Baba kucağında şehit çocuğu,
Daha unutmadım,kan şehri Gazze!
Nerde dünya,nerde hani bir çoğu?
Mazluma duyulan,kin şehri Gazze!
Dizi değil beyler,yapılan zulüm!
Garâbettir,sazın söze küsmesi,
Felâkettir,suyun buza kesmesi,
Cehâlettir,âlimlerin susması,
Hangi işin doğru ey yalan dünya?
Alâmettir kıyâmete, gidişin,
Kim ne derse desin…
Elâlem nasıl severse sevsin,
Ben, gümüş kalplim diyeceğim yârime!
Yâr sitem etse de sözüme,
Ben yine,
Gümüş kalplim diyeceğim yârime!
Miskin miskin yatıp,Hakk’ı bilmeyen,
Her kul-a,Hazreti Mevlânâ gerek.
Zâlime susup da çâre bulmayan,
Her lal-a,Hazreti Mevlânâ gerek.
Cânı,O’na yeğler,nefsin azarsa,
Kulak verin,şu mânidar sözlere,
Bu dünyada kalleş değil,mert olun.
Nasihatim,âtî olan sizlere;
Dosta Yunus,düşmana da sert olun.
Vatan-millet için,çalışmak gerek,
Ders,Kompozisyon,
Konu; Başımızdan Geçen Önemli Bir Olay’dı.
Sorunca Yavuz Öğretmen “Kim anlatır? “ diye,
Kaldırmış bulundum parmağımı.
Ama ha indi ha inecek!
Fakat o ne? indirmek istedikçe parmağımı,
Ben bu akşam,”eyvah”lara kızgınım;
Yarım bıraktığım şiire,
Sulamadığım çiçeğime,
Ve gönülsüzce selamladığım
O ihtiyarın yüreğine,
Ayıp ettim biliyorum…
Saçları saman sarısı çocuk!
Hayâlin nedir ki yarından yana?
Topaç bilmez,o minicik ellerin..
Oyunlarını çaldık,oyun uğruna,
Sobe,ebe,lâdes bilmez dillerin..
Elâ gözlüm,başım belam,
Gelir geçer,vermez selam,
Ediversen birkaç kelam,
Kıyâmet mi kopar sanki?
Elâ gözler süzüm süzüm,
Koca kışın kahrını çeken bahar,günaydın..
Yavru telâşında kuşlar,
Kanaatkâr simitçi..
Vurdumduymaz koca çınar,günaydın..
Selam sana,gerçek tüccar kibritçi..
Hemen kızma,hırsız yabanarısı..!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!