Anılar yerine anlarla yaşamak lazım
Farkına vararak, tadını çıkartarak,
Her bir günün, saatin, dakikanın
Yağmur damlasının, gün ışığının
Dinleyin onları, konuşun anlarla
Bekledim, bekleyeceğim...
Kimi? Anlamıyor.
Acıyor, çok acıyor!
Neresi, bilmiyor.
Neden ben, neden?
Cevap veremiyor.
Kedi gibi parlar gözüm gecede
Yorulmam, üşümem, gecikmem
Hoş sohbetini sevmemdendir
Bekçiyi arkadaşım bellemem
Kollarımı uzatır enginlere
Çıkmayan fil, insan içine
Parka gitti o sabah yine
İsimsiz bir zarf buldu, beyaz
Tahterevallinin üstünde
Rengi tuttu diye yırttı ucunu
Her baharda gitmek isterim
Uzaklara, ama hemen kış gelir
Üşüyünce vaz geçerim
Tepeden başını uzatan güneş
Çıtır otları tutuşturduğunda
Antilop, aslan, fil, sırtlan
Hepsi geldi uzun yoldan
Sardılar gölcüğün etrafını
Bilmezden gelip timsahı
Seni hatırlıyorum, yokuşun sonundaki kırmızı ışığa her yakalanışımda cama yaklaşıp bir şey satmaya çalışırdın.
Kir pas icindeki yüzüne yakışmayan gözlerinin hatrına alırdım o gün uzattığın elde ne varsa; kibrit, ciklet, mendil, çiçek.
Kaçta kalkıp gelirdin o köşeye, nerde yatardın gece, kimin kimsen var mıydı, kazandığın paranın ne kadarı sana kalırdı?
İşin doğrusu, gözlerin yesil olmasa merak da etmezdim aslında, ama ıssız çöldeki kaktüsün inadı gibi yemyeşillerdi işte.
Evet, kurbağa gibiyiz.
Üstat bizi akrebe, serçeye, midyeye ve koyuna benzetmiş.
Ama en çok kurbağaya benziyoruz.
Sessizce bekleriz neyi beklediğimizi bilmeden.
Sonra birden sıçrarız ileri. Nereye düşeceğimizi bilmeden.
Mademki bu kadar uzağa koymuşlar güneşi
Sen de iç uzayına seyahat et o zaman
Dokunmak için yıldız tozuna.
Kimse kendiliğinden ölmez
Bir başkasıdır sebep mutlaka
Kaza, kıya, hastalık, intihar
Ecel ve ihtiras dahi hatta




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!