Doğum gününde,
sana gül gönderdim bir demet.
Demişsin ki, istemem solsun.
Peki öyle olsun.
Kapım açık uyudum her gece
Padişah birgün saraydan
Köyleri gezmeye çıkar.
Bahçesine fidan diken,
Yaşlı bir köylüye rastlar.
Sultan köylüyü çok sever.
Ne müthiş bir fırtına, ağacı kökten sallar.
Uçar koca çatılar, enkazla dolar yollar.
Savrulur yerden yere, sarı yeşil yapraklar.
Bir sis bulutu gibi, uçan toz ve topraklar.
Rüzgâr uğultusuyla, inliyor karşı dağlar.
Mevsim kış, vakit gece, her tarafta kar.
Üşümüş dolunay, titrer yıldızlar,
Dağlar ihram giymiş, dondurur ayaz.
Rüzgâr esiyor buz gibi, inliyor dağlar
Bir kuş konmuş pencereme, içeri bakar
Karaya ak demek doğru mu? yani.
Doğrular kaybolmuş nerede? Hani?
Yüz masum öldürmüş azılı câni,
Suçsuzum diyormuş. Şaşırdım kaldım.
Sen canımsın, sen kanımsın,
Yüreğimde saklısın.
Sen güzelsin, sen özelsin,
Sen çok farklısın.
Diyorsun ki değme bana,
Yine bahar geldi, çiçekler açtı.
Dağlar yeşillendi, ama sen yoksun.
Bülbül kanatlandı, yuvadan uçtu.
Bebekler dillendi, ama sen yoksun.
Eridi kalmadı dağların karı.
Yine ayrılık vakti,
Yine mevsim sonbahar.
Ne gül kalmış ne gülşen,
Virâne olmuş bağlar
Dallarda nağme çalar
Türbülanstayım tepetaklak,
Amuda kalkmış hayallerim.
Kırık dökük hikâyelerle dolu hayatım.
Tuz buz olmuş kalbim,
Cam gibi.
Meyve sonbaharda çiçek açıyor.
Kediler fareden korkmuş kaçıyor.
Karga bülbül ile dalga geçiyor.
Arılar artık bal, yapmıyor ustam.
Ortalık toz duman, fena karıştı.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!