ALMANYA KAPADOKYA KÜLTÜR DERNEĞİ
ve
KÜLTÜR VE SANATIN SEVDALISI
MÜMÜN ULUÇ
Mustafa CEYLAN
Kollarımı bağladım, çaprazlama göğsüme
Uzandım yatağıma bekliyorum haydi gel!
Nasıl geçti bilmedim, siliver yıllarımı
Yel essin, yağmur yağsın; sabaha ne kaldı ki?
Emanetti can kuşum, ona hüzünler verdim
En uzak iklimlerin en gizli menekşesi,
Ruh kökümde sen varsın, bakıyorsun öyle mor.
Kusursuz güzelliğin gökleri ağlatıyor,
Bırakmıyor yakamı, kaderimin pençesi.
Yağmur kokan saçların omuzundan çağlasın,
Kayboldu özelliğin boşuna kızıyorsun,
Müthiş ki güzelliğin, hep boyuna uzuyorsun
Tam üç tane lâstiğin bak, gümüledi geçen gün
Yollarda rezilliğin destanını yazıyorsun...
(Mef'ûlü/Mefâilü/Failatü/Feilâtün)
» İlk yerli roman: Şemsettin Sami / Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat
********************************************************************
TALAT ve FİTNAT(GÜLCE-Triyolemsi)
İlk yerli romanmış, Talat’la Fitnat
Talat’tan bana ne, Fitnat’ı anlat.
Unuttu diyormuşsun, ben nasıl unuturum?
İstiridye atar mı içindeki inciyi?
Kurşunlara dizdiğin bu seven dilenciyi
Bir tanem senelerdir içimde avuturum.
Sana olan cevabım çığlığımda gizliydi
Elveda bile demeden çekip gittin ansızın
Bilmiyorum günahım ne idi, anlayamadım?
Yürekten seven insan, bu kadar olur mu zalim?
Cinayete kurban gittim sanki; ağlayamadım..
Kurudu ağzımda dilim, yükseldikçe gururun
Yaram kanadı bin yerden, tutup, bağlayamadım..
» İlk özel gazete: Tercüman-ı Ahval / Şinasi ile Agah Efendi
************************************************************************
BASIN(GÜLCE-Sone’m)
Kap ihale, köşe dön, sana ne bu milletten
Yaşa varol patronum, ah köpeğin ne güzel!
*İlk çocuk şiirlerini yazan: Tevfik Fikret / Şermin
***********************************************************
ÇOCUKLAR(GÜLCE-Buluşma)
Bizim ekran şenlendi, Fikret’in haberi var
DURAK
Durak... Evet, işte şu evimin pençeresinden gördüğüm pazar yerinin kenarında, Belediye'nin alüminyum ve cam bileşiminden yaptığı, yağmur öğlelerinde sığındığım yer... En çok da, yağmur ikindilerinde kaçırdığım otobüsler ardından komşumuz Necmettin'le söyleştiğim yer. Söyleşirken, üç kez hükümeti yeniden kurup, dört kez sanayileşmeye çare bulduğumuz, yirmiz kez de depreme dayanıklı bir Antalya kentini yeniden inşaa ettiğimiz, kısa süreli bekleme yeri...
Durak... Dur ve ak... Doğrusu birbiriyle çelişen durmak ve akmak fiillerinin iki emir dilini kendi bünyesinde maharetle toplayan çok ilginç bir kelime... Çoğu kere durduğum, hayır hayır, benim durduğum değil, bizim bıçkın şoför Nuri'nin yüzbin çalım ve artistik düdüklerle gelip yolcu almak için durduğu mekân.
Sayın Mustafa Ceylan;
'Erzurum Gelin Geldi Gölü Efsânesi' şiirinizi okudum,. Çok beğendiğimi ifade etmeliyim, elinize sağlık
EREN HAKKINDA YAZILAN YAZILARIN BİR KISMI
ARİF'TİR O
Arif’tir arifliği vurur yüzüne
Bakarsın Eren’lere karışır bazen
Mevlana’ca düşünür, Yunus’ça konuşur
Kâh derviş olur, kâh semazen
Kars’tan ta Edirne’ye
Edirne’den ta Kars’a kadar
Yekvücut Anadolu O
...
SABİT İNCE' NİN ŞİİRSEL YOLCULUĞU
“Kim ne derse varsın desin,
Benim derdim Anadolu.
Dost düşmanım bunu bilsin,
Benim derdim Anadolu.
Varım yoğum feda olsun
Canım, kanım helal olsun,
Ben de varım diyen gelsin,
Benim derdim Anadolu.
Dağları gard ...