Bu vatanın birde üvey evlatları vardır ki;
Onlar gündüz nedir bilmezler
Onlar herkesten önce işe giderler
Onlar eve gelemeyenler
Üstü başı en çok tozlananlardır onlar
Onlar yüzü isliler
çarem!
endemik çiçeklerin yekdane ışığı
gülüşünün rengi sızıyor makber kuyularına
ızdıraba merhemdir her bir bakışın
sana ayan bu içten yakarışım
beni sensiz
gün değmemiş ormanlar gibidir yalnızlık
umarsız uzayıp giden ağaçlar,
kuru otlar,
Yaş otuz yedi
Güneş batmaya yol alır
Ve temmuzdan bir gün daha ölür
Yorucu bir gün
Şakağında akan ter izi
Kaldırımlarda taşır
Avare kuşlara mı kandın
Sevdayı bulutların ardında mı sandın da
Aldın gülüşlerini
Kaf dağın arkasına saklandın...
Bir masala mı inandın
Yazık!!!
yüreğinde damlar iken karanlığa kan,
güneşin kalbine saplanan bir ok gibiydi gidişin
yıldızlı ülkelere el sallamaktı gölgelerin ardında, arda kalan.
çığırtkandı şeytanın, çiğsekti ateşin
yırtıyordu gümüşü
kanattın ellerimi
Yollar çok dolaşık, yollar yabancı,
Bu yollar vuslata götürür beni,
Hem senden ayırır, uzaklaştırır,
Hem de sana doğru getirir beni…
Geçmişten bu güne bizi ayıran,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!