düşlerimdeki renkler,
hep oyun oynarlardı bana.
ışıksız renk can bulmaz.
gökkuşağına merdiven dayadım
inat ettim,
tırmanacağım.
bir değişik çocukluğum vardı bulutların üzerinde,
bir baktım ki aşağıya inmem gerek,
bir tek ip var,
düğüm düğüm,
boğazımda takılı kaldığın gibi...
Düşündüm önce
Ücra şehirlerin kalemleriyle buluştum
Şad oldum kelimelerden
Üşüyen yüreğimin derecesi yükseldi
Nadir aşkların cennetine gelmişim
her yıl geçtiğinde yaşlanmadı kelimelerim,
daha bir ermiş göründü dizlerim,
değildim filozof
ama
düşündüm...
duvarını arala,
arkasındaki dünyayı hatırlaman gerekiyorsa...
çöktü değil mi? karanlık,dikenli teller elini yırtmakta...
kaçmak isterse yol verme demişti kalbim,
uçurumlara yürümesin sevdiğin...
köprülerimden ne yolcular geçti,
yüzündeki yaraların telleri dikenlidir,
aklıma gelme diye düşüncelerime kelepçe vurdum,
kirpiklerim inat etti kapanmakta....
yanlış kalemle yazmışım seni,
yanlış yaprakların kenarına kalp çizmişim,
reenkarnasyon gibiymiş aşkın,
hangi saatte hangi bedenin oda anahtarlarını almışsın öyle....
habire yeniden doğduğunu sandığın ruhun sıkışıp kalmış iki alem arasında.....
sevdaya kılıf gerekmez kılıç üzerinde taşımıyorsan,
henüz uyandım ki,
gözlerimi ovuşturamıyorum gitme diye,
rüyaların kerametine verdim yüreğimi...
ehline su dökülmez AŞK'ın,
yanmaktır ustalığı bütün ıslaklıklarda...
pastel boyayla çizmişsin beni,
saçlarımı da karalamışsın...
ne düşündün bilmem ama
sıkıntılı bir duruş vermişsin yüzüme...
en güzeli kendi dünyanı kendin yakalayacaksın,
kendi elini
başkalarına bırakmayacaksın
yine sen tutacaksın....
bir gün bırakacak diye korkun olmayacak,
sıcaklığını da en derinden hissedebileceksin...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!