik
bu ne biçim bir replik
her akşam sonrası köpek yurdudur
jilet yemiş gibi scı bir hava
yağmur,kırmızıyı icad etmiştir
hayatıma benzer bu zifir cuma
kırkbir yaşındayım,geç kaldım sana
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!