Pir-i Azim hacalet çekme vadeye vefadan
Sen ahdettin, kurtardı Zibh-i Azim cefadan
Cahil keser kurbanı, okumuş emri Kur’an’dan
Fakat bilmez Zibh-i Azim’i, gafil Aşura’dan
Her akıl bu âlemde bir mahkeme kurar
Ancak zanlıyı yalnız düşmanından sorar
Zanlı zerre dinlenmez, hâkim verir karar
Bu yargı ancak adaletsizliğe yarar
Zalim kadı üstümüze kan yazar
Sen nerede gördün Maşuk’u?
Ay yüzlü, dilber olan banuyu.
Nerede duydun, yâr sesinin kokusunu?
Nasıl hissettin miskin âşık duygusunu?
Arama çöllerde Leyla’nı ey gafil!
Aşk denen çılgın ateş düşünce yüreğe
Eriyik olur kalpler saplanır kemiğe
Virane olur onca haşmetiyle cihan
Toz olur âşığın ayak izinde zaman
Mekân denilen kuyu gömülür ezele
Aşk denen gök nalesi yazılır gazele
Sevgiliyi çağırmakla geçti ömrümüz
Dilimizden yoruldu artık Zülküf’ümüz
Dilimizle çağırdık, elimizle kovduk
Üzerine birde geceye minnet koyduk
Bir yolculuğa çıkmak gerek
Sonunda aşkın olduğu
Hissiyatın bol olduğu
Ve dikenlerin bulunduğu
Bir yolculuğa çıkmak gerek
Bu o mektep ki; şehadeti üç kelimedir
Bu o mektep ki; ölünce vuslat Kerim’edir
Bu o mektep ki; menzil Rasul-ü Ekreme’dir
Her kim ki Hak yolunda olursa divane
Bilsin ki Hak âlemde Kur’an ve Ehlibeytledir.
Bazı şeyler vardır, kalemin yazmadığı.
Kelimelerin kifayetsiz kalıp utandığı,
Dilin yetersizlik girdabında debelendiği,
Cümlelerin virgüllerle tamamlandığı,
Sonuçların ise hep keder olduğu..
Bir garip yolcuyu arıyorum sokaklarda
Koca kalbinin sessiz çırpıntısını duyuyorum
Yerini biliyorum ama ayaklarım varmıyor
Yol vermiyor labirent misali duvarlar
Mesafeler güzelliğini alıyor benden
Öz elimle kör ettiğim gözlerim artık O’nu görmüyor
Bir gün ulaştırırsa mağrur yollar sizi, fakirhaneme;
Açıp bakarsanız, gönül evimin sessiz namelerine,
Bu torlak şaire karşı lütfen basiretsiz kalmayın.!
Ne olur! .
Ne olur, Şiirlerimi gözlerinizle okumayın!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!